ÖMRE BEDEL

By neclakursun

1.4M 98.6K 20.8K

BEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiği... More

(1) TANITIM
(2) GEÇMİŞ
(3) DÖNÜLMEZ BİR YOL
(4) BAŞ BELASI
(5) İLK AŞK
(6) YİNE KAYBETTİK
(7) İÇİM YANAR
(8) KARAR
(9) İLK ADIM
(10) NİŞAN
(11) ZOR KARAR
(12)YARGISIZ İNFAZ
(13) DÜĞÜN
(14) VEDA
(15) İLK HEYECAN
(16) YENİ GELİN
(17) ELİF RAVZA
(18) VİCDAN
(19) GÜVEN
(20) YENİ BİR HAYAT
(21) TATLI HEYECANLAR
(22) HAYIRLI AMEL
(23) FEDAKARLIK
(25) MÜJDE
(26) MUCİZE
(27) CAN
(28) HIRS
(29) HOŞGELDİN
(30) ASLA
(31) AİLEM
(32) KESKİN BIÇAK
(33) ESKİ YARA
(34) BERDEL
(35) ÖZEL BÖLÜM
(36) SADAKAT
(37) KÖRDÜĞÜM
(38) SEVGİ NEYDİ?
(39) SON PİŞMANLIK
(40) YANIMDA KAL
(41)ARAF
(42) İMKANSIZ
(43) HUZUR
(44) HASRET
(45)
(46) YÜZLEŞME
(47) İMTİHAN
(48) GERÇEKLER
(49) VEFA
(50) BİZ OLMAK
(51) ANNE OLMAK
(52) MELEĞİM
(53) HAYIR
(54) EVLAT ACISI
(55) UMUDUM
(56) ARMAĞAN
(57) VUSLAT
(58) FİNAL
ÖMRE BEDEL'İN SERÜVENİ
ÖZEL BÖLÜM

(24) ❤ANNE❤

27.8K 1.8K 651
By neclakursun

Zeynep, duyduğu sesle şok olmuş halde arkasını dönüp Ömer abiye baktı.

"Ne? Nasıl yani?"

"Dediğimi duydun. O yüzüğü çıkar parmağından."

"Ama ben.. Sinirle söyledim. Tamam sizin istediğiniz gibi olsun herşey."

"Benim tek istediğim yüzünü bir daha görmemek." Diye sert tepkisiyle Gülsüm anne girdi araya.

"Oğlum sakin olun. Çocuk oyuncağı değil bu iş. Daha ilk anlaşmazlıkta vazgeçer mi insan?"

"Sen karışma ana. Zaten sizin yüzünüzden geldi bunlar başıma. Defalarca söyledim evlenmek istemediğimi. Zorla olacak iş değil bu."

Ömer abinin sözleriyle Zeynep neye uğradığını şaşırmış, ağlamaya başlamıştı.

"En baştan söyleseydin istemediğini. Beni böyle aşağılamaya hakkın yoktu. Bu saatten sonra ölsem de istemem seni. Şımarık veletlerine katlanacak başka birini bul kendine. Hayatımı feda etmeye değmezsiniz siz."

Parmağındaki yüzüğü çıkarıp yere fırlattıktan çıkacakken benle gözgöze gelince öfkeyle baktı yüzüme.

"Sen de kına yakarsın artık. Senin yüzünden kimseyle evlenemez bu adam. Ablanın yerine geçmemem için elinden geleni yaptın."

Hırsla kapıyı çarpıp çıkarken arkasından bakakaldık. Böyle bir şeye sebep olduğum için üzülmüştüm.

"Ben kötü bir şeye sebep olduysam özür dilerim abi. Tek isteğim senin ve çocuklarının mutluluğuydu. Gerekirse telafi ederim."

"Saçmalama Nazlı. Senin yaptığın bir şey yok. En baştan beri olması gereken buydu. İlk gördüğümde anlamıştım bu kızın çocuklarıma annelik yapamayacağını. Ama bizimkilere anlatamadım. Sana burda söylediği sözler bardağı taşıran son damlaydı."

"Sen duydun mu konuşmamızı?"

"Son söylediklerini duydum. Kimse benim çocuklarım için böyle konuşamaz."

Ömer abinin canı sıkılmış olsa da rahatladığı her halinden belliydi. Bizi eve bıraktıktan sonra çocukları alıp gezmeye götürdü. Gülsüm anneyle eve girdiğimizde Sultan hanım burnundan soluyordu. Beni görünce sinirle karşıladı.

