Ilunga

By imwhitedevill

9.2K 1.1K 945

[vmin] "Tek eksik olan inanmaktı, sen tereddüt etmeden inandın bana, ve her şey tamamlandı." •|21.04.20|' •|... More

Prologue: Ilunga
1- sen kimsin, adın ne?
2- ben şeytanım, ben kötüyüm.
4- yardımına ihtiyacım var.
5- burada değil.
6- değilim.
7- garip değil mi?
8- yanına geleceğim.
9- meleğe sarılmak.
10- sensiz devam edemem.
11- istemiyorum.
12- öpseydim
13- öğretemez misin Jimin?
14- bizi düşünme
15- konumunu at.
16- özlediğim içindi,
17
18- beni sevemezsin
19- sevseydim nasıl olurdu?
20- kül olurdu tüm bedenim
21- daha fazla yalan yok
22- sevgimden şüphe duyma.
23(FİNAL) 'Son Kez'

3- bizden nefret etme.

411 61 33
By imwhitedevill

"Tamam." dedi, sanki gözlerimden ruhuma bakıyormuş gibi bakarken. Bu cevabı beklemiyordum, en azından bu kadar çabuk. Kendimi sinirlenip tartışma yaratmaya kodlamış gibiydim, verdiği cevap duraksamama sebep olmuştu. Guleum'la birbirimize bakıp durmuştuk.

"Bu dediğim sadece bir kaç dakikalığına kafa dinlemek içindi, kabul etmiyorum." parka ışık veren iki sokak lambasının birinin altında oturmamız, yüzünü daha net görmeme olanak sağlıyordu. Dikkatle Guleum'u izliyordu, Guleum'a baktığımda ise kaş göz yapmayı aniden bitirmişti.

Ne kadar istemesem ve 'vurdumduymaz' gibi olsam bile iki insanın, bu kadarına yardım ettikten sonra parkta kalmasına izin veremezdim. Bu yüzden aklımda tasarladığım planı uygulamaya koymuştum.

Guleum'u biraz Taehyung'dan uzaklaştırmıştım, bu onun gerilmesine sebep olduğunda kesinlikle planımı uygulama kararını vermiştim. Eğer Guleum'u kolundan sürükleye sürükleye evime götüreceğimi, parkta kalmasına asla izin vermeyeceğimi söylersem tanımadığı birine güvenmeyeceğinden peşimizden mutlaka gelecekti. Böylelikle yola gelmiş olacaktı.

Bu yüzden Guleum'u kolundan tutup ilerletmeye başladığımda ona fısıldamıştım, "Sadece ayak uydur, işe yarayacak." dediğimde zorluk çıkarmadan ilerlemeye başlamıştı. Taehyung'un sinirlendiğini görebiliyordum rahatlıkla. Dişlerini sıkmaktan belirgin çenesi daha da belirginleşmişti, çenesi tamamen gerilmişti.

"Ne sikim halt ediyorsun, kardeşime dokunma." dedi, Guleum bir şeyler biliyormuş gibi gözlerini bana diktiğimde ben Taehyung'un dediğini umursamamıştım. Eninde sonunda peşimizden geleceğini düşünüyordum.

Guleum o sırada kolunu benden kurtarmaya çalıştığında rol yaptığını sanmıştım, keşke bana söyleseydi. "Sana kardeşimin üzerinden ellerini çekmeni söyledim." sesi boş parkta yankılandığında korktuğumu hissetmiştim. Fakat geri dönmeye de niyetim yok gibiydi. Bunun bedelini suratımın ortasına yediğim bir yumrukla ödedikten sonra hayatımda böyle bir şeyle karşılaşmadığımdan yarı baygındım ve beni mecburen evime götürmüş, patlamış dudağıma pansuman yapmak zorunda kalmışlardı.

Bir nevi hedefime ulaşmıştım, ehehe.

