1-İlk Karşılaşma

33.4K 1.6K 250
                                    

Genç kız karanlık gecede bedenine işleyen soğuğun etkisini azaltabilmek için adımlarını sıklaştırarak beraberinde küçük, mavi bavulunu sürükledi. Issız, yağmurlu bir Viyana gecesinde tek başına kaldığına inanamıyordu. Soğuktan uyuşan ayakları botlarının içinde sızlıyordu ve kırmızı atkısı rüzgârda bir bayrak gibi dalgalanıyordu. Saat gecenin biri olduğu için her yer kapalıydı ve otobüs aktarması için iki buçuk saat daha beklemesi gerekiyordu. Ancak bekleyebileceği sıcak, üstünde çatısı olan hiçbir güvenli yer yoktu. Otobüs durağından ayrıldığı için pişman hissederek cep telefonunun saatine umutsuzlukla baktı. Fakat durağın da sadece üstü kapalıydı, soğuğu hiçbir şekilde önlemiyordu ve durakta bekleyen diğer iki adamla yan yana kalma fikri onu rahatsız etmişti. Hem belki biraz yürürse bacaklarının da hareketin etkisiyle daha az üşüyeceğini ummuştu ama anlaşılan yanılıyordu. İşte Avrupa'nın en sevmediği yanlarından biri buydu. Akşam ondan sonra tüm tren istasyonları, otobüs terminalleri, şehirdeki tüm dükkânlar kapanıyordu. Yakınlarda ısınabileceği bir bar bile yoktu. Otuz Aralık gecesini otuz bire bağlayan gecede Prag'a gitmek üzere aktarma beklediği Viyana'da öylece sokakta kalmıştı.

Aslında buraya tek başına gelmeyi de, gece yolculuğu yapmayı da planlamamıştı ama mecbur kalmıştı. Arkadaşlarıyla buluşacaktı fakat son anda diğerleri yeni yıla Roma'da girmeye karar verdiklerini mesaj atınca Viyana otobüsünde öylece bir başına buluvermişti kendisini. Aslında yolları Nazlı Slovenya'yı, Bled Gölü'nü görmek isteyince ayrı düşmüştü ilk olarak. O modern mimariyi değil tarihi binaları, bir şehrin en işlek kısmını değil de doğal güzelliklerini görebilmeyi tercih ediyordu. Bu yüzden de gezi planı sırasında arkadaşlarıyla fikir ayrılıkları oluşmuştu. Şimdi de Prag'a gittiğinde orada tek başına ne yapacağını bilmiyordu ama şu an önceliği bu geceyi donmadan atlatıp otobüsüne yetişebilmekti.

Adımlarını sıklaştırarak dükkânların yan yana sıralandığı, daha kuytu görünen bir çeşit AVM avlusuna çıktı. Fakat kapsamlı bir yer olmadığı üstünün açık oluşundan ve gecenin bu saatinde buraya kolayca gelebilmesinden belliydi. Üstelik her ne kadar kuytu dursa da soğuğu kesmiyordu. Sıkıntıyla otobüsü bekleyebileceği en uygun yerin diğer insanların olduğu yer olduğunu kabullendi ve geri dönmek istedi. Fakat elleri ceplerinde iki serseri görünüşlü adamın da peşinden bu ıssız yere geldiğini fark ederek korkuyla yutkundu. Adamlardan kirli sakallı ve daha iri yapılı olan yüzüne bakarak Almanca bir şeyler söyleyince belki de sadece bir şeyler sormak istiyorlardır diye düşünüp İngilizce olarak onları anlamadığına dair bir şeyler mırıldandı. Ama turist olduğunu anlamaları daha çok üstüne gelmelerine neden olmuştu sanki. Kılıklarına bakınca buralı olmadıklarını düşündü Nazlı. Avrupa'da birçok yer gezmişti ve ilk defa kendisiyle konuşmaya çalışan birileriyle karşılaşmıyordu ama kalbi yalnızlığın da verdiği gerginlikle korkuyla doldu. Sanki güç alabilirmiş gibi bavulunun tutma yerini sıkıca kavrayarak henüz yirmilerinin sonlarında görünen iki adamın yanından geçip gitmek istedi. Tabi bu isteğine karşı taraf izin verecek gibi durmuyordu. Ne tarafa adım atsa önüne geçip Nazlı'yı iyice korkutmak istercesine sinir bozucu bir oyun başlattılar. Genç kız kafasında felaket senaryoları dönmeye başlarken içinden bildiği duaları da okumaya başladı. Allah'ım ne olur bana yardım et diye kendi kendine fısıldadı. Adamların arkasından duyduğu güçlü bir erkek sesi ise duasının karşılık bulduğunu müjdeler gibi otoriter çıktı.

"Sana bu saatte açık bir yer bulamayacağını söylemiştim. Hiç dinlemiyorsun beni. Hadi, arabaya dönelim, ısınman gerek. Beyler, kız arkadaşıma izin verir misiniz?"

İngilizce kurulan cümleler Nazlı'nın içini hem rahatlattı hem de bu saate Hızır gibi karşısına çıkan bu yabancının burada ne işi olduğunu merak etti. Az önce yolunu kesmekle meşgul olan iki adamın da tıpkı kendisi gibi şaşkın olduklarını fark ederek bu fırsattan istifade edip hızlı adımlarla koşarcasına kurtarıcısına doğru koşar adım yürüdü. Kendisinden birkaç yaş daha büyük duran genç adam güven vermek istercesine gözlerine baktı ve hafifçe kolundan tutup adamlardan uzağa, caddeye doğru hızlı adımlarla yürümesini sağladı. Nazlı yeterince uzaklaştıklarını düşündüğü an kolunu adamın dokunuşundan kurtararak yüzüne baktı. Burada sokak ışıklarının altında daha net görebiliyordu ela gözlerini, birkaç günlük sakalını ve kumral, düz, kısa kesilmiş saçlarını. Uzun boylu, temiz giyimli ve yapılı bir adamdı karşısındaki. Az önce atlattıkları gibi tehlikeli durmuyordu ama sesinde, duruşunda saygı uyandıran bir şeyler olduğu da ortadaydı. Yutkunarak kelimeleri toparlamaya çalıştı.

TUZAK (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now