TENİMDEKİ İMZA (İMZA SERİSİ #...

By yazardayazar

28.4M 422K 95.3K

O, Ateş'ti. Bense, ortalığı Ateş'e veren kızdım. Canlı canlı yanmamız kaçınılmaz, sakınılamaz ve men edilem... More

0.0
0.1
0.2
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3

0.3

665K 22.3K 4.4K
By yazardayazar


Yazar notu: Hepinize selam!

Kendime not; bu bölümü 2 Haziran 2020 tarihinde, saat 17.40'ta paylaştım. Sizler de okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazabilirsiniz.

İyi okumalar.


*


BÖLÜM 3


Yok artık, diye geçirdim içimden. Gökte ararken yerde bulmak dedikleri bu olsa gerekti.

Hemen telefonumu çıkarıp numarayı tuşladım ve kulağıma götürdüm. Çaldı, çaldı ve çaldı. Açan olmadı. Bir kez daha aradım ama yine açan olmadı.

Görünüşe göre kapıyı çalmam gerekecekti. İzmariti yere atıp asker botlarımın topuğuyla üzerine bastım ve telefonumu aldığım yere geri koydum. Sırt çantamı sırtlayıp, el valizimi elime alarak binanın girişinin yolunu tuttum.

Beş bilemedin altı dakikalık bir yürüme ve merdiven çıkma faslının ardından dairenin kapısının önüne geldiğimde yolculuğum sona erdi ve kapının zilini çaldım. Bekledim ama telefon gibi kapıyı da açan olmadı. Kulağımı kapıya yasladım ve dinledim, içeriden herhangi bir ses gelmiyordu. Evde kimse yok muydu acaba?

Bir kez daha çaldığımda, "Geliyorum!" diye bir ses geldi içeriden. Bir erkek sesi. Görünüşe göre evde biri vardı. "Bir dakika!"

Bir dakikaya kalmadan kapı açıldı ve kendimi benim yaşlarımdaki bir çocukla karşı karşıya buldum. Ortalama boylarda ve kumraldı, ela renginde gözleri ve dalgalı, kahverengi saçları vardı. Üzerine bol bir tişört ile eşofman giymişti, ayakları çıplaktı.

Yüz ifadesi uykudan yeni kalkmış gibiydi. "Bugün yukarıdaki beni seviyor galiba." Sesi de öyle.

"Neden ki?" dedim anlamayarak.

"Melekler kapımı çaldığına göre..." diye flört edip gülümsedi.

Gözlerimi devirdim ama ben de gülümsedim. "Ben kiralık oda için gelmiştim," diye açıkladım.

Kapıyı iyice açıp geri çekildi. "İçeri buyur."

Evden içeriye girdiğimde kapıyı kapatıp, "Buradan," diyerek beni antreden salona yönlendirdi. Salon ne büyük, ne de küçüktü. Bir köşesine L bir koltuk iliştirilmişti, koltuğun hemen karşısındaki duvara da bir televizyon monte edilmişti. Önünde bir sehpa, yanında da ikili bir koltuk vardı.

"Geç otur," dedi koltukları işaret ederek. "Ben ayılmak için kendime kahve yapacağım. İster misin?"

İkili koltuğa oturdum ve başımı hayır dercesine salladım. "Yok, sağ ol."

"Nasıl istersen," dedi omuz silkerek. Ardından, "Birazdan dönerim," diyerek salondan çıktı.

Çok geçmeden elinde bir fincanla geri döndü ve L koltuğa oturup, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra fincanı sehpanın üzerine koydu. "Bu arada, kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Enes," diyerek elini bana doğru uzattı.

Uzattığı eli tuttum. "Ben Alya, tanıştığıma memnun oldum."

"Ben de." El sıkıştıktan sonra ellerimizi geri çektiğimizde, "İlan için geldim, demiştin," diye hatırlattı.

"Aynen," diye onayladım. "Aslında üniversitenin yurdunda kalacaktım ama lanet olası sistemde sorun çıkmış," derken hâlâ sinirliydim.

"Nasıl yani? Ne gibi bir sorun?" diye sorduğunda ona her şeyi anlattım.

"Yabancı bir şehirde, sokakta kaldım anlayacağın,'' diye bitirdim anlatacaklarımı.

"Boktan bir durum," diye yorumda bulundu.

"Hem de ne boktan," dedim hak vererek.

"Altın Çağ Üniversitesi mi?" diye sordu ve fincanına uzanıp bir yudum daha aldı.

"Evet," diye cevapladım.

"Aaa ne tesadüf! Ben de orada okuyorum. Hangi bölüm?"

"İşletme."

"Ne yalan söyleyeyim, daha havalı bir bölüm beklemiştim," diye itiraf etti. "Sende bir iç mimarlık, ne bileyim fotoğrafçılık bölümü tipi var." Gülümsedi.

"Beklentilerini karşılayamadığım için üzgünüm," dedim gülümseyerek. "Sen hangi havalı bölümdesin bakalım?"

