MELEZ KIZ

By LentLilly

2.2M 125K 18.5K

Sertçe yutkundum ve elimi yarama bastırdım.Artık nefes alış-verişlerimin zorlaşması,bana sonumun yakın olduğu... More

MELEZ KIZ 1.BÖLÜM
MELEZ KIZ 2.BÖLÜM
MELEZ KIZ 3.BÖLÜM
MELEZ KIZ 4.BÖLÜM
MELEZ KIZ 5.BÖLÜM
MELEZ KIZ 6.BÖLÜM
MELEZ KIZ 7.BÖLÜM
MELEZ KIZ 8.BÖLÜM
MELEZ KIZ 9.BÖLÜM
MELEZ KIZ 10.BÖLÜM
MELEZ KIZ 11.BÖLÜM
MELEZ KIZ 12.BÖLÜM
MELEZ KIZ 13.BÖLÜM
MELEZ KIZ 14.BÖLÜM (Yılbaşı)
MELEZ KIZ 15.BÖLÜM
MELEZ KIZ 16.BÖLÜM
MELEZ KIZ 17.BÖLÜM
MELEZ KIZ 18.BÖLÜM
MELEZ KIZ 19.BÖLÜM
#ÖzgeCanAslan
MELEZ KIZ 20.BÖLÜM (Sevgililer Günü)
MELEZ KIZ 21.BÖLÜM
MELEZ KIZ 22.BÖLÜM
MELEZ KIZ 24.BÖLÜM
MELEZ KIZ 24.BÖLÜM
MELEZ KIZ 25.BÖLÜM
MELEZ KIZ 26.BÖLÜM
MELEZ KIZ 27.BÖLÜM
MELEZ KIZ 28.BÖLÜM
MELEZ KIZ 29.BÖLÜM
MELEZ KIZ 30.BÖLÜM
MELEZ KIZ 31.BÖLÜM
MELEZ KIZ 32.BÖLÜM
MELEZ KIZ 33.BÖLÜM
MELEZ KIZ 34.BÖLÜM
MELEZ KIZ 35.BÖLÜM
MELEZ KIZ 36.BÖLÜM
MELEZ KIZ 37.BÖLÜM
MELEZ KIZ 38.BÖLÜM
MELEZ KIZ 39.BÖLÜM
MELEZ KIZ 40.BÖLÜM
MELEZ KIZ 41.BÖLÜM
MELEZ KIZ 42.BÖLÜM
MELEZ KIZ 43.BÖLÜM
MELEZ KIZ 44.BÖLÜM
MELEZ KIZ 45.BÖLÜM
MELEZ KIZ 46.BÖLÜM
MELEZ KIZ 47.BÖLÜM
MELEZ KIZ 48.BÖLÜM
MELEZ KIZ 49.BÖLÜM
MELEZ KIZ 50.BÖLÜM
MELEZ KIZ 51.BÖLÜM
MELEZ KIZ 52.BÖLÜM
MELEZ KIZ 53.BÖLÜM
MELEZ KIZ 54.BÖLÜM
MELEZ KIZ 55.BÖLÜM
MELEZ KIZ 56.BÖLÜM
MELEZ KIZ 57.BÖLÜM
MELEZ KIZ 58.BÖLÜM
MELEZ KIZ 59.BÖLÜM
MELEZ KIZ 60.BÖLÜM
MELEZ KIZ 61.BÖLÜM
MELEZ KIZ 62.BÖLÜM
MELEZ KIZ 63.BÖLÜM
MELEZ KIZ 64.BÖLÜM
MELEZ KIZ 65.BÖLÜM
MELEZ KIZ 66.BÖLÜM
MELEZ KIZ 67.BÖLÜM
MELEZ KIZ 69.BÖLÜM
MELEZ KIZ 70.BÖLÜM
MELEZ KIZ 71.BÖLÜM
MELEZ KIZ 72.BÖLÜM
MELEZ KIZ 73.BÖLÜM
FİNAL I
FİNAL II
FİNAL III
Küçücük bir duyuru

MELEZ KIZ 68.BÖLÜM

8.3K 504 66
By LentLilly

Medya:Julia Wayne

İyi okumalar.

"Onu iyileştirmişsin."

Gözlerimi zar zor açıp beni uykumdan uyandıran minnet yüklü sese odaklandım. Halsizliğimden kaynaklanan baş dönmem yavaşça geçerken Rebecca'nın yüzünü anca seçebilmiştim.Yatakta,Thomas'ın üzerine eğilmiş sırtını inceliyordu.

"Tamamen gitmiş mi ?"

Sesim fazla güçsüzdü.Aldırmadan başını salladı hızla ve Thomas'ın tişörtünü indirerek sırtını kapattı.

Rahatlayarak bulunduğum yere daha da sindim.Yorgundum ve her an yığılacakmışım gibi hissediyordum.Büyük ihtimal güçlerimi aynı anda kullanmam yüzündendi.Önce,beni çok yoracağını bildiğim halde Thomas'ı iyileştirmeye çalışmıştım.Yarıda kesilince gücüm adeta bana geri çarpmış ve içimde büyümüş enerji yine içimde patlamıştı.Sonrasında zorlukla ayağa kalkmış ve Norie tarafımı kullanarak havayı kontrol etmiştim.Işleri tamamen kontrol altına alınca da Thomas'ı sırtıma alıp eve getirmiştim.

Tanrım.

Ölmemiş olmam bir mucizeydi.

Ancak ölecekmiş gibi hissetmek büyük bir lanetti.

Yataktan kalkıp yanıma gelirken "Sen biraz uyu." dedi."Kimse seni rahatsız etmeyeceğinden emin olacağım."

Yerimden kalkmam için yavaşça koluma girdi ve Thomas'ın yatağına doğru yürüdük birlikte.Tüm vücudum acıyla doluydu.Her adımımda bir uzvum sızlıyor,acıdan dişlerimi sıkmama neden oluyordu.

Ondan arta kalan yere,Rebecca'nın yardımıyla uzanırken zorlukla "Bana iyisin." diye mırıldandım.

Beni ilk gördüğü andan beri mesafesini koruyan soğuk,düşmanca bakan gözleri yumuşamıştı şimdi.

Önce boğazını temizleyip ardından dudaklarını ıslattı konuşmak için.

"Thomas benim ailem.Ve sen onu büyük bir acıdan kurtardın."

Görüş açımdan uzaklaşıp beni kendi halime bırakınca,uyumam çok sürmemişti.

***

Beni izleyen birinin varlığını,gözlerimi açmadan önce farketmiştim.Yerimde huzursuzca kıpırdanarak bana doğrultulan bakışlara sırtımı döndükten sonra gözlerimi yavaşça araladım. Dikkat çekmemeye çalışıyordum.Her an tetikteydim artık.Bu bakışların sahibi arkadaşım değil de beni gözetleyen bir düşman da olabilirdi.

Uykulu birinden beklenmeyecek bir hızla yerimden kalktım ve kollarımı savunma pozisyonunda tutarak karşımdakine odaklandım.Her ne kadar umursamamaya çalışsam da bu ani hareketim büyük bir acıya sebep olmuştu.Dudaklarımı dişleyerek bunu yansıtmamaya çalıştım.

Karşımdaki ise çektiğim acıdan bi-haber,bu savunmacı hareketime karşılık kahkahalarla gülmeye başladı.

Uykum dağılmaya başlamıştı.

Huzursuzca indirdim kollarımı ve kalktığım yere uzandım geri."Gülme."

Aramızdaki mesafeyi en aza indirerek saçlarıma uzandı.Bıraktığı küçük öpücükler her şeyi geride bırakmamı ve sadece onu istememi sağlıyordu.

"Neden burdasın ?"

Burnunu gezdirmeye başladı saçlarımda. "Rebecca aradı beni.Kötü göründüğünü ve eve gitmek için yardımıma ihtiyaç duyabileceğini söyledi." Derin bir iç çekti.

