Buzdan Mafya

By 3LUCKY

9M 386K 78.9K

#1 [08.10.2017] "Yalvarırım bana bir şey yapma, yaşayamam." Dudaklarımdan süzülen kelimelerle, gözleri biraz... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3

43. Bölüm

139K 6.1K 853
By 3LUCKY

Adam günün ilk ışıklarıyla gözlerini araladı. Dikkatini çeken ilk şey yanında mışıl mışıl uyuyan kızdı. Ona hiçbir zaman bir kalıp bulamamıştı. Kız çocuğu olamayacak kadar olgun, kadın olamayacak kadar da küçüktü. Milena'ydı işte. Her şeyiyle onun Milena'sı...

Parmaklarını pürüzsüz yanağında dolandırırken genç kız gözlerini kırpıştırdı ama uyanmadı. Uykusu çok hafifti. Demir neredeyse onunla ilgili her şeyi biliyordu. Nerede ne yaptığını bilse de, bazen Milena onu çok şaşırtıyordu.

Daha fazla yatakta oyalanmadan banyoya girdi. Aldığı kısa duştan sonra takım elbisesini giydi. Bugün önce cezaevine, sonraysa şirkete uğraması gerekiyordu. Saate baktığında hiç de öyle sabahın ilk ışıkları olmadığını fark etti. Saat şu an tam olarak on biri gösteriyordu. Milena mırıldanarak uyandığında karşısında gördüğü adama bakakaldı. Ne ara uyanmış da hazırlanmıştı?

"Günaydın."

Demir'in söylenmesi üzerine, o da aynı şekilde karşılık verdi. Ama bugün kendini epey yorgun hissediyordu. Karnına giren sancılarla tekrar ay başı aklına geldi. Midesi bulanıyor ve içi titriyordu. Keşke dedi, keşke kızların özel günü olmasa...

"Neyin var?"

Demir'in endişeli bakışlarını üzerinde hissedince mutlu oluyordu. Çünkü her zaman insanların kendisi için endişelenmesini sevmişti. Böylelikle kendini daha çok önemli hissediyor ve bu da mutluluğuna mutluluk katıyordu.

"Galiba rahatsızım."

Artık eskisi kadar çekinmiyordu. Üstelik bunun çok normal bir şey olduğunu biliyordu ama bazen cidden utanmak elinde olmuyordu.

"Yine ay başı ve Milena'nın uslanmaz ağrıları."

Genç adamın söylenmesi üzerine biraz nazlı olmaya karar verdi. Tabii başarabilirse... Demir'e nazının geçip geçmeyeceğini bile bilmiyordu. O halde ufacık bir testten sorun çıkmazdı.

"Nereye gidiyorsun sen? Ben burada kıvranırken bir yere gitmeyi düşünmüyorsun, değil mi?"

Psikolojik baskı yaptığının farkındaydı. Üstelik etkili olduğu da gözler önündeydi. Çünkü söyledikleri Demir'in bir an bocalamasına sebep olmuştu.

"Cezaevine gideceğimi söylemiştim. Aslında oradan sonra şirkete de geçmem gerek ama bugün gitmesem de olur."

"Yani yine de cezaevine gideceksin?"

Diye sorarken moralinin bozulduğunu hissediyordu. Demir ve Hakan'ın yüzyüze gelmesini istemiyordu. Henüz yaşananlar çok yeniydi ve biraz zaman geçmesi herkes için iyi olacaktı. Şimdi Demir'e gitme dese, sözünü geçiremeyeceğini biliyordu. Bu yüzden biraz daha uzandığı yatakta kıvrandı.

"Ama ben hiç iyi değilim. Üstelik yanımda kalmanı istiyorum."

Demir duyduklarına inanamıyordu. Milena hep ona odun derdi ama kendisi Demir'den daha odundu. O yüzden böyle cümleler kurduğuna inanamıyordu. Fakat Demir'in hoşuna gittiği gerçekti. Yoksa Milena da artık romantik bir aşığa mı dönüşecekti?

