İKRA

By ikrakaran

2.9M 135K 17.5K

On üçüncü bölüme kadar düzenlenmiştir. Diğer bölümler yavaş yavaş düzenlenip tekrar yayınlanacaktır. More

Tanıtım
1. Bölüm "Başlangıç"
2. Bölüm "İstanbul'un ayyaşı"
3. Bölüm "Üniversitede ilk gün"
4. Bölüm "Piknik"
5. Bölüm "Senden mi?"
7. Bölüm "Kızıl hoca"
8. Bölüm "Cambaz"
9.Bölüm "Düğümler"
10. Bölüm"Küçük Bir Sıyrık"
11. Bölüm "Doğum günü"
12. Bölüm "Kumdan Kale"
13. Bölüm "Belki de"
14. Bölüm " İkra'nın hayatına hoşgeldin"
15. Bölüm "Araba"
16. Bölüm " Aşığım "
17. Bölüm " Bembeyaz aşka dair söz"
18.Bölüm "Akif "
19. Bölüm "İmam nikahı"
20. Bölüm "Kaan'ın ilk sevgilisi"
21. Bölüm"Kokteyl "
22.Bölüm " Aşk kazandığı müddetçe "
23. Bölüm "Şerefsiz"
24.Bölüm "Birkaç kare fotoğraf"
Kötü duyuru
25. Bölüm "Teslim"
26.Bölüm "Kaybedilen doğrular"
27.Bölüm "Tutarsız"
İkra'nın instagram sayfası
28.Bölüm "Korku"
29.Bölüm" Başbaşa"
30. Bölüm " Sensizlikten "
Whatsapp Grubu Olmalı mı?
31.Bölüm"Zoru sevmek kolay derler"
HİKAYEYE TATİL GELDİ.
100K OLDUK BEEE ;)
32.Bölüm "Formalite"
33.Bölüm "Koçum"
34.Bölüm "Kelebeklerin Kanat Sesi"
35.Bölüm "Aşık Bir Adam"
36.Bölüm "Ağlayacaksan mutluluktan olsun"
37.Bölüm "Sevgi yetmiyor"
38.Bölüm "Vardaroğlu Şovları"
39.Bölüm "Alp'in sevgilisi varmış"
40.Bölüm "Ben sana kurban olurum hatun"
41.Bölüm "Düğün"
42.Bölüm "Sorgu Sual"
43.Bölüm "Ayırıyorlar bizi"
44.Bölüm "İkra Hanım"
45.Bölüm "Patron"
46.Bölüm "Görüş Günü"
47.Bölüm "Kes sesini!"
48.Bölüm "Teslimat"
49.Bölüm "Ayrıl da gel"
50.Bölüm "Asistan kızlar"
51.Bölüm "Kötüler Toplantısı"
52.Bölüm "Bahar hiç gelmeyecek"
53.Bölüm "Zor denklemler"
54.Bölüm "Dibe Vurun"
55. Bölümden -Kesit-
55.Bölüm "Silahsız"
Sezon Finali - 56.Bölüm "Sürpriz"
Bir Milyon Olan İkra Ailesine
Duyuru
2.Sezon - 57.Bölüm "Can Kırıkları"
58. Bölüm "Aşk"
59.Bölüm "Beyaz Hep En Güzel Renkti"
60.Bölüm "Acıyı Sevmek"
61. Bölüm "Nereden Biliyorsun"
62. Bölümden -Kesit-
62.Bölüm "Konuş Benimle"
Pek Önemli Duyuru
Final - 63. Bölüm "Susmak Kolay"

6. Bölüm "Sarhoş Kaan"

65.1K 2.7K 189
By ikrakaran

İlk komite haftası gelip çattığında kantin masalarında notlar ve dersler konuşuluyordu. Son gün not aramaya çıkanlar, kopya çekerken yakalananlar, kanka şunu bana bir anlatsana diye yalvaranlar... Herkes kendi derdindeydi.

Kantinde Şeyma'ya üniversitede bile kurtulamadığı matematik konularını anlatırken kıvırcık kırmızı saçlı, yırtık pantolonlu tatlı gülüşleri olan bir kız izin isteyip masamıza oturdu.

"Size kurduğumuz kulüp hakkında bilgi vermek istiyorum. Belki üye olmak istersiniz."

Şeyma dersten kaçma isteğiyle yanıp tutuştuğundan hemen "Tabii," diye atılıverdiğinde kız teşekkür edip kendini tanıtarak konuşmaya başladı.

"Adım Sezin. Birkaç arkadaşımla bir kulüp kurduk. Şimdi üye arıyoruz. O yüzden size kısa bir tanıtım geçmek istiyorum. Kulübün amacı vize ve final haftalarını kolaylaştırmak. Bunu şöyle yapmayı düşündük: kulübümüze üye olan arkadaşlarımız eksiği olduğu, kendini yetersiz hissettiği ve iyi olduğunu bildiği, ders verebileceği birer dersle kulübe kaydolacak. Haftada iki gün olan kulüp toplantılarının birinde sınavından korktuğu dersi arkadaşından dinleyip diğer gün kendi ders verecek. Böylece bir ağ oluşturmuş oluyoruz."

"Çok mantıklı," dememle Sezin gülümseyip devam etti.

"Herhangi bir problemde bana gelmeniz halinde elimden geleni yaparım. Bu konuda bir kaygınız olmasın. Hem dersleri halledeceğiz hem sosyalleşip insanlara yardım edeceğiz. Ne dersiniz? Kayıt olmak ister misiniz?"

Şeyma "Vay be!" deyip Sezin'i tebrik etti. "Fikir gerçekten güzel. Neden olmasın ki?"
Bana döndü ve "Kaydoluruz değil mi?" diye sordu. Ben cevap vermeden "Olduk gitti." deyip matematik notlarının üzerine vurdu. "Ben bu kulüp işini çok sevdim ya!"

Sezin kayıt için bilgilerimizi aldıktan sonra bir başka masaya geçerek mesaisine devam ettiğinde Şeyma'nın keyfi yerine gelmişti. Dersten çıkan Buket kantine girdiğinde Şeyma kulüp işini heyecanla ona da anlattı ama Buket ikna olmadı. "Hayatta en sevmediğim şey insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak." deyip konuyu kapattı.

Dersin başlamasına yakın kızlardan ayrılıp dersliğe gitmek üzere kantinden çıktım. Kaan'ın okula girdiğini gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Piknik hadisesinden sonra üç hafta geçmişti ve o okula hiç gelmemişti. Alp laf arasında şirkette işleri olduğunu söylemişti. Daha önce ne şirketleri olduğunu biliyordum ne de okuldan çok şirkette olduğunu. Pek de ilgilenmemiştim bu bilgilerle ama tevafuk eseri arabalar üzerinde çalıştıklarını öğrenmiştim. Akif internetteki haber sayfalarından bir haberi mesaj atmıştı. Yine o çok sevdiği lüks araçlardan biriyle ilgilidir diye açtığım haberde Vardaroğlu soyadına denk gelmiştim. O an bir şimşek çakmıştı gözümün önünde. "Ben Kaan, Kaan Vardaroğlu!"

Sınavı olmalıydı. Yoksa okula geleceği yoktu. Adımlarım iyice hızlanırken metalik grisi arabasını garaja park etmiş ve içinden çıkmıştı. Etraftaki birçok kızın dikkatini çekmeyi başarıyordu. Lüks arabasıyla geliyor, güneş gözlükleriyle havalı havalı arabasından iniyordu. Haksızlık etmemek için söylemeliydim ki havalı olmak adına pek bir gayreti yoktu. Kızlara bakmıyor, güneş gözlüklerini pek gözünde tutmuyordu. Öyle elleri cebinde havalı havalı da yürümüyordu. Ama herkesin dikkatini çekiyordu işte.

"İkra!"

Duymamış gibi yapmayı aklımdan geçiriyordum ki koşar adımlarla yanıma gelip hızlı yürüme tempoma ayak uydurmaya çalıştı.

"Günaydın yok mu?" diye sorduğunda "Günaydın." dedim kuru bir sesle. Nedensiz bir öfke besliyordum şu an ona. Tabiri yerindeyse kök söktüresim vardı.

"Sınava geldim." demesiyle "Yoksa niye gelesin zaten." diye dudaklarımı açmadan konuştum. "Ne dedin?" diyerek önüme geçip durdurduğunda omuz silktim. "Bir şey demedim."

"Senin benimle problemin ne?"

Gözlerimin içine bakarak ciddi bir soru sormuştu. Gözlerimi etrafta dolaştırırken "Bir problemim yok." dedim.

Sadece üç haftadır okula gelmedin ve herkes sana hayran!

"Açık açık söylesene." deyip kaşlarını çattığında yanımızdan geçen kız grubu bizi izleyip dinlemeye çalıştığını belli ediyordu. Sirk mi işletiyoruz biz burada demek istedim ama derin bir nefes alıp susmayı başardım.

"Derse geç kalacağım."

Yanından geçip okula girdim. Dersliğe girip yerime oturduğumda neden böyle davrandığım hakkında fikir yürütmeye çalıştım. Neden üç haftadır okulda yok diye öfkelenip ona kötü davranıyordum ki? Neden?

Birkaç gün kendimle küs gibiydim. Kendime sorduğum soruların cevabını veremedikçe kendime kızdım. Biraz okuldan uzaklaştı diye niye ona kök söktüresim geliyordu? Şirketleri olduğunu ve şirkette çalıştığını duyunca niye bir şeyler daha zorlaşırmış, imkansızlaşırmış gibi gelmişti?

Üç gün sonra bunun cevabını kendime vereceğimden habersiz Şeyma'yla kulüp toplantısının yapıldığı sınıfa girdik. Sezin ve birkaç arkadaşı ellerindeki listeleri okuyorlardı.
"Hoş geldiniz kızlar." diyen Sezin'i selamlayıp arkadaki sıraya oturduk.

"Şeyma, Ekin sana yardım edecek. Sen de Hüseyin'e... Tamam mı?"

Biri ön diğeri yan sıramızdaki iki kişi Şeyma'ya baş selamı vererek kendilerini gösterdiler. Yan sıramızdaki Ekin'in merhabasına Şeyma karşılık verdi.

"İkra, sen Selim'le eşleştin. Sen ona, o sana...
Sorun var mı?"

Selim en ön sıradan elini kaldırdığında keşke bir kız arkadaşımla eşleşseydim diye düşündüm ama olan olmuş deyip Selim'e selam verdim.

"Diğerlerini zaten açıkladık. Toplantı günlerimiz pazartesi ve perşembe. Hangi gün ders alıp hangi gün ders vereceğiniz telefonlarınıza attığımız listede yazıyor. Bakıp bugünkü derse başlayabiliriz."

On dakika sonra Şeyma Ekin'in sırasına geçmişti. Selim de yanıma gelip anlamadığı konunun dokümanlarını açmıştı.

"Seninle eşlendiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum." dediğinde çantamdan kalemimi çıkarıyordum. Niye böyle bir girizgah döşemişti ki diye düşünürken "Kantinde arkadaşına çok güzel anlatıyordun." demesiyle ne dediğini anlayıp teşekkür ettim. "Başlayalım mı artık?

Mahçup bir gülümseme eşliğinde saçlarını karıştırdı. "Olur."

"Bölümlerimiz farklı ama üniversite sınavından dolayı konuyu az çok biliyorum. Anlamadığın yerde durdurup sorarsın."

Boş A4 kağıdına organiklerin tanımını yazmıştım ki Sezin geldi. "Bölüyorum kusura bakmayın."

"Yeni başladık zaten." dememle başını salladı. Halıya çay döken misafir gibi bakıyordu. "Ya bir karışıklık olmuş eşleşmelerde. Selim sen Merve ile eşlenmiştin."

Selim telefonunu kurcalarken Şeyma dikkatini bizim masaya vermişti. Listeyi gösteren Selim "Hayır bak burada öyle yazmıyor," dedi. Sezin dudaklarını ısırıp "Benim hatam," dedi ve arkasını dönüp Kaan'ı gösterdi. "Kaan ile İkra eşleşmişti. Ben listeye yanlış geçirmişim."

Kaan yaramaz gülüşünü saklamak istercesine başını eğdiğinde Şeyma gibi kaşlarımı çattım. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum sanki! Besbelli Selim de anlamıştı ki karşı çıkmaya çalışıyordu.

"Öyle şey mi olur? Bu nereden çıktı?"

Sezin mahçup tavrına devam edip "Kusura bakma," dediğinde Selim masadaki eşyalarını toplayıp Kaan'ın omzuna omzunu vurarak Merve'nin yanına geçti. Sezin de yerine gittiğinde Şeyma'nın soru soran gözlerini cevapsız bırakıp derin bir nefes çektim ciğerlerime sakinleşmek adına. Yanıma oturmuş halinden gayet memnun gülen Kaan'a sinirli bir bakış atıp Selim için yazdığım A4 kağıdının arkasını çevirdim.

"İşletme bölümünde organik kimya gördüğünüzü bilmiyordum," dedim. Kaan "Görmüyoruz zaten. Ben hobi olarak ilgileniyorum," diyerek ukala bakışlarından birini attığında "Ne güzel," diye fısıldadım.

Bir saat kadar kapana sıkışmış gibi can çekişir vaziyette ders çalıştıktan sonra kalemi masaya vurup kağıdı da Kaan'ın önüne sürdüm. "Ne oldu?" derken başını eline dayamış bana bakıyordu. Diğerlerinin ders çalıştığını göz ardı edemeyip fısıldayarak "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye ciddi bir soru sorduğumu anlamasına yardımcı olmak adına gözlerimi kıstım.

"Ders dinlemeye çalışıyorum."

Kaan'dan sorumun cevabını almak imkânsızdı. Ne isterse onu söylüyordu. Çantamı toplayıp Şeyma'ya eve gideceğimi haber verdim ve sınıftan çıktım.
Çıkışa doğru hızlı adımlarla yürürken sinirden kıpkırmızı olmuştum. Neden benimle uğraşıyordu? Neden ben bu durumdan içimde bir yerlerde memnun olduğumu hissediyordum? Sorun işte buydu! Ben ona değil, kendime kızıyordum. Benimle uğraşmasından etkileniyor, ama onun benimle sadece öylesine uğraştığını bildiğimden kendimi azarlıyordum. Olmayacak hayallere kapılmaktan ödüm kopuyordu. Yarın onun için acı çekecek olsam bunun suçlusu kim olacak?!

Arabayla gelmediğimden otobüs durağına yürüdüm. Hava biraz serinlemişti. Ceketimin önünü kapatıp durağa oturdum. Otobüs on dakikaya gelecekti. Anneme mesaj attıktan sonra telefonu çantama koyuyordum ki durağın önüne gelip duran arabayı gördüm. Kaan...
Benim tarafımda kalan cam aşağı indiğinde "Eve bırakmamı ister misin?" diye sordu.
"Hayır," deyip kollarımı önümde bağladım.
"Emin misin?" sorusuna başımı salladım.

Gülümserken başını diğer tarafa çevirmişti. Bir şeyler de söylemişti ama duyamamıştım. "İyi akşamlar." dedikten sonra camı kapattı ve gaza basıp uzaklaştı.

Eve vardığımda annemin günümün nasıl geçtiğini dair olan soruların yarısını gelişigüzel cevaplayıp yarısını duymazdan geldim. Yol boyunca kendimle kavga etmekten bitap düşmüştüm. Kendimi yatağa atıp yorganı kafama kadar çekmek ve uzun süre kafamı dışarı çıkarmamayı planlıyorken annem zorla masaya oturtmuş önüme de bir tabak dolusu yemek koymuştu. Koymuştu koymasına ama yemek yiyecek tadım yoktu. Çatalımla köfteleri bir oraya bir buraya yuvarlarken annem "Ne oldu sana?" diye soruverdi. "Bir şey olmadı," demem inandırıcı gelmemişti.

"Şu dün bahsettiğin ders çalışma şeysinde mi bir şey oldu ha kızım?"

Hah işte annecim, tam isabet! Ne olduysa bugün orada oldu. Kendi içimi deştim, beynimi kemirdim. Duygularımla yüzleşip onlarla en keskininden bir hançer yaptım. Hançeri de cebimde hazır tutmaya karar verdim. Eğer olur da kalbim ile aklım savaşacak olursa hançeri kalbime saplayıp bitireceğim savaşı. Başka türlü olmaz çünkü. Olmaz.

"Olmuş olmuş, bir şeyler olmuş. O çocuk mu yoksa?"

Hangi çocuk dercesine baktığımda "Hani piknikteki çocuk," diyerek gözlerini masada gezdirdi. "Neydi adı?"

"Kaan," dememle gözlerini gözlerime dikti. Ben bu bakışları biliyordum. On bir yaşında okulda kavga ettiğimi bir türlü söylemediğimde ben anlamadan her şeyi ağzımdan alıverdiği anki bakışlardı bunlar. "Yakalandın İkra," dedim kendime. "İşte şimdi çok fena yakalandın."

"Kaan'la mı ilgili bu halin?"

Sorusunu sorarken avını izleyen avcı gibi dikkat kesilmiş, her hareketimi değerlendirip anlamlandırdığı izlenimini vermişti. Ne yapsam daha da yakalanacaktım.

"Evet," deyip teslim olduğumda sandalyesine yaslanıp kollarını göğsünün altında bağladı. Şimdi avcıdan çok avcının avını sunduğu kraliçe gibiydi. Buğulu gözleri beyaz bir sayfa gibiydi, hiçbir şey okunmuyordu. Teslim olmuştum olmasına ama suçum neydi de anlatacaktım? Öngörülerimi anlatıp kendimle kavga ettiğimi söyleyecek değildim ya.

"Yorgunum. Uyuyacağım."

Masadan apar topar kalktığımda "Canını sıkma kızım. Her şey geçer gider," dedi. Belli belirsiz başımı sallayıp mutfaktan çıktım. Odama geçer geçmez kapıyı kapatıp yatağıma oturdum. Sırtımı duvara yaslayıp karanlık odanın içinde küçük bir karartıyken görünmez olmanın verdiği rahatlıkla fısıldadım.

"İnşallah geçer anne. Ben çok korkuyorum geçmemesinden, kursağımda kalmasından ve de boğulmaktan."

KAAN'DAN

Valeye anahtarı atarak tutmasını beklemeden magazincilerin üzerime üşüşmelerini de es geçerek kapıdaki adamların selamını alıp içeri girdim. Müzik seslerinin yankılandığı barda dip dibe dans edenlerin oluşturduğu nahoş tabloya dahil olmanın verdiği memnuniyetsizlikle her zamanki yerimize yürürken önüme çıkan birkaç eski tanıdığı görmezden geldim. Kendimi Alp'in yanına attığımda üniformasının içinde benim gibi buradan sıkılmış olan garsona "Her zamankinden," dedim. Bara giden garsonun arkasından seslendim. "Sert olsun!"

"Hayırdır abicim? Sert falan... Ne oluyor? Kırk dokuzda mıydın?"

"Bir şey olduğu yok," deyip etrafa göz gezdirdim. Manzara hep aynıydı. Önümüzde dans eden kızlara yüzümü buruşturmamak için Alp'e döndüm. "Bu aralar böyle."

"Birkaç kız seni sordu," derken boşalttığı bardağı masaya koydu. "Salla," deyip garsonun getirdiği içkiyi kafama diktim. Garson uzaklaşmadan "Bir tane daha," demiştim bile.

"Ne oluyor lan sana? Yine sizinkilerle papaz olmak mı derdin?"

Sorusunu duymazdan gelmeyi tercih edip içkimin yenilenmesini bekledim. İki bardaktan sonra şişeyi getirttim. Siyah uzun şişeyi masadan almıştım ki elimden çekip almasıyla kaşlarımı çattığımdan emindim. "Bak bugün bir garipsin sen. Garip görünüyorsun lan."

"Nasıl görünüyormuşum?" diyerek şişeye uzandığımda şişeyi kaçırıp "Bok gibi," dedi. "Ve sebebini anlatmadan bu şişeyi nah görürsün."

"O şişeyi boşver," deyip elimi kaldırarak garsona seslendim. "Bir şişe daha!"
Alp'in anlat demesiyle kurulu bir oyuncak gibi ötebileceğim bir mevzu değildi.

"Oğlum ne oluyor lan sana?!" diyerek pes etti, şişeyi önüme koydu.

"Kendi dalgana bak," deyip bardağımı doldurdum. Bardağın dibini görmek üzereyken elini omzuma koydu. "Bugün dalgam sensin kardeşim."

"Defol Alp," deyip şişenin dibini buluncaya kadar içtim. Yeni şişeye geçecektim ki durdum, etrafıma baktım. Hayır, henüz sarhoş olmamıştım. Hâlâ istediğim kıvama gelememiştim. Yarım şişe sonunda başım dönmeye başladığında gülerek şişeyi masanın öbür tarafına ittim. Artık ona ihtiyacım yoktu.

"Annem yine çok kızacak," deyip Alp'in bulanık suratına baktım. Gözlerini pek seçemiyordum ama idare edebiliyor, aval aval bakmasına aldırmıyordum.
"Bu halimi görse o da hiç hoşnut olmaz biliyor musun?"

Konuşmaya başladığımda içimdeki arap saçına dönmüş ilmeğin ucunu tuttuğumu biliyordum. Konuştukça o koca düğümü çözecektim. Kalbime dolanan iplerden kurtulacak eskisi gibi hür olacaktım.

"Kim?"

"O işte. Beni böyle görse hiç şansım kalmaz."

"Oğlum ne diyorsun sen? Kimden bahsediyorsun?"

"Sus lan bi! Bir şey anlatmaya çalışıyorum şurada."

Gözlerimi kısıp Alp'in suratını netleştirmeye çalıştım. Olmadı, boşverdim. "Sarhoş oldum lan ben!" diye bağırmamla Alp'in koca kahkahasını duyup yüzümü buruşturdum. "Ne gülüyorsun?!"

"O kadar içersen sarhoş olursun tabii."

"Hayır hayır," deyip dilimi damağıma yapıştırıp şaklattım. Kapanmak üzere olan gözlerimi zor tutarken kulağıma dolan gürültüye aldırış etmedim. "Öyle değil lan! Böyle içmeden de olunan sarhoşluk var ya. O işte!"

Alp yüzümü ellerinin arasına alarak gözlerime dik dik baktı. "Yok artık!" diyerek beni sarstı. "Aşık mı oldun lan sen?"

"Aşık olmadım!" dememle "Hadi lan!" deyip kafamı bıraktı. "Basbayağı aşık olmuşsun sen!"

"Hayır hayır aşık olmadım," derken parmağım havada garip şekiller çiziyordu. "Ben İkra'ya aşık oldum!"

"Ne dedin?!" derken öyle bağırmıştı ki geri çekilip "Bağırma lan!" diye hastane koridorlarında sus işareti yapan suratsız hemşireyi taklit ettim. Koltuğa tutunarak ayağa kalktım. Dengede kalmakta zorlandığımda Alp'in omzunu tutarak diğer elimdeki bardağı havaya kaldırdım. Parmağımı dudağımdan çekip "Ya da bağır lan!" diye boğazımı yırttım. "Bağır anasını satayım! Dur ben bağıracağım! Ben Kaan Vardaroğlu! Ben o kıza aşık oldum!"

Koltuğa geri düştüğümde bardağı Alp'in eline tutuşturdum. Bardağı masaya bırakıp garsona bir şeyler söyleyip bana döndüğünde başımı tutuyordum. Tutarsam belki etraf dönmeyi bırakır diye...

"Demek sen İkra'ya aşık oldun ha!"

Başımı sallamamla koca bir kahkaha patlattı yine.

"Ne yapacağım oğlum ben? Bok gibiyim."

"Yapacak tek bir şey var," deyip elini dizime vurdu. "Ne?" diye sorarken kısık gözlerimi açmaya çalıştım. Göz kapaklarım ağır geliyordu. "Ne yapacağım?"

"Onu kendine aşık edeceksin."

"Olur mu dersin?" derken sesim pek ümitsiz çıkmıştı. Gözlerim de yarı kapalıydı. "Benim gibi birini sevebilir mi?"

Biraz düşünüp "Hayır," dedi. Başımı önüme eğip "Ne güzel," diyerek tamamen ümidimi kesmiş ve gözlerimi karanlığa gömmüştüm ki "Senin gibi birine aşık olamaz belki ama istediği gibi biri olursan neden olmasın?" demesiyle gözlerimi açabildiğim kadar açtım.

"Onun istediği gibi biri mi?"

Başını sallayıp "Yani annenin istediği gibi," dedi. "O zaman sana kesin aşık olur."

"Tamam," deyip şişeye uzandığımda elime vurdu. "Ne?"

"Ne ne? İçmeyeceksin lan! O kızı istiyorsan içmeyeceksin. Ha tabii yine sen bilirsin abicim, çok istemiyorum dersen al şişeyi."

Elime tutuşturduğu şişeyi masaya koydum. "İçmeyeceğim lan! Ben de Kaan'sam İkra'yı kendime aşık edeceğim!"

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 85.2K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

839K 40.9K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
352K 13.3K 55
Oysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl d...
1.1M 54.1K 55
The Wattys 2016 - Gizli Cevherler Kazananı Wattpad'de "AŞK İŞİ" adında yazılan ilk eserdir. Not : Hikaye 2016 yılında yazılmaya başlandığı için birka...