KAÇIK

By delimiyazar

3.8K 166 19

Göğsüm sert bir şekilde duvara yaslanınca ağzımdan bir inilti çıktı. Kollarım arkada, yüzüm ve bedenimin ön k... More

TANITIM
0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3

0.5

195 7 0
By delimiyazar

Günlerim hastanede geçmeye devam ederken artık istediğim gibi yürüyebiliyor hatta koşabiliyordum. Fakat patlama esnasında ciğerlerime hava dolmuş o da problem çıkmasına yol açmıştı. Bunun yanında birkaç ufak problemlerim vardı. Bu yüzden doktor tamamen sağlığıma kavuşana kadar hastanede kalmam gerektiğini söylemişti. Özel hastane sorunsalı! Her şey bir kenara ara sıra bana iğne yaptırıyordu ve ben iğneden korkuyordum. Zaten doktora da hiç kanım ısınmamıştı. Arada bir huysuz davranarak laf sokuyordum. O da bunu pek önemsemeyip gülüyordu.

Can sıkıntımı giderebilmek adına koridorda yürüyüş yapıyor ya da Doktor'un odasına giderek onunla uğraşıyor ve vakit geçiriyordum.

Ara sıra Doktoru sinirlendiriyor ara sıra da güldürüyordum. Artık koridorlarda dolaşmak bile canımı sıkmaya başlamıştı. Sadece onun yanındayken canım sıkılmıyor ve fazlasıyla eğleniyordum. Bazen o kadar fazla yanında kalıyordum ki yüzünde oluşan ufak çaplı hareketleri bile ezberlemiştim.

Güldüğünde mavi gözleri kısılıyor ve çukuru yani gamzesi tamamen içe göçüyordu. Görsel şölen dediğimiz tam bu olsa gerekti. Sinirlenmeye başladığında ise kaşları çatılıyor ve alnındaki damarları ortaya çıkıyordu. Bu haliyle bile çok tatlı oluyordu.

Yine sıkılmaya başladığım bir öğle sonrası yatağımdan kalkarak uzunca koridoru yürüdüm ve odasının kapısının önüne geldim. Geçen sefer uyardığı için gözlerimi devirerek kapıyı tıklattım. Ses gelmeyince bir daha tıklatıp içeri girdim. Belki de odasında değildi.

Odaya girince karşılaştığım manzara beni benden alırken gülümsedim. Masasının başında uyuyakalmıştı. Koltuğunda geri yaslanmış kollarını önünde bağlamış kafası da yana düşmüştü. Kaşlarını çatmıştı. Onu kaşları çatık görmeye alışkındım.

Yavaş hareketlerle yanına gittim ve kalçamı masasının üstüne koydum. Ona dönerek izlemeye başladım. Hayatım boyunca yaptığım iş dolayısıyla çok erkek tanımıştım. Hatta İtalya'ya babamı ziyarete gittiğimde İtalyan erkeklerini yakından görme fırsatım olmuştu. Fakat tanıdığım en yakışıklı adam doktordu. Ama İtalyan erkeklerinin kalçaları-... Neyse..

Sadece fiziki özellikleri değil karakteri de çok düzgündü. Bir kere diğerleri gibi kaba değil çok kibardı. Emir cümleleriyle konuştuğunu çok nadir duyardınız çünkü çoğu zaman rica ederek konuşurdu. Kendi hakkında kötü bir şey duyduğu zaman bile -ki benden başkasının söylemediğine eminim- sakin ve kibar tavrını koruyordu. Bir kadının isteyebileceği tüm özellikler onda toplanmıştı. Zeki, dürüst, kibar ve çok yakışıklı bir adamdı.

Tanıdığım çoğu insan kendini beğenmiş ve diğerlerini herhangi bir konuda etkilemek için yapay davranıyordu. O ise tamamen farklıydı. Öz güveni çok yüksek olmasına rağmen başkasını aşağılamazdı. İkna etmek ya da etkilemek için yapay davranmaz ve her zaman doğaldı. İşte onu çekici yapan en önemli nokta da buydu.

Onunla tanışalı daha bir buçuk ay olmasına rağmen çözmüştüm. Özellikle de son zamanlarda onunla çok vakit geçirdiğim için daha çok fark etmiştim. Yanına her gidişimde nasıl olduğumu soruyor ve benimle ilgileniyordu. İlgisinin beni iyileştirmek dışında bir amacının olmadığını da anlıyordum.

Keşke olsa...

Onu hayranlıkla izlemeye devam ederken yerinde hareketlendi fakat gözlerini açmadı. Başını düzelterek elini yana düştüğü için ağrımış olduğunu tahmin ettiğim boynuna götürerek çatık kaşlarını daha da çattı. Dağınık saçları okşamam için beni davet ediyordu.

En sonunda mavi gözlerini açtığında susuzluğum varmış da mavileri sayesinde giderilmiş gibi hissettim. Beni gördüğüne şaşırmamıştı. Gözlerini kapatarak kafasını sağa ve sola oynatırken "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu. Dikkatlice onu izlerken "Canım sıkılmıştı." dedim.

Başını bu sefer geri ve ileri hareket ettirmeye başladı. Anlaşılan uzun süredir o şekilde uyuyordu. "Sende dedin ki oturayım hiçbir işim yokmuş gibi doktorun uyanmasını bekleyeyim." Aslında tam olarak böyle değildi. Uyanmasını bekleyeyim değil uyurken izleyeyim demiştim.

Başını geriye atarken adem elması ortaya çıkıyor ve yutkunmama neden oluyordu. "Evet öyle dedim." Sonuçta ne düşündüğümü bilmesine gerek yoktu. Sonunda başını hareket ettirmeyi bıraktı ve bana baktı. "Yardımcın nerede?" Bunak'ı kastediyordu. Sorduğu soruyla ofladım. "O can sıkıntımı gidermiyor ve çoğu zaman tartışıyoruz." İşaret parmağını bana doğrultarak "Ona karşı kabasın da ondan." dedi. Omuz silktim. Biz böyle anlaşıyorduk. Ayrıca kaba olmak elimde olan bir şey değildi ve Bunak'ta bunun farkındaydı.

"O da çok huysuz."

Yerinden kalktı ve arkamda kalan dolaba doğru ilerledi. Bende oturmaya devam ederek kendimi ona çevirdim. Önlüğünü giyerken "Ayrıca neden ona ismiyle hitap etmiyorsun?" diye sordu. Ona bakmaya devam ederek "Çünkü ismini bilmiyoruz. Resmiyetteki ismi gerçek adı değil." diye cevap verdim. Önlüğünün yakalarını düzeltirken kaşlarını kaldırdı. "Nasıl yani?"

"Bunak'la sahil kenarında karşılaştık hafızasını kaybetmişti bende aldım eve getirdim." Ayrıntılara girmeden kısaca açıkladım. Bunak, ben sahilde otururken aldığım biralardan birini çalmıştı. Sonra peşinden koşup yakalamış kim olduğunu sormuştum. Bilmiyordu. Bir yol kenarında uyandığını ve ondan öncesini hatırlamadığını söylemişti. Bu yüzden ismini de hatırlamıyordu. Daha sonra biralarımı onunla paylaşmıştım ve uzun süre sohbet etmiştik. İlk karşılaştığımızda bile ufak bir tartışmaya girmiştik. Sonrasında ise onu eve getirmiş ve babamı zor ikna ederek kalmasını sağlamıştım.

Hastaneye götürüp neyi olduğunu öğrenmeye çalışsak da doktor hafıza kaybının kalıcı olabileceğini söylemişti. Sonrasında ise bizden biri olmuştu. Zamanla babama işlerinde yardım etmeye başlamış daha sonra da tamamen bize katılmıştı. Fakat teknolojiyle ilgili bilgisini keşfettiğimizde sadece bunu hatırladığını söylemişti. Bunak lakabını ise ben vermiştim. Dalga geçmek için değil hafızasını kaybettiği ve hiçbir şey hatırlamadığı için bu lakabı takmıştım.

Doktor tam bir şey söyleyeceği sırada kapı çaldığında o tarafa baktı. "Gel." dedi sakin ve uykulu ses tonuyla. İçeriye giren tanıdık doktor kapıyı kapatmadan "Barkan bir hasta var bakman gerekiyor." dedi. Ona hep Doktor diye hitap ettiğim için ismini söylemesi tuhafıma gitmişti. Daha sonra gözleri beni bulduğunda şaşırarak sordu; "Hastamla ne yapıyorsun burada?"

Bu beni tedavi eden doktordu. Benim doktorla yaşları yakındı. Ne? Barkan mı diyecektim? Ortalama boya sahip hafif esmer bir adamdı.

Masadan ayrılarak ayağa kalktım ve onun yerine ben cevap verdim. "Sanane!" Benim doktor hafifçe uyarır nitelikte öksürdüğünde omuz silktim. Bu doktoru hiç sevmiyordum çünkü bana saçma sapan ilaçlar veriyor ve ara sıra iğne yaptırıyordu. Benim tarafımdan sevilmediğinin de farkındaydı. Belki adamın bu konuda suçu yoktu sonuçta benim iyiliğim için uğraşıyordu ama iğne vurunmayı kim sevebilir ki?

"Sonra anlatırım hadi çıkalım." Doktor geçiştirerek kapıya doğru yöneldiğinde beni tedavi eden doktor da bana bakarak "Hemşire sizi arıyordu odanıza dönseniz iyi olur." dedi. Kafamı sallayarak kalçamla masanın arasındaki bağlantıyı kestim. Yine mi? Artık bıktım iğneden.

Oflayarak onlardan önce odadan çıktım. Odama giden koridorda yürürken aklıma gelen fikirle durdum. Bugün iğne olmasam sıkıntı olmazdı. Hemen geri dönerek odamdan uzaklaştım. Bana o sivri, ince ve ne işe yaradığını bilmediğim şeyi batıramayacaklardı. En azından şimdilik!

Yarım saat hastanede boş boş gezerek vakit harcamıştım. Tam yorulduğunu hissettiğim sırada karşıdan gelen beyaz kıyafetli kadını görmemle gözlerim büyüdü. Bu o hemşireydi! Bana işkence edemeyecekti. Hemen geri doğru giderek bir kapıyı açtım ve içeriye daldım. Hayır tabi ki de abartmıyorum. O iğne işkence aleti gibiydi.

Gördüğüm manzara önce şaşırmama sonra sırıtmama neden olurken kollarımı önümde birleştirerek izlemeye başladım. Güzel, beyaz tenli, simsiyah saçlara sahip seksi bir kadın ve uzun boylu esmer bir adam. Eş zamanlı olarak kadının ağzından dökülen anlamsız sesler. Sedye fantezisi mi? Daha önce hiç bu tarz izlememiştim. Ama film sektöründe en çok izlemeyi sevdiğim şey bu olabilirdi. Keşke patlamış mısır da olsaydı.

Kadın beni fark ettiğinde gözleri büyüyerek adamdan ayrıldı ve aceleyle sedyeden doğruldu. Ben sırıtmaya devam ederken ikisi de bana döndü. "Rahatsız olmayın çocuklar keyfinize bakın." Alaycı ve sakin ses tonumla bir şey yokmuş gibi konuşmuştum. Kadın yarı çıplak üstünü düzeltirken " Ne oluyor?" dedi. Sesi şaşkın ve endişeliydi. Adam ise hızlı olmaya çalışarak üstünü giyiyordu. "En heyecanlı yerindeydi ya!" Kendime göz devirerek ofladım. Keşke kapıdan izleseydim. Kadın üstünü tamamen giydikten sonra doktor önlüğünü de üstüne geçirerek adama çıkması için işaret verdi.

Demek doktordu. Bunu sevdim.

"Gizlilik ya da özel hayat diye bir şey duymadın mı?"

Kadın topukluları yere vura vura bana doğru gelirken saçını arkaya savurdu. Böyle söylese de hiç rahatsız olmuş gibi durmuyordu. Sırıtmaya devam ederek cevap verdim. "Kurallar bana göre şeyler değil." Kadın çekici bir şekilde gülümseyerek elini uzattı ve "Bensu." dedi. Bu hareketi beni şaşırtırken karşılık vererek elini tuttum. "Simge." Bensu güzel isimdi.

İşaret parmağıyla üstümü işaret ederken "Hasta mısın?" dediğinde kafa salladım. "Önemsiz bir hastalık." Kafasını sallayarak boğazını temizledi ve "Şey... Simge bu olanlar lütfen aramızda kalsın." dedi. Son derece rahat davranışlarını ayakta alkışlayarak takdir ettim. Böyle bir şey yaptığı duyulsaydı hastaneden atılabilirdi çünkü.

Doktor burada birini dövse bir şey olmaz ama seks yaptığı duyulsa ceza alırdı. Gerçi bu sadece burada geçerli değildi. Türkiye'nin sınırları içerisinde her yerde aynıydı. Sokakta dayak yeseniz kimsenin sesi çıkmaz ama biriyle öpüşseniz herkes namus bekçisi kesilirdi. Çünkü ahlak anlayışları beyin potansiyellerinden daha yukarıda değildi. Dayak atmanın normal öpüşmenin ahlak dışı zannedildiği bir toplumda yaşıyorduk ne yazık ki. Tamam, bu ortamda yaptığı şey çokta doğru sayılmazdı fakat ahlak konusu da değişmez bir gerçekti.

Dudağımı büzdüm ve ellerimi havaya kaldırdım. "Neyden bahsettiğini anlamadım." Gülümsedi. "Sevdim seni Simge." Hislerimiz karşılıklıydı.

Yirmili yaşlarının sonunda görünüyordu. Topuklu giydiği için benden biraz uzundu. Gerçi topuklu giymese de uzundu fakat bu ayrıntıyı geçebiliriz.

Kapıyı açarken arkadaş canlısı sesiyle "Pekala Simge tanıştığıma memnun oldum." dedi. Hemşirenin gitmiş olduğunu umarak gülümsedim. "Kesinlikle." Arkasından çıktım ve tedirgin bir şekilde geniş ve uzun koridoru inceledim. Hastanenin bu bölümü diğer bölümlere göre kalabalık olmasa da yine de çok fazla insan vardı. Koridordaki hareketlilik bitmek bilmiyordu.

İncelemem devam ederken doktor ne yaptığımı anlamadığı için bana bakıyordu. Baktığım yönün aksinden gelen sesle gözlerim büyürken o yöne bakmadım bile.

"Simge hanım." Bu hemşirenin sesiydi. Oh, no. Help me please. Fine thanks and you. Thank you sitdown.

İç sesim yine saçmalıyordu işte. Doktora baktım ve gülümsedim. "Umarım tekrar karşılaşırız." Kaşlarını çattığında üstümdeki mavi önlüğün eteklerini yukarı kaldırıp koşmaya başladım. Ayağımdaki hastane terlikleri koşmamı zorlaştırıyordu. Bu yüzden çıkararak olduğum yerde bıraktım ve koşmaya devam ettim. Biraz sonra hemşireye iki hasta bakıcı da katılmış koridorda koşturuyorduk.

Arada bir arkama bakıyor ne kadar fark olduğunu ölçüyordum. Hemşire koşarken seslenmeye devam ediyordu. "Lütfen, bizi zor durumda bırakıyorsunuz Simge hanım." Dinlemiyor ve aradaki mesafeyi kapatmak için daha fazla çabalıyordum. Kendime biraz fazla yüklenmiş olmalıyım ki terlemeye başlamıştım. Bir yandan nefes almaya çalışıyor bir yandan da alnımdan akan terleri siliyordum.

Sonunda bacaklarım yorulmaya başlamıştı. Yaklaşık beş dakikadır koşuyordum. Onlar da hala pes etmemişti. Arkadaş ne inatçıymışsınız he! Kovalanıyorken önüme çıkan insanlara çarpmadan ilerlemeye çalışıyordum.

Ayaklarıma baktıktan sonra kafamı kaldırdığımda karşıdan gelen doktoru görünce ona doğru koştum. Telefonla konuşuyordu. Kolunu tutarak arkasına geçtiğimdeyse konuşmasını bitirmiş olmalı ki telefonu kapatarak cebine koydu.

"Ne oluyor?" Karşıdan gelen hemşireyle hasta bakıcılara ve daha sonra omzunun üstünden bana baktı. Ne yaptığımızı anlamaya çalışıyordu. Yapılı vücudunun arkasına daha da sinerken nefes nefeseydim. "Beni onlara verirsen şiddet uygularım demedi deme." Sonunda beni yakalamaya çalışanlar da bize ulaştıklarında hemşire, Doktorun önünde durarak soluklanmadan konuşmaya çalıştı. Onlar da benim gibi nefes nefeseydi fakat ne yapabilirdim ki iğneyi sevmiyordum. Hele de vurulduğunda etkisi zor geçen ağır bir iğneyse hiç sevmiyordum. Zaten eli de ağırdı.

"Barkan bey...hasta Engin beyin... hastası-..." Konuşamayacağını anlayınca lafını kestim. Sakinleştirmeye çalıştığım sesimle ben konuştum. "Doktor, bana iğne yapmak istiyor, izin verme lütfen." 'Lütfen' kelimesini uzatarak çaresizce doktora baktım. Gülüyor muydu yoksa bana kaderimin bir oyunu mu bu? Hayır ben burada işkence görmekten kaçıyorum o gülüyor muydu?

Doktor hemşireye hitaben "Engin' in hastası olduğunu biliyorum." dedi. Daha sonra bana döndü. "Haydi gidiyoruz küçük hanım." İğneleyici tonda üzerine bastırarak söylediği 'Küçük hanım' sıfat tamlamasına takılsam da sadece kaşlarımı çatmakla yetindim. Ne saçmalıyorum ben?

Doktor hasta bakıcılara "Siz gidebilirsiniz, teşekkürler." dedikten sonra hemşireye "Hemşire hanım siz benimle gelin." dedi. Hemşirenin ağzı kulaklarına vardı. Gözlerimi kısarak onu baştan aşağı süzdüm.  Göz göze geldiğimizde surat ifadesini düzelterek "Tabi Barkan bey." dedi. Hayır bir şey diyeceğim de olmayacak. Sen başka bölümün doktorunu nasıl tanıyabiliyorsun ki acaba? Bir de Barkan bey diyor ya 'Doktor bey' diyeceksin. Ben mi öğreteyim bunları da 'nurse hanım'. Üç dil biliyorum tamam mı? Hem kuş dilini saymadım bile onunla birlikte dört ediyor. Nice matematik.

Düşüncelerimden uzaklaşırken omzuna geldiğim için parmaklarımda yükselerek kulağına yaklaşmaya çalıştım ve fısıldadım. Hayat mı daha zor kısa boylu olmak mı? deseler ikinci seçeneği seçerdim.

"Bana bunu yapmalarına izin vermeyeceksin değil mi?" Tekrar güldüğünde odama doğru ilerliyorduk. Bir daha gülerse iğneyi kendim saplayacaktım. "Hayır." Biraz olsun rahatladım. Elimi kalbime götürerek daha da sakinleşmeye çalıştım. Şimdilik atlatmıştım.

Sonunda odama geldiğimizde yatağıma oturdum ve ayaklarımı aşağı sarkıttım. Buraya kadar yalın ayak gelmiştim bir de. Doktor hemşirenin uzattığı dosyayı eline aldı ve inceledi. Hemşire sessizce onu izlerken gözlerinin saçlarında daha sonra yüzünde en sonunda da dudaklarında gezindiğini fark ettim. Yutkundu mu o? Göz devirerek kollarımı önümde birleştirdim. Hasta olan benim, ilgi gören ise Doktor!

Doktor dosyanın yanında duran malzemelere bakarak "Bu mu yapılacak?" diye sordu. Hemşire sonunda kendine gelmeyi başarınca "Evet, Barkan bey." dediğinde kaşlarımı çattım. Neden soruyordu ki şimdi? Kafasını sallayarak "Tamam siz çıkabilirsiniz ben gerisini hallederim." dediğinde hemşire itiraz etti. "Ama-..." Sözleri Doktor tarafından kesilince susarak onu dinledi.

"Ben Engin'e söylerim. Sorun olmaz. Çıkabilirsin." Zafer gülüşümle dudaklarım kulaklarıma varırken iğne olmayacağım için mutluydum. Hemşire kafa sallayarak "Peki." dediğinde odadan çıktı. Doktor ise peşinden giderek çıktığı kapıyı yavaşça kapattı. Bana döndüğünde yüzündeki yaramaz gülümsemeyi fark ettim.

Gülme! Hem de bu şekilde!

"Ne?" Tekrar eski konumunu aldı ve ilacı eline alarak bana baktı. "Bu iğneyi olmak zorundasın." Gözlerimi büyüttüm. "Dur bir dakika.. ne?" Yaramaz gülümsemesi yüzünde yer edinmişken soruma cevap verdi. "Doğru duydun."

Ellerimi çözerek yatağın kenarlarına koydum. "Hani izin vermeyecektin?" İsyan eden sesim yükselince ifadesini değiştirmeden cevap verdi. "Ben yapmayacağım demedim, hemşirenin yapmasına izin vermeyeceğim dedim." Kelime oyununun sırasıydı şimdi zaten! Oflayarak nefes verdim. "Şiddet uygularım bak sana." Söylediğim sözlere güldüğünde sinirim bozulmuştu. Neye gülüyordu ki şimdi?

"Bana şiddet uygularsan başkası yapar iğneyi fark eden bir şey olmaz bu yüzden işimi zorlaştırma."

Biraz düşündüğümde ona hak versem de aklıma firar eden düşünceyle gözlerim büyüdü. Bu iğne kalçamdan yapılıyordu!

Elimle önüme gelen saçlarımı geriye atarak sakinleşmeye çalıştım. Keşke hemşireden kaçmasaydım. "Ben hemşireyi istiyorum. O yapsın iğneyi." Yüzündeki yaramaz gülüş daha da arttığında kafasını olumsuz anlamda salladı. "Çok geç." Korkuyla yüzüne baktım. İbrahim Tatlıses 'Anam anam' şarkısını seslendirmeye başlamıştım bile.

Eline beyaz eldivenleri yavaş yavaş geçirmesini yutkunarak izledim. Hayır bir de psikopat gibi yavaş hareketlerle yapıyordu. İlacı şırıngaya çektiğinde doktorluğun ona ne kadar yakıştığını fark ettim. Kızım Simge az sonra ayvayı yiyeceksin hala neyin derdindesin. Kafamı sallayarak kendime geldim. İçinde bulunduğum stres saçma sapan şeyler düşündürüyordu. Benim suçum değildi(!)

Daha sonra elindeki boş ilaç şişesini bırakarak şırıngada kalan hava boşluğunu aldı. İlacın şırıngadan çıkışını izlerken hala yutkunuyordum. Boğazım acımıştı artık yutkunmaktan.

Bana doğru ilerlerken ellerimden destek alarak geriye gittim. Yüzündeki ifade bir an olsun silinmiyordu. Bunun hesabını çok fena alırdım ama. Üstüme gelmeye devam ederken iç sesim olabildiğince saçmalıyordu.

Cüneyt Arkın'ın 'Siz doktor değilsiniz şırıngada hava boşluğu var' sahnesi gözümde canlandı. Acaba bende öyle söyleyip Cüneyt Arkın gibi kavgaya mı girişsem? Yok Simge daha parlak fikir bul Babaannem gibi yeşilçam filmlerinden mi fikir alıyorsun? İç sesim olaya mantıklı bir giriş yaptığında onu susturarak doktora odaklandım.

"Yüzüstü uzan ve kalçanı aç bakalım." Önümde, elindeki şırınga ve pamukla dikilen doktora baktım. "Sen elime düşersin bir gün doktor." Yüzündeki gülümseme derinleştiğinde onu seyrediyordum. Canlı renge sahip dudakları aralandı. "Hadi ama benimde hastalarım var seni bekleyemem."

Oflayarak yüzüstü uzandım ve elimle mavi önlüğü belime kadar sıyırdım. İç çamaşırımı da birazcık indirdim.

Ne kadar utanmasam da yine bir çekingenliğim vardı. Zaten her şeyden utanan bir insan değildim. Ayrıca tıpta utanma olmazdı ki.

Acı çekeceğim zaten utanmanın sırası mı şimdi?

'Hasta ettin sen beni hasta
Hasta olan sendin as-.. ' Hay ben senin...

Kalçamdaki ağrıyı hissettiğimde doktorun çoktan iğneyi yapmış ve pamuğu bastırıyor olduğunu gördüm. İğnenin acısını hissetmemiştim bile ama ilacın bıraktığı etki biraz acıydı. Eli çok hafifti. Elimi pamuğun olduğu yere götürdüm ve parmaklarının yerini benimkiler aldı. Doktor elini çekerek şırıngayı eski yerine bıraktı ve tekrar yanıma geldi. Kendi kendime bir şeyler söylenip mırıldanıyordum.

"Bir daha hastaneye gelirsem var ya... bir dahakine Bunak'a söyleyeyim de beni oracıkta bıraksın. Ölürsem cenazeme tek bir tıp çalışanı çağırmayacağım."

Parmağını pamuk olan yere daha da bastırdı ve "Biraz daha bastır." dedi. Bu sırada söylenmelerim devam ediyordu. Sonunda yorularak mırıldanmayı kestim. Sert sert suratına bakarken yüzündeki gülümsemenin devam ettiğini gördüm. Kalçamı oynatamıyordum.

"Çektiğim acıdan zevk alıyorsun birde." Adeta tıslayarak söylemiştim. "Başka bir şeyden zevk almamı mı isterdin yoksa?" Gözleri açıktaki kalçama kaydı ve tekrar yüzüme ulaştı. Benimle dalga geçiyordu birde. Ne yapmaya çalıştığını anladığım da sırıtarak yüzüne baktım. Hem de zevkle. Benimle bu şekilde oynayamazsın doktor.

"Öyle mi yatak da iki kişinin sığabileceği kadar geniş değil ama idare edersin artık."

Yüzündeki yaramaz gülümseme hala olduğu yerde dururken amacına ulaşamamış olduğu için nefes verdi. Yüz ifadesini gördüğümde kahkahamı tutamadım.

"Daha farklı yöntemler bulman gerekiyor."

"Fark ettim."

Ben kahkaha atmaya devam ederken aniden içeriye Bunak girdi. Gözleri bizi bulduğunda kaşları yavaş yavaş havaya kalkmaya başladı. Neden o şekilde bize baktığını sorgularken halimize baktım.

Ben yatakta yüzüstü uzanmışım bir elim kalçamda, doktor önümde durmuş onunda eli hala kalçamda duruyor. Ayrıca ben deli gibi kahkaha atıyorum.

Bunak ağzından saçma sapan bir şey çıkarsa bittin sen!

"Sanırım yanlış zamanda geldim. Afedersiniz..."

Yine bu da saçma sapan konuşmasından iyidir.

"... Simge keyfin yerinde bakıyorum. "

Düşüncelerim lafının devamıyla bölünürken gözüm seğirmeye başladı. Bilerek yaptığını bildiğim için mimiklerimle bunu söylediğine pişman olacağı hareketler yaptım. Mesajı almış olacak ki gerisin geri dışarı çıkıp kapıyı kapattı.

Doktorla göz göze geldiğimde iç çamaşırımı düzelterek önlüğü aşağı indirdim. Toparlandıktan sonra sahte bir şekilde güldüm. "Arada bir böyle şeyler yapıyor işte yaşlılık ne yaparsın." Bunak sen gerçekten bittin!

Doktorun hiçbir şey anlamadığını fark edince rahatlasam da Bunak'a yapacaklarımın planını kafamda kuruyordum.

"Anlamadım desem?"

Oturduğum yerden ona bakarak sırıttım. "Anlaman gerekmiyor boş ver." Geçiştirmeye çalışarak elimi salladığımda elindeki eldivenleri çıkararak kullandığı malzemelerin yanına koydu.

"Neyse, benim birkaç işim var gitmem gerekiyor." Sağ elini kot pantolonunun cebine yerleştirirken onu baştan aşağı süzdüm. Manken gibi olduğunun farkında mıydı acaba?

Sırıttım. Kafamı hafifçe oynatarak yatağı gösterdim. " Daha işimiz vardı nereye gidiyorsun?" Yaptığım imayı anladığında sabır diler gibi gözlerini kapatıp açtı. Arkasını dönmüş kapıya ilerlerken kahkaha atmaya başladım.

Benimle hiçbir şekilde yarışamazsın Doktor!

Continue Reading

You'll Also Like

1.9M 68.7K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
1.4K 231 56
Yıkık bir şehirde harabe bir kalp taşıyorsam nedeni sensin küçük bey.
LEKE +18 By hewidar...

Mystery / Thriller

109K 4K 58
..... Genç Adam arabadan inip yavaş adımlarla arabanın ön tarafına ilerledi. sokağı aydınlatan lambanın ışığıyla, yerde yüz üstü uzanmış bir kadın g...
696K 9.7K 23
Babası tarafından geneleve satılmak istenen bir kızın ve onu kurtaran adamın Tutkulu Aşkı...