Genç kız üşüyen ellerini montunun cebine koydu. Hava bahar ayı olmasına rağmen oldukça soğuktu. Sokak lambasının altında durmadan ileri geri yürürken genç adamın gelip gelmeyeceğinden emin değildi. Bu akşam aklında ki düşünceler ile evde tıkılı kalmak istememişti ama ona haber vererek iyi bir şey yapmıştı emin değildi. Kaçıp gitme isteği yüzünden her an koşarak bulunduğu yerden uzaklaşabilirdi. Ama artık yaşadıkları karmaşanın sonunu getirmeliydi. Yaşadığı sorunlar onu sanki ikiye bölüyormuş gibi hissediyordu. Bu kararı vermeden önce çok düşünmüş ve sonunda yapması gerekeni anlamıştı.
Başını montunun şapkası içinde çevirdiğinde bomboş olan sokağın girişinde insan silueti görünce onun geldiğini anladı. Sislerin içinden ona doğru yürüyordu. Genç adam yakınlaşınca kıza eliyle selam verdi.
"Seni bu saatte buraya çağırdığım için özür dilerim." dedi genç kız gerçekten kendini mahcup hissediyordu. Ama kararını verdikten sonra bir saniye bile beklemek istememişti. Kalbi sanki gittikçe durduğu yerde şişiyordu ve vicdanı nefes almasına bile izin vermiyordu.
Orkun kocaman gülümseyerek önemli değil dercesine başını salladı. Sarı saçları havada ki nemden dolayı ıslanmış ve alnına yapışmıştı. Kıza doğru bir adım attı ve gülümsedi. "İlk defa beni bir yere çağırıyorsun."
Kız başını sallayarak yürümeye başladı. Orkun da ona eşlik etti. Seren konuya nasıl gireceğini bir türlü bilemiyordu. Belki de hayatını tamamen değiştirecek bir karar vermek üzereydi. Evet hala ona gıcıktı ama ondan başka dertleşeceği herkes ona yardım etmek adına bir şeyler karıştıracaktı. Bundan emindi. En azından Orkun'un yanında rahat olabiliyordu.
"Evet, ben bile seni çağırdığıma şaşırdım." Gülerek bakışlarını gökyüzüne çevirdi. "Biriyle konuşmak istediğimde tuhaf bir şekilde aklıma ilk sen geldin. Fazla bencilim öyle değil mi? Daha birkaç önce senden nefret ettiğimi dile getirmiştim oysa. " Kendi haline alayla gülüp başını ayaklarına çevirdi. Bazen kendinden gerçekten nefret ediyordu. Özellikle biraz sonra yapacağı konuşmadan sonra olacaklara neden olduğu için.
Orkun bir süre konuşmadı. Kızın ne düşündüğünü ne hissettiğini az çok tahmin ediyordu. Ayrıca kim derdi ki ona bir kız çağırdığında koşarak yanına gideceğini? Seren onu ne hale çevirmişti. Orkun istemese de değiştiğini hissediyordu. Üstelik Asel'den sonra Seren'e ısınması daha kolay olmuştu. Ona gerçekten aşık mıydı? Bilmiyordu ama genç kız onun için değerliydi.
"Sadece anlatacaklarını yorum yapmadan dinleyecek ve seni alaylarıyla gıcık edip, acıklı durumundan uzaklaştıracak birini yanında istedin. "
Seren başını ağır ağır salladı. Kutlu'yu düşünmekten kafayı yiyecekti. Kendinden, olanlardan biraz olsun uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. "Hep haklı olmak yorucu değil mi?" Seren gülümserken gözlerinden akan yaşlar ona ihanet etmişti. Neden ağlamasını durduramıyordu. Kalbi artık patlayacakmış gibiydi. Özlemle yanıp tutuşurken ondan uzak durmaya çalışmak aklını kaçırmasına neden olacaktı. "Ben üzgünüm." Titreyen sesini duyduğunda hıçkırıkları daha kolay çıktı dudaklarından. Orkun hemen kızın omuzlarından kendine çekip Seren'i göğsüne yasladı. Genç kız öyle çok hıçkırıklarla sarsılıyordu ki onun ne yaptığının farkında değildi.
Uzun bir süre ağladı. Burnu akmıştı, gözleri normalinin iki katı haline gelmişti ama rahatladığını hissediyordu. O an Orkun'un kollarının bedeninde sımsıkı sarılı olduğunu fark etti. Genç adamı göğsünden iterek uzaklaştırmaya çalıştı ama yapamadı. Hala onu sımsıkı tutuyordu.
"Orkun..." Ne diyecekti? Adamı buraya kadar çağırmış, yanında hıçkırarak ağlamıştı. Çok utanıyordu. Ona bu kadar zayıf halini göstermemeliydi. Seren ne zaman böyle güçsüz birine dönüşmüştü ki?
Genç adam bir kolunu gevşetip Seren'in yanağını okşadı. Dokunuşları yumuşaktı ama genç kız bundan hoşlanmamıştı. Yine de kendisini iyi hissettirmişti. Adamın eli yavaşça çenesine kaymış ve kızın başını hafifçe yukarı kaldırmıştı. Gözleri tuhaf bir şekilde parlıyordu. Yerinde durmayan bu pırıltı genç adamın göz bebeklerinde zıplayarak hareket ediyordu.
"Seren neden bana bir şans vermiyorsun? Seni öyle çok seviyorum ki ağladığında kalbimi söküp sana sunmak, mutluluktan ağlayana kadar seni güldürmek istiyorum. Bana, bize şans ver."
Seren, genç adamın itirafı karşısında taş kesildi. Onun alaycı konuşmalarına alışkındı ama bu hali tamamen ona yabancıydı. Söyledikleri gerçek olabilir miydi? Ona evet dese kalbi aradığı huzuru sonunda bulabilir miydi?
Genç adamın dudakları dudaklarına yaklaşırken kendini bırakmayı düşündü. En azından ona veda öpücüğü veremez miydi?
Tam o sırada telefonu onu yerinden sıçratacak kadar yüksek sesle çalmaya başladı. Seren hemen kendine gelerek geri çekildi. Ne yapıyordu? Bunu düşündüğü için gerçektende acınacak durumda olmalıydı. Onu her kim arıyorsa genç kızı büyük bir hatadan kurtarmıştı. Seren cebinden telefonu çıkarıp kimin aradığına baktığında az daha telefonu düşürüyordu.
Ekranda Kutlu'nun ismi vardı.
Orkun' da onun o şaşkın haline bakarak yanına yaklaştı. Omzunun üzerinden telefona baktığında Kutlu'nun ismini gördü. Bu isim kanını beynine sıçratmıştı. Genç kız ise onun tam arkasında olduğunun farkında değildi. Orkun hızla kızın elinden telefonu kaptı.
"Hey sen ne yapıyorsun?"
Orkun kıza öfkeyle baktı. "Bu işi kökünden hallediyorum." Telefonu açıp, kulağına dayadı.
"Alo."
***********************************
Kutlu elinde ki telefonu kulağından uzaklaştırıp ekrana baktı. Doğru kişiyi aradığından emin olmak istiyordu. Ekranda Seren'in adını görünce oturduğu yerden öfkeyle kalktı. Gecenin bir vaktinde Seren'in telefonunu açan bu adam kim olabilirdi?
"Sende kimsin?" Kutlu'nun sesi boğuk ve oldukça tehditkar çıkmıştı. Kulağında tuttuğu telefonu var gücüyle sıkıyordu. Seren neredeydi? ve ne yapıyordu? Aklına gelen düşünceler kanının beynine sıçramasına neden olmuştu. Eğer biri ona dokunduysa onu paramparça etmekten kendini alıkoymayacaktı.
Telefonun diğer ucunda ki adam kulak tırmalayan kahkahasını atınca onun kim olduğunu anladı. Lanet olasıca ses Orkun'a aitti. Bu pislikte Seren'in telefonun ne işi vardı? Tam o anda Ulaş'ın söylediği cümle bir zehir misali kanına karıştı.
"Unutma, kalbi kırılan bir genç kızın yapamayacağı şey yoktur."
"Senin onun yanında ne işin var? Ne yapıyorsunuz?" Kutlu konuşurken bir yandan ayakkabılarını giyiyordu. Soru sormasına rağmen onların cevabını almaktan korktuğunu hissetti. Bir şeyleri düzeltmek için geç kalmış olmak istemiyordu. Her nerede iseler bir an önce onların yanına gitmeliydi. Bu herifin kızın yanında olduğu sürece Seren'in güvende olduğunu düşünemezdi. Onu kazanmak için savaşacaksa gözünü kırpmadan gerektiğini yapacaktı.
Orkun tekrar kahkaha attı.
"Nerede olduğumuzu söylemeyeceğim. Fakat ne yaptığımız konusunu tamamen senin hayal gücüne bırakıyorum." Telefonun kapanma sesini duyan Kutlu olduğu yerde kalakaldı. Öfkeyle odanın ortasında duran sehpayı tekmeledi. Nerede olabilirlerdi? Ya yeniden kızı öpmeye kalktıysa? Ya da daha fazlasını? Kutlu duvarı yumrukladığında Ulaş yatağından aşağıya baktı.
"Kutlu neler oluyor?" Uyku mahmurluğu, arkadaşının öfkeden kızarmış yüzünü gördüğünde tamamen ortadan kayboldu. Onu böyle sinirden köpürmüş halde uzun zamandır görmemişti. Kesin kötü bir şey olmuştu. Hemen yataktan kalkarak merdivenlere yöneldi.
"Hey sana diyorum ne oluyor söyler misin?" Kutlu hırsla montunu giyerken onu duymazdan geldi. Konuşacak vakti yoktu. Eğer o piç, kızın bir saç teline zarar verdiyse bunun bedelini ağır ödeyecekti.
Ulaş, kapıya doğru ilerleyen arkadaşının omzundan tuttu. "Nereye gittiğini sanıyorsun?"
Kutlu kızarmış gözleriyle arkadaşına baktı. "Seren ve Orkun'un yanına. Bu saatte beraberler ve nerede olduklarını bile bilmiyorum. Vakit kaybettirme bana." Kapıyı açmak için uzandığı sırada Ulaş, kapı ile arkadaşı arasına girdi.
"Sen duyguların hakkında düşündün mü? Şuan yaptığın şeyin sonuçlarını kaldırabilecek misin?" Genç adam arkadaşıyla kavga etmeyi bile göze almıştı. Onun saf kıskançlık ile hareket etmesini istemiyordu. Eğer duygularından emin değilse ilerleyen dönemde daha büyük sorunlar yaşanabilirdi.
Kutlu öfkesine zorla hakim olarak arkadaşına baktı. Yumrukları bir yere vurmadığı için zonklamaya başlamıştı. O sahada hatta daha öncesinde o kızın sevdiği insan olduğunu anlamıştı. Tamam, saçmalamış hatta onun kalbini paramparça etmişti ama Seren onun nefes almasını sağlayan tek insandı. O olmazsa yaşayamazdı. "Seren benim anlıyor musun? O benim aşık olduğum kadın ve ona asla benden başkası dokunamaz." Genç adam Ulaş'ı sertçe iterek kapıyı açıp gözden kayboldu. Ulaş arkadaşının arkasından bakarken gülümsedi. Kutlu sonunda doğru yolu bulmuştu.
******************************
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Seren, sinirle Orkun'un elindeki telefonu aldı ama çoktan kapanmıştı. Elleri titrerken, adama tokat atmamak için kendini zor tutuyordu. Nasıl Kutlu'ya öyle şeyler diyebilmişti?
Orkun kızın sorusu karşısında omzunu silkmekle yetindi. Zaten Kutlu'dan hiçbir şekilde haz etmiyordu. Yaşadığı en önemli anda da arayarak onu engellediği için ayrı öfkelenmişti. Eğer o aramasaydı belki de şuan daha farklı şeyler yaşayacaklardı.
"Kutlu seni önemsemiyor Seren sen neden bunu anlamakta direniyorsun?" Orkun kızın bileklerinden yakalayarak kendine doğru çekti. "Neden hala imkansızın peşinden sürükleniyorsun? Kendine acı çektirmene dayanamıyorum."
Seren hırsla geriye doğru adım attı. Bu sayede bileğini genç adamın elinden kurtarmış oldu. Öfkesinden tüm bedeni titriyordu. "Sen... Sen.." Genç kız derin bir nefes alarak sinirini yatıştırmaya çalıştı. "Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum Orkun. Hissettiğin duygulara karşılık veremem." Seren adamın yüzüne daha fazla bakamadı ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Onun kalbini kırdığını biliyordu ama başka seçeneği de yoktu. Bu gece sırf kafasını dağıtmak için Orkun'u çağırmakla hata yapmıştı. Anlaşılan Kutlu hiçbir şekilde ondan uzaklaşmasına izin vermeyecekti.
Düşüncelerinin arasında kolundan tutan Orkun onu hızla kendine çevirdi ve vakit kaybetmeden dudaklarını genç kızın dudaklarına bastırdı. Seren anın şokunu atlattıktan sonra çırpınmaya başlasa da Orkun onu bırakmamakta inat ediyordu. Genç adamın dudakları öpmüyor sanki kızın dudaklarını büyük bir güçle eziyordu. Seren'in kollarında ki güç bittiğinde öpücüğün bir an önce sonlanması için dua ederek hareketsiz kaldı. Birkaç saniyenin ardından Orkun geri çekildi.
"Yaptığından gurur duyuyor musun?" Seren adamı göğsünden iterek kendinden uzaklaştırdı. İlk öpücüğünü resmen Orkun çalmıştı. Kutlu bunu duysa neler düşünürdü. Ne yazık ki onun düşündüklerini hala önemsiyordu.
Orkun, saçlarını dibinden koparacak kadar hırsla çekti. Sık nefes alışları Seren'in korkudan birkaç adım gerilemesine neden oldu. Bu haliyle gerçekten korkutucuydu.
"Yaptığımdan gurur duyuyor muyum? Peki ya sen? Yaptığınla gurur duyuyor musun? Sana aşkımı itiraf ediyorum ve senin yaptıklarına bak." Kızın kolundan tutup kendine daha çok yaklaştırdı. "Sende iki yüzlüsün Seren. Kalbinin yaralarını benimle sarabileceğini düşündün ama Kutlu sana yakınlaşınca tavırlarını değiştirdin. "Kızın tuttuğu kolunu sertçe bıraktı. Seren dengesini bulmadığı için bir kaç adım geriye savruldu. Orkun'un söyledikleri doğruydu. Eğer genç adam aramasaydı belki de şuan onunla sevgiliydi.
Fakat bu gerçek olsa bile doğru muydu?
"Ama bunu yapamazdım Orkun. Kalbimde atamadığım duygular varken seninle olamam. Sana bu kötülüğü yapmak istemiyorum." Seren kollarını titreyen bedeninin etrafına sardı. Midesi öyle çok kasılmıştı ki kusmak istiyordu. Bu kadar kötü biri olmaya ne zaman başlamıştı?
Genç adam hırsla saçlarını karıştırıp, buğulu gözlerle Seren'e baktı. "Ne olursa olsun onun önüne geçemeyeceğim değil mi?" Tam gitmek için hareketlendiğinde tekrar kıza baktı. "Seninle az bir zaman geçirsem de her anımız güzeldi. Sanırım bana iyi biri olmak yaramadı Seren. Hoşça kal demeyeceğim. Kötü ol. Canın yansın. Böylece her an benim teklifimi kabul etmediğin için pişman olursun." Orkun son sözlerini söyledikten sonra kızı karanlık sokakta tek başına bırakarak yanından uzaklaştı.
Seren dudakları hafif aralanmış bir halde genç adamın arkasından bakakaldı.