"ZAFER İKİNCİ KEZ BENİM OLMUŞ GİBİ GÖZÜKÜYOR HA EVAN!! ARKADAŞIN KENDİNE BU KADAR GÜVENİYORKEN HEM DE!! GERÇİ ARKADAŞ DEMEK DOĞRU MU BİLEMİYORUM!!"
Gulyabani elini Evan'ın yüzüne atıp onun yanağını okşamaya başladı.
"GÖRÜYORSUN DEĞİL Mİ TATLIM?! DOSTLARININ İÇİNDEN SENİ ÖLDÜRMEK İSTEYEN BİR TANE DAHA ÇIKTI!! GERÇEKTEN DE BAYA SEVİLİYORSUN!!"
Sera, Evan'ın başına doğru eğilip "KANDIRILMIŞSIN, BU KONUDA SÖYLEMEK İSTEDİĞİN BİR ŞEY YOK MU?" diye sordu. Evan gözleri yarı yarıya kapalı bir şekilde "Kandırılmadım!" dedi. "Jakaranda'nın hakkımda böyle düşündüğünü zaten biliyordum!"
Gulyabani bir kahkaha patlattı ve doğruldu.
"TABİİ CANIM TABİİ KESİN ÖYLEDİR!! HANGİ APTAL KENDİNİ ÖLDÜRMEYİ PLANLAYAN BİRİSİNİ EKİBİNE ALIR Kİ?"
Evan'ın izah edecek enerjisi yoktu. Zaten muhatabı da bu konu üzerinde çok durmayacak gibi gözüküyordu. O daha çok yeni hedefini, bir sonraki avını seçmekle meşguldü.
"BAKALIM BAKALIM!! AHH!! BURADA KÜÇÜK BİR KIZ VARMIŞ!! SİZE ORMANIMA GİRMEMENİZ GEREKTİĞİNİ SÖYLEYİP DURAN BİR AKILLI BIDIK!!"
Evan'ın çenesini yakalayıp suratını kendisine çevirdi ve "ONUN SÖZÜNÜ DİNLEMEDİĞİN İÇİN PİŞMAN MISIN TATLIM?! KIZ KARDEŞİNİN NASİHATLARİNE KULAK ASSAYDIN ŞİMDİ BURADA OLMAZDINIZ HAKSIZ MIYIM?!" dedi.
"Sırt sırta verelim!" diye bağırdı Jakaranda. Lulu, arbaletini görüş alanındaki kıpırdayan en ufak şeye bile doğrultuveriyordu. Nefeslerini bile küçültmüş, işitme duyusunu da son raddeye kadar kullanmaya çalışarak yaşanabilecek herhangi bir şeye karşı tetikte bekliyordu. Ormana üç kişi girerek gerçekten de mantıklı bir iş yaptıklarını düşünmeye başlamıştı. Tek başına olsa asla böyle duru bir zihinle hareket edemezdi. Şu an her şeye hazırlıklıymış gibi hissediyordu. Ama bir anda tekrar yalnız kalacağını, daha doğrusu çoktan tek başına kaldığını nasıl bilebilirdi ki?
"Ben kimseyi göremiyorum. Sizde bir şeyler var mı?" diye sordu. Çoktan rüyalar alemine daldığı için doğal olarak cevap gelmemişti. Arkasında hala silah arkadaşlarının olduğunu düşündüğü bir hayalin içindeydi. Başını çevirip sırtını yasladığı müttefiklerden geriye hiçbir iz kalmadığını fark edince paniğe kapıldı. Derin derin nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Bu olmasını istediği son şeydi. Kalp atışları hızlanıyor, buna bağlı olarak ısınan vücudu terliyordu. İkinci kez düşünmeden geldikleri yöne doğru koşmaya başladı. Şu an sadece bu ormandan çıkmak istiyordu. Birkaç yüz metre koştuktan sonra aniden durdu. Telaşla bir o yana bir bu yana bakındı ama şüphe yoktu, burası geldikleri yol değildi. Ama yanılmasına imkan yoktu, bugüne kadar bir kere bile kaybolmamıştı. Bir kere geçtiği yeri aradan yıllar geçse de unutmayacak bir hafızaya sahipti. Kendince yönünü şaşırmış olması imkansız olduğu için aklında çok da hoş olmayan başka bir ihtimal canlanıverdi. O da ormanın şekil değiştirmesiydi ki buradan çıkışının hiç de kolay olmayacağı manasına geliyordu. Durum böyle olsa bile aynı yöne doğru devam etmenin kafa karışıklığıyla burada beklemekten daha mantıklı olduğunu düşündü. Arbaleti elinde, tekrar koşmaya başladı. Tam o sırada aklına kurtları geldi. Eğer biraz olsun ormanın dışına yaklaşabilirse sesini onlara duyurabilir böylece ulumalara doğru yönelip kendini kurtarabilirdi. Aklına düşen bu fikri hemen uygulamaya sokmaya karar verdi. İki parmağını saplarmışçasına ağzına sokup var gücüyle bir ıslık çaldı.
