11. BÖLÜM: ÖZÜR

1K 125 23
                                    

Eve döndüğümde annemlerin hala çalıştığına şükrettim. Aksi halde bileklerimdeki morlukları gördüklerinde nasıl bir açıklama yapacağımı bilmiyordum.

Hemen odama çıkıp kendimi sıcak duşa attım. Kemiklerimdeki tutulmayı çözen suyun altında saatlerce kalıp moralimi düzeltmeye çalıştım. Ancak nafileydi. Ne yapsam o anları unutamıyordum. Güçsüzlüğümün gösterisine zevkle izleyici olanlarla yarın karşı karşıya kalacağımdan çok bu gösterinin baş rolüyle yüz göz olmaktan korkuyordum.

Aslında kaçmak oldukça rahat bir seçenekti. Morluklar kapanana kadar okula gitmemek mükemmel olurdu. Ancak bunları saklamayacak, onun vicdanını rahatlatmayacaktım.

Olanlardan sonra onun öfke kontrol bozukluluğu yaşadığını öğrenmiştim Eylül'den. Bu yüzden çoğu zaman uslanmayan Elisya'yla kavga eder bazıları onu da bu şekilde korkuturmuş. Sonrasında ise pişman olup kendini affettirmeye çalışırmış. Benim anlamadığım Elisya bunu bile bile neden onu kızdırıyordu?

Başımı iki yana salladım. En son moralimi düzeltmeye çalışıyordum değil mi?

Banyodan çıkıp üzerimi giyindiğimde neyin moralimi gerçekten düzelteceğini biliyordum.

Beyaz Salıncaklı Siyah Prensim bu günün mutsuzluğunu da alacaktı üzerimden, biliyordum.

Spor ayakkabılarımı giyip montumu aldım ve evden neredeyse koşarak çıktım. Anahtarı cebime sıkıştırırken üşümemi pek önlemese de montumu üzerime geçirdim.

Sahile doğru yürürken onu göreceğim için heyecanlanmıştım. Bu heyecan göğüs kafesimde büyüyen çiçekleri sularken moralim şimdiden düzelmeye başlamıştı.

Sahile vardığımda her zaman olduğu yerde durması dudaklarımda bir gülümsenin doğmasına sebep olurken yanındaki boş salıncağa oturdum.

Cevap vermeyeceğini bilsemde "Selam." dedim.

Vücudu kaskatı kesildiğinde benim geldiğimi fark etmediğini anladım. O kadar dalgın mıydı bu gün? Sanırım onunda morali bozuktu. Ne yaşadığını bilmiyordum. Bu düşünce beni yine depresif hislerin pençesine atmak üzereyken buna izin vermeyip konuşmaya başladım.

"Bu gün üzücü şeyler oldu. Ne olduğunu anlatmayacağım ama kendimi ilk defa bu kadar güçsüz ve aşağılanmış hissettim." duraksayarak onu kontrol ettim.

Kendi düşüncelerimin boğucu havasında nefes almaya çalışırken dilimi tutmak ne kadar zor olsa da dakikalar sonra susmayı başardım.

Kıyıya tüm öfkesiyle vuran dalgaları izlediğim sırada onun ayaklandığını göz ucuyla gördüm. Önüme geçip manzarayı kapatırken donup kalmıştım adeta. Sıcak eli yanağımı bulduğunda aşina olmadığım dokunuşunun sıcaklığı tüylerimi diken diken etti.

"Gözlerini kapa."

Fısıltısının arasına ilişmiş, bağımlılık yapan bir şarkıyı anımsatan melodi ruhumu titretirken göz kapaklarım emrine uyarak mavilerimin üzerine örtüldü.

Her saniye daha da yaklaşan nefesini içime çekerken ıslak toprak kokusu genzimde tatlı bir sızı oluşturdu. Bir kaç saniye sonra dudaklarımda hissettiğim nefesi hızlanmış kalbinin ritmi benimkiyle eşdeğer olmuştu.

Titreyen ellerimi sıkıp yumruk yaparken beklenti hissi tüm çiçeklerinin ruhuna dolmuştu.

Sonunda zafer onların olurken üst dudağı iki dudağımın arasında yer edindi. Bir süre öylece durup bu küçük dokunuşun ikimizin arasında yarattığı patlamayı seyredaldık. Bu kısa ve masum öpücük asırlar boyu kilitli kalmayı istediğim anların en güzeli haline gelirken geri çekildi.

Bir süre kimse konuşmadı. Dalgalara karışan soluklarımızın gürültüsü gökyüzünde dans ederken gözlerimi açmamıştım.

"Özür dilerim." diye fısıldadığında afalladım.

Gözlerimi açtığım an beysbol sopası işlemeli şapkasının yarattığı gölgeye rağmen gözlerindeki erimiş gümüş kıvamını görebildim. Ellerini bedenimden ayırıp gitmesi bir saniye sürmemişti. Beni öylece bırakması bir saniye sürmemişti.

⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡⚡

DENİZ KABUĞU ~ Zehra Sağır

21.03.2017

DENİZ KABUĞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin