9-Gerçekler

11.8K 1.1K 93
                                    

Nazlı caminin ardından mezarlıkta babası gömülürken tanımadığı insan kalabalığının, şirket çalışanlarının arasında acısını dahi paylaşabileceği kimsesinin olmadığını düşünerek başını sıkıntıyla gökyüzüne çevirdi. Kendisine çevrilmiş kıskanç bakışların farkındaydı. Birçok insanın aklından geçenin Nazlı'nın babasız kalmış olması değil de sahip olduğu servet, miras olduğunu biliyordu.

Siyah takım elbisesiyle uyumlu kara gözlerini üzerine çeviren Mustafa kalabalığın içinde genç kızın dikkatini çekti ve tanıdığı tek yüze bakarak gülümsedi Nazlı. Baş sağlığı dileklerini ileten kalabalık sonunda dağılmaya başladığında yan yana geldiler ve aldığı nefesin ciğerlerine yetmediğini hisseden Nazlı bir can simidiymiş gibi Mustafa'ya yaslanıp ondan kuvvet aldı.

"İyi misin Nazlı? Rengin iyice soldu senin, kalabalıktan bunaldın tabi değil mi?"

"Yoruldum sadece, eve gidebilir miyiz?"

"Haklısın, gidiyoruz hemen merak etme canım. Tutun bana, ben sana destek olurum."

Kol kola arabaya doğru yürürken eşarbını omuzlarına indirdi ve yürümeyi bırakarak Mustafa'ya doğru döndü Nazlı.

"Doktor bir daha gelmesin, iğne yapmasın bana. İyice sersemledim, baksana yürüyemiyorum bile iyice sana yük oldum çocuk gibi."

"O nasıl söz Nazlı? Ben sana yabancı mıyım da bana yük olacaksın? İstemezsen çağırmam doktor ama sonra kötü olmanı istemiyorum."

"İyiyim ben merak etme sen. Hem kötü olsam söylerim zaten."

Saçlarını okşayan Mustafa'nın yanağına bıraktığı öpücük Nazlı'ya kendisini tuhaf hissettirdi. Bir şefkat dokunuşu dahi olsa yaptığı Mustafa Nazlı'ya yabancı bir erkekti. Üstelik dile getirmeyi nasıl becereceğini bilmese de hayatında bir şeyleri yoluna koyar koymaz ayrılmak istediğini, onunla evlenemeyeceğini söyleyeceği erkekti.

Arabaya bindiklerinde Mustafa ayaklarını hafifçe öne doğru uzatarak arkasına yaslandı. Nazlı da karşısında gözlerini kapatarak kendisini dinlendirmeye çalışan adama bakarken onu aslında neredeyse hiç tanımadığını, buna fırsatı olmadığını fark etti.

"Biz aslında birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Farkında mısın? Ben senin nelerden hoşlandığını, neyi sevdiğini, neyden hazzetmediğini bilmiyorum mesela. Tabi hayat hikâyeni biliyorum ama benim babamın çatısında büyüme fırsatım da olmadığı için..."

Gülümseyerek gözlerini açtı ve doğrudan Nazlı'nın gözlerinin içine bakıp konuştu Mustafa.

"Sen hep uzaktaydın, kısa süreli İstanbul ziyaretlerinde de benden utandığın, çekindiğin için uzak duruyordun."

"Sen neden senden çekinmeme izin verdin peki?"

"Bilmem, üstüne gelmek istemiyordum sanırım. Ayrıca aramızda kalsın ama senin benden çekindiğinden fazla ben babandan çekiniyordum."

Duyduğu şeye inanamayarak Nazlı da gülümsedi.

"Sizin babamla aranızda hep çok özel bir ilişki oldu. Baba oğul gibiydiniz. Onun için çok kıymetliydin. Gururu, geleceği, veliahdıydın."

"En kıymetlisi sendin ve seni bana emanet etti. Bu yüzden birbirimizi tanımak için ömür boyu vaktimiz olacak."

"Mustafa... Babama olan saygından, sevginden hiç şüphem yok. Ama sırf üstünde emeği olan bir adam senden kızıyla evlenmeni istedi diye..."

Kaşlarını çatarak oturduğu yerde doğruldu Mustafa.

"Ne diyorsun sen Nazlı? Babana olan vefa borcumu ödemek için seninle nişanlanmadım ben. Kendimi bildim bileli geleceğe dair hayallerimde evleneceğim kadının yerine seni koydum."

TUZAK (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now