Telefonu Zeynep'in yüzüne kapattıktan sonra giyinip şirkete gitmiştim.
Ara yollar kötüydü ama ana arterler açıktı. Dönüşte olmadı Enginlerde kalırım diye de içim rahattı. Teknenin resimleri de patlayan telefonumda kalmıştı. İnşallah senkronize etmişimdir hesaplarımla diye düşündüm. Çünkü onların üzerinde çalışacaktım bugün.
Şirketten içeri girdim Berzan'la burun buruna geldim.
— Akşam son konuşmamız biraz tuhaftı hayırdır bir şey mi oldu?
Kolundan tuttum odasına girene kadar konuşmadım. Zaten nasıl açıklayacağımı da bilemiyordum.
Odaya girince o koltuğuna geçti ben de karşısındaki koltuğa oturdum.
— Berzan akşam seninle son konuşmamızda yanımda Demir vardı.
Oturduğu yerde öylece kaykıldı. Sırtını koltuğa dayadı elini koltuğun koluna koydu ve bana bakmaya başladı. Sormadan, sorgulamadan öylece baktı ve;
— Çok güldünüz mü seni seviyorum deyince?, diye acı bir tonla konuştu. Bağırmadı hakaret etmedi. Hislerim beni yanıltmamıştı bu adam beni asla kırmazdı.
— Tabii ki de hayır ne saçmalıyorsun sen? Sadece telefonum artık mevta.
— O ne demek?
— Ölü, öldü artık arama yapamıyor, kaputt(bozuk, kırık), broken Fransızca'da söyleyeyim mi?
— Ay Nermin dalga geçmeyi bırak yani basit bir soru sordum telefona ne oldu?
— Duvarla öpüşüp atomlarına ayrıldı.
— Tek tek ağzından kerpetenle laf alıyorum. Düzgün anlatsana be kadın. Dün akşam ne oldu?
Lafı dolandırıp, uzatma taktiklerim işe yaramamıştı. En iyisi bir kerede anlatıp kurtulmak.
— İlk konuşmamızda telefonu kapattıktan sonra Demir aşağıdaymış geldi. Konuştuk, aslında konuşmak demeyelim de bağrışma oldu. Seni ve beni sordu. Hanım ağa olamazsın sana uymaz dedi.
— Ona neymiş? Ondan izin alan oldu mu? Fikrini sorduk mu? Kıl ya kıl eeee.
— O sırada sen aradın. Seni seviyorum deyince telefonumu duvara attı. Kavga ettik. Kar yolları kapattı bende kaldı.
Yutkundu. Öyle bir yutkundu ki adem elması bir daha yerine dönmeyecek boğazının altında kalacak sandım.
— Nermin bende kaldı derken?
— Engin'in odası işte orada kaldı.
Korkmaya başlamıştım. Ama sonradan öğrenmesini istemezdim. Ben hep kartlarımı açık oynamaktan yanaydım.
Yavaşça ayağa kalktı. Avına yaklaşan bir aslan gibi sessiz ama emin adımlarla önümde durdu sonra dizlerimin önüne çöktü. Ellerimi tuttu.
— Seni ondan alamayacağım dimi? O yüzsüz ne b.k yerse yesin sen onunsun.
— Berzan bak....
— Şiiit şiiit deyip eliyle hafifçe ağzımı kapattı.
— Açıklama yapmana gerek yok fıstık. Halinden her şey anlaşılıyor. Günlerdir ilk defa yüzün gülüyor. Sanki canlanmışsın, çiçek açmışsın. Dışarıda kar yağıyor ama sana bahar gelmiş. Tazelenmişsin. Seni ilk gördüğüm günkü gibi pırıl pırıl parlıyorsun.
Nasıl mı anladım? Ben seni görünce elini tutunca aynı böyle oluyorum. İçimde çiçekler açıyor. Ruhum huzur buluyor.
(Oha valla oha bir de bu adama barzo diyorlar. Adam bildiğin romantik Romeo ne barzosu be. Bu adamın evleneceği kadın çok şanslı. Tamam o şansı bana bahşetti ama şeytan azapta gerek bana böylesi yaramaz ben bu adamı da bozarım olmaz.)
— Berzan çok güzel konuşuyorsun ama.....
— Ben sana bunları bana karşılık ver diye anlatmadım. O herife çok çabuk teslim olmuşsun kendine gel diye anlattım. Üstelik Bahar birazdan burada olur benim aşkımdan parlıyorsun zannetsin, dedi kapı pat diye açıldı.
Al işte abisinin kardeşi. İnsan bir kapı çalar dimi. Bizi böyle el ele, göz göze görünce çok şaşırdı. Berzan hemen ellerimi bırakıp ayağa fırladı.
— Bahar keşke önce bir kapıyı çalsaydın abicim.
— Kusura bakma ben seni yalnızsın sandım. Hava karlı olunca Nermin evden çalışır diye düşündüm.
— Önemli değil. Bizde konuşuyorduk.
Bahar sırıtarak;
— Belli belli, dedi bilmiş bilmiş.
