39. BÖLÜM

36.1K 2.8K 1.7K
                                    

"Son defa izin ver."

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Beni Arşın'a bağlayan görünmez bir ipin varlığına inanır olmuştum. Aksi hâlde onu bir daha görmeyeceğimi düşündüğüm her seferde onu yine görme olasılığının ortaya çıkmasının bir açıklaması olamazdı.

Babamın doktorunun yıllık izne ayrılması ve bizi yönlendirdiği doktorun Arşın'ın çalıştığı hastanede olması? Şaka gibiydi. Üstüne bir de doktorun odası hastanenin onu gördüğüm kanadında olsaydı gider yakasına yapışır, birlikte olmamız gerektiğini söylerdim. Neyse ki değildi.

Sıkıntıyla saçlarımı rastgele toplarken yanımda oturan babama endişeyle baktım. Birkaç günde sessizliği üstüne örtmüş, burnunun ucunu dışarı çıkarmaz olmuştu. Sebebini bilmiyordum, elini incittiği için olamazdı çünkü dönüşte çoğu şey normaldi. Ertesi gün olmuştu, zihnimi ne kadar zorlarsam zorlayayım bir sebep yoktu. Kafasında kurduklarıyla kendine zarar vermesinden korktuğum için yanından neredeyse hiç ayrılmıyordum. Ayten abla başında dururken dışarıda işlerimi halledip geri dönüyordum.

İşten ayrılmıştım. Ders çalışmak için neredeyse hiç uyumuyordum, günde üç saatlik uykuyla ayakta kaldığım için baş ağrısı çekiyordum. Görünüşüm korkunçtu; saçlarımı boyatmam, biraz makyaj yapmam durumu düzeltebilirdi ama dünyam babam ve dersler olmuştu. Kendimle ilgilenemiyordum. Her şeyden çok sosyal sorumluluk grubumun son etkinliğine katılamamak üzmüştü, o çocuklardan kaçına tekrar geleceğime dair söz vermiştim? Kaçının alacağı nefesleri tükenmek üzereydi? Kaçına verdiğim sözü tutamayacaktım? Kaç küçük kalp bana küsken atmayı bırakacaktı? Düşündükçe gözlerim doluyordu, yalnızken düşünmeye çalışıyordum.

Babamın sağlam elinin üstüne elimi koydum, irkilmedi bile. "Yeni bir doktorla görüşeceğin için heyecanlı mısın?" Cevap vermedi. Elimi kendime doğru çektiğimde başını hafifçe bana çevirdi. Titreyen dudaklarımla ve dolu gözlerimle durduğumu fark etti, hediye ettiği ufak gülümsemeyle elimi avucunun içine aldı. Uzun ama sıska parmakları elimin etrafında kıvrıldı.

Bana dünyaları o anda verdiğini bilmiyordu. O gülümsemeye ne kadar ihtiyacım olduğunu bilmiyordu.

Babamın adı hastaların adlarının olduğu dijital ekranda en üste çıkıp, kırmızıya boyanan kutucuğu yanıp sönmeye başladığında şimdiyi kestiği için ekrana bir şeyler fırlatmak istedim. Ne yazık ki babamla birlikte ayağa kalkıp iki adım ötedeki kapıya yürümekle yetindim. Babam ayaklanırken ellerimizi ayırdı.

Kapıyı tıklattım. "Sen burada kal," dedi, sesini duymayalı çok olduğu için şaşırdım. "Doktorla yalnız konuşmak istiyorum."

"Ama..." diye başladım, devamını getiremeden kapıyı açıp içeri girdi. Kapı suratıma kapandı. Endişeyle etrafa baktım çözüm bulacakmış gibi. Babam neden bunu istemişti? Tedavisindeki her adımda yanında olmuştum, şu birkaç günde olan şey neydi de bunu benden mahrum bırakmıştı?

Telefonum çaldığında dikkatim dağıldı, kalktığım yere oturdum. Baha arıyordu. Abimin işleri uzadığı için gelişi biraz ertelenmişti. İki gün demişti ama neredeyse bir hafta olmuştu. Dün aradığında bugün yola çıkacaklarını söylemişti. "Çıktınız mı yola?" diye sordum bu yüzden açar açmaz.

"Çıktık," dedi keyifle. "Neredesin sen?"

"Hastanedeyiz hâlâ," dedim, dün abimle konuşurken elbette bizi dinlemişti, nedenini ve hangi hastanede olduğumuzu biliyordu. Açıklama gereği duymadım.

"Erdal amcanın randevusu şimdi miydi? Aklımdan çıkmış."

"Evet, içeri girdi o. Bekliyorum ben de."

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin