24. BÖLÜM: İNKİSARI HAYAL

857 78 2
                                    

Yataktan nasıl çıkıp giyindiğimi ya da kimseye görünmeden evden nasıl çıktığımı hatırlamıyordum. Ancak şuan sahile giden sokakta yürüyordum. Karnımda dolaşan kelebekler onun bir çiçek bahçesi haline getirdiği boşluktaki çiçeklerin üzerinde kanat çırparken ellerim hem titriyor hem de terliyordu. Yüzüme esip saçlarımı geriye iten soğuk rüzgâr bedenimi üşütürken içimdeki heyecan ateşini söndürmeye yetmiyordu. Hoş, bu ateşi söndürebilecek bir güç var mıydı, bilmiyorum.

Terleyen avuçlarımı kotuma silip cesaret ederek bakışlarımı sokağın sonunda görünen sahile çevirdim. Oradaydı. Her zamanki salıncakta oturmuştu. Ayaklarının ucunda ise cam şişelerle dolu bir poşet vardı. Yaklaştıkça saçlarının karmaşık halini seçer olduğumda onu burada bu haliyle, saklanmadan görmek beni mümkünmüş gibi daha da heyecanlandırdı.

Hemen arkasında dururken geldiğimi fark etmemesi dalgınlığına bir alt yazı geçiyordu adeta. Sakinleşmek uğruna derin bir nefes çekip yanındaki boş salıncağa oturduğumda göz ucuyla kaskatı kesildiğini gördüm. Belli ki beklediği bir şey değildi gelmem.

Derin bir nefes alıp konuşabilmek için kendimi cesaretlendim.

"Konuşacağım. Sadece dinle. Bitirene kadar bir şey söyleme." Cılız sesim bir rica anlamı taşırken onaylamasını bekledim ancak cevap gelmeyince anlatmaya başladım.

"İyi değildim. Neden bilmiyorum ama ters giden bir şeyler var gibiydi. Anacak dönüp baktığımda bir şey göremiyordum. Çıldırıyordum. Sonra, anladım ki bu terslik benim içimdeydi. Bir boşluk vardı. Kuyu misali derin bir şeydi." Titrediğini hissettiğim ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırdım.

"Anlatmam gerekiyordu birilerine. Anne ve babam hariç birilerine. Ancak öyle birisi yoktu. Ve ben o birisini bulmaya karar verip buraya geldim. Sana anlattım. Rahatladım. Hatta sana anlatmayı sevdim. O boşlukta güzel kokulu çiçekler açmıştı. Anlatmak mı bunun nedeni, yoksa sen mi? Bilmiyorum." Durma gereği duyarak birkaç saniye bekledim.

"Sonra seni bulamadım. Bir daha gelmedin. Ne yalan söyleyeyim, üzüldüm. Anlatamadım. Çok üzüldüm. Ama sana bir şey demiştim. Başına çirkin bir bela olacaktım. Ve bu konuda ciddiydim. Yani..." boğazımdaki düğüm büyürken ters bir cevap alma korkusunu içimden attım. "seni affettim. Kim olduğunu öğrenmeden önce, en kırgın olduğum zamanlarda yanımda olmadığın için seni affettim."

Gözlerinin üzerimdeki ağırlığına daha fazla dayanamayıp ona baktığımda garip hissettim. Onu saklanmadan görmek, Eymen'i bu konumda görmek gerçeği bana bir daha unutmamak üzere hatırlatırken onunla bu şekilde konuşmayı ne denli özlediğimi fark ettim.

"Ben... Ben yine önceki gibi sana anlatabilmek istiyorum." Dediğimde gözleri mümkünmüş gibi daha dikkatli bakmaya başladı.

"Sana yaptıklarım için bana kırgın ya da kızgın değil misin?"

Bunu soracağını biliyordum. O yüzden düşünmeden cevap verdim.

"İstediğin için yapmadın. Kırgın ya da kızgın değilim."

Sustu. Dakikalarca sustu ve sadece gözlerimi inceledi. Bu düşündüğu şey için yeterli geğilmiş gibi yüzüme geçti. Soğuktan ucu kızarmış burnumu, uyuşan dudaklarımı derin bir nefes doldurarak şişirdiğim yanaklarımı, küçük sus noktamı... Her ayrıntıyı inceledi. Sonunda ise anlayamadığım bir sebepten dolayı gözlerini kaçırırcasına, kıyıya vuran sert dalgalara döndü.

"Yani yine arkadaşız öyle mi?" diye devam etti.

Arkadaş mı? Tamam, hadi sevgili olalım demesini beklemiyordum ama beni öpmüştü. Hatırladığım kadarıyla arkadaşlar öpüşmüyordu. Belki de hatırlamıyordu öptüğünü. Kalbim bu düşünceyle burkulurken ona şaşırmamış gibi bakmaya çalıştım. Yanlış yaptığını düşünüyor ve hiç bahsini etmek istemiyor da olabilirdi. Bu daha kesin bir düşünceydi ve yaptığından habersiz olmasından daha iyiydi.

Sesimin çatlamamasına özen göstererek "Evet, öyle." Dedim.

🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁

Herkese Merhaba! Yepyeni bir bölüm ve ben... Umarım beğenmişsinizdir. Oy verip yorum yapmayı unutmayın.

DENİZ KABUĞU - Zehra Sağır

19.04.2018

DENİZ KABUĞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin