DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamland...

By Risu-kun

40.2K 7.4K 12.3K

"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapa... More

Bölüm 1; buradan gidiyoruz Ugo
Bölüm 2; sadece insanlar ağlıyor
Bölüm 3; aramıza hoş geldin küçük adam
Bölüm 4; Kara Çekiç'in ilk günleri
Bölüm 5; masaya bir tabak daha lütfen!
Bölüm 6; adım Ugo, şimdi çekilin başımdan!
Bölüm 7; demire hayat veriyoruz, öyle mi?
Bölüm 8; arada uğra olur mu?
Bölüm 9; cadılar...
Bölüm 10; kibarlığın canımı sıkmaya başladı
Bölüm 11; ama ben yüzünü görmek dahi istemiyorum
Bölüm 12; Cadı Avcıları
Bölüm 13; Çivili Kapı
Bölüm 14; ben bir cadıyım!!
- DUYURU -
Bölüm 15; tüm eğlenceyi kendine saklamayı bırak
Bölüm 16; zaman ne de çabuk geçmiş
Bölüm 17; tamam ateş yok anlaştık
Bölüm 19; daha hiçbir şey görmedin!!
Bölüm 20; yemek hazır!
Bölüm 21; bu hikayeyi dinlemek için yeteri kadar bekledik
Bölüm 22; Kum, Sis ve Kor
Bölüm 23; işte bizim ustamız bu!
Bölüm 24; baban son nefeslerini verirken, gülümsüyordu
Bölüm 25; neden!?! neden ölmeme izin vermiyorsun?!
Bölüm 26; ATEŞİN ŞARKISI
Bölüm 27; surat asmam için hiçbir sebep yok!
Bölüm 28; çocuklar gülmeli Evan!
Bölüm 29; sadece evimi özledim desen de olurdu ihtiyar
Bölüm 30; GODNOSCH
Bölüm 31; yani benim için sıkıntı yok ama...
Bölüm 32; sahi senin adın neydi, Kuzey Kralı?
Bölüm 33; dönmüşsün
Bölüm 34; DEMİRDEN BİR BAĞ
Bölüm 35; aşık bir kıza kimse kafa tutamaz
Bölüm 36; BEYAZ DİYAR
Bölüm 37; böyle bir şey demiştin, değil mi demirci?
Bölüm 38; siz delisiniz
Bölüm 39; üç kişi
Bölüm 40; korkma, ben yanındayım
Bölüm 41; ona kahramanımız diyorsak bu öyle olduğu içindir!
Bölüm 42; KALPLER
Bölüm 43; bize hislerinden bahset!
Bölüm 44; hadi savaşalım!
Bölüm 45; Evan'ın en büyük sırrını anlatayın, olur mu?
Bölüm 46; umut yok, yiyeceğiz!
Bölüm 47; ne kadar da özlemişim be!
Bölüm 48; benimle sıkıntın ne?
Bölüm 49; bir daha da kılıcımı kimseye vermeyeceğim
Bölüm 50; öleceksem de savaşarak öleceğim!
Bölüm 51; demek yine oldu ha..
Bölüm 52; beyaz insan
Bölüm 53; ÖLÜMÜN SEMBOLÜ
Bölüm 54; cam böceklerinin kokusu olmaz!
Bölüm 55; HALA ADIMI SORMADIN? KABALIK EDİYORSUN!
Bölüm 56; ORMANIMA NEDEN GİRDİN?
Bölüm 57; SUS YOKSA DAYANAMAYIP SENİ YOK EDECEĞİM!!
Bölüm 58; SAVAŞMAYACAK MISIN?
Bölüm 59; BİLDİĞİN TEK ŞEY İNSANLARI KÜÇÜK GÖRMEK!!
Bölüm 60; BAK, YİNE YAPTIN!
Bölüm 61; tipim değilsin
Bölüm 62; Ainhina giriş prosedürü
Bölüm 63; ALAZ OTU
Bölüm 64; o benim arkadaşım değil!
Bölüm 65; tekrar ağlamaya başlamayacaksın değil mi?
Bölüm 66; bu kız canını sokakta bulmuş!
Bölüm 67; onun verdiği bir söz var!
Bölüm 68; hayır, bu ölümün borazanı
Bölüm 69; sanırım artık yeni bir hedefleri var!
Bölüm 70; GERÇEK EJDERHA TÖRENİ
Bölüm 71; ne azı ne fazlası
Bölüm 72; eksik bir şey yazmadım değil mi?
Bölüm 73; neden ağladığını biliyorum
Bölüm 74; başaracağını biliyordum Civciv
Bölüm 75; GÖKIRMAK
Bölüm 76; onu sevdiğinin farkına varmayacak!
Bölüm 77; batmışız batacağımız kadar
Bölüm 78; ölmeden önce son bir dileğin var mı?
Bölüm 79; mayıs zambakları gübi gülümsüyorsun
Bölüm 80; benimle dalga geçme!
Bölüm 81; yanılıyorsun, o hala yaşıyor!
Bölüm 82; tüm cadıları da ne demek?!
Bölüm 83; peki o zaman, plan ne?
Bölüm 84; bağlarımız bizi koruyacak!
Bölüm 85; yukarı hep birlikte çıkacağız
Bölüm 86; kusarsanız giysileri batırmayın!
Bölüm 87; eskiden burada yaşıyordum
Bölüm 88; narsist zalimlik
Bölüm 89; öldür beni!!
Bölüm 90; SAÇMALIK!!
Bölüm 91; bugün kimseye merhamet yok!!
Bölüm 92; elimizdeki her şeyle, ödlek
Bölüm 93; sana acının ne olduğunu anlatayım mı?
Bölüm 94; bu benim görevim!
-FİNAL-
** TEŞEKKÜR EDİYORUM **

Bölüm 18; Evan geri dönmüş millet!!

378 82 92
By Risu-kun


Evan ve Daniel, Yume ve Amasia'nın başına gelenlerden habersiz kasabaya giriş yapmışlardı. Vontrade, geçen iki yıl boyunca nereden bakarsan bak büyümüş ve gelişmişti. O acı olayda birçok insanın ölmesine rağmen ortalık bir şekilde eskisine göre daha kalabalık gözüküyordu. Yıkılan onca bina yerine dikilmekle kalmamış, sanki eski binalara da şekil verilmiş, çoğu baştan boyanmış hatta birkaç kat daha çıkılmış gibiydi. Evan'a sokaklar tanıdık gelse de birçok şeyin değiştiği belliydi.

"Ee söyle bakalım demirci, ilk nereye gidiyoruz?" diye sordu Daniel. İlginç bir şekilde zırhını çıkartmış ve atına yüklemişti. Üzerindeki beyaz, yakasız giysi ile çok sade gözükse de saçları her zamanki gibi ışık saçıyordu.

"Zırhını çıkarttığına inanamıyorum Daniel." dedi Evan.

"Şu an görevde falan değiliz, bunu ziyaret olarak düşünüyorum resmi olmaya gerek yok. Kendi evime gittiğimde de zırhla dolaşıyor değilim."

Evan elini arkadaşının beline atıp Zümrüt Kesen'in kabzasını kavradı.

"Yine de kılıç hala senle ha?"

Daniel gülümsedi ve "Sürekli çekiç taşıyan biri olarak bu söylediklerini takmalı mıyım?" diye karşılık verdi.

"Ben en azından çekicime sarılıp uyumuyorum."

"Ama onunla sohbet ediyorsun."

Evan bir anda paniklemiş, yüzü kulaklarına kadar kızarmıştı.

"Ne?! Nerden biliyorsun?! Ne zaman duydun?!"

"Herkes biliyor Evan." dedi Daniel. "İnsanlar deli mi diye soruyorlar ben de sadece aptal olduğunu söylüyorum."

"Çok sağ ol!!!!"

Daniel güldü, ellerini saçında dolaştırdı ve tekrar Evan'a döndü.

"Eee ne zaman boş boş yürümeyi keseceğiz. Eve mi gidiyoruz demirciye mi?"

Evan derince bir iç çekti.

"Eve gidelim. Yaşayanlar önce gelir, ölüler bir yere kaçmıyor nasıl olsa."

"Anneni tamamen iyileşmiş görmek için sabırsızlanıyorsun değil mi?"

"Hem de nasıl!! Acaba Lulu neler yapıyor?"

"Ah! Doğru ya, baş belası bir kardeşin de vardı senin!"

"Acaba boyu falan uzadı mı?"

"Çok sanmıyorum. Neyse Chibi ile ne zaman görüşeceğiz?"

"Adamı germesene Daniel. Şurada evime gelmeyeli iki yıl olmuş, bir ara gideriz işte."

"Ama bak söylüyorum bu seferde bize gidin güçlenin veletler gibi bir şey derse beni tutmayacaksın anlaştık mı?"

"Öyle bir şey yapacağını sanmıyorum."

Muhabbet devam ederken evlerinin olduğu sokağa girmişlerdi. Evan'ın derin bir nefes çekişi ile Daniel gülümsedi. Evan'ın anıları canlanıyordu. Başını hafif sağa yatırdı, penceresini görebiliyordu. Tüyleri diken diken olmuştu. Oradan kaç kez atlamıştı acaba? Evleri önünde durdular. Başını yukarı kaldırdı. İçindeki tırmanma isteğini zor bastırıyordu. Kapıyı tıklattı. İçerden ne bir cevap ne de bir ses gelmeyince biraz zorladı ama kapı açılmıyordu. Daniel'e garip bir bakış attı, ama onun da bir fikri yoktu. Sokağın karşısındaki dükkan sahibi kapının iki genç tarafından zorlandığını görünce işini gücünü bırakıp onlara doğru yaklaştı.

"Hey!! Siz ikiniz!! Orada ne yapıyorsunuz ha?!"

Adamı çok takmamışlardı. Evan kapı kulpuna birkaç kere daha asılıp "Kapı neden kilitli ki?" dedi. "Daha önce kapımızın hiç kilitli olduğunu hatırlamıyorum."

Daniel onu omzundan yakalayıp "Hey Evan şuna bak!" dedi. Evan kafasını Daniel'in gösterdiği yere kaldırdığında kapının köşesindeki örümcek ağını gördü. Daniel, Evan'ın tuttuğu omzunu hafifçe sıkıp "Bu kapı uzun zamandır açılmamış dostum." dedi.

Evan anlam veremiyordu. Dükkan sahibi Evan'a davranınca Daniel onu bileğinden yakaladı. Gözlerindeki soğuk bakış adamı ürpertmişti. Diğer elinin kılıcı üzerinde durmasından mı bilinmez çok tehditkar bir hava yayıyordu. Onun ağzını açmasına izin vermeden "Burada yaşayan insanlar nerede biliyor musun?" diye sordu. Adam bileğini sertçe çekip ondan kurtulduktan sonra bir adım uzaklaştı.

"Artık yaşamıyorlar."

Evan'ın kanı donmuştu. Daniel Evan'a doğru döndü. Elini kapıya dayamıştı, yüzü bir anda bembeyaz kesilmişti. Ağzı açıktı ve gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Uykusunda sayıklarmış gibi fısıldamaya başladı.

"Nasıl, nasıl olur?"

Daniel şoku yeni atlatmıştı, adamın yakasına yapışıp havaya kaldırdı.

"Ne demek yaşamıyorlar ha!?! Ne oldu onlara adi herif?!"

Adam korkudan bağırmaya başlamıştı.

"Ne oluyor?! Sakin ol!! Yaşamıyorlar derken artık burada yaşamıyorlar demek istedim!!"

Daniel adamı yere bıraktı. Öfkeden kudurmuştu, kılıcını çekti.

"Ölmeyi bu kadar mı çok istiyordun?!"

Adamın korkudan nutku tutulmuş, anca kollarını suratına siper etmekle yetinebilmişti. Etrafta toplanan insanlar korkuyla olacakları izlerken bir kahkaha koptu. Evan katıla katıla gülüyordu. Arkasını dönüp adama elini uzattı.

"Ödümü kopardın ihtiyar. Yılların acısını mı alıyorsun yoksa doğru söyle?"

Daniel öfkeyle kılıcını sıkmaya devam ediyor, burnundan soluyordu.

"Bırak şu adamı öldüreyim Evan!"

Adamın yüz ifadesi bir anda değişmişti. Suratına siper ettiği kollarını çekip kendine el uzatan gence baktı.

"Evan mı?"

Gözlerini kısıp onu biraz süzdükten sonra şok oldu. Ayağa fırlayıp onu kollarından yakaladı. Yüzünde çiçekler açmıştı sanki.

"İnanamıyorum Evan bu sen misin? Ne kadar da büyümüşsün böyle." Heyecanla sokağa dönüp "Evan geri dönmüş millet!!" diye bağırdı. Az önce korkuyla onlara bakan insanlar bir anda gülümseyerek üzerlerine yürümeye başlamıştı. Evan el sallayarak bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama kimse onu dinlemedi. Yaşlılar yanaklarını çekiştirip duruyor, genç kızlar adını bağırıyor, küçük çocuklar yanına gelip neşeyle sıçrıyor, adamlar elini sıkıp sırtını sıvazlıyordu. Bir anda bir insan dalgası onu yutmuş gibiydi. Başını çevirip Daniel'e baktığında onu başını başka tarafa çevirmiş, ve morali bozulmuş olarak buldu. Bir anda insanları yarıp onun yanına ulaştı. Eliyle darma duman olmuş saçlarını karıştırdı ve vücudunu hafifçe eğip "Tamam, hepinize teşekkür ederim ama şimdi ailemin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?" dedi.

Evin yerini öğrendikten sonra yola düştüler.

"Vuh! Millet çıldırmış, ben ne yaptım da böyle oldu anlayamıyorum."

Daniel burnundan soluyordu. Kıskançlıktan çatlamak üzere olan gözlerini ona dikip "Evet ben de anlayamıyorum!" dedi.

Bir süre sessizce yürüdüler.

"Garip bir şey hissediyor musun?" diye sordu Evan.

"Sanırım."

Arkalarını döndüklerinde şok oldular. İnsanlar, tüm o yaşlı teyzeler gençler, erkekler, kızlar ve çocuklar onları takip ediyordu.

"Yuh!! Bu ne be?! Neden bizi takip ediyor bunlar?!" diye bağırdı Evan. Daniel elini kılıcına atmıştı.

"Nedense içim ürperdi." dedi.

"Kaçalım mı Daniel?"

"Aynen çok iyi olur!"

Önlerine dönüp koşmaya başlayacaklardı ki, yolları başka insanlar tarafından kesilmişti. Daniel ile sırt sırta verdiler.

"Nasıl çıkacağız buradan?!"

"Ne bileyim ben?!"

İnsanlar gülümseyen suratlarıyla üzerlerine gelirken aradan birisi fırladı ve "Evan!!" diye bağırdı. Tamak'dı bu. Mutluluktan sarhoş olmuş gibi ona doğru hoplaya hoplaya ilerliyordu.

"Evan bunu nasıl yaparsın!?!"

Evan neyden bahsettiğini bilmiyordu. Tamak, onun daha ağzını açmasına izin vermeden kollarından tuttu ve sıkıca sarılıverdi. Evan bu sarılmadaki sıcaklığı hissetmişti. Yüzünü bir gülümseme kapladı. Tamak onu kendinden ayırıp tekrar kollarından yakaladı ve sitem edercesine "Geleceğini bize nasıl haber vermezsin? Seni karşılamak için hazırlık yapardık." dedi.

Evan güldü.

"Hazırlığa falan gerek olmadığını biliyorsun. Bu sarılma benim için yeterliydi."

Tamak'ın gözleri parlamıştı. Evan elini onun omzuna attı.

"Bir hayli zayıflamışsın Tamak, saçlarında ağarmış. Ama çok daha iyi gözüküyorsun."

"Sen de iki yılda bir hayli büyümüşsün genç dostum. Çok daha havalı gözüküyorsun."

Evan birazcık utanarak "Yok canım her zamanki halim işte." dedi. Yüzü hafiften kızarmış bir şekilde başını kaşıyorken gözü Daniel'e ilişti. Göz damarları çatlayacakmış gibi kendisine bakıyordu. Hemen kendine çeki düzen verip onun yanına sıçradı.

"Hey Tamak!! Bak Daniel ile birlikte geldim onu hatırlarsın cadıyla savaşmaya beraber gitmiştik!!"

Tamak Civciv'i biraz süzdü ve dudaklarını büzerek "Evet hatırladım gibi." dedi. Tekrar Evan'a dönüp koluna girdi.

"Hadi gel sana kasabadaki yeni şeyleri göstereyim."

Evan, Tamak'ın çekiştirmeleri arasında Daniel'den gelen yoğun öldürme arzusunu hissedebiliyordu. Büyük bir insan topluluğu ile birlikte bir oraya bir buraya sürüklendiler. Bu sıkıcı kasaba turu kasaba meydanında son buldu. Evlerin bitmesine yakın Tamak birkaç hızlı adımla Evan'ın önüne geçti ve kolunu uzatarak "Bak işte buna bayılacaksın!" dedi.

Kalabalığın önünden çekilmesi ile Evan şok oldu. Kasaba meydanına kendinin koca bir heykelini yapmışlardı. Altında da "Cadı Avcısı Evan" yazıyordu. Daniel kalbinde bir sızı hissetmişti.

"Sanırım bunu kaldıramayacağım!" diyerek elini göğsüne attı.

Evan gülümsedi. Tamak dört gözle heykele yapacağı yorumu bekliyordu.

"Keşke benimki yerine Ugo'nun heykelini yapsaydınız." dedi. Herkes bir kere daha titremişti. Daniel de bu cümleyi duyup kendine gelmişti. Başını kaldırıp dostuna baktı.

"Eğer birini övecekseniz Ugo'yu övmenizi, birine minnet duyacaksanız ona duymanızı, birini bu kadar çok sevecekseniz onu sevmenizi tercih ederim."

Elini çekicine attı.

"O olmasaydı, bilmiyorum kendime insan diyebilir miydim."

Herkes tatlı bir hüzne bürünmüştü. Daniel elleri ile yüzünü kapattı. Gülüşünün ortamın havasını bozmasını istemiyordu. Derin bir nefes alıp kendini durdurdu. Ellerini aralayıp tekrar Evan'a baktı. Kalabalığı etrafına toplamış yüzünde bir gülümseme ile, nemli gözler ile Ugo'dan bahsediyordu. Kendine hayran o kadar insandan nasıl böyle sinsice kaçabiliyordu? Nasıl oluyor da kalbi bu kadar güzel söz ve iltifatla zehirlenmiyordu? Şan ve şöhreti elinin tersi ile iterken nasıl hala böyle samimi kalabiliyordu? Hiç müdahale etmeden biraz daha olanları izledi.

"Neyse, artık evime gidip ailemi görmek istiyorum." dedi Evan. Tamak onu omuzlarından yakalayıp "Bir şey isteyecek olursan söylemen yeter Evan." dedi. Evan başını usulca eğdi ve "Bir süre burada olacağım, seninle vakit geçirmek isterim Tamak." diye karşılık verdi.

Tamak, başını sallamaktan öte gidemedi. İçi sıcacık hislerle dolmuştu. Evan'ın kalbinin çalışma mekanizmasını anlayamıyordu. Sanki tüm insanlıktan başka bir fabrikadan çıkmış gibiydi. Tüm insanların gözleri ondaydı. Onu göklere çıkartma çabalarına rağmen kibarca yanlarına geri iniyordu. Nasıl oluyordu da tüm o çektirdiklerine rağmen kendini kabullenebiliyordu? O zamanlardaki hali aklına geldikçe hala içi sızlıyordu. Tekrar gülümsedi ve gözündeki yaşı sildi.

"Buraya senin heykelini yaptık çünkü bizi değiştiren kişi sendin Evan!" diye geçirdi içinden.

Evan ve Daniel kendilerine tarif edildiği sokağa girdiler. Adımlarını sokağın başından attıkları anda Evan'ın içine bir şüphe düşmüştü. Binaları sayarak ilerlemeye devam ediyorlardı. Daniel adamların dediği gibi sokaktaki yedinci evin önünde durmuştu ama Evan birkaç adım geri çekilip baştan saydı. Önünde durdukları bina tarif edilen evdi. İçeriden güzel kokular geliyordu. Derince iç çekti ve eliyle alnını ovuşturdu.

Daniel ona bakıp "Ne oldu Evan?" diye sordu. Evan tekrar iç çekti ve "Demek buraya taşınmışlar." dedi. Daniel dönüp eve tekrar baktı ama bir şey anlayamadı.

"Ne var ki gayet güzel bir ev işte."

Evan eve doğru bir adım daha attı. Elini kapıya vurdu ve ona döndü.

"Burası Ugo'nun evi Daniel."




- Adamlar kasabaya Evan'ın heykelini dikmiş :D :D 

 *** CADI AVCISI EVAN ***

- Herkese iyi okumalar ^^

- YORUM YAPMAYI BEĞENMEYİ UNUTMAYIN !!!


Continue Reading

You'll Also Like

DİLHUN By Vidardan

General Fiction

980 155 10
Vücudunu yeniden bir titreme sarmıştı. Cübbesi, elleri, gözleri her yeri kana bulanmıştı. Aynı rüyayı gördüğünü biliyordu bilmesine ancak uyanamıyord...
3.7K 2K 21
Benim ismim Sebine. Güzel bir ailenin tek kızıyım.Hiç sevgiden yoksun olmadım.Çünkü ailemin göz bebeğiydim.Bütün sevgilerini bana verdiler.Hatta baze...
630K 53.7K 42
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! Yᴇɴɪᴅᴇɴ ᴅᴏɢ̆ᴅᴜᴍ ʟᴀɴ! Tᴜ̈ɴᴇʟɪɴ ᴜᴄᴜ ʙᴏᴍʙᴏᴋ ʙɪʀ ʏᴇʀᴇ ᴄ̧ıᴋᴛı! 🛸Küfür ve argo içerir.🚀 ...
3.4M 137K 74
Pera, arkadaş grubuyla kış kampına katılırken, içinde tarifsiz bir huzursuzluk kol geziyordu. Avrupa'nın en yüksek dağı Mont Blanc'un karlı etekler...