DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamland...

By Risu-kun

39.8K 7.3K 12.3K

"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapa... More

Bölüm 1; buradan gidiyoruz Ugo
Bölüm 2; sadece insanlar ağlıyor
Bölüm 3; aramıza hoş geldin küçük adam
Bölüm 4; Kara Çekiç'in ilk günleri
Bölüm 5; masaya bir tabak daha lütfen!
Bölüm 6; adım Ugo, şimdi çekilin başımdan!
Bölüm 7; demire hayat veriyoruz, öyle mi?
Bölüm 8; arada uğra olur mu?
Bölüm 9; cadılar...
Bölüm 10; kibarlığın canımı sıkmaya başladı
Bölüm 11; ama ben yüzünü görmek dahi istemiyorum
Bölüm 12; Cadı Avcıları
Bölüm 13; Çivili Kapı
Bölüm 14; ben bir cadıyım!!
- DUYURU -
Bölüm 15; tüm eğlenceyi kendine saklamayı bırak
Bölüm 16; zaman ne de çabuk geçmiş
Bölüm 17; tamam ateş yok anlaştık
Bölüm 18; Evan geri dönmüş millet!!
Bölüm 19; daha hiçbir şey görmedin!!
Bölüm 20; yemek hazır!
Bölüm 21; bu hikayeyi dinlemek için yeteri kadar bekledik
Bölüm 22; Kum, Sis ve Kor
Bölüm 23; işte bizim ustamız bu!
Bölüm 24; baban son nefeslerini verirken, gülümsüyordu
Bölüm 25; neden!?! neden ölmeme izin vermiyorsun?!
Bölüm 26; ATEŞİN ŞARKISI
Bölüm 27; surat asmam için hiçbir sebep yok!
Bölüm 28; çocuklar gülmeli Evan!
Bölüm 29; sadece evimi özledim desen de olurdu ihtiyar
Bölüm 30; GODNOSCH
Bölüm 31; yani benim için sıkıntı yok ama...
Bölüm 32; sahi senin adın neydi, Kuzey Kralı?
Bölüm 33; dönmüşsün
Bölüm 34; DEMİRDEN BİR BAĞ
Bölüm 35; aşık bir kıza kimse kafa tutamaz
Bölüm 36; BEYAZ DİYAR
Bölüm 37; böyle bir şey demiştin, değil mi demirci?
Bölüm 38; siz delisiniz
Bölüm 39; üç kişi
Bölüm 40; korkma, ben yanındayım
Bölüm 41; ona kahramanımız diyorsak bu öyle olduğu içindir!
Bölüm 42; KALPLER
Bölüm 43; bize hislerinden bahset!
Bölüm 44; hadi savaşalım!
Bölüm 45; Evan'ın en büyük sırrını anlatayın, olur mu?
Bölüm 46; umut yok, yiyeceğiz!
Bölüm 47; ne kadar da özlemişim be!
Bölüm 48; benimle sıkıntın ne?
Bölüm 49; bir daha da kılıcımı kimseye vermeyeceğim
Bölüm 50; öleceksem de savaşarak öleceğim!
Bölüm 51; demek yine oldu ha..
Bölüm 52; beyaz insan
Bölüm 53; ÖLÜMÜN SEMBOLÜ
Bölüm 55; HALA ADIMI SORMADIN? KABALIK EDİYORSUN!
Bölüm 56; ORMANIMA NEDEN GİRDİN?
Bölüm 57; SUS YOKSA DAYANAMAYIP SENİ YOK EDECEĞİM!!
Bölüm 58; SAVAŞMAYACAK MISIN?
Bölüm 59; BİLDİĞİN TEK ŞEY İNSANLARI KÜÇÜK GÖRMEK!!
Bölüm 60; BAK, YİNE YAPTIN!
Bölüm 61; tipim değilsin
Bölüm 62; Ainhina giriş prosedürü
Bölüm 63; ALAZ OTU
Bölüm 64; o benim arkadaşım değil!
Bölüm 65; tekrar ağlamaya başlamayacaksın değil mi?
Bölüm 66; bu kız canını sokakta bulmuş!
Bölüm 67; onun verdiği bir söz var!
Bölüm 68; hayır, bu ölümün borazanı
Bölüm 69; sanırım artık yeni bir hedefleri var!
Bölüm 70; GERÇEK EJDERHA TÖRENİ
Bölüm 71; ne azı ne fazlası
Bölüm 72; eksik bir şey yazmadım değil mi?
Bölüm 73; neden ağladığını biliyorum
Bölüm 74; başaracağını biliyordum Civciv
Bölüm 75; GÖKIRMAK
Bölüm 76; onu sevdiğinin farkına varmayacak!
Bölüm 77; batmışız batacağımız kadar
Bölüm 78; ölmeden önce son bir dileğin var mı?
Bölüm 79; mayıs zambakları gübi gülümsüyorsun
Bölüm 80; benimle dalga geçme!
Bölüm 81; yanılıyorsun, o hala yaşıyor!
Bölüm 82; tüm cadıları da ne demek?!
Bölüm 83; peki o zaman, plan ne?
Bölüm 84; bağlarımız bizi koruyacak!
Bölüm 85; yukarı hep birlikte çıkacağız
Bölüm 86; kusarsanız giysileri batırmayın!
Bölüm 87; eskiden burada yaşıyordum
Bölüm 88; narsist zalimlik
Bölüm 89; öldür beni!!
Bölüm 90; SAÇMALIK!!
Bölüm 91; bugün kimseye merhamet yok!!
Bölüm 92; elimizdeki her şeyle, ödlek
Bölüm 93; sana acının ne olduğunu anlatayım mı?
Bölüm 94; bu benim görevim!
-FİNAL-
** TEŞEKKÜR EDİYORUM **

