TENİMDEKİ İMZA (İMZA SERİSİ #...

By yazardayazar

28.4M 422K 95.3K

O, Ateş'ti. Bense, ortalığı Ateş'e veren kızdım. Canlı canlı yanmamız kaçınılmaz, sakınılamaz ve men edilem... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.3

2.2

481K 13.6K 3.2K
By yazardayazar


Yazar notu: Selam!

Kendime not; bu bölümü saat 19.40'ta paylaştım. Sizler de okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazabilirsiniz.


*


BÖLÜM 22


Sabahın erken saatlerinde uyanıp Sarp'la yaşadıklarımız üzerine konuşmamızın ardından kafamı koyduğum gibi uyudum ve öğlene doğru uyandım. Çekyattan kalktım ve dolabımdan evde giymelik kıyafetler, tişört ve tayt, çıkardığım gibi odamdan çıkıp banyoya gittim.

Her zamanki gibi kapıyı kilitledikten sonra giyeceğim kıyafetleri lavabo tezgâhının üzerine koydum ve üzerimdeki dün geceden kalma kıyafetlerden kurtulup kirli sepetine attım. Anadan doğma kaldığımda duşun altına girdim.

Şampuanımı elime alıp avuç içime sıktım ve saçlarımı iki elimle masaj yaparak köpürttüm, sonra da duruladım. Aynı işlemi birkaç kez tekrarlayarak saçlarımı yıkarken, bir yandan da dün gece yaşananları düşünüyordum.

Sarp'la yaşadıklarımızı.

Hâlâ bir rüya gibi geliyordu. Düzeltiyorum, bir kâbus. Ama olmadığını biliyordum. Nereden mi? Hâlâ ellerini göğüslerimde, parmaklarını göğüs uçlarımda hissedebiliyordum. Tadı damağımda, hırlamaları kulaklarımdaydı. Bunlar soyut, göğüslerimin altında iç çamaşırı hizama kadar uzanan aşk ısırıkları ise somut kanıttı.

Dün gece olanlar ne bir rüya, ne de bir kâbustu. Gerçekti. Gerçekten yaşanmıştı.

Dün geceye kadar Ulaş dışında kimseyle bedenimi paylaşmamıştım, bedenimin, aklımın ve ruhumun tek sahibi oydu, bunu o da biliyordu, ben de.

Ama artık değildi.

Her ne kadar bedenimi Sarp'la paylaşmış olmaktan pişman olsam da biriyle paylaşmış, paylaşabilmiş olmaktan pişman değildim. Çünkü bu iyileşme sürecinin bir parçasıydı.

Daha önce hiç Ulaş'tan başka biriyle birlikte olmamıştım. Denemediğimden değil, denemiştim ama hiçbir denememde öpüşmesinin ilerisine gidememiştim. Hiçbir erkek bana, bedenime, Ulaş'ın hissettiklerinin çeyreğini hissettirememişti.

Sarp hariç.

Dün gece benim için bir milattı, çünkü arzunun ne demek olduğunu öğrendiğim günden beri ilk kez Ulaş'tan başka birini arzulamıştım. Arzulayabilmiştim. Ve bu umut vaat ediyordu. Günün birinde, bedenim gibi aklımı ve ruhumu da başka biriyle paylaşabileceğim umudu.

Bu umudu bana verenin Sarp Kunter olması ise gökkuşağının yağmurdan sonra çıkması gibiydi.

Saçlarımdan sonra vücut jelimle vücudumu da yıkayıp duruladım ve duşakabinden çıktım. Kapının arkasındaki askılıktaki havlumu alıp saçımı ve vücudumu kuruladım, sonra da kıyafetlerimi giydim.

Kapının kilidini açıp banyodan çıktım ve sesleri takip ederek salona ilerlediğimde Enes, Giray ve Kubi koltuklara yayılmış, televizyon izliyorlardı.

İçeri girdiğimde üçünün de başları bana çevrildi. "Senin ev arkadaşın olup her gün bu manzaraya şahit olmak vardı be," dedi Giray, beni baştan aşağı süzerek. Ses tonu kıskançlıkla doluydu.

"Görmediğin bir şey sanki," dedim gözlerimi devirerek. "Her gün işyerinde görüyorsun zaten beni."

"O taytla değil ama," diye karşılık verdi, tayt bir farklılık yaratıyormuş gibi.

