⭐JM-7.Bölüm:'Çünkü Çağrı Ilgaz olmak bunu gerektirir.'⭐

20.4K 1.1K 289
                                    


Medyada: Derin

*Düzenlendi*

"Çilekli jelibon?" kafasını olumsuz anlamda sallayıp, "Muzlu jelibon?" dedi. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp, "Çilek." dedim. "Muz." dedi. "O zaman ortasını bulmalıyız." dedim. "O zaman ikiside." dedi.

"Muhallebi de alacak mıyız?" diye sordum sevinçle. Kafasını olumlu anlamda salladı ve gülümsedi. "Yaşasın!" dedim zıplayarak. "Tamam kızım ilk defa almıyoruz." dedi gülerek. Zıplamayı kesip ellerimi belime koydum. "Sevincime niye karışıyorsun?"

"Kızım senin sevincin marketin ortasında zıplamak mı?" kafamı olumlu anlamda salladım. Gözlerini devirip kasaya doğru ilerledi. "Ya Derin." dedim kısık sesle. "Hı?"

"Acaba brownie mi alsak?" dedim. Evet jelibon çok seviyordum. Ama brownie her zaman başkaydı. Özellikle kakaolu sütle karışınca.(Not:Kakaoulu sütü brownie gold'un içine döküp yemekten bahsediyorum. Bence harika bir karışım.)

"İstediğini al ve gel." dedi. Kafamı sallayıp marketin içinde koşmaya başladım. Abur cubur reonuna gelince brownie almaya başladım. En son vazgeçip kutuyla aldım. Ben aç bir insanım lütfen.

Derin'in yanına gelince bir bana birde kutuya bakıp gözlerini büyüttü. "Hâlâ nasıl bu kadar zayıfsın anlamıyorum." dedi kafasını olumsuz anlamda sallarken. Yalandan bir gülümseme gönderip kakaoulu süt aldım bir kaç tane.

"Başka bir şey varmı efendim?" diyen kasiyere baktım. Bir dakika. Bu kız Derin'i mi süzüyor? Vallahi öyle. "Yok." dedi Derin kartını uzatarak. Yüz vermemişti. Memnuniyetçe gülümsedim.

Şifreyi Derin girince kız Derin'i süzüp sırıttı. "Canım senin işin ürünleri kasadan geçirmek. Müşterileri süzmek değil." dedim dişlerimin arasından. Kız bana dönüp, "Pardon? Bir şey mi dediniz? Duymadım da." sırıtıp, "Evet canım. Diyorum ki biraz daha süzersen bakmaya gözlerin olamayacak." dedim.

Bana bakmadan poşetlere uzandı Derin. "Hadi Doğa." dedi güldüğünü görebiliyordum. "Niye gülüyorsun?" gülüyorsan açıklayacaksın kardeşim. "Beni kıskanman güzel bir şey." dedi. Ben az önce onu kıskanmıştım. Affallasam da hemen cevap verdim. "Evet. Patronumu korumalıyım değil mi? Sonuçta senin bir kız arkadaşın var. Kızmasını istemem." bana döndü. Dikkatlice bakıp tekrar önüne döndü.

"Yardım etmemi istiyor musun?" diye sordum cevabını bile bile. Hayır diycekti. Kafasını sallayıp tüm poşetleri elime bıraktı. Ağır oldukları için bir an dengemi kaybetsemde hemen toparladım.

"Hey! Ben bir kaç tane poşet demiştim." bana cevap vermeden otele girdi. "Konuşsana benimle." cevap vermeden asansörün tuşuna bastı. "Bazen beni sinir ediyorsun Derin." dedim kafamı sağa ve sola doğru sallayıp. Yarım ağız gülümseyip asansöre bindi.

"Gıcıksın biliyorsun dimi?" dedim gözlerimi devirip. Bazen cevap vermemesi sinirimi bozuyordu. Zaten onunda amacı buydu ya. Sinirimi bozmak. Kartı cebinden çıkartıp kapıyı açtı. Önden girince oflayarak peşinden girdim. Poşetleri masanın üstüne bırakıp kendimi koltuğa attım.

"Ne o yoruldun mu?" dedi sırıtarak. Alayla yüzüne baktım. "Hepsini bana taşıttın, sence?" omuz silkti. "Sen taşımak istedin." dedi rahat bir tavırla. "Ben sadece bir kaç tanesi için söylemiştim. Hepsini ver diye değil." ellerini cebine koyup duvara yaslandı.

Şu an fazla karizmatik duruyordu yada, fazla yakışıklı mı demeliyim? Gözlerimi kaçırıp etrafa baktım. "Hadi hazırlan. Fazla kısa giyinme." dedi gözlerini benden ayırmadan.

"Nereye? Hem neden kısa giyme mi istemiyorsun?" nefesini dışarıya doğru üfledi. "Birilerini dövmemi istemiyorsan bence fazla kısa giyme." Anlamsızca yüzüne baktım. "Ben kısa giyince sıkıntı oluyor ama bakan normal yani?" dudaklarını yaladı. Ben ise devam ettim. "Hem, niye beni bu kadar önemsiyorsun?" dedim. Gözlerini kırpıştırdı. "Çünkü arkadaşlar böyle yapar. Ben senin patronun olabilirim. Ama aynı zamanda arkadaşız değil mi?" bu sefer gözlerimi ben kırpıştırdım.

JELİBONLU MUHALLEBİMWhere stories live. Discover now