Bölüm 54; cam böceklerinin kokusu olmaz!

378 68 160
By Risu-kun


Nico'nun eti pişirmesi biraz zaman aldı. Bu esnada Ruh Kurtları bölgede volta attıkları için rahat rahat yemeklerini yediler. Ardından ateş söndürüldü ve uyundu. Sabahın ilk ışıklarına kadar sırayla nöbet tuttular. Kurtlar, pişen geyiğin kokusuna gelmeye çalışan avcıları belki engelleyebilirlerdi ama Sınır'ın dışında hala dibinize kadar sinsice sokulabilecek tehlikeli varlıklar vardı. Bu sebeple tüm güvenliği onlara emanet etmek uygun olmayacağı için bir veya iki kişinin mutlaka nöbet tutması gerekiyordu. Bu nöbetler sırasında kimse kendini Yume'ye emanet etmek istemediği için o her zaman deliksiz bir şekilde uyumuş, nöbet için asla uyandırılmak zorunda kalmamıştır. Sadece güvenilmez olması değil, beklemekten çabucak canı sıkıldığı için delice bir şeyler yapma ihtimalinin de yüksek olması ya da kendi kendine gevezelik yapıp durduğu için kimseyi uyutmaması da bu nöbet işinden azat edilişinin sebeplerindendi.

Güneş henüz doğmadan, gökyüzünün siyahtan mora geçiş yaptığı saatlerde tekrar yola koyuldular. Planladıkları gibi Yeşil Gök Ormanı'nın etrafından dolaşıyorlardı. Eğer on dokuz gün boyunca Amasia'nın uyanmasını beklemeselerdi büyük ihtimalle varmış olacaklardı. Ama Lulu onun ne kadar güçlü olduğunu anladığı için kendisini onunla birlikteyken daha güvende hissediyordu. Bu yüzden de yirmi veya otuz gün beklemenin bir kayıp olmadığı fikrindeydi. Kara Köpek'i gördükten sonra asıl önemli olanın hızlı gitmek değil, hayatta kalarak gitmek olduğunu bir kez daha anlamıştı.

Kurtların sırtında yol aldıkları anlardan birinde "Sizce Cadı Avcıları'na ne oldu?" diye sordu Jakaranda. Daniel başını ona doğru çevirip konuşmaya başladı. "Görevimizin amacı bu soruya cevap bulmak değil mi zaten? Eğer cevabı bilseydik..." derken Jakaranda sözünü kesmişti.

"Onu demiyorum! Sizce ne olmuş olabilir? Yani Kuzey Kralı'nı dinlerken kafamda o kadar fazla soru işareti oluştu ki bu durum beni huzursuz ediyor. Her şeyi baştan alalım, tamam mı? Cadılar tüm kıtadaki herkese hükmedecek kadar güçlüler, daha sonra ise üç tane çocuk geliyor ve tüm denge değişiyor."

Derin bir nefes aldı ve parmakları ile üç yaparak, "Bu çocuklar nereden gelmiş olabilir ki?" diye sordu. Herkesi sessizlik bürümüştü. Jakaranda buradaki çoğu kişinin bu soruyu kendilerine bir kere bile sormadıklarından neredeyse emin olsa da en azından Evan'dan bir cevap bekliyordu. Ama umduğunu bulamamıştı. Kimse ağzını açmayınca Jakaranda sözüne "Amasia'yı gördükten sonra bu kişilerin güçleri az çok kafamda şekillenmeye başladı diyebilirim." diye devam etti. Yume gülmüş ve "Kara Köpek onu ısırabilseydi asıl o zaman görürdün gücü. O yaratıktan dağ kadar kül çıkardı haa içinde ne güzel yuvarlanırdık." demişti. Jakaranda her zamanki gibi sivri dillilikten ödün vermeyerek, "Bir kasaba kadar kül gördüğüm de olmuştu Batı'nın Prensesi. O yüzden çok şaşıracağımı zannetmiyorum." dedi. Ortam buz kesmişti. Amasia derin bir nefes çekip sakin kalmaya çalıştı. Burada çıkartacağı bir kavga sadece onların zararına olurdu bunu biliyordu. Tabii Yume onun kadar olgun değildi. Elini büyü taşlarını koyduğu çantaya attığını gören Jakaranda bir anlığına panik yapsa da kendisine gelenin bir ateş topundan ziyade büyü taşının kendisi olduğunu fark edince savunmaya geçmedi. Taş zırhına çarpıp bir çınlama meydana getirmiş, oradan da yere düşmüştü. "Bana prenses deme diye kaç kere söyleyeceğim sana be!" diye bağırdı Yume. Daniel "Hayatımda ilk kez büyü taşını fırlatan birini gördüm!" dedi. Kendisine garip garip bakan insanları fark eden Yume "Ne var?! Sonuçta taş değil mi yani, hiç mi hayatınızda taş fırlatmadınız?!" dedi. Herkes kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Yume sinirlenip bu sefer ateş topları atmaya karar verince hep bir ağızdan onu sakinleştirdiler.

"Her neyse!" dedi Jakaranda. İnsanların dikkati tekrar onda toplanmıştı.

"Tamam, Cadı Avcıları'nın nereden geldiğini bilmiyoruz. Peki onlara ne olmuş olabilir? Yani tam olarak ne yaşandı da onlardan geriye sadece taşlar kaldı?"

"Genelleme yapıyorsun." dedi Evan. "Belki diğer iki kardeşi canlı bulabiliriz."

"Gerçekten de bulabileceğimizi düşünüyor musun?" diye sordu Jakaranda. Evan dudak büzüp kaşlarını kaldırarak emin olmadığını söyledi. "Senin söyleyebileceğin bir şey yok mu Amasia?" diye sordu. Amasia hiç düşünmeden "Yok!" demişti. Jakaranda ısrarcı bir tavırla "Yani Kor gücüne sahip Cadı Avcısı'ndan bir iz ya da bir işaret..." diye devam ederken Amasia daha sert bir şekilde "Yok!" diye tekrarladı. Derin bir nefes daha çekip "Bak!" dedi.

"Cadı gelip söyleyene kadar ben de bu anlatılan şeylerin hiçbirini bilmiyordun tamam mı? Yani karnımın üstünde hep bir sertlik hissettiğim doğru ama bunun üzerine hiç düşünmedim. Tüm bu kül etmeleri kendimden biliyordum. Sanırım ilk kez bu gücü cadıya karşı kullanmak istediğimde bir şeyler oldu."

"Nasıl bir şeyler?" diye atıldı Jakaranda.

"O zamana kadar taş beni kontrol ediyor gibiydi. Ama o andan sonra gücünü dengeleyebildim. Yani sanırım. Aslında sizden daha fazla bir şey bilmiyorum. Bu Cadı Avcıları ya da güçleriyle alakalı her şey koca bir gizem öyle değil mi?"

"Öyle." dedi Jakaranda. "Ve bu gizem beni deli ediyor."

"Acele etme Jakaranda! Her şeyin cevabını alacağız! Biz aceleci olmamak için antrenmanlıyız ama sen biraz sabırsız gibisin!" dedi Evan. Jakaranda bu cümleyi garipsemişti. "Nasıl bir antrenmanmış o öyle?" diye sordu. Evan güldü ve Daniel'e dönerek "Biliyor musun bazen Chibi'nin ne kadar bilge bir adam olduğunu düşünüyorum." dedi. "Bizi hikayenin tamamını anlatmak için iki yıl beklettiğini düşününce sanki bu gizem içinde boğulup gitmememizi, sabretmemizi istiyormuş gibi hissediyorum."

Daniel tebessüm etmişti. "O kaçık herif bunu planlamış olsaydı hiç şaşırmazdım!" dedi.

"Yav o herif hakikaten deli yaa!" dedi Yume. Lulu "Ustam hakkında ileri geri konuşmayın!" dedi. Gülüştüler.

Tam o esnada tepelerinden geçen kırmızı bir şeyle ürperdiler. Lulu'nun çaldığı küçük bir ıslıkla kurtlar durdu. "O da neydi?" dedi Lulu. Sesinde panik ve korku vardı. Herkes silahlarını çekmişti ve etrafa bakıyordu. "Vızıltılı bir şekilde uçtu! Bir böcekti ama ne olduğunu göremedim!" dedi Lupi. Nico baltasını iki eliyle sertçe sıkıyordu. "Böceklerden nefret ediyorum!"

"O kadar kırmızı parlayan tek bir böcek türü biliyorum; Cam Böcekleri!" dedi Daniel. Bir yandan bakışlarını ağaçlar arasında dolaştıran Evan garipser bir halde "Cam Böcekleri mi?" dedi. "Geçen sene kovanlarını tamamen yok ettiğimizi zannediyordum!"

Daniel ona doğru dönüp iç çekerek "Demek ki yeni bir tane yapmışlar." dedi. Amasia "Çok çabuk sonuca varıyorsunuz!" dedi. Hareket büyüsü kullanıp uçmaya başlamıştı bile. "Ben bir kontrol edip geleyim!"

Biraz yükselip ağaçların tepesini aşınca gördüğü manzara karşısında küçük dilini yuttu. Hemen tekrar yere indi ve "Kovanın yanındayız!" diye fısıldadı. Kulak kesildiklerinde az önce duyduklarına benzer vızıltılar duydular. "Harika!" dedi Daniel. "Nasıl fark edemedik!"

"Kurtlarımın koku duyusu çok iyidir. Bunu kullanarak bizi her türlü beladan uzak tutmaya çalışıyordum ama başımıza böyle bir şeyin geleceğini tahmin etmemiştim." dedi Lulu. Yume ona dönüp "Ne demek istiyorsun ufaklık?" diye sordu. "Cam Böcekleri'nin kokusu olmaz!" diye cevap verdi Lulu. "Onlar camdır!"

"Geri dönüyoruz!" dedi. Elini ağzına götürüp bir ıslık çalmaya kalkmıştı ki Jakaranda "Dur!" dedi. "Her yaratık gördüğümüzde etrafından dolaşmakla uğraşırsak ilerleyemeyiz tamam mı? Bu görevin yıllarca sürmesini mi istiyorsun?"

"Onlar Cam Böcekleri! Kaç tane olduğunu bilmiyoruz! Çok tehlikeli olabilir!"

"Bilmiyorsak biz de öğreniriz! Ama ilk seçenek olarak geri çekilmeyi ileri sürme tamam mı? Bir Sınır Kurdu'ysan öyle davran!"

Jakaranda her zamanki gibi sertti. Evan araya girip "Tamam tamam bir durum değerlendirmesi yapalım, üstesinden gelemeyeceğimiz gibiyse geri çekiliriz!" dedi. Amasia'ya dönüp "Orada ne gördün?" diye sordu. "Geçen sene yok ettiğimiz kovanın üçte birinden bile daha küçüktü." dedi Amasia. "Demek ki yeni yeni inşa ediyorlar. Bunlar önceki kovandan kurtulanlar olmalı. İşimizi düzgün yapmamışız!" dedi Daniel. Elini Evan'ın omzuna koyup "Kovan henüz küçükken yok etmeliyiz Evan! Yoksa ne olacağını biliyorsun!" dedi.

Bir arının yüz kat büyütülmüş ve vücudu yakutla kaplanmış haliydi Cam Böcekleri. Çiçek çiçek dolaşmak yerine iğnelerini bir şırınga gibi canlılara saplayıp kanlarını çekerlerdi. Kanı vücutlarında işledikten sonra ağızlarından kusar, çıkan pelteyi iyice yoğurduktan sonra duvarlar inşa etmek için kullanırlardı. Sertleşen, camlaşan bu madde onlara içlerinde yaşayacakları bir kale veriyordu. Cam Böcekleri çevrelerindeki ekosistemi yok olmaya zorlayan, bir virüs gibi biyomlarının yaşam enerjisini sömüren varlıklardı. Bir yıl önce gerçekleştirilen bir görevde devasa bir kovanı yok etmek için elli Dişsiz Kurdun olduğu bir birlik kurulmuştu. Otuza yakın Sınır Kurdunun da onlara eşlik ettiği Kuzey Krallığı'nın en büyük mücadelelerinden birisiydi bu. Amasia ve Yume'yle birlikte Daniel ve Evan'ın da katıldığı görev çok zorlu geçmişti. Yirmiye yakın kişinin ölmesiyle sonuçlanan mücadelede kovan tamamen yok edilmişti. Eğer burada bir kovanın daha oluşmasına müsaade ederlerse bundan yıllar sonra başka bir seferberliğe ihtiyaç olacaktı.

"Haklısın!" dedi Evan. "Bu kovanı yok etmemiz lazım!"

"Cam Böcekleri'ne karşı kullanılabilecek en etkili silah patlama büyüleridir." dedi Lulu. Sesi kısık çıkıyordu. Herkes onun savaşmak istemediğini anlayabilmişti. Ama yine de kendini güçlü göstermek için bir Sınır Şahinine düşen görevi yapmaya, taktiksel yardımda bulunmaya çaba gösteriyordu.

"Darbe büyüleri de kullanılabilir. Ama saf ateş onlar üzerinde işe yaramayacaktır. Aynı şekilde kılıçların keskinliği de faydasız, camı kesemezsiniz. Onu kırmak gerekir. Nico'nun baltası iş görecektir. Lupi'nin kılıcı da yeteri kadar ağır ama Daniel ve Evan bu savaşta etkisiz kalacak. Aynı şekilde ben de öyle. Kurtlarım Cam böceklerine bir şey yapamaz. Oklarımın da yeteri kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum. Yani özetle üç büyücümüz var ve her şey sonların elinde."

"Önce şu kovanı bir görelim." dedi Evan. Kurtlardan inip Amasia'nın gösterdiği yönde sessizce ilerlemeye başladılar. Çalıların arasından güzel bir görüş açısı yakalayıp pozisyon aldılar.

"Demek Cam Böcekleri'nin kovanı böyle oluyormuş." dedi Jakaranda. Yerden on beş veya yirmi metre yükselen bir piramide benziyordu. Kıpkırmızı parlayan şey yarı şeffaftı. İçeride uçuşan yaratıkların gölgeleri gözüküyordu. Bir kısmı ise küçük küçük altıgenlerin bir araya gelmesinden oluşan yapının bazı yerlerindeki açıklardan içeri girip çıkıyordu.

"Şekli geçen seferkinden tamamen farklı!" dedi Amasia. "Aynen yaa!" diye doğruladı Yume. Bu durum içlerine bir şüphe atmıştı ve herkes fikir yürütmeye çalışıyordu. "Belki de buradaki ağaçlar Asem ormanındakiler kadar uzun ve dayanıklı olmadığı için kovanlarını yüksek bir yere asmamış yere kurmuşlardır." dedi Daniel. Bu hepsine mantıklı gelmişti ama yine de ortada böyle bir durum varken saldırıya geçmek hiç de sağlıklı değildi.

"Böceklerin kendileri ya da kovan ne kadar dayanıklı?" diye sordu Jakaranda. "Normal camdan hallice işte!" diye cevap verdi Yume. "Kovan hakikaten küçük var ya! Eğer arılar dışarı çıkmadan hızlı bir şekilde havaya uçurursak hepsi tuzla buz olur gider size söyleyeyim. Arka arkaya patlak büyülerini patlatırız olur biter bence!"

"Eğer büyünün açık mavisini de turuncu rengine hakim olduğun kadar iyi kullanabiliyorsan sıkıntı yaşamayız." dedi Jakaranda.

Yume gülmüş ve "Ayıpsın oğlum!" demişti.

Amasia'nın da onaylamasıyla çalılardan çıktılar ve kovana doğru sessizce ilerlemeye başladılar. Yeterince yaklaştıklarını düşününce Amasia'nın ortada olduğu üçlü bir formasyon aldılar. Evan ve diğerleri de onların çevrelerine dizilmişlerdi. Kovana saldırı başlayınca etraftan onlara hücum etmek isteyen Cam Böcekleri olabilirdi. Kovan tamamen yıkılana kadar büyü yapmayı kesmeyecekleri için arılarla diğerleri ilgilenmeye çalışacaklardı. Lulu her ihtimale karşı kişi sayısınca kurdu yanlarında tutuyordu. En ufak bir sıkıntıda hemen geri çekileceklerine dair anlaşmışlardı.

Üç Dişsiz Kurt son kez birbirlerine bakıp onay aldılar ve saldırı başladı. Ellerinde oluşturdukları mavi kristalleri bir bir kovana fırlatıyorlardı. Her patlamanın ardından kırılan cam sesleri kulakları dolduruyordu. Yume'nin diğerlerine nazaran her büyü yapmadan önce elini çantasına sokması gerekse de en çok mavi kristali o fırlatıyordu. Jakaranda zırhının içindekileri bitirince önünde hazırladığı torbaya davrandı ve oradan biraz büyü kullandı. Bir dakika boyunca durmaksızın yapılan saldırının sonunda kovandan geriye bir şey kalmamıştı. İlginç bir şekilde bu süre zarfında da onları rahatsız eden hiçbir şey olmamıştı.

Yume'nin "İşte bu beee!" diye bağırmasının ardından Daniel ona uzandı ve "Daha bitmedi." dedi. Kimse niye böyle bir şey söylediğini anlayamamıştı. "Yani bu kadar çabuk bitmesi mantıksız, fazla kolay oldu."

Jakaranda ona doğru dönmüş ve gülümseyerek "Bazı şeyler bu kadar kolaydır işte!" demişti.

Cümlesini bitirmesiyle birlikte ayaklarının altında bir yer sarsıntısı hissettiler. Hepsi ürpertiyle aşağıya doğru bakmışlardı. Daniel derin derin nefes alıp veriyordu. "Bu bir şaka değil mi?" dedi. Yer gittikçe daha da şiddetli bir şekilde titriyordu. "Kurtlara!" diye bağırdı Lulu. Herkes ikinci kez bile düşünmeden yanlarında duran kurtların tüylerine asıldılar. Sanki altlarında bir şey patlayacakmış gibi hissettiklerinden buradan hemen gitmek istiyorlardı. Lulu'nun çaldığı ıslıkla kurtlar koşuşturmaya başladı ki arkalarındaki toprak yarıldı. Açılan deliğin içinden kırmızı böcekler fışkırıyor, deli gibi peşlerinden koşuyorlardı. "Karıncalar!" diye bağırdı Evan. "Bu Cam Böcekleri arı şeklinde değil, bunlar karıncalar!"

"Ama uçuyorlardı!" dedi Daniel. Hemen yanındaki kurtta olan Lupi "Kanatlı karıncalar!" diye fısıldadı.

Kurdunun üzerindeyken bir yandan patlama büyüleri oluşturup gerisine doğru fırlatmaya devam eden Jakaranda "Şimdi bana az önce yok ettiğimiz şeyin sadece yuvalarının girişi olduğunu mu söylüyorsun!" diye bağırdı. Yume ve Amasia da ellerinden geldiğince büyü yapmaya çalışsalar da karıncalar bitmiyordu. Karıncaların bir anda yavaşlamasıyla sevinen ekip Lulu'nun "Olamaz!" diye bağırmasıyla önlerine döndü. Çaldığı bir ıslıkla tüm kurtları yerine zımbalayan Lulu sırtından arbaletini çıkarttı ve kurdunda ayağa kalktı. Herkes ona ve neden durduğuna bakıyordu. "Olamaz!" diye fısıldadı tekrardan.

Önlerinde ağaçların gökyüzüne uzandığı koca bir orman vardı.

"Yeşil Gök Ormanı!" dedi Lulu. "Burada olmamalıydık."





- Bu ormana illa ki girilecek gibi duruyor :D içinde ne olup olmadığını merak edenler var mı ^^ çok zorlu bir düşman bizi bekliyor olacak dostlar ^^ eğer tahminleriniz varsa alabilirim ^^

- herkese iyi okumalar ^^

- BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN !!!

Continue Reading

You'll Also Like

202K 34.1K 63
2021'de yazılan notlara 1871 yılından gelen cevaplar. İki tarih arasında köprü olan bir günlük. İki insanın kendini buluşu ve en güzel sevgi satırlar...
21.7K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
50.1K 3.9K 77
"Bulutlu bir gecede yıldızları göremiyor olman, onların var olmadığı anlamına gelmez." *** Satranç. En kutsal ve en ölümcül oyunumuz. Kralların o...
62.8K 1.8K 79
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi