47. "Ortak Olalım..."

47 10 4
                                    

Selamlar, arayı çok açmadan bu bölümü size sunmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz keyifli okumalar dilerim...

 Umarım beğenirsiniz keyifli okumalar dilerim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

♡♡♡

Karanlığın rengi var mıydı? Hayır bana karanlık siyah renk demeyin sakın. 'Al bak adı üstünde' tarzında bir kelime değil karanlık. İnsan mutluyken, bazen sevinçten gözlerini kapatır elbet normal olarak onu karanlık karşılar. Ama insan o an sevinç duygusu içerisinde olduğundan karanlık ona aydınlık olarak görülür. Beyaz ışık gibi...Ama vücudunu saran bir korku içerisinde gözlerini sımsıkı yuman bir insan yine karanlığı görür ama bu kez şiddetli koyu kızıl ışık patlamaları karşılar o insanı. Kısacası o karanlığın rengi her daim kalbinde hissettiğin duyguya göre değişir. Ama sorsan ne gördün gözlerini kapattığında diye, karanlık der.

Ensemde hissettiğim uyuşma hissinden dolayı acıyla tiz bir ses kaçmıştı dudağımdan. Gözlerim bağlıydı, aynı şekilde ellerim ve ayaklarım. Kapkaranlıktı. Ama işte siyah olanlardan değil...ak kızıl ışın savaşları olandan.

Gözlerimi açmaya çalışsamda sımsıkı bağlandığı için açamıyordum. Ne bir ses vardı ne bir varlık belirtisi etrafımda. Ellerimi çözmek için debelesemde sıkıca bir sandalyenin üzerinde bağlanmıştım. Debelemek sadece canımı acıtmaya işe yaramıştı. Kaçırılmıştım.

Bir baskın, çatışma olmuştu. Gizli odada bir süre bekledikten sonra dışarıya çıkmamla enseme yapılan sert hamle yüzünden bilincim kaybolup bayılmıştım. Son yaşananlar kafamın içinden sırayla geçerken beni buraya kaçıranın kim olabileceğini düşünüyordum. Evet Livio'nun düşmanı fazlaydı ama bu işin benimle ne alakası olabilirdi. Diye düşünürken aniden burnuma gelen keskin parfüm kokusundan içeriye birinin sessizce girdiğini anlamıştım.

İşin beni şaşırtan yanı bu parfüm kokusunun bana yakından tanıdık olmasıydı. "Bay Karam?" Dedim, muhtemelen uzun süre konuşmadığım için kuruyan boğazımın hissettirdiği acıyı es geçerek. Bu koku birkaç gün önce tanıştığım Karam denen adamın parfümüydü. Kokular konusunda her zaman duyarlı bir insandım. Her zaman beni yanıltmazlardı. "Sandığımdan daha iyi tanımışsın beni bakıyorum." Muhtemelen sırıtırken söylediği şeyler eşliğinde gözüme bağlanan bandı arkamdan çözmeye çalışıyordu. "Bir hamle uygulamak zorunda kaldığım için kusura bakma umarım ensenizin acısı geçmiştir." Beni kaçıran kişi Karam denen bu adam mıydı? Peki neden? Livio'nun kardeşim diye güvendiği bu kişi çatışmayı düzenleyen kişininden ta kendisi olabilir miydi? Bu durum garip bir hâl almaya başlamıştı.

Sonunda gözlerimi tamamen çözünce gözlerimi açabilmiştim. Tavanda ki eski loş sarı lambanın aydınlattığı eski tüskü bir odadaydım. Tam önümde yer alan kahverengi deri tek kişilik koltuğa ise Karam yavaş adımlarla yaklaşmış oturmuştu. Koltuğun yanında ki sehpa da dizili  içkilerden birinin kapağını açıp bir bardağa doldurmuştu. "Beni niye kaçırdın?" Dedim karşımda ki adamın ukalalığını daha fazla izlemeye tahammül edemeden. "Burada patron benim bayan Sima. Soruları ben sorarım." İçkisinden bir yudum aldıktan sonra bardağı geri bırakıp ayağa kalkmıştı ve bana doğru attığı birkaç adımdan sonra eğilerek yüzüme iyice yaklaşmıştı. "Söyle bakalım, kime çalışıyorsun?" Bu da ne demek oluyordu şimdi? "Livio ile evlenmeden önce King şirketinde çalışıyordum. Cevabınızı aldınız mı?" Dedim göz temasını asla kesmeden. İşte o an bir şey fark etmiştim. Beyin hücrelerimi derinine kadar sarsan bir şey. Gözlerinin şekli, rengi bu yakınlıktan bakınca öyle tanıdık gelmişti ki, iç seslerim tahminim konusunda çok haklı olduğunu fısıldamaya başlamıştı. İç güdülerim de bir yanılma yoksa ki asla yanıldığımı düşünmüyordum bu çok büyük bir şey olacaktı.

HAYATIN SİMASIWhere stories live. Discover now