BOY HIRSIZI

By umutlena

2.9M 216K 98.8K

"Ulan, diyor insan ister istemez. Bu kadar küçük bir şey de yaşıyor, konuşuyor. Hatta iç organları da var." A... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM

3. BÖLÜM

92.8K 6K 1.5K
By umutlena

"Onu güldürdüm."

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

7 Ekim 2017~

Ayağıma doğru gelen topa garip garip bakarak elime almak için eğildim. Ellerim topa temas edecekken bir çift ayakkabı girdi görüş alanıma, kocaman olmaları dikkatimi dağıttı ve duraksadım.

"Küçük Şey topu eline almayı düşünmüyorsun, değil mi? "

Küçük Ne? Küçük Ne?

Bu adam bana lakap takmaktan niye bıkmıyordu? Hayır, klasiklerden de yararlanmıyordu ki hazırlıklı olayım! Algılamak için zaman harcarken karşılık vermek için iş işten geçiyordu.

Dişlerimi birbirine bastırıp doğruldum ve başımı havaya kaldırdım. Sarı saçları terlediğinden dolayı kıvır kıvır olup alnına yapışmış, mavi gözleri parlayan ve sık sık yutkunarak adem elmasını hareket ettiren yüzü gözü düzgün bir erkeğin dikkat çekici olması herkes tarafından kabul görülebilirdi. O kocaman dudakları açıp sinir olduğum kelimeleri söyleyinceye kadar ben de dikkat çekici olduğunu kabul ediyordum ama ondan sonrası...

Neyse, futbol maçı yapıyor olduğumuzdan dolayı bu hâldeydi. Evet, ben voleybol kaptanı da futbol oynuyordum.

Nisan'ın abilerinin fikri olan bu olaya bizimkilerle birlikte aniden dahil edilmiştim.

Bizimkiler dediğim diğer kaptanlardı. Okulumuz Eskitepe Anadolu Lisesi spor dallarında olan başarıları ile ün salmış bir okuldu. Hem taban puanının yüksek olması hem de spor ile yakından ilgilenmesi, benim gibi öğrencilerin ilk tercih ettiği yerdi. Biz kaptanlar da bu okul sayesinde arkadaş olmuştuk.

Altı kişiydik. Ben ve Utku voleybol takımlarının kaptanlarıydık, Sultan ve Çağan da basketbol takımlarının kaptanları... Talha futbol takımı kaptanıydı. Nisan da spor kulübü başkanı...

Takım arkadaşlarıyla gezmek yerine birbirimizle arkadaş olmuştuk ve ben bu durumdan fazlasıyla memnundum. Takımımda hoşlanmadığım kişilerin sayısı çoktu...

Genel olarak hepimiz birbirimizle aşırı derece de olmasa yakındık, aşırıya kaçarak birbirleriyle çok yakın olanlar Sultan ve Nisan'dı ama dışlandığımız yoktu. İki yıldır aramızda bir huzursuzluk çıkmamıştı, daha ne olsun?

Hoş, bu sene herkeste bir gariplik vardı. On birinci sınıfın zorluğu mu yoksa on altı yaşında olmalarının büyüsünden midir, bilmiyordum. Utku Sultan'la daha fazla tartışıyordu, Sultan önceden gülerek geçiştirdiği şeyleri kafaya takıyordu. Çağan daha bir içine kapanmıştı. Talha gizlemeye çalıştığı hislerine sahip çıkamıyordu. Hepsi Nisan'ı hedefliyordu. Nisan telefonuyla daha çok vakit geçiriyordu.

Bir değişmeyen bendim. Fiziksel özelliklerim gibi huylarım ya da başka bir şeyim de değişmemişti. Zamanımın çoğunu ders çalışmaya adıyor, babam mutsuz olmasın ve evde kalmak zorunda kalmayayım diye arkadaşlarımın davetlerini geri çevirmiyordum. Çok sık dışarı çıkmadığımız için çalışmamı etkilemiyordu. Kafamı dağıtmama yardımcı oluyordu.

Yine de futbol oynamaktan keyif aldığım yoktu. Ne anlardım Allah aşkına? Tamam, toplu oyunlardan birini anlayınca ister istemez bir yatkınlık oluyordu. Sonuçta hepsinin en başında topa hükmetmek vardı. Ayakla, elle, kafayla... Topla bir süreden sonra bütünleşiyorduk, bedenimizden bir parçaymış gibi geliyordu ama futbol bana göre değildi. Tekmelemekten bir şey anlamazdım ve öğrenmeye de hiç mi hiç hevesli değildim.

"Cidden topu eline mi alacaktın?"

Arşın abi kaşlarını kaldırıp, benden bir cevap beklerken diğer yandan da bize doğru koşan arkadaşına topu kaptırmamak için kardeşlerinden birine yolladı. "Alacaktım," diye homurdandım. "Ne olacak ki?"

"Amerikan futbolu oynamıyoruz ya Ufaklık."

"Oynasaydınız, bana ne?"

Bu cücenin bugün sinirleri de tepesindeydi. Abisinin doğum günü yarındı ve abisi zaman bulup gelemiyordu.

Doğum günü birlikte olmak için vardı, tek başına, ülkenin başka bir köşesinde olacağımız bir gün değildi.

"İyi misin?" derken kafasının arkasını kaşıdı. "Her zamankinden daha huysuzsun." Her zamanki huysuzluğum hakkında ne biliyordu?

Boynum tutulduğu hâlde onun gözlerine ciddi olup olmadığını anlamak için dikkatle baktım. Hiç de alaylı bakmıyordu. Üstelik maç hâlâ devam ederken durmuş beni merak ediyordu.

"Biraz," diye cevap verdim. Birinin bunu sormasına ne kadar ihtiyacım olduğunu fark etmek beni dehşete düşürdü. Başkalarının ilgisini hiçbir zaman istememiştim, kimse de ilgi duymamıştı ama bazı anlarda bu durum canımı sıkıyordu. Mesela bugün iki kat daha can sıkıcıydı. Biraz bile iyi değildim, abimin gelemeyeceğini söylerken içime yerleşen hayal kırıklığı bunu engelliyordu.

Arşın abi bir anda dizlerinin üstüne çöktüğünde şaşkın bir ifadeyle kafamı eğdim ve ona baktım.

Öyle dizlerinin üstüne çökünce yok olan değil de benim gibi kısaların karın hizasına gelen, hatta daha uzun olan türlerden olduğu için kafamı çok eğmem gerekmemişti.

Ona olan şaşkın bakışlarıma güldü. "Boynun tutulacaktı," diye açıklama yaptı. "Hadi anlatsana."

"Neyi?" dedim saf saf. Yaptığı hareket fazla garipti ve bir an beynim algılama yeteneğini devre dışı bırakmıştı.

"Neden kötü olduğunu," diye sabırla beni cevapladı. Bunu anlaması içimi sımsıcak ederken, avuçlarımı yumruk yapıp kısa tırnaklarımı avuçlarıma bastırdım. Bundan huzursuzluk duymalıydım. Eğer hoşuma giderse daha çok isterdim, buna ayıracak vaktim yoktu.

"Maç," diye bahane sunacağım sırada sanki evren bana karşıymış gibi biri mola olduğunu duyurdu.

Arşın abi buna karşılık olarak gülümsedi. Şu gamzeleri, özellikle sağ taraftakini, gözüme sokmak için sık sık gülümsemiyorsa ben de bir şey bilmiyordum.

Utanıp gözlerimi ondan başka her yere çevirdim. Sezgin abinin içimi ürperten bakışları Talha'daydı. Kız kardeşine yönelmiş aşırı ilgisini fark etmişti. Her şeyden habersiz Nisan abisinin yanında durmuş, bıkkınlıkla bir şeyler anlatıyordu ama onu duymadığını ikimiz de biliyorduk. Utku molayı fırsat bilip soluğu Sultan'ın yanında almıştı. Sultan'ı telefonundan koparmak için canla başla çalışıyordu. Galiba konuştuğu çocukla ilgili ciddi sorunları vardı. Çağan bir köşeye çekilmişti, Nisan'ın abilerinden Oğuz ve arkadaşları da hararetli bir tartışmaya girmişti. 

Kimse Arşın abinin önümde dizlerinin üstünde olmasıyla ilgilenmiyordu. Farkında bile değillerdi! Böyle bir şeyi nasıl gözden kaçırmışlardı? Her an formasının olmayan cebinden yüzük çıkarabilirdi.

Yok artık! Neler geçiyordu kafamdan?

"Pekâlâ," diye homurdandım. Homurdanmam kendimeydi. "Birinin doğum günü yarın ve o burada değil," diye konuştum. Abimle olan ilişkimi anlayıp anlamayacağını bilmiyordum. Tamam, o da abiydi ama küçük kardeş değildi. Küçük kız kardeşlerin iyi abileri babalarından sonraki aşkları olurdu ve bunu tatmayan bilemezdi. Dile getirmeye çekinmiştim.

"Biri mi?" diye sordu kaşlarını çatarken. "Kim?"

"Ahu," diye salladım. Abim duysa beni öldürürdü herhalde. Adı Alperen'di ama anne karnında kız sanıldığı zamanlarki adı da Ahu'ydu. O yüzden iki kat tehlikeli bir isimdi. Eh, onlar birbirlerini hiç görmeyecekleri için bu yalanımın gün yüzüne çıkma ve abimin beni pencereden aşağı sarkıtma olasılığı yüzde sıfırdı.

Arşın abi çattığı kaşlarını usul usul düzeltti. "Hım," diyerek düşünmeye başladı. Sonraki kelimelerini beklerken alnına düşmüş sarı tutamları geriye atma arzumla savaştım ve dişlerimi birbirine bastırdım. "Hediyen hazır mı?" Sorusuna çabucak başımı onaylayarak karşılık verdim. Haftalar önceden hazırdı.

O değil de çocuk hâlâ dizlerinin üstünde duruyordu.

"Sen yanına gidemez misin?" Omuzlarını silkti. "Sınavlarınız bitmişti, bir günlük devamsızlık sorun olmaz bence."

Aslında... Haklıydı.

Bunu düşünememiştim. Bu kadar yıl boyunca gelen hep abim olmuştu ve yanına gitme ihtimalim yokmuş gibi üzülüyordum ama gidebilirdim. Yolculuk uzun ve yorucu olurdu, bileti ben bulamayabilirdim ama babam hallederdi. Tek yapmam gereken onu aramaktı. Karşı çıkmaz, abimi yalnız bırakmadığım için memnun olurdu.

Aslında yalnız değildi. Arkadaşları vardı, öğrenci evinde üç kişi kalıyorlardı zaten. İki ev arkadaşından daha iyi tanıdığım Baha en yakın arkadaşıydı. Baha'nın ailesi de burada yaşadığı için tatillerde birlikte geliyordu. O şebeğin abimi doğum gününde yalnız bırakacağını sanmıyordum ama ailesinden birinin yanında olmasını isterdi.

Abimin beni gördüğünde yüzünde oluşacak gülümsemeyi hayal ettiğimde o kadar mutlu bir ifade ile gülümsedim ki Arşın abi şaşkınlıkla kalakaldı.

"Teşekkür ederim!" dedim neredeyse bağırarak. Ona olan sinirim tamamen geçmişti. "Nasıl aklıma gelmedi bilmiyorum ama bunu söylediğin için çok teşekkür ederim."

Cevap vermedi, bu kadar basit bir cümleyle nasıl böyle mutlu olduğumu garipsediğini biliyordum ama gerçekten aklıma gelmemişti. Gelemeyeceği beni o kadar üzmüştü ki ikinci bir ihtimali düşünmemiştim.

Daha fazla yerimde duramayarak hareketlendim ve Nisan'a gideceğimi haber vermek için yürümeye başladım. Sezgin abi beni korkutsa da yavaşlamadım. Bir dakika bile kaybedemezdim. Onu yine arkamda bırakırken bana yanlış duyduğumu düşündüren, fısıltıyla söylediği şu cümleyi duydum:

"Onu güldürdüm."

Evlilik teklifi için diz çöktüğün günleri de görmek istiyoruz, annem.*-*

Continue Reading

You'll Also Like

355K 19.4K 42
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
2.1K 1K 11
Hastalığı nedeniyle kimseye dokunmayan adam ve psikolog kız. Miran her şeyden vazgeçtiği zaman Almila karşısına çıkar ve bir umut doğar. Miran bu umu...
550K 5.9K 32
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !
3.7M 67.8K 21
[Bir ömür uçsam ufkun ötesine, Bazen yalnız bazen birlikte] *Olamayan Hayalin Karekteri bu kitap senin için. "Aynı yeryüzünde değil,aynı gökyüzündeyi...