DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamland...

Risu-kun tarafından

39.8K 7.3K 12.3K

"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapa... Daha Fazla

Bölüm 1; buradan gidiyoruz Ugo
Bölüm 2; sadece insanlar ağlıyor
Bölüm 3; aramıza hoş geldin küçük adam
Bölüm 4; Kara Çekiç'in ilk günleri
Bölüm 5; masaya bir tabak daha lütfen!
Bölüm 6; adım Ugo, şimdi çekilin başımdan!
Bölüm 7; demire hayat veriyoruz, öyle mi?
Bölüm 8; arada uğra olur mu?
Bölüm 9; cadılar...
Bölüm 10; kibarlığın canımı sıkmaya başladı
Bölüm 11; ama ben yüzünü görmek dahi istemiyorum
Bölüm 12; Cadı Avcıları
Bölüm 13; Çivili Kapı
Bölüm 14; ben bir cadıyım!!
- DUYURU -
Bölüm 15; tüm eğlenceyi kendine saklamayı bırak
Bölüm 16; zaman ne de çabuk geçmiş
Bölüm 17; tamam ateş yok anlaştık
Bölüm 18; Evan geri dönmüş millet!!
Bölüm 19; daha hiçbir şey görmedin!!
Bölüm 20; yemek hazır!
Bölüm 21; bu hikayeyi dinlemek için yeteri kadar bekledik
Bölüm 22; Kum, Sis ve Kor
Bölüm 23; işte bizim ustamız bu!
Bölüm 24; baban son nefeslerini verirken, gülümsüyordu
Bölüm 25; neden!?! neden ölmeme izin vermiyorsun?!
Bölüm 26; ATEŞİN ŞARKISI
Bölüm 27; surat asmam için hiçbir sebep yok!
Bölüm 28; çocuklar gülmeli Evan!
Bölüm 29; sadece evimi özledim desen de olurdu ihtiyar
Bölüm 30; GODNOSCH
Bölüm 31; yani benim için sıkıntı yok ama...
Bölüm 32; sahi senin adın neydi, Kuzey Kralı?
Bölüm 33; dönmüşsün
Bölüm 34; DEMİRDEN BİR BAĞ
Bölüm 36; BEYAZ DİYAR
Bölüm 37; böyle bir şey demiştin, değil mi demirci?
Bölüm 38; siz delisiniz
Bölüm 39; üç kişi
Bölüm 40; korkma, ben yanındayım
Bölüm 41; ona kahramanımız diyorsak bu öyle olduğu içindir!
Bölüm 42; KALPLER
Bölüm 43; bize hislerinden bahset!
Bölüm 44; hadi savaşalım!
Bölüm 45; Evan'ın en büyük sırrını anlatayın, olur mu?
Bölüm 46; umut yok, yiyeceğiz!
Bölüm 47; ne kadar da özlemişim be!
Bölüm 48; benimle sıkıntın ne?
Bölüm 49; bir daha da kılıcımı kimseye vermeyeceğim
Bölüm 50; öleceksem de savaşarak öleceğim!
Bölüm 51; demek yine oldu ha..
Bölüm 52; beyaz insan
Bölüm 53; ÖLÜMÜN SEMBOLÜ
Bölüm 54; cam böceklerinin kokusu olmaz!
Bölüm 55; HALA ADIMI SORMADIN? KABALIK EDİYORSUN!
Bölüm 56; ORMANIMA NEDEN GİRDİN?
Bölüm 57; SUS YOKSA DAYANAMAYIP SENİ YOK EDECEĞİM!!
Bölüm 58; SAVAŞMAYACAK MISIN?
Bölüm 59; BİLDİĞİN TEK ŞEY İNSANLARI KÜÇÜK GÖRMEK!!
Bölüm 60; BAK, YİNE YAPTIN!
Bölüm 61; tipim değilsin
Bölüm 62; Ainhina giriş prosedürü
Bölüm 63; ALAZ OTU
Bölüm 64; o benim arkadaşım değil!
Bölüm 65; tekrar ağlamaya başlamayacaksın değil mi?
Bölüm 66; bu kız canını sokakta bulmuş!
Bölüm 67; onun verdiği bir söz var!
Bölüm 68; hayır, bu ölümün borazanı
Bölüm 69; sanırım artık yeni bir hedefleri var!
Bölüm 70; GERÇEK EJDERHA TÖRENİ
Bölüm 71; ne azı ne fazlası
Bölüm 72; eksik bir şey yazmadım değil mi?
Bölüm 73; neden ağladığını biliyorum
Bölüm 74; başaracağını biliyordum Civciv
Bölüm 75; GÖKIRMAK
Bölüm 76; onu sevdiğinin farkına varmayacak!
Bölüm 77; batmışız batacağımız kadar
Bölüm 78; ölmeden önce son bir dileğin var mı?
Bölüm 79; mayıs zambakları gübi gülümsüyorsun
Bölüm 80; benimle dalga geçme!
Bölüm 81; yanılıyorsun, o hala yaşıyor!
Bölüm 82; tüm cadıları da ne demek?!
Bölüm 83; peki o zaman, plan ne?
Bölüm 84; bağlarımız bizi koruyacak!
Bölüm 85; yukarı hep birlikte çıkacağız
Bölüm 86; kusarsanız giysileri batırmayın!
Bölüm 87; eskiden burada yaşıyordum
Bölüm 88; narsist zalimlik
Bölüm 89; öldür beni!!
Bölüm 90; SAÇMALIK!!
Bölüm 91; bugün kimseye merhamet yok!!
Bölüm 92; elimizdeki her şeyle, ödlek
Bölüm 93; sana acının ne olduğunu anlatayım mı?
Bölüm 94; bu benim görevim!
-FİNAL-
** TEŞEKKÜR EDİYORUM **