"Sonunda uğraşıp bozdun işi öyle mi? Senden de bu beklenirdi zaten."

"Benle ne alakası var? Kısmet değilmiş, olmadı."

"Kız, senin bozduğunu söylemiş. Sana söylediklerini hemen Ömer'e anlatmışsın." Demesiyle Gülsüm anne karşılık verdi.

"Ömer duymuş konuştuklarını. Sonra Zeynep'le Ömer yukarı çıktılar. Nazlı'yı görmedi bile. Nasıl anlatmış olabilir?"

"Sen de bunu savunup durma. El birliğiyle kaçırdınız melek gibi kızı. Nerde o Ömer? Gelsin de birlikte gidip kızın gönlünü alalım. Sende gelip özür dileyeceksin kızdan."

Bana bakarak söylediği söz güldürmüştü beni.

"Tamam. Siz Ömer abiyi ikna edin. Ben de gelip özür dilerim, söz."

Ömer abi akşam olduğunda eve gelmişti. Onun da çocukların da keyfi yerindeydi. İçeri girer girmez odasına çıkacakken Bekir ağanın çağırmasıyla karşısına oturdu.

"Oğlum, nedir bu yaşananlar. Kızın babası beni arayıp bir sürü laf etti. Geç olmadan gidip düzeltelim şu işi. Yoksa vazgeçecekler kızı vermekten."

"Hala vazgeçmediler mi? Ben çoktan vazgeçtim baba. Bu iş en başından bozuktu. Düzelecek tarafı yok. Bir daha bu evde ne o kızın ne de başka bir kızın adını duymak istemiyorum."

"Sen isteseydin olurdu. Öyle kafana göre bozamazsın bu işi. Oyun mu oynuyoruz?"

"Bitti dedim! İstemiyorum. Bu konuyu kapatın artık. Beni evlendirmenin mümkün olmadığını gördünüz. Bir daha bana evlilik lafıyla gelmeyin. Ben böyle mutluyum."

Ömer abi odasına gidince Eyüp gelip Harun'un kucağına yerleşti.

"Görüyor musun amca, beş metre zincir yetmedi bağlamaya. Gitti."

Eyüp'ün sözüne gülmemek için kendimi zor tutarken yerimden kalkıp Sultan hanımın duyacağı şekilde mırıldandım.

"Sanırım özür dilemeye gitmiyoruz. Biz de evimize gidelim o halde."

      ***

Aradan geçen birkaç günde Zeynep'in adı hala anılmaya devam ediyordu ama Ömer abinin kararı kesindi. Evde ondan bahsedilmesine bile tahammülü yoktu. Duruma en çok üzülen ise Sultan hanımdı.

Ravza'ya yemek yedirmeye çalışırken telefonumun çalmaya başladı. Arkadaşımın görüntülü aradığını görünce kablosuz kulaklığımı takıp telefonu açtım. Görüntüyü açınca karşımda arkadaşlarımı görmek sevindirmişti beni. Bir araya gelince beni de sohbete dahil etmişlerdi.

Hem Ravza'yla ilgilenip hem de konuşmaya çalışıyordum. Özlemiştim onlarla bir arada olmayı.

"Doğurmadan üç çocuk sahibi oldun. Zor olmuyor mu sana?" Diyen arkadaşıma Ravza'yı gösterdim.

"İnsan bunlarla zorlanır mı hiç? Onlar sayesinde hayat buluyorum."

"Sen çocuk yapmayı düşünmüyor musun?"

"İstiyorum ama kısmet. Olursa hayır demem."

"Harun'la aranız iyi mi? Söyle elini çabuk tutsun. Yeğen bekliyoruz."

"Of Sevgi! Yine başladın."

Sevgi, biraz ağzı gevşek bir kızdı. Bazen ne dediğini bilmese de arkadaş grubumuzun neşesiydi.

"Ne var bunda canım." Diye başlayıp özel durumlarla ilgili nasihat vermeye başlayınca yerin dibine girdim utancımdan.

"Biri şuna çarpabilir mi lütfen. Tam ağzının üstüne çarpın, benle uğraşmasın."

Ravza'yla ilgilenirken masanın üstünde duran telefondan gözümü ayırmıştım. Kızlar Sevgi'ye vurmaya çalışırken eğlenceli halleri güldürmüştü beni.

"Neresine vuralım?"

"Ağzına çarpın. İyi çarpın ağzı yüzü yamulsun. Benle uğraşmak ne demekmiş anlasın. Benim elimde olsaydı öyle bir çarpardım ki..."

"Merak etme biz senin yerine de çarparız."

"Size güveniyorum. Sakın acımayın çarpın. Artık konuşamasın karşımda. Ağzı tutulsun."

Arkadaşlarımla aramızdaki muhabet hep böyle esprili, eğlenceli oluyordu. Kapıdaki hareketliliğe başımı çevirmemle Sultan hanımla gözgöze geldik. Faltaşı gibi açılmış gözleriyle bana bakarken "Sonra görüşürüz" diye mırıldanarak kulaklıktan telefonu kapatma tuşuna bastım. Sultan hanım normalde bana laf söyleyerek içeri girmesi gerekirken öylece kapıda durmuş bana bakıyordu.

"Euzubillahimineşşeytarracim! S...sen neyle konuşuyorsun öyle? Kimi çarpacaklar?"

"Benle uğraşan..."

Lafımı bitirmemi beklemeden dua okuya okuya salondan kaçarcasına uzaklaşmasını izledim. Neden böyle davrandığına anlam vermeye çalışırken bir anda aklıma gelen şeyle kendi kendime gülmeye başladım. Telefonla konuştuğumu farketmemişti ve çarpma mevzusunu yanlış anlamıştı.

Gün boyu ortalıkta görünmeyen Sultan hanım, akşama doğru odasından çıkınca durumu izah etmek istemiştim. Salona girdiğinde bakışları beni bulunca korkuyla yüzüme baktı önce. Berfin'in dersini anlatmasını dinlerken Ravza kucağımdan inmek istememişti.

"Güzel kızım, niye yoruyorsun kendini bu kadar? Ver Ravza'yı ben tutayım."

Sultan hanımın ilk kez duyduğum yumuşaklıktaki ses tonu hayrete düşürmüştü beni. Berfin bile  şaşkınlıkla başını dersten kaldırıp tuhaf şekilde baktı. Ravza'yı kucağına almak istemişti ama alamamıştı.

Harun'un gelmesiyle birlikte eve gitmek için kalkınca Sultan hanımın itirazıyla karşılaştım.

"Niye eve gidiyorsun kızım? Bak sofra hazırlanıyor. Oturun burda yiyin. Yorgun halinle yemekle uğraşma."

Sultan hanımın sözüyle herkes şok olmuş halde bize bakarken Harun'un içtiği su boğazına takılıp öksürmesine sebep olmuştu.

"Yemek yaptım evde. Başka zaman yeriz burda. Teşekkür ederim." Deyişimle yüz ifadesi değişti.

"Sen hep burdaydın. Kim yaptı yemekleri?"

"Bir ara eve gittim. Fark etmedin mi?"

"Y..yyok görmedim. Ama inanırım gitmişsindir."

Sultan hanımın bana bakışı görülmeye değerdi. Harun'la eve girer girmez tuhaf halde yüzüme baktı.

"Ne yaptın sen bu kadına? Ölümle mi tehdit ettin? Evrim geçirmiş resmen"

Olanları anlatmamla Harun'un  kahkaha atması bir oldu.

"Sen varya alemsin. Bundan sonra yaşadın sen. Başının üstünde taşır seni."

"Abartma sen de. Böyle şeylerin şakası olmaz. Durumu anlatırım yarın. Korkmasın daha fazla."

"Sakın söyleme. Zaten söylesen de inanmaz. Sen işin keyfini çıkarmaya bak."

"Yaşlı başlı kadın. Korkar başına bir şey gelir."

"Merak etme, bir şey olmaz ona. Böyle şeylere kafa yorması onun suçu. Sen tadını çıkar durumun."

Yemekten sonra çayı hazırlarken Harun da televizyona cd film takıp yere rahat oturmamız için minderleri dizmeye başladı. Mısır patlatıp ışıkları kapatarak televizyonun karşısındaki yerimizi alınca Harun'un kolları arasına sokulup filmi izlemeye başladık. Filmin, korku filmi olduğunu anlamam uzun sürmemişti.  Aniden çıkan sesle yerimden sıçramam Harun'u güldürmüştü.

"Ne o hatun, korktun mu?"

"Ne korkması ya. Aniden ses gelince öyle şey ettim."

Korku filmlerini çok izlediğim için alışıktım. Hatta bazıları komik bile geliyordu. Tıpkı izlediğimiz film gibi. Korkutmak amacıyla yapılan sahnelere gülerken Harun'un şaşkın bakışlarına maruz kaldım.

"Korkudan kafayı mı yedin sen? Ne gülüyorsun."

"Ne korkması ya. Şunlara bak. Çok komik değil mi?"

"Komik mi?" Diye hayretle sorması daha çok güldürmüştü beni.

"Sen korku filmi mi izliyorsun? Ben komedi izliyorum şuan."

"Filmlerde böyle olmuyordu ama. Korku filmi izlerken kız korkup adamın kollarına sokuluyordu. Adam kızı sakinleştirmeye çalışıyordu."

"Sokulmamı istiyorsan açık açık söyle hayatım. Ben yine sokulurum sana." Diyerek iyice sokulmamla gülümsediğini farkettim.

"Ben yıllarca sendeki bu güzelliği neden farkedememişim? Ne kadar körmüşüm."

"Çünkü bana hiç bakmamışsın. İnsan nasıl farketmez bu güzelliği." Deyişim güldürmüştü onu.

"Çok ta mütevazisin canım. Egon uçuyor."

"Haksızlık yapıyorsun canım. Benim egom senin egona yetişemez."

"Az önceki sözlerimi geri alıyorum. Hala aynı cadısın."

Harun'la tatlı tatlı atışmaya devam ederken filmi unutmuştuk bile. Odada yankılanan çığlıkları duymuyorduk. Bir ara başımı televizyona çevirince banyoda aynaya bakan kızın aynadaki yansımada arkasında birini gördüğü sahne gözüme çarpmıştı. Filmin sonu gelmeden kapatıp odamıza girmiştik.

Yatağa girdikten bir süre sonra Harun kalkıp banyo yapmaya başlayınca içime korku girmişti. Filmi izlemesem de çığlıkları kulaklarımdaydı. Harun kısa süre içinde banyodan çıkıp yanıma yatınca sokuldum iyice.

"Yıkanmaya niyetin yok mu hatunum? Geç olmadan yıkan gel."

Banyoya girmem lazımdı ama korkudan giremiyordum. Filmdeki sahne gözümde canlanınca korkuyordum ama Harun'a söylemeye utanıyordum. Korkmadığımı söylerken gayet kendimden emindim.

"Ne oldu uyudun mu yoksa?"

"Uyumadım kalkacağım şimdi."

"Kalk hadi kalk. Ben dururum yanında. Korkma kimse yoktu banyoda."

            ***

Sultan hanım iki gündür beni el üstünde tutuyordu resmen. Bu hali işime gelse de hakkımda öyle düşünmesi rahatsız ediyordu beni. Yanımda telefonda konuşurken kürtçe anlamadığımı düşünüp ablasına benden bahsediyordu. İster istemez duyuyordum söylediklerini.

"Ben başta farketmiştim tuhaf halini. Bebek çok ağlayınca dualar okuyup susturuyor çocuğu. Yemek yedirirken bir şeyler söylüyor. Bazen kendi kendine bir şeyler mırıldanıyor. Ömer'in işini hemen bozdu. Korkuyorum bacım. Beni çarpar bu."

Ravza hastayken üzerine sürekli şifa ayetleri okuyuşumu bile başka yorumluyordu. Etkisine yürekten inanıp okuduğum şifa ayetleri sakinleştiriyordu Ravza'yı. Şimdi Sultan hanıma bunu izah etsem anlayamazdı. Sadece kafasında kurduğu şeyleri yaşayan biriydi.

Birkaç gün içinde ailem evime gelecekti. Onun için çok mutluydum. Kendi evimde ağırlayacaktım ailemi. Annem kendini toparlamıştı ve yolculuk yapabiliyordu. Bu süre içinde Sultan hanımın bana iyi davranması da işime geliyordu. Ailem, burda mutlu olduğumu bilmeliydi.

Gülsüm annenin annesi vefat ettiğinden beri gelini Saliha evde tek başına yaşamaya başlamıştı. Yıllar önce eşini ve oğlunu kaybeden Saliha, zamanla ablamın en yakın dostu, ablası olmuştu. Ablam hamile kalınca ablamın evinde ona hem yardımcı hem de yaren olmuştu. Çocuklar Saliha'nın elinde büyümüştü. Kendi çocuğunda hasret kaldığı sevgiyi ablamın çocuklarına vermişti yıllarca. Şimdi ise yalnız kalmıştı ama Gülsüm annenin yüreği el vermiyordu onu orda bir başına bırakmaya.

Evdekilerle konuşup Saliha'yı eve getirmeyi teklif etmişti. Hem o yalnız kalmayacaktı hem de çocuklara çok iyi bakacaktı. Üstelik Ömer abinin yengesi olduğu için ve aralarındaki yaş farkından dolayı yanlış bir düşünce olmazdı kimsenin aklında.

Saliha, önce evde yaşamayı kabul etmek istemese de bunun bir iş teklifi olduğuna ikna etmişlerdi onu. Nihayet kabul etmişti ve bir süre sonra konağa yerleşecekti. Bana da hem yaren hem de yardımcı olacaktı ablama yaptığı gibi.

Kapının çalınmasıyla çocukların geldiğini farkettim. Ömer abi gezmeye götürmüştü onları. Artık eskisinden çok daha ilgiliydi çocuklarına karşı. Her sorunlarıyla ilgileniyordu.

Salonun kapısından girerken elleriyle arkalarına sakladıkları şeyle gülümseyerek yanıma yaklaştılar. Yanıma gelince ellerinde sakladıkları şeyi ortaya çıkardılar. Ellerindeki çiçeği ve zarfı bana uzatınca yüreğimin sızladığını hissettim.

"Anneler günün kutlu olsun dünyanın en güzel annesi." Diyerek verdikleri çiçeği alırken kolay kolay yaş akmayan gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Hasret kaldıkları anneleri yerine beni koymuşlardı.

"Zarfı aç teyze. Bak sana ne hazırladık." Diyen Eyüp'ün verdiği zarfı açtığımda içinden çıkan kağıtta ikisinin el izinin baskısı vardı. Altında da bir not: Küçücük ellerimiz büyüse de sen ellerimizi hiç bırakma teyzeciğim.

Artık göz yaşlarıma hükmedemiyordum. İkisini de sevgiyle kucaklayıp sımsıkı sardım kollarıma. Onlar da bana sarılırken o sevgiyi en derininden hissettiriyorlardı.

"İyiki varsın teyzeciğim. İyiki bizimlesin. Sen hep bizle ol. Hiç bırakma bizi."

"Hiç bırakmayacağım canım. Hiç."

"Sen de ölme tamam mı? Gitme hiçbir yere."

İşte bunun için söz veremezdim. Ama hayatta olduğum sürece bırakmayacaktım onları.

Bölüm sonu..
Annelerimize bir gün değil her gün kıymet verip onların duasına layık olmak ümidiyle. Rabbim annelerimizi başımızdan eksik etmesin. Ahirete göçmüş annelerimizin mekanları cennet olsun inşallah. Ve evlat hasreti çeken herkese anne olmayı nasip etsin Rabbim.

Yorumlardan gördüğüm kadarıyla Elif'in ölmeyip geri dönmesi konusunda çok talep var. İtiraf edeyim, ben de yıllarca babam için aynı şeyi istedim ama olmuyor. Ölen geri dönmüyor. Elif öldü, cenazesini gördüler, yıkadılar, gömdüler. Yani aniden ortadan kaybolmadı. Şimdi Elif ölmemiş halde ortaya çıksa hikaye çok basitleşir. Gerçek hayatta olmayacak şeyleri kitabıma almam mümkün değil malesef.

Bu bölüm biraz kısa oldu ama bugüne yetiştirmek istedim. Bu ara yoğun sınav telaşı dolayısıyla geç gelebilir bölümler.

Gelecek olan Ramazan ayı hepimize hayırla gelir inşallah. Dualarınızda bu kardeşinize de yer vermeyi unutmayın.

Continue Reading

You'll Also Like

191K 22.3K 62
Portakal Kabuğundan MASAL olur mu? Ben yazarsam olur :) Portakal Kokulu Kız'ın arkadaşı Pelin ve tuzlu deniz kokulu adamın arkadaşı ağır adam Öm...
1.3M 74.1K 47
Aydos; ayrılmaz dostlukların mahallesi, masumane aşkların yeriydi. Kimi kirli geçmişleriyle yüzleşir, kimi de geleceğe sisli bir yelken açardı. Her s...
88.3K 7.9K 37
KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZ DEĞİLDİR İNSAN; AMA RUHU... YALNIZDIR.
90.7K 6.7K 13
Bambaşka şekillerde kesişebilirdi yolları... O çok bilindik dönemeçten dönünce kitapları yere düşebilir, toplamaya çalışırken kafaları tokuşabilirdi...