Guleum pamuğu dudağıma değdirirken özürler dileyip duruyordu, özür dilemesi gerekenin kim olduğundan pek emin değildim. Taehyung sinirle evden hava almak amacıyla çıktığında Guleum pamuğu kenara bırakıp konuşmaya başlamıştı. "Onun adına özür dilemeyeceğim artık, sadece buna dahil olduğun için özür dilerim. Bak bunu anlatmak benim için çok zor, ama anlaman gerekiyor. Bak,onun en yakını gördüğü, her şeyini anlattığı çocuk bana.. bana dokunmaya kalktı. Buna izin vermesem bile abim çok korktu, bu yüzden sen kolumdan tutup götürmeye kalkınca aklına o gelmiş olmalı. Senden onu anlamanı bekleyemem ama bekliyorum işte. Özür dilerim." dedi. Bir şeyleri bana anlatmaktan yorulmuş olmalıydı.

"Bekleyebilirsin, beklemelisin. Onu anlıyorum, hak ettim zaten." dedim. Elim elmacık kemiğimin üzerindeki yaraya gitmiş, oradaki pürüzde gezindiğinde midem bulanmış ve yüzümü buruşturmuştum. Yüzüm yanıyor, midem bulanıyor ve başım ağrıyordu. Kaldıramıyordum ama vaz da geçemezdim, buradan dönemezdim. Dışarıda yağmur yağıyordu ve Taehyung denen aptal dışarıdaydı, çok sürmeden gelmeliydi.

Kapı çaldığında Taehyung'un geldiğini düşünüp rahatlamıştım, bir kaç saat önce tanıdığım birini bu kadar düşünmem aptalcaydı, birine bu kadar güvenmek aptallıktı.

Guleum eski püskü koltuktan kalktığında ağırlık azalmıştı. Koridorda yürüyorken arkasından onu izliyordum, sarı ışık altında saçları açık renk gözüküyordu normalinin aksine. Adımları durup kapının önüne geldiğinde beklemeden kapıyı açmıştı. Kapının ardında duran bedeni göremiyordum. Fakat Guleum'un ani değişimi o kişinin Taehyung olmadığını düşünmeme neden oluyordu.

"Jimin, onunla konuşabilir miyim?" duyduğum sesle bir rahatlama çökmüştü üzerime. Guleum bana dönüp onay istediğinde kafamla onaylamıştım. Guleum da kenara çekilip içeri geçmesi için Yoongi'ye izin vermişti.

Yoongi üzerindeki montu asıp sorgulayan bakışlarla bana ilerlediğinde aynı zamanda yüzümü inceliyordu. Yüzümdeki yarayı gördüğünde adımları hızlanmış, yanımda yerini almış ve elini yaramda gezdirmişti. "Bu halin ne, kapıda bana öldürecekmiş gibi bakan ve içerideki bu kız kim, neler oluyor Jimin, bir açıklama bekliyorum." dedi endişe barındıran sesiyle.

Şimdi tüm olanları anlatmak istemiyordum, Guleum belli etmemeye çalışsa bile bizi dinliyordu, duydukkarı kötü hissettirecekti ona. "Dışarıda sana 'öldürecekmiş' gibi bakan Taehyung, mutfaktaki de Guleum, kardeşler. Bugün sen gittikten sonra son kez gitmeye karar verdim ve orada karşılaştık. Yardım etmem gerekiyor gibi hissettim ve olaylar bir şekilde gelişti." cümlem bittiğinden kulağına eğilip bitirmediğim konuşmamın son cümlesini fısıltıyla dile getirdim. "Detayları sonra anlatacağım ve bu gece burada olmaman gerekiyor, rahatsız hissetmelerini istemiyorum. Beni anlıyorsun değil mi?" Yoongi dudaklarını birbirine bastırırken gözlerini de kapatırken onayladığını belirtiyordu. Elini dizime koyduğunda iyi bir şey yaptığıma artık emindim.

"Ben sonra uğrarım, iyi akşamlar." dedi sakinlikle. Gözlerimle ona minnettar olduğumu göstermeye çalışıyordum. Arkasını dönüp giderken sağ elini kaldırıp iki yana salladığında derin bir nefes çekmiştim içime. Kapının açılma sesini duyduktan hemen sonra Taehyung'un ıslanmış bedeni görüş alanıma girmişti. Kapıda karşılaşmışlardı, Taehyung'un sinirli tavırlarını buna bağlıyordum.

Guleum'un yanına giderken göz ucuyla bana baktığında ona bakmıyormuş gibi davrandım. Yaptığım hareketlere anlam vermek benim için bile oldukça güçtü.

Taehyung gözlerini üzerimden çektiğinde Guleum'un yanına çoktan gitmişti. Kollarını kardeşine dolayıp alnına ufak bir öpücük bıraktığında bir kardeşimin olmayışı burnumu sızlatmıştı. Kardeşine sarılmak sanki ona güç veriyor, yaşama sebebi sunuyordu. Peki bana bu sebebi sunacak şey neydi? O halde ben ne için yaşıyordum hala? Kafam karmakarışıktı, ne düşüneceğimi bilmiyordum, kalbimle mi yoksa beynimle mi hareket etmeliydim bilmiyordum. Derin düşüncelerimle boğuşurken farkında olmadan onları seyretmeye devam ediyordum. Guleum da kollarını abisinin beline sarmıştı. Sıkı sıkıya sarılıyorlardı birbirlerine, güven verircesine..

Sonra Guleum kollarını Taehyung'dan ayırıp bana doğru yürümeye başladığında ellerim terlemeye başlamıştı, tüm vücudumun gerildiğini hissedebiliyordum. Gözlerim adımlarını takip ediyordu, sonra durdu. Tam önümde. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım, sevecenlikle bana baktığında zorla da olsa gülümsemiştim ona. Ben bu sahte tebessümümü devam ettirirken kollarıla boynumu sardı, ne yapacağımı bilemedim. Taehyung bizi izliyordu ve ona sarılırsam tekrar bir yumruk yiyeceğimden korkuyordum. Fakat o şaşkınlığıma şaşkınlık katacak bir şey yaptı, sarılmam için onay verdi. Neyin içine düşmüştüm ben böyle, anlam veremiyordum. Artık beynim bir şeyler düşünmeyi reddediyordu. Bende sarılışına karşılık verdiğimde kulağıma fısıldadı, "Lütfen bizden nefret etme." dediğini anlamamıştım. Bu da ne demek oluyordu, neden onlardan nefret edeceğimi düşünmüştü ki. Ona bunun anlamını hiçbir zaman sormamıştım.

Pişman olacağım bir şey daha eklenmişti listeye.

Bedeni benden uzaklaştığında gözlerinin dolu olduğunu görmüş, sormaya yeltenmiştim ama buna izin vermemişti. "Bugün biraz yoruldum, dinlenmek istiyorum." bu söylediği soru sorma , cevaplamayacağım' demenin kibar haliydi. Başımı sallayıp ayağı kalktım. Koca evde yalnız başıma yaşadığımdan boş bir sürü oda vardı.

"Aynı odada mı kalmak istersiniz farklı odalarda mı?" aslında sorunun saçmalığının farkındaydım, yine de sormak istemiştim. Guleum, Taehyung'a baktığında karar vermişti, ben olsam tek kalmak istemezdim, gerçi Taehyung da yabancı bir evde yalnız başına yatırmazdı. "Aynı oda da." dedi Taehyung, Guleum'a bırakmadan. Tahmin ettiğim gibi..

Guleum'la birlikte yukarı çıktığımızda Taehyung'un gözleri üzerimizden hiç eksilmiyordu, her an dayak yiyecekmişim gibi diken üstündeydim.

İkisine vermeyi planladığım odanın önüne geldiğimizde Guleum'un önden odaya geçmesine izin vermiştim. Arkasından onu izlerken tepkisini ölçmeye çalışıyordum. Beğenmişe benziyordu, bana döndüğünde buna tamamen emin olmuştum. "Bu sadece bir misafir odası mı? Eminim bizim ev bu kadar büyük değildir." yaşam şartlarımızın eşit olmadığını anlayabilmiştim bu cümleden. "Neyse sen dinlen, abin birazdan gelecektir." sesimin şefkat dolu çıkmasına özen göstermiştim, neticede daha on beş yaşında ufak bir kız çocuğundan bahsediyorduk. Sevgi ve ilgiye ihtiyacı vardı, tıpkı diğer herkes gibi. Saçını içtenlikle okşayıp "İyi geceler ufaklık." diyerek odadan çıkmıştım.

Merdivenlere yönelip beni aşağıda beklediğini tahmin ettiğim Taehyung'un yanına gittim.

Son basamağı da bitirdiğimde tekli koltukta alnını, birleştirdiği ellerine yaslayarak beni bekleyen Taehyung ile karşılaşmıştım. Benim orada olduğumun farkında olsa bile hareket etmemiş, öylece beklemeye devam etmişti. Ben ise ürkek adımlarla ona yaklaşmış, hemen yanındaki ikili koltukta yerimi almıştım.

"Taehyung," demiştim titreyen sesimle, amacım soru sormaktı. Guleum gibi kestirip atmasından korkuyordum, cevaplanmayı bekleyen bir sürü sorunun zihnimi daha fazla meşgul etmesini istemiyordum. Kafasını kaldırıp, birbirinden ayırdığı ellerini koltuğun iki yanına sabitlediğinde yorgun bakışları karşılamıştı gözlerimi. "Sor, sor hadi. Kafanın içindeki sesler buraya kadar geliyor. Sor ve bitsin gitsin, çünkü biliyor musun ben de yoruldum." sesi de en az bakışları kadar yorgun çıkıyordu. Bunun sırası olmadığını biliyordum ama yapamazdım, o da söylemişti işte bu kadar sesle birlikte uyuyamazdım.

Terleyen ellerimi dizime sildiğimde derince aldığım nefesi daha fazla içimde tutmadan bırakmıştım. Gözlerini üzerimden çekip halıya sabitlediğinde daha rahat hissediyordum, bakışları beni geriyordu, buna emindim. O halıyı, bende onu izlerken artık içimde tutamayacağımı anladığımda sormuştum, "S-sen, sen birini mi öldürdün, o kanlar öldürdüğün kişiye mi aitti?" buna cevap vermeyeceğini biliyordum, öldürse bile doğruyu söylemeyeceğinden emindim, kim bir kaç saat önce tanıdığı birine katil olduğunu söylerdi ki?

"Hayır, kimseyi öldürmedim." söylediği cümleden sonra gözleri doldu, titreyen nefesini sessizce verdi. Ama cümlesini istediğim şekilde bitirmedi, hiçbir şey anlatmadı, anlatmasını beklemem aptallık değil miydi zaten? "Katil olabilecek kadar cesur değilim henüz." dolu gözlerini gizlemek için ellerini yüzüne çıkardı, sonra kendine gelip son kez burnunu çekti, ellerini indirip sessizce halıyı izledi, benim gibi.

Artık hava aydınlanmaya başlıyordu, Taehyung koltukta uyuya kalmıştı ve benim gözüme uyku girmemiş, bir günde nasıl bu kadar şey yaşadığımı sorguluyordum.

Hayat çok farklıydı, beklemediğin zamanda beklenmedik olaylarla tüm hayatını değiştirmeye yelteniyordu. Kendi kendine kararlar verip bunu uyguluyordu ve sonucunun iyi ya da kötü olmasını umursamıyordu.

Tıpkı şu an ki gibi..

Taehyung, üzerine örttüğüm ince örtüyü elleriyle iterek yere attığında onu uyandırmadan yerden almaya çalışmıştım, almıştım da. Tekrar üstünü örttüğümde sanki ağır çekimdeymiş gibi hissetmekten alıkoyamamıştım kendimi. Yüzünü incelerken o sinirli halinden eser olmadığını görebiliyordum, masum bir çocuktu sadece. Yalnız ve masum.

Masum.

Sol elimi yumuşak siyah saçlara daldırdığımda ne yaptığımın farkında bile değildim, hareketlerimi kontrol edemiyordum. Elim dakikalarca siyah saçları okşadı, sonunda Taehyung'un yerinde kıpırdanmasıyla ne yaptığımın farkına vararak elimi çekmiş, kollarımı göğsümde bağlayarak başımı geriye yaslamıştım. Beni uyanık görmesi yanlış anlamasına sebep olacaktı, gözlerimi kapayıp uyanık olduğumu anlamaması için Tanrı'ya dua etmiştim.

Uyandığında hala kafası koluna yaslı yatıyordu, yaklaşık on dakika öylece tavanı izlemiş olmalıydı. Kıpırdamadan hareketlerini, yaptıklarını dinledim, merak ediyordum. Eliyle saçlarını düzelttikten sonra dikleştirdi bedenini. Üzerine örttüğüm ince örtüyü alarak omuzlarıma kadar örtmüştü bedenimi. "Bu işe hiç kalkışmamalıydık." dedi mırıldanarak. Saçlarıma dokunduktan sonra koltuktan kalkmış ve üst kata, kardeşinin odasına girmişti.

Kapının kapanma sesini duyduğumda gözlerimi aralayıp söylediği son cümleyi düşünmüştüm. Taehyung ve Guleum odadan çıkana kadar düşünmüş, sonunda ise ikisinin de içinde oldukları bu durumu hatırlamış ve taşları yerine oturtmuştum. Her şey anlam kazanmıştı.

Kazanmıştı?

Merdivenden gelen adım sesleriyle örtüyü koltuğun kenarına bırakıp ayağı kalkmıştım. Ellerinde gördüğüm çanta yüzümün düşmesine sebep olmuştu, dün gece gidecek yer bulamayan bugün de bulamazdı, biliyordum. "Bizi evinde ağırladığın için teşekkür ederiz Jimin-ssi." demişti kapının önüne geldiklerinde.

Gitmelerini istememiştim, en azından onlara kahvaltı hazırlayabilirdim. Paraları yoktu ve kalacak bir yerleri de yoktu, yine sokakta kalmaya kalkışacaklardı, Guleum daha çok küçüktü, bunları hak etmiyordu. Hızlı adımlarla kapının dışına çıkmaya yeltenen Taehyung'un kolunu tuttum. "Beraber kahvaltı yapabiliriz, kaçar gibi gitmenize gerek yok." ikna etmeye çabaladığımı belli eden bir sesle söylemiştim bu cümleyi.

"Kaçar gibi gitmiyoruz, ayrıca eğer bizi takip etmişlerse ya da bir şekilde burada olduğumuzu biliyorlarsa senin de başın derde girer. Tanıyalı bir gün daha olmayan birileri yüzünden ölmek mi istiyorsun?" tonlamaları beni korkutmuştu. Ama daha çok korkutan başka bir şey vardı, onların ölme ihtimali mi vardı yani?

"Sizi öldürecekler mi?" az öncekine göre bu sefer korku doluydu sesim. Ne kadar süredir tanıdığım önemli değildi, bir şekilde yardım etmem gerekiyordu. Buraya kadar gelmişken göz yumamazdım. Kolyemi avucumun içine aldım, annem her zaman yardımsever olmanın önemini anlatırdı bana, şu ana kadar anlamamıştım, görmezden gelmenin mantıklılığını savunurdum. Ama birini yüzüstü bırakmanın ağırlığı ele geçirmişti her hücremi.

"Lütfen, mutfağa geçin. Taehyung, lütfen." dediğimde gözlerindeki mahcubiyeti görmüştüm. Hissettirmek istediğim kesinlikle bu değildi, iyi hissetsinler istiyordum. Guleum'un yalvaran bakışlarını geri çevirmedi, onu riske atmaktan mlesiyr korktuğu aksi iddia edilemez bir gerçekti. Dudaklarını birbirine bastırıp kolunu Guleum'un omzuna attığında bana döndü bakışları, "Tamam, hadi beraber kahvaltı yapalım." sahte sevecenliği kız kardeşi içindi, kötü hissetmesin diyeydi. Birinin tüm sorumluluğu üzerindeyken hayat zor olmalıydı.

Gülümsedim ikisine de. Onların önümden yürümelerini sağlayarak mutfağa ilerledim.

Guleum'la beraber güzel bir kahvaltı hazırlamıştık, kafasını dağıtmayı başarmıştım. Guleum elindeki tabağı masaya koyup oturduğunda bende son tabağı masaya yerleştirmiştim. Kahvaltımızı sessizce yapmıştık, ölüm lafı geçtiğinden beri Taehyung daha da huzursuzlanmıştı.

Kahvaltıyı da bitirdikten sonra onları tutabilmek için hiçbir kozum kalmamıştı. Ses çıkaramazdım.

"Kahvaltı için ayrıca teşekkürler, yaptığın diğer şeyler için de." dedi Taehyung, Guleum ayakkabılarını ayağına geçirirken. Eskimiş ayakkabının kenarı yırtılmıştı, montu da eskiydi, hava buz gibiydi ve o montun Guleum'u ısıtmayacağından emindim. Taehyung hala ceket giyiyordu, montu bile yoktu. Tanrım, benim sıcacık evimde sorunsuzca kalırken onların giyecek montu dahi yoktu. Tanrı her zamanki gibi adaletsizdi, kırıcıydı.

"Taehyung, biliyorum bir daha aramazsın ama yine de numaram sizde bulunsun, belki yardımım dokunur. Hm?" elimdeki kağıt parçasını ona uzattım. Eğer Tanrı isterse mutlaka görüşecektik, zorlamak anlamsızdı. Uzatmanın gereği olmadığını bildiğinden aldı kağıdı. Aramayacağından emindim.

O da ayakkabısını giydiğinde yerde duran çantayı alıp onlara uzattım, "Guleum'a ve kendine dikkat et. İhtiyacın olursa lütfen ara." Taehyung, Guleum'a fırsat vermeden çantayı elimden alıp omzuna geçirdi. "Tamam, sen de kendine dikkat et ve hoşça kal." Taehyung'un ruhsuzluğu cümlesinden akıyordu.

Guleum, abisi bir kaç adım atmış olsa da geri dönüp bana sarıldı, "Kendine iyi bak Jimin." dedi sıcak sesiyle. Umarım başlarına bir şey gelmezdi. Yanağımı öpüp abisine yetişmek için koşmuştu. İyice gözden kaybolduklarında kapıyı kapatıp derin bir nefes almıştım.

Dakikalardır koşmuşum gibi nefesim kesik kesikti, hızlı ve sık nefesler alıyordum. Cebimdeki telefonu çıkardım ve Yoongi'yi aradım.

Yayınladık ama hadi bakalım

Ne saçma bi sondu neys diğer bölüm görüşürüz bebiklerim

Bilmiyorum hızlı gidiyo ama memnunum böyle kolay öpüşürler ckclmskcdlnc

Her neyse

Beğendiniz mi aşkolarım

Beni ve ficimi sevin💕

ily❤️💋

Continue Reading

You'll Also Like

952 121 9
Jin'in barda sarhoş olup Jungkook'u öptüğü ve sonrasında hiç bir şey hatırlamadığı evren.
227K 21.1K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
70.2K 6.9K 56
Bir hacker ve bir yazarın hikayesi... Taehyung'un karanlık ruhu Seokjin'in gizli ruhuna karıştı. Ortaya ise yıkım çıktı. ❃ hayran kurgu, gerilim ve a...
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 212K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby