BİR SEPET BAHARAT

By SumeyyeDemirkan

2.8M 266K 86.7K

Bir gün, Seversem seni Vazgeçme benden Çünkü muhtemeldir ki, Seni bulduğum zaman Gitmiş olacaksın kalbimden. More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0 (Final)

2.3

53.2K 5.4K 2.1K
By SumeyyeDemirkan

Halsey - Sorry

Ben mi itiraf edecekmişim ondan hoşlandığımı?

Hah, çok bekler!

Yani bir üç gün falan sanırım işte.

Elimi çenemin altından çekmeden boş boş tahtaya bakıyordum. Ders tarihti ve konu soğuk savaş dönemiydi. Aslında bu konuları çokça severdim ama şu an ders dinleyecek hali kendimde bulamıyordum. Tarih hocamız Rıza Hoca sınıfın ortasında gezinerek dersi anlatıyordu. Ahmet kolumu dürttü. ''Not tutmuyor musun?''

''Senden alırım,'' diye mırıldandım.

''Ya vermezsem?'' diye sordu gülerek. Ona bakmadan mırıldandım. ''Aptallık etme ben Mine Karabağ'ım, verirsin o notları.''

''Tamam ya,'' dedi biraz şaşkın bir keyifli bir sesle. ''Sen Mine'sin.''

Gülmeye bile halim kalmadığında Rıza Hoca tarafından çarpıldım. ''Mine?'' diye sordu bana bakarak. İrkilerek elimi çenemin altından çektim. Rıza Hocaya döndüm yüzümü. ''Efendim hocam?''

''Nato'ya karşı kurulan paktın adı neydi kızım?''

''Varşova hocam,'' deyiverdim.

''Aferin,'' diyerek gözlerini benden çekti ve yürümeye devam etti. Yüzüme hayali bir şekilde gözlük ve sigara emojisi kondurarak gülümsedim. Halim olmayabilir ama beynim yerinde şükür.

Rıza Hoca rotasını Hatice'nin sırasına çevirdiğinde onun önünde durdu ve ellerini arkadan bağladı. ''Hatice?''

Hatice: ''Buyurun hocam?

''Altı gün savaşlarında, İsrail kime saldırmıştı da bu savaşlar başlamıştı kızım?''

Hatice bir anlık boşluğa düşerek başını öne eğdi ve düşünmeye başladı. ''Hocam şey... Iı...''

Rıza Hoca sabırla Hatice'yi beklerken aradan geçen zaman Hatice'yi iyice strese sokmaya başlamıştı. Parmağımı kaldırdığımda Rıza Hoca bana söz verdi. Konuştum. ''Mısır.''

Rıza Hoca, ''Doğru,'' dediğinde Hatice bana baktı. Bakışlarındaki uzaklığı umursamadan ona karşılık verdim. Önüne döndü. O esnada Ahmet kulağıma yaklaştı. ''Hep bu anı bekliyordun değil mi?''

''Hayır,'' diye itiraf ettim.

''Kandırma işte,'' diye üzerime geldiğinde gülümsedim. ''Tamam belki biraz, ama cevabı biliyordum zaten kim olsa söylerdim. Hem havada olan burnu biraz inmiş oldu. Her şeyi bildiğini sanıyordu aklınca.''

Ahmet geri çekilirken arkama yaslandım ve derin bir nefes alıp verdim, istemsizce kafamı sola doğru çevirdiğimde Sinan'ı başını eğmiş telefonuyla uğraşırken gördüm. Kaşlarımı çattım. Ne yapıyordu acaba? Biriyle mi yazışıyordu? Omzumu silktim ve önüme döndüm. Bana ne yahu? Kiminle yazışırsa yazışsın.

Bana ne sanki.

Hiç.

Ders bitiminde hafifçe esneyerek saçlarımı karıştırdım ama bu sefer uykum yoktu sadece üzerimde bir uyuşukluk vardı. Halbuki daha bir saat önce beden eğitimi dersinden çıkmıştım. Her neyse. Ahmet kitabını kapatarak, ''Kantine iniyorum geliyor musun?'' diye sordu.

''Yok,'' dedim.

''Bir şey alayım mı?'' diye sorduğunda onu da reddettim. Üstelemeden oturduğu yerden kalkarak sınıftan çıktı. Onun ardından Ela da çıktı. Bu detay dudaklarımda kıvrılma oluşturduğunda o kıvrılma ışık hızıyla düzleşti. Sinan karşı sınıfın kapısının önünde duruyordu. Yanında da dün gördüğüm o iki kız vardı. Son derece keyifli bir halde onlarla sohbet ediyordu. Sanki anlamadım ya.

Bilerek tam benim görebileceğim yerde duruyordu. Gülümsedim ve yerimden kalkarak sınıftan çıktım. Gözlerimi hiçbir yere çevirmeden önüme bakarak yanlarından geçerken bakışlarını usulca bana kaydırdığını fark edebilmiştim. Ha, daha çok bakarsın böyle.

Yanından geçtiğimde yüzümde tarifsiz bir tebessüm yer edindi. Az sonra kızlar tuvaletinin orada olduğumda içeri girmeden ona baktım lâkin göremedim. Yoktu.

Şaşırdık mı?

Kızlar tuvaletindeki işimi hallettikten sonra sınıfa girdim. Yerindeydi. Onu umursamadan kendi sırama oturdum ve telefonumla uğraşmaya başladım. Makyaj ve kıyafet indirimlerine bakındım öylece. Çok sık alışveriş yapan biri değildim ama dikkatimi çekiyordu bazı şeyler.

Onun varlığını görmezden gelmeye çalışarak teneffüsü geçirdim. Ders geometriydi. Gözlerimi devirdim. Matematiğim fena sayılmazdı ama geometrim kötüydü. Zaten matematik ve geometriyi aynı anda yapabilen varsa kesin ermiştir.

Suat Hoca elinde beyaz kâğıtlarla sınava girdi ve onları teker teker bize dağıtmaya başladı. ''Yapamıyorum bu dersi,'' diye çaresizce mırıldandım. Ahmet soluklandı. ''Ben de süper sayılmam ama hallederiz. Gel.''

Bitkin ve gönülsüz bir şekilde elime kalem aldığımda Sinan'ın dışarı çıkmak için izin istediğini gördüm. Gözlerim ona odaklandığında kimseyle göz teması kurmadan sınıftan çıktı. Önüme döndüm. Aradan geçen beş dakika boyunca hâlâ gelmemişti ve ben merak etmeye başlamıştım. Evet, süresini dâhi tutmuştum çünkü ondan hoşlanmıyordum.

Bir müddet daha beklediğimde dudaklarımı kemirerek ayaklandım ve Suat Hoca'nın yanına gittim. ''Hocam lavaboya gidebilir miyim?''

''Sinan gelsin öyle.''

''Ama hocam zaten o çıkalı epey oldu,'' dediğimde kaşlarını çattı. ''Hakikaten nerede kaldı bu çocuk?''

Bir şey söylemezken devam etti. ''İyi tamam gidebilirsin.'' Gülümsediğimde ekledi. ''Mine! Sinan'a da bak bir, nerede ne yapıyor?''

''Tamam hocam,'' deyiverdim.

Sınıftan çıktığımda kendi kendime söylendim. ''Zaten ona bakmak için çıktım.''

''Biliyorum.''

Olduğum yerde kalakaldığımda arkamı döndüm Sinan'ın bana bakarken gördüm. Omzunu duvara yaslamış öylece bana bakıyordu. Gözlerimi kıstım. ''Sen ne arıyorsun burada?''

Gülümsedi. ''Beni daha kolay bul diye sana yardım etmek istedim. İyi etmiş miyim?''

''Tabii,'' dedim ve önüme döndüm. Tam o esnada müdür beyin bu kata doğru çıktığını gördü. İrkilerek, ''Hayda!'' dememle kendimi sürüklenerek erkekle tuvaletinde bulmam bir oldu.

Sinan kolumdan tuttuğu gibi beni bir tuvalete soktu ve kendi de içeri girerek kapıyı üzerimize kilitledi. Dehşetle ona baktım. ''Ne yaptığını sanıyorsun sen ya?''

''Müdüre yakalanmak mı istiyordun?'' diye sordu düz bir sesle. ''Hem de ikimiz de koridordaydık.''

Bir şey söylemedim ve yüzüne bakmaya devam ettim. Bana bakıp gülümsedi. Yüzümü ekşittim. ''Burası erkekler tuvaleti,'' diye fısıldadım.

''Ee?''

''Ee mi?'' diye sordum hayretle. ''Sence de ee mi?''

''Hı.''

''Hı mı?''

Güldü. Gülme şöyle kalbim bir hoş oluyor. ''Ne bu? Dediklerimi tekrar etmece mi?''

''Sinan,'' diye fısıldadım ve tok bir sesle.

Gözlerini kıstı ve biraz yüzüme doğru eğildi. Yutkunamadım. ''Mine...''

Saf saf birbirimize bakmaya başladık daha doğrusu saf saf bakan bendim, o gayet güzel bakıyordu. Eminim ki şu an ördek yavrusu gibiydim. Daha az önce yakınlaşmıştık, bir ikinciye hazır değildim hele de erkekler tuvaletinde hiç değildim. ''Çıkmak istiyorum buradan.''

''Çıkalım.''

''Yuh,'' dediğimde bir sefer daha güldü ve dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırdı. ''Aklın hep başka yerlerde geziyor senin Mine.''

Geri çekildim ve onu ittim. Sonra ben de güldüm. ''Tabii. Bunu beni kıskandırmak için ucuz numaralar peşinde koşan sen söylüyorsun.''

''Seni kıskandırmak mı?'' diye konuştu düz düz. ''Farkında değilim.'' Gözlerimi kapatıp açtım. ''Kesin.''

''Ama kıskandın yani?'' diye sordu hemen sonra.

''O kızları kıskanacak kadar düşmedim,'' dediğimde hemen cevap verdi. ''Kıskanacağın türden birilerini buluruz o halde. On iki E sınıfındaki Gamze'ye ne diyorsun? Güzel bacakları var değil mi?''

''İğrençsin.''

''Değilim.''

''Evet öylesin,'' diye ısrar ettim. Sonra bakışlarımı kilide çevirdim. ''Aç kapıyı çıkacağım buradan.''

Beni duymadı ve konuşmaya devam etti. ''Gözleri de güzel. Yeşil yeşil.''

''İyi bir çaya çıkın o zaman.''

''Direkt yemeği tercih ederim.''

''İyi git zıkkımlan!'' diye soludum ters ters. Bilerek yapıyordu ama bu bile canımı sıkmayı başarmıştı. Onu ve söylediklerini umursamamam gerekiyordu ama elimde değildi. Başkalarıyla adını yan yana getirip, onlarla bir araya gelme düşüncesi bile kalbimi ağrıtıyordu.

''Şimdi çekilir misin çıkacağım,'' diye ekledim ve tavrım sabırsızcaydı. Sinan duraksadı ve sakin bir şekilde konuşmaya başladı. Bu ses tonu beni yavaşlatarak onun gözlerine bakmaya itti. ''Gerçekten kıskanmıyor musun? Başka bir kızla olma ihtimalim hiç mi rahatsız etmiyor seni?''

''Etmiyor.''

Öldüreceğim kendimi.

''Bir gram bile mi?''

''Bir gram bile umurumda değilsin,'' dedim kafamı aşağı yukarı sallarken.

Yüzünde boşluğa düşmüşçesine bir ifade belirdiğinde gözlerime uzun uzun baktı. İçim gidiyordu ama söyleyemiyordum. Bu ondan kaçtığımdan değildi, ilk defa birine karşı sözlü şeyler söylemeye korktuğumdandı. Çoğu kız böyleydi bence. Her ne kadar ondan hoşlansam da gidip evet diyemiyordum.

''Tamam,'' dedi tebessüm ederek. Tebessüm bulaşan dudağının kenarının acısını bile hissetmiştim çünkü sahici gülmüyordu. ''Zorlamayacağım seni hiçbir şey için. Senden şans istemiştim ya, unut onu.''

Kalbim acımaya başladı.

Devam etti. ''Madem zerre takmıyorsun, seni zorlamam bunun için.''

Ben Mine Karabağ, aptallık ediyorum.

Gözlerini gözlerimden çekti ve kapının kilidini açarak kapıyı araladı. Duraksadım ve nefesimi tuttum. Neden paramparça olmuş gibi hissediyordum sanki. Tüm suç benimdi, biliyordum. Eliyle dışarıyı işaret etti. ''Daha fazla yanımda durmana gerek yok. Umurunda olmayan bir insan için fazla rahatsız ediciyim biliyorum.''

Kalbini kırdım.

''Sinan,'' diye ona döndüğümde sözümün devam etmesine izin vermedi. ''Lütfen,'' dedi gözlerini kısarak, sonra da parmağını kalbinin üzerine çıkarıp indirdi. ''Yeterince kırıldı.''

Yutkunamadım. Başımı öne çevirirken gözlerini gözlerimden indirdim ve buradan çıktım. Elimde kalmış iki kırık kalp ile. 

🍷

Mood: Aferin sanaaaaaa.

İnstagram. Sumeyyedmrkan
Askfm. Sumeyyedmrkn

🍐

Continue Reading

You'll Also Like

417K 25.1K 16
Mafya ,arkadaşımın abisi, yaş farkı, aşk, erotizm,dram,aksiyon,romantizm...
2.1M 129K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
356K 9.3K 49
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1M 58.2K 39
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...