Dolunayın Altında

By Berceste_sb

1.1M 69.9K 31.2K

Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne ya... More

1. Bölüm
2. bölüm
3. bölüm
4. bölüm
5. bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm -Sezon Finali-
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
80. Bölüm
81. Bölüm
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm |Final Part 1| "Aydınlıkta ve Karanlıkta..."
85. Bölüm |Final Part 2| "Sonda ve Sonsuzlukta..."

37. Bölüm

12.7K 840 336
By Berceste_sb

Ben geldimmm. Nasılsınız bebeklerimmm.

Öncelikle bir şey söylemem lazım.
Şunu bir açıklığa kavuşturalım, Savaş, hiç bir zaman Dolunaya ben prensim demedi yani Dolunay bilmiyor.

Gittim okudum kitabımı tekrardan, gerçekten demiyor acaba ben mi yanlışlıkla yazdım desek o da değil.

Neyse bunuda söylemiş olayım.

Daha fazla bekletmeden iyi okumalarrr ❤

Ben daha Savaş'ın prens olduğunu idrak edemeden, kral konuşmaya başlamıştı. Söylediği şeyler ve söylerken ki ses tonu irkilmemi sağlamıştı.

İşte bunu beklemiyordum...

"Sen bir prense nasıl böyle hitap edebiliyorsun?" şaşkınlıkla krala baktım. Bunu gerçekten de beklemiyordum.

Çok kötü bir başlangıç yapmıştık...

Bakışlarımı yutkunarak Savaş'a çevirmek zorunda kalmıştım. O da neler olduğunu anlamamış gibi kaşlarını çatarak babasına, yani krala bakıyordu.

Savaş ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken kral devam etti. "Oğlumuzun, bir kız için ailesine yalan söylemesi hiç hoşumuza gitmedi."

Kargaşa çıkacak diye bundan bahsediyordum... Yine her şeyi batırmıştık.

Kral, Savaşa bağlı olduğumu bilmiyordu...

Gözlerimi Kraliçeye çevirdiğimde o bana sinirli bakmıyordu. Daha çok üzgün gibiydi.

Cevap vermek istiyordum ama ortada bilmediğim bir şeyler dönüyordu. Ağzımdan bir şey kaçırırsam daha kötü olurdu...

Savaş, kaşlarını daha fazla çattı ve tiz bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Bunu size söylemiştim, onun bir suçu yok her şeyi ben istedim" ortalık bu sözlerle daha fazla gerildi.

Kral sinirli bakışlarını benden çekti ve Savaşa çevirdi. "Sen bir prenssin! Burada sorumlulukların var, ne yaptığı belirsiz bir kız için ailene yalan söyleyemezsin!"

Derin bir nefes aldım. Her şey benim yüzümdendi. Kraliçe, kralı sakinleştirmek için bir şeyler söyledi ama duyamamıştım. İşler daha da kızışıyordu...

Savaş en sonunda sinirli bir şekilde ayağa kalktı. "O sorumlulukların hepsini yerine getireceğimi söylemiştim, bu onun suçu değil!" Pekala, Savaşı daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Şeytan olmanın hakkını kesinlikle veriyordu. Sanırım onu sinirlendirmemem gerekiyor...

Kral konuşmaya başladığında yutkundum. "Koruyucu olması ona öncelik tanıdığımız anlamına gelmez!" Sert sesi bütün salonda yankılandı. "Onun yüzünden senden aylarca haber alamadık! Bana o kızı savunduğunu söyleme!" 

Gözlerimin yanmaya başladığını hissediyordum. Burada bir suçlu varsa kralın dediği gibi, o kesinlikle bendim.

Savaş konuşmaya başladığında derin bir nefes alarak ona baktım. "Neden bir kez olsun benim kararlarıma saygı duymuyorsun?" alaycı bir şekilde devam etti. "Çünkü ben bir prensim burada sorumluluklarım var" Dedikten sonra bir süre gözlerimin içine baktı. "Emin olun, o sizin yapamadığınız şeyi yaptı." devam edecekken abisi olduğunu anladığım, diğer tahtta oturan kişi araya girdi.

"Savaş, haddini aşma." dedi.

Şeytan dudaklarını ıslattı ve gözlerini onlardan çekip bana çevirdi. Yüzüne bakamıyordum bile. Ailesiyle kavgasına ben sebep olmuştum. Bu suçluluk hissiyatı beni yiyip bitiriyordu...

Derin bir nefes alarak başında ki tacı çıkardı ve köşede, orada olduğunu yeni farkettiğim kapıya yöneldi. Kapının iki yanında ki muhafızlar, kapıyı araladığında dışarı çıkarak gözden kayboldu.

Bir süre yanına gitsem mi diye düşündüm ama buradan kral istemedikçe ayrılamazdım. Hem yanına sakinleşene kadar gitmemem en iyisiydi.

Etrafa sessizlik çökmüştü. Kimse konuşmuyordu. Bütün gözleri üzerimde hissedebiliyordum.

Kraliçe konuşmaya başladığında ise sessizlik bozulmuştu. "Bir süreliğine misafirimiz olacaksın" dediğinde bakışlarımı yüzüne çıkartmak zorunda kalmıştım. "Odanı Ela sana göstermiştir" Başımı hafifçe salladım. Gülümsedi. "Bugünlük bu kadar konuşma yeter bence"

Sözlerini tamamladıktan sonra içeri girdiğimiz kapı açıldı. İçeri giren kişiyi gördüğümde ise dona kalmıştım.

Bu... Bu Vampirlerin tutsağıyken Savaşa sırnaşan kızdı!

Onun burada ne işi vardı? Vampirlerle iş birliği yaptığını bilmiyorlar mıydı?

Aklıma gelen şeyle ofladım. Savaş vampir kraliçenin kontrolü altında olduğu için hatırlamıyordu... Sadece ben biliyordum.

İçeri girdi ve bana şeytani bir gülümseme gönderdi. Sonrada yanıma gelerek kraliçeye baktı. "İsterseniz, koruyucuya sarayı gezdirebilirim"

Ben bu kızı yolarım.

Kraliçe gülümsedi. "Çok iyi olur" dediğinde içimden saydırdım.

Hiçbir şey demeden arkamı döndüm ve muhafızların kapıyı açmasını beklemeden dışarı çıktım. Biraz saygısızca olmuştu ama yapacak bir şey yoktu. Umrumda da değildi.

Nereye gittiğimi bilmeden büyük ve uzun koridorlarda ilerledim. Savaşı bulmam gerekiyordu. Kraliçeye bu durumu anlatsam bana inanmayacakları ortadaydı. O kızın kim olduğunu bilmiyorlardı.

Aklıma gelen şeyle duraksadım. Savaş'ın sakinleşmesini de beklemem gerekiyordu.

Derin bir nefes aldım. Her şey neden bu kadar karışıktı! Kral tarafından azarlanmam yetmiyormuş gibi birde bu kızla uğraşıyordum.

Sinirlerim bozulmaya başlamıştı.

Önümde birinin biranda belirmesiyle geriye doğru sendeledim. Önümde beliren kişi o kızdı. Bunu nasıl yapmıştı? "Sen..."

Dudaklarını büzdü ve alaycı bir şekilde konuşmaya başladı. "Ben..." Sırıttı. "Nereye gidiyordun?" Alaycı bakışlarını benden çekip etrafı süzdü. Boş koridorda kimsenin olmadığını anladığında konuşmaya devam etti.

"Savaşçığının yanına mı gidiyordun yoksa?" sırıtışı daha da büyüdü. "Hiç boşuna uğraşma, kimse sana inanmayacak"

Dişlerimi sıktım. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" kahkaha attı.

"Doğdumdan beri sevgili prensimizle büyüdüm. Aynı zamanda büyücülerin veliaht prensesiyim" Beni baştan aşağı süzdü. "Sence bana mı yoksa bir koruyucuya mı inanırlar?" Ben bu kızı öldürürüm!

Bana acıyan bakışlarını gönderdi ve kanatlarıma baktı. "Daha uçamıyorsun bile..." gözlerini kıstı. "Gerçekten işe yaramazsın"

Sakin ol Dolunay, o kızı öldürmek istemiyorsun...

"En azından bana güvenen insanlara ihanet etmiyorum" dediğimde kaşlarını kaldırdı.

"Dolunay" Arkamdan Ela'nın sesinin gelmesiyle rahat bir nefes aldım. Lütfen konuştuklarımızı duymuş olsun... "Burada ne yapıyorsunuz?" dediğinde bıkkınlıkla iç çektim. Duymamıştı.

Ben ağzımı açamadan kız araya girdi. "Ona sarayı gezdiriyordum" Yalancı...

Ela başını salladı ve yanımıza yaklaştı. Önümde ki kıza bakarak konuşmaya başladı. "Kral ve kraliçe sizi büyük salonda bekliyor efendim" dediğinde gözlerimi devirdim.

Yapmacık bir şekilde gülümsedi ve başını salladı. "Haber verdiğin için teşekkür ederim Elacım" Bana kısa bir bakış atıp gözden kayboldu.

Ela bana döndü ve sorar gözlerle baktı. "Ondan hoşlanmamış gibisin" Elaya kısa bir bakış atıp koridoru izlemeye devam ettim. "Sare efendimiz çok iyi kalplidir. Seninde onu zamanla seveceğine eminim"

"Sen neden ona efendim diye hitap ediyorsun?" diye sorduğumda Ela cevap verdi.

"Ben sarayda çalışıyorum Dolunay, o da prenses olduğu için öyle hitap etmemiz gerekiyor" Başımı yavaşça salladım.

Kesinlikle bana inanmayacaklardı...

Ofladım. Bir yolunu bulmam gerekiyordu.

"Seni odana götürmemi ister misin?" Başımı salladım.

"İyi olur" Ela gülümseyerek önden ilerlemeye başladığında onu takip ettim.

Ruh halim çökmüştü, bayılacak gibi hissediyorum ve karışık düşüncelerim yüzünden midem bulanıyordu... Çok iyiydim.

Odaya geldiğimizde Ela kapıyı açtı ve içeri girmemi bekledi. "Birazcık dinlen istersen, akşam seni uyandırırım" dediğinde başımı salladım.

Bir süre beni süzdü. Sonra gülümseyerek kapıyı kapattı.

İç çekerek odamda ki iki kişilik yatağa baktım. Hiçbir şey yapasım yoktu. Kendimi yüz üstü yatağa bıraktım ve yorganı üzerime çektim. Gözlerimi kapatarak uykuya dalmaya çalıştım.

Uyandığımda ise hava kararıyordu. Ela beni uyandırmayı unutmuş olmalıydı. Gözlerimi ovuşturarak yatakta doğruldum.

Önümde küçük bir ışık belirmesiyle kaşlarımı çattım. Yatakta biraz geriye gittim ve bu mavi ışığı incelemeye başladım. Uyuduğum zamanda mı oradaydı?

"Merhaba" ışığın konuşmasıyla irkildim. Bu şeyde neydi?

Bir anda gözlerimi kamaştıracak şekilde patlamasıyla başımı yana çevirmek zorunda kaldım. "Rahatsız ettiysem özür dilerim" Bakışlarımı tekrar ışığa çevirdiğimde şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım.

Bu şey... Bir periye benziyordu. Küçüktü ve mavi renkteydi. Karşımda tatlı bir şekilde gülümsüyor ve suratıma bakıyordu.

Başımı yavaşça salladım. "Yok, rahatsız etmedin..." Bana beklenti dolu gözlerle ve sevecen bakıyordu. Bir şey mi istiyordu? "Neden burada olduğunu sorabilir miyim?" dediğimde heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.

"Ben bir Narisim" Dedi ve başını yana yatırdı. "Benim türüm kraliyet ailesine hizmet etmekle görevlidir" Bana tatlı bir gülümseme gönderdi ve konuşmaya devam etti. "Her kraliyet aile üyesinin bir tane vardır" dediğinde kaşlarımı çattım. "Bende sana gönderildim. Bu ilk görevim, yani artık seninleyim"

Sanırım ona gerçeği söylemem gerekiyordu. "Ama... Ben kraliyet ailesinin bir üyesi değilim?" dediğimde gülümsemeye devam etti.

"Savaş Efendimiz böyle istedi." Neden geldiği şimdi anlaşılıyordu.

"Kendimi tanıtmalıyım" Dedi ve küçük elini uzattı. "Ben Nova" havada ki eline baktım. Benim elim onun eline çok büyük geleceği için sadece işaret parmağımı uzatıp gülümsedim.

"Bende Dolunay" Elini çekti ve tahmin edemeyeceğim bir hızla yanıma gelip kanatlarımı baştan aşağı süzdü.

"Bir melek olmalısın" dediğinde başımı yavaşça salladım. "Normalde görevli olduğumuz kişilerin kim oldukları önceden söylenir, benim ki biraz aceleye geldi" Kanatlarımı süzmeyi bırakıp omzumda ki izin olduğu yere geldi. Kendimi incelemede gibi hissediyordum...

İzimi görmesiyle küçük gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Sen koruyucusun..."  Gözlerimi devirdim. "İnanmıyorum... Ben bir koruyucuya mı gönderildim?" Boğazımı temizledim. "Artık benimle dalga geçemeyecekler" Çok mutlu gözüküyordu. En iyisi bu mutluluğu bozmamak...

Bir an duraksadı ve etrafı incelemeye başladı. Bu gerçekten garipti. "Çok güçlü bir bağ hissediyorum" Kaşlarını çattı ve bana yaklaştı. "Senden geliyor" Bıkkınlıkla ofladım. "Koruyucu birine bağlı!"

Gözlerimi kocaman açarak hızla ona uzandım. Neredeyse bağırmıştı. Kapıdan geçen biri onu duyabilirdi. Elimi ağzıma götürdüm ve sus işareti yaptım.

Beni anlamış gibi başını yavaşça salladı ve sustu. Rahat bir nefes aldım. Bağırmaya devam ederse bütün dünya öğrenecekti.

Uzun bir süre sessizlik oldu sonra fısıltılı bir şekilde konuştu. "Peki... Kime bağlısın?" Kaşlarımı çattım.

"Sana neden güveneyim?" dediğimde gülümseyerek cevap verdi.

"Aramızda konuştuğumuz şeyleri kimseye söyleyemeyiz, bu bir çeşit önlem gibi" Dedi ve devam etti. "Yani seninle konuştuğumuz şeyleri sen istemedikçe kimseye söyleyemem" Başımı salladım ve gülümsedim.

"Sevgili Savaş Efendinize..." dedim ve gözlerimi devirdim. Nova bilmiş bir şekilde sırıttı.

"Şimdi anladım..." dedi.

"Neyi?" Kaşlarımı çatarak ona baktım. Sırıtması daha da büyüdü.

"Savaş Efendimiz sizden bahsederken gülümsüyordu" siniri geçmiş miydi? Rahat bir nefes aldım. Bana kızgın olacak diye çok korkuyordum...

Hoşuna gitmediğini söyleme...

İç sesime gözlerimi devirdim. Beni anlatırken gülümsüyordu...

Bakışlarımı tekrar Novaya çevirdim. "Nerede olduğunu biliyor musun?" hava kararmıştı. Nereye gitmiş olabilirdi?

"Krallık ordusunun eğitimi vardı, orada olabilir" Başımı salladım.

"Beni oraya götürebilir misin?" Nova içtenlikle gülümsedi.

"Beni takip et" dediğinde yorganı kaldırdım ve yataktan kalktım. Tam kapıya ilerliyordum ki Nova beni durdurdu. Kaşlarını çatarak üzerimi süzüyordu.

Başını olumsuzca salladı. "Gerçekten böyle mi gitmeyi düşünüyorsun" dediğinde gözlerimi devirdim.

"Daha yeni giymiştim" Bana somurtarak baktı.

"Giyimden anlamıyorsun" Biraz kendini bilmiş olabilir...

Beni banyoya itekledi ve odanın köşesinde ki dolaba doğru ilerledi. Kapağı açıp içinden sade ve tüllü beyaz bir elbise çıkardı. "Biz orta çağda yaşamıyoruz, neden bunu giymek zorunda olduğumu sorabilir miyim?"

Nova onaylamaz bir şekilde başını salladı. "Burada pantolon ve kazakla gezemezsin" dediğinde ofladım. "Hem sana çok yakışacak" Elinden elbiseyi aldım ve banyoya geçerek zorla üzerime geçirdim.

Bütün elbiselerimin sırtı açıktı. Giydiğim elbise yere kadar uzanıyordu. Çok sadeydi ama güzeldi. Bel kısmından sonra genişlemeye başlıyordu, çokta kabarık olmadığı için abartı durmuyordu.

Kendimi gerçektende orta çağda gibi hissediyordum...

Büyük bir uğraştan sonra elbiseyi üzerime geçirmiştim. Bıkkınlıkla banyodan çıktım.

Nova, ilk beni baştan aşağı süzdü sonra memnun bir şekilde konuşmaya başladı. "Çok yakışmış" Dedi ve göz kırptı. "Kimin eseri" diyerek kendini övmeyide unutmadı.

Ona gülümsedim. Biraz kendini beğenmiş olsada sevimliydi.

Ellerini çırptı ve beni çekiştirerek makyaj masasına oturttu. "Sıra saçta" Eline tarağı aldı. Elleri çok küçük olduğu için tarağı iki elle tutmak zorunda kalmıştı.

Saçıma şekil verdikten sonra makyaj masasının çekmecesini açtı. Değişik bir toka çıkardığında kaşlarımı çatıp ona baktım. "Bence gerek yok" Başını olumsuz anlamda salladı.

"Kesinlikle gerek var" Sanırım Nova asla beni dinlemeyecekti...

Saçımda bir acı hissetmemle inledim. "Biraz dikkatli olur musun?"

Kıkırdadı. "Pardon, benim hatam" Saçıma, taraklı tokayı sonunda geçirebildiğinde rahat bir nefes aldım.
Çok rahatsız hissediyordum.

"Bitti" Dedi ve önüme geçti. "Çok güzel oldun" gülümsedim.

Bakışlarımı Novadan çektim ve aynaya baktım. Bu gerçektende ben miydim? Sanki aynada farklı biri varmış gibiydi...

"Bu toka çok rahatsız edici" Nova omuz silkti.

"O toka çıkmayacak" dediğinde ona baygın bakışlar attım.

"Pekala, daha fazla geç olmadan gidelim" makyaj masasından kalkmam biraz zor olmuştu elbise yüzünden.

"Saat kaç?" diye sorduğumda hemen cevap verdi.

"Yedi" kapıyı açıp dışarı çıkmamı bekledi.

Dışarı bir adım attım ve boş koridoru süzdüm. Etrafta kimse gözükmüyordu.

"Bu taraftan" Nova sağ koridoru işaret ettiğinde oraya yürümeye başladım.

Biz ıssız koridorda yürümeye devam ederken arkamdan biri konuştu.

"Dolunay?" Kaşlarımı çatarak arkamı döndüm.

Bu kraliçeydi...

"Biraz konuşabilir miyiz?"

.........

Kusura bakmayın bebeklerim bölüm biraz geç geldi. Canlı dersteyken yazıyordum hoca soru sorunca endişeyle bölümü sildim kxndkndkd tekrar yazmak zorunda kaldım.

Evet, bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyim?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın bebeklerim. Söylediğim gibi ne kadar çok oy o kadar uzun bölüm :-)

Hepinizi çok seviyorum sonra görüşmek üzere 😘

Devam edecek...

Continue Reading

You'll Also Like

23.1K 2.4K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
301K 26.2K 47
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
MOİRA By sy

Fantasy

24.3K 1.8K 104
Nefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir...
225K 19.9K 58
Eleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan...