Ben geldimmm. Kusura bakmayın bebeklerim bölüm biraz geç geldi.
İyi okumalarrr ❤ ❤
Bakışlarımı Mert'in kara gözlerinden çektim ve derin bir nefes aldım. Gecenin karanlığına ve soğuk, içimi titreten havasına karşın hala ayaktaydım. Bu da bir gelişmeydi...
Yanımda benim hakkımda konuşan Avcılara kulak kesildim. "Kanatlarını bağlamamıza gerek yok uçamıyor zaten" dediğinde dudağımın kenarı hafifçe kıvrıldı. Belkide bir mucize olurdu... Kim bilir.
Mert'in araya girmesiyle Avcılar konuşmayı bırakıp onu dinlediler. Gözlerini gözlerimden çekmemekte ısrar ediyordu. "Bir yere kaçamaz" Nasıl bu kadar emin olabiliyordu? Buradan her türlü kurtulacaktım. Ya Savaşla ya da Savaşsız. Hoş, onun keyfi yerinde gözüküyordu.
Mırıldanarak başımı yukarı kaldırdım. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
İzlenme hissiyle gözlerimi açtığımda Savaş'ın mavi gözleriyle karşılaştım. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Yanında ki kızı umursamıyor gibi görünüyordu.
Hala daha ifadesiz suratını koruyordu. Kaşlarının çatılmasını sağlamıştım en azından. Gülümseyerek ona baktım. Her zaman gülümsüyordum, umutsuz olduğum zaman bile, çünkü biliyordum ki o gülümseme söndüğü zaman hiç bir şey yolunda gitmeyecekti...
Arkamdan hafifçe ittirilmemle öne doğru bir adım attım. Arabaları gördüğümde yavaşça iç çektim. Sanırım gitme vakti gelmişti.
Yanımda iki avcıyla büyük beyaz arabaya bindirildim. Karşımda ki koltuklar boştu. Tek yolculuk yapacağım için sevinmemle sırıttım. Tabi bu sırıtma kısa süreli olmuştu. Kapının açılıp karşı koltuğa Mert'in oturmasıyla yüzümü astım.
Bende ki değişikliği farketmiş olacak ki tek kaşını kaldırdı ve sırıtarak konuşmaya başladı. "Küçük kızımız yerini beğenmemiş gibi" Başımı öne eğdim. Bu küçük kız lafından sıkılmaya başlamıştım.
Artık yolculuğun hemen bitmesini dilemek dışında başka çarem yoktu...
.......
Bir ya da iki saat sonra, arabadan inmemizle rahat bir nefes aldım ve elimi ağrıyan boynuma götürdüm. Sırf yolculuk boyunca Mert'in yüzüne bakmamak için başım önde, yeri incelenmiştim. Çok can sıkıcı bir durumdu...
Arabadan inen Mert yanıma geldi. Elini belimde hissetmemle irkildim. Avcıları gelmesini beklemeden öne doğru hafifçe beni ittirdi ve ilerlememi sağladı. Gözlerimi kısarak ona bakmam işe yaramamıştı. Elini belimden çekmiyordu. Benimse ellerim bağlı olduğu için kurtulma girişimlerim başarısız olmuştu...
Başımı salladım ve ileriye bir adım attım. Etrafa hiç bakmadığım için yanlarda ki kalabalık halkı farketmemiştim. Herkesin gözü bizim üzerimizdeydi.
Kaşlarım çatık onları inceledim. Halk kesinlikle sefil bir haldeydi. Burayı iyi yönetemedikleri barizdi. Ya zorlanmışlardı ya da kraliçenin kontrolü altındaydılar. Bu sorunu kesinlikle çözecektim. Kararlıydım ve kimse fikrimi değiştiremezdi. Küçük çocukların yüzlerinde ki çaresizliği gördüğümde daha fazla bakamadım.
Sonunda durmamızla asık suratımı önümde ki heybetli saraya çevirdim. Halk böyleyken nasıl burada yaşayabiliyorlardı? Artık ötekilerden daha fazla nefret ediyordum.
O kraliçe denen sürtük her kimse icabına çok güzel bakacaktım. Çocukların yüzlerinde ki mutsuz ifadeleri gördükçe daha fazla hırslanıyordum. Hayatım umrumda değildi. Ben böyle yaşarken masum çocukların üzülmesine izin vermezdim.
"Yeni evine hoşgeldin" Mert'in konuşmasıyla başımı hızla ona çevirdim ve dudaklarımı ıslattım. Ne kadar da emindi burada sonsuza dek kalacağıma, buradan kurtulduğum zaman surat ifadesini görmek istiyordum.
Yanlış bir şey söylememek için dudaklarımı dişledim.
Kapılar açıldığında başımı kaldırdım ve dimdik durdum. O kraliçeden korkmuyordum bunu herkesin görmesi lazımdı.
Karşımda tahtta oturan oldukça genç bir kadın görmemle bakışlarım direk oraya kitlendi. Ben çakma kraliçeyi yaşlı ve çirkin hayal etmiştim ama bu kadın oldukça güzeldi.
Onunda keskin bakışları beni bulduğunda ani bir titreme bedenimi ele geçirdi. Biraz korkmadım desem yalan olurdu ama ne olursa olsun bunu dışa vurmayacaktım.
Kendimden emin bir şekilde önünde durdum. Tahtta oturmuş kısık gözlerle beni süzüyordu. Bende onu.
Göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırmadan gözlerine bakmaya devam ettim.
Avcılara bakışlarını gözlerimden çekmeden emir verdi. "Dışarı çıkın" sesi büyük salonda tiz bir şekilde yayılmıştı.
İçeride bir hareketlenme olduğunda gözlerimi gözlerinden çektim ve oraya baktım. Avcılar dışarıya çıkıyorlardı. Sadece içeride bir kaç muhafız, Mert, Savaş ve onun yanında gördüğüm kız kalmıştı.
Mert yanımdan ayrılarak annesinin yani çakma kraliçenin yanına gitti. Bütün gözler artık benim üzerimdeydi.
Kraliçenin Mert gibi siyah saçları ve gözleri vardı. Beyaz teni ise vampir olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
"Sonunda seninle tanışabildik koruyucu" tiksinirmiş gibi ağzından çıkan sözler hedefini bulmuştu.
Gülümsedim ve ona karşılık verdim kesinlikle sessiz kalmayacaktım ve onu kışkırtmaktan çekinmeyecektim. "Demek çakma kraliçe sensin" dediğimde bana sinirli bir bakış attı. Onu sinirlendirmeyi başarmıştım.
Bana bir süre baktı. Sanki büyü yapmaya çalışıyordu. Başıma keskin bir ağrının saplanmasıyla nefes alamadım. Belli etmemeye çalışarak gözlerimi kapattım.
"Aramıza katılmanı isterdim ama ne yazık ki seni kontrol edemiyorum" Dedi ve gülümsedi. "Bu da diğer güzel bir özelliğin, planım gayet iyi işliyor" dediğinde kaşlarımı çattım. Beni kontrol edememesi iyi bir şeydi ama o sevinmiş ve planının işlediğini söylemişti. Neler dönüyordu burada?
Anlamamış bir şekilde başımı istemesemde Savaşa çevirdim. Ya onu da kontrol ediyorsa? Lanet olsun! ben bunu nasıl düşünmemiştim. Tam bir aptaldım.
Üzgün gözlerle onu inceledim. Sonrada sinirli bir şekilde kraliçeye döndüm. Gücünün kontrol etme olması işimizi çok zorlaştırıyordu. Her şeyi yoluna sokacaktım.
"Sende çok yakında bize katılacaksın" tekrar konuştuğunda onu dikkate almadım. Hayal kurmaya devam edebilirlerdi. Tek çözmem gereken şu kontrol büyüsünü nasıl ortadan kaldıracağımdı. Ondan sonra Savaşı kurtarabilirdim.
"Kendine kraliçe diyorsun ama aslında gücünü kullanan aptal bir vampirsin" dedim ve bana ölümcül bakışlar göndermesini umursamadan devam ettim. "Buranın tek gerçek kraliçesi vardır ve o da krallıkta yaşamaktadır..." Başımı hafifçe kaldırdım."Sen kendi kendini kraliçe ilan ettin ama bu çok kısa sürecek" Bakışlarımı Merte çevirdim. "Tadını çıkarsan iyi edersin" dediğimde Mert bir anlık afalladı ama sonra eski haline döndü.
Kraliçe ise bana ateş saçan gözlerle bakıyordu. Sanırım istediğimi elde etmiştim. "Götürün ve zindana atın" dediğinde gülümsedim.
"Gerçekleri duymak zor gelmiştir" dedim mırıldanır bir şekilde. Duyduğuna emindim.
İki kolumdan muhafızlar tarafından tutulmamla öne doğru bir adım atmak zorunda kaldım. Büyük taht salonundan çıkmadan önce Savaşa kısa bir bakış attım. Seni kurtaracağım Şeytan, sadece biraz daha bekle...
Derin bir nefes alarak alt kata inmemizi izledim. Sonunda büyük ve soğuk zindanın önünde durmamızla gözlerimi kapattım. Soğuk olmak zorunda mıydı?
Muhafızların beni içeri ittirmesiyle yere düşmekten kurtulamadım. Kanayan ve çizilmiş dizlerimle ellerimi önemsemeden ayağa kalktım, zindanı kilitleyip çıkan muhafızları izledim.
Yorgun gözlerle karanlık zindanı süzdüm. Akşam olduğu için hava soğuktu. Çok üşüyordum, buradan hasta olmadan çıkmam bir mucize olacaktı...
Bakışlarımı zindandan çekerek, duvar kenarına baktım. Oraya ilerleyip sırtımı yasladım ve yere çömeldim. Biraz uyumanın iyi geleceğine inanıyordum. Çünkü çok yorulmuştum. Buradan çıkmam için güce ihtiyacım vardı.
Her zaman yaptığım gibi beyaz kanatlarımı etrafıma sardım. Gözlerimi kapadım ve şeytanı düşündüm...
Ben tam uykuya dalacakken zindanın kapısının açılmasıyla bıkkınlıkla gözlerimi açtım. Gelen kişiyi gördüğümde ise gözlerimi devirdim. Mert...
"Annenin bitiremediği sözlerini tamamlamaya geldiysen hiç boşuna uğraşma, seni dikkate almıyorum" dedim ve bakışlarımı suratından çektim.
Söylediklerime sırıttıktan sonra konuşmaya devam etti "Hâlâ anlamadın değil mi?" Kaşlarımı çattım. "Anlasan bu kadar sakin olmazdın zaten" Neyden bahsediyordu?
Zindanın içinde yürümeye başladığında adım sesleri duvarlarda yankılandı. "Aslında zekisin senin şimdiye kadar çözmen gerekirdi"
Anlamaz gözlerle yüzüne baktım. "Bizim koruyucularla işimiz yok Dolunay" Dedi ve devam etti. "O kadar aptal ve safsınız ki, sizi oyaladığımızın farkında değilsiniz"
Dedikleriyle kaşlarım daha fazla çatılmıştı. Bizi ne için oyalıyorlardı? Hiç bir fikrim yoktu... Tek bildiğim Buradan bir an önce kurtulmam gerektiğiydi...
............
Dındındın.
Evet, fikirlerinizi alabilir miyim bebeklerim 💕
Birde haftaya cumartesiye kadar yeni bölüm atamayabilirim bebeklerim ara tatile girdik ve benim bunu değerlendirip eksiklerimi tamamlamam lazım.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ❤
Hepinizi çok seviyorum sonra görüşmek üzere 😘 😘
Devam edecek...