TENİMDEKİ İMZA (İMZA SERİSİ #...

By yazardayazar

28.4M 422K 95.3K

O, Ateş'ti. Bense, ortalığı Ateş'e veren kızdım. Canlı canlı yanmamız kaçınılmaz, sakınılamaz ve men edilem... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3

1.6

408K 14.3K 2.8K
By yazardayazar


Yazar notu: Selam!

Kendime not; bu bölümü 12 Temmuz 2020 tarihinde, saat 17.20'de paylaştım. Sizler de okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazabilirsiniz.

Hepinize iyi okumalar.


*


BÖLÜM 16


Ambar'ın içinde iki elin parmakları kadar müşteri ya var ya yoktu ama saat ilerledikçe sayının artacağına emindim. Ortama loş bir ışık hâkimdi. Masalar, sandalyeler, bar, bar tabureleri... Hemen hemen her şey tahtadan yapılma olmakla birlikte, yerler parke ve duvarlar kiremit kaplamaydı.

Barın o tarafta tahminimce kırklarında bir adam ve yirmilerine iki çocuk duruyordu. Kırklarında olanı görür görmez Enes'in babası olduğunu anlamıştım. Aynı gözler, aynı burun, aynı çene yapısı...

Biz babasının yanına doğru giderken Enes, "Nasıl buldun?" diye sordu bana dönerek, Ambar'dan bahsediyordu.

"Bunu muhtemel işverenimin oğlu olarak mı soruyorsun, yoksa arkadaşım olarak mı?"

"Cevap değişir mi?"

"Politik davranmak hiç becerebildiğim bir şey değil, o yüzden hayır," diye yanıtladım dürüstçe. "Güzel mekân," dedim aynı dürüstlükle.

Güldü. "Beğendirebildik demek. Ne mutlu bize!"

Bar tezgâhının önüne vardığımızda Enes taburelerden birine oturdu ve aynısını yapmam için eliyle yanındaki tabureyi işaret etti. Ben de yaptım.

"Selamlar gençler ve genç kalanlar," diye selamladı. "Size bir arkadaşımı getirdim," dedi başıyla beni işaret ederek.

Babası, "Hoş geldin, ben Cihan. Enes'in babasıyım," diyerek kendini tanıtıp elini bana doğru uzattı. Tezgâhın üzerinden uzattığı eli tuttum. "Ben de Alya. Memnun oldum, Cihan Abi," deyip gülümsedim.

"Abi diye hitap edilmek için biraz fazla yaşlıyım ama olsun," dedi gülümseyerek. "Ben de memnun oldum."

Ellerimizi geri çekerken, "Fazla yaşlı mı? Kaç yaşındasın ki?" diye sordum.

"Elli beş."

İnanamayarak, "Kırk beşten yukarı olamazsın," diye itiraz ettim.

"Genç gösterdiğimi bilmek güzel," deyip gülümsedi. "Günümü gün ettin Alya, teşekkürler."

"Gerçeği söyledim sadece," dedim omuz silkerek.

Cihan Abi'nin yanındaki çocuklardan biri bana elini uzatıp, "Ben Giray," diye kendini tanıttı.

Beyaz tenli, kehribar renginde gözleri olan bir çocuktu. Onu eşsiz kılan şey şüphesiz turuncu saçlarıydı; saçlarının yanları kısa, üst kısmıysa uzundu. Uzun saç tutamlarını, jöle yardımıyla geriye doğru taramıştı. Jöleyle şekillendirilen saçlar genelde inek yalamış gibi görünürdü ama bu emsallerine benzemiyordu. Son derece modern ve havalıydı, ona Amerikanvari bir hava katıyordu.

Elini sıkarak, "Memnun oldum," diye tekrarladım.

Giray Enes'e döndü. "Bu o Alya, değil mi?" diye tahminde bulundu, o harfini vurgulamıştı. "Hani yeni ev arkadaşınız olan?"

Enes arkadaşının tahminini doğruladı. "Ta kendisi."

"Enes güzel olduğunu söylemişti ama bu kadar güzel olduğunu söylememişti," diye iltifat etti, tekrar bana bakarak. "Sarp neden seninle aynı evde kalmak istememiş anlamıyorum, ben olsam sırf göz zevkim için bile isterdim."

Araya girerek, "Dikkat dikkat! Yavşak alarmı!" diye takıldı Enes. "Giray böyledir, dişi sinek görse yavşar."

Giray gözlerini devirdi. "Sanki sen benden çok farklısın da."

"Beyler, yanınızda bir bayan olduğunu hatırlatmama gerek var mı?" diye uyardı Cihan Abi. "Kelimelerinizi ona göre seçin." Bakışları Enes'le Giray arasında gidip geliyordu.

"Tamam baba."

"Tamam patron."

Diğer çocuk kendini tanıtmayınca Enes onun yerine tanıttı. ''Bu Kubilay.''

Kubilay cılız, kumral bir çocuktu. Saçları asker tıraşıydı. Onda en çok dikkatimi çeken şey, gözünün biraz altında, yanağının biraz üstündeki ''21'' dövmesi olmuştu. Açıkçası yüzüne dövme yaptırabilecek kadar cesaretli oluşunu takdir etmiştim, cesaret isterdi doğrusu. Gerçi çocukta dövmeden bol bir şey yoktu; teninin açıkta kalan hemen hemen her yeri dövmelerle kaplıydı.

''Memnun oldum,'' dediğimde Kubilay yalnızca başını sallamakla yetindi. Bu hareketini nasıl yorumlayacağımı bilemedim.

Giray bunu fark edip, ''Sana özel bir şey değil, Kubi konuşmayı pek sevmez,'' diye açıkladı.

Cihan Abi, "Şu garson meselesini ne yapacağız?'' diye sordu Enes'e bakarak. ''Birini buldum demiştin?" diye telefon konuşmalarını hatırlattı.

"Evet, buldum. Karşında duruyor," dedi başıyla beni işaret ederek. "Alya işe talip, o yüzden getirdim onu buraya."

Cihan Abi'nin başı bana çevrildi. Biraz da olsa temkinli yaklaştığını görebiliyordum. "Daha önce hiç garsonluk yaptın mı?"

Başımla onaylayarak, "Bir buçuk sene kadar burası gibi bir barda çalışmıştım," diye yanıtladım.

"Deneyimlisin yani. Bu iyi ama bir karar vermeden önce seni iş üstünde görmem gerek. Bugün çalışabilir misin?"

Başımla onayladım. "Bana uyar."

O sırada barın kapısı açıldığında beşimiz de başımızı çevirip, o yöne doğru baktık. Sarp kapıdan içeri girdi, kös kös yanımıza doğru ilerlerken başını yerden kaldırıp beni fark ettiğinde olduğu yerde durdu. Gözlerine inanamıyormuş gibi göz kapaklarını kapatıp açtı.

"Senin burada ne işin var?" dedi azarlar gibi, ses tonu kaba ve tersti.

Benim yerime Cihan Abi yanıtladı. "Garsonluk işi için gelmiş, daha doğrusu Enes getirmiş."

Sarp, "İyi bok yemiş," diye homurdandı Enes'e bakarak. "Sakın işe aldım deme bana, Moruk."

"Almadım," dediğinde tam Sarp rahat bir nefes alacaktı ki, "Henüz," diye eklediğinde hevesi kursağında kaldı. "İş üstünde görmeden kimseyi işe almam, bunu biliyorsun."

"Buranın ortamını en iyi sen biliyorsun, Moruk. Biz erkek halimizle rahat edemiyorken o kız haliyle edebilir mi? Erkekler asılacak falan... Bir de elin kızına bakıcılık mı yapacağız?"

"Bana bakıcılık yapmanı isteyen olmadı, Kunter," dedim araya girerek. "Bana asılan olursa da icabına bakarım. Kimsenin yardımına ihtiyacım yok."

Bana ters bir bakış attı. "Seninle değil, Cihan Abi'yle konuşuyorum, güzelim."

"Benimle ilgili konuşuyorsun," dedim vurgulayarak. "Önce ev, şimdi de iş için yoluma taş koymaya çalışıyorsun, senin benimle derdin ne?"

"Derdim sensin," dedi üstüne basa basa. "Evimdeki huzurumu kaçırman yetmedi, işyerimdeki huzuruma da göz diktin. Virüs gibi her yere yayılıyorsun şerefsizim."

"Anti virüs programının olmaması ne yazık," dedim alaya alarak.

Sarp dönüp Cihan Abi'ye baktı. "Ne diyorsun Moruk?"

"Alya daha önce de bir barda garson olarak çalışmış. Nasıl bir işin içine girdiğini biliyor yani, o icabına bakabilirim diyorsa bakacaktır."

Sarp, "Ama-" diye söze başlamıştı ki bitirmesine izin verdi.

"Başka itiraz duymak istemiyorum."

İstemeye istemeye razı geldi. "Sen ne dersen o Moruk."

"Hadi o zaman. Hepiniz iş başına, marş marş!"


**


Beni haklı çıkararak, akrep ve yelkovan ilerledikçe müşterilerin sayısı gittikçe arttı ve masalarla barın önündeki tabureler doldu. Beşimiz birlikte çalıştık. Sarp ve Giray siparişleri hazırlıyor, Enes, Kubi ve ben de getir götür işlerini yapıyorduk.

Siparişleri götürdükten sonra boşlarla geri döndüğümde, Cihan Abi ofisinden çıkmış barın yanında duruyordu. "Ne alemdesin?" diye sordu beni görünce.

Elimin tersiyle alnımdaki teri sildim. "İdare ediyorum," dedim dürüstçe. Saatlerdir hiç oturmamıştım, sürekli ayakta, oradan oraya koşuşturuyordum. Benim yerimde deneyimsiz biri olsa çoktan yığılıp kalmıştı. Ama ben tecrübeli olduğum için idare ediyordum.