Bölüm 35; aşık bir kıza kimse kafa tutamaz

394 75 66
Risu-kun tarafından


Güneye doğru yol alan kalabalık atlı kafile içinde herkesin aksine kurt sırtında olan Lulu'nun, Sınır dışına çıkmasına ramak kalmış bir durumdayken her şeyin iptal edilmesi ve tam ters yöne doğru hareket etmeye başlamaları üzerine morali bozulmuştu. İki yıldır oklarını ikinci kere düşünmeden fırlatabileceği, kendisini tutması için hiçbir sebep barındırmaması sebebiyle cennet addedilebilecek topraklara ulaşmanın hayaliyle yaşadığından dolayı şimdi bu beklenmedik gecikme özellikle de orayı henüz hiç tecrübe etmemiş kendisine koyuyordu. Can sıkıntısından ve bu düşüncelerden uzaklaşmak için arbaletine oklarını dolduruyor, sonra sürgüyü çevirerek açtığı tahta tarafın alt kısmından tekrar boşaltıyor ve tekrar dolduruyordu.

Evan atını biraz yavaşlatıp onun yanına geldi ve "Suratın neden asık böyle?" diye sordu. Lulu bakışlarını ona çevirmeden dudaklarını büzdü ve oklarını doldurmaya devam etti. Evan kendisini çok takmayan kardeşine doğru eğilip "Gergin misin yoksa?" dedi. Lulu avuç içi uzunluğundaki bebek oklardan birini işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırıp abisinin boynu altına yaklaştırdı. Evan gülümseyerek ona bakmaya devam ediyordu.

"Canım savaşmak istiyor Evan. Fark ettiysen bir kurdun üzerindeyim. Oradan politik seyahat havasında gibi mi duruyorum?"

Evan küçük kız kardeşinin Kuzey Krallığına geldiğinden beri alışkanlık edindiği kendisine "abi" demek yerine ismiyle hitap etmesine bir türlü alışamamıştı. Bu tarz şeylere takıntılı biri olmamasına rağmen kulakları yirmi yıldır böyle gelmiş bir durumun aniden farklılık göstermesine tepki gösteriyordu.

Onun neye sinirli olduğunu çok iyi anlamıştı. Zaten meselenin bu olduğunu ona sormadan da biliyordu. Elini saçlarına atıp biraz karıştırdıktan sonra kardeşini teselli etmek amacıyla ağzını açmıştı ki Daniel atını mahmuzlayıp yanlarında belirdi. "Bir kez daha anlıyorum ki etrafım kör cahillerle sarılmış durumda!" diye bağırdı. İnsanları alttan almak yerine ateşe körükle gitmeyi tercih eden bu ikili aynı fikirde oldukları konularda bile atışıp dururken acaba şimdi ilk kıvılcımın parladığı bu laf dalaşını nereye kadar götüreceklerdi.

Ellerini altın sarısı parlayan saçlarında gezdirdikten sonra garipseyen ve küçümseyen bakışlarını kendisine dönmüş Lulu'ya çevirdi. "Sınır durduğu yerde bekliyor. Bir ömür boyunca da orada olacak. Ama Kadim Göl'ü görebilmek hele de Dört Kral ile birlikte kurulun huzuruna çıkmak çok az sayıda bir insanın yaşayabileceği bir durum."

Daniel ağzının suyu akarcasına ve gözleri parıltılar saçarak kurduğu bu cümlenin sonunda Evan ve Lulu'da bir heyecan emaresi göremeyince hafiften sinirlenmeye başladı. Hele de kardeşi yetmiyormuş gibi Evan da "Bunun neresi tam olarak bu kadar özel?" diye sorunca ipler koptu. Saçlarını çekip "Neden bu kadar cahilsiniz!! Neden?!" diye bağırırken yüzünü kendilerine eşlik eden atlı birlikten saklıyordu çünkü hepsi Daniel'le aynı fikirdeydi ve Evan'ın böyle bir cümle kurabiliyor oluşundan dolayı gülmeye başlamışlardı.

Beyaz Diyar, kadim gölü çevreleyen ve dört krallık tarafından tarafsız bölge olarak belirlenmiş bir alandı. Sert kuralları ve kanunları olan bu bölgede her krallıktan eşit sayıda ve bizzat kral tarafından belirlenmiş aileler barınır, bu insanlar dışında krallar ve onlara eşlik eden kişiler dışında girişe ve çıkışa izin verilmezdi. Beyaz Diyar, dört krallıkta da efsaneleri son bulmayan bir yerdi. Orayı görme şansını elde etmek bir statü gibiydi. Oradaki yaşam ve düzenle alakalı hikayeler bitmez tükenmez, içlerinden bazılarına inanmak güç olduğundan çoğuna abartı yaftası yapıştırılırdı.

Kuzey Kralı'nın Büyük Savaş sonrasındaki en sarsıcı projelerinden biriydi Beyaz Diyar. Herkes onun en tepeye bir taht kuracağını ve zaten onu göklere çıkartan insanlığı tepeden yöneteceğini düşünüyorken o, ayaklarını yere basmış ve kendisini ve herkesi bağlayacak bir kurul oluşturmuştu; Kadim Göl Kurulu. Her krallıktan dört kişinin seçildiği ve ömür boyu görev yaptıkları bu heyetin sorumluluk alanı tüm kıtaydı. Dört krallığı coğrafik konumlarına veya yaşayış biçimlerine göre pozitif veya negatif yönlerini destekliyor, hepsine insanlık adına temel bir görev icra ettiriyor, böylece de aralarında bir barış ve huzur ilişkisi inşa etmeye çalışıyordu. Örneğin Kuzey Krallığı'nın görevi bariz bir şekilde askeri bir güç temin etmek ve Sınır'ın dışındaki tehlikeyi uzak tutmaktı. Doğu Krallığı ise meyve bahçelerine, verimli topraklara ve uçsuz bucaksız tarım arazilerine sahip olduğu için diğer krallıkları besleyen bir görev üstleniyordu. Orada yetiştirilen mahsulün belli bir kısmı karşılıksız olarak diğer krallıklarla paylaşılıyordu. Güney Krallığı, göklere kadar uzanan Loren dağları yamaçlarına kurulu olduğundan yer altı kaynaklarının diğer krallıklara ulaştırılması görevini üstleniyor bunun dışında ise dağ insanları ile olan mücadeleye önderlik ediyordu. Topraklarının belki yarısından fazlası ada olan Batı Krallığı'na biçilmiş sorumluluk ise aşk ve şevkle sürdürdükleri balıkçılığın dışında deniz ırkıyla kurdukları diplomatik ilişkileri sürdürmekti. Bunlar Kadim Göl Kurulu tarafından alınan binlerce karardan sadece birkaçıydı. Bu en temel konuların dışında yüzlerce meseleyi konuşmak için defalarca toplanan kurula senede iki kez olmak üzere krallar ve danışma heyetleri de eşlik ediyordu.

Büyük Savaş son bulduğundan ve Kadim Göl Kurulu görev yapmaya başladıktan beri konsey ilk kez olağan üstü toplanacaktı. Kuzey Kralı'nın diğer krallıklara gönderdiği haber güvercinleri vardıkları yerlerde çok etkili olmuşlardı. Tüm kralların aynı statüde olduğu bilinse de Kuzey Kralı'nın böyle bir çağrısına olumsuz cevap verebilecek bir yönetim mevcut değildi. O hep kendini gözlerden uzak tutmaya çalışsa da herkes sarsılmaz bir şekilde onun en ufak ricasını emir telakki etmeye dünden razıydı.

Şimdi ise içinde Kuzey Kralı'nın oturduğu bir at arabasını dört nala takip ediyorlar, insanlığın içinde yaşamayı rüyalarında gördüğü Beyaz Diyar'a Kadim Göl Kurulu'nun olağanüstü toplanacak buluşmasına, kralları ve kurulu ikna etmeye gidiyorlardı. Daniel'in ağzından tükürükler saçarak ortaya döktüğü gerçeklerden sonra bunu böyle düşününce Evan'ın kalbi de hızla çarpmaya başlamıştı. "Haklısın!" diye haykırdı. Yüzünde hala en ufak bir duygusal değişim olmamış Lulu'nun aksine olayın heyecanına kendini kaptırmıştı. Daniel, onlara anlatırken içindeki aleve gaz dökmüş gibi olmuştu. Atının üzerinde zıplıyormuş gibi bir coşkuyla "Kesinlikle öyleyim aptal herif!! Bu başımıza gelen en muhteşem şeylerden birisi!!" diye bağırdı. İki arkadaş koşturup duran atlarının üzerlerinde birbirlerini çekiştirip duruyorlar, "acaba bu böyle midir?" ya da "şunu yapmamıza izin verirler mi ki?" gibi soruları birbirlerine soruyorlardı. Lulu, bir aksilik çıkıp da okunu ateşlemekten korktuğu için arbaletini sırtına takıp gittikçe gürültüyü artıran ikiliden uzaklaştı.

Yarım gün kadar daha yol aldıktan sonra üzerinde Kuzey Krallığı bayrağı dalgalanan bir binaya ulaştılar. Koyu kırmızı, tam ortasında turuncu bir güneşi barındıran bu bayrak Kuzey Krallığı'nın Beyaz Diyar'a giriş yapmadan önceki son toprak parçasını simgeliyordu. At arabasını süren askerin yaptığı bir işaretle yavaşladılar. Onların gelişini fark eden askerler de binadan dışarı çıkmaya başlamışlardı. At arabasının etrafı sarılmış, kapı açılıp kralın dışarı çıkmasıyla herkes dizi üzerine çöküp onu selamlamıştı. Atlarını oradaki askerlere bırakıp Kralın peşinden binaya doğru giriş yaptılar.

Binanın girişi kocaman bir salona açılıyordu. Kralın içeri adımını atmasıyla oranın yetkilisi olduğu düşünülen kişi yanında belirip diz çöktü. "Hoş geldiniz efendim!" diyen adam hızla ayağa kalkıp "Geçiş prosedürünü başlatalım mı istersiniz yoksa istirahat mi edeceksiniz?" diye sordu. Kral omzunun üzerinden herkesin içeri girdiğini kontrol ettikten sonra "Geçebiliriz." diye cevap verdi. Başıyla onaylayan adam içerideki diğer askerlere bir şeyler bağırmaya başladı. Evan ve diğerleri kendileri etraflarına kümelenen askerlere merakla bakıyorlardı. Evan tam karşısında dikilmiş ve kocaman bir tepsi tutan kişiyi bir süre süzdükten sonra "Buraya tam olarak ne koymam gerekiyor?" diye sordu. Adam gayet normal bir şeyi söylüyormuş gibi "Üzerindeki her şeyi." dedi. Evan garipsemiş bir şekilde bakarken aralarında volta atan sorumlu şahsiyet gür bir sesle "İlk seferi olanlar için açıklayayım; Beyaz Diyar'a diğer krallıklardan herhangi bir şey sokmak yasaktır. Birazdan soracağınızdan emin olduğum için şimdiden cevaplıyorum; Evet, silahlarınız ve zırhlarınız da dahil olmak üzere kıyafetlerinize kadar her şeyinizi burada bırakacaksınız." dedi. Hemen önlerinde bir grup insanın Kuzey Kralı'nın kıyafetlerini çıkartmaya başlamasıyla meselenin ciddiyeti konusunda bir şüpheleri kalmamıştı.

Evan belindeki çekici tepsiye koyarken kendini bir hayli garip hissetmişti. Aynı şey Daniel'in kılıcı ZÜMRÜT KESEN için de geçerliydi. Yume'nin büyü taşları, Lulu'nun palası ve arbaleti gitmiş, Chibi'nin yürümesine yardımcı olan değneği bile tepsi üzerindeki yerini almıştı. Sıra giysilere gelince başka bir asker elinde bir tepsiyle önlerinde belirdi. Evan üzerindekileri çıkartıp kendine uzatılan beyaz giysileri giydi. Kendi işi bittikten sonra arkadaşlarına bakışını kaydırınca hepsinin kendisi gibi beyazlara büründüğünü fark etti. Giysiler arasındaki tek fark omuzlarına çekilmiş büyük şeritlerin rengi gibi duruyordu. Etraflarını sarmış askerler dağılınca Evan krala baktı. Ona topuktan boyna kadar kıpkırmızı parlayan bir giysi giydirilmişti. Biraz düşününce bunun sebebini anlar gibi oldu. Sanırım Beyaz Diyar'da krallara kendi bayraklarının rengini taşıma hakları tanınıyordu. O an omuzlarındaki şeritlere tekrar baktı ve başka bir şeyi daha keşfetti. Kendi ve Lulu'nun şeridi yeşilken Amasia ve Chibi'de siyah birer çizgi vardı. Yume'de mavi Daniel'de ise kırmızı. Anlaşılan herkes kendi krallığının renginde şerit çekilmiş kıyafet giymek zorundaydı. Beyaz Diyar'ın gerçekten de garip kuralları vardı.

Sırada ne var diye düşünürken her kralın Beyaz Diyar'a kendisiyle birlikte sadece on kişi sokabileceğini öğrendiler. Evan arkasını dönüp kendileriyle birlikte buraya kadar gelen onlarca askerin soyunma prosedürüne sokulmadığını görünce sınırı sadece on bir kişi geçeceklerinden bir kez daha emin oldu. O esnada Lulu'nun kurtlarının arkalarını dönmüş bir şekilde ormana girdiklerini gördü. Alt tarafı bir ağaç parçası olan bastona izin verilmediğine göre kocaman kocaman kurtların yanımızda gelip gelemeyeceği tabii ki de merak konusu değildi. Onu asıl şaşırtan şeyse Lulu'nun bunun bahsini bile etmeyişiydi.

Chibi ile birlikte altı kişi olduklarından krala toplantı boyunca eşlik edecek dört kişi daha getirilmişti. Bu daha önce tanımadıkları ve yolculuğun başından beri garip bakışlarla kendilerini süzen dört kişi Kuzey Krallığı'nın Towarz kasabasından gençlerdi. Daniel'in o ara açıkladığı üzere Towarz kasabası Kuzey Kralı'nca bu iş için seçilmiş bir yerdi. Kendilerine Beyaz Diyar'ın usul ve uygulamalarıyla alakalı eğitimler verilir, bu kasabaya diğer krallıklardaki düşen yapraktan dahi haberdar olacakları bir bilgi akışı sağlanırdı. İçlerinden siyasi deha olarak parıldayan gençler seçilir ve krala eşlik etmek adına ayrı bir eğitime sokulurlardı. Onların ellerini arkalarında bağlamış ve çıtları çıkmayan duruşları yanında ne olup bittiğinden haberi olmayan kendilerinin varlığı çok sönük kalıyordu.

Sorumlu kişi elinde bir listeyle tek tek isimlerini aldı;

EVAN VİCKERS

DANİEL SLANZAR

AMASİA MERLOT

YUMEJUVE JOUVERTE

LULU VİCKERS

O zamana kadar fark etmedikleri diğer bir ayrıntı ise tüm bu ritüelleri gerçekleştirdikleri odanın tam ortasını bıçak gibi kesen bir çizginin olduğuydu. Kralın çizgiye doğru yaklaşmasıyla kendileri de onun arkasında tek sıra oldular. Onun geçmesiyle isimler okundu ve herkes Beyaz Diyar'a giriş yapmış oldu. Girişi bu kadar meşakkatli olan bir yerde kim bilir onları daha ne tür sürprizler bekliyordu.

Binanın içinden Beyaz Diyar topraklarına çıktıklarında omzu kırmızı şeritli beyaz giysiler giyen bir insan topluluğu onları karşıladı. Kral selamlandı ve onun için hazırlanmış at arabasına bindirildi. Kendilerine de yeni atlar verilmişti. Lulu yine kurtlarından ayrı kalmış olmanın tek kelimesini bahis mevzu etmeden abisinin atına bindi ve ona sarıldı. Evan sırtı arkasındaki tatlı sıcaklığa doğru omzu üzerinden bir bakış atıp gülümsedi. Bu beklenmedik hareketin sebebinin ne olduğunu düşünürken Amasia da atını Evan'ınkine yaklaştırıp elini onun omzuna koydu. Evan ona döndüğünde Amasia'yı endişeli bir ifade takınmışken buldu. "Gergin misin?" diye soran Amasia eliyle sevdiği adamın omzunu hafifçe sıkıyordu. Evan etrafına kümelenmiş dokuz kişinin aynı donuk yüzle onu seyrettiklerini o an fark etti.

"Gergin olmalı mıyım?" diye sordu. Chibi'nin tahammül seviyesi sigara paketini sopasıyla birlikte tepsiye bırakmış olmasının verdiği huzursuzluk yüzünden bir hayli düşmüş duruyordu. "Ben senin yerinde olsam olurdum çocuk." dedi öfkeli bir ses tonuyla. "Kadim Göl Kurulu'nu hafife alma. Ve Kuzey Kralı'na da güvenme. Orada onların karşısına dikilecek olan sensin. Her şey şu an senin ellerinde."

Lulu, Chibi'nin kurduğu bu cümleden sonra abisini daha da sıktı. Evan elini kafasına atıp saçlarını karıştırdı. Bu söylenenleri akıl süzgecinden geçirmekle meşguldü ki ortamın yoğun atmosferi Daniel tarafından bozuldu.

"Hiçbir şey konusunda endişeli olmana gerek yok Evan!"

Herkes atını mahmuzlayıp dostunun yanında biten Civciv'e döndü. Gözlerinin içine kadar gülümsüyordu. Yumruğunun tersini onun koluna hafifçe vurup "Çünkü başaracaksın! Hiç şüphem yok! Sana inanıyorum!" dedi.

Evan önce gülümseyip sonra da bir kahkaha patlattı. "Bence bu kadar endişelenmeye gerek yok. Olayları akışına bırakalım gitsin. Herkes her zaman olduğu gibi davranırsa bu meselenin de üstesinden rahatça geliriz."

O sırada aklına gelen bir espriyi dile getirmek ve ortamı daha da yumuşatmak için arkasına dönüp "Tabi olduğumuz gibi davranıyoruz derken çok da haylazlık yapmıyoruz tamam mı Yume?" dedi. Yume'yi atının üzerinde gökyüzüne doğru dalıp gitmiş bir şekilde bulunca duraksadı. Yüzünde daha önce bir kez bile görmediği bir hüzün vardı. Neredeyse dokunsan ağlayacak gibi duruyordu. "Hey Yume?" diye seslenince atında zıplayan kız "Ha? Efendim ne oldu geldik mi?" diye panikle cevap verdi. Amasia elini sevdiği adamın omzundan çekip oda arkadaşını süzmeye başlamıştı. Daniel bile yolculuğa çıktıklarından beri tek kelime etmemiş onda bir şeylerin ters gittiğini sezmişti. Herkes ona odaklanmaya meyletmişken Towarz kasabasının temsilcilerinden biri Evan'a yaklaştı ve "Aslında gerçekten endişeli olman gereken şeyler var." dedi. "Merak ediyorum da acaba hiç bu toplantının Kuzey Kralı için ne kadar zor geçeceğini düşündün mü? Kurul ve krallar onlardan belki de yüz yıldır saklanan birtakım gerçeklerle yüzleşecek. Cadı Avcıları'ndan da onları bulmak için yapılan operasyondan da ilk kez haberleri olacak."

Evan şaşırmış bir şekilde "Demek sizin de Cadı Avcıları'ndan haberiniz var öyle mi?" diye sordu. Adam başıyla onaylayıp "Bizim Towarz kasabasından olduğumuzu unuttun galiba Evan. Tabii ki de bazı sırlardan haberimiz var." dedi.

Evan "Harika! Sen benim adımı biliyorsun ama ben seninkini bilmiyorum. Bir süre beraber takılacağız gibi duruyor bu kadar soğuk davranmaya gerek yok." deyip elini ona doğru uzattı. "Tanışmak ister misin?"

Adam Evan'ın kendine uzattığı eli sıkmak yerine sola doğru ittirip "Hala bir gezide olduğumuzu düşünüyor gibisin ve bu durum beni çok sinirlendiriyor." dedi. Daniel bu hareket üzerine derin bir nefes çekip bırakmıştı. Eli istemsizce beline, artık orada bulunmayan kılıcına gitti. Lulu abisinin bedenine sardığı kollarını serbest bırakıp atın kalçası üzerinde ayağa kalktı. Yume'nin yaptığı gibi diğer Towarz kasabalı gençler de onlara yaklaşmış, ortam iyice gerilmişti. Ama bu durum adamın gözünü korkutacakmış gibi durmuyordu. "Sana senin hakkında ne düşündüğümü ifade edeyim istersen." diye devam etti. "Kuzey Kralı'nın senin için yaptığı fedakarlığın ne kadar büyük olduğunu göremiyorsun. Eğer elimde imkan olsaydı bu toplantı yapılmadan ve gerçekler her yere saçılmadan önce seni öldürürdüm."

Evan eliyle alnını ovuşturdu ve "Amasia! Sakin olur musun lütfen." dedi. Burnundan soluyan Cadı Kız çoktan bir ışınlanma büyüsüyle konuşan adamın atına geçmiş, avuç içini onun ensesinde tutuyordu.

"Çok şey bildiğini söylemiştin değil mi? O zaman bu silahsız kalmış grubun aksine seni yok etmek için kendimden başka hiçbir şeye ihtiyacım olmadığını da biliyorsundur. Seni ilk ve son kez uyarıyorum! Bir kez daha... sadece bir kez daha az önce söylediğin şeyleri ima edersen kafanı uçururum!"

Chibi çılgına dönmüş kızın alev saçan gözlerine bakıp gülümsedi. İçinden, "Aşık bir kıza kimse kafa tutamaz." diye geçiriyordu.

Az önce ahkam kesen Towarz'lı ölümün nefesini gerçek manasıyla ensesinde hissediyordu. Evan sesini biraz daha sertleştirip "Amasia!" dedi. Amasia kendine gelmiş, önce elini ağzına götürdükten sonra "Özür dilerim." diye fısıldayarak tekrar atına ışınlanmıştı. Yume patlattığı kahkahanın ardından onun yanına gelerek sırtına bir tokat indirdi ve "Sakin ol bebeğim!" dedi. Amasia utancından kıpkırmızı olmuş bir şekilde "Özür dilerim Evan." diye tekrarladı. Lulu kendini tekrar abisinin sırtına gömdü ve "Benim arbaletim alınıyor ama Amasia hala aynı Amasia. Bu haksızlık!" dedi. Daniel de biraz güldükten sonra "Yine de şanslılar. Silahsız kalmamış olan ben olsaydım kafaları çoktan kopmuştu." dedi. Atını adama biraz daha yaklaştırıp "Senin kralın benim de kralım. Ama uğruna kılıcımı çekeceğim başka kişiler daha var Towarz'lı. Sözlerini dikkatle seç." dedi. Evan onu omuzlarından ittirip "Hadi her şeye en baştan başlayalım." dedi. Elini tekrar uzatmış ve "Ben Evan Vickers. Huysuz Çekiç Ugo'nun çırağıyım." demişti. Adam bu kez çok düşünmeden sıktığı elin sahibine "Ben de Molero Towarz. Ben ve dostlarım size kurul toplantısında eşlik etmekten şeref duyacağız." diye karşılık verdi. Hep beraber gülmeye başladılar. Ufak (!) bir sürtüşmeyle başlayan ilişkileri güzel bir dostluğa doğru yol alacak gibi duruyordu. At arabasının hareket etmesiyle tekrar yola düşmüş, Kadim Göle doğru at koşturmaya devam etmişlerdi.




- Amasia'nın kırmızı çizgisini dürtmek hiç akıllıca bir şey değil :D :D seviyorum bu kızı yaa ^^

- Evet arkadaşlar bu bölümü yazarken toplantı başlayana kadar gelirim diyordum ama bir baktım çoktan 2500 kelime olmuş daha Beyaz Diyar'a giremedik :D neyse artık bir sonraki bölüme nasipmiş (PERŞEMBE GÜNÜ)

- Towarz kasabasıyla ilgili daha ayrıntılı bilgiler ilerleyen bölümlerde verilecek ^^ Çok ilginç bir kasaba ^^ Hikayede en ince ayrıntısıyla anlatmayacağım bir şekilde kuruluyor ^^ Kasabanın lider ailesi olan Towarz'ların o zamanki yaşlılarından birisinin elinde hiçbir kanıt olmadan Kuzey Kralına "her şeyi içine atmaya devam ederse ruhunun bunu kaldıramayacağını" itham etmesiyle başlıyor her şey ^^ Kral böyle acayip tiplerden hep etkilendiği için onu bir kasabanın lideri yapıyor ve onların içinden seçkin olanlarıyla birtakım sırlarını paylaşıyor ^^ Tabi Kuzey Krallığında böyle bir şeyle fena hava yapılır :D ah şu kuzeyliler yok mu :D işleri güçleri kibirlenmek böbürlenmek :D

- Bu arada tabi sizin büyük sürpriz de bir sonraki bölüme kaldı ^^ bölümde biraz renk vermiş oldum ama buradan da söyleyeyim :D büyük olay Yume ile alakalı olacak ^^

- Herkese iyi okumalar ^^

- BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN !!!!!!

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

249K 17.8K 67
Ruhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz...
50.1K 3.9K 77
"Bulutlu bir gecede yıldızları göremiyor olman, onların var olmadığı anlamına gelmez." *** Satranç. En kutsal ve en ölümcül oyunumuz. Kralların o...
19.6K 1.4K 8
Maskenin iki yüzü vardı. Ben hangisine inanacaktım Görünen yüzüne mi? Görünmeyen yüzüne mi? 🪷 Adli psikolog Arya Aydemir'in ilk iş günü maskeli bir...
66.8K 2K 80
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi