ÖMRE BEDEL

Oleh neclakursun

1.4M 98.6K 20.8K

BEDEL SERİSİ 2 Biz, hayatımızla ilgili planlarımızı yaparken kaderimizin, bize hiç ummadığımız yollar çizdiği... Lebih Banyak

(1) TANITIM
(2) GEÇMİŞ
(3) DÖNÜLMEZ BİR YOL
(4) BAŞ BELASI
(6) YİNE KAYBETTİK
(7) İÇİM YANAR
(8) KARAR
(9) İLK ADIM
(10) NİŞAN
(11) ZOR KARAR
(12)YARGISIZ İNFAZ
(13) DÜĞÜN
(14) VEDA
(15) İLK HEYECAN
(16) YENİ GELİN
(17) ELİF RAVZA
(18) VİCDAN
(19) GÜVEN
(20) YENİ BİR HAYAT
(21) TATLI HEYECANLAR
(22) HAYIRLI AMEL
(23) FEDAKARLIK
(24) ❤ANNE❤
(25) MÜJDE
(26) MUCİZE
(27) CAN
(28) HIRS
(29) HOŞGELDİN
(30) ASLA
(31) AİLEM
(32) KESKİN BIÇAK
(33) ESKİ YARA
(34) BERDEL
(35) ÖZEL BÖLÜM
(36) SADAKAT
(37) KÖRDÜĞÜM
(38) SEVGİ NEYDİ?
(39) SON PİŞMANLIK
(40) YANIMDA KAL
(41)ARAF
(42) İMKANSIZ
(43) HUZUR
(44) HASRET
(45)
(46) YÜZLEŞME
(47) İMTİHAN
(48) GERÇEKLER
(49) VEFA
(50) BİZ OLMAK
(51) ANNE OLMAK
(52) MELEĞİM
(53) HAYIR
(54) EVLAT ACISI
(55) UMUDUM
(56) ARMAĞAN
(57) VUSLAT
(58) FİNAL
ÖMRE BEDEL'İN SERÜVENİ
ÖZEL BÖLÜM

(5) İLK AŞK

27.5K 1.5K 113
Oleh neclakursun

Multimedya: Harun ve Beyza

HARUN'UN AĞZINDAN

Aşk.. Üç harf derler. Oysaki aşk beş harfti benim için; Beyza.

Gözleri gözlerime değdiği an aşkı yüreğime düşen, bir gülüşüyle ömrüme baharı getiren Beyza'm. İlk aşkım, ilk heyecanım, ilk yürek yangınım, ilk mutluluğum. Onun yanındayken gerçekten gülebildiğimi hissediyordum.

Aynı sınıfta okuyorduk Beyza'yla. Aynı sınıfta, aynı arkadaş ortamında ona bu kadar yakınken bir o kadar uzak kalmak zorundaydım. Benim yüreğim onun için çarparken, onun yüreği başkasına aitti çünkü.

İki yıl boyunca gizledim ona olan aşkımı. Uzaktan izliyordum Beyza'yı, arkadaş olarak bile yaklaşmıyordum artık. Onun olduğu ortamlardan uzak durmaya çalışıyordum. Onla olmanın imkansız olduğunu anlayınca tamamen uzaklaşmıştım ondan.

Ben uzaklaştıkça bütün düşüncelerim Beyza'ya yoğunlaşıyordu. Beyza'yı aklımdan, hayatımdan, yüreğimden sökmek için başka şeylerle meşgul olmaya çalışıyordum. Özellikle derslerime yoğunlaşmaya çalışıyordum. İki yıldır uzaktan seviyordum onu. İmkansız olduğunu bile bile.

Yengemin doğum haberini alınca birkaç gün içinde yanına gitmişim. Bir kız yeğenim olmuştu. Vaktinden önce doğduğu için yoğun bakıma almışlardı. Yengem, Güneş koymuştu kızının adını. Karanlık hayatına güneş olacaktı bebeği.

İlk kez amca oluyordum ama heyecanını yaşayamamıştım. Yeğenimi görmek için bulunduğu odaya girince gördüğüm manzara karşısında yıkılmıştım. Hayatımda gördüğüm en minik bebekti bu. Daha doğmaya hazır değildi. Üstelik minicik bedenine kocaman makinalar bağlanmıştı.

