Benimle Kal

By PrincesSibell

24.3K 803 1K

"Benden ne istiyorsun?" diye umarsızca sordu kız. Yatak odasının içine gizlenmiş küçük odada ki boylu boyunca... More

~Tanıtımsı~
Benimle Kal - Bölüm:1
Benimle Kal - Bölüm: 3
Benimle Kal - Bölüm: 4
Benimle Kal - Bölüm: 5
Benimle Kal - Bölüm: 6
Benimle Kal - Bölüm: 7
Benimle Kal - Bölüm: 8
Benimle Kal - Bölüm: 9
Benimle Kal - Bölüm: 10
Benimle Kal - Bölüm: 11
Benimle Kal - Bölüm: 12
Benimle Kal - Bölüm: 13

Benimle Kal - Bölüm: 2

2.7K 100 121
By PrincesSibell

2. Bölümü de baştan sona yeniden inşa ederek sizinde hoşunuza gidecek şekilde karşınıza çıkarıyorum.

Bölüm şarkısı: Sehabe; ~Siyah~

Neyse iyi okumalar..

Seviliyorsunuz ♡

🔥

Puslu bir geçmişin izleriyle dolu duvarlar çatlaklarında zamanla yer ettiği bir griyle boyalıydı. Beyaza yer yoktu onların arasında. Grinin her tonu bulunur ama beyaza dair tek bir ize dahi rastlamazdınız.

Meyus herkesin giremediği, gireninde bir daha asla çıkamayacağı ıssız bir yer..

Sırlarla kaplı,

Her bir karesinde ilmek ilmek işlenmiş yalanlar, gerçekleri aşacak doğrulukta.

Birbirinden farklı acıların yer bellediği bu sokaklarda umut bilinmeyen bir gerçek mesela.

Hayata küs bu sokaklar gecenin kalbi. Geceye hükmediyorsanız karanlık sizden yanadır.

'Zehir' yani babam karanlığın iplerini ellerinde sıkı sıkıya tutmuş bırakmak bilmiyordu..

Meyus'a bir kere girdiyseniz onun esiri olurdunuz. Altın kafesteki kuşlar gibi göz kamaştırıcı bir dünyanın, yutmak istediği küçük esirler...

Onun sınırları içerisinde ömrünüzü tüketmeye mahkumdunuz.

Avcumun içinde kemik saplı, kıvrımlı bir bıçak. Mahzenin demirlerine çarpıp ses çıkartarak, topuklarımın sesi eşliğinde adım adım ilerliyorum o şerefsizin bulunduğu bölüme.

Mahzenin taştan duvarları tek tek kazımış acıyı herbir karesine. Adım attıkça kanın karşı koyulmaz kokusu vuku buluyor bedenimde. Kalbimin donduğunu hissediyorum buraya her geldiğimde.

Yüzümde var olan gülümseme ise Meyus'un kan dolu geçmişine karşı çıkar gibi. Ama kat-i suretle samimi değil.

İşte karşımda o mide bulandırıcı varlığı. Arada ki demirler yapacaklarıma engel değil.

Beni görür görmez kapıyı açan korumalar işlerini bitirir bitirmez uzaklaşıp yanımdan, demirlerin ardında bekliyorlar. Kolları ve bacakları iki yandan zincirlere vurulmuş yüzünde bakılacak, bakılsada tanınacak bir hâli kalmamış. Bitkin.

Güldüm seslice, delicesine.

Ya Koray fazla harika...

Ya da ben fazla sadist...

Yara bere içindeki kapalı gözlerini açtı, anlamaz bir şekilde yüzüme baktı.

"B-Ben bilmiyordum k-im olduğunu. A-af-fet."

"Ha bilsen yapmayacaktın?"

Kafasını salladı. Elimdeki bıçak avuclarım arasında yükleneceği asil görevi bekliyordu sanki. Gülümsedim yine onunla dalga geçercesine. Ki öyleydi zaten. Dudağımı ısırırken zemindeki kurumaya yüz tutmuş kan damlalarını izliyordum. Güldüğünü duydum.

Ne sanıyordu kendini?

Salak mıydı? Fazlasıyla

Elimdeki bıçağı sıkı sıkıya tutup ani bir hamle ile yüzüne sapladım. Bıçaktaki zehir an be an fethedecekti bedenini. Mahzenin duvarlarında yankılanan çığlıklar kulaklarımda yer ettiğinde kaşlarım çatıldı. Kaşlarıma inat bir tezatlıktaydı dudaklarım. Bıçağı yavaşca döndürdüm;

"Biz size kadınların bir obje olmadığını söke söke öğreticez!!!"

***

"Koraaay" neşeli sesimle ringin gri renkli kalın ipini kaldırarak gülerek yaklaştım yanına. Her zamanki gibi derdini tasasını atmak için sarılmıştı kum torbasına. Elindeki kırmızı eldivenler yokmuşcasına vurdu kulağına "Beynimi s**ti p*ç. Sesi hâlâ kulaklarımda anasını satim."

Küçük bir kahkaha atarak karnına sert olmayan bir yumruk attım. "Adamın gelmişini ssss-sevmemiş gibi bir hâlin var güzelim, korkmalı mıyım senden? " dedi son anda edeceği küfürü düzelterek sanki hiç etmezmiş gibi.

Eldivenlerden birini elime geçirirken gözlerine bakıyordum. "Yas tutmamı falan mı bekliyordun?"

"Hâşâ sen ve ağlamak, yan yana bile düşünemiyorum. " Güldüm.

Bir şerefsiz daha hakettiğini buldu diye ağlayacak değildim ya.

Kafasını iki yana sallayıp elime henüz geçirdiğim eldiveni çekiştirerek çıkardı. "Napıyon ya?" Yüz hatlarım kasıldı. Gözleri ile kroptan görünen bandı işaret etti. "O yara varken senle dövüşmem."

"Hıh "

Gıcık

"Çocuk gibisin çocuk " ringin iplerini kaldırıp çıkarken seslendi.

Kulağıma dolan telefon sesiyle ona dönmeden dil çıkardım.

Sensin çocuk

Gözlerimi telefona indirip 1 numaralı yakışıklımın aradığını fark edince dudağımı büzdüm. A grain brother!

Telefonu açar açmaz dibimde biten Koraya gülerek konuştum;

"Hayatımın ikinci erkeği nasılsın?

" İkinci mi? Birincisi kimmiş?

"Babaam.."

"Afraa- dedi bezmiş ses tonuyla- Neredesin?"

Bileğimde ki saate bakıp derin bir nefes aldım. Tekrar telefonu kulağıma yasladığımda adım sesleri geliyordu.

"Trafikteyim yarım saate evde olurum."

Adım seslerinin kesilmesiyle bilmişce konuştu.

"Neden korna seslerinin gelmediğini bir açıklasana bana.!"

Zeki çocuk tabii, bana çekmiş.

"Ihm bilmem, belki bugün sessiz olmak istemişlerdir."
Ofladı.

"Afra nerdeysen söyle, geliyorum."

"Gelmene gerek yok. Dedim ya, yarım saate oradayım."

"Yarım saat.."

Aptallığın böylesi..

Yalanın kuyruklusu diye buna söylüyorlardı herhalde.

Buradan eve mesafe, Cihangir ile Arnavutköy arasındaki mesafeyle eşdeğer sayılırdı.

"Senin dövüş evde desene " söylediği söze gülüp karnına bu defa sert bir yumruk atarak koşar adım arabaya kaçtım. Küfürlerini duyabiliyordum.

Arabaya tabiri caizse atlayıp telefonu yan koltuğa fırlatırken kafamı koltuk başlığına sertçe yasladım.

Eve sağlam ulaşırsam iyiydi.

🔥

Evin önünde durduğumda lastiklerin kaymasıyla oluşan tiz ses işten bile değildi. Saat 11:05'di. Ve ben nasıl geldiğimi bilmiyordum.

Birkaç tehlikeden ucuz sıyrılmama rağmen vücudumda herhangi fiziki bir hasar yoktu. İçinde bulunduğum heyecan, var olduğunu unuttuğum bir kaç duyu organımı tekrardan devreye sokmuştu.

Aldığım derin nefesler dahilinde telefonumu cebime atarak arabadan indim.

Arka bahçeden vuran ışıkla, evin iki yanında da bulunan yeşil çimenlerin ortasındaki farklı büyüklüklerden meydana gelen taşların bir araya getirilmesiyle oluşan yoldan oraya ilerledim. Yamaç, yani abim, muhtemelen buradaydı.

Yolun kenarlarına hatrı sayılır boşluklarla yere sabitlenmiş küre biçimindeki loş ışıklar, bahçenin aydınlanmasını sağlayan tek etkendi.

İnsanı alıp bambaşka diyarlara götüren ıslak toprak kokusu ise bahçede yaklaşık bir saat önce fıskiyelerin çalıştığının bizzati kanıtıydı.

"Hayırdır pek bir telaşlı gördüm seni." pufa uzattığı bacaklarını üst üste atmış olan abim, elinde ki telefon ve üzerimde olan bakışlarıyla kış bahçesinde kanepelere yayılmış, üstüne üslük bir de benimle dalga geçiyordu.

"Hayırdır abi genel kriz mi ilan ettiniz gece gece?" dedim dalgaya vurarak.

Bacağını pufdan indirirken gözlerini devirdi. "Peder'in işleri işte, bir şey konuşacakmış." Tek kaşımı kaldırdım,

"Ne konuşacakmış ki bizimle?"

Telefonunu kapatıp ceketinin iç cebine koyduktan sonra ayağa kalktı. Omzuma kolunu atıp, diğer eliyle saçımı karıştırdı. "Ne bileyim ben kızım. İçeri girince öğreniriz." yüzümü buruşturdum. İnadına yapıyordu gıcık olduğumu bildiği halde saçımı karıştırıyordu. Dirseğimi karnına geçirdim. Güldü, omzundan hafifçe iterken konuştu.

" Yürü yürü, Allah'ın kaslı, geveze, ukala ve aşırı kendini beğenmiş kızı."geri geri giderken, kahkaha attım.

"Kime çektiysem artık." dedim bende gülerken.

"Tabi tabi" dedi gözlerini devirip, arka bahçenin kapısından birlikte içeri girerken.

🔥11:25🔥

Elimdeki çatalı tabakta hareket ettirirken, annemle babamın ima dolu gerginlikle taçlandırılmış bakışmalarını ve Yamaç'ın umarsızca midesine indirdiği yaprak sarmaları izlemekle meşguldüm.

Çatalı seslice tabağa bırakıp sandalyeye yaslandım. Anında dikkatler üzerime kesilmişti.

Bakalım ne kadar sürecekti bu sessizlik. Onların da çatalları masadaki yerini alırken, odada ki tek ses Yamaç'ın yemek yerken çıkarttığı seslerdi.

"Ne? -dedi yutkunurken.- Açım" Aslında şuan yaptığı tek şey babamın üzerine yığacağı işlerden sıyrılmaktan başka bir şey değildi. Babamın ciddi bakışları ok misali Yamaç'ı bulurken ofladı.

Peçeteyle ağzını silip o da benim gibi arkasına yaslanırken kollarını kavuşturdu bezgince "Anlatın bakalım, ne derdiniz var yine?"

Sanki bunu bekliyormuşcasına derin bir nefesi ciğerlerine çekerek, hiç duymak istemeyeceğim o cümleyi kurdu.

" Yarın..İlk uçakla Amerika'ya gidiyorsunuz. Biletleriniz ayarlandı." Sinir dolu bir gülümseme peyda oldu dudaklarımda.

Odama çıkmadan önce kesin ve son cümlemi söyledim.

"Hayal kuruyorsunuz. Ben, hiçbir yere gitmiyorum. Gitmek isteyenin, istediği yere kadar yolu var."

🔥01:00🔥

İki saattir yatağa uzanmış tavanı inceliyordum. Çok merak ettiğimden falan değildi, hatta şuan rengini sorsalar mal gibi kalırdım ortada. Sadece fazla sinirli ve ne yapacağımı bilmez bir halde vakit oldurmr çabaları içindeydim.

Yamaç ne yapmıştı acaba? Ne demişti mesela?

Ailemizde ki en soğuk kanlı ve mantıklı olan oydu. Sakin bir yapıya sahipti. Tabi bu sinirlenince mümkun olmayan bir detaydı.

Soysal olmanın genlerinde vardı sanırım. Damarlarımızdan kan yerine sinir akıyordu sanki.

Yamaç'ı bilmiyorum ama ben hayatta gitmezdim oraya. Öldürseler kapıdan dışarıya adım attıramazlardı.

"Off"

Yataktan kalkıp dolabın önüne geçtim. Beyaz krop bir bluz altına gri yüksek bel bir kot ve uygun beyaz ballencialarımı giyip aynanın karşısına geçtim.

Bugünlük bu kadar bunalım yeterdi değil mi ama?

Komodinin üzerinden telefonu alıp pantolonumun arka cebine yerleştirerek hızlıca en alt katta olan Yamaç'ın odasına gittim.

Kapının önünden gelen gitar sesine aldırmadan odaya girdim. Şaşkınlıkla bana bakarken elindeki gitarı alıp kenara koydum.

" Abicim anlatmaya gerek yok harika, perfect, efso mikkemel çalıyorsun ama hadi gidelim." dedim kolundan çekerken. Bir an bana 'Anlatmaya gerek yoksa neden anlatıyorsun gerizekalı' diyecek sandım ama demedi.

Çünkü beni seviyirrr. (Aha çarpıldım :d)

"Kızım dur bir nereye?" dedi kolunu kurtarırken.

Omzumu dikleştirerek sırıttım. "Çünkü senin bu mütüşümükemmel kardeşin -parmağımla kendimi işaret ettim- bu akşamki maçı, açık ara farkla kazandı."

"Kimin kardeşi?" dedi o da gerinerek laf çarpıtıyordu yine. Sırıttım. Yanağımdan makas alırken konuştu.

"Afferin abim.."

"Ee hadi ne duruyoruz hâlâ. Gidelim."

🔥02:15🔥

Meyusun en büyük barına gelmiştik, bar masasının üzerine oturmuş ayaklarımı sallandırırken bir yandan bugünlük barmenin yerine geçen Korayla konuşuyordum.

Yanıma dizilmiş bardaklardan birisini kafama dikerken aklıma gelen ayrıntıyla yüzümü buruşturdum.

Bir şey olduğunu fark etmiş olmalı ki sıkıntıdan elinde salladığı şişeyi masaya bırakıp avuçlarını masaya bastırıp yüzünü bana yaklaştırdı.

"N'oldu?"

"Babam bizi Amerikaya göndermek istiyor."

🔥Üçüncü kişi ağzından;🔥

"Emir, ne yapacağız?" diye sordu kadın sesinin titremesine engel olamadan kocasına. Koltuktan birden kalkıp odayı turlamaya başladı. Bakışıyla düşman deviren, Meyusun, bilinen en karanlık kentin sahibi.

"Bilmiyorum. Afra çok asabi, onu nasıl ikna edeceğimizi bilmiyorum."

"Onu sen eğittin." Sitem ediyordu çocukluğundan beri doğru düzgün göremediği, kokusuna hasret yaşadığı kızı için.

Adam gülümsedi, aynı ben diyebileceği bir kız yetiştirmişti. Sertti, duygusuzdu kendilerinden sürekli uzakta yaşadığından.

Duygularını kontrol etmeyi öğrenmeli diye geçirdi içinden. Başka türlü üzerdi bu dünya onu. Kimse benim kızımı üzemez diye hiddetlendi kendi kendine.

Psikolojisi bozuk ama bir o kadar da mükemmel bir babaydı. Her ne kadar insanlar üzerinde ölüm korkusunu yaşatan bir etki bıraksada adaleti sorgulanmaz harikulade bir kraldı.

Meyusun kralı

"Bildiğim tek bir şey varsa eğer bu da onlar istemeden onları hiçbir yere göndermeyeceğim."

Mehir hanım, elindeki kahve kupasının kenarlarında dolaştırdı ince zarif parmaklarını.

"Ne yapacağız peki?" sert mavi gözler yüzünü arşınladı o anda.

"Onları ben koruyacağım. Ne pahasına olursa olsun onlara istemedikleri bir şeyi asla yaptırmam!!"

Son sözler belirlerdi hayatımızı, buna göre ilerlerdi düzen. Ufak bir sapmada ise yok olurdu herşey.. Bulunurdu yine de geçmişin tozlu sayfalarından bizi ÜZEN.!¡

••Mutlu ol'un°°

...Sibell...

Continue Reading

You'll Also Like

1M 67.4K 52
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1M 14.5K 36
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
2.4M 77.9K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
826K 57.5K 35
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...