Birbirine yakın binaların daralttığı sokaklar arasında, rüzgara kapılıp gitmiş bir yaprak gibi bir o yana bir bu yana savruluyordu. Ulaşmayı planladığı bir varış noktası olmadığı gibi, kafasında yapmayı düşündüğü bir şey de yoktu. Ellerini arkasında bağlamış bir şekilde ayaklarını öylece ileri savurup duruyor, yoldaki başıboş taş parçalarını tekmeleyerek yürüyordu.
Aklında sevdiği adamdan başka hiçbir şey yoktu; Evan'dan. Bir heyecanla ondan ayrılıp Lulu'yla Yuva'ya dönmüştü ama kalbi acıyordu. Aldığı nefesler ciğerlerini sıkıyor, yaşamağa isteği ve heyecanı günden güne azalıyor, gözlerini her yumduğunda Evan'ın gülümseyen suratı önünde beliriyordu. Aşkının onu böyle esareti altına aldığını nereden bilebilirdi ki? Evan onu Sahipsiz Meyve Bahçelerinde bulduğundan beri bir gün bile ayrı kalmamış olduklarından şimdi bu üç beş günlük yokluğu kaldıramıyordu. Ayağına prangaları vurulmuş bir özlem mahkumuydu, göğsüne yediği tekmeyle hasretin kuyusuna yuvarlanmıştı ve battıkça batıyordu. Tanışmaları normal olmamıştı. Evan'ı normal sevmiyordu bunu bir kez daha anlamıştı. Bu taşkınlar gibi aşkı biraz daha kamçılanırsa Kuzey Krallığı'nın bir ucundan diğer ucuna kadar uçacak ve sevdiğine kavuşacaktı. Sokakta onunla birlikte yürüyen insanların tamamını görmezden gelip "Özledim!!" diye bağırdı. Herkes bir saniyeliğine durup ona baktıktan sonra tekrar işlerine koyuldular.
Burası, Kuzey Krallığı, özellikle de Yuva garip insanlarla doluydu. Normal olarak gelenler de zamanla diğerleriyle aynı havayı soluyarak kimyasal değişime giriyor, yavaş yavaş anormalleşmeye ve inceden inceden delirmeye başlıyorlardı. Bunun en büyük örneklerinden biri de Amasia'ydı. Delilerin şahı, şüphesiz buraların en belalı ve en hasta ruhlu kişisiyle, Yume'yle odasını paylaştığı için ara sıra kendi karakterini yansıtmayan hareketler sergiliyor, tekrar özüne dönmesi biraz zaman alabiliyordu.
Sabırsızlık temalı çılgınca fikirler Amasia'nın beyin hücrelerini ele geçire dursun; Yume, avına doğru adımlayan bir avcı gibi ona yaklaşıyordu. Kolunu birden boynuna doladığı arkadaşının kafasını aşağıya bastırıp "Amasia!! Ben geldim!!" diye bağırdı. Amasia daha ne olduğunu anlayamamıştı ki kolundaki saç tokasının ustaca bir hamleyle bileğinden kayıp gittiğini hissetti. Yume attığı çocukça bir kahkahanın ardından "Hadi yakalamacılık!" diye seslendi ve koşmaya başladı.
Amasia hiç oyun oynayacak ruh halinde değildi. "Yume! Tokamı geri ver!!" diye bağırdı ama Yume oralı olacakmış gibi durmuyordu.
"Gel de al!" dedi umursamaz bir tavırla.
Amasia dişlerini sıkıp gevşetti ve "Sen kaşındın." diye fısıldadı. Gözlerinin saçtığı yeşil ışıklar arasında ortadan kayboldu. Kuzey Krallığı'nda hareket büyülerini, hele de ışınlanmayı Amasia kadar ustaca kullanabilen yoktu. Çünkü herkes bu konuda bir tasarrufa ve temkinli davranmaya mecburken onun kaybedeceği hiçbir şey yoktu. İçinde, kıtanın bir ucundan diğer ucuna uçarak gidebilecek kadar çok yeşil büyü taşı vardı. Durum buyken Yume'nin bile ona aşık atması mümkün değildi.
Yume, birkaç ışınlanma hamlesiyle önünde beliren Amasia karşısında hiç de şaşkınlığa düşmemişti, hatta bunu bekliyormuş gibi bir hali vardı. Amasia tek kelime etmeden bu haylaz kızın elinde tuttuğu tokasına uzandı ama bu sırada Yume'nin de çantasından bir büyü taşı avuçladığından habersizdi. Rakibini tuş ettiğini düşünen Amasia'nın parmakları, Yume'nin de kendisi gibi ışınlanmasıyla boşluğa düşmüş, tokasını geri alacağından emin olsa da havayı avuçlamıştı. Arkasından gelen arkadaşının sesiyle kudurmuşçasına ona doğru dönen Amasia gözlerinden ateş saçıyordu.
"Ne oldu Cadı Kız? Yeşil büyü taşlarına bir tek sen mi sahipsin sanıyorsun?"
Yume çantasından çıkardığı başka bir hareket büyüsünü kullanarak sokak boyunca uzanıp giden binalardan birinin duvarına sıçradı. Orada bir saniyeden kısa bir süre durup yolun karşısına uçtu ve tekrar yere iniş yaptı. Yume her zaman ışınlanmak yerine bacak kuvvetlendirme büyüsünü tercih ederdi. İnsanlarla dolu sokakta çekirgenin bir yapraktan diğerine zıplaması rahatlığında fink atmasını da bu büyüyle yaptığı pratiklere borçluydu.
İki kızın yeşile boyayarak yıldırım hızında geçtikleri sokaklarda insanların bazıları küfürler savuruyor bazıları ise olayın heyecanına kapılıp bir kahkaha patlatıyordu. Amasia eninde sonunda çantasındaki taşların tükeneceğini ve yakalanacağını bile bile Yume'nin bunu neden yaptığını anlamıyor ama söz konusu o olduğunda mantık aramaya çok gerek olmadığı için olayları akışına bırakıyordu.
Yume'nin bir anda yolun ortasına atlayıp öylece dikilmesiyle şaşkına döndü. Kendisinden çaldığı tokayı birkaç kere sallayıp havaya attı ve ışınlanma büyüsüyle ortadan kayboldu. Amasia ağzı ve göz kapakları yırtılırcasına açılırken tokanın yavaş yavaş havada süzülüşünü izledi. Kendisini sıkabildiği kadar sıkıp son bir kez daha ışınlandı ve tokasını havada yakaladı. Ayaklarının yere değmesiyle tokasını göğsüne bastırdı ve bir anda vücuduna yayılan bir rahatlama hissiyle yüzünde çiçekler açtı. Bir kere bile olsun saçına takmadığı bu toka onun için çok değerliydi. Bu Evan'ın ona verdiği ilk hediyeydi. Daha sonralarına kendisine verdiği şeyler olmuştu ama bu lastikli bez parçasının onun için yeri doldurulamaz bir tarafı vardı.
Hoş hislerle tokasını tekrar bileğine geçirdi ve önüne baktı. Gördüğü şey karşısında donakalmıştı. Tüm hücreleri aynı anda uyarılmış gibi ürperdi ve geriye doğru bir adım attı. Saniyesinde gözleri doldu ve "Evan." diye mırıldandı. Sevdiği adam önünde bir buket çiçekle dikiliyor ve gülümseyerek ona bakıyordu. Tüm bu kovalamaca onu çektikleri bir tuzaktan ibaretti, şerbet tatlısı bir komplo. Bunun bir hayal olmadığından emin olmalıydı. İleri atılıp Evan'ın çiçek tutan ellerini kavradı ve "Dönmüşsün." diye fısıldadı. Aralarında duran sarı çiçeklerin kokusunu içine çekti ve ona sarıldı. Daha fazla konuşamadı, gözlerinden yaşlar dökülüyordu.
"Seni çok özledim Amasia." dedi Evan. Özlemişti de. Amasia onun göğsüne bastırdığı başını kaldırdı ve Evan'ı yanaklarından yakaladı.
"Bir daha senden ayrılmak istemiyorum!" diye haykırdı sevdiği adamın yüzüne. Evan içten bir kahkaha attıktan sonra onu alnından öptü ve çiçekleri eline tutuşturdu.
Çatıdan kendilerini izleyen Yume daha fazla sessiz kalamamış, "Hey aşk böcekleri! Hadi artık gitmemiz gereken bir yer var biliyorsunuz!" diye seslendi. Cümlesine nokta koyar koymaz yanlarına atlayıp Evan'ın omzuna bir yumruk attı ve "İşini biliyorsun hee!" dedi. Gevrek bir gülüşün ardından ikisini de kollarından çekiştirdi.
"Hadi ama acele acele!! Kral bizi bekliyor! Ve Chibi ve diğerleri herkes!"
Haklıydı. Tatlı muhabbetler içinde koşar adımlarla kralın konutuna doğru yol almaya başladılar.
Amasia, attığı her iki adımda avuç içlerinde sıka sıka ve göğsüne bastıra bastıra eziyet ettiği çiçekleri koklayıp duruyor, kendi kendine gülüşüyordu. Omzunu sevdiği adamın omzuna hafifçe vurup bakışlarını gözlerine dikti ve aşkını hissettiren bir şekilde "Evan." dedi.
Evan bir yandan yürümeye devam ederken yüzünü ona çevirdi ve "Efendim." diye cevap verdi.
"Bu çiçeklerin bir ismi var mı?" diye sordu Amasia. Evan'ın yüzünde bir gülümseme belirdi. Derin bir nefes alıp verdikten sonra "Frezya." dedi. "Bu çiçeklerin ismi Frezya."
Amasia bu ismi aklına kazımıştı ki fark ettiği bir şeyle hızlanıp Evan'ın önünü kesti. Ellerini az önceki gibi yanaklarına vurdu ve Evan'ın başını yana doğru çevirdi.
"Evan, başından yaralanmışsın! Ne oldu böyle?!"
- Garibim Evan'ın yarasını herkes fark ediyor :D saklamayı beceremeyecek gibi ^^
- Evet arkadaşlar uzuun bir aradan sonra tekrar merhaba ^^ geçen ay itibariyle girdiğim yoğun bir program sebebiyle bölüm çıkartamadım ama merak etmeyin yazarınız yazmayı falan bırakmış değil ^^ temmuz ayıyla birlikte yeni bölümler gelmeye devam edecek ^^
- Sizinle tekrardan buluşuşumu Amasia ve Evan'ın buluştuğu bir bölümle süsledim :D nasıl olmuş :D kitapta bu tarz romantik anlar çok fazla yok biliyorum ^^ böyle şeyleri yazmakta kötü olduğumdan değil ama nedense çok yer vermiyorum ^^ bu konu hakkındaki fikirlerinizi buraya yorumlayabilirsiniz okumaktan memnun olurum ^^
- Ayrıca temmuz ayıyla birlikte çalışmaya başladım arkadaşlar ^^ günde 7 saate yakın bir mesaim var (okul parası çıkartmaya çalışıyorum :D) bu yüzden bölüm uzunlukları 2000 kelimeden 1000 kelimeye çekilmiştir ^^ ama bugünden başlayarak pazartesi ve perşembeleri gelmeye devam edecek ^^
- Herkese iyi okumalar ^^
- YORUM YAPMAYI VE BEĞENMEYİ UNUTMAYIN !!!!