Dolunayın Altında

By Berceste_sb

1M 68.6K 30.9K

Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne ya... More

1. Bölüm
2. bölüm
3. bölüm
4. bölüm
5. bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm -Sezon Finali-
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
80. Bölüm
81. Bölüm
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm |Final Part 1| "Aydınlıkta ve Karanlıkta..."

40. Bölüm

12.7K 863 404
By Berceste_sb

Ben geldimmm bebeklerimm. Multide ki şarkıyı isterseniz dinleyin bölümle alakası yok ama koyasım geldi jsnsjdben

Neyse daha fazla bekletmeyeyim, iyi okumalarrr ❤

Savaş konuştuğunda, kapının önünden yavaşça geri çekildim ve duvara yaslandım. Nefes alamıyordum, abim böyle bir şey yapmazdı, bir sorun vardı...

Kesinlikle bir sorun vardı. Kraliçe yaptıklarının aynısını sürüyede yapmış olmalıydı. Ya abim? O nasıl izin vermişti? Başımı salladım ve derin bir nefes aldım. Bize saldırdıkları için zarar görmüşte olabilirlerdi. Ölmüş bile olabilirlerdi...

Gözlerimin yanmaya başladığını hissediyordum. Neden her şey bu kadar kötü gitmek zorunda?

Toplantı odasından tekrar Savaş'ın sesi geldiğinde orayı dinlemeye başladım. "Bunu kraliçe yapmadı, o bu kadar güçlü değil, bir sürüyü kontrol edemez"

Bu seferde Savaş'ın abisi konuşmaya başladı. "Yeni bir düşman, ne güzel!"

"Ne istediğini öğrenmeliyiz" Dedi Savaş ve devam etti. "Emreyi ve Yiğiti orada göremedim, onlar kontrol altında olmayabilirler."

Gözümde ki yaşı elimin tersiyle sildim ve ayağa kalktım. Bunun bir açıklaması olmalıydı.

Gözlerimin kızardığına emindim. Yinede aldırış etmeden büyük koridorda ilerlemeye devam ettim. Nova da arkamdan geliyordu.

"Dolunay, iyi misin?" değilim.

"İyiyim" Nova çatık kaşlarıyla yanımda ilerlerken bakışlarını bana çevirdi.

"Nereye gidiyoruz?" dediğinde cevap vermedim. Düz koridorda ilerlemeye devam ettim. "Dolunay burası revire gidiyor"  Başımı salladım.

Revire gidip Alplere bakacaktım. Ondan sonrada dışarı çıkacaktım. Biraz yalnız kalıp düşüncelerimi toparlamam gerekiyordu. Belkide ağlamak...

İçeride kurtboğan olmasına aldırış etmeden bileğimde ki tokayla saçımı topladım ve revirin kapısını açtım. İçeri girdiğim anda boğazım acımaya başlamıştı ama o kadarda kötü değildi.

Sıra sıra dizilmiş beyaz yataklarda yatan yaralıları gördüğümde derin bir nefes aldım.

Bakışlarımı kalabalık revirde gezdirdim. Herkes yakının yanındaydı. Sonunda gözüm bir yere takıldı. Ela, Alp'in yattığı yatağın yanına oturmuş elini tutuyordu.

Gözlerimin tekrar yandığını hissettiğimde bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Ela'nın yanına gidecektim.

Boğazımın yanması biraz daha fazlalaşmıştı. Geçmesini beklemek saçmalık olacağı için revirde yavaş adımlarla Elaların yanına ilerledim.

Ela kızarmış gözlerini bana çevirdiğinde yanlarına gelmiştim. Alp iyi gözüküyordu. Hatta gülümsüyordu. Neden gülümsediğini anlamak için kaşlarımı çattım ve sorar gözlerle baktım.

Alp bakışlarını bana çevirdi. "Heh. Dolunay iyi ki geldin" Dedi ve Elayı gösterdi. "Şu kıza artık ağlamamasını söyler misin? Ben iyiyim bir şeyim yok"

Alp'in iyi olduğunu duyduğum için biraz da olsa rahatlamıştım. Ela'nın yanına yaklaştım ve elimi omzuna koydum. Gülümsedim. "Ela, Alp iyiymiş, bak kendisi söyledi neden hala ağlıyorsun?" Ela göz yaşlarını eliyle sildi ve bana döndü.

"O ağlamamam için yalan söylüyor" dediğinde bakışlarımı Alpe çevirdim. Gerçekten iyi olup olmadığını anlamak için bedeninde gözlerimi gezdirdim. Bir kaç yerde sargı vardı.

"Kötü olsam sence burada gülümseyerek konuşur muydum?" Ela başını salladı.

"Konuşurdun" dediğinde Alp gözlerini devirdi.

"Off, ağlama artık her tarafı sümük yaptın" Alp bakışlarını bana çevirdi. Yardım ister gibi bakıyordu.

Başımı salladım ve Elaya döndüm. "Ela, biz seninle odaya gidelim mi? Hem Alpte biraz dinlenmiş olur" omuz silkti ve burnunu çekti.

"Buradan ayrılmayacağım" Alp bakışlarını tekrar Elaya çevirdi.

"İnatçı keçi" dediğinde gülümsedim. "Uyuyacağım senin yüzünden uyuyamıyorum. Git odada dinlen sonra gel" Ela kaşlarını çattı.

Biraz daha konuştuktan sonra Alp sonunda Elayı ikna etmişti. Zaten burada biraz daha durursam nefes alamayacaktım. Kurtboğanın etkisi giderek artıyordu.

Boğazımı temizledim ve Ela'nın Alpten ayrılmasını bekledim. Ela yanıma geldiğinde Alpe görüşürüz dedim. Bana başını salladı.

Çok oyalanmadan Elayı da alıp revirden çıkmıştım. Onu benim odama götürüyordum. Biraz gözümün önünde dursa iyi olurdu. Belki ikna edebilirsem uyumasını sağlayabilirdim.

"Revirde kurtboğan vardı, sen nasıl içeri girdin?" Başını bana çevirdi.

"O kadarda etkilemedi." Yalan söylediğimi anlamamasını umuyordum çünkü boğazım aşırı derecede yanıyordu.

Başını salladı ve önüne döndü. Koridorda benim odama doğru ilerlemeye başladık.

Odama geldiğimizde Elayı duşa girmesi için ikna etmiştim. Şimdi de oturmuş uyumasını bekliyordum.

"Sence neden Krallığa baskın yaptılar?" Sorduğu soruyla bakışlarımı pencereden çektim ve yatakta uzanan Elaya baktım.

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Bilmiyorum" dediğimde gözlerini benden çekti.

"Onlar her kimse, umarım bir an önce bulunurlar ve bize yaptıklarının aynısını yaşarlar" Gözlerimi devirdim. Açıkçası bu istediğim bir şey değildi. "Kimin yaptığını bulmuşlardır değil mi? Gidip bakalım mı?" Dedi ve yataktan doğruldu.

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Bence daha bulamamışlardır. Sen uyu, uyanınca birlikte gider bakarız" Alp'in de dediği gibi, Ela gerçekten inatçıydı...

"Sen Savaşa sorarsın o zaman" Üzgünüm Elacım ama bugün Savaş'ın yüzünü görmek istediğimi sanmıyorum. Ona görülmemek için kaçmayı bile planlıyordum.

"Sorarım" dedim ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne kadar kolay yalan söylemeye başlamıştım.

"Dolunay..." Ela bana seslendiğinde ona döndüm. "Her şey için teşekkür ederim." Kaşlarımı çattım.

"Teşekkür etme... Sen benim arkadaşımsın" dediğimde başını salladı.

Bir süre onu izledikten sonra başımı tekrar pencereye çevirdim. Pencerenin kenarında koltuk olması işime gelmişti.

Dışarıda yağmur bütün şiddetiyle devam ediyordu. Ülkeyi kasvetli bir hava esir almıştı. Derin bir nefes aldım ve yağmur damlalarının pencereye vurmasını izlemeye devam ettim.

Ela uyuduğu zaman dışarı çıkacaktım. Başımı derde sokmak gibi bir amacım yoktu. Sadece canım yağmurda ıslanmak ve ağlamak istiyordu. Biliyorum çok saçma ama Ela'nın yanında ağlamak istemiyordum. Zaten kötüydü, birde beni görürse daha kötü olurdu.

Nova'nın yanımda belirmesiyle bakışlarımı pencereden çektim. "Dolunay, Savaşa onları duyduğunu söylemen lazım" Nereden çıkmıştı şimdi bu?

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Bilmesini istemiyorum" Nova pencerenin kenarına geçti ve oturdu.

"Sen nasıl istersen" Dedi. Sonrada benim gibi dışarıyı izlemeye devam etti. Israr etmemesini garipsemiştim.

Bir süre pencereyi izlemeye devam ettim. Sonrada sıkıntıyla konuştum. "Neden her şey bu kadar kötü olmak zorunda?" diye sorduğumda Nova kaşlarını çattı. "Bir şeytan... Nasıl hem beni üzüp hemde gülümsememi sağlıyor?" dedim ve duraksadım. "Ben ona neden bağlandım? O kadar kişi varken..." Gözümde ki yaşı elimle yavaşça sildim. "Bu soruların cevaplarını istiyorum"

Nova susmuştu. Konuşmuyordu. Bakışlarımı su damlalarının kapladığı pencereden çektim ve Elaya çevirdim.  Uykuya dalmışa benziyordu.

"Nova, Ela'nın yanından ayrılmanı istemiyorum" dediğimde Nova başını bana çevirdi.

"Bir yere mi gidiyorsun?" Başımı salladım.

"Biraz yalnız kalacağım" Beni durdurmak için önüme geçti.

"Dolunay, Savaş Efendimize söylemeden bir yere gidemezsin. Beni bu konuda uyardı" Gözlerimi devirdim.

"Bak, sadece biraz yalnız kalacağım. Zaten o nereye gittiğimi anlayacaktır."  Nova kararsız bir şekilde yüzüme baktı. Bakışlarımı ondan çektim ve Elayı işaret ettim. "Onun yanında birinin durması gerekiyor"

Nova başını olumsuz anlamda salladı. Sonunda pes etmiştim. "Tamam geliyorsun."

Nova gülümsedi ve önden ilerlemeye başladı. Bir iki dakika durdum. Elaya kısa bir bakış atıp oyalanmadan dışarı çıktım.

Şeytana gözükmeden dışarı çıkmam gerekiyordu. Ama önce Alp'in yanına uğrayacaktım.

"Önce revire gideceğiz" dediğimde Nova başını salladı.

Sarayda ki hizmetlilerin çok dikkatini çekmeden revire ulaşmıştım. Savaş ortalıkta gözükmüyordu.

İçeri girdiğimde boğazım tekrardan acımaya başlamıştı. Bu sinirimi bozuyordu ama katlanacaktım. Daha dönüşemediğim için çok etkilemiyordu.

Bakışlarımı Alp'in olduğu yere çevirdim. Neyse ki uyanıktı. Bir hemşire sargısını değiştiriyordu.

Alp'in yanına gelmemin nedeni, abimin saldırdığını bilip bilmemesiydi. Orada bulunduğu için bir şeyler biliyor olabilirdi.

Alp'in yanına ilerledim. Beni gördüğünde kaşlarını çattı ve sorar gözlerle bana baktı. "Elaya bir şey mi oldu?" Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır bir şey olmadı... Odamda uyuyor" dedim ve yatağın yanında ki sandalyeye oturdum.

"Sen gelmeseydin o cadı buradan ayrılmazdı" Dedi.

"Uyumaya zor ikna ettim zaten" dediğimde gülümsedi.

Bir süre konuşmadım ve konuya nasıl gireceğimi düşündüm. "Alp..." araya girip sözümü kesti.

"Baskını kimin yaptığını öğrendin mi?" Çaresizlikle başımı salladım. "Bu senin suçun değil biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum ama..."

"Aması yok. Onlar bir gücün kontrolü altındaydılar. Bu senin suçun değil." dedi ve devam etti. "Şimdi kendini suçlamaya bırak ve benim söyleyeceklerimi iyi dinle" Kaşlarımı çattım ve Alpi dinlemeye başladım.

Bir süre duraksadı sonra sessizce konuştu. "Onları kontrol eden Vampir kraliçe değildi. Başka bir şey vardı" dudaklarını ıslattı. "Tek hatırladığım Savaş'ın biriyle konuştuğu" bakışlarını tekrar yüzüme çevirdi. "Kimin yaptığını o biliyor ve saklıyor... Sen gelmeden önce buraya geldi, gördüklerimi kimseye söylemememi istedi."

Nefesimi sıkıntıyla dışarı verdim. Ne planlıyorsun şeytan?

Yutkundum ve başımı kaldırdım. "Teşekkür ederim Alp" Bana söylediği iyi olmuştu.

"Benim söylediğimi Savaşa söyleme, ölmek için çok gencim" Dedi sırıtarak.

Başımı salladım. "Söylemem" ayağa kalktığımda Alp kaşlarını çattı.

"Odana gidiyorsun değil mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım. "Dolunay lütfen şu sıralar başını daha az belaya sokmaya çalış. Gördüğün gibi seni kurtaracak bir halde değilim." gülümsedim. "Savaş'ın da işi şuanda başından aşkındır zaten. Prens olmak zor"

Gülümsedim ve yüzüne baktım. "Tekrar sağol Alp" Başını salladı.

"Ne demek, görevimiz..."

Bir iki dakika sonra revirden çıkmıştım. Revirin kapısının önünde biraz durdum ve boğazımın yanmasının geçmesini bekledim.

"Madem etkileniyorsun, neden içeri giriyorsun?" Nova'nın sorusuna karşın gözlerimi devirdim.

"Başka türlü sorularıma cevap alamazdım"

Başını onaylamazca salladı. "Çok inatçısın"

Gözlerimi kıstım. "Teşekkür ederim" Novayla laf dalaşına girecek zamanım yoktu. Şeytanın neler karıştırdığını bulmam gerekiyordu.

Kimseye gözükmeden dışarı çıkmanın bir yolunu bulmalıydım. "Sarayın arka kapısı falan var mı? Kimseye gözükmeden çıkabileceğimiz bir yer" Nova başını salladı.

"Var ama orası şehrin sonuna çıkıyor" gülümsedim.

"Güzel. Gidiyoruz" dediğimde Nova kaşlarını çattı.

"Şehrin sonunda uçurum var Dolunay" omuz silktim. Yalnız kalacağım bir yere ihtiyacım vardı. "Üstelik dışarıda yağmur yağıyor"

"Ne güzel işte tam depresyona girmelik hava" dediğimde şaşkınca bana baktı. "Şaka yaptım." Boğazımı temizledim. "Yalnız kalmak ve düşünmek için ideal" onaylamazca yüzüme baktı.

"Çok umursamazsın" Gözlerimi devirdim.

"İltifatlarını sonraya sakla" dedim ve gülümsedim. "Bana orayı gösterecek misin?"

Bıkkınlıkla iç çekti. "Asla pes etmeyeceksin değil mi?"

"Sen kabul edene kadar pes etmeyeceğim" gözlerinin içine baktım.

Biraz duraksadı. Sonra ise kabul etti. "Pekala" dediğinde gülümsedim. "Ama sadece yarım saat" Başımı salladım.

Nova beni beklemeden koridorda ilerledi. Arkasından hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştım. Kalabalık bir grup gördüğümde, çok dikkat çekmeden yanlarından geçtim.

Sonunda bir kapının önüne geldiğimizde durdum. Nova bir şeyler söyleyip kapıyı araladı. Bu kapı büyük bir ormana açılıyordu.

Yağmura aldırış etmeden dışarıya bir adım attım. Bu yağmurun altında bir kaç dakika durmam bile sırılsıklam olmamı sağlardı.

"Bu havada uçamam" Nova konuştuğunda bakışlarımı ormandan çektim.

"Yolu gösterip gidebilirsin" dediğimde yüzüme baktı.

"Oldu canım, ben gideyim sende bu ormanda kaybol" Ne yalan söyleyeyim, sözlerinde haklılık payı vardı.

Kanadımı kaldırdım ve Novaya şemsiye yaptım. "Oldu mu" gülümseyerek yüzüme baktı.

"Oldu" Gözlerimi devirdikten sonra bakışlarımı etrafta gezdirdim.

"Nereden gidiyoruz?" Eliyle ormanın içinde ki yolu işaret etti.

"Buradan" O tarafa doğru ilerlemeye başladım.

Bir kaç dakika sonra ormanın içinden geçerek bir uçuruma gelmiştik. Evet, burası yeni yerimdi. Manzarası çok güzeldi ve yalnız kalmak için idealdi.
(uçurumun resmi multide var ⬆️)

Derin bir nefes aldım. Kanadımı kapatıp Novayı ağacın dalına koydum ve uçurumun kenarına ilerledim.

Aşağa baktığımda yutkundum. Çok yüksek gözüküyordu.

Ayaklarımı aşağı sarkıtarak yavaşça yere oturdum. Yağmur şiddetini arttırmıştı ve gök gürlüyordu. Denizde ki kızgın dalgalar uçuruma hızlı bir şekilde çarpıyordu.

Gözlerimi kapattım ve yağmur damlalarının beni ıslatmasına izin verdim.

Neredeyse yarım saattir amaçsızca uçurumun kenarında oturuyordum.

"Burayı bulman uzun sürdü" Arkamdan şeytanın sesini duymamla irkildim. Beni bulacağını biliyordum ama bu kadar kısa zamanda beklemiyordum. "Daha kısa zamanda bulursun diye düşünmüştüm. Tabi Alp'in yanına gitmeseydin"

Bakışlarımı denizde sabitledim. "Burada olduğumu kim söyledi?" güldü.

"Kimse söylemedi. Burada olmanı ben istedim." Kaşlarımı çattım.

Ne diyordu bu şeytan? Daha fazla oturmadım ve ayağa kalktım. "Hayır sen istemedin, ben kendim geldim buraya" Sırıttı.

"Öyle mi diyorsun?" dudaklarını büzdü ve bana doğru bir adım attı. "Sence... Şuanda karşımda durman bir tesadüf mü? Ya da toplantı salonunda beni duyman"

Anlamaz bir şekilde bakışlarımı suratına çıkardım. Sırıtmasının yerini kızgınlık almıştı. Neye sinirlenmişti?

"Hiç biri tesadüf değil, hepsinin olmasını istedim ve oldu." Başını onaylamazca salladı. "Bana güvenin gözlerimi yaşarttı melekcik"

Konuşamıyordum. Toplantı salonunda onları dinlediğimi başından beri biliyordu. Burada olacağımı bildiği gibi... İstediğini söylerken şaka yapmıyordu. Ben neden buraya gelmek istemiştim ki? Ya da Nova neden beni buraya yönlendirmişti. Hiç biri tesadüf değildi...

Şeytanın bir planı vardı. Neden buraya gelmemi istemişti ki? Hiç bir şey anlamıyordum.

Bana biraz daha yaklaştı. "Neden bana güvenmiyorsun?" gözleri kızarmıştı. Cevap veremedim. Çaresizlikle bakışlarımı ondan çektim. "Neden bana söylemek yerine Alp'in yanına gittin?" yutkundu. "Neden bir kez olsun yanıma gelmedin?"

Çok yakınımda duruyordu. Bir adım daha atsa nefesini yüzümde hissedecektim. Yağmur şiddetini konuşmalarımızı duymuş gibi arttırmıştı. Geri gidemiyordum,  arkamda uçurum vardı. Onunla uçurum arasında sıkışmıştım.

Bakışlarımı tekrar yüzüne çevirdim. Gök gürlediğinde irkildim. Bütün yüz hatları ortaya çıkmıştı. Bana çaresizce bakıyordu.

Derin bir nefes alarak bir adım daha attı. Elini belime koydu ve alnını alnıma yasladı. Artık nefesini yüzümde hissedebiliyordum.

"Seni sevmiyorum desen bu kadar acıtmazdı meleğim" dediğinde nefes alamadım. Göz yaşlarım benden bağımsız aramıza karışmıştı.

Dudaklarını ıslattı ve alnını alnımdan çekmeden konuştu. "Son kez soracağım... Bana güveniyor musun?"

Cevap veremedim. Ben ona gerçekten güveniyor muydum? Duyduğumu ona söylemek istememiştim. Hiçbir sorunumu anlatmamıştım. Yanına gidip konuşmamıştım.

Ben şeytana güvenmiyordum...

"Güveniyorum" Gözlerinin içine bakarak güvenmiyorum diyemezdim ki.

Başını olumsuz anlamda salladı. "Tereddüt ettin." belimde ki elini daha da sıkılaştırdı. "Sen bana güvenmiyorsun" gözlerini açtı ve çaresiz bakışlarını yüzümde sabitledi. "Hiçbir zaman güvenmedin ki"

Cevap vermediğimde omuzlarını düşürdü. Belimde ki elini yavaşça çekti ve göğsüme getirdi. Kalbim çok hızlı atıyordu. Düşündüğüm şeyi yapmazdı değil mi?

Göğsüme baskı uyguladığında korksamda gözlerimi açmadım. "Belkide boşa çabalıyorumdur" sesi titriyordu. "Sence her şeyi burada bitirmeli miyim?" Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Göğsümde ki elinin baskısını biraz daha arttırdı. Düşündüğüm şeyi yapacaktı...

Soğuk havanın bedenimi bir anda kaplamasıyla irkildim.

Şeytan beni uçurumdan aşağı itmişti...

..............

Lan yazarken ağlıyordum az kalsın jdndksnsm

Çok abartmadığınız sürece küfür serbest kdndkdnnd

Çok güzel yerde bıraktım eheheheh

Ne yazık ki pazartesiye kadar yeni bölüm atamayacağım dersleri uzatmışlar ve benim ilk bölümleri düzenlemem gerekiyor.

İlk bölümleri düzenlemezsem bu bölümlere kesinlikle yazık olcak beni de anlayın lütfen.

Yinede pazartesiye kadar boş zaman bulursam gelme ihtimali var. Ama belki

Neyse bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın bebeklerim 💕

Hepinizi çok seviyorum sonra görüşmek üzere 😘

Devam edecek...

Continue Reading

You'll Also Like

39.6K 1.2K 75
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
17.7K 1.9K 18
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
288K 25K 45
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
271K 18.4K 32
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...