"Çok yorgunum Cody."

Elini ilk belime oradan da tişörtümün açık bıraktığı sırtıma koydu.Parmakları bulunduğu yerde usulca daireler çizerken "Çok acı çekiyor musun ?" diye sordu.Başımı salladım.

Karnım,kollarım,bacaklarım hatta boynum... Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde her yerimde hissediyordum acıyı.Adeta zonkluyor ve mümkünmüş gibi daha da hissettiriyordu kendini.

"Biraz daha uyumak ister misin ?"

Başımı iki yana salladım bu sefer.Sadece yanında uzanmak ve yüzümü sıcak boynuna yaslayıp her şeyi görmezden gelmek istiyordum.Tabi kendi evimde.

"Eve gidelim."

İkiletmeden temasımızı keserek ayağa kalktı ve bana uzandı.Ne yapacağını sorgularken çoktan beni kucaklamış ve yataktan kaldırmıştı.

"Cody buna hiç gerek yok."

Yalandı.

"Kendim yürüyebilirim.O kadar da çok ağrımıyor."

Bu da başka bir yalan.

Rebecca ve Thomas'ın da olduğu salona girinceye kadar sessiz kalıp başımı onun göğsüne yasladım.

"Uyandın sonunda."

Cody beni koltuğa yavaşça bırakıp yanıma oturdu.Kolunu omzuma atıp kendine çekerken "Alt tarafı birkaç saatliğine işgal ettim yatağını." diye homurdandım.

Benim aksime Thomas,gayet zinde ve mutlu görünüyordu.Son hatırladığıma göre yarası tamamen iyileşmişti.Bu da demek oluyordu ki artık ona acı çektiren bir şey yoktu.

Kaşları çatıldı."Birkaç saat mi ?"

Göz ucuyla saate baktım.9'a geliyordu.Bu da demek oluyordu ki,evet,sadece birkaç saat.

Cody ipleri eline almak ister gibi boğazını temizledi o anda.Başımı ona çevirdim,o ise doğrudan saate bakıyordu.

"Aslında 72 saatten fazla oluyor güzelim." dediğinde tek kaşım benden habersiz havalandı."3 gündür uyuyorsun."

3 gün.

"3 gün mü ? 3 gün aralıksız uyudum mu yani ?"

Rebecca "Aslında 1-2 kez uyandın." diye atıldı. "Ancak çok sürmedi,muhtemelen hatırlamıyorsundur."

Başımı sallayarak onayladım onu.Gözlerim tekrar Cody'e döndü."Rebecca'nın seni aradığını ve bana yardım etmek için geldiğini söyledin."

Parçaları birleştir dercesine anlamlı baktı bana.Birleşmişti de.

"İlk günden beri yanımda mıydın ?"

"Ya nerde olacaktım ?"

Kolumu beline sarıp kendimi ona yaslarken 3 gün uyumuş olmam umrumda değildi.3 gün boyunca yanımda olmuş,beni beklemişti. Ancak emindim ki 1 hafta daha uyusam,1 hafta daha beklerdi.

"Hey,Summer."

Thomas'tı seslenen.Dikkatimi Cody'nin kalp ritminden çekip ona yönelttim.Bakışları anlam yüklüydü,bunu hissedebiliyordum.Yüzünde içten bir minnet duygusu saklıydı,az sonra da gösterecekti bana.

Dudaklarını ıslattı."Çok teşekkür ederim."

Omuz silktim ancak ben bunu yapar yapmaz başını salladı iki yana."Hayır,gerçekten.Çok teşekkür ederim Summer.Beni öyle büyük bir acıdan kurtardın,öyle rahatlattın ki anlatamam. Basit bir yara değildi o,eminim. Gittikçe gelişen, daha da güçlenen bir virüs gibiydi.Içimde bir şeyleri tetiklediğini hissediyordum ve sonra..."

Bakışlarını ellerine indirip gülümsedi."Yardım ettiğin için minnettarım."

O karşımda içten bir şekilde konuştuktan sonra gülümseme sırası bendeydi.Kollarımı Cody'den ayırıp yerimde dikleştim."Keşke daha önce haberim olsaydı da sen bu kadar acı çekmeden son verebilseydim."

Uzanıp elimi kavradı ve yavaşça sıktı.Gerçekten mutluydu ve bu bana acılarımı unutturuyordu.

****

"Su çağrıma kulak ver.Bana kendini göster."

Kulaklarıma birden fazla ses dolmaya başladı o anda.Dalgaların kıyıya vuruşunda duyulan hırçın ses,deniz bir perde gibi usulca sallanırken duyulan huzur verici sesle karışmış önüme serilmişti sanki.

Derin bir iç çekip parmaklarımı hareket ettirdim.

Duyduğum sesler hayali de olsa,beni son derece gerçekçi bir şekilde mutlu etmişti.Şu an bir kumsalda,dertsiz tasasız öylece uzanmak için her şeyimi verebilirdim.

Gözlerimi aralayarak önümdeki pet şişeye uzandım.Kapağını hızla açıp avucuma yeteri kadarını döktükten sonra bir kez daha tekrarladım sözledim.Ve ekledim:"L'eau me montrer lui-même."  (Su bana kendini göster.)

Avucumdaki su bir yılan gibi süzülerek tırmandı kolumu.Küçük birikinti,şimdi bir şişeden çıkmış gibi çoktu.

Gıdıklanıyordum ama o an hissettiklerimin arasında umursamaya değer bir şey değildi.

Köprücük kemiklerime gelince üçe ayırmıştı kollarını.Ikisi boynumun yanından süzülürken biri çenemin altından dudaklarıma geldi.Bir damlası bile ağzıma damlamadan daha yukarı çıktı.Hareketlerini tam anlamıyla hissediyordum.Onlardanmışım gibi.Bir su gibi.

Bedenimle temasını kesince başımı yavaşça yukarı kaldırdım.Tam başımın üstünde,toplu bir şekilde duruyorlardı.Durmadan birbirleri içinde dalgalansalar da belli bir şekil içinde oluyordu bu.

"Taç şeklinde." diye mırıldanarak tamamladım düşüncelerimi.

Bir kraliçe gibi hissetmem normal miydi ?

Gülümsememe engel olamadan "Su." dedim."Beni kabul ettiğin için teşekkür ederim.Gidebilirsin."

Geldikleri gibi süzülerek gittiler geri.Hepsi tekrar avucuma toplandığında normal bir birikintiden farksızdı artık.

Elimi boynuma sürerek heyecanımı bastırmaya çalıştım.Hastalıklı halimden kurtulmuştum sanki.Su beni sakinleştirmiş,hatta iyileştirmişti.

Ormandan bir çırpıda topladığım kumların ve yaprakların olduğu kaba uzandım sonrasında. Elime almak yerine parmaklarımı toprakla birleştirdim.

"Toprak çağrıma yanıt ver,bana kendini göster."

Ne olacağını saniyesi saniyesine görmek istiyordum,gözümü kapatmadım.Görünürde bir şey olmamakla beraber hissediyordum. Yağmurdan sonra toprak kokusu burnuma doluyor,sanki parmaklarım kahverengi,nemli toprağa gömülüyordu.Gözlerimin önünde gür ormanlar,verimli topraklar,renk renk çiçekler belirirken ciğerlerime bir nefes çektim.

"Donne moi de la force.(Bana güç ver.)"

Damarlarıma akıyordu sanki.Benden bir parça oluyor,benimle birleşiyordu.Ferahladığımı hissettim."Beni kabul ettiğin için teşekkürler toprak,gidebilirsin."

Bağlantıyı kessem de yaşattığı his hâlâ benimleydi.Neşeyle gülümsedim.Beni kabul ettiklerini ilk defa bu kadar net anlamıştım.

Kabı kendimden uzaklaşırken boş kalan iki elementimi düşündüm.Julia'ya göre her şeyin bir sırası vardı ve diğer üçünden sonra ateşi çağıramazdım.Bana göreyse bu tam bir saçmalıktı.Onlar 4 elementti.Aralarında belli bir uyum vardı.Nasıl olur da biri,diğer üç bağı yakabilirdi ki ?

"Hava,çağrıma kulak ver.Bana gel."

Bir şeye dokunmam ya da elime dökmem gerekmiyordu.Hava bulunduğum her yerdeydi.

Rahatladığımı hissedince ellerimi ne yapacağımı bilmez bir şekilde havaya kaldırıp derin bir nefes aldım.

"Bana kendini göster.Asıl seni."

Etrafımdaki hoş esinti birden sertleşti.Rüzgarı kuvvetlendi,soğudu ve beni küçük bir çember içine aldı.Hızla dönen rüzgarın içinde göz alıcı bir parıltı gördüğümde kendimi gelecek sese hazırladım.Şimşek çakmış,bulunduğum sınırda yankılanmıştı.

Dışardan bakan biri durduğum yerde bir kaos görebilirdi ama benim tek gördüğüm...güçtü. Durdurulamaz bir enerjiyle burdaydım,ondan besleniyordum.Ben onu istemiş,o da beni kabul etmişti.

Su beni iyileştirmiş,sakinleştirmişti.

Toprak ferahlatmış,huzuru vermişti.

Havaysa bana güç vermişti.

"Hava."

Birden sakinleşip sessizleşti."Beni kabul ettiğin için teşekkürler.Gidebilirsin."

Her şey normale dönerken durgunlaştım.Ya Julia haklıysa ve bağı yakarsam ? Bugün çok fazla ileri gitmiştim,beni tam anlamıyla kabul etmişler onlara tam anlamıyla kendimi vermiştim.Şimdi de önümde iki seçenek vardı.Ya risk alıp ateşi çağıracaktım ya da Julia'yı dinleyip burada bitirecektim.

Onları birlikte kullanmayı öğrenmem gerekiyordu.

Beni reddetmemesini umarak "Ateş." dedim. "Bana kendini göster ve lütfen içimdeki sıkıntıyı gider."

Ne içimde bir şeylerin eksildiğini ne de ateşi hissettim.Zaman geçtikçe geriliyordum.

"Ateş." dedim tekrar.Sesim sertleşmişti."Bana gel."

Yine bir şey olmadığını farkettiğimde elimde olmadan sinirlenmiştim.Neden oluyordu bu ? Julia'yı dinlemediğim ve bağ kurmayı denediğim için bir ceza mıydı ?

Sabırsızdım ve daha fazla beklemek istemedim. Başımı arkaya atıp "Feu ! (Ateş !)" diye bağırırken içimden bir şeyler kopmuştu sanki.

"Montre-toi à moi ! (Bana kendini göster !)"

Ellerim kelimenin tam anlamıyla alev aldı birden.Avuç içlerimde büyüyen ateş beni yakmıyor,aksine mükemmel hissettiriyordu.

"Umarım benden diğer elementleri çalmamışsındır." diye mırıldandım.Ateş buna cevap verir gibi daha da gürleşti.

Bir ateşle konuştuğuma inanamıyordum.

Şimdi asıl aklımı kurcalayan diğer elementlerdi.Bağımızın yanması demek az önce yaptıklarımı uzun bir süre yapamayacağım demekti.Savaşın da kapıya dayandığını düşünürsek bu berbat bir son olabilirdi.

Gergindim.Ama neler yapabileceğimi de merak ediyordum.

Ellerimi birbirine kenetleyip yavaşça açtım.Ateş önce avuçlarımın arasına gizlenirken,ben elimi açtıkça tekrar yükseldi.Bu sefer de elimi yumruk  yapıp açtım.Ateş parmaklarım kapanmasıyla küçülürken,parmaklarımın havalanmasıyla yükseldi.Büyülenmiş gibiydim.Ateş tamamen benimleydi.

Aklıma gelen fikirle duraksadım birden.Mavi ateş kullanmayı öğrenmiştim.Evet,gücüne dayanamamış bilincimi kaybetmiştim ama şimdi farklıydı.3 günlük uyku uyuyacak kadar zarar görmüş olsam da artık içimde elementlerin gücü vardı.

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Nefretimi ve öfkemi aktarmam lazımdı elemente.Ve şanslıydım ki bende o duygudan çok vardı.

İlk seferki gibi Dominic'i düşündüm.İlkiyle tek fark,bana olan düşmanlığı değildi aklıma gelen. Scott'ın kafasını gözlerime içine baka baka koparmasıydı.Kalbim hızlandı.Bunu düşünmeyi ben istemiş olsam da engel olamıyordum öfkeme.

Göğsüm hızla kalkıp inmeye başlamıştı.Norie tarafımın kontrolü ele aldığını hissetsem de durdurmadım.

Gözlerimi açtım hızla.Şimdi olmazsa bir daha hiç olmazdı.Ki...olmuştu da zaten.

Mavi ateş iki elimde de yükseliyordu.Bilincim hala yerinde,gücüm hala zirvedeydi.

"Bunu sevdim." diye mırıldandım.

Ellerimi havada dans ettirirken,elimi birkez terketmeden dans etti benimle.Kendi kendime ama bir sebebe gülüyordum şimdi.

"Summer ?"

Başımı irkilerek kaldırdım.Öyle odaklanmış,öyle dalmıştım ki Cody'nin bir süredir kapıda dikildiğini farkedememiştim.Gözlerimi kırpıştırdım birkaç kere.

Sinirli görünüyordu.Kaşları çatılı,ona dönmemle yumuşayan bakışları da ondan önce sertti.Tüm bunların dışında...bana kelimenin tam anlamıyla hayranlıkla bakıyordu.Bu duygu gözlerine öyle yakışıyordu ki tebessüm etmeden duramadım.Kalbim hızlanmıştı birden.Bu seferki öfkeden değildi.

"Bu yeni demek ha ?"

Başımı kaşla göz arasında iki yana sallayıp bu dalgınlıktan kurtuldum.Büyük bir gülümseme yine yüzümdeki yerini alırken başımı aşağı yukarı salladım.Yeni oyuncak almış bir çocuk gibiydim.İçim içime sığmıyor bunu herkese göstermek istiyordum.Herkesin,bu gücün bende olduğunu bilmesini istiyordum.

"Bak."

Elimi sallandırdım az önceki gibi.Gözlerinin önünden kayan mavi ateşe benimkinden farksız bir heyecanla baktı.O da başka bir çocuktu. Benim yeni aldığım oyuncağa bakıyordu.

Omuzlarım rahatlayarak düşmüştü.Tüm elementler kabul etmişti beni,hemde en güzel şekilleriyle.

Aşık olduğum kahverengileri gözlerimi buldu.Nasıl bu kadar masum bakabiliyordu ?

"Seni yakmıyor mu ?"

Başımı iki yana sallarken "İzle." dedim."Beni kabul ettiğin için teşekkürler ateş."

Parmaklarımı yavaşça kapatıp elimi yumruk yaparken,ateş de bu sırayı izleyerek yok oldu.Elimi tekrar açtığımda gitmişti.

İç çekti."Mükemmel olduğunu söylememde sakınca var mı ?"

Elini uzatıp ayağa kalkmama yardım ederken sözlerine güldüm.Cevap vermeme fırsat bırakmadan beni birden kendine çektiğinde ellerim boynuna,elleri belime yerleşmişti.

"Asla duymaktan sıkılmayacağım bir şey."

Dudaklarıma bıraktığı öpücükten hiçbir şey anlamadığıma yemin edebilirdim.

Gözlerimi devirdim.Güldü.

Tekrar dudaklarıma yaklaşırken "Seni götürmek gibi bir görevim olmasa Melek,inan bize zaman ayırırdım." dedi fısıltıyla.Arsızca sırıtmama engel olamamıştım.

Göz kırpıp benden uzaklaştı ve elime uzandı tekrar.Ellerimizi kenetleyip balkonumdan çıktık. "Nereye götüreceksin beni ?"

Yan bakış attı.Madu değişmişti birden.Zor bir şey söyleyecekmiş gibi derin nefes alırken "Aşağıda seni bekleyen biri var." dedi."Senin için önemli biri."

"Ailem mi geldi ?"

Gitmek için öne atılınca elimi tutuşu kuvvetlendi.Kaşlarımı çattım.

Gelen her kimse Cody ondan hoşlanmıyordu. Hatta belki de nefret ediyordu.Zihni öyle karanlıktı ki bir düşüncesini bile okumak istemedim.

"Geleni tanıyor muyum Cody ?"

Dilini yanağının içinde gezdirdi."Biliyorsun diyelim.Aşağı insene,kendi gözlerinle gör."

Elini bırakıp odadan çıktım.Bariz bir şekilde onu görmekten kaçınıyordu.Merdivenleri inmekle uğraşmayıp aşağı atladığımda ilk gözüme çarpan mutfakta dolabı inceleyen annem olmuştu.Kapının önünden de sesler geliyordu ancak umrumda olduğu söylenemezdi.

Annemin gözleri beni buldu."Favori melezim de geldi."

Sımsıkı sarıldım ona.Güçlü kolları beni sarmalarken hızlı atan kalbini hissetmiştim. Beni görmenin heyecanı değildi bu.

"Ne oluyor anne ?"

Yüzünde gergin bir ifade vardı.Gözleri hızla gezindi yüzümde.Ancak bir şey demek yerine tuttu kolumdan ve doğruca kapıya ilerledi. Annemin arkasında sürükleniyordum.

"Anne ?"

Kapıyı açtı ve elini sırtıma koyup beni öne itekledi.Dışarısı iğne atsan yere düşmez denecek kadar kalabalıktı.Her yerde siyah giyinmiş adamlar,birkaç tane de markasını seçemediğim araba vardı.Kafam karışmıştı. Babamı seçtim o kalabalıkta.Lider olduğunu anladığım adamla,eve doğru yürürken hararetli bir şekilde konuşuyordu.

"Tyler bizimle,ailesinin geri kalanının da yolda olduğunu duydum.Herkes gelince..."

Babam beni farkedince gülümsedi ve kollarını belime sardı.Uzun bir sarılmadan sonra ayrılırken bizi izleyen adama döndürdü bakışlarını.Onu tanıyor gibiydim,tanıdığımı hissediyordum.Ama nerden ? Nerde görmüştüm onu ?

Bir süre süzdüm.Yakışıklı ve gayet sağlıklı görünen bir adam olsa da yaşının çok olduğunu anlamamak imkansızdı.Vücudundaki dövmelere kaydı gözüm.Hoşuma gitmişlerdi, onu daha havalı gösteriyorlardı.

Elimi uzattım."Alexandra Summer Hills."

Elimi sıkarken belli belirsiz gülümsediğini yakalayabilmiştim."Marcus Andy."

Continue Reading

You'll Also Like

318 111 11
Ne kadar yaptığımız hatalardan kaçsakta isterse yıllar isterse bir ömür geçsin karşımıza çıkıyordu. Sondu... Bu son akşam yemeğiydi başlıyordu sıra o...
98.9K 4.7K 44
Tam suratına tokadı patlatacakken kolumdan tuttu ve " bu tokat işi pek hoşuma gitmiyor ona göre " dedi . Sinirlerim altüst olmuştu . Tamam veliaht ol...
12.1K 1.1K 71
Moonie adındaki 13 yaşında bir kız,Kurt Tanrısının ininde uyanır Sadece adı ve yaşını hatırlayan Moonie kendini derin ve karmaşık bir olayın içinde b...
15.4K 1.6K 35
*** On dokuzuncu yaş gününde telefonu, bilgisayarı genç kızın kullandığı bütün cihazlarına bir hacker grup tarafından virüs sızdırılır.SX gurubu, gen...