İmasını anlayınca kızarmıştım. Berzan'sa rahatlamış gibiydi.
Abi kardeş konuşacakları vardır diye izin isteyip odama çıktım. Çantamdan tuhaf tuhaf sesler geliyordu. Ne olduğunu anlamak için çantamı karıştırırken Engin'in telefonunun çaldığını anladım. Adam kaç yaşına geldi evlenmeyi düşünüyor hala kıt beyin. Kazık kadar herifin zil sesi Minionların saçma salak banana şarkısı (Ana medyada mevcut biraz uzun giriş ama seyretmeye değer) olabilir mi acaba? Adı Engin ise olur. Pandanın telefonunu ayarlarına bakmadan kullanırsan işte böyle corklarsın.
Üstelik bu kadar gürültüye arayan Demir'di. Şirketin yarısı zil sesini duymuş gülme krizine girmişti ona mı yanayım? Demir hıyarı neden arıyor zaten sabah hırsımı alamadım ona mı kızayım?
— Efendim?, dedim dişlerimin arasından.
— Hayatım ne bu sinir? Bir şey mi oldu?
— Geceyi bir mandayla geçirdim önce telefonumu kırdı sonra yatağımı işgal etti ondan olabilir mi acaba? Ayrıca bunlara ek evde bulduğum telefon dünyanın en absürt çalan telefonuymuş. Fark edene kadar bütün şirkete rezil oldum. Suçlu kim telefonumu kıran mandayla aynı manda.
— Aşk olsun sevgilim insan müstakbel kocasına manda der mi?
Nihayet odama gelmiştim. Kapımı kapattım. Rahat rahat saydırma pozisyonumu aldım.
— Bana bak Allah'ın cezası öküz, sen yüzsüz müsün? Yoksa geri zekalı mısın? Defol git hayatımdan beni rahat bırak.
— Bak işte o olmaz güzellik. Ben sensiz nefes alamıyorum. Kaç gündür uyuyamıyordum bugün hayatımda ilk defa uyuya kaldım. Ne olur vur, kır, parçala, bağır, çağır, hakaret et ama beni sensiz bırakma hatunum benim sana ihtiyacım var.
— Hadi len yemezler. Hayvan terli. Beni kırdın geçirdin şimdi ben sensiz yaşayamam. Bak şimdi en yakın eczaneye git bir tane bis.k.rol al bir şeyin kalmaz.
— Nermin bak sen iyi alıştın bana küfür etmeye ha!Ağzına biber süreceğin yeter. Yüz verdik kafamıza çıkma. Allah Allah senin yüzünden çocuklarım ortada Külhan Beyi gibi dolaşacak.
— Bana ne senin çocuklarından ha bana ne? Ben nereden göreceğim senin çocuklarını.
— Aaa e anneleri sen olacaksın. Ne demek nereden göreceğim.
— Demir defol git başımdan yemin ediyorum senin bu yüzsüzlüğün beni öldürecek.
— Ben de seni seviyorum aşkım.
— Ayyy!!! Yeter seninle başa çıkamayacağım, dedim.
— Bunu kabul ettirebilmiş olmam bile bir başarı, dedi kapım tıkladı içeri Beste girdi.
— Pardon Nermin Hanım telefonda olduğunuzu bilmiyordum. Bunlar özel kuryeyle size geldi, dedi.
Kocaman bir buket beyaz gül ve bir paket.
— Emanetler yerine ulaşmış güzel dedi telefondaki ses.
Anladım bu Demir'in işiydi.
— Beste kuryeye yetiş aldıkları yere geri götürsünler bunları, dedim sert bir sesle.
— Nermin saçmalama telefonunu kırdım o yüzden o paket. İçinde telefon var. Güllerde dün akşama teşekkür için.
— Beste gülleri al çöpe vazgeçtim tuvalete at sifonu çek. Paketi bana ver.
— Bak sonra ilerde benden çiçek beklersen ilk çiçeklerini tuvalete atmasaydın derim.
— Demir bak şirket sizin şirkete yakın bu karda hiç üşenmem gelirim o gülleri tek tek...(Derin bir nefes aldım) sana yediririm ve geri gelirim yeter. Kapa telefonu ve hayatımdan sonsuza dek çık. Ben seninle uğraşamayacağım. Hasta olacağım yeter.
— Olmazsın sen bana daha çok lazımsın. Şimdi telefonu kapatıyorum ama unutma seni çok seviyorum, dedi ve kapattı.
Çiçeklerin üstündeki kartı aldım. "Dün gece uzun zamandır uyuduğum en huzurlu uykuydu. Teşekkür ederim güzelim". Güzelimmiş en huzurlu uykuymuş. Adi herif yine hücrelerime sızmayı başardı. Hep o arsız kelebekler yüzünden bi rahat durmuyorlar ki.
Güllerin kokusu bütün odayı sarmıştı. Atmaya kıyamadım. Beste'ye bir vazo buldurdum Beste'nin masasına koydum.
Biliyorum atmam gerekiyordu. Süründürecektim onu ama resmen kendini teflona bulamış ne desem üzerinden akıp gidiyor beni dinlemiyordu bile.
Berzan gülleri görünce bir şey sormazdı herhalde ne de olsa Beste'nin masasında.
Paket bana ben pakete bakıyordum. Açamadım. Geri mi göndersem diye düşünüyordum? Ama öbür taraftan telefonumu kırmıştı öküz.
Dayanamadım paketi açtım. Son model bakır renkli bir telefon. Benimkinin iki üç model üstü.
Telefonun kutusunu açmadan tekrar Demir'i aradım.
— Efendim sevgilim.
— Sevgililer alsın seni Demir bu ne?
— Ne ne aşkım?
— Aşkın batsın Demir. Bu telefon ne?
— Olmuşken son model olsun dedim. Fena mı ettim?
— Telefonu geri yolluyorum ben kendim alıyorum sana faturalandırıyorum. Bu arada bir daha beni arama, sorma, hele karşıma hiç çıkma. Daha önce dediğim gibi Berzan senden hoşlanmıyor.
Karşıdan ses gelmedi. Telefonu kapattı sandım.
— İlla yaptığım eşekliği misliyle burnumdan fitil fitil getireceksin dimi? Bana kan kusturacaksın. Ne zaman bitecek cezam söyle de bileyim. Ona göre kendimi hazırlayayım. Bak inan zor dayanıyorum. İşi deliliğe vurup duruyorum ama içimde bir volkan kaynıyor. Her an patlamaya hazır. Üzerime oynuyorsan yapma oynama. Haaa gerçekten Berzan'la berabersen ben aradan çekilirim yeter ki sen mutlu ol o yüzden sorun değil ama beni onunla cezalandırıyorsan yapma ikimizde zararlı çıkarız. Hatamı biliyorum kabul ediyorum yaptığım çok büyük bir öküzlük tamam mı oldu mu? Ben bir hayvanım seni kırdığım için Allah beni....
— Kes Demir yeter sus. Bu böyle özürle falan kapanacak soğuyacak bir mevzu değil. Berzan'la durumumuz daha belli değil. Kendin duydun beni seviyor. Gözümün içine bakıyor. Neredeyse pamuklara sarıp sarmalayacak ben üzülmeyeyim kırılmayayım diye. Hayatımda ilk defa seninle aşkı tattım. İlk defa kalbimi sana teslim ettim ve canımı çok yaktın. Şimdi kocaman bir kalbi bana verdi. Ellerimin arasında. O ise sorgusuz sualsiz kırıklarını bilerek kalbimi istiyor...
— Nermin bana bak s.ktirtme kalbini de o dingilide. Senin kalbin benim benim ki de senin. Başka biri o kalbi almaya kalkarsa kendi ellerimle boğarım, o kalp bir daha atmaz. Anladın mı? Şimdi o telefon sende kalacak ve ben ne zaman ararsam açılacak, dedi ve telefonu kapattı.
Biliyorum yaptığım saçmalıktı ama ben onun aldığı o son teknoloji zımbırtıyı istemiyordum. Kapım çalındı. Ulan geldiğimden beri iki satır iş yapamamıştım. "Geeel", diye seslendim.
Berzan biraz gergin yanıma geldi.
— Acıkmadın mı fıstık öğlen oldu?
— Ay saat kaç oldu ben daha resimleri açıp bakamadım. Bir sürü iş var ben millete laf yetiştiriyorum.
Birden tek kaşı havaya kalktı. Masanın üzerinde açılmamış telefon kutusunu aldı bana sorarcasına baktı.
Boğazımı temizledim ve yutkundum;
— Telefonumu kırdığı için Demir göndermiş, dedim.
— Daha açmadığına göre ne yapacağına karar vermemişsin demektir.
— Evet. Karar veremiyorum.
— O zaman sekreterinin masasını süsleyen çiçeklerde ondan.
Sadece kafamı yukarı aşağı sallayabildim. Suçlu çocuklar gibiydim.
— Hımmm içinden geçen ne?
— İnan ki bilmiyorum.
— O zaman ben sana aynı telefonun beyazını gönderiyorum. Onu kullanmaya başlıyorsun. Ne yapmak istediğine karar verince de uygularsın. Beyaz olan telefonu da ister kullanırsın ister iade edersin.
— Berzan saçmalama kendime telefon alabilirim herhalde. Sağ olsun patronum yeterince maaş veriyor, dedim gülerek.
— Ben her yeni model çıkışında iki üç tane yedek yurt dışından getirtirim. Daha Türkiye'de piyasaya çıkamadan benim telefonlarım elime ulaşır. Bir tanesi senin kısmetinmiş o kadar.
Kıpkırmızı olmuştum. Kabul etsem mi etmesem mi? Ne yapacağımı şaşırmıştım.
Evet Nermin & Demir tekrar aramıza döndü. Nermin affetmek üzere ama gururu buna engel oluyor. O kadar çabuk teslim olacak gibi durmuyor.
Beğendiğinizi umarım.... Sevgiyle kalın....