21-Güç

8.9K 1K 73
                                    

Efsun salondaki koltukta oturmuş elindeki örgüyle ilgileniyormuş gibi dursa da iki de bir telefonunu kontrol eden Nazlı'ya bakıp genç kızın dikkatini çekebilmek için hafifçe öksürdü.

"O kadar derinlere dalma güzelim, Allah korusun sonra boğulursun."

Toparlanarak gülümsedi Nazlı.

"Aklım Fatih'te kaldı da. Akşam da dönmedi eve."

"Senin aklının Fatih'te kalmadığı bir gün var mı ki? Aradı ya çocuk, yaralı olarak kurtulan adamın uyanıp konuşmasını bekliyorlarmış. Bizimki de illa kendi bekleyecek başında garantici işte."

"Sence konuşup azmettiricisini itiraf edecek mi?"

Nazlı'nın elinden şişleri alarak dikkatini başka yöne çekebilmek için konuyu değiştirmek istedi Efsun.

"O söyler mi bilmem ama gerçek er ya da geç ortaya çıkar. Adalet yerini bulacaktır. Senin burada düşünüp içini karartmanın sonucu değiştireceğini sanmam."

"Haklısın abla ama..."

"Ama ne? Haklıyım madem sözümün üstüne söz istemem. Sen onu bunu bırak da biz seni şimdi Hasan ağabeyinden mi isteyeceğiz? Düğün yapmıyorsunuz tamam da bari şu işin adını koyalım."

Hiç düşünmediği bir konuda gelen bu soru genç kızın ne söyleyeceğini bilmeden omuz silkmesine neden oldu.

"Bilmem ki olur mu öyle? Yakışık alır mı? Çok da gerek yok bence. Böyle adetler ailesi olanlar içindir. Ben çöpsüz üzüm sınıfına giriyorum malum."

Efsun şakayla Nazlı'nın yanağına bir fiske vurdu ve itiraz etti.

"Ettiğin lafa bak şimdi. Biz aile değiliz bostan korkuluğu muyuz bari? Aileden saymıyorsun bari yüzümüze karşı söyleme. İnsan utanır ya. Kurban oluruz biz senin gibi üzüme."

Gözleri doldu Nazlı'nın ve ağlamak istemediği için kırpıştırarak yeniden gülümsedi.

"Yok, ben siz damat tarafısınız diye öyle dedim. Sonuçta beni isteyecek olan sizsiniz, kendi kendinizden isteyemeyeceğinize göre..."

"O zaman Hasan ağabeyinden isteriz. Tabi yaşayan başka akraban varsa annen tarafından falan..."

Efsun cümlesini yarım bıraktı çünkü Nazlı'nın onca başına gelenden sonra yaşayan bir akrabası varsa bile şimdiye dek ortaya çıkıp genç kıza sahip çıkması gerekirdi. Kızcağızı bugüne dek arayıp sormayan insandan gidip istemek pek de doğru gelmedi düşününce.

"Anne tarafından bir teyzem var. Tabi ben hayal meyal hatırlıyorum. Küçükken bir kere annemle gitmiştik. İzmir'de yaşıyordu. Zaten benim annem de oralıymış. Babam bir gün iş için İzmir'e gitmiş sonra annemi görüp beğenmiş. Evlenip beraber dönmüşler İstanbul'a. Ben annemi de çok küçük yaşta kaybettiğim için hikâyelerini çok iyi bilmiyorum. Babam da öyle uzun uzun annemden bahsedecek bir adam değildi. Zaten karşılıklı oturup sohbet edecek türde bir ilişkimiz yoktu."

"Peki, teyzen seni hiç arayıp sormadı mı?"

"Annem ilk öldüğünde cenaze için gelmişti. Ama o zaman evimizde bile kalmadı. Bir daha da lafı geçmedi. Babam pek seveni olmayan, geçinilmesi zor bir adam olmadığı için herhalde teyzem de onunla muhatap olmamak için eni arayıp sormadı. Zaten ben ufakken de İzmir'e yanına gittiğimizde hemen babam da gelmişti, bizi alıp İstanbul'a geri getirmişti. Teyzem annemden beş yaş daha ufaktı. Annemle babam evlendiğinde daha on beş yaşındaymış. Ben gördüğümde üniversiteye gidiyordu, şimdi kırk yaşında kocaman kadın olmuştur. Evli mi değil mi onu bile bilmiyorum. Belki de çocukları olmuştur. İzmir'den taşınmış dahi olabilir."

TUZAK (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now