Sağa Kaydır 🏀

By BalPorsugu34

3M 152K 40.1K

Psikoloji okuyan Eylül'ün hayatındaki her şey sıradandı ta ki arkadaş zoruyla indirdiği Tinder'da ünlü bir ba... More

Tanış Olalım*Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Yeni Kapak ve 1K
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Instabölüm 1
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Soru&Cevap
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Instabölüm 2
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Instabölüm 3
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38 KESİT
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42 1.Kısım
Bölüm 42 2.Kısım
Bölüm 43
Bölüm 44 Kesit
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46 KESİT
Bölüm 46
Bölüm 47
İLERİLERDEN BİR KESİT
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
1 MİLYON BALONCUK
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Instabölüm 4
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61*Geri Dönüş
Bölüm 62

Bölüm 51

29.7K 1.8K 658
By BalPorsugu34

Previously on Sağa Kaydır

''Eyluül.. Daha güzel bir şekilde sormak isterdim ama sanırım daha fazla dayanamayacağım..''

''Kadınım ol Türk kızı.. Evlen benle.''

***

Ölmüştüm değil mi? Ölmüş ve yediğim tüm nanelere rağmen bir şekilde cennete girebilmiş, hayalimdeki hayatı yaşıyordum.

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp kendime ufaktan bir cimcik attığımda hala üzerimde uzanan Anthony'nin laciverte dönmüş gözlerini görmemle ağzım hafif açık kalakaldım. Gerçekti, az önce duyduğum şey gerçekten sorulmuştu.

''Eyluül.. Bir şey demeyecek misin?''

Anthony'nin sabırsız bir tonda sorduğu soruyla artık bir şeyler söylemem gerektiğinin farkına varırken gözlerimi birkaç kez daha kırpıştırdım ve belki de bir evlilik teklifine verilebilecek en garip cevabı verdim.

''Emin misin?''

Kendimde olmadığım bir gerçekti. Bedenimin yaşadığı o patlamayı şimdi kalbim yaşarken, Anthony'nin de yaşadığı adrenalin mi buna sebep olmuştu anlamak istiyordum.

Sorduğum soru üzerine Anthony yüzüme bir süre garip garip baktıktan sonra birden kendini üzerimden yatağın üzerine, hemen yanıma attı ve kahkahalarla gülmeye başladı.

Gülüşü normal bir gülüşten uzakken daha çok kafayı yemiş gibiydi. Kahkahalarının arasından konuşmaya çalışsa da kelimeleri boğuk boğuk çıkıyor buna rağmen kendini durduramıyordu.

''Sen.. Sen az önce.. Bana emin misin diye mi sordun?''

Sonunda ne dediğini anlayabildiğimde bakışlarımı tavana diktim ve dudaklarımı ısırarak yanıtladım. Hala sorduğu soruya inanamıyordum.

''Hı hı..''

''Evlilik teklifime vereceğin cevap bu mu yani?''

Anthony'nin de sinirleri bozulmuş olacak ki kendini hala gülmemek için kendini sıkıyor, garip surat ifadesiyle bana bakıyordu.

''Pekala, emin olman için bir daha sorayım o zaman.''
''Benimle evlenir misin Türk kızı?''

Uzandığı yerden kafasını bana çevirmiş cam gibi parlayan mavi gözleriyle bana döndüğünde bu sefer de beni bir gülme aldı.

''Sen..Sen eminsin?''

Böyle bir şeyi, hele hele az önce yaşadığımız o sıcak dakikalardan sonra hiç beklemediğimden benim de sinirim bozulmuştu.

''Eyluül?!''

Anthony'nin sinirliye yakın çıkan sesiyle gülmekten nemlenen gözlerimi sildim ve derin bir nefes aldım.

''Evlenirim koca adam..''

Lafımı tamamlamamla Anthony atik bir hareketle yeniden üstümdeki yerini aldığında hiç bekletmeden dudaklarıma uzandı.

''Dünyanın en şanslı kadını olmaya hazırlan güzelim.''

Öpücüklerinin arasından ukalaca konuşmayı ihmal etmediğinde serseri Anthony'nin geri geldiğini anlamıştım ama ona bazı kötü haberlerim olacaktı.

''Evlenirim ama bu sayılmaz..''

Anthony dirseklerinin üzerine kalkıp aramıza biraz mesafe koyduğunda kaşları çatılmıştı.

''Ne demek sayılmaz?''

''Başka bir zamanda tekrar sorman gerekiyor.''

Anthony duyduklarından hoşlanmadığını belli ederek dizlerinin üzerinde doğrulduğunda ben de yattığım yerden kalktım ve yatağın üzerine bağdaş kurarak oturdum.

''Eyluül.. Deminden beri hayır demek için bahane mi arıyorsun bana mı öyle geliyor?''

''Seninle evlenirim.. Ama bu teklifi başka bir zamanda tekrar etmen gerekiyor.'' Dedim kollarımı bağlayıp. Az önceki utangaçlığım Anthony'nin bomba evlilik teklifiyle uçup gitmişti.

''Bence sen iyi değilsin güzelim.. Anlıyorum yaşadıkların aklını başından aldı ama..''

Anthony piç sırıtışıyla konuştuğunda lafını tamamlamasını istemediğimden elimi ona doğru uzatıp hemen lafını kestim.

''Kalbimizle bir karar almak istiyorum Anthony, hormonlarımızla değil.'' Dedim ters ters ona bakarak.

''Hem ayrıca.. Önce babamdan izin istemen gerekiyor.. Ben evet desem bile onla yine konuşmamız gerekecek.''

Anthony duyduklarıyla yanaklarını şişirirken mızıkçı çocuklara benziyordu.

''Yine oraya gitmemiz mi gerekecek yani?''

Kafamını onaylarcasına salladığımda kaşlarını hafif çattı ve sonradan aklına bir şey gelmişçesine muzurca sırıttı.

''Şimdi...Teklifime evet dediğine de göre.. Karı koca aktiviteleri yapabiliriz demek oluyor değil mi güzelim? Hem zaten başladık sayılır.''

Ayak bileğimden tutup beni kendine çektiğinde ben de dengemi kaybettim ve sırtımın yatakla buluşmasına engel olamadım.

Kendimi yeniden Anthony'nin altında bulduğumda dediğiyle aklım istemsizce az önce yaşadığım şeylere gittiğinde bir süredir bastırdığım utancım yeniden gün yüzüne çıkmıştı.

''Hiç.. Hiç bir şeye başlamadık.. Hem tam evet demiş sayılmam. Koşullu bir evet o bay Lamar..''

''Bence bu fırsatı kaçırma güzelim.'' Dedi Anthony serseri serseri sırıtırken.

''Ne demek o? Ne fırsatıymış?'' Anında kaşlarım çatılırken tripli sesimle konuştum.

''İnsanlar sana evlilik teklifini nasıl aldığını sorduğunda Anthony bana hayatımın en büyük zevkini yaşattı ve evlilik teklifi etti deme fırsatını..''

Anthony'nin sözlerini bitirmesiyle ima ettiği şeyi anladığımda kıpkırmızı kesildiğimi tahmin edebiliyordum.

''Edepsiz dev.'' Omzundan ittirip onun da direnmemesiyle yattığım yerden doğrulduğumda yataktan çıkmamız gerektiğinin farkındaydım. Anthony pek rahat duracağa benzemiyordu ve benim de malum sebepten dolayı duş almam gerekiyordu. Ah, düşündükçe kafamı kumlara gömesim geliyordu.

''Şey.. Ben duşa girsem iyi olur..'' Başım öne eğik utana sıkıla Anthony'e soru niteliğindeki cümlemi kurduğumda çenemde elini hissettim.

''Eyluül..'' Az önceki oyuncu halinin aksine sesi ciddiyken ben de bakışlarımı yatağın örtüsünden çekip o güzel mavi gözlere diktim.

''Sana sorduğum soru gerçek.. Karım olmanı istiyorum güzelim. Bir an önce tamamen benim olmanı, bunu herkese duyurmayı istiyorum. Gerçeklerden ve getirdiklerinden utanma..''

''Sen nasıl rahat hissedeceksen öyle olacak. Ama bu durumu fazla uzatmak istemiyorum. Devre arasında önce babanların yanına sonra da San Francisco'ya gideceğiz.''

Anthony kararlı sesiyle konuşurken bunu bir süredir planladığı ortadaydı. Bu beni hepten şaşırtırken aklıma gelen şeyle panikle konuştum.

''Okulum.. Okulum var benim..''

''Güzelim.. Evlenince okula gitmeme gibi bir kural mı var?''

''Sadece bir dönemim kaldı ve çok yoğun olacağım.. Staj yapmam gerekiyor. Her şey çok sıkışacak.. Eminim ki babam da bunu öne sürecek..''

Sağa sola bakarak panikle cümlelerimi sıralarken ellerimin Anthony'nin kocaman elleri tarafından kavranmasıyla sustum.

''Eyluül.. Sakinleş lütfen.. Bunların hepsini konuşacağız ama önce biraz rahatlaman lazım. Burdaki duşu kullanabilirsin.''

İstemsizce dudaklarımı kemirirken Anthony'nin baş parmağının alt dudağımı bulup hafifçe okşamasıyla dudaklarımı dişlemeyi bıraktığımın farkında bile değildim.

''Bana güveniyorsun değil mi Türk kızı?''

Kafamı onaylarcasına aşağı yukarı salladığımda kocaman gülümsedi.

''O zaman her şeyin çok güzel olacağına da güven..''

Yataktan yavaşça kalkıp sıcak gözlerini üzerimde tutarak gülümsedi.

''Bir şeye ihtiyacın olursa seslen. Vee.. Olur da yine formalarımdan birini giymek istersen.. Nerede olduklarını biliyorsun.'' Dedi ve göz kırparak odadan çıktı.

Geçen sefer geldiğimde de giydiğimi ancak üzerimde göremediğini anımsadığımda gülümsedim. Beyfendinin mesajını almıştım ve sanırım bu seferliğine onu mutlu edecektim.

Peltesi çıkmış bacaklarımdan zor da olsa kuvvet alarak banyonun yolunu tuttum ve Anthony'nin ferah duşunda uzun sayılabilecek, oldukça rahatlatıcı olan duşumu aldım. Temiz olduğu her halinden belli olan havlularla iyice kurulanıp banyodan çıkacağım sırada Anthony'nin asılı bornozunu görünce gülümsedim ve göğsümde birleştirdiğim havludan bir çırpıda kurtulup onun bornozunu üzerime geçirdim.

Şimdi her yanım onun gibi kokarken dolabının önünde durmuş forma seçmekle meşguldüm. Tam elime Efes'te giydiği formayı aldığım sırada Anthony'nin odanın dışından gelen sesini duymamla yerimden sıçradım.

''Güzelim.. İyi misin?''

Sorusunu garipsesem de boğazımı temizledim ve yanıtladım.

''Evet koca adam.. Birazdan geliyorum.''

Formayı gülümseyerek elime aldıktan sonra üzerimi değiştirmek için tuvalete yöneldiğim dakikada Anthony'nin sesini duymamla duraksadım.

''Kapıyı açsam sorun olur mu? Acil bir şey için odaya girmem gerekiyor da.''

''Bir dakik..''

Anthony'nin ciddi bir şekilde sorduğu soruyla kaşlarım havalanırken bir dakika dememe kalmadan Anthony kapıyı açıp odaya dalmıştı bile.

Odaya girer girmez mavi gözleri beni bulup baştan aşağı süzdüğünde yutkunmasıyla adem elması da hoş bir şekilde oynamıştı.

''Sen.. Sen benim bornozumu mu giydin Eyluül?''

Bana kaç beden bol geldiğini bile bilmediğim bornozun içinde muhtemelen küçük bir çocuk gibi durduğumu umursamadan kollarımı bağladım ve kaşlarımı çatıp yanıtladım.

''Evet giydim.. Hem odaya dalacak kadar acil olan şey ne acaba bay Lamar?''

Anthony gözlerini kapatıp gergince kafasını sağa sola yatırdığında zorlandığını anlamamak için kör olmak gerekiyordu ancak içimdeki arsız kız bunu görmekten memnundu. Odaya girmesinin nedeninin muzurluk yapmak olduğunu anlamamak için de aptal olmak gerekiyordu. Muhtemelen çoktan giyindiğimi düşünmüştü ancak gerçek pek de öyle değildi.

''Eyluül.. Bence şu an tuvalete girip kapıyı kitlemelisin..''

Aramızdaki mesafeyi birkaç adımda kapayıp tehlikeli bir şekilde bana yaklaştığında zor da olsa yerimde durdum. Bence de şu an tuvalete kendimi kapatmalıydım ama hiç yapasım yoktu..

''Yoksa.. Olacaklardan ben sorumlu değilim güzelim.''

Tek bir hamlede bornozun üzerinden belimi tutup beni kendine çektiğinde ellerim yeniden geniş göğsünü buldu. Bornozun kocaman olup her yerimi kapatmasına güvenerek oynadığım bu oyunun kolayca kontrolden çıkabileceğinin farkındaydım.

''Şey.. O zaman ben üzerime bir şeyler giyeyim..''

''Tenine ulaşmamın önündeki tek engelin bornozum olmasının beni ne kadar motive ettiğini bilemezsin Türk kızı..''

Anthony boynuma eğilip yakan nefesiyle konuştuğunda gözlerim istemsizce kapanmıştı.

''O yüzden.. Bence de giyin..'' Kulağımın arkasına sulu bir öpücük bıraktıktan sonra bir adım geri çekilmesiyle tuttuğum nefesimi bıraktım ve gerçek dünyaya geri döndüm. Böyle oyunlar tehlikeliydi ve bir gün beni kolayca yakıp kavurabilirdi.

Uslu bir çocuk gibi kafamı sallayıp ışık hızıyla banyoya girdiğimde gözlerimi kapadım. Anthony Lamar bir dokunuşu ve bir sözüyle tüm dengelerimle oynayabiliyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Bir süre az önceki anın etkisiyle öylece durduktan sonra hızlıca iç çamaşırlarımı giydim ve üzerimde elbise gibi duracak formayı kafamdan aşağı geçirdim.

Formayı giyip kapıya monte edilmiş boy aynasından kendime baktığımda yanılmadığımın farkındaydım. Dizlerimin birkaç parmak üzerinde biten forma bana gerçekten de bir elbise gibi olmuştu. Banyoda bulduğum saç kurutma makinasıyla saçlarımı kuruttuktan sonra aynadan kendime son bir bakış attım ve havalı olduğunu düşündüğüm bir şekilde göz kırptım. Dışarıdan deli gibi göründüğüme emin olsam da sadece mutluydum.

Genç kız üzerinde sevdiği adamın forması, sevdiği adamın yanına merdivenlerden süzülerek indiğinde bir diğer genç kızın asabi sesi arabanın içinde çınlıyordu.

''Üzerime giyinecek hiçbir şeyim yok tamam mı? Ondan gidiyodum!''

Burcu sinirle arkasına yaslanıp kafasını cama çevirdiğinde Hakan'a bakmamaya çalışıyordu.

''Ya kızım sen beni sinir hastası mı etmek istiyorsun? Yolda seni yakalamasam tek başına o eve gidecektin öyle mi?''

Hakan sesinin tonuna hakim olarak konuşmaya çalışsa da inanılmaz sinirliydi. Burcu'nun peşinden evden çıksa da kızı bir süre bulamamış, kızın aramalarına da geri dönmemesiyle de iyiden iyiye çıldırmıştı. Kızı bulma ümidiyle sahile indiğinde, yolun karşı tarafındaki otobüs durağında bekleyen kızı görmesiyle rahatlamış fakat sonradan duyduğu şeyle kan beynine yeniden sıçramıştı. Eve gidiyorum, eşyalarımı almam lazım demişti genç kız o evden iki gün önce nasıl çıktığını unutmuş gibi.

''Evet gidecektim ne var?? Giyecek şeye ihtiyacım var diyorum. Kıt beyinli misin sen ya aa?!''

Hakan'ın sertçe frene basıp aniden durmasıyla sarsılan genç kız irkilse de evine vardıklarını fark etmesiyle hiç bozuntuya vermeden emniyet kemerine uzandı.

''SAKIN BURCU! Otur oturduğun yerde.''

Hakan sonunda dayanamayıp sesini yükselttiğinde kızın kendine haber vermeden o eve gidecek olmasına hala kızgındı.

''Bağırma bana!'' Burcu'nun da sesi tiz tondan arabanın içinde yankılandığında genç adam derin bir nefes aldı. Kızın birden hırçınlaşmasına anlam veremese de birinin sakin kalması gerektiğinin farkındaydı.

''Bana haber vermeden o eve gitmeye çalışmanı sonra konuşacağız ama şimdilik sadece ne alacağımı söyle bana. Bu eve girmeni istemiyorum..''

Kolları bağlı duran genç kız gözünün ucuyla adama baktıktan sonra lütfedercesine yanıtladı.

''Dolabımın üzerinde iki tane bavul var. Birine dolabımın ikinci çekmecesindekileri ve askıdakileri koy diğerine de en alt çekmecedekileri ve masamın üzerinde duran büyük pembe kutuyu.''

''Burda kalıyosun ve hiçbir yere ayrılmıyosun. Ben hemen geleceğim. Anladın mı Burcu?''

Eylül'ün evinde hiçbir şey anlamamasının ardından adamın kendine resmen çocuk muamelesi yapmasına iyice bozulan genç kız hiç cevap vermeden kafasını tamamen cama çevirdi.

''Burcu..Anladın mı dedim?''

''ANLADIM Hakan. Git hadi.''

Hakan kızın kendisine bağırmasıyla gözlerini kapadı ve içinden sabır çekerek arabadan indi. O herifleri yine görecek olmak sinirini daha da bozarken en azından Burcu'yu yakaladığı için biraz keyifliydi.

Adamın apartmana girmesiyle genç kız da yanaklarını şişirdi ve kafasını koltuğa geri yasladı. Hırçınlığı kendisini bile yorarken neden böyle hissettiğini kendisi de bilmiyordu.

''Çok şey üst üste geldi de ondan..'' Kendi kendine mırıldandığında kafasını salladı. Evet evet bulmuştu işte, zaten günlerdir gergindi ve bu onu alıngan yapmıştı. Eylül'ün evinde de olanlara hakim olamayınca kendini dışlanmış hissedip bir duygu patlaması yaşamıştı sadece o kadar.

Tam hafif sakinleştiği sırada duyduğu bildirim sesiyle dikkati dağıldı. Kendi telefonunu kontrol ettiğinde bir mesaj görememesiyle gözü adamın oturduğu boştaki sürücü koltuğuna kaydı ve üzerinde adama ait olan telefonu gördü. Hakan arabadan inerken düşürmüş olmalıydı. Bir süre telefona baktıktan sonra bakışlarını önüne çevirdi ve saçlarını elleriyle geriye attı.

''Ay banane canım. Dursun orda..''

İçi ters duran telefonu eline alıp bildirime bakmak için garip ve sebepsiz bir merakla kavrulurken dilini damağının üzerine vurdu.

''Banka mesajıdır zaten. Ne gerek var bakmaya..''

Kendini dizginlemeye çalıştığı o sırada telefona bir bildirim daha gelmesiyle daha fazla dayanamadı ve hızlıca telefonu eline alarak ekranını kendine döndürdü. Telefon şifreli olsa da gelen WhatsApp bildirimleri ekrana düşmüştü.

Sarı şeker: I've just sent my CV to your mail. (CV'mi mailine yolladım.)

Sarı şeker: and by the way, I will be there tomorrow night. Just bought my flight tickets.. we should definitely catch up. I missed you so much Hako!
( bu arada yarın orada olacağım. Az önce uçak biletlerimi aldım.. Kesinlikle görüşüp arayı kapatmalıyız. Seni çok özledim Hako!)

Genç kızın yüzü okuduğu mesajlarla gerilirken telefonu fırlatırcasına koltuğun üzerine attı ve hırsla geriye yaslanıp kollarını bağladı.

''Sarı şekeri var, sarı belası var.. Allah bilir dünyanın bir yerinde sarı papatyası da vardır.. Erkek değil mi? Vardır..''

Kıskanmış mıydı?

''Ay ne kıskanıcam onu. Aptal adam!''

Genç kız kendi kendine konuştuğunun farkında bile değildi. Kıskanmadığını düşünüyordu ama neden sinirlendiğini de çözebilmiş değildi. Karıcım demeyi biliyordu fakat belli ki hayatında dönen hiçbir şeyden Burcu'nun haberi yoktu.. Buna şu sarı şeker de dahildi.

''Sen bana bir şey anlatmazsan ben de anlatmam olur biter. Hako.''

Hako kısmını yüzünü buruşturarak söylediğinde açılan kapıyla resmen yerinden sıçradı. Baş parmağını hemen damağına götürüp kaldırdığında Hakan da kıza garip garip bakıyordu.

''Sen az önce kendi kendine mi konuşuyodun?''

Genç adam elindeki bavulları arka koltuğa atıp sürücü koltuğuna oturduğunda kalçasına batan telefonunu hissetmesiyle dikkati bir süreliğine dağıldı ve kalçasını hafifçe kaldırıp eliyle telefonu koltuğun üzerinden çekti ve bakmadan cebine koydu.

Burcu'ysa yakalanmanın şokuyla adamın sorusunu yanıtlayamamış, adamın bir şeyler duyup duymadığının derdindeydi.

''Hayırdır Burcu? Ne bu tripler?''

Adamın düz sorusuyla kaşları çatılan genç kız, adamın odunluğuna gözlerini devirmek istedi. Kadın ruhundan anlamayan hödüğün tekiydi.

''Dediğim her şeyi aldın mı?''

Kızın kendine bakmadan konuşmasıyla kafasını asabi bir şekilde yana yatıran genç adam gaza asıldı ve kızın sorusunu yanıtsız bıraktı. Bugün Burcu kesinlikle iyi değildi.

Bir süre sessiz devam eden yolculukları yakalandıkları her kırmızı ışık ve giderek yoğunlaşan trafikle iyice gergin bir hal aldığında genç kız daha fazla dayanamadı ve  konuşmaya başladı.

''Dün gece konuşmak istediğim bir şey daha vardı ama fırsat olmadı. Madem trafik gitmiyo aradan çıksın.''

Burcu oldukça rahat, sıradan bir şey konuşacakmış gibi bir havayla söze başladığında genç adam da kaşlarını kaldırdı ve onaylarcasına kafasını salladı.

''Konuşalım bakalım Burcu hanım..''

''Dün de dediğim gibi ailene istediğini söyleyebilirsin. Çıkacak patırdı benim derdim değil..''

Kızın hırçınca yaptığı başlangıç genç adamın yeni yeni yatışan sinirlerini tek tek ayağa kaldırmaya başlarken sakin kalmaya çalıştı ve kızın konuşmasına izin verdi.

''Fakat unuttuğumuz başka bir konu var ki o daa...''

Genç kız adamın suratına bakmadan elini öne uzatıp tırnaklarına baktıktan sonra dilini damağına vurdu ve sözünü tamamladı.

''Aşk''

''Aşk mı?''

Genç adam kızın değişen hallerinden kafası çorba olmuş bir şekilde gözlerine kıstığında kızın sözüne devam etmesini istiyordu zira hiçbir şey anlamamıştı.

''Evet aşk..''
''Yani saçma bir oyuna girdik ve süresi belli değil. Ama aşkın bizi ne zaman bulacağı da öyle..''

Kızın sözlerinin nereye gideceğini tahmin eden genç adamın kaşları istemsizce çatılırken, direksiyonu kavrayan parmakları da sıkılaşmıştı.

''Eğer bu süreçte birinden hoşlanmaya başlarsak..''

''Burcu napmaya çalışıyorsun?'' Hakan daha fazla dayanamayıp sert sesiyle araya girdiğinde seyiren yanak kasları genç kıza sebepsiz bir keyif veriyordu.

''Lafımı kesmezsen anlatıyorum..''

''Neyse ne diyodum.. eğer bu süreçte birisinden hoşlanırsak bunda benim açımdan bir problem yok. Yani kendini baskı altında filan hissetme. Evli psikolojisine filan hiç girme.. Çünkü ben girmeyeceğim.''

''Sadece öyle bir şey olduğunda birbirimize hemen haber verelim ki mutluluk ihtimalimizi kaçırmadan aramızdaki şu sahte evliliği sonlandıralım.''

Burcu sözlerini tamamladığında neden birden bunu konuştuğunu bilmiyordu ama sebepsizce keyiflenmişti. Bakışlarını Hakan'a çevirdiğinde direksiyonu kavrayan parmaklarının eklemlerinin beyaz beyaz olduğunu fark etmesiyle hiçbir şey demeden bakışlarını yola dikti. Adamın ne diyeceğini merak ediyordu. Bir süre oluşan sessizliğin ardından adamın sesini duymasıyla olduğu yerde dikeldi.

''Eğer sadece sana söz verip böyle bir şeye girişseydim bu süreçte dikkatimi çeken kadınlarla konuşmaktan tabiki de çekinmezdim..''

''Ama ben sadece sana değil Allah'a da söz verdim. İşte bu yüzden aşkımdan ölsem bile senin güvende olduğuna inanmadan bu evliliği sonlandırmam. Sen birini sevip istersen de herkes kendi yoluna devam eder.''

Genç kız adamın duygu barındırmayan bir şekilde, dümdüz söylediği şeylerle midesine yumruk yemiş gibi olsa da belli etmedi. Bir yandan başka kadınların olmayacağını söylerken bir yandan bunu senin için yapmıyorum demişti.. Ne duymayı beklediğini kendisi de bilmiyordu ama bu sözler içine bir miktar oturmuştu. Hakan çok değişik ya da yanlış bir şey dememiş, aslında kendi dediği şeyle aynı manaya gelen şeyler söylese de acıtmıştı.

''Anlaştığımıza sevindim.''

Fakat genç kız acıdığını asla belli etmeyecekti. Etmemişti de.

Yolculuklarının geri kalanı buz gibi sessizlikle geçerken sonunda eve varabilmişlerdi. Aralarındaki gerginlik elle tutulabilecek kadar gerçekken genç kız dayanmadı ve vakit kaybetmeden kendini banyoya attı.

Yüzüne soğuk su çarpıp aynadan kendine bir bakış attığında derin bir nefes aldı. Kimsenin canı yanmadan bu oyunun bitmesini dilerken çoktan yanmaya başladığının farkında değildi.

Üstelik tek yanan Burcu da değildi.

''Eyluül!! Güzelim yaktın beni!''

Eline tutuşturduğum çaydan bir yudum alıp buruşmuş suratıyla bakan koca adamıma sahte bir kızgınlıkla söylendim.

''O çay bitecek Anthony! Ya senin kendine çok dikkat etmen lazım. Sıcak içmezsen iyi gelmez hadi!''

''Bebeğim gayet iyiyim ben. Gerçekten gerek yok.. Mantının sosu yaktı sanırım genzimi.''

Bu sefer kaşlarım gerçekten çatılırken Anthony de bunu fark ettiğinden olsa gerek pes edip yaptığım zencefil çayından suratını buruşturarak bir yudum daha aldı. Yemek yedikten sonra birkaç kez hapşurup genzinin hafif yandığını söylemesiyle hiç vakit kaybetmeden ona annemin iyileştirici çayını yapmıştım.

''Sürekli çıplak geziyorsun tabi hasta olursun.''

Hızımı alamayıp söylenmeye devam ettiğimde Anthony kahkahasını saklayamadı ve fırsattan istifade çayı önümüzdeki sehpaya bıraktı.

''Annem benle böyle ilgilenmedi biliyorsun değil mi?''

Bir elini arkama atıp belimden beni kavradığında kendimi yine yamacında bulmuştum ve pek bir şikayetim yoktu. Salonda üzerimde onun forması, koltukta yan yana otururken keyfim yerindeydi.

''Anneni bilemeyeceğim ama ben böyleyim.'' Yalancı bir triple kafamı ondan uzak tarafa çevirdiğimde Anthony'nin diğer elini çenemde hissetmem bir oldu.

Gözlerimiz tekrar buluştuğunda bu minik oyunlarımı bozmayıp her zaman katılması içimi pır pır ederken gülümsememi saklayamadım.

''Formamın sana yok yakıştığını söylemiş miydim? Hele ki kollarımdayken..'' Burnunu burnuma sürttüğünde kıkırdamamı saklayamadım ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdum.

''Hmm evet.. Son yarım saattir yaklaşık 100 kez söyledin.'' Dedim kocaman sırıtmamla.

Gerçekten de merdivenlerden indiğim gibi beni kucaklamış. Onun yanındayken formalarından başka bir şey giymeye iznimin olmadığını söyleyerek beni öpücüklere boğmuştu.

''Hmm.. Bence daha çok söylemeliyim. Ama bunu yapmam için benle daha çok vakit geçirmen gerekir..''

Anthony muzip bir şekilde bana baktığında gözlerimi hafifçe kıstım.

'' Nereye varmaya çalışıyorsunuz bay Lamar?''

''Varmaya çalıştığım yer..''

Anthony birden ayaklanıp beni de beraberinde kucağına aldığında refleks olarak kollarımı boynuna doladım ve minik çığlığımı tutamadım.

''Yatak odamız. Geceyi burada geçiriyorsunuz bayan Lamar..''

***

Amanın da amanın kim gelmişş, eski sevgilim gelmişşş diye bir girişle BEN GELDİM minnoşlarım ahqhshajh

Bölüme başlamadan önce birkaç şey diyeceğim bazıları komikli bazıları hüzünlü..

Arkadaşlar 1 hafta bölüm atmayınca burada cingar çıkıyor özel mesajlar coşuyor. Normalde yazarlar bundan şikayetçi olur ama ben hiç değilim. Çok hoşuma gidiyor ama siz de azcık insaf edin. Geçen hafta iki tane kocaman bölüm atmışım ard arda.. Sizi genel olarak bölümsüz bırakmadığımı düşünüyorum :)

Anthony'li kekimizin gerçek ismi çok soruluyor bir daha söyleyeyim kendisi Angelo Carlucci olur. Insta hesabı da var.

Hüzünlümsü habere gelirsek.. Her ne kadar istemesem de finale yaklaşıyoruz. Yaklaşıyoruz derken bence bir 15 bölüm filan daha var. Ama ufukta görünüyor gibi :(( Ama sizi temin ederim ki BOMBA bir final sizi bekliyor olacak. Bence şaşıracaksınız. Umarım linç yemem :))

Şimdiii önceki bölüm malum olaydan dolayı fazla konuşamamıştım sizle o yüzden biraz geçen bölüm sorularıyla karışık başlayacağım..

Ay Anthony bildiğiniz evlilik teklifi etti. Ama yani teklif ediş anı da evlere şenlik.. Nasıldı sizce? Beklentiyi karşıladı mı ahahah

PEKİ YA EYLÜLÜN CEVABINA NE DEMELİ? Emin misin dedi hahaha.. Siz eylül'ün yerinde olsanız ne derdiniz? İlk tepkiniz ne olurdu???

Kızımız şartlarını koştu. Henüz detaylı konuşmadılar ama Anthony Muğla'ya bir daha gidecek gibi duruyor. Bu sefer kız isteme ekibine de ihtiyacı olacak. Sizce yanında kimler olacak :)

Ve belki de en önemli soru. KIZI ALABİLECEK Mİ?

Eh bir de daha düzgün bir teklif gelsin değil mi? Tahminleri alalım???

Hakan ve Burcu'ya gelecek olursak. Ah Burcu ah.. Çok hırçın çok dediğinizi duyar gibiyim. Ne diyorsunuz ona?

Peki ya Hakan'ın o son dediklerine ne demeli? Neden öyle konuştu ki.. tatlı bir çocuk olarak bilirdik biz onu..

Emily de geliyor onu da öğrendik.. Burcu ve Emily düşmanlığı izleyecek miyiz acaba :)

Ve ve ve bölüm sonu. Ay bunlar iyice oldu. Anthony niyeti bozdu diyenler :)))

Yorum ve beğeni atmayı unutmayın. Sizi seven yazarınız tarafından da kocaman öpüldünüz😘

Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

61.7K 3.2K 11
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
195K 17.8K 36
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
3M 159K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
20.2M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...