ÖMRE BEDEL

By neclakursun

1.4M 98.6K 20.8K

BEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiği... More

(1) TANITIM
(2) GEÇMİŞ
(3) DÖNÜLMEZ BİR YOL
(4) BAŞ BELASI
(5) İLK AŞK
(6) YİNE KAYBETTİK
(7) İÇİM YANAR
(8) KARAR
(9) İLK ADIM
(10) NİŞAN
(11) ZOR KARAR
(12)YARGISIZ İNFAZ
(13) DÜĞÜN
(14) VEDA
(15) İLK HEYECAN
(16) YENİ GELİN
(17) ELİF RAVZA
(18) VİCDAN
(19) GÜVEN
(20) YENİ BİR HAYAT
(21) TATLI HEYECANLAR
(22) HAYIRLI AMEL
(23) FEDAKARLIK
(24) ❤ANNE❤
(25) MÜJDE
(26) MUCİZE
(27) CAN
(28) HIRS
(29) HOŞGELDİN
(30) ASLA
(31) AİLEM
(32) KESKİN BIÇAK
(33) ESKİ YARA
(34) BERDEL
(35) ÖZEL BÖLÜM
(36) SADAKAT
(38) SEVGİ NEYDİ?
(39) SON PİŞMANLIK
(40) YANIMDA KAL
(41)ARAF
(42) İMKANSIZ
(43) HUZUR
(44) HASRET
(45)
(46) YÜZLEŞME
(47) İMTİHAN
(48) GERÇEKLER
(49) VEFA
(50) BİZ OLMAK
(51) ANNE OLMAK
(52) MELEĞİM
(53) HAYIR
(54) EVLAT ACISI
(55) UMUDUM
(56) ARMAĞAN
(57) VUSLAT
(58) FİNAL
ÖMRE BEDEL'İN SERÜVENİ
ÖZEL BÖLÜM

(37) KÖRDÜĞÜM

20K 1.6K 378
By neclakursun

Bekir ağa benim iyiliğimi düşünse de canım sıkılmıştı. Oraya gidip o kadınla muhatap olmak istemiyordum. Harun'un da gitmesini istemiyordum.

"Ben gidemem. İlla tatile gideceksem, ailemin yanına gitmek istiyorum. İşinize karışmak istemem ama böyle önemli bir anlaşma için tecrübeli birinin gitmesi daha uygun olmaz mı? Çocuklarla ben ilgileniyorum zaten."

"Sadece imza atılacak ve Harun'un da imza yetkisi var. Tecrübe gerektiren bir durum yok. Sen de git Harun'la. Ordan istediğiniz yere gidersiniz."

Bu konudaki itirazlarımın sonuçsuz kalacağını bildiğim için ısrar etmemiştim. Oraya gitmek istemediğimi söylesem zorla gönderemezlerdi beni ama Harun'un gidişine engel olamazdım. Şirketle ilgili verilen kararlara müdahale etme imkanım yoktu. Tabi ki bu durumda Harun'u tek başına gitmesine izin veremezdim. Ben de gidecektim.

Harun, babası ve abisiyle iş hakkında konuşurken sıkılıp eski odama gittim. Etrafı beyaza bürüyen karların yere düşüşünü seyrettim. İçimi ferah tutmaya, güzel şeyler düşünmeye çalışıyordum. Belki orda herşey çok güzel geçecekti. Harun, sadece iş için orda olacaktı. Sonra güzel bir tatil yapacaktık. Yaşayamadığımız balayını yaşayacaktık. İlk kez Harun'la gözlerden uzak, herkesten uzak, başbaşa kalacaktık.

Ama! Ama herşeye rağmen, orda Beyza'yla karşılaşacaktı. Ve bu şirketle çalıştığı sürece hep irtibat halinde olacaklardı. Beyza'yla karşılaşma düşüncesi, bütün güzel hayallerimi katlediyordu.

Kıskançlık mıydı bu? Yoksa Harun'a güvensizlik mi? Kıskançlık olabilir ama güvensizlik değildi. Harun'a güveniyordum. Fakat Beyza'ya güvenmiyordum ve adının geçmesi bile sinirlerimi alt üst etmeye yetiyordu.

"Kızım." Diyen Gülsüm annenin sesi, kafamdaki düşüncelerden kurtarmıştı beni.

"Efendim anne."

"Nerelere dalmışsın öyle. Üçüncü seslenişimde duydun."

"Hiç öylesine dalmışım."

"Sen içini ferah tut. Ben Ömer'le konuşurum. Onun gitmesi sizin için daha iyi olur."

"Konuşmana gerek yok anne. Biz Harun'la gideriz. Hem bana da iyi gelir. Ben gitmeyi istiyorum."

"Emin misin Nazlı? Bu yüzden huzursuz olmayın. Ömer gitsin."

"Huzursuz olacak bir durum yok. Bundan sonra bu firmayla iş yapılacaksa bunlara alışmam lazım."

"Ben Harun'a güveniyorum. O kadın buraya geldiğinde dikkat ettim. Harun, onun yüzüne bile bakmadı hiç. Bunun en büyük sebebi, sana olan sadakati ve ssygısı."

Gülsüm anne haklıydı. Harun, o geldiğinden beri bana daha fazla ilgili davranıyordu. Gülsüm anne de farkındaydı hala bana karşı yüreğinde sevgi taşımadığının.

Beni seviyordu fakat, ailesini sever gibi. Etrafındaki sevdiği insanlar gibi. Oysaki ben daha farklı sevsin istiyordum. Beyza'yı sevdiği gibi, eşi gibi, kördüğüm gibi. Benim, onu sevdiğim gibi!

Artık kendime itiraf etmekten çekinmiyorum. Seviyorum onu. Beyza'nın fotoğraflarını gördüğüm gün, onun yapmadığına emin olduğumda hissetmiştim o duyguyu. Güvenmiştim ona ve güvendiğim için pişman olmamıştım. Evimize taşındığımız gün, bedenimi Harun'a teslim ettiğimde aşkla dokunmuştum ona, aşkla öpmüştüm.

Harunda ise sevgi vardı, saygı, sadakat vardı. Dokunduğunda şefkat vardı. Ama gözlerinde aşk yoktu. Benim ona baktığım gibi bakmıyordu bana.

"Hatunum." Diyen sesle aniden yerimden sıçrarken Harun, gülmeye başladı.

"Artık sana yaklaşmadan önce randevu alacağım." Deyişine zoraki gülümseyip başımı tekrar pencereye çevirince omzumda ellerini hissettim.

"Böyle yapma Nazlı. Hiçbir şeyi kabul etmek zorunda değilsin. Önce anlaşma yapılmasına itiraz etmekten vazgeçtin. Şimdi de istemediğin halde oraya gitmeyi kabul ettin."

Yüzümü Harun'a dönünce karşıma oturdu. İlk kez bu konuda açıkça konuşacaktık.

"Alınan kararlar sadece beni değil, bu ailedeki herkesi ilgilendiriyor. Herkes için iyi olacağına inandığınız bir durum var. Ve sırf benim kaprisim yüzünden böyle bir işin bozulmasına gönlüm razı olmaz."

"Oraya gitmek zorunda değiliz. Abimle konuşup onun gitmesini isteyeceğim."

"Hayır. Çocukların, babalarına ihtiyacı var. Üstelik oraya gitmememiz için bir sebep yok. Sanırım ben abartıyorum bazı şeyleri. Gereksiz kıskançlıklar. Zamanında aranızda bir şeyler yaşanmış olabilir ama geçmişte kaldı hepsi. İkiniz de evli barklı insanlarsınız."

Bir anda Harun'un bakışlarının değiştiğini farkettim.

"O da evliydi değil mi?" Diye soruşumla gözlerini kaçırmaya başladı.

"O.. o boşanmış." Harun'un ağzından dökülen sözle neye uğradığımı şaşırdım. Gözlerim açılmış halde Harun'a bakarken, kendinden emin bir şekilde gözlerini gözlerime kenetledi.

"Evli ya da boşanmış olması neyi değiştirir? Senin de dediğin gibi; geçmişte kaldı herşey. Ben, senle evliyim. Onun, artık hayatımda hiçbir anlamı olamaz."

Harun'a yine güvenmeli miydim? Adını yatağıma kadar taşıdığı kadına karşı duygularını dizginleyebilecek biri miydi Harun?

Peki ya Beyza? Harun'a güvensem de Beyza'ya nasıl güvenecektim? İşini bahane edip buraya kadar gelebildiyse, niyetinde masumiyet olduğuna inanamazdım. Üstelik Harun'la evli olduğumuzu öğrendiğinde yaşadığı şok ve sonrasında beni küçük düşürme çabaları. Bunlar kesinlikle iyi niyetli olamazdı.

Harun uyuduğu halde benim gözüme uyku girmiyordu yine. Harun'un da uyurken yatakta dönüp durmasından belliydi kafasındakilerin onu rahat bırakmadığı.

Ertesi gün Harun'la planımızı yapmıştık. Antalya'da anlaşmayı imzalayıp işi bittikten sonra, başbaşa kalacağımız bir yere tatil yapmak için gidecektik. Sonra da İstanbul'a, ailemin yanına gidecektik.

Ailemin yanına gitme düşüncesi bile o kadar sevindirmiyordu beni. Tek düşüncem, bir an önce o kadının olduğu şehirden uzaklaşmaktı.

Harun'la alışveriş yaptıktan sonra valizlerimizi de hazırlamıştık. Ben dışında herşey hazırdı. Akşama doğru Eyüp'ün yanına gittiğimde hala iyileşmediğini görmek canımı sıkmıştı. Onu bu halde bırakıp gitmeye gönlüm razı değildi. Aklım hep onlardayken bir de hasta haliyle bırakıp gidecektim.

Kapının çalınmasıyla Fatma odaya girince Eyüp, sevinçle karşılamıştı onu. Fatma da annesiz büyüdüğü içindi çocuklarla bu kadar kısa sürede bağ kurması.

"Fatma abla, nerdesin iki gündür? Özledim seni. Gittin sandım, üzüldüm."

"Ben hiç gider miyim paşam. Biraz hastaydım, dinlendim."

"Benim yüzümden mi hasta oldun? Sana mı bulaştı hastalığım?"

"Senin gibi tatlı bir çocuktan, sadece mutluluk bulaşır insana."

Fatma'nın zoraki gülümsediği belliydi. Eyüp, bir süre sonra uykuya dalınca Fatma'yla sohbete başladık.

"Hatice abla, hasta olduğunu söyledi. Neyin var?" Deyişimle utanıp başını eğdi.

"Şey.. ilk gecemiz biraz zor geçti. Annem de odada Mahir'le  kalmamı söyledi."

"Gününü eşinle geçirmek iyi gelmiştir. Bu evin işi önemli değil. Eşine daha fazla vakit ayır."

"Günü eşimle geçirmedim. O, gününü bilgisayarıyla geçirirken ben ise yalnızdım. Yatakta bile ben ilgi gösterince yakınlaştı ve zorunlu bir görevi yerine getirmiş gibiydi."

Fatma'nın anlattıklarına öyle üzülmüştüm ki diyecek söz bulamıyordum. O da evliliğinde sabrıyla imtihan ediliyordu. Buna rağmen sabırla tevekkül ediyordu.

Fatma'nın hayatımıza girişinin, tam da böyle bir döneme denk gelmesi tesadüf değildi. Onun yaşadıklarını görünce, kendi sorunlarım çok gereksiz geliyordu bana. Aslında sorunsuz ve çok iyi giden bir evliliğimiz vardı. Tek sorunumuz, hayali bile aramızdan çıkmayan Beyza'ydı. Ben, Harun'un onu unutmasını beklerken, hayatımızın ortasına bomba gibi düşmüştü.

Sabah erkenden yola çıkacağımız için çocukları göremeyecektim. İkisinin de gözlerinde hüzün vardı. Benim de onlardan aşağı kalır yanım yoktu. Evlendiğimden beri ilk kez ayrılacaktık. Ravza ise henüz durumu anlamasa da hissetmişçesine kucağımdan inmek istemiyordu.

Uçağımız erken saatte kalkacağı için erkenden kalkıp hazırlandık. Kendim için bir valiz hazırlarken, Harun'a iki valiz yetmemişti. Evden çıkıp kapıyı kapatmamızla Eyüp'le Berfin'i gördüm karşımda. Akşam vedalaştığımız halde sabahın bu saatinde uyanıp kapıda bizi beklemişlerdi. Onları kucaklarken dünyayı kucaklıyor gibiydim. Eyüp bana sarılırken bırakmak istemiyordu.

"Teyze, çabuk gel olur mu. Ben seni çok özleyeceğim. Çok kalma orda." Deyişiyle Berfin uyardı Eyüp'ü.

"Eyüp, babamın dediğini duymadın mı? Biz üzülürsek teyzem orda daha çok üzülür." Eyüp'ten sonra Berfin'i sımsıkı sardım kollarıma.

"Bizi merak etme teyze. Tatile gittiğin için çok seviniyorum. Burda bizle herkes ilgilenir. Ama orda bizi unutma. Hep ara."

Çocuklarla vedalaştıktan sonra arabayla onlardan uzaklaşırken dikiz aynasından baktığım Berfin'in ağladığını görmek canımı yakmıştı. Geri dönüp sıkıca sarılmayı, hatta gitmekten vazgeçmeyi bile düşündüm.

Uçağa binerken, bu şehre geldiğim günü hatırladım. Şimdiki halimden çok farklı bir heyecan vardı yüreğimde. Gelinliğimle, yanımda yabancı gibi duran adamla geldiğim şehirden, şimdi Harun'la elele, karnımda bebeğimizle ayrılıyordum.

Uçak kalkmaya başlamadan Harun'un başı omzuma düşmüştü bile. Yol boyu uyuyan Harun'un aksine ben, beynimi yoran düşüncelerle boğuşmuştum yol boyunca. Birkaç saat sonra Harun, Beyza'yla muhatap olacaktı. Ne amaçla olursa olsun, onun olduğu şehre gitmek bile canımı sıkıyordu. Bu anlaşma sayesinde çok insan ekmek yiyordu ve ben, sırf kıskançlığım yüzünden bunca insanın işine engel olamazdım.

Bu iş, bizim imtihanımız olacaktı belki. Aslında Harun'un imtihanı olacaktı. Ve bu dönemi atlattığımızda ya Harun'un aklı, yüreği sadece bana ait olacaktı ya da beni kaybedecekti. Bu saatten sonra başka seçenek yoktu.

Uçağımız inmeye başlayınca Harun'u uyandırmaya çalıştım ama bana daha fazla sokularak uyumaya devam etmişti. Şu durumda sessizce uyandırmak zorundaydım ama Harun'a etki etmiyordu.

"Hadi uyan, inelim artık." Diye ısrarla dürtünce mırıldanmaya başladı.

"Beş dakika daha hatun. Sen kahvaltı hazırla kalkıyorum ben."

"Ya ne kahvaltısı. Uçaktayız, kalk inelim hadi." Yüzüne dokunmamla Harun'un da dokunuşunu yanağımda hissettim.

"Günaydın öpücüğüm nerde?" Diyerek gözü kapalı halde dudağımı öpmek için yaklaşınca son çare olarak tokadı yapıştırdım yüzüne. Öperek uyandırmaya alıştırmak benim hatamdı.

"Noluyo lan? Hatun? Neredeyiz?"

Eli yanağında, yarı açık gözleriyle şaşkın halde etrafa bakınırken ne olduğunu idrak etmeye çalışıyordu.

"Uçaktayız."

"Sen kafayı mı yedin? Neden tokat attın?"

"Uyandırmasam rezil olacaktık. Öpmeye kalktın."

"Yok artık, abartma. Alt tarafı içim geçmiş azıcık. Uçak kalkmaya başladı galiba."

"Şu an Antalya'dayız hayatım. İndik bile. Senin azıcık için geçtiği için farketmedin tabi."

Harun kendine gelene kadar uçaktan inip dışarı çıkmıştık. Hala uyumadığını, sadece içinin geçtiğini iddia ediyordu ısrarla.

Harun'un Antalya'da işinin ne kadar süreceği belli olmadığı için bir otele yerleşmiştik. Gün içinde işi erken biterse günün geri kalanını gezerek geçirecektik ve ertesi gün başka bir yere gidecektik tatil için. Burası her ne kadar tatil için iyi bir seçenek olsa da Beyza'nın olduğu şehirden bir an önce uzaklaşmak istiyordum.

Harun, beni otelde bırakıp anlaşma için firmaya giderken, içim içimi yiyordu. Kocaman oda dar geliyordu sanki, sığamıyordum. Yatağa uzanıp elimi karnıma koyarak bebeğimi hissetmeye çalıştım. Bedenimde henüz hareketini hissedemesem de yüreğimde kocaman bir yere sahip olmuştu şimdiden.

"Bebeğim, seni veren Rabbime şükürler olsun. Sen benim geleceğe dair en büyük umudumsun. Yüreğimin daraldığı şu anda bile varlığını hissetmek yetiyor bana. Rabbim, yokluğunla imtihan etmesin bizi."

HARUN'UN AĞZINDAN

Otele doğru giderken içimde tuhaf bir his vardı. En son üniversiteden mezun olduğumda geldiğim bu şehre, şimdi iş için geliyordum. Beyza yüzünden hayatımdan sildiğim bu şehre Beyza sayesinde gelmek çok tuhaftı. Çoğu arkadaşımla bile bağımı koparmıştım onun yüzünden. Okuldan görüştüğüm sadece iki arkadaşım kalmıştı.

Yanımda oturan Nazlı'ya bakışlarımı çevirdiğimde etrafı seyrediyordu. Huzursuzluğu her halinden belliydi. Onu böyle bir duruma katlanmak zorunda bıraktığım için mahcuptum. Bu durumu kesinlikle kabul etmeyeceğini düşünürken, kendinden vazgeçip başkalarının mutluluğu için herşeye göz yumması takdire şayandı.

Nazlı, kendi ağzıyla söylemişti kıskanacak bir durum olmadığını fakat surat ifadesi tam aksini söylüyordu. Elini avucumun içine alınca gözlerini bana çevirdi. Şimdiye kadar zoraki gülümserken, artık onu bile başaramıyordu.

"Buralarda gezilecek çok güzel yerler var. Hava da çok güzel. Firmada işim biter bitmez hemen gelirim, istediğimiz kadar gezeriz. İşim uzarsa yarın da kalırız burda gezmek için."

"Gerek yok. Burda vakit harcamak istemiyorum. Daha önce gelmiştim zaten. İşin erken biterse bugün bile gidebiliriz."

"Şimdiye kadar herşeye göz yumarken, bu saatten sonra surat asma. Sen kabul etmeseydin burda olmazdık. Buraya gelmeyi de kabul ettin. İlk defa tatil yapacağız. Keyfini çıkar."

Nazlı sessiz kalsa da sessizliğinden anlıyordum artık herşeyi. Böyle zamanlarda sessizliği tercih ediyordu. Bir kadının sessiz kalması güzel bir şey gibi görünse de aslında çok kötü bir durumdu. Sessizliği daha gürültülüydü. Ve en çok ona zarar veriyordu.

Otelde kahvaltı yapıp kısa bir süre dinlendikten sonra firmaya gitme vakti gelmişti. Nazlı beni işe uğurlarken kıyafetim düzgün olsa bile yakamı düzeltip yanağımdan öperek gönderirdi. Bugün ise gidişimle ilgilenmemişti bile. Uzandığı yerden kalkmamıştı.

"Çok yoruldun, ben gelene kadar uyu dinlen. Elimden geldiğince erken gelmeye çalışacağım. Geldiğimde seni dinç görmek istiyorum. Burda çok güzel bir yere yemeğe götüreceğim seni." Deyişime, yüzüme bakmadan "Tamam" demişti sadece.

Şuan onla ilgilenecek vaktim yoktu. Bunca zaman uğraştığımız iş için anlaşma imzalamak için geç kalacaktım neredeyse. Odadan çıkıp kapıyı kapatmamla kapının açılması bir oldu. Karşımda, az öncekinin aksine gülümseyen Nazlı'yı görünce şaşırmıştım.

"Bu işi başaracağına inanıyorum. Aklın bende kalmasın. Sadece işine odaklan. Allah yardımcın olsun."

Her zamanki gibi düzgün olan yakamı düzeltirken sağa sola bakıp kimsenin olmadığını görünce yanağıma öpücüğü kondurmayı ihmal etmemişti.

"Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır dedikleri buymuş demekki. Artık kendime daha fazla güveniyorum." Diyerek öpücüğünün karşılığını verip uzaklaştım yanından. Artık daha iyi hissediyordum kendimi.

Firmaya giderken Beyza'yla karşılaşmamayı umuyordum. Onu aklımdan çıkarmışken tekrar aklımı karıştırmasına izin veremezdim. Elimden geldiğince muhatap olmamaya çalışacaktım. O boşanmış olabilirdi ama ben evliydim. Yüreğimde eşimden başkasına yer olmamalıydı.

Firmadan içeri girmemle beni karşılayan Beyza olmuştu. Sanki uzun süredir görüşmemiş yakın dost gibi bana sarılıp en içten gülümsemesiyle karşılamasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Bu içten sarılmayı ne kadar çok istemiştim yıllar önce.

"Hoşgeldin Harun. Seni tekrar görmek çok güzel."

"Hoşbulduk. Şey.. şu anlaşmayı halledelim bir an önce halledelim. Fazla vaktim yok."

Bir an önce Beyza'nın olduğu yerden uzaklaşmak istiyordum. Bana böyle samimi davranması canımı sıkıyordu.

"Acelen ne canım? Buraya kadar gelmişken imzayı atıp kaçmayı düşünmüyorsun sanırım."

Konuşurken toplantının yapılacağı salona ulaşmıştık. Firma yetkilileri tarafından çok sıcak karşılanmıştım. Kısa süren toplantının ardından nihayet anlaşma için imzalar atılmıştı. Heyecandan içim içime sığmıyordu. Bu, yaptığımız en büyük anlaşmaydı ve bana verilen görevi başarıyla yerine getirmiştim.

Sevinçle abimi arayıp güzel haberi verdikten sonra sıra Nazlı'ya gelmişti. Telefonu çalınınca hemen cevap vermişti.

"Hatunum, kocanı tebrik edebilirsin. Anlaşma imzalandı."

"Hayırlı olsun. Tebrik ederim. Başaracağını biliyordum."

"Sağol hatunum."

"İşin uzun sürer mi? Çok sıkıldım burda."

"Bitti işim. Yarım saatte orda olurum. Sen hazırlan."

Telefonu kapatınca gülümseyerek yanıma gelen Beyza'yı gördüm.

"Tebrik ederim Harun. İyi iş çıkardın."

"Teşekkür ederim. Senin sayende oldu. Desteğin için çok teşekkür ederim."

"Rica ederim. Fakat böyle ayak üstü teşekkür olmaz. Birlikte kutlayalım bunu."

"Çok isterdim ama gitmem gerek. Eşim otelde yalnız kaldı. Buraların yabancısı. Onu daha fazla yalnız bırakamam." Deyişimle alaycı bir gülümseme belirdi dudaklarında.

"İnanamıyorum sana. Eşini mi taşıyorsun yanında? Buraya iş yapmaya mı geldin, çocuk bakıcılığı yapmaya mı?"

Beyza'yla yaşıttık ve Nazlı'yla aramızda altı yaş vardı. Beyza'yla sevgili olduğumuz zaman, Nazlı henüz on dört yaşlarındaydı. O zamanlar birkaç kez Nazlı'nın bahsi geçmişti Beyza'yla aramızda.

"Nazlı'yla aramızda yaş farkı olabilir ama çocuk değil o. Genç bir kadın. Ve karnında bebeğimi taşıyor."

"O kadar büyüdüyse otelde tek başına kalabilir. Sadece bir yemek yiyeceğiz. Bu kadarını hak ettiğimi düşünüyorum."

"Nazlı'ya yemek sözüm..."

"İtirazın reddedildi. Müdürümüz ve birkaç kişi daha olacak yanımızda. Herşeyi ben ayarladım. Bizi bekliyorlar."

"Beyza, gelemem diyorum."

"Karından bu kadar korkma. Adamlar bizi bekliyor. Burda böyle şeyler önemlidir. Alışman lazım bunlara."

Beyza bütün itiraz yollarımı kapatmıştı. Nazlı'ya söz vermiştim üstelik. Tek çarem vardı. Nazlı'ya, geç geleceğimi söyleyip gittiğim yerde az yemek yiyecektim. Geç de olsa Nazlı'ya verdiğim sözü yerine getirecektim.

Nazlı'yı arıyordum fakat telefona cevap vermiyordu. Adamları fazla bekletmemek için onlarla birlikte yola çıkmıştık ama aklım Nazlı'da kalmıştı.

Gittiğimiz restoran, okuduğum üniversiteye yakın, Beyza ve arkadaşlarımla sürekli gittiğimiz bir yerdi. Uzun zaman olmuştu gelmeyeli. Çok şey değişmişti buralarda. İçeri girince eski günler canlandı gözümde. Okul zamanımda unutulmayacak anılar yaşamıştım. Arkadaşlarımı ne kadar özlediğimi hissettim.

Yemeğe başladığımızda telefonum çalmaya başlayınca rahatlamıştım. Arayan Nazlı'ydı. Masadan biraz uzaklaşıp telefonu açtım.

"Nerdesin Nazlı? Meraktan öldüm burda."

"Ben abdest alırken aramışsın, duymadım. Namazdan kılıp hazırlandıktan sonra farkettim aradığını. Hazırım ben, geldin mi?"

"Iıı.. hayır gelemedim. Benim işim biraz uzadı. Haber vermek için aradım ama geç gördün. Seni biraz bekleteceğim."

"Öyle mi? Tamam beklerim. Yetişemezsen akşam gideriz."

"Acıktıysan yemek iste. Aç kalma. Ben de erken gelmeye çalışırım."

"Acıktım..."

"Hadi Harun. Yemeğin soğudu." Diyen Beyza'nın sesini yanıbaşımda duymamla Nazlı'nın konuşması yarım kaldı.

Bölüm sonu..

Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 196K 53
GİRİŞ "Emin misin kızım.Sende boşanmakta kararlı mısın ?" Hakim neredeyse gözümün içine bakıyordu.O an anladım eğer biraz çekimser davranırsam bizi b...
88.4K 7.9K 37
KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZ DEĞİLDİR İNSAN; AMA RUHU... YALNIZDIR.
144K 9.3K 42
''Kırık bir kalbi onarmak dünyanın en zor işidir.''
leylâ By 📚

Spiritual

40.1K 3.2K 49
Yüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden...