Benimle Kal

PrincesSibell tarafından

24.3K 803 1K

"Benden ne istiyorsun?" diye umarsızca sordu kız. Yatak odasının içine gizlenmiş küçük odada ki boylu boyunca... Daha Fazla

~Tanıtımsı~
Benimle Kal - Bölüm:1
Benimle Kal - Bölüm: 2
Benimle Kal - Bölüm: 4
Benimle Kal - Bölüm: 5
Benimle Kal - Bölüm: 6
Benimle Kal - Bölüm: 7
Benimle Kal - Bölüm: 8
Benimle Kal - Bölüm: 9
Benimle Kal - Bölüm: 10
Benimle Kal - Bölüm: 11
Benimle Kal - Bölüm: 12
Benimle Kal - Bölüm: 13

Benimle Kal - Bölüm: 3

1.8K 62 95
PrincesSibell tarafından

Sellamms, ben geldimm.. 💕🌹

Medya: Nahide babashli: Bu akşam ölürüm

Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur.. İyi okumalar.. 🌙❤

•••

Issız bir yorgunluğun pençesinde hırsla debeleniyorum. Pencereden içeri uğultular eşliğinde giren ıslak bir rüzgar vuruyor sakince yüzüme.

Saç tellerim rüzgarla eşi benzeri olmayan bir biçimde dans halindeyken karnımdaki kabuğu düşmüş yaraya son kez baktım. Geçerdi elbet her şeyin geçtiği gibi bu yarada geçerdi.

Özellikle de şu geçen iki buçuk ayda farklı olaylar olmaması stajıma düzenli şekilde devam edebilmem ve Meyusu her geçen gün daha da güçlendirebilmem için büyük şans olmuştu. Ayrıca Eftalya ile iyice kaynaşmış hatta planlar yapmaya bile başlamıştık.

Abisi olacak insan müsfettesini bu süre dahilinde görmemiş olmanın huzuru da gayri-ihtiyari şekilde belli ediyordu kendini.

Elime aldığım kremi, iyileştiğinin emaresi olan kızarmaya yüz tutmuş yere hafifçe sürdüm.

Aralanan kapının ardından sarı saçlarına zarafetle düşen birkaç beyaz ve gamzesinin çevresini kaplayan ince kırışıklıklar ile tüm güzelliğiyle Mehir Soysal görünüyordu. Tek bir bakışla koca bir kentin sahibi Emir Soysalı kendine aşık etmiş kadındı o.

Mehir ay demekti.

Babamın ay yüzlü hatunuydu o.

Babam..

2 gündür yoktu ortalarda. Şaibeli bir şekilde kararından vazgeçmiş, gitmeyeceğimizi söylemişti. Bu durum içimi an be an kemirsede sessizligim zihnimi dolduran düşüncelerden daha baskın çıkıyordu.

Nasıl bir durum Emir Soysalı kararından döndürebilirdi ki?

Yanı başıma oturup elimi avuçları arasına alan anneme çevirdim bedenimi. Bir ayağımın üzerine ağırlığımı verirken diğer ayağımı yataktan aşağı sarkıtıyordum. Diğer elimdeki kremi makyaj masama bırakıp elinin üzerini okşadım.

"21 yıl boyunca ömrümüze şans getirdiğin için teşekkürler meleğim. İyi ki doğdun benim güzel kızım."

Doğum günüm!

Tamamen unuttuğum bu ayrıntıyla gülümsedim. Yıllar önce Yamac'tan sonra annemler tekrar çocukları olmasını istemis, lakin doktor bunun mümkün olmadığını bir daha asla çocuk sahibi olamayacaklarını anlatmış. Hikmet bu ya asla asla dememek gerek. Yamacın 6. yaş günü annemin bayılması sonucu hastanede bana hamile olduğunu yine aynı doktordan öğreniyorlar.

Babam diyor ki; -Kızım annenin Serdar amcana bir bakışı var görmen gerek. Sanki adama nispet yapıyor.

Hatta benim doğduğum saatlerde gökyüzü pembeye yakın beyazla karışık bir renkle kapli olduğu için adımı Afra koymuş.

Mor damarların süslediği ellerini öptüm.

"Annem... asıl sen iyi ki varsın."

Avuçlarıma dökülen soğuk metalle gülümsedim. "Dönde takalım hadi." Benden daha çok sevinçli sesi yankılandı kulaklarımda. Avcumdaki soğukluğu boynumda hissettiğimde aynadaki yansımama daha doğrusu hilal şeklindeki kolyeye hayranlıkla bakıyordum. Saçlarım arasına konulan öpücük ve ardından söylenen sözler gülümsememi bir kat daha arttıracak türdendi.

"Bu kolyeyi hiçbir zaman çıkarma ki sana şans getirsin. Biz ne kadar uzakta olursak olalım sana varlığımızı hissettirsin."

***

Karşımdaki boy aynasından yansımamı süzerken homurdanmakla meşguldüm. Hayır yani doğum günüm diye günümün yarısının kabinde geçmesine gerek var mıydı?

Üzerimdeki gri, duman rengi karışımı, sırtında ve göğüs kısmında derin dekoltesi olan, göğüs dekoltesinde taşlar bulunan elbiseye baktığımda ofladım.

Doğum günümden birkaç saat önce eziyet gibi Yamaç, annem ve ben birlikte annemin moda evine gitmiştik.

Bu eziyete katlanırdım da Yamaç'ın gelmesi tam bir faciaydı. Annemin seçtiği bütün elbiselerin açık bir tarafı var mı diye kontrol ediyor ve hepsine bir kulp buluyordu. Aklıma geldikçe Yamaç'ın o çok sevdiği saçlarını cımbızla tek tek yolasım geliyordu.

Tam beş saat moda evinde kalmış, Yamaç ve annemin kavgalarını izlemiştim. Annemin beğendiği elbiseyi Yamaç ya beğenmiyor ya da giymemem için binbir şekle giriyordu.

'Bu çok kısa.'

'Bu ne böyle? Yerleri süpürüyor resmen.'

'Annem zorlanma ya, kız boşuna giymesin bunu.'

'Kızım bir yürü git, değiştir şunu.'

'Lan kumaş kıtlığı mı varmış? Bu ne?' diyerek üzerimdeki siyah straplez mini elbiseyi çekiştirmesi ise tam bir fiyaskoydu.

En son ise Yamaçın askılardan uzun göründüğü için neredeyse yüzüme fırlattığı elbise sinirimin taşması için gereken son damlaydı.

Konuşmamızı harfi harfine hatırlıyordum;

"Bunu alıyoruz tek bir kelime ederseniz olay çıkarırım!" deyip gözlerimi kıstığımda, Yamaç'da aynı bakışlarla bana bakmıştı.. Annem ise gözlerini devirmekle yetinmişti. Onlar için sorun yoktu tabi.. Kıyafet giyerek eskiyen ilk Türk kadını olacak olan bendim burada..

Abiyeyi üzerime geçirip dışarı çıktığımda annemin kalp fışkıran gözlerle 'Oha' deyip, Yamaç'ın ise gözünün seyirmesi ve 'for' diye devam ettirmesi bir olmuştu..

"Kızım bir yürü git çıkart şunu.." sinirle soluyan Yamaç'ın dibine girip gözlerimi kısarak söylediklerimi tek tek hatırlıyorum. "Valla abicim ben bu üzerimdeki şeyi sen istesende istemesende gi-ye-ce-ğim." kafasını bana biraz daha yaklaştırıp sessizce konuştu: "Valla kardeşim, ben varken sen bunu gi-ye-mez-sin.."

Geri çekilip avucumu göstererek kabine doğru emin adımlarla yürüdüm. "Nah!"

"Afra! Sırtı nerde lan bunun? Afra!"

Şuan•

Elimdeki kolyeye bakarak ofladım. 'Niye takılmıyorsun Allah aşkına sen?'
"Takmamı ister misin?" Arkamdan gelen ani sesle sıçradım. "Kusura bakma korkutmak istememiştim."

Koray...

Önemli dercesine kafamı iki yana sallayıp gülümseyerek kolyeyi açtığı avcuna bıraktım. Kolyenin soğuk metali boynumdaki yerini alırken karşıma geçti. "Sana... bir şey itiraf etmem gerek." Ne dercesine yüzüne baktım. "Bu elbiseyle Afra Soyal'dan çok şeker kızlara benziyorsun." Gülüşü kulaklarıma ulaşırken somurttum.

Üzerimdeki elbise izin vermesede Koray'a doğru tekme savurdum. Günün yorgunluğundan bitap düşmüş bana kahkahalarla gülerken sözlerini de bir gram esirgemiyordu. "Çocuksun çocuk" "Valla Koraycım herkesin seni kendine benzetmeye çalıştığı bu dünyada kendin olarak kalabilmek ne büyük lütuftur demiş bir düşünür. Bende çocuk olan tarafımı seviyorum." Kahkahası silinen yüzünde muzip bir gülümseme peyda oldu.

Omuzumdan tutup kendine çekerek saçımı dağıttı. "Sen hep çocuk ol tamam mı? " "Bana söyleyene bak" "Hem merak etme evde kalırsan ben alırım seni." Yanaklarım kızarırken eline geçirdiğim dislerimle hemen geri çekildi.

"Ananı s**im baban sincap mıydı kızım bu nasıl diş?" güldüm "Sişt duymasın" gözlerine bir an korku hakim olsada o da gülmeye başladı.

Küt diye içeri giren kardeşim gibi olan Esin kocaman açtığı kehribar gözleriyle çok tatlı görünüyordu. Üzerimi süzdükten sonra yerinde zıplayarak çığlık attı.. Yüzüm isteksizce buruşurken, bu kızın yanında bir daha kulaklarımda pamuk olmadan dolasmamam gerektiğini hafızama not ettim.

"Lan taş gibi olmuşsun.. Bir de bana bak." diyerek yerinde dönerken, dudaklarını büzdü.. Bu bakış 'Hadi beni öv' demekti..

"Saçmalama tabi ki de harika olmuşsun. " dediğimde ikimizde kahkaha attık. "Hiç bizi görmüyorunuz fıstık hanım" diye araya giren Koray'a güldü. "Bu yine aynı tipsiz valla"

Gülüşümüzü bölen Esin' in telefonunun sesi olmuştu. Dışarı çıkıp beş dk sonra geri geldiğinde ise yüzü sirke satıyordu.

"N'oldu?" diye merakla sorduğumda acele ile konuştu.

"Bir sorun çıkmış sanırım. Pastayı benim almam gerekiyor tatlım."

"Sen niye gidiyorsun ki? Çocuklardan birini yollayalım, alıp gelsinler işte." dudakları hoşnutsuzca kıvrıldı.

"Biliyorsun catering işiyle ben ilgileniyordum. Aklım kalır şimdi. Hemen gider gelirim zaten."

"Beraber gidelim o zaman" Korayla birlikte çıktıklarında sıkıntıyla offladım.

~•°1.5 saat sonra°•~

Esinler hâlâ gelmemişti.. Telefonlara cevap vermiyorlardı. İçimi saran kötü his kemiriyordu sanki herbir yanımı.

Kapının tıklanmasıyla gözlerimi oraya çevirdim. Küçük bir tebessümle içeri giren Yamaç'ın gözleri üzerimdeki kıyafete kaydığında yüzünü buruşturdu.

Sinirden köpürmesine rağmen doğum günüm olduğu için susarak koluma girdi.

"Harika görünüyorsun canım kardeşim."

Ama bu iğnelemeyeceği anlamına gelmiyordu tabii. Ona inat yapmacık bir gülümseme sergiledim.

"Misafirler geldi."

"Esinler" Olumsuzca kafasını salladı. "Onları görmedim." dudaklarımı büzdüm.

Nerde kalmıştı bunlar?

Aklımı istila eden düşüncelerle beraber merdivenleri inerken bu kadar fazla insanı beklemediğimi fark ettim.

"S*kayım böyle işe ama.. Bütün abazaların gözü sende." diyerek tısladığında sırıttım. "Dalalım mı?" Yanağımdan makas alarak konuştu.. "Zaten sonumuz o yönde olacakmış gibi görünüyor."

Merdivenin sonunda annem girmişti koluma.

"Kızım pastayı kesmemiz lazım artık. Misafirler sıkılmaya başladı" ofladım "En azından bir konuşma yapayım. Belki o zamana kadar Esinlerde gelmiş olur."

"Peki"

İki tane silindir şeklindeki duvarın arasına asılan 'İyi ki doğdun Afra' yazısının önüne geçip krem rengi masa örtüsü ile süslenmiş masaya ellerimi koyarak konuşmaya başladım.

"Merhaba, öncelikle hepiniz hoşgeldiniz. Bu partiyi yapmaya neden gerek duyuyorum bilmiyorum ama.. -derken anneme göz kırptım- Bir yaş daha yaşlandığım bu haaaaarika günde yanımda olduğunuz için minnettarım." Herkesten kıkırtılar yükselirken telefonumda Esin ismini görünce açıp heyecanla kulağıma yasladım.

Sonunda..

"Esin nerdesiniz kızım siz? Meraktan öldüm burada."

"Merhaba, arkadaşınızın son konuştuğu kişi sizmişsiniz. Trafik kazası sonucu arkadaşınızı Medical Park hastanesine götürüyoruz hanımefendi."

Gözümden bir damla yaş süzüldü.

Kardeşim...

Beni bırakıp gidiyor musun şimdi?

•••

Hastane kapısını sarsılarak açtığımda, ardımsıra bir sürü insan yaşayacakları acıdan korkarak, akıllarına gelen kötü ihtimalleri defederek geliyordu.. Soluklarım kalbime ok misali saplanırken danışmanın önündeydim.

"Esin Yavuz?"

"9. Kat 158 nolu oda."

Yamaçla beraber asansöre bindiğimizde canımdan can gidiyordu sanki.. Ruhum ayaklarım altında eziliyor, her saniye damarlarımdan kan çekiliyordu. Cidden, canım dediğim insan benden gidiyordu.. Gitmemeliydi... Olmazdı ki, onsuz olmazdı. Nefes almak her geçen saniye daha da zorlaştı. Asansör açıldığında birkaç metre ötemde yüzünde ve ellerinde kurumuş kan izleri, gözleri kıpkırmızı bir Koray karşıladı bizi.

Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Koştum. Bu olanların sadece bir kabus olması için dua ederek koştum. Boynuna doladım kollarımı saçlarım üzerinden sarıldı bana. Omzuma yasladı başını. Bir damla yaş tenimin sıcaklığında kavruldu.

"Esin?" sesim uğultu gibi çıktı. Bir anda yok oldu hastanenin soğuk koridorunda. Bir hıçkırık koptu boğazından, kalbimi delip geçti.

Şakaydı değil mi bu? Biri benimle oyun oynuyordu.. Ya da rüyadaydım, uyanmamıştım henüz..

Allah'ım... gerçek olamaz ki bu. olmamalı. O, ölmeyi hak etmiyor.. Kapı açılıp üstü beyaz örtüyle kapatılmış sedyenin çıkarılmasıyla yere çöktüm. Nevin teyzenin sesini duymamla yere ellerimi koyup hıçkırarak ağlamam bir oldu.

"Esin'im, birtanem, miniğim ölmedin ki sen yine şaka yapıyorsun değil mi bize.. Gidiyorum yaa deyip geri dönmüştün ya hani. Bu da şaka değil mi? Uyanacaksın şimdi, 'Şaka yaptım annem' deyip sarılacaksın değil mi bana? Ha bir tanem? Esin uyan hadi kuzum.. Uyan hadi.. Uyansana!! Uyan! Uyan!"

Kalbim makber yeri sanki daha kaç kişiyi yitirecek bilmiyorum.

•••

Duygusal bir bölüm oldu ha?

Ağlayan var mı ki?

Esinaşkım hakkında düşünceleriniz?(😢😢)

Afra ve Koray;

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz bakiyim?

Seviliyorsunuz 🍉❤

Hep gülümseyin, çünkü hayat üzülmek veya birbirimizi üzmek için çok kısa.. :')

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

623K 31.3K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.5M 56.3K 55
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
142K 9.6K 90
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
446K 33.9K 11
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...