"SENİ DUYAMAZLAR ŞEKERİM!"
Lulu solundan gelen kadın sesine doğru tüm bedeniyle dönüp hiç düşünmeden arbaletini ateşledi. Silahından fırlayan küçük ok gulyabaniye doğru giderken gittikçe yavaşladı ve durdu. Lulu, şaşkınlıkla havada öylece asılı kalmış okuna bakıyordu. Sera, yüzündeki sinsi tebessümle oka uzanıp avucuna aldıktan sonra bir süre göz gezdirdi ve kenara fırlattı.
"UMARIM BU GÖRDÜĞÜN ŞEY BENİ YENEMEYECEĞİNİ ANLAMAN İÇİN YETERLİ OLUR!! ÇÜNKÜ ZAYIF VARLIKLARIN AMANSIZCA BANA SALDIRMA ÇABALAMASINI SEYRETMEKTEN HİÇ HAZ ALMIYORUM!!"
Gulyabaninin endişelenmesine gerek yoktu çünkü aralarındaki güç farkı Lulu'nun kafasında net bir şekilde oturmuştu. Bu sebeple ne yeni bir ok kurmaya ne de başka bir mücadele emaresi göstermeye yelteniyordu.
"SÖYLEDİKLERİNDE HAKLIYDIN KÜÇÜK KIZ!! SEN VE ARKADAŞLARIN BURAYA ASLA GELMEMELİYDİNİZ!!"
Ona doğru yavaşça ilerleyip kıkırdadı.
"BURADA!! BENİM ORMANIMDA HEPİNİZ AVCUMDAKİ ÇAKIL TAŞLARI GİBİSİNİZ!!"
Lulu çatırdamaya başlayan ağaçlar ve sarsılan yerle ürpermeye başlamıştı. Ağaçlar bir parmağın eklem yerlerinden bükülmesi gibi üzerine kapanmış, her yer kararmıştı. Tekrar aralandıklarında gulyabaninin söylediği gibi onun avcunun içindeydi. Zaten uzun boylu olan kadın şimdi devasa ebatlardaydı. Gülüşü havayı titreştiriyordu. Lulu sağır olmamak için kulaklarını kapattı. Sera'nın avuç içinde korkuyla diz çökmüştü.
"YA DA AYAĞIMIN ALTINDAKİ BÖCEKLER!!"
Lulu'yu yere bırakmış, o çığlıklar atarak düşmeye devam ederken ayağını üzerine basmıştı. Lulu derin bir nefes alarak gözlerini açtı. Ormanda, gulyabaniyi ilk gördüğü yerde aynı şekilde dikiliyordu. Sera, tam önünde çömelmiş bir vaziyette kendisine bakıyordu. Bu pozisyondayken bile kendisinden uzun olan varlık, Lulu'nun kalbine ciddi bir korku zerk etmişti. Küçük kız arbaletini yere düşürmüş, kollarını titreyen bedenine sarmıştı.
Gulyabani uzun ve sivri tırnaklarını onun çenesi altına sürterek "SENİ KÜÇÜK ZAVALLI ŞEY!!" dedi. "GERÇİ SEN, BU ORMANDA OLMASAN DAHİ ÇOK ACİZSİN!! ÖYLE DEĞİL Mİ?!"
Lulu uzaklardan gelen ayak sesleriyle korkuyla başını çevirdi. Bu yeri sarsan adımlar ona tanıdık geliyordu. Gümbürtünün gittikçe yakınlaşması ile yere davrandı ve düşürdüğü arbaletini aldı. Kafasını kaldırdığında gulyabani gitmişti ama ağaçları kopartarak gelen bir trol ona doğru koşuyordu. Elinde ise daha önce savaştıklarının taşıdığına benzeyen, trollerin büyük ağaçları devirip taşlarla yontarak şekil verdikleri silahlarından vardı. Lulu cebinden çıkarttığı mavi şeritli bir oku arbaletine takıp trole sıktı. Devasa yaratık silahını kendi önüne çekip okun ağaca saplanmasını sağlamıştı. Lulu derince bir nefes çekip koşmaya başladı. Sık ağaçların yavaşlattığı trol ona yetişmekte biraz zorlansa da aralarındaki mesafe gittikçe kapanıyordu. Bu sürede Lulu yeni bir oku takmış ve silahını kurmuştu. Aniden durup, kendine elini uzatsa yetişecek kadar yaklaşan trolün bacak arasından geçmiş, bu arada da yaratığın uçkuruna bir ok sıkmıştı. Acıyla bağıran trol elindeki sopasını öyle bir savurdu ki dört ağacı olduğu gibi yerinden söküp attı. Lulu sopadan kaçınsa bile devrilen ağaçların birisinin altında kalmıştı. Bir çığlık atıp elini baldırına götürdü, bacağı ağacın dallarının birisiyle yer arasına sıkışmıştı. Trolün kendisine doğru öfkeyle haykırdığını görünce bacağını bırakıp başını çevirdi. Trol zehrin vücuduna yayılmasıyla bacaklarını hareket ettiremez hale gelmişti ama ellerini yere saplayarak, ağaçlardan tutunarak sürünüyor, Lulu'ya doğru yaklaşıyordu. Lulu hızla arbaletine uzandı ve belinden çıkardığı yeni bir zehirli oku silahına taktı. Kırılan bacağının ve ezilen etinin acısını tamamen unutmuş bir şekilde arbaleti kuruyordu. İşlemin tamamlandığına işaret eden tık sesi duyulunca nişan aldı ama yetişememişti. Trolün yumruğu tepesine indi.
Gözlerini açtı bu sefer de etrafı mavi kürklü maymunlarla çevrilmiş vaziyetteydi. Bacağı sağlamdı, vücudu da ezilmemişti. Ama arbaleti yoktu. Dallarda kıpırdaşan ve kendini yırtarcasına çığlıklar atan hayvanların üzerine çullanması an meselesiydi. Belindeki küçük palayı çekti ve bir sel gibi üzerine akan maymun sürüsünün içine daldı. Pençeler, yumruklar ve dişler hissediyor, onlarca vahşi mahluk tarafından çekiştirildiği için kolları ve bacakları kırılıyordu.
Gözlerini üçüncü kez açtı ve karşısında kara köpeği buldu. "Benimle dalga mı geçiyorsun?!" diye bağırıp dizleri üzerine çöktü. Gulyabaninin lanet gülüşü kulaklarında yankılandı. Sağına soluna bakıyor ama onu göremiyordu.
"SADECE NE KADAR GÜÇSÜZ OLDUĞUNU BİRAZ OLSUN GÖSTERMEK İSTEMİŞTİM!!"
"Ne kadar güçsüz olduğumu biliyorum tamam mı?!" diye bağırdı Lulu. Gulyabani koca bir kahkaha atmıştı. "DEMEK BİLİYORSUN!!"
Bir anda Lulu'nun etrafını yüzlerce fısıltı sarmıştı. Sağından ve solundan, önünden arkasından, her yönden ne olduğu anlaşılmayan fısıltılar duyuluyor, Lulu sanki yüzlerce sineğin ortasında kalmış gibi nahoş bir hisle etrafına bakınıp duruyordu. Nereden geliyordu bu sesler? Ve ne söylüyorlardı? Gittikçe şiddetlenen gürültü kulaklarını acıtmaya başlamıştı.
"Zavallılar!!" diye bir ses geldi. Lulu bunun kendi sesi olduğunu fark edip irkilmişti.
"Lideriniz benim!!"
"Bundan sonra benim sözümü dinleyeceksiniz!!"
"Seni öldürmemi istemiyorsan sus!!"
"Kapa çeneni!"
"Kurtlarımın seni parçalamasını istemiyorsan sus!!"
Bunun gibi onlarca cümle boşluktan Lulu'nun beynine akıyordu. Elleriyle kulaklarını kapatmıştı ama yine de duymaya devam ediyordu.
"BİLDİĞİN TEK ŞEY İNSANLARI KÜÇÜK GÖRMEK!!" diye bağırdı gulyabani. O konuşunca tüm sesler kesilmişti. "AMA GÜNÜN SONUNDA EVAN'I KURTARAN KİŞİ SEN OLMUYORSUN!!"
Lulu gözlerini açtı. Kara köpekle pençelerinin ve dişlerinin arasından uçarak mücadele eden Amasia'yı gördü. Gulyabani Lulu'nun arkasına geçmişti.
"ABİNİ BİR KERECİK DE OLSA ONUN KADAR KORUYABİLDİĞİN OLDU MU?! HİÇ ZANNETMİYORUM?! HEM DE SÖYLEDİĞİN ONCA ŞEYE RAĞMEN?!"
Lulu kollarını bağladı. Derince bir nefes aldı ve "Demek benim testim böyle bir şey ha?" dedi. Gulyabani başını eğip şaşkın bir ses tonuyla "NE?!" diye tepki verdi.
"Diyorum ki demek beni soktuğun test bu! Yaptığın şey bu değil mi? İnsanların zayıf noktalarını belirleyip onlarla saldırıyorsun. Bana daha çok eski fakir günlerimi gösterirsin diye umuyordum biliyor musun? Bu yenilgiler zinciri yorumun çok sürpriz oldu açıkçası. Gerçi son zamanlarda kafamı kurcalayan şeylerden biriydi bu durum, o yüzden tercih etmiş de olabilirsin tabii."
Sera ürpermiş, bir adım geri atmıştı.
"AZ ÖNCE YAPTIĞIN ŞEYLERİN HEPSİ ROL MÜYDÜ YANİ?!"
Lulu ona doğru döndü ve "Hepsi diyemem." dedi. "Bacağım gerçekten de çok acıdı şimdi, ayrıca o maymunlar da beni paramparça ettiler. Ama meselenin nereye gideceğini görmek istemiştim bu yüzden ses çıkartmadım. Nasıl oluyor? Yani acılarımızın veya kafamızı kurcalayan sıkıntılı şeylerin bir listesi eline mi geliyor? Ve anlamadığım diğer şey de bu testi nasıl geçmem lazım? Tamam bana kendimle alakalı yaşadığım bir hayal kırıklığını resmetmeye çalışıyorsun ama ne yani? Ne yapmam gerekiyor?"
Gulyabani donakalmıştı. İçinde parçalandığı ve ezildiği hayaller göstermişti ona. Akıl sağlığını bu olaylar yaşanırken nasıl muhafaza edebilmişti. Lulu'nun zihnindeki korkuyu görmüştü. Son zamanlarda yaşadığı arka arkaya mağlubiyetler onun kendine olan güvenini altüst etmişti, gulyabani bunu biliyordu. Bu gösterdiği şeylerle onda ufak ufak filizlenmeye başlayan yaratık korkusunu deşmek istemişti. Bu fobiyi besleyecek, büyütecek ve zehirli meyvesini küçük kıza zorla yedirecekti. Onu delirtecekti, planı buydu ama oyuna getirilen kendisi olmuştu. Şimdi de karşısına geçmiş onlarca soru soruyor, ormanın sahibi kendisine hadsizce sualler yöneltiyordu. Sera burnundan solumaya başlamıştı. Bu kızın başını ezmek arzusu onu kudurtacak kadar kendini hissettiriyordu.
"Tamam cevap vermeyeceksin sanırsam. Versen de inanmayı düşünmüyordum zaten, neden bana doğru yolu gösteresin ki, değil mi? Sana asıl başka bir sorum var. Az önce abimin adını andın, Evan'ın."
Gulyabani, bir kere daha sarsılmıştı. "E...EVAN MI?!" dedi titrek bir sesle.
"Evet Evan." dedi Lulu. "O, testi geçmeyi başardı değil mi?"
Sera'nın gözleri bir anlığına yerlerinden çıkacakmış gibi açıldı ve tekrar kapandı. Derin bir nefes çekip bıraktı ve "BENİM TESTİMDEN KİMSE GEÇEMEZ!!" diye bağırdı. Lulu bir kahkaha patlatmıştı. Parmağıyla gulyabaninin elini göstererek "O zaman bu kadar öfkelenmenin sebebi ne?" diye sordu. Sera yumruklarını sıkarak tırnaklarını avuç içine saplamış olduğunu, hatta oradan yere akacak kadar kan geldiğini o ana kadar fark edememişti.
"Evan'ın geçeceğini biliyordum!" dedi Lulu. "Baksana bu işler tam onun için! Yani söylemek istediğim şey ona ne gösterebilirsin ki? Neyi tercih edersen et üstesinden gelecektir. Abim kendisiyle bundan iki sene önce yüzleşti ve galip geldi. Onun içinde onu vurabileceğin bir silah bulamazsın, onun açık bir yarası falan da yoktur. Belki ona Ugo'yu falan göstermişsindir ama bu da işe yaramaz!"
"NASIL?!" diye bağırdı gulyabani. "BUNLARI NASIL BİLEBİLİRSİN?!"
Lulu, yüzünde mağrur bir gülümsemeyle Sera'nın öfkeden tir tir titreyen göz bebeklerine dikti bakışlarını.
"İnsanların aklından neler geçirdiğini anlamak için onların anılarına falan bakmam gerekseydi bu çok yorucu olurdu. Ben sadece yüzlerine bakarım ve görürüm anlıyor musun? Çünkü zekiyim! Bana aciz demiştin değil mi? Belki bir trolün üstesinden tek başıma gelemiyorum ama mesele böyle şeylerse senin gibi bir düzenbaz benim anca getir götürümü yapar anlıyor musun?!"
Güldü ve "Sonra da insanlara neden yukarıdan baktığımı sorguluyorsun! Hah! Çünkü ben yukarıdayım!!" diye bağırdı.
"YETER!!!"
Gulyabani çığırdan çıkmıştı. Yüzünde damarlar belirmişti ve tir tir titriyordu. Dişleri sivrileşmiş, aldığı nefesler dışarı siyah bir duman bırakmaya başlamıştı. Bedeni hafifçe irileşmiş, ortamdaki hava kararmaya ve şimşekler çakmaya başlamıştı.
"HER ŞEYİN BİR SINIRI VARDIR KÜÇÜK KIZ!! HER ŞEYİN!! BU DÜNYADA BENİM BİLE ÖNÜNDE DİZ ÇÖKECEĞİM, MEDET DİLEYECEĞİM MAHLUKLAR VAR!! BUNU KABUL EDİYORUM!! AMA SEN!! SEN Kİ BASİT BİR İNSANSIN!! BENİMLE BU ŞEKİLDE KONUŞMAYA NASIL CÜRET EDERSİN!! GEÇTİĞİMİZ BİN YILDA SENİN IRKINDAN YÜZLERCESİNİN BEYNİNİ KÜÇÜK YAVRUCUKLARIMA YEDİRDİM!! ONLARDAN BİRAZ DAHA AKILLISIN DİYE, BİRKAÇ ŞEYİ DOĞRU TAHMİN ETTİN DİYE KENDİNİ NE ZANNEDİYORSUN HA?!"
Lulu küçük adımlarla geri çekilmeye başlamıştı. Durum sıkıntılı bir hale gelmişti. Gulyabaniyi girecekleri fiziksel herhangi bir mücadelede alt edemeyeceğini bildiğinden kafasında bir plan kurmuştu. Amacı onu biraz dürterek kendisini bir akıl yarışına davet etmekti ama sanırım biraz fazla ileri gitmişti. Damarına basmış, kırmızı çizgiyi geçmişti. Şimdi onun bu öfkesini dindirmesi mümkün gözükmüyordu.
"ÖNGÖRÜ KABİLİYETİN VAR SANIYORSUN DEMEK!! O ZAMAN BUNA NE DİYECEKSİN BAKALIM!!"
Sera kolunu açtı. Parmaklarını kırarak elindeki kasları sıkıyordu. Birkaç saniye sonra elinin altındaki bölgede hava adeta yarıldı ve Evan oluşan yarıktan içeri düştü. Lulu'nun bedeni anında kasılıvermişti. Sera, Evan'ı saçlarından yakalayıp kaldırdı. Lulu, abisinin kan içindeki bedenini görünce titremeye başlamıştı. Sakinliğini korumaya çalışıyordu ama bu çok mümkün değildi.
Gulyabani bir kahkaha patlatıp "SÖYLE BAKALIM BUNUN OLACAĞINI DA BİLİYOR MUYDUN?!" diye bağırdı. Lulu sessizliğini korudu. "ABİM TESTİ GEÇTİ DEYİP GÜLÜYORDUN!! ABİNİN SON HALİ BU İŞTE!! AMA NEDEN ŞAŞIRASIN Kİ DEĞİL Mİ ZATEN OLAYLARIN BU ŞEKİLDE SONUÇLANACAĞINI ÇOKTAN TAHMİN ETMİŞTİN!!"
"Lu...Lulu."
Lulu yüzünün her tarafı kana bulanmış abisinin konuşmaya çalışmaya çalışmasına dudaklarını ısırarak katlanmaya çalışıyordu.
"Bunların hepsi... bunların hepsi bir hayal... sana beni böyle göstererek seni kandırmaya çalışıyor..."
Lulu'nun gözlerinden yaşlar boşalmaya çalışmıştı. "Seni aptal." diye fısıldadı. "Ben de gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordum zaten. Eğer bana yardım etmek için bir şeyler yapmak istiyorduysan normalde söylemeyeceğin bir cümle kurman gerekirdi."
Hıçkırıklara boğuldu. Ellerini ve kolunu durduramadığı gözyaşlarına sürüyordu.
"Mesela "yardım et!!" diyebilirdin anlıyor musun?" diye bağırdı. "Çünkü bunu hiç söylemezsin!! Yalan söylemekteki beceriksizliğin gerçekte olduğu haline bu kadar benziyorken, böylesine yaralanmış olduğunun bir hayal olduğuna nasıl inanabilirim ha aptal!!"
Evan'ın Lulu'nun kurduğu cümleyi özümsemesi birkaç saniye sürdü. Kolunu ona doğru kaldırıp "Hayır!!" diye bağırdı. "Aptal olan sensin Lulu bunların hepsi hayal!! İnan bana!!"
Gulyabani bir kahkaha atıp "ZEKİ OLDUĞUNU KABUL EDİYORUM UFAKLIK!! GERÇEKLE YALANI AYIRMAKTA İYİSİN!!" dedi. Elini kafasına bastırıp avucu içine aldığı zihnini sıkınca Evan acı çığlıklarla bağırmaya başladı. Gulyabani, Lulu'nun da acı çektiğine emin olmak için abisinin kafasını onun yüzüne yaklaştırıyordu. "Lütfen dur!!" diye bağırdı Lulu. "Yalvarırım dur!!"
"BAK GÖRDÜN MÜ?! YİNE ONU KURTARAMIYORSUN!! ONA, ABİNE YİNE BİR FAYDAN OLMUYOR!! HATTA BENİ O KADAR SİNİRLENDİRDİN Kİ BUNUN ACISINI ABİNDEN ÇIKARTACAĞIM!! BU ÇEKTİĞİ ACILARIN SEBEBİ SENSİN!! ONA BİTMEK TÜKENMEK BİLEMEYEN İŞKENCELER YAPACAĞIM!! SEN DE İZLEYECEKSİN!!"
"Lütfen!!" diye bağırdı Lulu. "Söylediklerimden dolayı özür dilerim!! Lütfen onu serbest bırak!!"
Evan bir anda gözlerini açtı. Burnundan akan kanlar çenesine kadar ulaşmıştı, oradan yere damlıyorlardı. Gulyabaninin elini hala kafası içinde hissediyordu. Lupi ona bağırmaya devam ediyordu. Onun gözleri ise dizleri üzerine çökmüş hüngür hüngür ağlayan kardeşindeydi. Ellerini birbirine birleştirmiş Sera'dan kendisi için af diliyordu. Onu uyarmasına rağmen başaramamıştı. Lulu da gulyabaniye kaybetmişti.
- evet arkadaşlar Lulu da gitti geçmiş olsun hepimiz için ^^ son durum şöyle;
GULYABANİ 3-1 EVAN
kaybedenler; NİCO, JAKARANDA, LULU
kazananlar; LUPİ, (EVAN)
geriye kalanlar; YUME, DANİEL, AMASİA
yani gördüğünüz gibi as kadro kaldı :D onlar da kaybederse yandık demektir ^^ bakalım bakalım ^^
- Lulu'dan genel itibariyle insanlar ümitliydi ama olmadı ^^ gulyabaniyi biraz fazla öfkelendirdi açıkçası hatası bu oldu :D tabii öyle olmasa bile yine de gulyabaninin Evan kozu elinde duruyordu ^^ bu düşünceyle Amasia'nın da çok bir şansı olmadığını düşünebilirsiniz :D :D :D
- Tabii asıl Evan dayanabilecek mi bunca şeye o ayrı bir konu ^^ her zihne yolculuk yaptığında daha da zorlanıyor ^^ burnu falan da kanamaya başladı bu işin sonu nereye gidiyor bilemiyorum ^^
- herkese iyi okumalar ^^
- YORUM YAPMAYI VE BEĞENMEYİ UNUTMAYIN !!!! BEĞENMEYİ UNUTSANIZ DA OLUR AMA YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :d :d