DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamland...

By Risu-kun

39.8K 7.3K 12.3K

"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapa... More

Bölüm 1; buradan gidiyoruz Ugo
Bölüm 2; sadece insanlar ağlıyor
Bölüm 3; aramıza hoş geldin küçük adam
Bölüm 4; Kara Çekiç'in ilk günleri
Bölüm 5; masaya bir tabak daha lütfen!
Bölüm 6; adım Ugo, şimdi çekilin başımdan!
Bölüm 7; demire hayat veriyoruz, öyle mi?
Bölüm 8; arada uğra olur mu?
Bölüm 9; cadılar...
Bölüm 10; kibarlığın canımı sıkmaya başladı
Bölüm 11; ama ben yüzünü görmek dahi istemiyorum
Bölüm 12; Cadı Avcıları
Bölüm 13; Çivili Kapı
Bölüm 14; ben bir cadıyım!!
- DUYURU -
Bölüm 15; tüm eğlenceyi kendine saklamayı bırak
Bölüm 16; zaman ne de çabuk geçmiş
Bölüm 17; tamam ateş yok anlaştık
Bölüm 18; Evan geri dönmüş millet!!
Bölüm 19; daha hiçbir şey görmedin!!
Bölüm 20; yemek hazır!
Bölüm 21; bu hikayeyi dinlemek için yeteri kadar bekledik
Bölüm 22; Kum, Sis ve Kor
Bölüm 23; işte bizim ustamız bu!
Bölüm 24; baban son nefeslerini verirken, gülümsüyordu
Bölüm 25; neden!?! neden ölmeme izin vermiyorsun?!
Bölüm 26; ATEŞİN ŞARKISI
Bölüm 27; surat asmam için hiçbir sebep yok!
Bölüm 28; çocuklar gülmeli Evan!
Bölüm 29; sadece evimi özledim desen de olurdu ihtiyar
Bölüm 30; GODNOSCH
Bölüm 31; yani benim için sıkıntı yok ama...
Bölüm 32; sahi senin adın neydi, Kuzey Kralı?
Bölüm 33; dönmüşsün
Bölüm 34; DEMİRDEN BİR BAĞ
Bölüm 35; aşık bir kıza kimse kafa tutamaz
Bölüm 36; BEYAZ DİYAR
Bölüm 37; böyle bir şey demiştin, değil mi demirci?
Bölüm 38; siz delisiniz
Bölüm 39; üç kişi
Bölüm 40; korkma, ben yanındayım
Bölüm 41; ona kahramanımız diyorsak bu öyle olduğu içindir!
Bölüm 42; KALPLER
Bölüm 43; bize hislerinden bahset!
Bölüm 44; hadi savaşalım!
Bölüm 45; Evan'ın en büyük sırrını anlatayın, olur mu?
Bölüm 46; umut yok, yiyeceğiz!
Bölüm 47; ne kadar da özlemişim be!
Bölüm 48; benimle sıkıntın ne?
Bölüm 49; bir daha da kılıcımı kimseye vermeyeceğim
Bölüm 50; öleceksem de savaşarak öleceğim!
Bölüm 51; demek yine oldu ha..
Bölüm 52; beyaz insan
Bölüm 53; ÖLÜMÜN SEMBOLÜ
Bölüm 54; cam böceklerinin kokusu olmaz!
Bölüm 55; HALA ADIMI SORMADIN? KABALIK EDİYORSUN!
Bölüm 56; ORMANIMA NEDEN GİRDİN?
Bölüm 58; SAVAŞMAYACAK MISIN?
Bölüm 59; BİLDİĞİN TEK ŞEY İNSANLARI KÜÇÜK GÖRMEK!!
Bölüm 60; BAK, YİNE YAPTIN!
Bölüm 61; tipim değilsin
Bölüm 62; Ainhina giriş prosedürü
Bölüm 63; ALAZ OTU
Bölüm 64; o benim arkadaşım değil!
Bölüm 65; tekrar ağlamaya başlamayacaksın değil mi?
Bölüm 66; bu kız canını sokakta bulmuş!
Bölüm 67; onun verdiği bir söz var!
Bölüm 68; hayır, bu ölümün borazanı
Bölüm 69; sanırım artık yeni bir hedefleri var!
Bölüm 70; GERÇEK EJDERHA TÖRENİ
Bölüm 71; ne azı ne fazlası
Bölüm 72; eksik bir şey yazmadım değil mi?
Bölüm 73; neden ağladığını biliyorum
Bölüm 74; başaracağını biliyordum Civciv
Bölüm 75; GÖKIRMAK
Bölüm 76; onu sevdiğinin farkına varmayacak!
Bölüm 77; batmışız batacağımız kadar
Bölüm 78; ölmeden önce son bir dileğin var mı?
Bölüm 79; mayıs zambakları gübi gülümsüyorsun
Bölüm 80; benimle dalga geçme!
Bölüm 81; yanılıyorsun, o hala yaşıyor!
Bölüm 82; tüm cadıları da ne demek?!
Bölüm 83; peki o zaman, plan ne?
Bölüm 84; bağlarımız bizi koruyacak!
Bölüm 85; yukarı hep birlikte çıkacağız
Bölüm 86; kusarsanız giysileri batırmayın!
Bölüm 87; eskiden burada yaşıyordum
Bölüm 88; narsist zalimlik
Bölüm 89; öldür beni!!
Bölüm 90; SAÇMALIK!!
Bölüm 91; bugün kimseye merhamet yok!!
Bölüm 92; elimizdeki her şeyle, ödlek
Bölüm 93; sana acının ne olduğunu anlatayım mı?
Bölüm 94; bu benim görevim!
-FİNAL-
** TEŞEKKÜR EDİYORUM **

Bölüm 57; SUS YOKSA DAYANAMAYIP SENİ YOK EDECEĞİM!!

379 70 155
By Risu-kun

Nico elinde baltasıyla ağaçların arasından koşmaktaydı. "Çocuklar!" diye bağırdı. Biraz ilerisinde koşturan Evan ve diğerleri onu duymuş gibi gözükmüyor, kimse onun bağırışlarına tepki dahi vermiyordu. Ne kadar hızlı koşarsa koşsun aralarındaki fark gittikçe açılıyor, nefes nefese kalmış Nico'nun öfke katsayısı da aynı oranda sınırına ulaşıyordu.

"Lupi!! Hey Demirci!! Çocuklar!! Beklesenize!!"

Artık o kadar uzaklaşmışlardı ki onları neredeyse seçemiyordu. Son kez derin bir nefes çekip "Evan!" diye bağırdı ve koşmayı kesti. Bir elini dizine bir elini ağaca koyup belini bükerek soluklandı. "Neden?" dedi kendi kendine. "Neden beklemiyorsunuz?"

"NEDEN BEKLESİNLER Kİ?"

Nico hızla dönüp elini koyduğu ağaca sırtını yasladı ve konuşan kişiyi görmeye çalıştı. Baltasını havada tutuyor ve başını bir o yana bir bu yana çeviriyordu. "Kimsin?" diye bağırdı. Gulyabani, Nico'nun yaslandığı ağacın arkasında belirdi.

"BUNDAN DAHA ÖNEMLİ SORULAR OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYOR MUSUN, HA NİCO?"

Nico hızla Sera'ya saldırdı ama baltası ağaca saplanmıştı. Sera kıkırdayarak onun arkasına doğru yürümeye başladı. Nico baltasını ağaçtan çekmeye çalıştıkça demir daha da içeri batıyordu. Ağacın kabukları sanki canlıymış gibi çatırdayarak baltanın yüzeyinde ilerlemeye başlamıştı. Nico, sanki bir bataklığa düşmüş silahını orada bıraktı ve arkasını döndü. Gulyabani ona bakıyor ve gülümsüyordu.

"Adımı nereden biliyorsun?" diye sordu Nico.

Kadın yine gülmeye başlamıştı.

"BUNLAR GEREKSİZ AYRINTILAR!! SÖYLE BANA DOSTLARININ NEDEN SENİ GERİDE BIRAKTIĞINI BİLMEK İSTİYOR MUSUN İSTEMİYOR MUSUN?"

Nico sesini çıkartmamıştı. Sadece dudaklarıyla bir hareket yaptı.

"ÇÜNKÜ ONLARA SÜREKLİ SIKINTI ÇIKARTIYORSUN!! BAŞLARINA BELA AÇMAKTAN BAŞKA YAPTIĞIN BİR ŞEY YOK!!"

Nico gülmeye başlamıştı. "Eğer bu doğru olsaydı ilk önce şu şapşal büyücü kızı bırakırlardı, tamam mı?" dedi. Gulyabani bir anda onun yüzü önünde belirip "AMA SEN GÜÇSÜZSÜN!" diye bağırdı. Nico'nun gözleri fal taşı gibi açılmış, Sera'nın suratına bir yumruk sallamış ama içinden geçip gitmişti. Hızlıca tekrar ona dönen Nico, "Bana baltamı ver ve sana kim güçsüzmüş göstereyim!" dedi. Sıktığı dişleri arasından geçerken ıslık çalan nefesi ve yukarı aşağı kalkıp inen omuzları ruh halini özetliyordu.

"GÜÇSÜZSÜN NİCO! ONLAR İÇİN ZAYIF HALKASIN!! SENİ GERİDE BIRAKMALARININ SEBEBİ BU!! SENSİZ DAHA İYİLER!! SANA İHTİYAÇLARI YOK!!"

Nico, gür bir sesle "Diğerlerini bilmiyorum ama Lupi ve Evan'ın böyle düşünmediğine eminim!!" dedi.

Gulyabani, "EVAN MI?!" dedi ve kahkahalar atmaya başladı. Bir anda Nico'nun görüş alanından kayboluvermişti. Nico hızla arkasını döndü ama orada da yoktu. O etrafa bakınıp dururken Sera bir yılan gibi onun kulağının dibine girmişti.

"PEKİ YA ROXX?"

Bir anda tüyleri diken diken olan Nico'nun aniden her yerin aydınlanmasıyla gözleri kamaştı. Az önce ağaçtan sökmeye çalıştığı baltası elindeydi, zırhı üzerindeydi ve gürültülü bir kalabalığın tam ortasındaydı. Yuva'da olduğuna emindi ama bunun nasıl gerçekleştiğine anlam veremiyordu.

"Ne diye dikiliyorsun Nico?!"

Nico hemen yanındaki Lupi'yi o ana kadar fark edememişti. "Lupi." diye fısıldadı. Onun baktığı yöne döndüğünde şok olmuştu. Üstünde hiçbir şey olmayan Evan ellerini iki yana açmış onlara bakıyordu. İki sene önce yaptıkları giriş sınavı mücadelesiydi bu. Nico şaşkınlığından ancak Lupi'nin Evan'a doğru atılmasıyla kurtulabildi. "Lupi! Dur!" diye bağırdı çünkü olacakları biliyordu. Arkadaşının peşinden koştu ve onu tutmaya çalıştı ama başaramadı. İki yıl önce kendisine olduğu gibi, Lupi'nin omzuna bir ok saplanıvermişti. Onun yere düşüşünü izledi. Başını kaldırmıştı ki alnına yediği çekiçle kendisi de devrildi. İnsanların alkış kıyamet Evan'a tezahürat yapmasını dinlerken, yerde yuvarlandı ve bulanık bakışlarını bir yöne çevirdi; Roxx'un olduğu yöne. Ustasının memnuniyetsiz bakışları iki mızrak gibi bedenine saplanmıştı. Nico en derinlerinden sarsıldı ve titremeye başladı. Bu esnada insanların sesleri silikleşiyor, onların yerini gıcık bir kıkırdama alıyordu. Yanına çömelen Sera, elini Nico'nun başı üzerine koydu. Saçlarını okşadı ve "ZAVALLI ŞEY!" dedi.

Nico bir anda ustasının görüntüsüne yaklaştı. Ne olduğunu anlayamamıştı ama ortam bir anda değişiverdi. Ayaktaydı, üzerindeki zırh çıkmıştı. Lupi ile birlikte Roxx'un karşısında, her zaman buluştukları kayaların başladığı yerin hemen önündeydiler. Bunlar onun anılarıydı, artık anlayabiliyordu. Ama gerçeğinin aksine kendisinin yerine Lupi'nin kolu sargıdaydı. Lupi ustalarından özür diliyor, kaybettikleri için kendilerini affetmelerini yalvarıyordu. Nico birisinin omzuna elini koymasıyla başını çevirdi. Sera, sarı renkli saçlarını arkasında toplayıp örmüş, üzerine de gri bir zırh giymişti. Boşta olan elinde tuttuğu Nico'nun baltasını omzuna koymuştu. Nico onu umursamayıp tekrar ustasına döndü. O esnada Evan'ın sahneye girmesiyle irkildi. Az önce yaşananların etkisi hala üzerindeydi. Şu an burada bulunmak istemiyordu. Arkasını dönüp gitmeye kalkışsa da Sera elini onun göğsüne koydu.

"Bırak beni adi yaratık! Ne yapmaya çalıştığını anladım! Evan benim dostum, tamam mı?!"

"BURADA ÇOK DA DOST GÖZÜKMÜYORSUNUZ AMA."

Nico başını çevirdiğinde kendisini Evan'ın yakasına yapışmış olarak buldu. Sera'yla birlikte olmasına rağmen kendisinin bir kopyası, bir görüntüsü Evan'a bağırıyordu. Artık olayların içinde bile değildi, sadece izliyordu. Kendi görüntüsünün Evan'a söylediği şey karşısında içi sızladı.

"Kaç yıl sürerse sürsün çalışacağım ve bu çocuğun kafasını o meydana dikeceğim! İşte o gün gelip ustamdan özür dileyeceğim!"

Gulyabani, Nico'ya dönüp "O GÜN HİÇ GELMEDİ SANIRSAM HA!" dedi ve kıkırdadı. Roxx'un gülmesiyle tüm herkes ona doğru dönmüştü. "CİDDİ OLAMAZSIN!" diye bağıran Sera bir kahkaha patlattı ve "BU SENİN ROXX'U İLK KEZ GÜLERKEN GÖRDÜĞÜN AN MI YANİ?" diye sordu. Gerçekten de öyleydi. "EVAN'IN GELİŞİYLE OLMASI NE KADAR DA MANİDAR."

Nico'nun gözleri dolmaya başlamıştı. Sera çömelip "ONU KISKANIYORSUN DEĞİL Mİ NİCO?" diye sordu. Nico başını salladı. Gözyaşları dökülmeye başlamıştı. "Hayır!" dedi. "O benim dostum!"

Gulyabani, "DÜRÜST OL NİCO!" diye bağırıp omzunda tuttuğu baltayı yere vurdu. Balta çimenlere saplanmıştı. Nico'nun gözleri bir silahına bir Evan'a gidip geliyordu. Sera, Nico'nun başını avuçları arasına alıp Evan'a doğru çevirdi. "DÜRÜST OL!"

Bir anda Evan'ın Roxx'la iyi anlaştığı onlarca anı Nico'nun beynine hücum etmeye başladı. Ustasının Evan'a iyi davrandığı, ona güldüğü, onu övdüğü, onun sırtını sıvazladığı tüm kareler gözleri önündeydi. Nico daha fazla dayanamayıp baltasını kavradığı gibi Evan'a doğru koştu. "Demirci!" diye bağırdı, Evan'ın kendisine bakmasını sağladı. Baltasını sırtına doğru kaldırıp Evan'ın suratına indirdi.

Derin bir nefes çekerek uyanan Evan, yanı başındaki kahkahalara doğru döndü. Gulyabaninin eli hala ensesindeydi ama eskisi kadar acı çekmiyordu. Sera, "SANDIĞIMDAN KOLAY OLDU!" dedi ve gülmesine devam etti. Evan gözlerini birkaç kere açıp kapattıktan sonra arkadaşlarına baktı. Bir tanesi hariç hepsi ayakta dikilmeye devam ediyorlardı; Nico. Diz çökmüş, daha çok yıkılmış gibiydi. Hıçkırıklarla ağlıyor, elleriyle toprağı eşeliyor, amaçsızca önünde bir şey varmış gibi el hareketleri yapıyordu. "Nico!" diye bağırdı Evan. Neler olduğunu şimdi hatırlamıştı. Sera'yla birlikte Nico'nun zihnine girmişlerdi ve dostunun acı çekişine kendi gözleriyle şahit olmuştu. Burnunun kemiği sızladı. Yıkık bir sesle "O ne yapıyor şu an?" diye sordu. Sera bundan hayli memnun olduğu anlaşılır, zevk dolu bir ses tonuyla "AĞLIYOR!" dedi.

"SENİN CANSIZ BEDENİNİN YANINDA KÜFÜRLER SAVURUYOR VE BAĞIRIYOR ÇÜNKÜ BİR ANLIK ÖFKEYLE SENİ ÖLDÜRDÜ! ÇOK SEVDİĞİ DOSTUNU! GÜYA ÇOK SEVDİĞİ!"

Tekrar güldükten sonra konuşmaya devam etti.

"SENİN, PEŞİNDEN BİR SANİYE BİLE DÜŞÜNMEDEN ÖLÜME ATLADIĞIN ARKADAŞININ SANA NE YAPTIĞINI GÖRDÜN MÜ EVAN! İŞTE SANA GERÇEK!! GERÇEKLİK BUDUR İŞTE!! ŞİMDİ ASIL NEYİN YALANLARLA DOLU OLDUĞUNU ANLADIN MI?!"

Evan göz yaşlarına boğulmuştu. Sera ona doğru eğilip "AĞLAMANA GEREK YOK TATLIM! EĞER BENİMLE OLURSAN BİR DAHA ÜZÜLMEYECEKSİN! SENİ SONSUZA KADAR MUTLU YAPACAĞIM!" dedi. Evan'ın hala Nico'nun ismini sayıkladığı fark eden gulyabani şaşırdı.

"SEN, YOKSA ONA ÜZÜLDÜĞÜN İÇİN Mİ AĞLIYORSUN?"

"Hiç fark edememiştim!" dedi Evan. "Nico'nun böyle hissettiğini bilmiyordum!"

Gulyabani bu cümleyle öyle sarsılmıştı ki başını geriye doğru attı.

"Hep aramızda tatlı bir rekabet var sanıyordum! Onu kıskandırabileceğimi düşünmemiştim! Ne kadar da aptalım! Aptalım! Dostum dediğim birinin duygularından habersizim!"

Sera öfkelenmiş ve elini Evan'ın kafasında daha da derinlere batırmıştı. "SUS!" diye bağırdı.

"SUS YOKSA DAYANAMAYIP SENİ YOK EDECEĞİM ANLIYOR MUSUN?! KAPA ÇENENİ!"

Dişlerini kıracakmış gibi sıkıyordu. Evan'ın çığlıkları küçük hayaletçikleri bile tedirgin ediyordu. Sera derin bir nefes alıp kendini sakinleştirdi, böylece Evan'ın acısı da son bulmuştu. "HER NEYSE!" dedi ve tekrar ekiptekilere göz gezdirmeye başladı.

"HADİ SIRADAN DEVAM EDELİM!"

Lupi, Jakaranda ve Lulu ormanın içinde koşturuyorlardı. "Peki bu gulyabaniyi nasıl yenebileceğimiz biliyor musun?" diye sordu Jakaranda. Lulu elindeki arbaletle etrafı kolaçan etmeye devam ederken "Hayır!" dedi. "Bilmiyorum!"

"Peki Chibi ve diğerleri bu ormandan nasıl canlı çıkmışlar? Onlar gulyabaniyi nasıl mağlup etmişler?"

"Onu yendiklerini kim söyledi?" dedi Lulu. Jakaranda şaşırmıştı. "Ne demek istiyorsun?" diye sordu. Lulu "Chibi'nin bana söylediği şey şuydu..." deyip bir nefes alıp vermiş, cümlenin devamını kendini sakinleştirdikten sonra getirmişti. "Neden bilmiyorum ama o yaratık bizim gitmemize izin verdi."

Jakaranda elini alnına vurdu ve "Ne yani yasaklı bölgelerin en tehlikeli üçünden bir tanesine girmişler ve yaratığa selam verip yollarına devam mı etmişler?! Bu çok şüpheli!" dedi. "Bak! Burada gerçekten bir gulyabani olduğuna emin misin? Ben onların sadece efsane olduğunu sanıyordum, Kuzey Krallığı'nda da başka hiçbir yerde de onların gerçekten var olduğuna dair bir şey duymadım!"

"Bu Chibi'nin teorisi zaten!" dedi Lulu. "Burada mücadele ettikleri yaratığın ne olduğunu kesin olarak bilmiyor ama olsa olsa bir gulyabani olabileceğini söylüyor yani kendisi de emin değil. Kayıtlarda bu ormana girip de çıkabilen başka bir insanoğlu yok tamam mı? O yüzden onun sözüne güveneceğiz!"

"Tamam, tamam! Öyle olsun!" dedi Jakaranda. "Ama gulyabanilerle alakalı hatırladığım tek şey annemin anlattığı masallar! Onunla hiçbir fikrimiz olmadan mı savaşacağız!"

"İşte bu yüzden bu ormana yaklaşmamamız gerektiğini söylemiştim! Ben de çok bir şey bilmiyorum, Chibi de bilmiyor. Ama bana onları test ettiğini söylemişti."

"Test mi?" diye sordu Jakaranda. "Nasıl bir test bu?"

"Garip bir test." dedi Lulu. Jakaranda ona dönüp "Lafı uzatmayıp söyler misin lütfen! Sinirlenmeye başlıyorum!" diye bağırdı.

"Bu Chibi'nin bana söylediği şey seni salak! Nasıl bir test olduğunu ben de bilmiyorum! Anlatmadı!"

"Neden?!" dedi Jakaranda. "Niye anlatmadı ki?"

"Bu da benim kendime sorduğum soruydu zaten. Chibi bana neden anlatmadı? Bir insan başkalarına kendiyle alakalı neyi anlatmak istemez? Utançlarını, belki başarısızlıklarını ya da en büyük sırlarını."

"Ya da acılarını." dedi Jakaranda. Başını sallayarak "Kesinlikle öyle!" dedi Lulu.

"Gulyabaninin bize yapacağı test bizimle alakalı olmalı, bir nevi kendimizle yüzleşeceğiz yani anladın mı?"

"Zekice." dedi Jakaranda. Lulu'nun bu yaşında böyle ince bir tespiti yapmasından etkilenmişti. Arkalarında koşan Lupi'ye dönüp "Hey! Senin gulyabaniyle alakalı bildiğin bir şey var mı?" diye sordu. Lupi dalıp gitmişti, onun sorduğu soruyu duymadı bile. Jakaranda sesini yükseltip "Hey! Lupi!" diye bağırdı. Lupi, "Hah! Efendim!" dedi ve ona döndü. Jakaranda başını iki yana hafifçe sallayarak "Kendine gelsen iyi olur! Nasıl bir şeyle savaşacağımız bile bilmiyoruz! Dikkatsizlik etme!" dedi. Lupi kafasını hafifçe eğerek "Olur!" dedi. "Haklısın!"

Bir süre daha koşmaya devam ettiler. Lulu ve Jakaranda konuşmaya devam ediyor Lupi de kendi iç dünyasında düşüncelerle boğuşuyordu. Nico'yu düşünüyordu. Onun iyi olup olmadığı düşüncesi kafasından çıkmıyor, konsantre olamıyordu.

"Hey!" dedi Jakaranda. "Gökyüzü yeşile bürünmüş!"

Evan'ların başına geldiği gibi etraflarındaki her şeyin rengi değişmeye ve gerçeklik dalgalanmaya başlamıştı. Bir süre sonra bir anda renkler normale döndü.

"Bu da neydi?!" dedi Jakaranda. "Bilmiyorum! Ama birazdan bir şeyler olacak gibi ha?!"

"Sırt sırta verelim!" dedi Jakaranda. Dediği gibi yaptılar. Herkes gözbebeklerini kendi görüş alanında dolaştırıyor, en ufak bir kıpırdaşmaya, düşen bir yaprağa kadar görmeye ve bilmeye çalışıyordu. Bu şekilde kendilerine gelebilecek en ufak saldırıyı hissedebileceklerdi. Lupi kafası içinde bir kıkırdama duymasıyla daha da dikkat kesildi. "Siz de duydunuz mu çocuklar?" diye fısıldadı. Cevap gelmemişti. "Çocuklar?"

Arkasını döndüğünde kimse yoktu. "Olamaz!" diye bağırdı.

"YALNIZLIKTAN KORKAR MISIN?"

Lupi kılıcını sesin geldi yöne çevirdi. Gulyabani oradaydı; siyah elbisesiyle Sera.

"YALNIZ KALMAKTAN KORKUYOR GİBİSİN LUPİ!"

"Nico nerede?"

Kadın güldü. "LAFI UZATMAYI ÇOK SEVMİYORUZ DEMEK!"

Lupi o güne kadar kimsenin onun yüzünde görmediği bir ifadeyle bakıyordu. Korkutucu bir ifadeyle. "Sana Nico nerede diye sordum gulyabani?! Oyun oynamayı kes ve bana arkadaşımı ver!!"

"O GÜÇSÜZ VE APTAL ÇOCUĞU NE YAPACAKSIN Kİ?!" dedi Sera. Lupi ona doğru atılmış ve kılıcını savurmuştu. Saldırısı Sera'nın içinden geçse de durmadı. Kılıcını savurmaya devam ediyor, gulyabaninin silueti bir dumanı döver gibi kılıcın geçtiği yerlerde dağılıyor, daha sonra tekrar eski haline dönüyordu.

"Nico güçsüz değil!!" diye bağırdı Lupi.

Durmaksızın saldırmaya devam ediyordu. Onu izlemekten sıkılan Sera ortadan kayboldu. Lupi kafasını çevirip onun yeni konumunu belirledi ve üzerine koştu. Kılıcını kadının göğsüne sapladı ama saldırısı yine onun içinden geçmiş, kılıç arkasındaki ağaca girmişti. Sera ellerini göğsüne saplı gibi duran kılıcın üzerine koydu ve çenesini oraya yasladı. Yüzünde irrite edici bir tebessüm vardı. Nefes nefese kalmış Lupi'ye "O GÜÇSÜZ, SEN İSE BİR KORKAKSIN!" dedi.

Lupi elini gulyabaninin suratına attı ama onu tutamadı. Sera yine kaybolup onun arkasına geçmişti. Lupi ona doğru dönüp tekrar "Bana arkadaşımın nerede olduğunu söyle!" diye bağırdı.

"ONU GERÇEKTEN BULMAK İSTİYORSUN YANİ! BENİM BU KONUDA ŞÜPHELERİM VAR!"

"Ne demek istiyorsun?!" diye sordu Lupi.

"EĞER YANLIŞ HATIRLAMIYORSAM ORMANIMA SON AYAK BASAN KİŞİ SENSİN! DOSTUNU BU KADAR İSTEMENE ŞAŞIRDIM! ÇÜNKÜ O ORMANA KOŞARKEN PEŞİNDEN ATILAN EVAN'IN AKSİNE SEN SADECE DİKİLİYORDUN! AA... GERÇİ SADECE DİKİLMİYORDUN ÖZÜR DİLERİM!

Sera bir anda onun önünde belirdi ve bağırarak "TİR TİR TİTRİYORDUN SENİ ADİ YARATIK!" dedi. Onu boğazından yakalayıp havaya kaldırdı.

"ŞİMDİ İSE ONU ÖNEMSİYORMUŞ GİBİ DAVRANIYORSUN!! SİZ İNSANLARIN YALANLARINDAN NEFRET EDİYORUM!! KORKAĞIN TEKİSİN LUPİ!! BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL!! ARKADAŞINDAN ÇOK DAHA FAZLA KENDİNİ ÖNEMSEYEN BİR PİSLİKSİN!! BANA SAKIN AKSİNİ SÖYLEMEYE KALKMA!!

Birkaç dakika önce Nico'nun hayal dünyasında olan gulyabani, belli ki orada yaşadığı şeylerden dolayı öfkeliydi. Lupi'yi boğarak öldüremeyeceğini biliyordu. Aslında onu şu anda boğduğu falan da yoktu. Ona sadece onu boğduğu bir hayali gösteriyor ve acı çekmesini sağlıyordu.

"Yanlış düşünüyorsun!" dedi Lupi. Nefes almakta zorluk çektiği için düzgün konuşamıyor, hırıltılı bir ses kelimeleri arasına giriyordu. Zorlansa da devam etti ve "Kimseye korkak değilim dediğimi hatırlamıyorum, tamam mı?" dedi. Sera ilgi çekici bulduğu bu cümleden sonra bir sopayı atar gibi Lupi'yi çevirerek fırlattı. Yere çarpıp birkaç takla atan Lupi durduktan sonra doğruldu ve güldü. "Ve sen beni Evan'la mı kıyaslıyorsun yani?" dedikten sonra bir kahkaha attı ve ayağa kalktı. "Onun bir cadının karşısına çıkacak kadar korkusuz olduğunu bilmiyorsun herhalde." dedi ve tekrar gulyabaniye doğru koşmaya başladı. Sera bu duyduğu şeyle şaşırmıştı. Üzerine koşan Lupi'ye elinin tersiyle bir tokat atıp "BİR CADI MI DEDİN? BASİT BİR İNSAN CADIDAN KURTULMAYI NASIL BAŞARABİLİR Kİ?" diye sordu. Tokadın etkisiyle bir ağaca çarpana kadar uçan Lupi, birkaç öksürükle ciğerlerindeki acıyı bastırmaya çalışıp, çarpmanın etkisinden bir nebze olsun çıktıktan sonra doğruldu ve "Onu öldürerek!" dedi. Tekrar Sera'ya doğru koşmaya başladı ve "Benim gibi bir korkak onun gibi yürekli bir adama yetişmeyi hayal dahi edemez!" diye bağırdı. Gulyabani onu dinlemiyordu. Elini çenesine götürüp, "BİR CADIYI ÖLDÜRMEK Mİ?! ŞAKA OLMALI!!" dedi. Bunu Evan'ın anılarında daha sonra arayamaya karar verip tekrar Lupi'ye odaklandı. Ona bu sefer yerdeki bir taşa vurur gibi tekme atmıştı.

"HER NEYSE! DEMEK KORKAK OLDUĞUNU KABUL EDİYORSUN ÖYLE Mİ?"

Lupi'nin bu sefer yerden kalkması daha uzun sürmüştü.

"Buraya beni cesaretlendirmekten asla geri durmayan adamı kurtarmaya geldim?! Nico nerede seni adi yaratık!?! Bana dostumu geri ver!!"

Lupi'nin tekrar ona doğru koştuğunu gören Sera kıkırdadı ve "TAMAM O HALDE!" dedi. Lupi bu kez Sera'ya saldırmak için zıpladığında onun içinden geçip gitmedi. Sanki onun içine girmiş ama bir kapıdan geçer gibi başka bir yere ışınlanmıştı. Biraz daha karanlık olan bu yer yine ormanın içinde bir yerde gibi duruyordu.

"DOSTUNU İSTEYİP DURUYORDUN!! AL İŞTE!!"

Lupi bu cümle üzerine deli gibi etrafına bakınmaya başladı. Birkaç saniye göz gezdirdikten sonra ağaçlardan birisinin arkasında bir şey olduğunu fark etti. Karanlık olduğundan tam göremiyordu. Oraya doğru koştu. İçinde kötü bir his vardı. Ulaşıp da döndüğünde gördüğü manzara karşısında dili tutuldu. Sırtı ağaca yaslanmış bir şekilde oturan Nico'nun zırhı kan içindeydi. Gırtlağı boydan boya derince kesilmişti. Gözleri ışığını kaybetmiş şekilde bir yöne doğru bakıyordu. Ağzının kenarları da kan olmuştu ve dili biraz dışarı çıkmıştı. Lupi birkaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra Nico'nun önüne diz çöktü. Gözlerinden durmaksızın yaşlar boşalıyordu.

Nico ve Lupi, hiç mübalağasız çocukluklarından beri ilk kez bu kadar ayrılmış olabilirlerdi. Eskiden, Yuva'da fazla sessiz olduğu için kimse Lupi'yle takılmazdı, tüm antrenmanlar ve dersler boyunca kendi başına takılıyordu. Aynı onun gibi yalnız kalmış bir kişi daha vardı. Prensi krallığına geri döndüğü için boşluğa düşmüş, öfke problemlerinden dolayı kimseyle anlaşamayan birisi; Nico. Birbirlerini buldukları o ilk günden beri her şeyi beraber yapmış, bir günleri bile ayrı geçmemiş iki dosttu onlar. Lupi, çoğu Sınır Kurdu gibi ölüm korkusunu geride bırakmış birisiydi. Bir gün Sınır'ın dışında bir yerde ölüm onu bulacak, son nefesini verecekti bunu biliyordu ve kabullenmişti. Ama bunun da Nico'ya birlikte olacağını düşünmüştü hep. Bugüne kadar kazandıkları her şeyde beraber kazanmış, kaybettikleri her şeyde de birlikte kaybetmişlerdi. Lupi ne zaman kendi ölü bedenini düşünse istemeden ve farkında olmadan Nico'nun ölümünü de oraya koyuyordu. Artık yaşamayacak olsalar da yine de yan yana olacaklarını biliyordu Lupi. Ama bugün, bu ormana ulaştıkları bugün Nico onu yanına almadan gitmişti.

Elini Nico'nun buz gibi yanağına koydu Lupi. Hıçkırıklarla, hüngür hüngür ağlıyordu.

"Endişelenme Nico." dedi. İşaret ve orta parmağıyla onun açık kalmış gözlerini kapattı. Sera gölgelerin arasında dans ederek ona yaklaşıyor, gülerken sesini çok yükseltmemeye çalışarak anın büyüsünü bozmamaya gayret gösteriyordu. Lupi'yi en zayıf olduğu bu anda, en zehirli cümleleri kullanarak, en azap verici şekilde ezmek istiyordu. Onun yeterince ağladığını düşündüğünde kendini gösterdi ama gördüğü şey karşısında paniğe kapıldı.

"NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN?!" diye bağırdı. Lupi onu duyuyormuş gibi görünmüyordu. Belinden çıkartmış olduğu hançerini boğazına dayamıştı. "Nico, endişelenme dostum! Yanına geliyorum!" dedi ve hançeri gırtlağına sapladı. Bıçağın girmesiyle birlikte gözlerini açtı. Acıyla bağırdı ve sırtı üzerine düştü. Eliyle boğazını yokladı, orada ne saplı bir bıçak vardı ne de bir kesik. Evan'ın kahkahasıyla başını kaldırdı ve öfkeden çılgına dönmüş, aynı kendisi gibi eliyle gırtlağını ovalayan yaşlı bir kadının Evan'ı kafasından yakalamış olduğunu gördü.

"Başardın Lupi." dedi Evan.




- Evett arkadaşlar :D ilk celse bitti bir galibiyet bir mağlubiyetimiz var :D Nico kaybetti ama Lupi tokatladı gulyabaniyi resmen :D korkak korkak deyip duruyordu gırtlağına bıçağı yedi yaaa efsaneydi bence :D

- Bir sonraki bölümde de eğer bir değişiklik olmazsa Jakaranda ve Lulu sınava girecek ^^ sizce kim alır kim kaybeder :D bahisler açılmıştır :D

- arkadaşlar bu arada özel bir bölüm yayınlamak istiyorum çünkü KOR kitabında 20K okunmaya ulaştık ^^ bu özel bölümün konusuna sizin karar vermenizi istiyorum ^^ kitaptaki anlatmadığım, veya üstü kapalı bahsettiğim şeylerden birini seçin onunla alakalı bir bölüm yazacağım ^^ Ugo'nun geçmişi ya da İris'ten bir şeyler olabilir. Hibra'nın kasabasını ziyarete geldiği ve Daniel'in çocukluğuyla konuşması olabilir mesela ^^ Chibi'nin hayatına dair hiçbir şey yok mesela onu da isteyebilirsiniz ^^ büyük savaştan bir şeyler olabilir, ya da Kuzey Kralı ^^ fark etmez söyleyin gelsin :D 

- herkese iyi okumalar ^^


- BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN !!!!





Continue Reading

You'll Also Like

22.4K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
224K 19.8K 58
Eleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan...
67.3K 2K 80
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
202K 34.1K 63
2021'de yazılan notlara 1871 yılından gelen cevaplar. İki tarih arasında köprü olan bir günlük. İki insanın kendini buluşu ve en güzel sevgi satırlar...