Ben geldimmm. Oy vermeyi unutmayınnn
İyi okumalar bebeklerim 💕 💕
Bilincimin yerine geldiğini hissediyordum ama kirpiklerim birbirine yapışmış gibi açılmamakta ısrar ediyorlardı. Gözlerimi açmak için biraz daha zorladım. Sonunda açılmaya karar verdiklerinde gözüme gelen ışığı engellemek için elimi yavaşça kaldırıp güneşin geldiği yere siper ettim.
Acıyan boğazımı biraz yumuşatmak için yavaşça yutkundum ve güçlükle derin bir nefes aldım. Başımın ağrısı çok zorluyordu. Çokta fazla aralanmayan gözlerimi başıma şiddetli bir ağrı daha girmesiyle kapadım ve acıyla inledim.
Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattım ve elimi yüzümde çekerek neler olduğunu anlamak için yerimden hiç istemesemde doğruldum.
Gözlerimi tekrar araladım ve gördüklerimle irkilip kendimi geriye doğru itekledim. Yatakta olduğumu hesaba katmamış olacağım ki kendimi yerde bulmam saniyelerimi aldı.
"Şapşal" Şeytanın dalga geçen sesini duydum ama onu takmadım. Koltuğa oturmuş yerdeki bana bakıyordu. Şuanda dikkatimi ona değil, sırtımdan yere doğru uzanan kanatlarıma vermiştim. Buna alışık olmadığım için uyandığım anda biraz irkilmiştim.
Kaşlarımı çattım ve merakla kafamı yana yatırıp beyaz renkte olan kanatlarımı incelemeye başladım. Bu çok değişik bir histi. Sanki dört tane kolum varmış gibi onları oynatabiliyor ve hissedebiliyordum.
Bakışlarımı alışık olmadığım kıyafetime çevirdim. Sırtı açık, beyaz ve sade bir elbise giymiştim. Aklıma gelen düşünceyle bakışlarımı elbisemden şeytana çevirdim. Ne düşündüğümü anlamış olacak ki sırıttı.
"Merak etme üzerindekini ben giydirmedim. Ece yardım etti" dediğinde rahat bir nefes aldım.
İlgimi tekrar kanatlarıma verdiğimde şeytandan bir iç çekme sesi geldi. "Yakışmış" Dedi ve ayağa kalkarak yanıma geldi. "Bütün gün orada durmayı düşünmüyorsun herhalde"
Başımı olumsuz anlamda salladım ve ayağa kalkmam için uzattığı elini tuttum. Yavaşça ayağa kalkıp dolabıma ilerledim. Bu elbiseyle durmaya devam edersem soğuktan donarak ölecektim sanırım...
Dolabımın kapağını açtığımda gördüğüm görüntüyle gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Hiçbir bir kıyafetim yoktu, onun yerine üzerimdeki gibi sırtı açık elbiseler vardı. Başımı şeytana çevirdim ve konuşmaya başladım. "Bu ne?"
Bana anlamaz bakışlar attı ve dolaba baktı sonrada sırıtarak konuştu. "Kıyafet" dediğinde ona ciddi misin der gibi baktım.
"Cidden mi" dedim ve gözlerimi devirdim.
"Normal kıyafetlerini giyeceğini düşünmüyordun heralde" Dedi ve dolabın kapağını kapatıp karşıma geçerek üzerimde ki elbiseye bir bakış attı. "Bence üzerinde ki gayet iyi"
"Evet, donarak ölmemi istiyorsan çok güzel bir seçim" dedim ve sırıttım.
Kaşlarını çattı. "Üşüyor musun?"
Başımı yavaşça salladım. "Evet, üşüyorum ve biraz daha böyle kalmaya devam edersem donarak öleceğim şeytan" dedim ve yanından geçerek odamın kapısına ilerledim.
Her şey güzel gidiyordu ta ki... Kanatlarıma takılıp düşene kadar...
Kapının önüne geldiğimde alışık olmadığım ve nasıl duracağını anlamadığım kanatlarımın üzerine basarak düşmekten, şeytanın beni son anda kolumdan yakalamasıyla ucuz kurtulmuştum. Kanatları artık bir fazlalık olarak görüyordum...
"Kanatlarını kapatman gerekiyor aptal öyle yürüyemezsin" dediğinde kaşlarımı çattım.
"Bana hakaret etmekten ne zaman vazgeçeceksin?"
Sırıttı. "Ancak öldüğümde bebeğim" Dedi ve başını onaylamaz bir şekilde iki yana sallayarak elini izime götürdü. Ne yaptığını anlamadığım için onu izlemeye başladım.
Elini izime götürmüş sonrada gözlerini kapatmıştı. Elini çektiğinde ise artık üşümüyordum. "Bu bir kaç saat idare eder" Dedi ve devam etti. "Aslında üşümemen gerekiyor neden böyle oldu bilmiyorum"
Gözlerimi devirdim. Ne kadar tuhaf ve saçma olay varsa benim başıma geliyordu.
Kanatlarımı şeytanın ki gibi kapatmaya çalıştım, başardım desem yalan olurdu... Biraz başarmıştım ama sonra tekrar eski hallerini almışlardı. Uçları yere değiyordu.
Bir kez daha denedim, ama yine başarısız olduğumda pes edip temkinli bir şekilde yürüyerek kapıya ilerledim. Üzerlerine basmamaya çalışıyordum.
Merdivenlere geldiğimde şeytan bir kolumdan tuttu ve aşağıya sapasağlam inmemi sağladı.
Salona geldiğimizde mutfaktan güzel kokular geliyordu. Oraya ilerledim ve masaya bir bakış attım. Çok acıktığımı şimdi anlıyordum. Eceyle abim kahvaltı hazırlıyordu, Yiğitte masaya tabakları yerleştiriyordu.
Tam yanlarına ilerleyecektim ki kanatlarımın kapıya takılmasıyla tekrar yere kapaklandım. Bu gidişle hayatta yürüyemezdim. Buna bir çözüm yolu bulmalıydım.
Mutfağa hiç hoş bir giriş yapmamıştım. Bakışların hepsini üzerimde hissettiğimde boğazımı temizledim ve şeytanın kahkaha atmasını umursamayarak hiç bir şey olmamış gibi bir sandalye çekip oturdum.
Abimlere bir bakış attığımda gülmemek için kendini tuttuklarını gördüm. Gözlerimi kısarak derin bir nefes aldım. "Gülün, gülün hiç çekinmeyin" dediğimde Yiğit büyük bir kahkaha patlattı.
"Alışamadın sanırım" Dedi ve masaya tabakları koymayı bitirip karşımda ki sandalyeye yerleşti.
Herkes masaya oturduğunda Ece bana samimi bir şekilde gülümsedi. "Kanatların çok güzel duruyor, yakışmışlar" kendimi gülümsemek için zorladım. Yakışmaları umrumda değildi. Hala daha kanatlarımı fazlalık olarak görüyorum...
Benim kanatlarım Savaş'ın kanatlarından daha küçüklerdi ve beyazlardı. Sandalyede rahat edemeyip kıpırdanmaya başlamıştım. Şeytan yanında ki kıpırdanmayı farketmiş olacak ki kafasını tabağından kaldırıp bana kısa bir bakış attı.
Sonunda pes ederek kanatlarımı serbest bıraktım. Yerde sürünmeleri açıkçası şuanda hiç umrumda değildi. Kahvaltıma tekrar döndüm.
Kahvaltı bittiğinde Yiğit yerinden kalktı ve tabağını alıp lavaboya koydu geri dönerken kanadıma basmasıyla canım acımıştı. Ona kaşlarımı çatarak baktım. "Dikkat etsene" dediğimde hemen özür dileyip mutfaktan çıkarak gözden kayboldu.
Abim boğazını temizledi ve kanatlarıma bakarak konuşmaya başladı. "Dolunay kanatlarını toplasan iyi olacak"
Ben tam cevap verecekken Şeytan araya girdi. "Aslında bu şuanlık pek mümkün değil" Dedi ve bana kısa bir bakış attı. "Daha alışamadığı için kontrol edemiyor"
Rahat bir nefes alarak geriye yaslandım. Bütün durumu kısaca özetlediği için bana bir şey kalmamıştı.
Bir kaç dakika sonra uzaktan kurt ulumaları gelmeye başladığında kaşlarımı çattım. Masada ki herkes birbirine bakıyordu. Abim ayağa kalktı ve şeytana seslendi. "Savaş" kapıya ilerledi. "Sende benimle gel"
Şeytan anlam veremeyerek abime baktı. Bu kurt ulumaları nereden geldiyse onları endişelendirdiği kesindi.
Titrek bir şekilde nefes aldım. Her seferinde onlara zarar gelecek diye korkuyordum.
Şeytan ayağa kalktığında bende kalktım. Kapıdaki abime baktı ve konuşmaya başladı. "Sen git" Dedi ve bana yaklaştı. Elini tekrar izime çıkardı, oda da yaptığının aynısını yaptı. "Ne zaman geleceğim belli değil, bu üşümeni biraz engeller" başıyla salondaki şömineyi işaret etti. "Çok üşürsen onu yak" Dedi ve kapıya ilerledi.
"Ece sen burada kal" Bana son bir bakış atıp kapıyı açarak dışarı çıktı. Yiğitten ses çıkmadığına göre o da onlarla gitmiş olmalıydı.
Dudaklarımı ıslattım ve gözlerimi Eceye dikerek gülümsedim. Yapacağım şeyi anlamış olacak ki gözlerini dehşetle açtı ve kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır Dolunay, aklından bile geçirme"
Ne derse desin bunu yapacaktım. İçimde kötü bir his vardı. Onlara bir şey olmasını istemiyordum. Arkalarından gidecektim. Biliyorum, şuanda filmlerdeki aptal ve kendini tehlikeye atan kızlara benziyordum ama onun yanında olmak istiyordum. Ona bir şey olacak diye ödüm kopuyordu...
Ama öncelikle yapmam gereken bir iş vardı... Eceyi ikna etmek.
Karşısına geçtim ve çaresiz bakışlarımı ona gönderdim. "Bak... Biliyorum şuanda çok aptalca davranıyorum ama nolur beni de anla Ece" dedim ve gözlerinin tam içine baktım. "Onun yanında olmam gerekiyor, bunu kabul etsende etmesende oraya gideceğim"
Ece üzgün bir şekilde iç çekti. "Pekala" Dedi ve gözlerini benden çekti. "Gideceğiz ama işlerine karışmak yok Dolunay" Duraksadı. "Sadece saklanacağız"
Minnetle Eceye baktım ve nefesimi yavaşça dışarı verdim. Kabul etmeyecek diye ödüm kopuyordu.
"Hadi daha fazla zaman kaybetmeyelim" Dedi ve kapıya ilerledi. Tam çıkacakken bana kısa bir bakış atarak duraksadı. "Üşümemen gerekiyor"
Bunu unutmuştum, hasta olmayı göze alamazdım,eğer hasta olursam bünyem zayıf düşerdi ve boynumda ki iz vampirlerin kolayca beni alt etmesine yarardı ama yapacak bir şeyim de yoktu. "Hemen gidip geleceğiz zaten" dediğimde derin bir nefes aldı.
"Sadece 5 dakika" gülümsedim.
"Sadece neler olduğuna bakıp geleceğiz" dedim ve dışarıya çıktım. Yüzüme çarpan soğuk hava içime kadar işlemişti. Hemen bakıp gelmemiz gerekiyordu. Şeytanın yaptığı şeyin beni ne kadar tutacağını bilmiyordum.
Kanatlarıma takılmadan yürümeye başladım. İşimi biraz zorlaştırıyorlardı.
Ece yanıma gelip kurt formunu aldığında ona yandan kısa bir bakış attım. Yelesi griydi.
Başıyla orman işaret ettiğinde kafamı salladım ve onu takip etmeye başladım. Kasabada kimse yoktu. Evde kalan çocuklar ve yaşlılar dışında herkes ulumanın olduğu yere gitmiş olmalıydı.
Ece önden hızlıca ilerlediğinde ona yetişmek için bende hızlandım. Kanadıma takılıp tekrar düşmemle bıkkınca bir nefes aldım. Canım acısada önemsemedim. Ayağa hızlı bir şekilde kalktım ve yürümeye devam ettim. Kanatlar kesinlikle fazlalıktı.
Ece'nin durup eski haline dönüşmesiyle bende yavaşça durdum. Bir yerden konuşma sesleri geliyordu ama ne dediklerini anlayamıyordum.
Ece duymuş olacak ki gözlerini dehşetle açtı ve elini ağzına götürdü. Ses çıkarmamaya dikkat ederek konuştu. "Avcılar"
Vampirlerden sonra birde avcılar mı gelmişti? Bu savaş gittikçe can sıkıcı bir hal almaya başlıyordu...
Gözlerimi devirdim ve Eceye açıklama yapması için sorar gözlerle baktım. Konuşmaya başladığında yutkundum. "Onlarda ötekilerden Dolunay, ne kadar itiraz etselerde vampirlerle iş birliği yapıyorlar"
Tedirginlikle dudaklarımı dişledim. Onlara zarar veremezlerdi değil mi?
Düşüncelerimden kurtulmak için başımı salladım ve sakladığımız ağacın arkasından yavaşça etrafa göz gezdirdim. Savaş önde, abim arkasında sürüyle duruyordu. Avcı olduğunu tahmin ettiğim bir adam, avcıların önünde Savaşla konuşuyordu.
Adamın yüzünü tam olarak göremiyordum ama orta yaşlarda olduğu çok belliydi. Bir kaç saniye sonra başını yana yatırdığında gördüğüm görüntü kanımı dondurdu. Adamın yüzünün sol tarafında boydan boya bir pençe izi vardı. Yavaşça yutkundum. Çok ürkütücü görünüyordu.
İnsana benziyorlardı, öylemiydiler bilmiyordum ama kurtları ve Savaşı karşılarına aldıklarına göre onlardan korkmuyorlardı.
Avcının elinin oynamasıyla kaşlarımı çattım. Elini yavaşça arka cebine daldırdı ve parlak bir cisim çıkardı.
O şeyin ne olduğunu anladığımdaysa gözlerimi korkuyla açtım.
Avcı konuşmaya devam ederek, cebinden soğuk metali yavaşça çıkarıyordu ve Savaş onun tam karşısındaydı. Ona zarar verecekti!
Zihnimde tehlike çanları çalmaya başladığında yutkundum. Daha fazla saklanamazdım. Avcı tam saldıracakken olduğum yerden hızlıca çıktım ve öne doğru bir adım attım.
"Savaş!"
Geç kalmıştım...
.......
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum bebeklerimmm 💕 💕
Hepinizi çok seviyorum sonra görüşmek üzere 😘 😘
Devam edecek...