26-Cehennem Çiçeği

8.4K 936 83
                                    

Nazlı saçlarını okşayan serin parmakların alnına değmesiyle yatakta kıpırdayarak uykudan sıyrıldı ve gözlerini açtı. Genç kızın uykudan şişmiş göz kapaklarına, uyku mahmuru yeşil gözlerine ve o güzel gözleri süsleyen kirpiklere hayranlıkla baktı Fatih. Gece uykudan uyanıp kanepede uyumaktan vücutları tutulmasın diye Nazlı'yı da kucaklayıp karısının tüm itirazlarına rağmen onu yatağa taşımıştı.

"Günaydın."

Yattığı yerde gerinerek vücudunu esneten Nazlı içgüdüsel olarak iyice Fatih'e sokularak gülümsedi ve cevap verdi.

"Günaydın."

Saate bakmak için başını çevirdiği sırada yatağın kenarındaki tepside hazırlanmış kahvaltıyı gördü ve şaşkınlıkla gözleri açıldı Nazlı'nın.

"Acıktın mı?"

Fatih'in gülümseyerek sorduğu soru karşısında oturur pozisyona geçerek kocasının yüzüne baktı.

"Sen bana kahvaltı mı hazırladın? Neden zahmet ettin? O kadar çok mu uyudum ki ben?"

"Ne saçma bir soru o ya? Kasten erken kalktım da ben karıma kahvaltı hazırladım. Dün sabah sen bana gözleme açarken iyiydi ya, ben niye sana hizmet edince zahmet etmiş oluyorum? Tamam, pek romantizme fırsat veren bir düzenimiz, hayatımız yok ama aralarda da izin ver bir şeyler yapayım yani."

Nazlı zaten Fatih'in ona dünyaları verdiğine inanıyordu. Başka bir şey yapmasına gerek yoktu, özellikle önceki gün onun yüzünden yaşadıklarından sonra kocasının karşısında mahcup hissediyordu.

"Sen şu elimi tutan elinin bana ne büyük bir nimet olduğunu bilmiyor musun?"

"Ona bakılırsa böyle el ele, diz dize olabilmek ikimize de nimet. Bulmuşum dünya güzeli, gözü tok, kalbi temiz, tatlı dilli kızı da üstüne basmışım nikâhı. Daha ne olsun? Ama işte insanoğlu çiğ süt emmiş, fazladan romantizm, güler yüz, mutluluk olsa fena mı olur diyoruz."

Nazlı Fatih'in onu elinden gelse tüm kötülüklerde uzak bir kuleye götüreceğini, dertlerden kaçırıp tek başına iblislerle gerçek bir şövalye gibi savaşacağını düşündü.

"Olmaz tabi ama kahvaltıdan sonra oyalanmadan hazırlanıp evden çıkmam gerek benim. Şirkete gideceğim bugün. Saklanmaya devam edemem. Ben senin arkana kaçtıkça kendimi aklayamayacağım baksana."

Fatih Nazlı'nın bugün oraya giderse Mustafa'yla karşılaşacağından ve duymaması gereken bir sürü şey yüzünden canının sıkılacağından emindi. Bu yüzden tepsiyi alıp karısının kucağına koydu ve tatlı dille itiraz etti.

"Sen bugün iyice bir dinlen, azıcık da kocanla ilgilen bakalım. Acelesi yok, yarın gidersin."

"Neden yarın? Fatih bak beni oyalıyorsan..."

"Kocan öyle istiyor da o yüzden yarın."

Sözlerinin sonunda dikkat etmek istercesine kendisini öpen kocasına şüpheyle bakarak geri çekildi Nazlı.

"Aklında bir şey mi var?"

"Sen varsın. Bugünü hazır fırsatımız varken beraber geçirelim istedim. Nasılsa uzaklaştırıldım, operasyonlar devam ederken evde kalıp karımla ilgilenmemi buyurdular. Ben de söz dinliyorum."

Hüzünle dudağı büküldü kızın, soruşturma meselesi yüzünden Fatih'ten daha üzgündü ve Fatih de bu durumun farkındaydı. Çenesinden tutarak karısını kendine çekti ve tekrardan öptü. Sonra ağzına ir parça peynir atarak onu besledi.

"O kadar hazırladım, çayını, kızarmış ekmeğini soğutma da başla. Gözleme açamıyorum diye mi hazırladığım kahvaltıyla ilgilenilmiyor benim? Onu da öğrenirim zamanla, biraz sabırlı ol. Öyle her şeyi bir günde nasıl öğreneyim Nazlı?"

TUZAK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin