VELİAHTLAR 2 - ENSAL

By tubux2

225K 12.8K 4.8K

Her bir yaprak kendi yazdığı hikayenin başrolünü üstlendi. Tek tek kaleme aldı tüm geleceğini... Masal & Enes... More

Başlamadan Önce...
KÖRDÜĞÜM ♥ 1
KÖRDÜĞÜM ♥ 2
KÖRDÜĞÜM ♥ 3
KÖRDÜĞÜM ♥ 4
KÖRDÜĞÜM ♥ 5
KÖRDÜĞÜM ♥ 7
KÖRDÜĞÜM ♥ 8
KÖRDÜĞÜM ♥ 9
KÖRDÜĞÜM ♥ 10
KÖRDÜĞÜM ♥ 11
KÖRDÜĞÜM ♥ 12
KÖRDÜĞÜM ♥ 13
KÖRDÜĞÜM ♥ 14
KÖRDÜĞÜM ♥ 15
KÖRDÜĞÜM ♥ 16
KÖRDÜĞÜM ♥ 17
KÖRDÜĞÜM ♥ 18
KÖRDÜĞÜM ♥ 19
KÖRDÜĞÜM ♥ 20
SEZON FİNALİ
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Yoklama Listesi
3. Kitaptan bir kuple

KÖRDÜĞÜM ♥ 6

6.2K 269 116
By tubux2




MASAL

Kuşluk vakti olduğunu düşündüğüm bir vakitte gözlerim aralandı. Bu sıkıntının verdiği bir merhabaydı. Yoksa sabah, güneş bile uyanmak istememişti. Perdeler arasından sızan parlaklığına bakılırsa hastaydı ya da sonbahar mevsimi amcamın durumu yüzünden yastaydı. Hayat sanki soluk renklerle çevrelenmiş, matem tutuyordu.

Yattığım yerden doğruldum ve yüzümü ovuşturarak kendime gelmeye çalıştım. Bir saat uyumuşsam öpüp başıma koyacaktım. Çok yorgun olmama rağmen zihnimde dolaşan görüntüler yüzünden bir türlü uykuya dalamıyordum. Tüm geceyi tekrar tekrar yaşamak kalbimi sıkıştırıyordu. Özellikle de Asal ve Hale'nin beni dışlaması...

Neden insanlar sevgili olduklarında en yakınlarından vazgeçerdi ki?

İlişkiler tabi ki iki kişilikti ama bunun için kalp kırmaya gerek var mıydı? Ne istemiştim ki onlardan? Sadece sevgili olduklarını onlardan duymayı... Buna hakkım yok muydu? Çok uzak biri değildim ki ikisine de. Onca yaşanmışlığımızı düşününce bana olan tavırlarını hazmedemiyordum. İkisine de ayrı ayrı çok kırgındım. Her anlarında yanlarında olmaya çalışmıştım. Elçi de oldum, ara bulucu da. Birbirlerini bulmaları için her şeyi yaptım. Onlar da beni kaybetmek için ellerinden geleni ardlarına koymadılar. Umarım bu yoklukta mutlu olmayı başarabilirlerdi. Çünkü en ufak bir tökezlemelerinde arayacakları kişi yanlarında olmayacaktı artık.

Daha fazla uyuyamayacağımı anladığımda yataktan hızlıca kalktım. Asallarla karşılaşmak istemediğim için bir an önce bu evden ayrılmak istiyordum. Yüzümü yıkadım. Ellerimle saçlarımı taradım. Dün gece kurutmadığım için karışmış görüntüyü basit bir atkuyruğu ile dizginledim. Cansu Teyze'den ödünç aldığım kıyafetleri üzerime geçirdim. Yatağımı topladım. Her yeri bulduğum gibi bıraktığıma emin olduktan sonra odadan çıktım.

Henüz beşizler bile uyanmadığına göre, saat bir hayli erkendi. Salonun önünden geçerken sarmaş dolaş uyuyakalmış ikilinin üzerinin açık olduğunu fark ettim. Evin sıcaklığı iyiydi ama anneannemin 'Uyuyanın üzerine kar yağar,' diyen sesi kulaklarımdan gitmiyordu. Her ne kadar işlerine burnumu sokmamdan hoşlanmasalar da üşümelerini göze alamadım. Gerisin geri odaya döndüm. Yatağın üzerine attığım pikeyi aldım. Neredeyse bir hırsız sessizliğinde yanlarına yaklaşıp dikkatli bir şekilde üzerilerini örttüm. Hale hafifçe kıpırdandı. Nefes bile almadan tekrar uykuya dalmasını bekledim. Bu pozisyonda yakalanmak istemiyordum. Neyse ki gözlerini açmayan kız, uyuduğunu belli eden soluğuna geri döndü. Derin ve sessiz bir nefes aldıktan sonra parmak ucunda salondan çıktım.

"Güzel kızım günaydın."

Beşizlerin dadılarından yaşlı olanına kapının eşiğinde yakalanmam pek hoş olmamıştı. Gözleri arkamdaki görüntüye kayan kadın, hafif bir şaşkınlık yaşasa da anında toparlandı. "Erkencisiniz." Gülümseyerek "Günaydın," dedim. Sesimin duyulmaması için mümkün olduğunca sessiz konuşmaya çabalıyordum. "Siz de erkencisiniz. Yoksa ben mi uyandırdım?" Çaktırmadan salondan uzaklaşmak için yürüdüm. Kadın beni takip ederken kendi etrafında 180 derece döndü. "Hayır hayır. Sabah namazına kalktıktan sonra evin işleri ile uğraşıyorum genelde. Ne zaman uyanacağınızı bilmediğim için biraz daha erken hareketlendim. Kahvaltıya börek yapmayı düşünüyordum. Madem uyanıksınız size sorayım. Başka bir isteğiniz var mı?"

"Hiç zahmet etmeyin. Zaten bizimkiler ne zaman uyanır bilmiyorum. Siz beşizleri düşünerek hareket edin lütfen."

"Olur mu öyle şey, ne zahmeti. Sizler de Cem oğlumun evladısınız."

Kurduğu cümle yürek yarası gibiydi. Amcamın son durumu hakkında bir şey biliyor muydu acaba? "Siz bir yere mi gidiyordunuz?" diye sorduğunda gözlerini üzerimde dolaştırdı. Giyinik olmamdan bu çıkarımı yapmış olmalıydı ve cezalı olduğumu biliyormuş gibi bakıyordu. O an aklıma gelen ve şu an için en geçerli olan neden dudaklarımdan döküldü.

"Evet. Hastaneye gidiyorum."

Hafifçe kaşları çatılan kadın "Cem oğlumla ilgili bir gelişme mi var?" diye sordu. Az önceki merakımı gideren sorusunu "Ben de onu öğrenmek için gidiyorum," diye yanıtladım. Kadın anladığını belli eden bir baş hareketi yaptı. "Allahım hayırlı haberlerini almayı nasip etsin inşallah." Ellerini dua eder gibi açan kadın anlamadığım bir şeyler fısıldadı. Ellerini yüzüne sürdükten sonra "Demir oğlumun haberi var mı?" diye sordu. Harika. Yok dersem haber vermeye kalkacaktı ya da beni salmayacaktı. Var dersem de Allah yolunda olan birine yalan söylemiş olacaktım ve bu şansla kesin çarpılırdım.

"Yolda arayacağım."

İtiraz eden kadın "Olmaz öyle," dedi. "Sizi bana emanet ettiler. Allah korusun ya başına yolda bir şey gelirse. Sen babanı ara, izin al. Sonra nereye gitmek istiyorsan gidersin." Korktuğum şey başıma gelmişti işte. Cezalı olduğumu bile bile babamdan izin istemek, hem de bu saatte, ancak yürek yemekle olurdu. O da boğazına takılmazsa... "Az önce aradım. Meşgul sanırım duymadı," diyerek minik bir beyaz yalana sarıldım. Kadın yine itiraz eden bir ifadeyle "Olsun, bir kere daha dene. Habersiz seni hiçbir yere bırakmam," dedi. Vazgeçip odaya geri dönmemi söyleyen mantığıma, dün gece yaşadıklarımı hatırlatırken telefonumu cebimden çıkardım. Aramış gibi yapmayı düşündüm ama sesini duymadan razı olmayacak gibi duran kadın yüzünden anında vazgeçtim. 'Korkunun ölüme çaresi yok' diye düşünerek babamın numarasını tuşladım. En kötü otur oturduğun yerde derdi. Ben de odama döner, kimseyle muhatap olmadan kendimi içeri kilitlerdim.

Telefon çaldı, çaldı, çaldı. Dördüncü çalışında beni meşgule attı. Rahat bir nefes alırken yalancı çıkmadığıma seviniyordum. "Meşgule attı," diyerek telefonu kadına döndürdüm. Kararsız kalmış gibi duran kadının fikirlerini kendi lehime çevirmek için "Ben yolda tekrar denerim," dedim. "Merak etmeyin. Hastaneye de kapıdaki adamlardan biri götürecek zaten." Hala kararsız gibi duran kadına daha ne söyleyebilirdim bilmiyordum. Bir süre düşündü. Söylediklerimi ölçüp tartan bir hali vardı. Ardından ne sonuca vardı bilinmez, arkasını döndü. Kalbim garip bir heyecanla çarpmaya başladı. Bir de o babamı aramayacaktı değil mi?

Mutfağa giren kadın, bir süre sonra elinde büyük bir poşetle göründü. "Bunları oradakiler için hazırlamıştım. Madem gidiyorsun, orada bir şeyler atıştırırsınız." Yufka yüreğinden börek çörek mi yapmıştı canını yediğim.

"Çok teşekkür ederiz şimdiden."

Ağır olan poşeti elime aldım. Kokular kapalı kutulardan bile sızacak kadar tazeydi. "Allaha emanet ol güzel kızım. Hayırlı haberler alırız inşallah." Kadın yine duaya başlarken kapıyı açtım. "Görüşmek üzere," derken kapının önündeki hareketliliği gören korumalar ayaklandı. Arkamdan bakan kadına minik bir el sallayarak korumalara doğru yürüdüm. Öne çıkan bir tanesi "Masal Hanım, bir terslik mi var?" diye sordu. Henüz havanın tam olarak aydınlanmamış olmasından dolayı böyle düşünmüş olmalıydı. Babam direktiflerini çoktan vermiş, cezalı olduğumu sağır sultana duyurmuştu eminim. Bu yüzden elimdeki yiyecek poşeti çok işime yarayacaktı. "Hastaneye gitmemiz gerekiyor." Elimdeki poşete kısa bir bakış atan adam almaya kalkıştı. "Biz hallederiz Masal Hanım, siz lütfen eve dönün." Sıkı sıkıya tuttuğum poşeti kendime doğru çektim.

"Hastaneye gideceğimizi söyledim, sizin götürmenizi değil."

"Masal Hanım, babanızın kesin emri var."

"Babamla gerekli konuşmayı yapmasam sizce böyle bir istekle gelebilir miyim?"

Adam bir anlığına kuşkuya düşmüş gibi göründü. "Bize öyle bir geri dönüş yapılmadı," diyordu ki sitemli bir ifadeyle "Yalan mı söylüyorum yani ben?" diyerek cümlesini kestim. İtiraz edecek gibi oldu. "Hayır efendim ama biz yine de teyit almak için Demir Bey'i-" 

"Gittiğim yer hastane. Hani amcamın yaşam savaşı verdiği, babam dâhil herkesin olduğu yer. Sence izin almadan hareket etmek için fazla riski bir yer değil mi?"

Çabuk hırsız ev sahibini şaşırtır prensibiyle üste çıkmaya çalıştım. Adam söylediğim şeye hak verse bile kararsız kalmış gibi duruyordu. Arkasındaki arkadaşlarına baktı. Onlarda çekimserdi. Poşeti yere bıraktım. "İlla aramak isterseniz arayın. Yalnız benim söylediğim çıkarsa, sizsiz hareket ederim, bilesiniz. Benim sözüme güvenmeyen adamların peşimde işi yok." Son kozumu oynayarak kollarımı göğsümün üzerinde bağladım. Bir süre düşünen adam "Ben arabayı hazırlayayım," diyerek poşeti eline aldı. Babamı arama ihtimalini göze almamak için "Gerek yok. Bende seninle geliyorum, binip gideriz işte," dedim ve peşinden yürümeye başladım. Arabaya binip yola çıkana kadar rahat nefes almasam iyi olacaktı.

*

Hastaneye gelene kadar gün aydınlanmıştı. Fakat renkler hala hüzünlü bir solukluktaydı. Çok şükür koruma babamı aramamış, babam aramama henüz dönmemişti. Bu, en ufak bir mesajıma bile saniyeler içinde geri dönüş aldığım biri için garip bir ertelemeydi. İçimde bir huzursuzluk vardı ve bunun nedeni kesinlikle kaçak göçek yaptığım iş değildi. Başka bir şeydi. Anlamlandıramadığım ama ruhumu kemiren bir şey...

"Buyurun Masal Hanım."

Bagaja yerleştirdiği poşeti eline alan adam kapımı açmış, arabadan inmem için bekliyordu. Buraya kadar iyi gelmiştim. Bundan sonrası içinse söylediğim yalanın ortaya çıkması an meselesiydi ve maalesef ki bundan kaçış yoktu. Arabadan indim. Tehlikeli bir serüvene çıkmak üzere olan birisinin hem kabına sığamayan hem de ürkek haliyle hastaneye doğru ilerledim. İçeri girer girmez kalbim duracak gibi oldu. Ardından her zamankinden daha hızlı bir şekilde çarpmaya başladı. Zihnimdeki anılar beni boğana kadar ruhumun her yerini sardı. Endişe geri dönmüştü. Korku geri dönmüştü.

"Masal?"

Ve annemin seslenişiyle endişe ve korku tohumları her hücreme itina ile işlemeye başladı. Nereden geldiğini çözemediğim annem bana doğru yürüyordu. Yüzündeki sorgulayan ifadesi, kıyafetlerimde dolaştı. "Cansu Teyze'den ödünç aldım." Burada ne aradığımı sormak üzere olduğunu hissettiğimdeyse, ondan önce davranıp arkamda duran adamın elindeki poşeti kaptım ve neredeyse annemin burnuna kadar soktum.

"Size yiyecek bir şeyler getirdim."

Aldığı cevap onu daha çok soru sormaya teşvik ediyordu. Şu anda sormaması gereken türden sorular... "Amcamla ilgili bir gelişme var mı?" diye sorarak üzerimdeki ilgisini çekmeye çalıştım. Amacımı anlayan annem arkamızda bekleyen adama bakarak "Bizi biraz yalnız bırakır mısınız?" diye sordu. Adam sorgulamadan "Bir şeye ihtiyacınız olursa kapının önündeyim," dedi. Yanımızdan uzaklaşana kadar sessiz kalan annem kolumdan tutup beni kendine doğru çevirdi.

"Baban hastanede olmadığı için şanslısın küçük hanım."

Babam yok muydu? Amcam bu haldeyken nereye gitmişti ki? "Buraya neden geldiğini bilmiyorum ama şimdi bizimle amcanlara geri dönüyorsun." Bizimle mi? O sırada Melek Teyze'nin de koşar adım bize doğru geldiğini fark ettim. Acelesi var gibi duruyordu. Endişeli ifadesiyle beni süzerken "Burada ne arıyorsun Masal?" diye sordu. "Bir terslik mi oldu?" Başımı hayır anlamında salladım. "Yiyecek bir şeyler getirdim de, terslik sanırım burada olmuş." Melek Teyze hiç sorma der gibi başını salladı. Annemse burnunu her şeye sokma dercesine bakıyordu.

"Hadi gidelim."

Annem koluma girerek beni çıkışa doğru yönlendirdi. İtiraz etmeme bile fırsat vermemişti. "Ne oluyor?" diye sorgulayarak sağımda ve solumda yürüyen iki kadına baktım. Bu kadar telaş, hastaneye gelmek için olurdu. Gitmek için değil. "Ne oluyor?!" Ayaklarımı daha güçlü basarak olduğum yerde durdum. Annem kolumdan çıktı ve birkaç adım önüme geçti. Ardındansa bana doğru dönerek kaşlarını çattı.

"Yürü Fındık Faresi."

"Ne olduğunu söylemeden bir adım daha atmam."

Bıkkın bir nefes alan annem "Birazdan baban gelir. Seni burada görmemeli. Hadi," dedi. Yaptığı açıklama tatmin etmediği için kılımı bile kıpırdatmadım. "Kızım neyi zorluyorsun? Yeterince derdimiz yok mu sence?" diye sorduğunda omuz silkip elimdeki poşet el verdiğince kollarımı göğsümün üzerinde bağladım. "Konu sadece babamın beni görme ihtimali olamaz. Başka bir şey var-" Kelimeler dudaklarımdan henüz dökülmüştü ki aklıma gelen düşüncelerin meydana getirdiği ürperti bedenimi sarstı. Gözlerim dehşetle açılırken "Cem Baba'ya mı bir şey oldu?" diye sordum. "Bize durumu haber vermeye mi geliyordunuz?"

"Hayır. Amcan ameliyattan çıktı. Şu an yoğun bakımda ve inşallah iyi olacak."

"O zaman bu telaşınızın nedeni ne?"

"Diğer amcan." Teyzemin konuya dahil oluşu kafa karıştırıcıydı. Bora Amca ile telaşları arasında bağlantı kurmaya çalışırken "Ah Masalım, hadi gidelim. Uzun uzun konuşacağız bu konuyu zaten," diye ekledi ve sanki bu fişekleyici bir etkiydi. Tabi ya... Konu taze çiftimiz olmalıydı. Fakat bu denli koşuşturmayı gerektiren, ne yaşanmış olabilirdi? En azından benim bildiğim akşamın sakin geçtiğiydi. Sahi, bu konu artık beni ilgilendirmiyordu.

"Ben burada kalmak istiyorum."

"Sen canına susadın sanırım," diyen annem yine bana babamı ve cezamı hatırlatan bir bakış attı ama gerçekten o eve dönmek, o ilişki konuşulurken orada olmak istemiyordum. Buraya geliş nedenim zaten onlardan kaçmaktı. O kadar adrenalini boşuna mı yaşamıştım? Bir şey düşünmeliydim. Tükürdüğümü yalamamı engelleyecek herhangi bir şey...

"Dün Bahar'ın yanına uğrayamadım. Onu görmek istiyorum."

Amcam yoğun bakımda olduğu için burada kalmamı sağlayacak diğer nedene sığınmaya çalıştım. "Ameliyattan yeni çıktı. Uyuyordur o." Hazır cevaplığı takdire şayan olan anneme "Olsun, gerekirse uyanmasını beklerim," diye cevap verdim. Biraz olsun, söylemeden beni anlamasını istiyordum.

"Masal yürü."

Yalvaran bakışlarım o ikilinin yanına gitmemek içindi. "Lütfen anne, o kızın bize ihtiyacı var. Kolay şeyler yaşamadı biliyorsunuz." Bu söylediğim kalmam için bir bahane gibi gözükse de, gerçekti. O da artık ailedendi ve iyi hissetmesi için üzerimize ne düşüyorsa yapmamız gerekiyordu. Özellikle de amcam kendine gelene kadar. Teyzem bana destek çıkarcasına "Masal haklı. Bildiğim kadarıyla Ecem'in de çalıştığı hastanede nöbeti var bu gece. Eğer erteletemezse, Bahar yalnız kalacak," dedi. Anneme biraz olsun ulaşabildiğimizi hissetmeme neden olan sert bakışları kırıldı.

"Demir'e ne diyeceğiz?"

Konu benim dışımda, annem ve teyzem arasında dönmeye başladı. Beyin fırtınası yapan ikili gerçeği söylemenin daha doğru olacağına karar verdi. Tek temennileri, babamın vicdanının ağır basmasıydı. Annem bana doğru dönüp "Tamam burada kalıyorsun ama seni her aradığımda o telefona cevap vereceksin," diye emretti. Rahatlamış bir nefes aldım ve bu annemin gözünden kaçmadı.

"Söz veriyorum. Teşekkür ederim anne."

Usulca sokulup koynuna girdim. Annem ona sarılmamdan çok, korunmaya muhtaç hareketimin altında yatan nedeni çözmeye çalışıyor olmalıydı ki birkaç saniye sonra sarılmama karşılık verdi. Teyzem "Sizinle gurur duyuyorum. Hepiniz Bahar'ı sahiplendiniz. Maşallah size." dese de annem bir terslik olduğunu nihayet anlamıştı. Yavaşça kulağıma doğru "Canını sıkan bir şey mi oldu?" diye fısıldadı. "Asal bir şey mi yaptı?" Annelik içgüdüsü sanırım, hissediyordu ya da oğlunu tanıyordu. Başımı hayır anlamında salladım. "Emin misin?" diye sordu. Ses tonu olan biteni dökülmemi söylüyordu ama bu konuya yapabilecekleri bir şey yoktu. Onlar tercihlerini yapmıştı, bende buna saygı duyarak sessiz kalma hakkımı kullanmak zorundaydım. Annem yavaşça benden uzaklaştı. Gözleri yüzümü tararken kaygılı görünüyordu. Merak etmemesini belli eden bir tebessümle "İyiyim ben anne," dedim. Ellerini yanaklarıma yerleştiren kadın yavaşça okşarken "Benimle her şeyi konuşabilirsin, hatırlatmama gerek yok değil mi?" diye sordu. Onun içtenliğine sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdim. "Biliyorum anne." Beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı ve saçlarıma birkaç öpücük bıraktı.

"Seni seviyorum Fındık Faresi."

"Seni çoktan daha çok seviyorum anne."

*

Continue Reading

You'll Also Like

299K 18.9K 48
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
1M 56.2K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
1M 58.8K 25
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
2M 135K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...