3-Ateş

13.9K 1.3K 90
                                    

Otel odasına girdiklerinde Nazlı büyük çift kişilik yatağa, pencereden görünen şehir manzarasına çekinerek baktı. Normal şartlar altında bir arkadaşının henüz tanışalı bir gün olmamış bir adamla otel odasına gittiğini öğrense arkadaşı yerine Nazlı'nın korkudan yüreğine inerdi. Şimdiyse böyle bir olayın başrolünde olduğuna inanamıyordu.

Fatih Nazlı'nın ürkek halini, hiç üstünden eksik olmayan mahcubiyetini şüpheyle izledi. Bu devirde insanın gözüne bakmaya utanan, başkasının gözü üstüne değince renkten renge giren bir kız kalmış mıydı? Nazlı karşısında böyle kızardıkça, ikide bir teşekkür edip durdukça Fatih'in de içine vicdan azabı çökmeye başlamıştı. Oysa bu işe ilk kalkıştığında içi çok rahattı. Şahin gibi soysuzun yetiştirdiği evlattan ne beklenebilirdi? Adamın varisini şımarık bir prenses gibi yetiştirdiğinden emindi Fatih. Onca yıl babasının kanlı parasıyla yurtdışında okumuş, ondan önce de deniz manzaralı villalarda büyümüş bir kızdan aksi nasıl beklenirdi? Ama kazın ayağı öyle değil gibi duruyordu işte. Nazlı'nın her bakışıyla Fatih'in yüreği daralıyordu. Bu iş şimdiden canını sıkmaya başlamıştı. Belki de bu yüzden sesindeki aksiliği bu defa saklamayı pek de beceremeden konuştu.

"Öyle odanın bir köşesinde kedi yavrusu gibi bekleme Nazlı. Geç biraz uzan, ne bileyim uyu istersen. Duş falan al, dünden beri dinlenmedin. Aç mısın? Gerçi benimki de laf, açsın tabi. Odaya bir şeyler söyleyeyim. Akşam yemeğini de dışarıda yeriz. Madem onca yolu geldin, kendini otele kapayacak değilsin. Sen karalar bağlayınca giden de geri gelmeyecek."

Nazlı hayatındaki tüm adamların çatık kaşlı oluşuna, onunla konuşulurken seslerin aksi tutulmasına çok alışkındı. Başka türlü bir muamele hiç görmemişti zaten. Hem Fatih'in peşine kuyruğu gibi takılıp tatilini rezil etmişti, masraf da çıkarıp yük olmak istemiyordu iyice. Gülümsemeye çalışarak buğulu yeşil gözleriyle onun huysuz, soğuk ela gözlerine baktı. Sanki buzlarını eritmek istercesine tatlı bir sesle konuştu.

"Çok teşekkür ederim ama hiç gerek yok şimdi odaya yemek falan söylemeye. Aç değilim ben valla. Yalnız bir duş alsam cidden çok iyi olacak. Tabi önce sen, yordum, üzdüm seni de peşimden."

Fatih normalde insanlarla konuşurken doğrudan gözlerine bakardı. İçlerini görmek ister gibi yalanları varsa yakalamak istercesine bakardı herkese. Ama bu defa asıl amacı yalanlarını bulmak olduğu halde bakamadı Nazlı'nın güzel gözlerine. Kalbi attıkça içi ılınacakmış gibi geldi ve bundan korktu. Kaşlarını fazlası mümkünmüş gibi iyice çattı. Bakışlarını odaya çevirdi.

"Nasıl aç değilsin? Yalan yere yemin etme çarpılacaksın bir de. Nazlı, ben yiyeceğim sen de benimle yiyeceksin. Banyoya da önce sen gireceksin itiraz et diye değil sözümü dinle diye konuşuyorum. Ben de aşağıdayım, biraz oteli gezeyim, ne bileyim resepsiyonun orada kahve falan içeyim. Sen de rahat rahat işini gör."

Nazlı iyice dolan gözleri eşliğinde minnetle Fatih'e baktı. Ne iyi niyetli, güzel kalpli bir adamdı bu adam böyle. Hızır gibi yetişmişti. Yüzünde kalpten gelen bir tebessümle başını salladı. Tam yeniden teşekkür edecekti ki Fatih daha fazla teşekkür ederse başka laf bilmediğini düşüneceğini söyledi. En azından bugünlük bu kadar teşekkür yeterdi. Fatih sözlerinin bitiminde arkasını dönüp odadan çıkınca kapının kapanma sesiyle beraber Nazlı da küçük bavulunun fermuarını açtı ve önünde eğilerek pijamalarını çıkardı. Otelin verdiği bornozla beraber kucaklayarak hızlı adımlarla banyoya girdi. Fatih dönmeden önce biran evvel banyoyu boşaltmak istiyordu. Adamın odasına kurulduğu yetmiyormuş gibi banyosunu da işgal ediyordu. Ama suyun sıcaklığını kontrol etmek için sıcak su tarafını açtığı sırada gözü yıkandıktan sonra giyeceği pijamalarına takıldığında bavuldan temiz çamaşır almayı unuttuğunu fark etti ve o yıkanırken Fatih'in odaya dönme ihtimalini düşünerek hızla bornozu üstüne geçirdi. Banyonun kapısını açıp başını odaya doğru uzatarak odada yalnız olduğundan emin oldu. Çıplak ayaklarıyla halı kaplı zeminde hızla yürüyerek bavulunun başına döndü. Ancak tam kapağını yeniden açacağı sırada odanın kapısının usulca açıldığını duydu ve doğru duyduğundan emin olamasa da korkuyla yutkundu. Duvar yüzünden bulunduğu noktadan odanın girişini de göremediği için birkaç adım atarak hafifçe eğildi ve bir antreyi andıran odanın girişine başını uzattı. Aynı anda da Fatih'le göz göze gelip korkuyla yerinden sıçradı. Daha az önce giden adamın şimdi odada ne işi vardı?

TUZAK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin