Eva; Gelecek Umuttur

By GlsmOzdmr

593K 34.1K 3.6K

29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi... More

1. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm -Final-
Veda Konuşması
Eva Severlere Yeni Hikaye

2. Bölüm

17K 885 74
By GlsmOzdmr

Facebook; GlsmOzdmr-Wattpad

Athan;

Doğan güneşi izlemek için bahçedeki verandada oturuyordum. Sabah namazı vaktini hiç kaçırmamak için kendime ödül yapmıştım bu görüntüyü. Çiftlikte olduğum sürçe ödüldü. Bu hafta izin alıp gelmiştim. Başarı kolay elde edilen bir şey değildi.

Sola tarafıma çevirdim başımı. Orada sallanan tekli koltuğa baktım. Dalgın, karşıya anlamsızca bakan annemin silueti belirdi.

''Seni çok özlüyorum...'' diye fısıldadım. Öleli üç yıl olmuştu. Doktor olduğumu görmesine izin verdiği için Allah'a her gün şükrediyordum. Onun için olmuştum doktor, belki iyileştirebilirsem tekrar bana ismimle seslenebilir diye. İpek gibi sesi vardı. Annemin sesini çok severdim. Masanın üstünde duran eski kasetçalara bastım. Annemin bana söylediği şarkı veranda da yankılanırken zorla yutkundum. Sekiz yaşındaydım, onun sesini canlı duyduğum da bir daha asla duyamadım. Şimdi yirmi dokuz yaşında burada oturmuş annemin sesinin kaydını dinliyordum. Sadece sesi değildi mesele felçli bedeniyle oturduğu yerde bazen bahçede oturan babama bakışını yakalardım. O verandada ki sallanan sandalyeden kalkıp ona sarılmak istiyor gibi bakardı. Öyle güzel bakardı ki tüm işimi bırakıp onu izlerdim. Anlatamadığı tüm duyguları o bakışında birikirdi. Üniversiteye gitmeden önce uzun siyah saçlarını tarardım, sırf annem seviyor diye saç örmeyi öğrenmiştim. Saçlarını örerdim. Bir gün annem gibi yetenekli bir kadınla evlenecektim. Ona anneme duyduğum saygının aynısını duyacaktım. Bu saygı asla sıradan değildi. Sevgiyi, aşkı, merhameti, adaleti, hoşgörüyü, bencilliği, kıskançlığı, anlayışı akla gelebilecek tüm duyguları barındırıyordu.

''O da burada olsa sana aynı aşkla bakardı.'' Babam yaşlı bedenini annemin siluetinin üstüne oturtunca annem kaybolup gitti. Ben hızla önüme dönüp nemli gözlerimi sildim. ''Annen senin de kız çocuğu olmanı istemişti. Ablanı çok severdi, onun yalnız kalmasını istemezdi. Bilirsin bu çiftlikte yalnızız...'' Eliyle önümüzdeki uçsuz bucaksız araziyi gösterdi. Bu çiftlikte bir komşuya gitmek istersen bir saatlik araba yolculuğu gerekti. ''Sen oldun. Yakışıklı bir erkek. Seni de çok sevdi. Onu bir gün kilisede Tanrı'ya dua ederken yakaladım. Kızını koruyacak kibar bir kahraman gönderdiği şükrediyordu. Athan, annen senin kibar, nazik, anlayışlı olmanı severdi. Hiç değişme.'' Babam cümlesini bitirdiğinde derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Sandalye sallandığı için verandanın eski ahşapları gıcırdadı. Bir süre sessizce yükselen güneşi izledik.

''Annem sence Müslüman olmuş mudur?'' sorumla babam aniden sandalyeyi sallamayı bıraktı.

''Annen Tanrı'ya inanırdı. Kilise'nin Tanrı'sına. Bilmiyorum, ona her gün Allah'ı anlattım. Müslüman olması için ne yapması gerektiğini de söyledim. Bana hiçbir zaman tepki vermedi. Gözlerini, dudaklarını oynattı, bakışlarını bana dikti. Bunları yapmasını bekledim ama yapmadı. Allah bilir, oğlum. Belki de içinden bana kızıyordu Müslüman olup Tanrı'ya ihanet ettiğim için.'' Babam hafifçe gülümsedi. Sandalyeyi yeniden sallamaya başladı. Kim bilir belki bize kızıyordu. Belki o da Müslüman olmuştu.

Evin kapısı açılıp Songül teyze dışarı çıkınca kasete uzanıp kapattım. Bize bakıp başıyla selam verdi, ses çıkarmadan ahıra ilerledi. Taze süt getirirdi. Eskiden bu işi ben yapardım. Şimdi şehrin aranan ismi oldum. Songül Teyze Türk'tü. Kocası annemden önce ölmüştü. Onları babam bulmuştu, hikâyelerini bilmiyordum. Annem felç olunca bize yardım etmeleri için işe almıştı. Müslüman olmamızı sağlayan aileydi. Türkçe'yi öğrenmesem de Songül teyzenin kocası bana Türkçe kitaplar okurdu, şairleri anlatırdı, kitaplar hediye ederdi. Seve seve kabul ederdim. Belki bir gün öğrenirdim. Kocası ölünce çekip gitmedi, babamın yanında kalıp ona yardım etmeye devam etti. Biraz Müslümanlığı kafalarına göre yaşayanlardandı.

''Ben gidip bavulumu hazırlayayım.'' Dediğimde babam bana dönüp baktı.

''Nereye?''

''Baba, bunu dün konuşmuştuk. Bugün iznim bitiyor üniversiteye dönmem lazım.'' Dediğimde babam durup düşündü. Sonra 'Evet.' Anlamında kafasını salladı. ''baba hastaneye gitmeliyiz. Unutkanlığın artmaya başladı.''

''Yaşlılık, bir sürü iş, sen uzaklara gidiyorsun bu kafada belli yere kadarını hatırlıyor. Ben iyiyim.'' Derken sandalyeden kalktı. ''Songül'e yardım edeyim.'' Verandadan ağır ağır inip ahıra doğru ilerledi. Bende hazırlanma vaktim gelmişti. Anıları düşünmeyi bu verandada bırakıp içeri girdim. Küçük apartman dairem için hazırlanmalıydım.

**

Babam ve Songül teyze dikiz aynasında kaybolunca dikiz aynasına bakmayı bıraktım. Benzin almam gerekiyordu. En yakın yer bir saat uzaklıktaki kasabaydı. Sonra üç saatlik bir yolculuktan sonra evimdeydim. İlk kez bu çiftlikten çıkıp gittiğimde bu konumda olacağımı bilemezdim. Beni bu çiftlikten çıkaran kişinin de evimize yolu düşen bir turistin olacağını da bilemezdim. Hayatım bilmediğim şeylerle doluydu. Radyoyu açtığımda çalan şarkıyla sırıttım. 73 model bu impalaya ve bana yakışan şarkıydı.

You can do what you want just seize the day (Ne istiyorsan yapabilirsin yalnızca günü yakala)
What you're doing tomorrow's gonna come your way (Yarın yapacaklarının fırsatını bulacaksın)
Don't you ever consider givin' up, you will find, oooh (Vazgeçmeyi bile düşünme, bulacaksın, oooh)

Şarkıya eşlik ederken kendi kendime de gülüyordum. Sesim kötü değildi ama abartılacak kadar güzelde değildi. Ben ise kendimi şarkıcı sanıyordum. Tek başınayken başka biride böyle düşünüyor muydu? Gülerek ara vermeden şarkıya devam ettim.

*

Arabayı yavaşça park ettim. Kıymetlimdi bu araba, babam yıllarca saklamış ve en sonunda bana vermişti. Yine de ben motor aşığıydım. Motor benim hayatımın dönüm noktasıydı.

Asansöre binerken arabadaki şarkı dilime dolanmıştı. Mırıldanarak durduğum yerde sallanıyordum. Bu benim dans etme şeklimdi. Kendi etrafımda dönüp parmaklarımı şıklattım. Micheal Jackson'a bağlamıştım. O sırada asansör kapısı açıldı. Hızla kendimi toparladım. Başarılıı bir cerrah adayı kendine dikkat etmeliydi. Asansörden inip sola döndüm. Evime girip yemek yemeliydim.

''Athan!'' duyduğum sesle gözlerimi kapattım. Yakalanmıştım. Şuan arkamı dönüp tahmin edemediğim sahneyi görmek istemiyordum. ''Athan?'' tekrar seslenince ,gözlerimi açıp suratıma nazik bir gülüş yerleştirdim. Kaba olmamak için çaba harcıyordum. Döndüğümde gördüğüm manzarayla gözlerimi Ashle'nin kafasının üstüne çevirdim. Üstünde gecelik vardı ama... İçi gözüküyordu. ''Athan, günlerdir yoktun. Her gün seni bekledim. Gelemedin, sonunda buradasın.''

''Şey... İzin almıştım buralardan uzaklaşmak istedim.'' Dedim. Nereye bakacağımı kestiremiyordum. Ashle'yi ne zaman görsem bu kıyafetten aşağı kalır bir kıyafetle karşıma çıkmıyorlardı. Bana karşı duyguları olduğunu dile getirmişti. Benim ona bir şey hissetmediğimi söylediğim halde kabullenemiyordu. Ben Müslüman bir kadın istiyordum. Başka bir dinden kadınla evlenme hakkım vardı ama çocuğumu büyüten kadında o olacaktı. O yüzden istemiyordum. Bu yüzden karımın Müslüman olmasını istiyordum.

''Keşke bana da sorsaydın, belki benimde hava değişikliğine ihtiyacım vardı...'' Ashle bana doğru bir adım atınca aniden bağırdım.

''Dur!'' şaşkınca ona baktım, bu şekilde bana yaklaşmasına izin veremezdim.

''Pekala.''

''Benim gitmem gerek akşama hastaneye uğramam lazım.'' Dediğimde elini kalbine koydu.

''Ah, benimde kalbim ağrıyor. Akşama hastaneye uğrarım belki beni muayene edersin.''

''Ben... Kalp ve damar cerrahisin de hocam var. Onunla konuşurum ilgilenir seninle.''

''Sen o alanda değil miydin? Ben sana güvenirim başkasına güvenemem.'' Derken kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

''Bıraktım, yemin ediyorum bıraktım. Hatta cerrahiyi de bırakacağım. Çiftliğe yerleşeceğim.'' Cümlem biter bitmez arkamı dönüp kendi kapıma doğru koştum. Bu kız peşimi bırakmazdı. Dört yıldır bu apartmanda oturuyordum, dört yıldır peşimdeydi. Bu kız yüzünden beyin cerrahı olmaktan vazgeçtim, en son kalp cerrahisini bıraktım. Hangi bölüme gitsem acilde bitiyordu geceleri. Şimdi söylemeyecektim hangi alanda yoğunlaştığımı.

''Bir gün dokunacaksın o kalbe.'' Peşimden bağırırken duyumsamazlıktan geldim. Sertçe kapıyı kapattığında rahatlamış şekilde nefesimi verdim. Uzmanlığımı alıp gidecektim buradan. Maaşım ancak bu daireye yetiyordu. Hasat bir yer değildi ama lüks de değildi. Temiz nezih bir yerdi. Hobilerimden arta kalan para bu kadarına yetiyordu. Anahtarı deliğe soktuğumda arkamdaki kapı açıldı.

''Selamun aleyküm Athan.'' Duyduğum çekingen sesle anahtarı bırakıp arkamı döndüm. Aabha başörtüsünün ucuyla oynuyordu. Başörtüsünün ön kısmından saçı gözüküyordu. Müslüman Hintli bir kızdı. Kültürüne göre giyiniyordu. Tıp fakültesinde tanışmıştık. Geleceğin bir numaralı beyin cerrahı adayıydı. Hocalarımızın göz bebeğiydi. Güzel olmayan yanıysa Ashle gibi peşimi bırakmıyordu. Ashle gibi değildi. Aabha çekingen utangaç bir kızdı, kibardı. Müslümandı da güzeldi hem de. Ama onu tanımak için bir kez şans verdim. Hiç ortak noktamız yoktu. Aynı bölümü okumuştuk sadece. Ona cevap vermeden baktığımı fark ettim. Hafifçe öksürüp kendime geldim.

''Aleyküm selam Aabha, nasılsın?'' diye sorduğumda suratına kocaman bir gülüş yerleşti.

''İyiyim, bu hafta sensiz zor bir cerrahi asistanlık haftası oldu. Senin görevlerini paylaştık.''

''Üzgünüm, biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Babamın yanına gittim.''

''Yok, yok sorun yok. Sadece hocalar sana fazla görev veriyormuş. Onu anladık arkadaşlarla.'' Derken ikimizde güldük.

''Fazla koşturulduğumu anladığınıza göre geri dönme vaktim gelmiş.''

''Bu gece nöbeti sana yazdıklarına inanamıyorum.''

''Evet, dinlenmek bu kadardı.''

''Bende bu gece nöbetçiyim.'' Derken bana bakıp sırıttı. Güldüm.

''Benim işlerimi yapıp çok yoruldun kahveler benden nöbette o zaman.''

''Geceyi dört gözle bekleyeceğim, Athan. Görüşürüz.'' Kapıyı kapatırken çekingen şekilde bana baktı. Sakince kapıyı kapatıp gözden kayboldu. Sıradan bir insandım bu kadar kendilerini üzecek kadar abartmaları gerekmiyordu. Böyle kibar insanları kırmak istemiyordum, onlara hiç olmayacak bir şeyin umudunu vererek ömür boyu üzülmelerine izin veremezdim. Daireme girdiğimde ilk işim rahatlamak için ayakkabılarımı çıkarmak oldu. Kendi evimin o rahat atmosferinin beni sarmasına izin verdim. Gece uzun olacaktı, duş alıp dinlenmem lazımdı. Uykumu alırsam biraz resim çizebilirdim. Uzun süredir fırsatım olmuyordu. Tişörtümü çıkarıp kirliye atarken keyifliydim.

*

Kahveleri alıp arkadaşlarımın masasına oturduğumda masa da ki hüzünlü hava kaybolmaya başlamıştı. Gece yarısı acile gelen hastanın ölüm haberini hepimiz ailesiyle birlikte yaşamıştık. Tepsiyi sohbetin ortasında masaya yerleştirince herkesin dikkati dağıldı. Herkes kahvesini alırken Aabha almıyordu. Bir kendime bir Aabha'ya kahve alarak tam onun karşısına oturdum. Kahvenin birini ona uzattım.

''Kahveler senin içindi.'' derken gülümsedim. Aabha'nın gözleri büyüdü. Bana olan bakışı hayranlık uyandıran bir bakışa dönüştü. Bu hareketimi yanlış anlamıştı. Hızla arkadaşlarıma döndüm. ''Ne konuşuyordunuz?'' konuyu değiştirmek için sormuştum.

''Şu ölen adamın ailesi hepimizi üzdü. Tüm gün yoruluyoruz, bir de böyle olaylar psikolojik olarak da yıpranıp yorulmamızı sağlıyor. İşte tam  burada devreye New Young üniversitesi eğitim sistemi giriyor devreye. Adamlar resmen psikologlar ile ortak çalışıyor. İnsanları sakinleştirmek için psikolog 7/24 acilde hastanede doktorlar ile nöbet tutuyor hemde ölüm haberini veriyorlar. Tıbbi bilgi isteyen hasta doktora geliyor. 21. yüzyıla ayak uyduruyorlar eğitimde.'' Richei her zamanki gibi New Young üniversitesini övgü ve hayranlıkla anlatıyordu. Gerçekten mükemmel ve hayranlık yaratıcak bir eğitim sistemi vardı ama...

''O üniversite neredeydi?''Lou'nun sorusuyla tüm masa gülmeye başladı. Bende dahil. Richei ile ne zaman otursak bu üniversiteden bahsederdi. Lou bizimle hep takılan bir kızdı üniversitenin nerede olduğunu her seferinde sorardı. Richei'yi kızdırmak için. 

''New York Lou, New York'ta. Amerika Birleşik Devletleri, New York!'' Richei sinirle ona üstüne basa basa üniversitenin şehrini söylediğinde Lou da güldü. kızdırma işlemi işe yaramıştı.

''Athan?'' ince ve çekingen sesle hızla sesin sahibine döndüm. Aabha bana seslenmişti. Hep bizimle takılır gülünecek yerde güler, ağlanacak yerde ağlar, sinirlenecek yerde sinirlenirdi ama nadir konuşurdu. ''Bu sana kabul mektubu gönderen üniversite değil mi?'' Aabha'nın sorusuyla tüm masada ölüm sessizliği oluştu. Herkes bakışlarını bana çevirmiş ve mecburiyetten nefes alıyordu. 

''New Young üniversitesi sana kabul mektubu mu gönderdi?'' William'ın sorusuyla kahvemden bir yudum aldım. Vakit kazanmak içindi. O sırada Aabha'ya baktım. Bu yaptığı... Çok büyük pot kırmıştı. 

''Evet.'' dedim. 

''Sen ne cevap verdin?'' Richei heyecanla atıldı. Yıllardır beklediği mektup bana gelmişti. Bu bir ayda ikinci mektuptu. 

''Hayır.'' dediğimde masada tekrar ölüm sessizliği oluştu. Olumlu cevap veremezdim. Babamı bırakıp gidemezdim. Okyanusların ötesi çok uzaktı. Burada bile babamın yanına gitmek için zor vakit buluyordum. ''Rich öyle bakma! Babamı bırakamazdım.'' Richei'nin bakışlarına dayanamayıp aniden aklımdaki düşünceyi sesli söyledim. Biraz yüksek sesle çıkmıştı ama kendime hakim olamadım. 

''Dostum, babanı da yanında götürseydin! O üniversite birini mülakata almadan kabul ediyor. Aman Tanrım! Sen bir mucizesin. İnanamıyorum ki reddettin. Athan burada Sydney de gebereceksin.'' Rich'in söyledikleri beni incitmemişti. Biliyordum beni üzmek için söylememişti. Babamı çiftlikten ayıramazdım. Ayırsaydım, sevdiği kadını kaybetmiş bir adam nasıl tepki verirdi bilmiyordum. Sessizce dönüp kahvemi içtim. Kahvem bitince hayal kırıklığı ile karton bardağı büzüp tepsinin içine attım. Kimse konuşmuyordu. Lou, Aabha, Richei, William ve ben sessizce oturuyorduk. Önüme uzatılan kahve ile irkildim.

''Al hiç içmedim...'' Lou kahvesini bana verince tek kelime etmeden yudumladım.''Sen bunlara bakma arkanda sevdiğin şeyleri bırakıp gelmek kolay değil. Bu şehri bırakıp gitmekten bu kadar korkmamalısın. İstersen sana bu konuda yardımcı olabilecek birini önerebilirim. New Young üniversitesin de psikoloji okuyan bir arkadaşım var. Bu yıl son senesi inan bana kız çok başarılı, psikoloji bölümü başkanının asistanı. Biliyorsun orası New Young asistan olmak bile öğrenciyken başlar. Bu kız hocasıyla çoğu makalede ismini yayınlattı. Bu korkuların ve orası hakkında sorularını cevaplar endişelerini giderir. Athan, orası 21. yüzyılın eğitim koşullarını sağlayan bir üniversite. Sen daha başarılı olmayı hak ediyorsun...'' aniden ayağa kalkınca Lou'nun konuşması yarıda kaldı.

''Ben acile gidiyorum.'' dedim. O an ''Sizin tavsiyelerinize ihtiyacım yok!' demek istiyordum. Diyemedim, bana yakışan bir cümle değildi. arkamı dönüp kafeteryadan çıktım. Tavsiyede istemiyordum. Psikologda. Lou'nun arkadaşı da umurumda değildi. Koridorda hızla yürürken beyaz önlüğümün etekleri uçuşmasın diye elimi cebime soktum.

''Athan!'' arkamdan bağıran sesle durmak zorunda kaldım. Gözlerimi sinirle kapattım. Arkamı dönmeden önce açıp sinirli ifademi yüzümden sildim. 

''Efendim, Aabha?'' ses tonum hiç sakin değildi. Tek bir yanlış hareketle kibar olmayan kelimelerin ağzımdan döküleceğini ima ediyordu. 

''Ben... Özür dilerim.Arkadaşlarımıza söylemediğini bilmiyordum. Senin postalarının arasında görünce mektubu...''

''Özel hayata saygı Aabha. Biraz bunu istiyorum. Anlamadığım arkadaş grubumuz hep beraber takılıyoruz, bu bilgiyi söyleseydim sende duyardın. Şimdi senin ağzından herkes öğrendi. Her şeye burnunu sokmaktan vazgeç.'' dedim. Son kelimeyi havada yakalamak istedim. Aabha2nın dolan gözleri ile derin bir nefes aldım. Böyle söylemek istemiştim ama suratına değildi. ÖZür dilemek için ağzımı açtım ama dileyemedim. Tek kelime etsem ağlayacaktı. Onun yerine üzgünce başımı salladım. Arkamı dönüp koridorda ilerlemeye başladım. Aabha'dan büyük bir özür dilemeliydim. İnsanlara hoşgörülü olmalarını yazmalıydım. Blog da küçük bir yazı işimi görürdü. Aabha daha önemliydi. Kalbini çok kırmıştım.

Continue Reading

You'll Also Like

5.1M 279K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
133K 4.1K 21
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...
389K 1.7K 4
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
Haz By 🍀

Romance

173K 2K 16
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...