TENİMDEKİ İMZA (İMZA SERİSİ #...

By yazardayazar

28.4M 422K 95.3K

O, Ateş'ti. Bense, ortalığı Ateş'e veren kızdım. Canlı canlı yanmamız kaçınılmaz, sakınılamaz ve men edilem... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3

1.2

520K 16.4K 3K
By yazardayazar


Yazar notu: Selam!

Kendime not; bu bölümü 28 Haziran 2020 tarihinde, saat 12.30'da paylaştım. Sizler de okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazabilirsiniz.

Hepinize iyi okumalar.


*


BÖLÜM 12


Oda büyükçeydi. Girişte sizi ahşap kaplama bir çalışma masası karşılıyordu, masanın üzerinde bir dizüstü bilgisayar, bir masa lambası ve çeşitli evraklar duruyordu. Odanın bir köşesinde karşılıklı deri koltuklar ve onların arasında cam bir sehpa vardı.

"Otur lütfen," dedi Serdar Bey, eliyle deri koltukları işaret ederek.

Serdar Bey otuzlu yaşlarının başında, iri yapılı bir adamdı. Gür, kömür karası rengindeki saçlarını arkaya doğru tarayarak derli toplu bir görünüm vermişti. Geniş omuzlarına tam oturan, koyu lacivert renginde bir takım elbise giymişti ve takım elbisesine eşlik eden klas bir kol saati takmıştı.

Sol elinde yüzük görememiştim. Fakat genelde bu tarz yerlerin patronları, evlilik yüzüklerini cüzdanlarında veya ceketlerinin cebinde falan saklarlardı. Buna defalarca tanık olmuştum. O yüzden Serdar Bey evli bir adam çıkarsa, hiç şaşırmazdım.

Dediğini yapıp odanın içinde seri adımlarla ilerledim ve deri koltuklardan birine oturdum. Çok geçmeden Serdar Bey de oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Karşımdaki koltuğa oturmasını beklemiştim ama öyle yapmadı. Onun yerine benim oturduğum koltuğa -eklemem gerekirse, biraz fazla yakınıma- oturdu. Ve bu hareketi beni feci rahatsız etmişti. Hemen ondan uzaklaştım ve aramızdaki mesafeyi arttırdım. Bunu yaparken ona ters bir bakış atmayı da ihmal etmemiştim tabii.

"Adın neydi?" diye sordu.

Her ne kadar ona bakmasam da bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum, sanki her bir santimetremi hafızasına kaydediyormuş gibi dikkatli bir biçimde beni izliyordu.

Bir cevap vermemi beklediğini fark edince kendimi konuşmaya zorladım. "Alya."

Bir şey söylemeden önce biraz bekledi. "Tebrikler Alya, işe alındın."

Bir saniye, diye geçirdim içimden. Ben doğru mu duydum?

Kafamı çevirip, şaşkına dönmüş bir ifadeyle ona baktım. Şaka yaptığını söylemesini ve gülmeye başlamasını falan bekliyordum. Ama yapmadı.

"Gerçekten mi?" dedim, onaylatma ihtiyacı hissetmiştim.

Başıyla onayladı. "Gerçekten," deyip gülümsedi.

Kendime bir iş bulduğum için çok mutlu olmuş olsam da içimde nedenini bilmediğim bir huzursuzluk vardı. Aslında bu huzursuzluk, bu odadan içeriye adımımı attığım anda baş göstermişti ve hâlâ da içimi kemirmeye devam ediyor, mutluluğumu gölgeliyordu.

Konuşmak için ağzımı açtım fakat Serdar Bey bir anda elini dizimin üzerine koyunca tüm minnet cümleleri boğazıma dizildi ve adeta buz kesildim. Ne yapıyordu lan bu herif?

"Çok güzelsin, biliyor muydun?" diye mırıldandı ve elinin tersiyle saçlarımı omzumun gerisine doğru attı.

Cevap vermedim, daha doğrusu veremedim.

Bu herif -yani yeni patronum- şu anda bana ciddi ciddi asılıyordu. Gerçi buna 'asılmak' demek hafif kaçıyordu. Herifin eli resmen dizimin üzerinde duruyordu ve yavaş hareketlerle yukarılara doğru kımıldandığını hissedebiliyordum. Hayır, bu asılmak değildi; bu resmen cinsel istismara giriyordu.

"Gerçekten nefes kesicisin..." derken bana doğru yaklaştığını deri koltuğun gıcırdama sesinden anlamıştım.

Kendini koltukta yana doğru kaydırıp vücudunu benimkine yasladı ve suratını çıplak boynuma doğru yaklaştırıp, "Nefes kesici..." diye tekrarladı, tahrik edici olduğunu düşündüğü bir tonda konuşmuştu. Bana sorarsanız mide bulandırıcıydı.

Eli, bacağımda yukarılara doğru ilerleyişini sürdürürken, aklına gelen tüm güzel sözleri sıralıyor ve beni iltifatlara boğuyordu. Eğer bu şekilde beni havaya sokmaya çalışıyorduysa, berbat ötesi bir iş çıkarıyordu.

Eli bacaklarımın arasına yaklaşmaya başlayınca artık buna bir son vermenin zamanının geldiğini, hatta geçtiğini fark ettim ve elimle bileğini sıkıca kavrayıp onu durdurdum. "Aklının ucundan bile geçirme," diye uyardım, sesim sert ve bir o kadar da sinirliydi.

Elini üzerimden itip herifin suratına dahi bakmadan, "Ben gidiyorum," dedim ardından da sırt çantamı omuzladığım gibi koltuktan kalktım. Bir an önce buradan defolup gitmek istiyordum, çünkü aksi takdirde elimden bir kaza çıkacaktı.

Fakat Serdar olacak herif hayır cevabını kabul etmiyordu anlaşılan. Çünkü henüz adım bile atmadan beni kolumdan tutup kendine doğru çekti. Bir anda dengemi yitirdim ve ben daha ne olduğunu bile anlamadan kendimi herifin kucağında otururken buldum. Hay ben bu herifin...

Tam kucağından kalkmak için hamle yaptığım sırada kollarını belime sararak, hareket alanımı kısıtladı ve beni olduğum yere -yani kucağına- hapsetti.

"Bırak lan beni!" derken serbest kalmak için var gücümle çabalıyordum ancak kazananın baştan belli olduğu bir savaştı bu. Çünkü herif cüssece benim iki katımdı ve bu faktör, ona üzerimde tam bir kontrol ve üstünlük kurma şansı veriyordu.

"Ah, hadi ama nazlanma..." dedi tutuşunu sıkılaştırarak.

Bu şekilde bir yere varamayacağımı anlayınca taktik değiştirmeye karar verdim. Fiziksel üstünlük onda olabilirdi ama benim de ona karşı kullanabileceğim çok etkili ve güçlü bir silahım vardı; dişiliğim.

Bir kız dişiliğini nasıl kullanacağını bilirse eğer, istediği her erkeği parmağında oynatabilirdi. Ve ben dişiliğin kullanım kılavuzunu ezbere biliyordum.

Onunla cebelleşmeye bir son verip hareket etmeyi bıraktım ve ona teslim oldum, lafın gelişi tabii. Aslında teslim olduğum falan yoktu, sadece öyle olduğunu düşünmesini istiyordum.

"Uslu kız..." diye mırıldandı. Her ne kadar şu anda ona sırtım dönük olsa da sesinden sırıttığını hissedebiliyordum, bu bir zafer sırıtışıydı. O hastalıklı beyninde bunu bir oyun olarak görüyordu ve benim teslim oluşumun onun zaferinin anahtarı olduğunu biliyor, oyunda galip çıkmanın keyfini sürüyordu.

Gül bakalım piç kurusu, son gülen iyi güler.

Boynuma ıslak öpücükler kondurmaya başladığında karşı çıkmadım. Aynı şekilde, elleri vücudumda gezinmeye başladığında da herhangi bir direniş göstermedim. Her ne kadar kendimi iğrenç, hatta aşağılık biri gibi hissetmeme neden olsa da o bunları yaparken sanki hoşuma gidiyormuş gibi sesler çıkarmaya ve kucağında kıpırdanmaya başladım.

Kulağıma doğru, "Hoşuna gidiyor mu?" diye fısıldadı, ben de tereddüt etmeden başımı salladım.

Belimi saran kollarının yavaşça çözülmeye, tutuşunun gevşemeye başladığını hissedebiliyordum. Güzel, diye geçirdim içimden. Her şey kafamda tasarladığım gibi ilerliyordu.

Görüş açısını daraltmak için bir elimi herifin boynuna dolayıp başını iyice boyun girintime doğru bastırdım. Boşta duran elimi ileriye uzatarak -şüphe çekmemek için olabildiğince yavaş hareket ediyordum- sehpanın üzerinde duran küllüğe uzanmaya çalıştım, fakat küllük elimin yetişebileceğinden bir parmak boyu uzakta kalıyordu. Kahretsin!

Çaktırmadan kendimi herifin kucağında çok hafif öne doğru kaydırdım ve tekrar denedim. Neyse ki bu defa küllüğe yetişmeyi başardım ve elimle sıkıca kavradım, doğru anı bekleyip var gücümle kafasına doğru savurdum.

Bu darbenin ona çok büyük bir zarar vermeyeceğini biliyordum. Ama en azından onu bir süre için sersemletecek ve öldürücü darbeyi vurmam için bana zaman kazandıracaktı.

İki elimle başını kavrayarak tutup çektim ve dizimi suratına geçirdim. Kemiğin kırılma sesini duyuncaya kadar hiç acımadan bu hareketi tekrarladım. Herif acı içinde haykırdı, bu sesi duymayan biri kaldığından şüpheliydim.  


*


Not 2: Tenimdeki İmza dışında hangi kitaplarımı okudunuz, okuyorsunuz?

Ahali 1-2?

Ruhumdaki İmza?

Bende Son Durum: Servis Bekliyorum, Gözlerim Kapalı?

Not 3: Wattpad hesabımı yazardayazar ya da Instagram hesabımı @dem.irem takip ediyor musunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

3.4M 123K 70
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
116K 446 16
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
22.1M 897K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın bana korkuyla bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
Haz By 🍀

Romance

310K 4.3K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...