(25) MÜJDE

27.5K 1.8K 552
                                    

Fotoğraftakiler size kimleri anımsattı 😉

Anne olmak; sadece karnında taşımak, doğurmak, emzirmek değildir. Yüreğindeki sevgiyi, şefkati, merhameti paylaşabilmektir küçücük yüreklerle. Onların canı yandığında senin canının daha fazla yanmasıdır annelik. Bir kez olsun yüzlerini güldürebilmek için hayatını bile feda edebilmektir yeri geldiğinde. Bazen dost olabilmektir, bazen sırdaş. Annelik dünyanın en kutsal mesleğidir.

Ben doğurmasam da üç tane çocuğum vardı benim. Anneliğe layık görmüşlerdi beni. Yüreğimde taşıdığım sevginin kat kat karşılığıyla ödüllendiriyorlardı beni. Hayatta bir insana verilebilecek en büyük ödül buydu bana göre. Ve onların yüzünde oluşan ufak bir tebessüm, beni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yeterdi.

Ben annemden ayrıydım ama meleklerime annelik yapmak, onlara anneliği hissettirebilmek, herşeye değerdi. Kendi çocuklarım olsa sa onların bendeki yeri hep farklı olacaktı.

Eve geldiğimde Harun'u evde görmeyi beklemediğim için şaşırmıştım. Yine atının yanına gitmişti ama erken gelmişti eve. Sırtı kapıya dönük oturmuştu ve telefona öylesine odaklanmıştı ki içeri girdiğimi farketmemişti. Korkutmak için sessizce yaklaşınca telefonun ekranındaki görüntüye takıldı gözlerim. O an başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Kalabalık ortamda çekilmiş fotoğrafın içindeki yüz yabancı değildi.

Hayır! Bu olamazdı. Ekranda gördüğüm, Harun'un dikkatlice baktığı kişi Beyza olamazdı.

Emin olmak için biraz eğilince varlığımı farkeden Harun, panikli halde ekranı kapatıp oturduğu yerden hızla kalktı.

"Nazlı! Sen.. ne zaman geldin sen?"

"Sen devam et. Rahatını bozmayayım ben." Diyerek yanından uzaklaşacakken önüme geçip engel oldu.

"Nazlı, yanlış anladın. Tesadüfen gördüm ben. Okul arkadaşlarım bir araya gelmiş..."

"Tamam sorun yok. Bakmaya devam et. Özlemişsindir."

"Saçmalama Nazlı. Tesadüfen gördüm diyorum."

Harun kendini savunmaya çalışırken sessiz kalıp gözlerinin içine baktım. Bana helal ama yabancı o gözlere. Gözlerinde endişe vardı, pişmanlık vardı, üzüntü vardı... Ama aradığım sıcaklık yoktu. Aşk yoktu o gözlerde.

Kullanmaktan nefret ettiğim o kelime döküldü dudaklarımdan. "Keşke..." Devamını getiremedim.

Keşke ona baktığı gözle bana bakabilseydi.
Keşke yüreğinde Beyza kadar yer kaplayabilseydim.
Keşke gözlerinde o sevgiyi görebilseydim...

Harun'a dair o kadar "keşke" vardı ki yüreğimde. Ama Harun'a karşı "Keşke yapmasaydım" diyebileceğim hiçbir şey yoktu.

"Keşke... ne Nazlı?" Diye sorduğu soruyla acıyla gülümseyerek başımı iki yana salladım.

"Keşke senle evlenmeseydim."

İçten söylemediğim bu sözle Harun'un yüz ifadesi değişti bir anda. Canım yanıyordu ve Harun'un da canı benimki gibi yansın istiyordum.

"Gerçekten pişman mısın benle evlendiğin için?" Derken yüreğindeki kırgınlık ses tonuna yansımıştı.

"Evet." Diyerek yanından uzaklaşıp odama kapattım kendimi. Sıkıntıdan odanın içinde dönüp duruyordum. Ne odaya sığabiliyordum ne de eve. Sokaklara atmak istiyordum kendimi. Saatlerce yürümek. Kendimle başbaşa kalmak.

Bu, Harun'un beni ikinci yıkışıydı. İkinci hayal kırıklığımdı. Göğsüne sokulduğumda o kızın adını sayıklayışını hala unutamazken, şimdi de gizlice fotoğrafına bakarken görmüştüm onu.

ÖMRE BEDELWhere stories live. Discover now