5.BÖLÜM: MUTLULUK

1.3K 177 8
                                    

Gözlerim yeni doğan güneşin deniz üzerindeki dansına seyirci olurken onun başımın üzerine yaslanan başının ağırlığı içimdeki kuyuda güzel kardelenler açtırıyordu. Güçlü kolu belime sarılmış, omuzu bu an için yaratılmışçasına yastık görevini görüyordu.

Derin ve son zamanlarda ilk defa huzurlu olduğunu düşündüğüm bir nefesle şişti göğsüm. Tam o anda uyku hali hala üzerinde olan gözlerim boşta olduğunu sandığım eline kaydı. Eli elimdeydi. Parmaklarımız uçları beyazlayacak kadar sıkı sarmıştı birbirlerini.

Gözlerim ardına kadar açılırken ne yapacağımı şaşırmıştım. Dudaklarım kururken boşta kalan elimi kaldırıp gözümün önüne düşen saçımı geriye attım. Nasıl olduğu hakkında hiç bir fikrim yok, parmağım onun gözüne girdi! Acıyla inledi ve başını kaldırdı. Şapkası hala başında, eli hala elimdeydi. Diğer eli ile gözünü ovalarken refleksle bana döndüğünde gözlerimi yumdum. Bu yetmez diye korkarak boştaki elimi gözlerimin önüne kapadım.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" Uykudan boğuklaşmış sesini ilk defa bu kadar net işittiğim için dondum. Bir süre cevap veremedim. Sonunda sesimi bir yerlerde bulduğumda dudaklarımı araladım.

"Üzgünüm, bilerek olmadı." diye mırıldandığımda derin bir nefes almıştı ama nefesi yarıda kesildi ve elimdeki eli kasıldı. O an onunda yeni fark ettiğini anladım. Gözlerimi mümkünmüş gibi daha da sıktım.

Eli gevşediğinde kuyudaki kardelenlerin boyunlarının büküldüğünü hissettim. Elim ateşe değmiş gibi geri çektim ve salıncaktan kalktım. Hala gözümde olan elimi indirip gözlerimi açtığımda onun varlığını ardımda daha yoğun hissettim.

"G-görüşürüz." diye geveleyip koşar adım eve doğru ilerledim.
🐚🐚🐚🐚🐚

Evin kapısını dalgınca çaldığımda bir saniye sürmeden açıldı. Gözlerimi kırpıştırarak karşımda bitap halde duran anneme baktığımda ilk dikkatimi çeken gözlerinin altındaki morluk olmuştu. Sanki geceden bu yana hiç uyumamış gibiydi.

Uzun bir nefes eşliğinde beni kendine çekip sarıldığında olayın yeni yeni farkına varıyordum. Geceyi dışarıda o soğukta geçirmiştim. Ama ne ironidir ki soğuğu bir kez olsun hissetmemiştim.

"Meleğim..." cılız sesi ilk kez kulağıma çaresiz geliyordu. Bu benim hislerimi bir anda söndürürken geriye çekildim.

"Anne ben..." sözümü endişenin en koyu tonunu taşıyan sözleriyle böldü.

"Neredeydin gece boyunca? Neden eve dönmedin?"

Babamın gölgesi annemin birkaç adım gerisinde göründüğünde kollarıma yapışmış annemi nazikçe içeri ittim.

"Önce bir içeri geçsek?"

Hummalı bir sorgunun ardından kendimi odama kapatmıştım. Anneme ve babama uzun zamandır görüşemediğim ilkokul arkadaşımın bir kaç günlüğüne İzmir'e geldiğini ve beni görmek istediği için onlara gittiğimi, ardından saat geç olduğu için eve dönemeyip orada kaldığımı ve onlara telefonumu odamda unuttuğum için haber veremediğimi söylemiştim. Ne hikaye ama! Çok inanmamıştılar ama yorgun halimi görünce beni serbest bırakmışlardı.

Yatağıma uzanıp gözlerimi beyaz tavana diktiğimde kulaklarımda hiç unutamayacağım sesi yankı bulmuştu. Beynimin orta yerinde o anlar başa sarılıp yeniden izlenirken her sona gelişinde kirpiklerim ıslanıyordu.

Kendimi hiç tanımadığım birine kaptırmamam gerektiğini tekrar etmek istesem de yapamadım. 'Hiç tanımadığım' kalıbı çok yanlış geliyordu. Sanki yıllardır hislerim hisleriyle, ruhum ruhuyla beslenmiş gibiydi. Sanki yıllardır onu her şeyden çok tanıyan gölgesiymişim gibiydi. Belki de sadece olmak istediğim kişilikti bunlar. Belki de doğruları yediremeyen bir tiptim. Jimnastiği benim sanatımmış gibi bilmeme rağmen dans öğretmeninin benden haz edemeyişini yediremediğim gibi birşeydi belki de.

DENİZ KABUĞU Where stories live. Discover now