46. Malikaneye Baskın

44 9 4
                                    

Hepinize sevgiyle selamlarımı sunuyorum ♡
Olayların gelişme hızını arttıracağım, umarım buna ayak uydurabilirsiniz ve beğenerek okursunuz. Satır arası yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim. O zaman size keyifli okumalar dilerim...

ᕦ( ˘ᴗ˘ )ᕤ Ben yazarken dinledim, sen okurken dinleyebilirsin 🎵
Doctor Doctor - Goz Asai

♡♡♡

Hangi bir insan evinin içine morg yapardı ki? Morglar ne için vardırlar, cesetlerin gömülmeden önce bekletilmesi için. Ama neden bir insan evine morg yaptırırdı ki?

Zaten ortamın yaydığı düşük sıcaklık ile donan ayak el parmaklarım titrememe neden oluyordu. Her gün kalpten götürecek şeylerle karşılaşmayacağım diye evrenin ödü kopuyordu resmen...

Ne yapmam gerekiyordu? Buraya kadar merakıma yenik düşüp gelmişken daha fazlasına göz mü atmalıydım yoksa, arkamı dönüp hiç yaşanmamış gibi çıkıp gitmeli miydim? Ellerim ceplerime doğru giderken yavaşça telefonumu çıkarttım ve hemen kamerayı açıp etrafı çekmeye başlamıştım. Her neye karar vereceksem bunu çekmek zorundaydım. Her köşeyi detayına çekerken sonunda, benim benden habersiz verdiği kararla ellerim bir çekmeceye doğru gitmişti. Bir cesetle karşılaşabilirdim sonra ne yapacaktım? Psikolojim bu kadarını kaldırır mıydı ki...

Bir elimde telefon diğeri ile demir üniteyi basit kilidinden çıkarıp kendime doğru çekmeye başlamıştım. İki el aralığında açılan ünitenin ucundan gördüğüm şeyle elimdeki telefon yere düşmüş, ellerim çığlığımı önlemek için dudaklarımı örtmüştü. Beyaz çarşaftan dışarıya taşan bir çift beyaz ayaklar. Burada gerçekten bir ceset vardı. Belki de birçok...Neye uğradığıma şaşırırken yerden geri aldığım telefonla sadece açılan aralıktan ayakların görüntülerini almıştım. Daha fazlasını açıp bakmaya psikolojim izin vermemişti. Diğer yerlerinde dolu olup olmadığını görmek için sadece küçük bir aralık açıp kayda alıyordum. 4 duvara monte edilen sayılarca morg ünitelerin hepsi neredeyse doluydu. Gördükçe artık şaşırmayı bırakmış resmen kanım donmuştu. Sonunda burada geçirdiğim sürenin biraz uzadığını fark edince son bir kez etrafı çekip girdiğim kapıdan geri çıkmıştım. Vücudum soğuktan kas katı kesilmiş durumdaydı.

Odada ki her şeyi yerli yerine getirip hiç iz bırakmadığıma emin olduktan sonra kendi odama geri dönmüştüm. Resmen şuan bulunduğum yerde sayılarca ceset vardı. Bu kan dondurucu bir şeydi...

Üşüyen vücudumu ısıtmak için sıcak çayımı yudumlarken Livio'nun düzelediği basın toplantısını izlemek için canlı olarak açmıştım.

Gözlerinin içlerini dahil gerçekçi güldürebilen bir sahtekardı bu melek yüzlü şeytan adam. Kameralara bakıp öyle içtenlikle ikna edici şeyler söylüyordu ki belki de onu tanımayan normal bir vatandaş olsam ilk tercihim o olacaktı. Büyük mecliste düzinelerce kameralar her saniye fotoğraflar çekerken, tek bir tedirginlik hissini dışarıya yansıtmadan, sahte laflarını kısa ama öz tutarak konuşmasını yapmıştı. Açıklamadan sonra yeni adayın peşini bırakmayan habercilerin, Livio'nun karısı ile ilgili sordukları sorulara, "Benim laydim, benim özelim." Diye cevap verip kestirmişti. Kafasının içinde neler planlıyordu emin değildim fakat beni en başından beri halkın önüne pek çıkarmak istemediği bir detay vardı. Çok yakında bunun nedenini de bulacaktım.

Şimdi neler yapabileceğimi düşünerek derin düşüncelere dalıp gitmiştim. Koca salonun kapısında dikilmiş bana bakan 2 çift gözleri de fark etmem uzun sürmüştü. Ne ara havanın kararmaya başladığını bilmiyordum fakat bugün sandığımdan yorucu geçmişti. Çünkü kafamın içi yorulmuştu. "İyi akşamlar sevgilim." Karam ve Livio'nun sakin adımlarla yanıma doğru yaklaştıklarını görünce nazikçe gülümseyerek ayağa kalkmıştım. "Geldiğinizi görmemişim." Karam tekli koltuğa oturmayı tercih edince Livio'da yanıma oturmuştu. "Toplantıyı izledin mi?" Tabi ki de böyle bir soru soracağını biliyordum. "Elbette kaçırmadım. Çok ikna edici bir konuşma oldu." Diye cevap verdim çayımı yudumlarken. "Umarım halkta öyle düşünmüştür."

HAYATIN SİMASIWhere stories live. Discover now