Güneş'in iyi olması için yapılan hiçbir müdahale işe yaramamıştı. Elimizdeki bütün maddi, manevi imkanlara rağmen Güneş'imiz erkenden solmuştu. Henüz hayatla tanışmadan son bulmuştu hayatı.

İlk kez ölüm acısını bu kadar derinden hissetmiştim. Daha yüzünü bile bir kez gördüğüm, hiç dokunup sevemediğim yeğenimin acısı çok derinden etkilemişti beni. Onun acısı bir yana, yengem hayata küsmüştü kızının ölümüyle. Yaşayan bir ölü gibiydi. Abimin de ondan farkı yoktu ama ayakta atlatıyordu acısını.

Yeğenimin ölümünden sonra ben de kendimi toparlamakta zorlanmıştım. Yaşarken sadece bir kez gördüğüm hali ve toprağa konan minicik bedeni gözümün önünden gitmiyordu. Bu durum derslerimi bile etkiliyordu.

Okula döndüğümden beri Beyza'nın her zaman gülen yüzünde hüzün vardı. Üzmüşlerdi sevdiğimi. Onun bu halini görmek beni daha da yıpratıyordu. Benle olmasa bile mutlu olmasını istiyordum. Kimsenin onu üzmesine tahammülüm yoktu.

Ders bittiğinde sınıftan çıkacakken Beyza'nın çıkmadığını farkettim. Tek başına oturuyordu. İlk kez ona yaklaşmaya çalıştım. Yüreğinde yerim olmasa da bir dost olmak istedim, acısına derman olmak istedim. Benim bakmaya kıyamadığım o gözleri kimin üzdüğünü öğrenmek istedim. Ama bir türlü cesaretimi toplayıp yaklaşamıyordum.

Yanına gideceğim sırada sınıftan çıkınca bir süre bekleyip bahçeye çıktım. Bankta tek başına oturmuş, yüzünü elleri arasına alıp düşüncelere dalmıştı. Yanına gittiğimi bile farketmemişti.

"Afedersin, oturabilir miyim?" Deyişimle başını kaldırıp yüzüme baktı. O an yüreğimin bedenime sığmadığını hissettim. Uzun zamandan sonra ilk kez gözleri gözlerime değmişti. Ama nemliydi gözleri. Dokunsalar ağlayacak gibiydi.

"Tabi oturabilirsin." Deyince yanına oturmamla kalkması bir oldu.

"Neden kalktın? Rahatsız olduğunu söyleseydin oturmazdım."

"İstediğin yere oturmana karışamam. Ben içeri girecektim zaten."

"İyi görünmüyorsun. Bir sorunun mu var? Yani anlatmak istersen dinlerim." Deyişimle sert bakışlarını gözlerime dikti.

"Sen mi dinleyeceksin? Hiç acı çektin mi sen? Sadece hayatı dalgaya almasını bilirsin. Kusura bakma, seni keyiflendirecek malzeme yok bende."

"Herkesin derdi kendine ağır" derler ya, doğruymuş. Herkesin derdi kendi yüreğine ağır gelir. Benim yaşadıklarım sadece benim yüreğime ağır gelirdi. Ama Beyza'nın derdi de benim yüreğimde ağırlık yapıyordu.

Söylediklerine acı bir şekilde güldüm. "Haklısın." Diyerek uzaklaştım yanından. Haklıydı çünkü. Şimdiye kadar hayatı hep dalgaya alıyordum. Öyle tanımıştı beni. Ama başkalarının derdini, yaptıklarını, anlattıklarını alay konusu edecek kadar karaktersiz değildim ben.

Yeğenimin ölümünden sonra sessizleşmiştim. Ölüm gerçeğiyle ilk kez bu kadar yakından karşılaşmıştım. Sadece bir kez gördüğüm o bebeğin hali gözlerimin önünden gitmiyordu.

Aradan geçen iki günde bir daha konuşmadık Beyza'yla. Rahatsız etmemek için uzak durdum hep. İyi değildi, mutsuzdu. Ben de iyi değildim.

Ders bittikten sonra biraz dinlenmek için başımı masaya dayayıp gözlerimi kapattım. Son zamanlarda uyku girmiyordu gözüme.

Yorgun gözlerim kapanmak üzereyken kulağımda Beyza'nın "Harun" diyen sesi yankılandı. Önce, hayal olduğunu düşündüm. Başımı kaldırıp bakınca gerçeğiyle gözgöze geldim.