Demir üstündeki ceketi çıkarıp yatağın kenarına bıraktı. Milena da yataktan kalkıp banyoya girdi. Çekmeceden çıkardığı pedi alırken daha tam olarak hastalanmadığını gördü. Fakat karnında feci bir ağrı vardı. İşlerini hallettikten sonra odaya geçti. Demir onu görünce yanına doğru yürüdü. Yatağa oturmasına yardım ederken aslında çok ağrısı olmadığını anlamıştı. Milena sadece kendisiyle ilgilenilmesini istiyordu ve Demir bunu anlayabilecek bir zekaya sahipti.

"Gitmeyeceksin değil mi?"

Dediğinde Demir'in dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm yerini aldı. Hayatında kendi dışında gelişen, daha çok babasının sayesinde oluşan birçok olay vardı. Fakat Milena yanındayken sanki her şey önemini yitiriyordu.

"Gitmeyeceğim."

İşte şimdi aynı gülümsemenin biri de Milena'nın yüzünde vardı. Demir yanında olunca ağrıları önemsiz geliyordu. Sert biri olmasına rağmen Milena hasta olunca elinden her iş geliyordu.

"Neren ağrıyor tam olarak?"

Diye sorduğunda genç kız karnını tuttu. Sanki elini çekerse, daha çok acı çekecekmiş gibi hissediyordu. Hatta böyle günlerde sıcak yatağında bile kollarını karnının etrafına dolardı. Vücudunun sıcaklığı iyi geliyordu.

"Anlaşıldı. Yatağa uzan."

Diyen Demir'e ayak uydurdu. Yatağa girdiğinde artık tam olarak hastalandığından emindi. Pencereden esen sıcak rüzgârdan bile etkileniyordu. Demir bunu fark edince oturduğu yerden kalkıp önce pencereyi kapattı. Sonra Milena'nın yanına oturarak karnını ovmaya başladı. İşte şimdi karşısında gördüğü küçük bir kız çocuğuydu.

Milena biraz rahatlarken Demir, Nihan'ı arayıp kahvaltıyı odaya getirmesini söyledi. Gelen kahvaltıyla beraber genç kız uzandığı yerden yavaş bir şekilde doğruldu. Nihan kahvaltının yanında bir de ilaç getirmişti. Milena buna sevinirken, Demir'in sert bakışlarıyla karşılaştı. Genç adam tepsiden aldığı ilacı masanın üzerine bıraktı.

"Çocuğumuzun olmasına engel olamayacaksın. Hatta çocuklarımızın mı demeliyim?"

Milena, genç adamın tekrar konuyu buraya getireceğini biliyordu. Üstelik artık Demir'in nasıl bir baba olacağını bile düşünmeye başlar olmuştu. Böylesine sert bir adamdan baba olabilir miydi?

"Bir taneden bir şey olmaz ki."

Derken gerçekten o ilaca ihtiyacı olduğunu biliyordu. Demir'den önce bu dönemi hep ilaçla geçirirdi.

"Hayır Milena. Şimdi Nihan sana bir bitki çayı yapar."

Dediğinde genç kız pes ederek tepsiyi önüne çekti. Kahvaltıyı yaptıktan sonra Nihan'ın getirdiği çayı içti. Açıkçası Demir'in de dediği gibi artık biraz daha iyi hissediyordu. Tekrar yatağa geçtiğinde genç adam yaklaşık yarım saat kadar hiç şikayet etmeksizin karnını ovdu. Bir yandan da Milena'nın ipeksi saçlarını okşuyordu. Milena yavaş yavaş uykunun esiri olurken aklından geçen tek şey vardı.

"Onu tanıdım ve dedim ki; bu adamdan, baba olur... ve öyle ki ölsem gitsem, benim yerime anne de olur!"

Bu cümleleri fısıldarken, Demir'in her birine şahitlik ettiğinden habersiz bir şekilde en derin uykularından birine daldı.

🐼🐘🐼

Genç adam bahçeye çıkarken artık bir engel olmadığını düşünüyordu. Öyle ki Milena da uyumuştu. Evden çıkmadan önce Nihan'ı da Milena'yla ilgilenmesi için tembihlemişti. Arabasına doğru yürürken Emir bahçeye giriş yaptı.

"Hayırdır ağabey, nereye?"

Demir bugün bu evden çıkmak istedikçe karşısına çıkan engeller çoğalıyordu. Yoksa herkes Hakan'la görüşmesini engellemek için sözleşmiş miydi?

"Sana ne lan!"

Derken korumaların onlara baktığını fark etti. Bu korumalar Demir ve Emir'in iletişimine bayılırdı. Çok sağlıklı olduğu söylenemezdi ama komik olduğu gerçekti.

"Kalbimi kırıyorsun ama."

Emir'in alaylı sitemine aldırış etmedi. Bir an önce evden çıkmak istiyordu. Daha yüzleşeceği ve biraz da ağzını burnunu kıracağı bir adam vardı. Kim bilir belki de sadece yıllar sonra kavuşmuş iki kardeş olarak saatlerce birbirlerine sarılırlardı...

"Emir oyalama beni. Milena biraz rahatsız sakın uyandırma. Onun dışında eve git ve ne halt yapıyorsan onu yap."

Söyleyeceklerini söylemiş ve arabanın kapısını açmıştı. Tam bineceği sırada Emir'in söyledikleriyle duraksadı.

"Onun yanına gidiyorsun. Daha yeni bir kardeşin olduğunu öğrendin ve dayanamayıp ilk fırsatta yanına gidiyorsun. Peki o herifin senin bunca yıllık kardeşini vurduğunu unutabilecek misin?"

Demir iyiden iyiye gerilirken, arkası Emir'e dönüktü. Sözleri yüreğini yakmıştı. Evet Emir'e ağabeylik yapamadığını en iyi o biliyordu. Tıpkı onu ne kadar çok sevdiğini bildiği gibi...

"O herifin benim bunca yıllık kardeşimi vurduğunu unutmayacağım. Tıpkı o herifin kardeşimi ne olursa olsun kurtardığını unutmayacağım gibi!"

Bahçede bağırırken korumalar çıkan gerginliği anlamış gibi başka yöne döndüler. Aslında biraz da Demir'in sinirinden nasiplerini almak istemiyorlardı.

"Peki ben şimdi ne yapayım? O herif kardeşimi vurdu diye canını mı yakayım? Yoksa ne pahasına olursa olsun kurtardığı için teşekkür mü edeyim!"

Genç adamın konuşmaları artık biraz daha isyankâr bir hâl alıyordu. Bugüne kadar kimse olaylara bir de onun açısından bakmamıştı. Bunca yıl sonra bir kardeşi olduğunu öğrenmişti ve gidip annesinden geriye kalan tek parçaya da her şeye rağmen gönül rahatlığıyla sarılamıyordu.

"Peki ben niye kendimi aldatılmış gibi hissediyorum?"

Emir'in sorusu üzerine dudakları kıvrıldı. Bu çocuk bir şekilde ortamı yumuşatıp hatasını telafi etmeyi biliyordu.

Emir düşüncesinde ne kadar alaycı olsa da, içten içe kendini kaptırmaktan kaçamıyordu. Paylaşmayı sevmezdi. Hele ki ağabeyiyle şu zamana kadar tam olarak doğru bir ilişkileri olmamışken.

Fakat bilmesi gereken bir şey vardı. Demir ne kadar belli etmese de, kocaman bir kalbe sahipti. Orada herkese karşı ayrı bir sevgi barındırıyordu. Ama Batur'u bile Emir kadar sevmediğini kendine yakın bir zaman içinde itiraf etmişti.

"Bende geleceğim."

Dediğinde Demir'in hayır diyeceğini biliyordu. Ama Demir de hayır derse Emir'in ne yapıp edip arkasından geleceğini biliyordu. Bu yüzden sadece başını salladı. Beraber arabaya binip sonunda evden çıkış yaptılar. Yol boyunca Emir'i dinledi. Ama aklı pek yanında değil gibiydi. Neden Hakan'ın hapiste olması bu kadar canını yakıyordu? Bu hikayede kimse suçlu değildi. Yalnızca babalarıydı suçlu olan. Demir gelecekte böyle bir baba olmamak için bile elinden geleni yapardı. Zaten bu konudan yana bir korkusu yoktu. Daha Emir doğarken çocuklara karşı olan ilgisi başlamıştı...

Cezaevinin önüne geldiklerinde frene bastı. Bugün avukattan öğrendiğine göre görüşme günüydü. Aslında görüşme günü olmasa bile bir şekilde içeri girerdi. Kapıdan girdiklerinde Emir onların yalnız konuşmak isteyip istemediklerini sorgulamadı bile. Ağabeyiyle beraber görüşme odasında beklerken Demir'in ters bakışlarını görmezden geldi.

Biraz sonra kapı aralandı ve içeriye Hakan girdi. Bir süre Demir'i inceledikten sonra boş sandalyeye oturdu. Yüzü epey zayıflamış ve saçları her zamankinden daha karışık görünüyordu. Demir bir süre hâlâ daha kardeşi olduğuna inanamadığı adamı inceledi. Daha sonra boğazını temizleyerek konuştu.

"Nasılsın?"

Söylediği soru nitelikli kelimeden sonra Hakan'ın dudaklarında ruhsuz bir gülüş belirdi. Sandalyeye iyice yaslanırken oldukça rahat görünüyordu.

"Bugün de ölmedim. Üzülebilirsin."

Kendinden emin tavrı Emir'i sinirlendiriyordu. Neden yüz ifadesi, hareketleri ve hatta konuşma tarzı bile Demir'e benziyordu ki?

"Buraya seninle konuşmaya geldim. İçinde bulunduğumuz durum çok tuhaf."

Demir konuştukça Hakan'ın daha çok gülesi geliyordu. Bu karşısındaki adam her zaman kendinden emin olan adam mıydı? Oysa şu an hiç de öyle durmuyordu. Afallamış ve ne yapacağını kestiremeyen bir tavrı vardı.

"İçinde bulunduğum durumlar hep çok tuhaftı. O yüzden benim açımdan sıkıntı yok."

Hakan konuştukça da Emir onun ağzını burnunu kırmak istiyordu. Havalıydı. Hem de en az Demir kadar...

"Bu zamana kadar nasıl geçen bir yaşamın vardı?"

Demir bu soruyu cidden merak ettiği için sormuştu. Belki de şu an en son konuşulması gereken bir konu bile değildi. Ama kardeşinden bir hayat çalınmıştı ve ona verilen yalan hayatın zorluklarla geçip geçmediğini bilmek istiyordu.

Hakan bu soruya cevap vermemeyi tercih ediyordu. Sonuçta kendi hayatı bu insanları zerre kadar ilgilendirmezdi. Ama sonradan fikrini değiştirdi.

"Zor bir hayatım yoktu. Aksine babamla beraber çok mutluydum. Ama sonra bu yükü daha fazla taşıyamadığını ve benim gerçek babam olmadığını söyledi. Gelip senin babandan hesap sordum. O da hem tepkime sinirlendi, hem de babamın bana her şeyi itiraf edişine. Sonra da onu öldürdü zaten. İşte o an gerçek ailemin yanında büyümediğim için şükür ettim."

"Peki beni neden vurmak istedin?"

Demir'in yeni sorusu üzerine iyice sıkıldı. Şu an hesap soruluyordu ve Hakan asla hesap vermezdi. Oturduğu yerden kalkacağı sırada Demir'in sert bakışlarını fark etti.

"Bu bakışların bana sökmez."

Dediğinde Demir'in yüzünde tebessüm oluştu. Oturduğu yere iyice yayılırken,

"Sert bakışlarımı fark ettiğine göre söküyormuş."

Kurduğu cümleden sonra Emir'in kahkahası odayı doldurdu. Bu defa da ikisinin tepkisini üzerine çektiğini fark ederek sustu. Hakan da gitmekten vazgeçmiş gibiydi. Madem gelmişlerdi, o zaman o da çatır çatır cevaplarını verirdi.

"Çünkü baban benim canımı yaktı ve bende onun canını yakmak istedim. Hem de senin bir suçun olmadığını bildiğim halde."

"Salakmışsın."

Bu defa Emir yine kendine hakim olamayarak konuya atladı. Çünkü gerçekten karşısında aptal düşünceler içerisinde olan bir adam vardı. Demir'i öldürünce eline ne geçecekti?

"Şu kardeşine asıl salak olanın kim olduğunu söyle."

Hakan, Emir'le muhattap bile olmamıştı. Demir ise daha şimdiden sıkılmıştı. İlk dakikalarda bile arada kalıyordu. İkisinin sert bakışmasını bölmek için tekrar konuştu.

"Öğrendiğime göre sende pis işlere girmeye başlamışsın. Hemde Sadullah'ın yanında. Cezaevine girmen bence senin yararına oldu."

"Sakın bana ağabeylik taslama! Ayrıca ben hayatımı kazanıyorum."

Hakan sinirlendiğini hissediyordu. Nasıl olur da bu adam bugüne kadar yanında olmadığı birinden hesap sorabiliyordu?

"Hayatını harcıyorsun."

Demir'in dedikleri üzerine masanın üzerinde ona doğru yaklaştı. İkisinin de bakışları aynıydı. Delici ve öfke dolu...  sanki her an birbirlerinin boğazına yapışacakmış gibi duruyorlardı. İkisi de yılların acısını çıkarmak ister gibiydi. Hakan çalınan hayatının, Demir ise yıllarca annesinin kendi yüzünden öldüğünü düşünmenin acısını çıkarmak istiyordu.

"Bunu bana söz ettiği o pis işlerden hiç çıkmayan adam mı söylüyor? Bence asıl kimin hayatını harcadığını bir daha düşün."

Emir film izlermiş gibi onlara bakıyordu. Karşısında belli etmese de birbirini korumaya çalışan iki kardeş vardı. Fark edilmediklerini mi sanıyorlardı?

"Üstelik senin kaybedecek çok şeyin var. Ama bak benim artık hiçbir şeyim yok. Bu yüzden ölüp gitsem bile hiçbir sorun yok."

Hakan'ın söyledikleri tamamıyla yalandı. Onun kılına zarar gelse kendini öldürecek bir kız olduğunu gayet iyi biliyordu.

"O zaman bir hiç için yaşamaya çalış."

Demir yine kelimelerini konuşturmaya başlamıştı. Asla altta kalmazdı ve nedense karşısındaki adamın yaşamasını istiyordu. Üstelik onu hayatına da almak istiyordu. Ama Hakan'ın asla kabul etmeyeceğini biliyordu. O yüzdendi bu geri duruşları.

"Ben bir şeyler için ölmeyi tercih ederim."

Ayrı büyümüş olsalar da Hakan tam olarak Demir'e çekmişti. İkisi de bir şekilde cevaplarını vermeyi biliyordu. Ahh tabii Emir böyle diyalogların geçeceğini bilse gelmezdi. Aslında biraz da Demir'in kalkıp Hakan'ın yüzünü dağıtmasını istemiyor değildi.

"Güzel. Hâlâ hayatına devam etmeni sağlayan sebepler olması güzel."

Demir de buraya gelirken böyle bir konuşma hayal etmemişti. Fakat her şey düşündüğünden daha sakin geçiyordu. Fazla sakin...

"Avukatla konuşacağım ve seni buradan çıkaracağız. Çünkü artık burada kalmanı gerektirecek bir sebep yok."

Hakan itiraz etmedi. Aslında istese kendi çıkardı. Ama Demir'in yaklaşımı hoşuna gitmiş ve kabul etmişti. İçeriye giren gardiyan ters ters Hakan'a baktı.

"Artık arkadaşların gitse iyi olur. Daha bir görüşmen var."

Gardiyan bu durumdan iyice rahatsız olmaya başlamıştı. Elini kolunu sallayan insanlar günün yirmi dört saati bu adamla görüşebiliyordu. Bu başkomiserin emri olsa da, ortada büyük bir haksızlık vardı.

Demir ve Emir oturduğu yerden kalkıp kapıya yöneldiklerinde Hakan'ın sesini duydular.

"Şunu unutma ağabey(!), kardeş olmak için çok geç."

🐘🐼🐘

Genç kız kapının önünde Demir'le karşılaşınca içine korku düşmüştü. Üstelik yüzü de çok gergin görünüyordu. Yoksa Hakan'la tartışmışlar mıydı? Kendine daha fazla düşünme fırsatı vermeden içeriye girdi. Hakan dirseklerini masaya dayamış ve başını ellerinin arasına almıştı. Şimal elini omzuna koyup,

"İyi misin?"

Diye seslendi. Hakan onun sesini duyduğu gibi omzundaki bileğinden tuttu. İncecik bileği kırılacak gibiydi. Ayağa kalkıp karşısına dikilirken genç kız şaşkınca yüzüne baktı.

"Sana güvenmiştim. Gidip her şeyi anlatmışsın."

"Hakan ben hiçbir şey söylemedim."

Dediğinde genç adam daha fazla sinirlendi. Bir de yalan söylüyordu!

"O zaman nasıl öğrendi lan!"

Şimal korkuyla geri çekilmeye çalıştığında bileğini daha fazla sıktı. Yeşil gözleri karanlığın en koyu tonunu almış olsa da, gözleri sinirden kıpkırmızıydı.

"Seni hiçbir zaman yarı yolda bırakmadım."

Genç kız fısıltıyla konuşabilmişti. Kalbinin çok fazla kırıldığını hissediyor ve böyle zamanlarda konuşmakta güçlük çekiyordu. Hakan yaptıklarından pişman olmuş gibi bileğini bıraktı. Parmaklarının izinin kaldığını görünce pişmanlığı daha da katlandı. O asla Şimal'in canını yakamazdı. Fakat çok sinirlenmişti. Şimal'in böyle bir şey yapmayacağından emindi. Sadece bir anlık patlama yaşamıştı.

Şimal cebinden çıkardığı ev anahtarını masanın üzerine bıraktı. Evi tam da genç adamın istediği gibi temizlemişti ve karşısında gördüğü muamele fazlasıyla canını yakmıştı.

"Sana senin gibi davransaydım, bir gram bile beni sevmezdin. Ama ben ne yaptım! Karanlığına rağmen seni sevdim. Hem de her gün! Bir yıl boyunca!"

Bunun bir nevi itiraf olduğunu biliyordu. Ama şu saatten sonra ağzından çıkanları kulağı duymuyordu. Karşısındaki adam hiç mi onu tanımamıştı? Avazı çıktığı kadar bağırırken, Hakan sadece gözlerinin içine bakıyordu. Şimal'i ilk defa böyle görüyordu. Normalde asla Hakan'la yüksek bir tonda bile konuşmazdı.

"Suzan sana daha mı fazla sevgi verdi? Ne yaptı sana? Benim beceremediğim neyi başardı?"

Genç adam itiraf üstüne itiraf duyuyordu. Önce Şimal'in kendisini sevdiğini öğrenmişti. Aslında bunu her zaman hissediyordu. Kim sevmediği birinin her dediğini yerine getirirdi ki? Şimdi de kıskanıldığını öğrenmişti.

"Biliyor musun, birgün seni kaybetmenin korkularını yeneceğim ve işte o zaman yalvarsanda geri dönmeyeceğim."

Son sözlerini söylemiş ve hırsla akan gözyaşını silmişti. Kapıya doğru yönelirken Hakan tekrar bileğinden yakaladı. Genç kızın sırtını duvara dayarken dudaklarını dudaklarıyla örttü. İlk defa bu kadar yakınlaşmışlardı.

Hakan kendini geri çekip alnını genç kızın alnına dayadı. İkisi de nefes nefese kalmıştı. Daha sonra Şimal'in söyledikleri üzerine gülmeden edemedi.

"Birgün sonra sarhoş olduğunu, hatırlamadığını ve aslında bizim hiçbir şey olmadığımızı söylersen çok kötü olacak."

🐼

Bu bölüme bomba yorumlar bekliyorum.
Gelecek bölümde görüşmek üzere ❤

Continue Reading

You'll Also Like

1.6K 153 6
İnsan birine mi esir düşer duygularına mı?
Piç By Smurfy

Short Story

13.5K 62 28
Yaşanmışlıklar her zaman ilgi çekicidir.
72.1K 1.4K 20
Kaderdi, bizi karşılaştıran seninle... Bakanın içine korku düşürdüğün gözlerinle içime nasıl bir cemre tanesi düşürmeyi başardın Güzel Adam... Haya...
894K 56.3K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...