BİR SEPET BAHARAT

De SumeyyeDemirkan

2.8M 266K 86.7K

Bir gün, Seversem seni Vazgeçme benden Çünkü muhtemeldir ki, Seni bulduğum zaman Gitmiş olacaksın kalbimden. Mai multe

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0 (Final)

2.1

59K 5.5K 2K
De SumeyyeDemirkan

The Weeknd - Die For You

Eve geldiğim gibi direkt banyoya geçerek oradan elimde bir havluyla odama girdim. Üzerimdekileri çıkarmadan evvel saçlarımı kurutmaya başlamam harika bir dengenin göbeğinde olduğumu gösteriyordu. Birkaç dakika sonra annem kapıyı aralayarak bana baktı. ''Kızım üzerini değiştirsene önce.''

Saçlarıma sürtmeye devam ettiğim havluyla anneme kısık gözlerle baktım. ''Saçlarım çok ıslandı anne, bir şöyle üzerinden geçeyim de çıkartacağım.''

''İyi peki,'' diyerek odama girdi ve perdelerimi çekmeye başladı. ''Dershaneye gitmeyecek misin?'' diye sorduğunda irkildim. ''Ay unuttum ben onu. Neyse çabucak hazırlanır giderim.''

''Dershaneye gitmeyi unuttun?'' diye sordu annem dik bir sesle. ''Bunu nasıl unutabildin acaba?''

''Ne sen sor ne ben söyleyeyim,'' diye mırıldandığımda, ''Soruyorum söyle hadi,'' diye konuştu. Düşünmek istemedim ve hafifçe esnedim. ''Anne aslında bugün sadece edebiyat testi çözeceğiz. Oraya gidene kadar evde daha iyi çalışırım bugün. Gitmeyeyim diyorum.''

''Sen bilirsin,'' dediğinde inanamamışçasına elimdeki havluyu saçlarımdan indirip onun gözlerine baktım. ''İtiraz etmedin? Ayla Karabağ'ın üslubuna darbe indirdim sanki.''

Annem tatlı tatlı gözlerini kapatıp açarken, ''Umarım sınav sonucun sonrası darbe inen tek şey benim üslubum olmaz,'' diye konuştu.

Bir ses duydum sanki.

Evet evet, bir ses.

Bir şey diyemediğimde derin bir nefes alarak odamın kapısına yöneldi. ''Islak kıyafetlerini ver de kurutayım, onun dışında yarım saate sofra hazır olur.''

''Tamam,'' dedim mırıldanarak. Kapıya baktığımda Hasan'ı bana bakıp gülerken gördüm. ''Şabaniye gibi olmuşsun. Çirkin ördek yavrusu.'' Halimle dalga geçmeye başladığında gözlerimi devirdim. Annem Hasan'a bakıp, ''Ödevlerin bitti mi küçük bey?'' diye sordu.

Hasan, ''Bitti,'' dediğinde gözlerimi irileştirdim. ''İnanmam.''

''Çok umurumdaydı sanki inanmaman,'' diye karşılık verdi Hasan. Annem onun saçlarına dokunarak, ''Ablanla düzgün konuş lütfen. Haydi çıkalım da üzerini değiştirsin,'' deyip kapıyı kapadı.

Koca yürekli kadın seni.

Üzerime kuru şeyler giyindikten sonra akşam için çalışacağım kitapları çalışma masamın üzerine çıkardım. Bu aralar istediğim gibi çalışamıyordum, üstelik sınava az bir zaman kalmıştı. O da yetmemiş başıma daha doğrusu kalbime büyük bir iş açmıştım.

Sinan...

Çık aklımdan be, lütfen. Allah'ını seviyorsan sonra gel şimdi müsait değilim. Bir iki ay sonra olur mesela.

''Ne diyorum ben ya,'' dedim kendi kendime mırıldanarak. ''Kafayı sıyırdım he.''

Çalışma masamın düzenini kurduktan sonra akşam yemeği için mutfağa gittim. Babam eve yeni gelmişti. Elindeki poşetleri mutfak tezgâhına bıraktığında Hasan koşarak poşetleri karıştırmaya başladı. ''Çikolata yok,'' dedi babam onu durdurarak. ''Dişlerinizi çürütüyor.''

''Ama fırçalıyorum,'' dedi Hasan isyan edip poşetlerle olan münasebetini keserken. Babam sofraya oturarak ona baktı. ''Oğlum adamakıllı yemek yemiyorsun ki, sağlıklı şeyler yemelisin.''

Güldüm. ''Bir tarla yeşillik yese yaramaz buna.''

Çemkirdi. ''Sen kendi kılığına bak önce.''

''Bakıyorum,'' dedim ona meydan okur gibi. ''Gayet iyiyim.''

''Kime göre?''

''Kendime göre.''

Bana dil çıkarıp ağız göz işareti yaptığında annem çorbaları servis ederken ben de ekmek sepetini sofraya bıraktım. Hasan yine duramadan laf yetişirdi. ''Ay ne çok iş yaptın. Yoruldun mu?''

Gözlerimi kapatıp açarken gülümsedim. ''Hiç sorma. Ölüyorum.''

Annem, ''Didişmeyi bırakıp yemeğinizi yiyin,'' diye ikaz ettiğinde kaşığımı elime alarak çorbaya daldırdım. Hasan çorbaya bakıp yüzünü ekşitti. ''Ya anne ben tavuk çorbası sevmiyorum.''

''Ee,'' dedim omzumu silkerek. ''Ne yapalım yani?''

Dişlerini sıkarak hırsla soluk aldı. ''Sen her şeye karışmasana ya. Sana ne!''

Onu duymamazlıktan gelip çorbamdan içmeye başladığımda babam konuşan kişi oldu. ''Önündeki çorbayı bitirirsen yarım saat kadar tabletinle oynayabilirsin.''

Hasan'ın kalp atışları parladı, bunu hissedebildim resmen.

Hiçbir şey söylemeden direkt çorbasına yumuldu ve sadece birkaç dakika içinde ağzına sürmeyi sevmediği çorbayı yalayıp yuttu. Babam hayretler içerisinde, ''Oğlum iyi misin?'' diye sorduğunda Hasan kafasını aşağı yukarı salladı. Babam, ''Çocuğa bir gün tableti temelli versek çikolata yemeyi bırakır. Ne bu teknoloji düşkünlüğü anlamıyorum ki,'' diye mırıldandı.

Hasan iç çekti. ''Anlayamazsınız baba.''

''Değil mi?'' dedim dik dik konuşarak. ''Ne güzel adam öldürüp, abuk subuk oyunlar oynadığını anlayamayız.''

Hasan bana cevap verme lüksüne girmeden yerinden kalktı ve yanımdan geçerken kulağıma fısıldadı. ''Değerli vaktimi senden yana kullanmayacağım.''

Kıkırdadım. ''Çok üzüldüm.''

Hasan ile fazla takılmadan odama geçtim ve derin bir nefes alıp verdikten sonra saçlarımı tepeden bir topuz yapıp Allah'u Ekber diyerek çalışma masamın başına geçtim.

Bir saat sonra; Yetmez diğer kitabı getirin.

İki saat sonra; Ha gayret.

Üç saat sonra; Dayan Mine.

Üç saat on dakika sonra; Pil bitiyor lütfen şarja takın.

Üç saat on bir dakika sonra; Kime diyorum alo!

Ve pil biter.

Üç saat on beş dakika sonra; Seni uyarmıştım. Git doldur pilini.

Gözlerim ve bedenim uyuşmuş bir vaziyette oturduğum yerden kalkarken esnemeye başladım. Olmaz, daha çok çalışmam lazım deyip gittim kendime bir kahve yapıp geldim. Gözlerimi ovuşturarak sandalyeme geçip oturduğumda hayattan kopmamak için telefonumu elime aldım.

İnterneti açtığım vakit Whatsapp'tan bildirimler almaya başladım.

Sakin bir şekilde Whatsapp'a girdiğimde mesaj atan kişinin Sinan olduğunu gördüğümde tatlı ve küçük bir kalp krizi geçirdim.

Sakinim.

Sinan: İnsan birine ihtiyaç duyduğunda o birinin yanında olmaması kadar boktan bir durum yok.

Mesajı yaklaşık bir saat kadar önce göndermişti.

Kaşlarımı çatıp mesajını birkaç sefer daha okuduktan sonra yutkundum ve dudaklarımı ıslatıp çekerek parmaklarımı klavyeye götürdüm fakat ne yazacağımı bile doğru düzgün bilmiyordum.

Mine: O biri ben miyim?

Ne?

Yuh. Şuraya utancından kızaran bir Mine çizelim.

Sinan anında çevrimiçi olurken saçlarımı ve oturuşumu düzeltmeye başladım. Ne alaka ya? Neyse.

Sinan: Ve o birinin kendini bilmesi kadar da güzel.

Sinan Bey neler diyorsunuz?

Mine: Çok açık sözlüsün.

Sinan: Az önce o kişi ben miyim diye soran sen mi söylüyorsun bunu?

Mine: Hı.

Sinan: Hı.

Ee, ne yazacağım şimdi? Konuşma bitti.

Sinan yazıyor...

Sinan: Ne yapıyorsun şu an?

Mimiksiz bir şekilde başımı çalışma masama çevirdim ve fotoğraf çekip gönderdim.

Mine:

Sinan: Şaşırmadım. Masan fazla şey...

Mine: Ne?

Sinan: Şirin.

Tebessüm ettim. Deli çocuk ya... Ulan Mine çoklu karakter değişimine doğru kafa göz dalıyorsun Allah sonunu hayretsin kızım.

Mine: Sen peki?

Sinan:

Fotoğrafı görür görmez duraksadım ve saf saf incelemeye başladım. Dışarıda mıydı yani? Hem de bu saatte? Acaba yanında biri var mıydı? Şu soru işaretlerimin cevabını verirsen müteşekkir olurum Sinan Bey.

Mine: Dışarıdasın. Sigara içiyorsun. Yalnız mısın?

Sinan: Şu an değil.

Cevap vermediğimde yazdı.

Sinan: Seninleyim.

Kalbime bir şeyler oluyor vallahi. Atıyor ama çok başka atıyor. Niye ki? Bu sorunun cevabını biliyorum sakin.

Mine: Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Cevap veremem.

Sinan: Bir şey söylemeni ya da cevap vermeni gerektirecek bir şey yazmadım Mine.

Mine: Neden dışarıdasın bu saatte?

Sinan: Kafa yürüyüşü diyelim.

Mine: İyi geliyor mu bari?

Sinan: Eh.

Kalbimde bir endişe baş gösterdiğinde nedense şu an yanında olmak istedim. Bilmiyorum, ona karşı hislerim olmasa da yanında olmak isterdim. Bana göstermediği bir yanının olduğunu biliyordum. Bunun için endişeli olmaktan çok merak içindeydim aslında.

Mine: Bir şey mi oldu?

Sinan: Ne zamandır beni merak eder oldun?

Mine: Tamam sormuyorum.

Sinan: Birçok şey oldu. Ama sen dönünce o birçok şeyin bir önemi kalmadı.

Mine: Artık saklamıyorsun.

Sinan: Evet, sana karşı hislerim olduğunu saklamadım hiç.

Ay vallahi bir değişiğim şu an.

Sinan: Ama sen de saklamıyorsun.

Mine: Neyi?

Sinan: Beni merak edip, küçük çaplarda hesap sormaya başladığını.

Mine: Vicdanlı biriyim. Özel hissetme kendini.

Yalan he inanma.

Sinan: Beni kandırmaya çalışırsan sana gerçek Sinan'la taşınırsın demiştim hatırlıyor musun?

Mine: Fake olduğunu belli etmeseydin bu kadar. Zaten böyle biri anca fake olur.

Sinan: Derken?

Mine: Yok bir şey. Benim ders çalışmam gerekiyor. İyi geceler.

Sinan: Geceler seninle iyi.

Bir süre yazdıklarına bakıp sırıttım ve sonra yeniden parmaklarımı klavyenin üzerine götürdüm.

Mine: Dışarısı soğuk. Hasta olursan derslerden geri kalırsın ve sigara da içme artık. Bir arkadaş tavsiyesi.

Sinan: Arkadaş sevmem ama tavsiyen için teşekkür ederim.

Mine: Rica ederim. Görüşürüz.

Çevrimdışı.

🍷

Sırıtarak bölüm yazıyorum kckdlcdlxmxöxd

İnstagram. Sumeyyedmrkan
Askfm. Sumeyyedmrkn

🍐

Continuă lectura

O să-ți placă și

Babamın Borcu De maviatlas159

Ficțiune adolescenți

89.8K 2.8K 37
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz nie peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öde...
1.6M 63.8K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
YUVA De _twclr

Ficțiune adolescenți

528K 27.6K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.7M 89.8K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...