"Özür dilerim Harun, kırdım seni. Başın sağolsun. Yeni öğrendim ve çok üzüldüm. Kendi sorunumla uğraşmaktan, senin halini farkedemedim. Sen, kendi acına rağmen benle ilgilenirken, ben sana tepki gösterdim."

Beyza konuşurken, ben şaşkın halde yüzüne bakıyordum. Bir süre yüzünü seyrettim. Gözlerim, gözlerinin yeşiline takılınca yere eğdim başımı. Çok bakmak istemedim. Baksam kaybolacaktım gözlerinin derinliğinde.

"Önemli değil." Diyebildim sadece. Bir süre sessizlik oluştu aramızda. Sessizliği bozan Beyza oldu.

"Tekrar özür dilerim. Bu kadar kırılacağını düşünmedim. Moralim bozuktu ve..."

"Hayır kırılmadım. Asıl ben özür dilerim, düşüncesiz davrandım. Bana anlatacak değildin ya. Sadece beni yanlış tanımana üzüldüm. Kimsenin acısını, yaptıklarını alay konusu etmem ben."

"Haklısın. Aslında konuşacak birine o kadar ihtiyacım var ki. Sanırım şu an senden başka çarem yok."

Konuşurken boş sınıfa göz gezdirip ellerini çaresizce iki yana açması güldürmüştü beni. Ben gülünce Beyza'nın yüzünde de gülümseme belirmişti. O an, zifiri karanlıklarda parlayan ışık gibi aydınlatmıştı dünyamı.

Sınıfın kapısı açılıp öğrenciler girmeye başlayınca, dersin başlamak üzere olduğunu farkettim.

"Sanırım konuşmak için fazla vaktimiz kalmadı. Dersten sonra hala başka çaren yoksa dışarda bir yerde oturalım."

"Peki." Diyerek yanımdan uzaklaşıp yerine giderken arkasından baktım. Harabe ettiği gönlüme baharları getirip gitmişti. Bir gülüşü bile yetiyordu gönlümü ferahlatmaya.

Ders boyu gözlerimi ondan alamadım. Arkası bana dönük olduğu için göremiyordu beni. İlk kez başbaşa bir yere gidecek olmanın heyecanı sarmıştı beni. Sanki dakikalar durmuş, geçmek bilmiyordu.

Nihayet ders bittiğinde Beyza'yla birlikte dışarı çıkıp bir kafede oturduk. Her zaman, çenem düşmüş gibi durmadan konuşan ben, sessizce oturuyordum Beyza'nın karşısında. Beyza'nın da benden aşağı kalır yanı yoktu. Sanırım mecburiyetten gelmişti benle.

"Rahatsız olduysan kalkalım. Sevgilinle aran bozulmasın benle geldiğin için."

"Ayrıldık biz." Deyip hüzünle başını eğince tuhaf hissetmiştim kendimi. Sevincimden avaz avaz bağırmak istiyordum ama Beyza'nın hali de yüreğimi acıtıyordu. Her zamanki neşeli halinin yerine durgundu son zamanlarda.

"Üzülme. Senin gibi bir kızı kaybettiği için o üzülsün."

"Onu kaybettiğim için üzülmüyorum. İhanete uğramak yıktı beni. Ben, aldatılacak kadar çirkin bir kız mıyım?"

"Hayır, çok güzelsin." Dememle gözlerini gözlerime dikince söylediğimden utanıp başımı eğdim.

"Şey... yani güzelsin demek istedim. İhaneti hak etmiyorsun."

"Üstelik, utanmadan inkar ediyor yaptıklarını. Hiçbir şey olmamış gibi devam etmemiz istiyor. Ama asla affetmem onu. Bitti benim için."

Beyza'yla uzun süre sohbet etmiştik. Yaşadığı hayal kırıklığını anlatırken hüzün doluyordu gözlerine. Sevgilisinden bahsettiğinde yüreğime saplanan acıyı belli etmemeye çalışıyordum. Beyza tarafından böylesine sevilirken kıymetini bilememişti.

İkimize de iyi gelmişti konuşmak. İlk kez bu kadar uzun sohbet etmiştim onla. Sevgilisinden çok bahsetmek istemediği için başka şeylerden konuşmuştuk. Sadece o değil, ben de anlatmıştım. Yüreğime hapsettiğim sevdasını anlatmayı ölesiye istesem de anlatamadım.

Babasıyla da sorunları vardı Beyza'nın. Başka bir şehirde okumasına izin vermediği için hayallerinden vazgeçip yaşadığı şehirdeki okulda rastgele seçmişti bu bölümü.

Bütün gece uyumadan Beyza'yı düşündüm. Her halini, her hareketini beynime kazımıştım. Düşündükçe engel olamıyordum gülümseyişime.

O günden sonra yakın arkadaş olmuştuk Beyza'yla. Ders saatleri dışında birlikte vakit geçiriyorduk. Birbirimize çok iyi geliyorduk. Onun sayesinde ben de toparlamıştım kendimi. Beyza ise çoktan unutmuştu ona ihanet eden adamı.

Artık Beyza olmadan yaşayamayacağımın farkındaydım. O benim nefesim olmuştu. Ondan uzaklaşınca nefessiz kalmış gibi hissediyordum. Ve bu aşkı yüreğimde saklamak ağır geliyordu artık. Karar vermiştim, söyleyecektim ona herşeyi. Şimdiye kadar hep onu tamamen kaybetme korkusuyla yüreğime hapsetmiştim sevdamı. Ama artık bilmeliydi. Ya onu tamamen kaybedecektim ya da tamamen kazanacaktım. Herşeyi göze almıştım artık.

Kolay olmalıydı. Birbirimize bu kadar yakınken, ona yüreğimdekileri anlatmak zor olmazdı herhalde. Süslü kelimelere filan gerek yoktu. Lafı uzatmadan tek seferde söyleyebilirdim.

"Beyza, ben seni seviyorum. (Olmadı lan. Öyle pat diye söylenir mi?) Beyza, ben seni arkadaş gibi görmüyorum artık. (Bu da olmadı. Arkadaşlığını kaybedemem.) Beyza, benle evlensene. (Oha Harun oha. Yavaş gel.) Beyza, benim yüreğimde uzun süredir sana karşı..."

"Hayırdır Harun, geciktim diye içinden küfürler mi saydırıyorsun bana?" Diyen Beyza'nın sesini duymamla hemen toparladım kendimi. Kendi kendime mırıldanırken yakalanmıştım.

"Sana içimden neler saydırdığımı bilsen."

"Anlamadım."

"Yok sana demedim. Öyle sesli düşündüm."

"Fazlalık yapıyorsam çıkayım. Senle seni rahatsız etmeyeyim. Konuşacaklarınız vardır."

"Anlamadım."

"Boşver, öyle sesli düşündüm." Demesiyle gülmeye başladık. Onun gülüşünü seyretmek güneşin doğuşunu seyretmek gibiydi.

Bir süre normal sohbet etmeye başladık ama konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum. İlk kez onla konuşmak böyle zor geliyordu.

"Beyza. Birlikte olacağın insanda aradığın özellikler neler?"

"Nerden çıktı bu soru?"

"Merak ettim."

"Kafama uysun yeter. Bana sadık olsun, yalansız olsun... gibi klişeleri sıralamaya gerek yok."

"Yüreğinde biri var mı? Sevdiğin, hoşlandığın ya da kafanı karıştıran biri."

"Hayır yok. Olsa bilirdin zaten."

Bir türlü yüreğimdekileri anlatamıyordum yüreğimin sahibine. Kendi kendime söylerken kolaydı ama Beyza karşımda böyle gözlerimin içine bakarken çok zordu. Cesaretim yoktu onu tamamen kaybetmeye. Bir anda konuyu değiştirip başka şeylerden bahsetmeye başladım. Dilimin ucuna gelen sözler uçup gitmişti.

Bir süre daha sohbet ettikten sonra kalkıp evine bıraktım onu. Yine konuşamadan ayrılmıştık.

Ertesi gün yine okula girmeden kapıda Beyza'nın gelmesini bekledim. Fakat gecikmişti bu kez. Ders başlamak üzereydi fakat Beyza henüz yoktu ortalıkta.

Derse girdikten bir süre sonra gelmişti Beyza. Normalde gelip yakınıma otururken bu kez uzak oturmuştu bana ve iyi görünmüyordu.

Ders biter bitmez soluğu Beyza'nın yanında aldım fakat Beyza beni beklemek yerine ben gelmeden ordan uzaklaşmaya çalışmıştı.

"Beyza beklesene ya." Diye seslenmemle durup yanına gitmemi bekledi.

"Hayırdır bir sorun..." Lafımı tamamlamadan, dudağının kenarındaki patlak dikkatimi çekmişti.

"Yüzüne ne oldu Beyza? Kim yaptı bunu?" Çenesinden tutup yüzüne yakından bakarken yüzüne sürdüğü fondöteni farkettim . Beyza hiç fondöten kullanmazdı.

"Önemli birşey değil. Düştüm sadece."

"Düştüğüne emin misin?"

"Düştüm dedim ya. Şimdi izin verirsen dışarı çıkıp hava almak istiyorum."

Hırsla arkasını dönüp sınıftan çıkınca öylece baktım arkasından. Düşmediği her halinden belliydi. Bunu babası yapmış olmalıydı. Peşinden dışarı çıkınca bir bankta tek başına oturmuş halde gördüm onu. Yanına oturduğumu farkedince başını hafifçe kaldırıp bana baktıktan sonra tekrar eğmişti.

"Baban mı yaptı bunu?" Cevap vermemesi üzerine daha sert bir şekilde sordum. "Baban mı yaptı Beyza? "

"Evet." Diyebilmişti sadece. Yüzünde utanç taşıyormuş gibi başını kaldırmaması ağır geliyordu bana. Annemi hatırlatıyordu bana bu hali. Yıllarca babamdan dayak yiyen ve yüzünün halini farketmeyelim diye başını eğen annem.

Üvey annemin tek derdi annemi babama şikayet etmekti. Onun ölmesini çok istiyordum. Çünkü annem hep onun yüzünden acı çekerdi. Ben hatırlamıyorum ama annemin bebeği de onlar yüzünden ölmüştü. Doğduktan sonra sadece bir gün yaşamıştı. Ondan sonra bir daha çocuğu olmamıştı. İyiki de olmamıştı. Bazen, yüzündeki yaraları okşar, dokunduğum yerlerin artık acımayacağını düşünürdüm.

Beyza'nın yüzüne, dudağının dokundum. Belki ben dokununca geçerdi acısı. Bir daha acımazdı. Başını geri çekince rahatsız etmemek için geri çektim elimi.

"Baban olduğuna dua etsin. Yoksa bunu yanına bırakmazdım onun."

"Benim içeri girmem lazım." Diyerek yerinden hızla kalkınca benden uzak durmak istediğini farkettim. Ben ona daha yakın olmak isterken o, benden uzak durmak istiyordu. Onun varlığı benim hayatta tutunacak dalımken, benim varlığım ona zarar veriyordu. Daha önce de onu evinin yakınına bıraktığım için babasıyla sorun yaşamıştı. Dedikodunun yaygın olduğu bir çevrede yaşıyordu.

"Özür dilerim. Benim yüzümden oldu bunlar. Sana yakın olmam zarar veriyor sana. Bundan sonra gerekli mesafeyi koruyacağım."

Beyza'yla artık eskisi gibi yakın değildik. Mecburiyetler dışında konuşmuyorduk. Uzaktan izliyordum onu. Ona iyi gelecek kadar uzaktan. Ama bu bana iyi gelmiyordu. Ben ondan uzaklaştıkça yüreğime daha fazla işliyordu sevdası.

Haftasonu, biraz hava almak için dışarı çıkmıştım. Sahilde yürürken bir anda gözüm kafede oturan Beyza'ya takıldı. Yanında eski sevgilisi vardı. Ona ihanet eden adamla aynı masadaydı. O an bütün dünyanın başıma yıkıldığını hissettim. Sevdiğim kız, benden uzak durmak için elinden geleni yaparken onu aldatan kişinin yanındaydı.

Çok geçmeden Beyza'nın da gözleri beni buldu. Kısa bir bakışmadan sonra hemen çekti gözlerini. Benden esirgediği gözlerini o adama çevirince hızla uzaklaştım ordan. Daha fazla yüreğim dayanmıyordu bu manzaraya.

Bir hafta sonra Elif yengemin kardeşi Samet'in düğünü vardı ve Samet'le aramız çok iyi olduğu için düğününe katılacaktım. Buralardan bir an önce uzaklaşmak için bir hafta bekleyemedim. Ne kadar uzak kalsam o kadar iyi olacaktı benim için.

İstanbul'a gittiğimde abim ve yengem de gelmişti. Hem onları görmek hem de Samet'le görüşmek için evlerine gittim. Abimi de yengemi de çok özlemiştim. Bebeklerini kaybettikten sonra bir daha toparlayamamışlardı kendilerini. Onların aşkına çok özenirdim ama. Fakat birbirilerine bu kadar bağlıyken bir türlü mutlu olamıyorlardı. Bunun en büyük sebebi ise aralarındaki Sevda denen kadındı.

Sevda, Sultan anamın yeğeniydi. Abim yıllar önce karıştığı bir olaydan dolayı hapis cezası almıştı. Babam ise hapiste yatmaması için Almanya'ya göndermişti onu. Sevda orda musallat olmuştu başımıza. Abim, yabancı bir yerde kalmaya daha fazla dayanamadığı için geri dönmüş, aldığı cezayı yatıp çıkmıştı hapisten. O çıktıktan sonra ise Sevda gelmişti.

Önce misafir gibi gelip bir süre evimizde kalmıştı. Sonra tamamen buraya yerleşme kararı almıştı. Sultan anam dışında kimse sevmiyordu onu. Ömer abimle sevgili oldukları halde onun bile sevdiğine inanmıyordum. Nihayet babam Sevda'ya ayrı birev ayarlayıp göndermişti evimizden. Sultan anamın tek isteği ise bir an önce yeğenini abimle evlendirmekti.

Sonunda abim Sevda'nın gerçek yüzünü görüp ayrılmıştı ondan. Ama Sevda vazgeçemiyordu abimden. Aslında vazgeçemediği abim değildi. Onun tek amacı konağa yerleşip hanım olmaktı.

Abimi Elif evlendirmeye karar verdiklerinde kimsenin beklemediği bir şart koşmuştu.

"Beni o kızla evlendirirseniz Sevda'yı da kabul etmek zorundasınız. Sevda'yı kuma alacağım onun üstüne. Ama o kızdan vazgeçerseniz ben de Sevda'dan vazgeçeceğim."

Abimin bu tavrı hepimizi şoka sokmuştu. Daha bir ay öncesine kadar Sevda'ya ağzına gelen tüm küfürleri yağdıran, onu kovan abim, şimdi Sevda'yla evlenmek istiyordu. Üstelik evleneceği kızın üstüne kuma alacaktı.

Babam ne yapacağını şaşırmıştı. Kızı abime almazsa Kasım abime alacaklardı ve kızın hayatı kararacaktı. Kız, babamın çok eski bir dostunun torunuymuş. Bu yüzden gönlü razı olmuyordu kızın o eve gelin gitmesine.

Abimi yalnız otururken görünce hemen yanına gittim. Fırsat bulmuşken aklımdakileri sormalıydım.

"Abi, sen Sevda'yla nasıl barıştın? Üstelik evlenmeyi düşünüyorsun. Büyü filan yapmıştır o sana. Yoksa affetmezsin sen onu."

"Ne büyüsü oğlum, kandırıyorum babamı. Ben Sevda'yı alır mıyım hiç?"

"Neden yaptın bunu?"

"O Elif denen kızla evlenmemek için. Nasıl olsa babam Sevda'yı kabul etmeyecek. Sevda'nın bu eve gelmemesi için kızdan vazgeçecek. Elin kızı için bunu göze alamaz."

"Kızı neden istemiyorsun? Çok mu çirkin?"

"Hayır, aksine çok güzel. İnsanın başını döndürecek kadar."

Abim susup derinlere dalmıştı. Gören de kıza aşık oldu sanırdı. Ama ben hala anlam veremiyordum tavrına.

"Madem çok güzel, evlen işte."

"Kız başkasını seviyor. Kasım'ın yüzüne haykırdı bunu. Evleneceği adamın yüzüne bunu haykıracak kadar çok seviyor. Yüreğinde başkasıyla gelen kızdan bana hayır gelmez."

"Öyle olmasa evlenir miydin?"

"Seve seve evlenirdim."

"Peki Sevda ne olacak? Şimdi o da umutlanmıştır. Onu istediğini düşünecek."

"Bu da ona ders olur. İşe bile aldım onu. Babamlar ne kadar ciddi olduğumu anlasın. Asistanım evlendiği için bir aylık izin verdim. O zamana kadar Sevda'ya iyi bir ders vereceğim."

"Abi, senden korkulur vallahi. Ama kıza da yazık. Kasım abiyle evlenecek."

"Kız kaçar gider. Kaçmasa bile ailesi vermez o kızı. Nasıl şımartmışlar görsen. Neyse, bizi ilgilendirmez. Benim başıma kalmasın, ne hali varsa görsün."

İşler abimin tahmin ettiği gibi olmamıştı. Babam, abimin şartını kabul edip kızı istemişti. Üstelik, abim işi bozmasın diye nişan takılacağı gün abime haber verilmişti. Abim çaresiz kalmıştı bu durum karşısında. Zorla evlendirildiği yetmiyormuş gibi hem Sevda yine hayatımıza girmişti hem de Kasım, abime düşman olmuştu.

Abim bir süre buralardan uzaklaşmak için Norveç'e gitmişti. Orda bir süre arkadaşının yanında kafasını toparlayıp geri dönmüştü. O süre içinde kızı takip ettirmeye başlamıştı. Ama kız, beklediği gibi biri çıkmamıştı. Nişanlı kaldıkları sürece, hiç tanımadığı nişanlısına sadık kalmış, sevgilisini hayatından çıkarmıştı.

Norveç'ten döndüğünde eskisinden daha iyiydi abim. Durumu kabullenmişti artık. Hatta kızı görmek için İstanbul'a gitmiştik birlikte. Haber vermeden karşısına çıkıp kızla önce yabancı biri gibi konuşacaktı. Ama kız çetin ceviz çıkmıştı. Abimle konuşmak bir yana, yüzüne bile bakmamıştı. Abim hayal kırıklığı içinde arabaya binince haline gülmekten alıkoyamamıştım kendimi.

"Gülmesene lan."

"Hani hiçbir kız sana karşı koyamazdı. Yüzüne bile bakmadı."

"Ne güzel işte, daha ne isteyeyim. Annemi arayayım kıza haber versin, akşam görüşeceğim. Ama önce yemek yiyelim."

Yemek için yola çıktığımızda abimin yüzünde güller açıyordu sanki. Onun bu hali çok mutlu etmişti beni.

Yolda giderken abime laf atmaktan geri durmuyordum. Başını bana çevirmesiyle bir şeye çarptığını farkedip aniden frene basmıştı. Arabadan indiğimizde yerde acı içinde kıvranan bir kadınla karşılaştık. Hemen kadını alıp hastaneye götürmüştük ama kadın şikayetçi olmuştu. İki günümüz hastaneyle karakol arasında geçmişti. Neyse ki mesele fazla uzamadan kapanmıştı. Kadına bir şey olmamıştı ama abim o stresle, nişanlısıyla görüşememişti. Zaten iki hafta sonra düğünü yapıldığı için bir daha gitme gereği duymamıştı.

Düğünden sonra tanışmıştım yengemle. Çok konuşma fırsatım olmamıştı ama sevmiştim. Abimle aralarında anlayamadığım bir sorun vardı. Zamanla yengemi tanımıştım ve aramız çok iyiydi. Abim ise tuhaf davranıyordu. Zamanında Sevda'dan intikam almak için yaklaşmıştı ama son zamanlarda çok yüz veriyordu ona.

Yengemin hamilelik haberi büyük bir sevinç yaşatmıştı hepimize. Bebek için mevlit verilmişti ve yengemin ailesi de çağrılmıştı. Samet'le orda tanışmıştım. Yeni tanıştığımız halde sanki yıllardır tanışıyormuş gibi yakın arkadaş olmuştuk. Bir tek küçük kardeşlerini sevememiştim. Adı gibi nazlı ve şımarık bir kızdı. Her lafa atlar, kendisini ilgilendirmeyen her şeye burnunu sokardı.

Samet'in düğünü için evlerine gittiğimde kapıyı Nazlı açmıştı ve beni gördüğünde surat ifadesi değişmişti. "Merhaba." Deyişime ukala bir merhabayla karşılık vermişti. Kenara çekilip yol vermek yerine kapıda durması sinirimi bozmuştu.

"Müsadeniz olursa içeri girmeyi düşünüyorum hanımefendi."

"Olur, düşünmenize müsade verdim. Kapıda mı düşünürsünüz yoksa dışarda mı?"

"Ya sabır." Diye söylenmemle yengem gelmişti kapıya.

"Oo Harun hoşgeldin. Neden içeri girmiyorsun?"

"Düşünecekmiş abla. Karar verince açarız kapıyı." Diyen Nazlı'ya ters bir bakış atıp içeri girdim. Nazlı dışında herkes tarafından güler yüzle karşılanmıştım.

Yengem, moralimin bozuk olduğunu anlamıştı hemen. Beyza'nın o adamla görüşmesini hala hazmedemiyordum. Babasının tavrı sadece benim için geçerliydi anlaşılan. Yengeme durumu kısaca anlatmıştım. Ondan bir şey saklamıyordum. O da üzülmüştü bu duruma.

Samet'in düğününden sonra abimleri umreye yolcu edip tekrar okuluma dönmüştüm. Neredeyse on gündür uzak kalmıştım okuldan.

Sınıfa girer girmez Beyza'yla gözgöze geldik. Onu görünce anlamıştım ne kadar özlediğimi. Saatlerce böyle durup bakabilirdim gözlerine. Beni görünce gülümseme belirmişti dudaklarında. Başımla selam verip yanından geçerek yerime oturdum.

Dersten sonra hemen dışarı çıkmak istemiştim ama Beyza yanıma gelince çıkamamıştım.

"Merhaba. Nerelerdesin kaç gündür?"

"İstanbul'a gittim, işlerim vardı."

"Araya koyduğun mesafeyi bu kadar abartmaya gerek yok. Arkadaşız sonuçta. Giderken haber verseydin."

"Kusura bakma. Çok meşguldün, rahatsız etmek istemedim."

"Kaan'dan bahsediyorsun galiba. Anlatacaktım sana ama gitmiştin."

"Bir şey anlatmak zorunda değilsin. Senin hayatın."

"Aslında çoktandır anlatmak istiyordum. Kaan'ın annesi, annemi tanıyor. Annesini göndermiş bizim eve. Beni istemeye geleceklerini söylemiş. Babam bilmiyordu önceden görüştüğümüzü. Onay vermiş ve dışarda oturup konuşmamızı istemiş. Mecburiyetten gittim yoksa babam öğrenirdi ve kötü şeyler yapardı."

Masanın altında yumruğumu sıktım sinirden. Duvarı yumruklamamak için zor tutuyordum kendimi.

"Hayırlı olsun." Diyebildim sadece titreyen sesimle.

"Hayırlı olan bir şey yok. Babama istemediğimi söyledim. Annem de ikna etmiş babamı. Kaan'ın güvenilir biri olmadığını söylemiş."

Beyza'nın sözleri yanan yüreğime su serpmişti adeta. Onu kaybettiğimi düşünürken tekrar hayat bulmuştum sözleriyle. Artık onu kaybetme korkusuyla yaşayamazdım. Buna tahammülüm yoktu.

"Beyza.. benim sana söylemem gereken bir şey var. Ben..."

Beyza dikkatlice yüzüme bakarken laflarımı toparlamaya çalıştım. Yutkunduktan sonra devam ettim.

"Beyza.. ben.. ben sensiz yapamıyorum. Senden uzakta nefes alamıyorum. Varlığım sana zarar veriyor ama senin yokluğun beni hergün biraz daha bitiriyor."

Beyza şaşkın halde yüzüme bakarken başımı eğdim. "Seni seviyorum Beyza."

Bölüm sonu..

Acaba Beyza da Harun'u seviyor mu?

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

4.5M 196K 53
GİRİŞ "Emin misin kızım.Sende boşanmakta kararlı mısın ?" Hakim neredeyse gözümün içine bakıyordu.O an anladım eğer biraz çekimser davranırsam bizi b...
2M 11.2K 9
🌺 ~ " Muâşaka Serisi " ~ 🌿 . . . . . En büyük hayalim Anne olmaktı.. Kendi canımdan bir Can'a can olmaktı.. Aylarca karnımda, ölene kadar d...
150K 7.6K 53
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...
13.8K 757 4
Bu bir direniş öyküsüydü! Özgürlüğümüze direniyorduk! #watty2023 #töre #asiret #direnis #kandavasi #ask #hüküm