Omzumu sıvazlayarak, "İyi gidiyorsun," dedi takdir eden bir ses tonuyla. "Gerçekten iyi. Bu kadarını beklemiyordum."

Gülümsedim. "Elimden geleni yapıyorum."

"Mesainin bitmesine az kaldı," dedi kol saatine bakarak. "Otuz dakika sonra kapatıyoruz."

"Daha erken değil mi?" diye sordum. Saat bir buçuğa geliyordu, bundan önce çalıştığım bar saat dörtte kapanıyordu.

"Daha geç kapatmamızı mı tercih ederdin?" dedi gülerek.

Gülerek başımı iki tarafa sallarken, "Hayır," dedim dürüstçe. "Önceden çalıştığım barda hafta içi beşten üçe, hafta sonu ise beşten dörde kadar çalışırdık da ondan şaşırdım."

"Vardiyalı mı?"

Hareketimi tekrarladım. "Hayır."

"Günde on/on bir saat mi çalıştırıyorlardı sizi? İyi de bu yasal çalışma süresinden fazla! Fazla mesai ücreti alıyor muydunuz?"

Bir kez daha tekrarladım. "Hayır."

"Patronunuz olacak şerefsiz resmen sizi köle gibi kullanıyormuş!" dedi sinirle. "Merak etme, Alya, eski işvereninin aksine ben adaletliyimdir. Burada çalışmanın karşılığını alacağına emin olabilirsin."

Söylediğinin ne anlama geldiğini idrak ettiğimde, "İşi aldığım anlamına mı geliyor bu?" diye sordum emin olmak için. Aynı anda hem şaşkın hem coşkulu hem de heyecanlıydım. "Olumsuz bir cevap verirsen kalbimin çok kırılacağını söylemeden geçemeyeceğim. Genç bir kızın saf ve temiz duygularıyla oynamış olacaksın yani," diye uyarıda bulunmayı da ihmal etmedim. "Gerisini senin vicdanına bırakıyorum..."

"Babamın vicdanına oynamak ha?" dedi Enes arkamdan gelerek. Elindeki boş tepsiyi bar tezgâhının üzerine bırakırken, "Akıllıca," diye ekledi.

"Genç kızların kalbini kırmak âdetim değildir," diye söze başladı Cihan Abi. "Seni gözlemledim ve gördüklerimden memnun kaldım. Çalışkansın, işten kaytarmıyorsun. Müşterilerle ilişkilerin de iyi. Ayrıca çalışırken bir yudum bile içmedin, bu da gözümden kaçmadı," diye sıraladı. "Tebrikler Alya, işe alındın."

"Teşekkürler Cihan Abi, seni pişman etmeyeceğim," diye söz verdim, minnettarlıkla.

Gülümseyerek, "Tebrikler, yüzümü kara çıkarmadın," diye kutladı beni Enes.

"Şu an o kadar mutluyum ki birine sarılasım var," diye ifade ettim duygularımı. "Herhangi birine."

Enes kollarını iki yana doğru açtı. "E, yabancıya gitmesin bari."

İkinci kez düşünmeden kollarının arasına attım kendimi ve kollarımı belinin etrafına doladım, o da omuzlarımın etrafına sardı.

Derken Giray yanımıza geldi. "Neler oluyor burada?" dedi bize bakarak.

Sevinçle, "Babam Alya'yı işe aldı," diye yanıtladı Enes. "Onu kutluyoruz."

"Hani bana? Hani bana?" dedi Giray. "Ben de sarılmak istiyorum!" Barın arka tarafından, ön tarafına geçerek kollarını benimle Enes'in etrafına sardı. "Tebrikler!"

Üçümüz sarılırken başımı kaldırıp baktığımda Sarp'ın barın diğer ucundan bize baktığını gördüm ve bakışları hiç de dostane değildi. Yanımıza gelip beni arkadaşlarının kollarının arasından çekip, kapı dışarı etmek ister gibi bir hali vardı.

Ama onu umursamadım. Keyfimi kaçırmasına izin vermeyecektim.


*


Not 2: Oy ve yorumlarınız için teşekkürler!

Not 3: Tenimdeki İmza dışında hangi kitaplarımı okudunuz, okuyorsunuz?

Ahali 1-2?

Ruhumdaki İmza?

Bende Son Durum: Servis Bekliyorum, Gözlerim Kapalı?

Not 4: Wattpad hesabımı yazardayazar ya da Instagram hesabımı @dem.irem takip ediyor musunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 47.1K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
132K 550 16
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
1.1M 53.9K 79
"Kendi odanda mı yatacaksın, benimle mi?" diye sordu. "Neden sordun ki? Hep seninle yatıyorum zaten." "Öyle de... Şimdi içki içtik ya, tedirgin olman...