"Ne fark var ki? Ha kot pantolon, ha tayt," dedim Enes'in yayılıp kapladığı ikili koltuğun yanına gittiğimde ayaklarını indirip bana yer açtı ve ben de o yere oturdum.

"Alya güven bana, büyük bir fark var," dedi Giray vurgulayarak. "Erkeklerin kızlarda baktığı ilk yer kıçtır. İyi bir izlenim bırakmak istiyorsan kıçını güzel gösteren bir şey giymelisin. Kot pantolonla bırakamazsın demiyorum ama o taytla iyiden de öte olur. Kapiş?"

Enes arkadaşına hak verircesine başını salladı. "O taytla bizim bara gelirsen muhtemelen erkek müşterilerimiz iki katına çıkar."

Bu sefer başını sallama sırası Giray'daydı. "Muhtemelen ayrılan sevgililer de iki kat artar."

"O ne alaka?" diye sordum.

"Erkek, kız arkadaşından başka bir kızın kıçına bakar, kız arkadaşı bunu görür ve kavga etmeye başlarlar... Gerisini biliyorsun zaten."

"O 'başka bir kız' da ben mi oluyorum?" dedim ellerimi yukarı kaldırıp parmaklarımla tırnak işareti yaparak. Aslında bu cümle sorudan çok tespit niteliği taşıyordu.

"Aynen öyle," dedi başıyla onaylayarak. "O tayt sevgililerin ayrılma, hatta evli çiftlerin boşanma sebebi olur."

"Ne lanetlik bir taytmış be! Giymiyorum bir daha tayt falan."

"İyi halt ettin, Giray," diye homurdandı Enes. "Bir göz zevkimiz vardı, onu da bozdun."

"Her neyse," dedim konuyu değiştirerek. "Ben acıktım, ya siz? Kendime patatesli omlet yapacağım, isterseniz size de yapayım."

Kubilay ise bir şey söylemeden açım dercesine başını sallamakla yetinirken, "Senin patatesli omletin için her zaman açım," dedi Enes.

"İsterim valla, ne zamandır şu Enes'in öve öve bitiremediği patatesli omletin tadına bakmak istiyordum zaten," dedi Giray.

"Enes abartıyor."

"Abartmıyorum," diye karşı çıktı. "Alya'nın patatesli omleti kelimenin tam anlamıyla müteşemmel."

"O ne demek lan?"

"Mükemmel ile muhteşemin birleşimi işte," diye yanıtladı Enes.

Koltuktan kalktım. "Hadi beyler," dedim kalkın gibisinden ellerimi sallayarak. "Kaldırın kıçlarınızı, bana yardım edeceksiniz. Yok öyle, armut piş ağzıma düş," dedim ciddi bir tonda.

"Yahu bir insana ciddiyet bu kadar mı yakışır?" dedi Giray. Ardından koltuktan kalkıp yanıma geldi ve, "Emrinizdeyim sultanım," diyerek elimin üstüne bir öpücük kondurdu.

Üçümüz de gözlerimizi devirdik.

"Boşuna demiyorum yavşak diye," dedi Enes. "Yavşamadığın bir Kız Kulesi kaldı, kanka. Ama onu da yaparsın sen, ben inanıyorum sana."

"Ha-ha," diye numaradan güldü Giray. "Çok komiksin, kanka. Önceki hayatında komedyen miydin nedir?" Ses tonu iğneleyiciydi.

"Bırakın didişmeyi, hadi mutfağa!" dedim araya girerek, salonun çıkışına yönelirken. "Düşün peşime!"


**


Herkes bir işin ucundan tutunca omleti hızlıca hazırladık ve mutfak masasının etrafını çevreledik. Omleti aramızda olabildiğince eşit şekilde paylaştırdığımızda sıra tadım aşamasına geldi.

"Bu omlet..." diye söze başladı Giray, ilk lokmasını aldıktan sonra, "Harbiden müteşemmel!" Enes'e döndü. "Haklıymışsın kanka."

"Haklıyım tabii," dedi Enes.

"Bunu yememeliydim," diye hayıflandı Giray, yemeye devam ederken. "Beni başka patatesli omletler için mahvettin. En iyisini yemişken bundan daha azına razı gelemem artık. Eğer ileride bir gün evlenirsem, karımın patatesli omletini yerken içten içe bu omleti yemeyi dileyeceğim. Bu omleti isteyeceğim. Bu omleti arzulayacağım... Mahvoldum ben," dedi patatesli omletten erotik bir obje gibi bahsederek.

"Benimle evlenecek birini bulabilirsem, demek istedin herhalde," diye düzeltti Enes.

"Kimler kimler yuva kuruyor, ben niye kuramayayım?" dedi Demet Akalın'ın şarkısına gönderme yaparak.

"Evlenilecek erkek var, eğlenilecek erkek var. Sen ikinci kategoriye giriyorsun."

"Aradaki fark ne?"

"Evlenilecek erkek tahsilli olur."

"Ben liseden sonra okuyamadım. Başka?"

"İş güç sahibi olur," diye devam etti Enes.

"İşim var."

Enes, "Barmenlik evlenilmeyecek erkek mesleklerinden biri," dediğinde, "Niye?" diye sordu Giray.

"Sen barmenliğin en çok neyini seviyorsun?"

"Mesaim öğleden sonra veya akşamüstü başladığı için sabah erken kalkmam gerekmiyor. Ha bir de karı kaldırabiliyorsun."

"Sorunun cevabını aldın işte," dedi Enes ve devam etti: "Ailesinin veya kendisinin maddi durumu iyi olur."

"Annem emekli maaşı alıyor, bense asgari ücret. Evim yok, arabam yok ama bakmam gereken bir annem ve kız kardeşim var. Maddi durumum iyi olmaktan o kadar uzak ki kemik bile değil. Başka?"

"İyi baba adayı olur."

"Ben çocuklardan nefret ederim," dedi Giray dürüstçe. "Ayrıca babamın bizi terk edip cehennemin dibine gittiğini düşünürsek örneğim de iyi değil. Başka var mı?"

"Sadık, sorumluluk sahibi, nazik, düşünceli-"

"Anlaşıldı, anlaşıldı," diye araya girdi Giray. "Ben evde kalacağım."

"Ne bu otuz yaşındaki karı tripleri?"

Mutfağın girişinden gelen sesle dördümüz de başımızı oraya döndürdüğümüzde Sarp'ı kapının pervazına yaslanmış ve kollarını da önünde kavuşturmuş halde bulduk. Yeni duş almış olmalıydı, saçları hâlâ ıslaktı. Normalde evin içinde baksır veya sadece eşofman altıyla dolaşırdı ama bugün hem eşofman, hem de tişört giymişti. Bu değişikliği neye borçluyduk acaba?

"Yüzüne ne oldu?" diye sordu Giray. O anda yüzüne baktım ve dün geceki kavgamızdan kalan tırnak izlerini gördüm, çok belirgin değildi ama dikkatli bakınca belli oluyordu. Gece karanlığında verdiğim hasarı anlayamasam da aydınlıkta tam olarak görebiliyordum.

Yüzü bu haldeyse sırtı ne haldeydi kim bilir?

"Tırnak izi mi onlar?" diye devam etti sorularına. "Dün gece bizi yatırıp dışarıda mahallenin kedileriyle mi seviştin, ne yaptın?"

"Kızgın bir kediydi galiba," diye takıldı Enes.

Sarp bir an için bana baktı, ben de ona. Sonrasında arkadaşlarına çevirdi bakışlarını ve konuşmak için ağzını açtığında nefesimi tuttum. Kimseye anlatmayacağımız konusunda anlaşmıştık ama anlaşmaya uyacak mıydı? Güvenemiyordum.

Sarp'a güvenmiyordum. 


*


Not 2: Önceki bölümdeki oy ve yorumlarınız için teşekkürler! Sonraki bölümü Çarşamba günü yayınlamayı planlıyorum ama sizden ricam, okumak isteyenlerin kendini göstersin!

Not 3: Tenimdeki İmza dışında hangi kitaplarımı okudunuz, okuyorsunuz?

Ahali 1-2?

Ruhumdaki İmza?

Bende Son Durum: Servis Bekliyorum, Gözlerim Kapalı?

Not 4: Hangi hesaplarımı takip ediyorsunuz?

Wattpad?

Instagram?

Youtube?

Continue Reading

You'll Also Like

188K 3.5K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
265K 21.7K 22
"Kalmam için bir sebep olması lazım." dediğinde, Leyla'nın sesi titriyordu. O Leyla'ydı, başka kimse değil. Daha on sekizinde tazeyken, Kınalıtepe'ye...
1M 43.3K 41
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
3.3M 119K 65
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...