"Ben üniversiteyi kazanabildiğine şükredenlerdenim. Reklamcılık bölümünde okuyorum," diye yanıtladı. "Her neyse. Ne diyorduk? Hah, kalacak yer. İki senedir Sarp'la birlikte kalıyoruz bu evde ve aslında bu sene de yanımıza birini almaya niyetimiz yoktu ama ev sahibi olacak şerefsiz kirayı yükseltince bir odayı kiraya vermeye mecbur kaldık," diye açıkladı.

"Sarp?" dedim meraklı bir ses tonuyla. "Ev arkadaşın mı?"

"Ev arkadaşım, kardeşim... Öz kardeşim değil ama manevi kardeşim," dediğinde anladığımı belli edercesine başımı salladım. "Şimdi sana anlaşıp anlaşamayacağımıza karar vermek için bazı sorular soracağım. Uygun mudur?"

"Uygun."

"Sigara kullanıyor musun?"

"Evet," diye onayladım.

"Alkol?"

Dürüst davrandım. "Alkolik değilim ama ortamını bulursam affetmem. İçerim."

"Bendensin yani. Güzel," dedi gülümseyerek. "Uyuşturucu veya türevi bir şey?"

"Temizim," dedim aynı dürüstlükle.

"Yemek yapmayı biliyor musun?"

"Biliyorum."

"İşte bunu duyduğuma sevindim," derken gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. "Kendini birden ona kadar oranlarsan, pasaklı ile titizlik hastası arasında neredesin?"

"Hımm..." Biraz düşündüm. "Sanırım altı. Kesinlikle pasaklı değilim ama çok titiz de değilim."

"Ev işlerinden anlar mısın, yoksa şu elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan kızlardan mısın?"

"Anlarım."

"Sifonu çeker misin?"

"O nasıl soru öyle? Tabii ki çekerim! Oradan bakınca görgü kurallarını bilmiyor gibi mi görünüyorum?"

"Buradan bakınca mı? Buradan bakınca çok güzel görünüyorsun," deyip sırıttığında gözlerimi devirdim. "Eve misafir getirmemiz sorun olur mu?"

"Misafir derken?"

Başıyla onayladı. "Erkek arkadaşlarımızın eve gelmesi mesela," diye örnek verdi.

"Evi er gazinosuna çevirmediğiniz sürece olmaz."

"Peki, kız arkadaşlarımız?"

"Erkek arkadaşlarınızı sorun etmezken kızları etmem saçma olurdu. Olmaz tabii ki."

"Aslında tam olarak kız arkadaşlarımız denemez. Şey, nasıl desem... Arkadaştan öteler."

"Ha, sen yatak arkadaşlarınızdan bahsediyorsun. Şimdi anladım. Odanızda ne yaptığınız beni ilgilendirmez."

"Normal karşıladın," dedi şaşırmış gibi.

"Anormal bir durum mu var ki? Üremek de yemek, içmek gibi temel ihtiyaçlardan biri değil mi?"

"Evet, öyle," deyip diğer soruya geçti. "Bu biraz özel bir soru olabilir ama regl günlerinde çok huysuz olur musun?"

"Her kız kadar."

Kafasını yana yatırıp beni incelerken, "Kızarmadın bile," diye gözlemini aktardı.

"Kızarmam için bir neden göremiyorum."

"Olgunsun, bu iyi,'' dedi hoşuna gittiğini belli eden bir sesle. ''Sorularım bu kadardı."

"Eee testi geçtim mi?"

"Geçtin," dedi ve devam etti: "Odada bir çekyat ve dolap var, başka eşya yok. Aylık üç yüz elli lira, giderler ortak. Bu şartları ve iki erkekle aynı evde kalmayı kabul edersen, oda senindir."

Şartlar uygundu, hatta çok uygundu ama iki yabancı erkekle aynı evde kalabilir miydim? Bir tane olsa hadi neyse ama iki tane? Bilemiyordum.

Sen Alya Esendemir'sin, dedi bilinçaltım. Nelerin üstesinden gelmiş kızsın, iki erkekle mi baş edemeyeceksin?

Baş edebilirim.

Bilinçaltımla konuşmamın ardından, "Kabul," diye duyurdum.

"Harika! O halde-"

"Beni kovuyor musun?" diye bir bağırış sesi geldi evin arka tarafından. Bir kız sesi.

Ardından bir kapının açılma sesi duyuldu, sonra da bir erkek sesi. "Doğru bildin."


*


Not 2: Tenimdeki İmza dışında hangi kitaplarımı okudunuz, okuyorsunuz?

Ahali 1-2?

Ruhumdaki İmza?

Bende Son Durum: Servis Bekliyorum, Gözlerim Kapalı?

Not 3: Wattpad hesabımı yazardayazar ya da Instagram hesabımı @dem.irem takip ediyor musunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

350K 5.2K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
1.7M 74.3K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
22.1M 898K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
97.7K 6.6K 6
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.