DARK { Derek Hale }

By BelladonnaMagus

68.5K 3.6K 670

"Hani ikimiz savaşacaktık? Neden tek başımayım?" More

Tanıtım
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
✨0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
Buluşma
Final Bölümü/Konuşması

5.2

386 21 10
By BelladonnaMagus

Yine ve yine Derek de uyumuştum. Ama bu sefer saat 11 olmuştu yani en geç yarım saate yeniden uyurum. Sabah Stiles'ın beni almaya gelmemesi için ona mesaj atmam gerekiyordu. Yazık çocuğa da hiç bıkmadan usanmadan her gün beni almaya geliyor. Telefonumu alıp whatsapp grubumuza girdim orada Derek bile var. Evet hepimizin bildiği Derek.

STİLES'IN SIPAYDİLERİ

"Stilessss"

Stiles
Efendiiiiiim

"Sen beni yarın almaya gelme taam mı? Derek bırakacak beni."

Stiles
Tamam, tamam.

Lyds
Kızlar duydunuz mu? Yeni öğretmen gelmiş.

Hayden
Evet, evet biz bugün Liam'la onun dersine girdik.

Lyds
Çok yakışıklıymış öyle diyolar doğru mu kız?

Hayden
Şimdi doğruya doğru yakışıklı valla.

Mally
Oha be niye bizim haberimiz yok?

Liam
Evet, girdik de zaten Hayden Hanım bugün gözlerini alamıyordu adamın üzerinden. Bir gülmeler falan ki adamın esprileri de güzel değil, bi sorulara cevap vermeler falan. Siz oradan anlayın ne kadar yakışıklı olduğunu.

Hayden
Ne var yani bildiğim soruya da mı cevap vermeyeyim?

Liam
Verme Allah Allah Verme.

"Ay yeter be kızım sizin sevgiliniz var boş verin hocaları. Şimdi Liam ve Hayden yatın uyuyun yarın yüz yüze konuşursunuz."

Telefonumu alarmı ayarladığıma emin olduktan sonra yatağın yanındaki masaya koydum ve Derek'e sarılarak uykuya daldım.

--

Sabah uyandığımda daha Derek kalkmamıştı. Yavaşça onu uyandırmadan ayağa kalktım ve doğruca masanın yanında ki çantamı aldım. Hızlıca çantamdan aldığım kıyafetleri üzerime geçirdiğinde okul için hazırım bile. Yukarı çıkıp mutfaktaki pırıl pırıl yeni tost makinesine baktım, bir önceki az daha ölecekti elimde. İkimize yetecek kadar tost yapıp tabağa koydum yanına da iki bardak portakal suyu aldım ve hepsini tepsiye koydum dökmemek için dikkatli bir biçim de yürüyordum ve ve ve ZAFER! Hiçbir şeyi dökmeden inebilmiştim. Tepsiyi yatağın yanındaki masaya koydum ve Dereğin üstüne atladım tabi ki de.

Derek hızlıca gözlerini açıp bana ufak bir gülümseme attıktan sonra beni çevirerek altına aldı. Gülümseyip ellerimi yanaklarına koydum dudaklarını dudaklarıma bastırdım. Onu öpmek hoşuma gidiyor, her zaman da gidecek. Dudaklarımı dudaklarından ayırıp altından hızlıca çıktım.

''Hadi uykucu hadi tostlar soğuyacak.'' Uysalca kafasını salladı ve o da benim gibi tepsinin içinde duran portakal suyunu ve tostunu aldı. Sanki biraz fazla sakin gibi, daha az konuşuyor falan ne oldu ki? Elimdeki neredeyse bitmiş olan yiyeceğimi tepsiye bırakıp Derek'e döndüm.

''İyi misin sen? Biraz fazla durgunsun sanki.'' Derin bir nefes aldı ve sıkıntıyla geri verdi. Elini tutup ona biraz daha yaklaştım.

''Ne oldu Derek? Bana anlatabilirsin. Hatta hemen anlat.''

''Dün Cora geldi sonra de gitti ya o biraz şey oldu birde, senin güvensizliğin de canımı sıkıyor. Haksızsın demiyorum kesinlikle haklısın zaten ama yine de canımı sıkıyor işte.'' elimdeki tostu tepsiye atar gibi bırakıp bana döndüğünde gözlerimi kaçırdım.

"Özür dilerim" içimdeki güvensizlik konusunda haklı olduğumu biliyorum ama haklı olmak bana hiçbir şey katmıyor işte. Haklı olmak istiyor muyum ki? İçimde geçiremediğim çok fazla yara var, görmezden gelebildiğim fakat geçiremediğim.

"Dileme" çenemden tutup kendine döndürdüğü de güzelce bana bakıp yüzünü yaklaştırdında ona daha çok yaklaşıp yatağa geri ittim. Şaşkınlıkla bana baktığında hızlıca kucağına oturup onu öpmemle şaşırsa da yüzümü tutup kendine çekti

"Okula gitmeliyim" gözlerim kapalı söylediğim şeyle bir kez daha öptüm onu.

"Biliyorum" beni tekrar öptüğünde hiç göndermek ister gibi bi hali yoktu.

"Sen beni bırakmalısın" hafifçe kafasını sallayıp belimden tutarak kendine çekmesiyle omuzlarına tutunup dudaklarımı dudaklarına bastırdım

"Hadi kalk"

"Beni zorluyorsun Derek" dudaklarını boynuma bastırmasıyla içim titrerken kafasını salladığını da hissettim.

"Biliyorum, seviyorum" onun yaptığı gibi dudaklarımı boynuna bastırmamla kafası geri giderken dilimi teninde gezdirdim.

"Angela! Gerçekten gitmeliyiz yoksa kötü yerlere gidecek konu. Kalk" birkaç kez daha dudaklarımı dudaklarına bastırdıktan sonra kucağından kalkmamla gülümsedim.

''Koş git tişörtünü al gel bekliyorum.'' O benim dediğimin aksine sakince yatağına gitti ve yastığımın altına sonra 'ödünç almak' için bıraktığım için sakladığım tişörtünü buldu ve hemen üstüne geçirdi. Ona gözlerimi devirip tutması için elimi uzattım. O da hemen tutup hızlıca asansöre bindirdi beni. Daha okula yarım saat vardı ama içimden erken gitmek geliyordu. Neden bilmiyorum. Zaten 10 dakika içinde gelmiştik arka koltuktan çantamı alıp arabadan indim -ki Derek de inmişti- Derek'in yanına doğru yürüdüm ve karşısına geçip iki elini birden tutup ona biraz daha yaklaştım.

''Bugün ne yapacaksın?''

''Spor yaparım, ormana giderim ve belki bi şeyler daha neden ki?''

''Ne zamandır sevgiliyiz ben senin gün içinde ne yaptığını bilmiyorum da ondan. Bir de yine ne zamandır ne zamandır sevgiliyiz ne sevgililer gününü ne de yıl dönümümüzü kutlayabildik.'' Göz devirerek konuştu.

"Bir insan sevgilisine hediye almak isterse bir güne ihtiyacı yoktur da ondan kutlamadık sevgilim, yıl dönümü bi tık daha özel olabilir ama sevgililer günü, hayır"

''Şey affedersiniz, Angel benimle kimya hocasının yanına gelir misin şu mavi cam hakkında konuşucağız da.''

''Tamam Scott geliyorum.'' Derek'in yanağına dudaklarımı birkaç kez bastırdıktan sonra ondan ayrıldım ve Scott'un yanına yol aldım. Hızlıca Kimya hocasının Yanına geldik.

''Hocam bir camın – elimizdeki gibi- mavi olmasının nedeni nedir? Yani nasıl olur böyle bir şey?''

''Kimyasal bir etkileşim renk değişimine yol açabilir.''

''Peki ya bir silahın namlu alevi? Mavi ya da yeşil olabilir mi?''

''Namlu alevi, kızgın gazların silahtan çıkmasıyla oluşur. Gazın, bakır, baryum ve sezyum içermesi mümkün. Mavi ya da yeşil yanabilirler.''

''Peki ya bu camın rengini değiştirebilir mi?'' kadın bize şaşkınca bakarak

''Bunu Bir silahın yaptığını mı düşünüyorsunuz?''

''Olabilir.'' Dedim ve kadının elinde ki mavi canımı alıp dışarı çıktım. Arkamdan da Scott geliyordu hızlı bir biçimde dışarıya doğru yürüyorduk. O sıra da Stiles bizi gördü. Size yemin edebilirim ki çocuğun gözleri parladı resmen bizim dışarı doğru yürüdüğümüzü görünce. Hemen yanımıza gelip o da hızlı hızlı yürümeye başladı.

''39'a var mısınız?'' cevap vermeyip yürümeye devam ettik. Fakat hemen önümüze Bayan Martin çıktığında beni önüne alıp  Scott'u sol eliyle Stiles'ı da sağ eliyle itmeye başladı.

''Hiçbir yere gidemezsiniz. 38 Ders, Scott ve Angela.38! Müdüre Yalvarmak zorunda kaldım.''

''Bayan Martin, Scott Beacon Hills'in yeminli koruyucusu.''

''15.30'da da koruyabilir.'' Bayan Martin'den uzaklaştıktan sonra

''15.30'a kadar beklemeyeceğiz.''

--

Saat 14.53'dü ve biz hala bekliyoruz. Yani neymiş, Stiles'ın dediği gibi olmuyormuş o işler. Yan tarafıma baktığımda Stiles'ın neredeyse isyan ettiğini gördüm. Zaten sınıf karanlıktı buradan kaçsak ne olur ki yoklamamız da alındı aslında. Tekrar Stiles'ların olduğu tarafa tekrar döndüğüm de Lydia'nın tuhaf baktığını gördüm ki o an da zil çaldı. Stiles, zili duyar duymaz bir benim kolumu bir de Scott'un kolunu tuttu ve bizi sürüklemeye başladı. Stiles'ın arabasına atlayıp o küçük çocuğun verdiği adrese doğru gitmeye başladık hani şu boş olan ev. Çabucak vardığımızda Stiles eline el feneri almıştı. Bize de birer tane verdi. Evin önünde durup bir süre eve baktık. Stiles sessizliği bozup.

''Hiç de ürkütücü falan değil.'' dedi ve ben ona 'tabi tabi' bakışlarımı yolladım. Eve doğru yürüyüp eve girdik. Kapı tabi ki de gıcırdıyordu ne zaman gıcırdamaz ki. İçeri girdiğimiz de masanın üstünde kadehler falan vardı. Aslında hava kapalı değildi ama kadehler ışığı tuttuğumuz da ancak görünüyordu.

''Hey çocuklar Ayrılmak ister misiniz?''

''Hayatta olmaz'' Stiles tabi ki de karşı çıkmıştı. Karşımızdaki merdivenlerden çıkmaya başlamıştık. Önde ben orta Stiles en arkada da Scott. Koridorları gezdikçe odaları görüyorduk. Perdeler vardı ama başka bir şey yoktu.

''Belki e Alex yanlış adresi vermiştir, ya da yalan söylemiştir.''

''Neden yalan söylesin ki?'' Stiles sessiz kalmıştı. Koridorun sonunda bir oda vardı ve en sonunda o odaya gelmiştik. En önde olduğum için ikisi de bana bakıyordu kapıyı aç diye. Hızla elimi tokmağa atıp kapıyı açtım. Karşımızda ki büyük ihtimalle Alex'in odasıydı.

''Belki de söylememiştir.''

''E o zaman polisler bunun hakkında neden tek kelime etmedi?''

''Burada olduğunu bilmiyorlar. Buraya arama emri olmadan gelemezler. Arama emri çıkarılacak kayıtlı bir ev sahibi de yok. Bir tür tehdit ya da yakın bir tehlike olmadan içeri giremezlerdi.'' Bu Stiles fazla mı akıllı ne? Aşağıdan bir ses geldiğinde arkamı döndüm.

''Ne?'' dedi Stiles tabi yazık çocuk duyamıyor bi şey.

''Bi şeyler duyduk'' diye cevapladım onu. Scott'la ikimiz aşıya doğru ilerliyorduk. Scott önden ilerleyip ilk o aşağıya indi ben ise merdivenlerde bekliyordum. Şu gıcırtılar hiç hoşuma gitmiyor.

''Angela, demin burada duran kadehleri sen de gördün değil mi ben delirmiyorum.''

''Evet gördüm neden ki?''

''Şu an da burada yoklar da o yüzden sordum.''

''NE!'' Bu arada Stiles hala gelmemişti. Arkadan iki tane kişinin ayak sesi geliyordu. Yavaş Yavaş yaklaştım ve Feneri gözlerine tuttum.

''HEY! Hey burada ne işiniz var?''

''Burası Alex'in evi. Asıl sizin burada ne işiniz var?''

''Pusula bizi buraya getirdi.'' Yüzümü buruşturup.

''Ne pusulası?'' Mason hevesle elinde ki pusulayı gösterdi.

''Neden böyle yapıyor?''

''Hiçbir fikrim yok.'' Liam Telefonundaki pusulayı gösterip.

''Hepsi bu şekilde'' Birden Mason'ın elindeki Pusula çatladı. Ve yukarıdan bir ses geldi. Hepsini arkamda bırakarak koşmaya başladım.

''STİLES!''

''Ne? Ne oldu?'' Stiles korkuyla cevap verdi.

''O, o buradaydı bana ateş etti. Alex'in hatıralarında gördüğün adamlardan biriydi.''

''Ebeveynlerini kaçıranlardan mı?''

''Hayır, hayır, hayır. Sadece kaçırılmadılar. Yok edildiler. Bu yüzden hiçbir eşya yok. Bu yüzden hiçbir fotoğrafta yoklar. Silindiler.'' Stiles tekrar Alex'in odasına daldığında hiçbir eşya yoktu odada.

--

Şu an Scott'la Scott'ın antrenmanından çıkıyorduk. Neden geldiğime dair hiçbir fikrim yok ama, içimden bir ses gitmelisin dedi. Ve ben de geldim. Arkamızdan Stiles koşarak geliyordu.

''Scott? Angela? Wild Hunt deniliyor. Bir efsane tabi gerçek olduğu aşikar. Bu şehirdeki diğer bütün efsaneler gibi bunun da bir kabus olarak kalması gerekiyor.''

''Atlı adamlar mı?''

''Evet onlara Hayalet biniciler deniyor. Bir saniye bekle. Hey o benim tişörtüm. Nerden buldun onu?'' Dedi anımızdan geçip Lakros oyuncusuna.

''Koç, antrenmanda vermişti.''

''Antrenmanımız mı vardı? Neden hiç kimse bana bir şey söylemiyor.'' Elimi Stiles'ın omuzuna koyup

''Hayalet biniciler neden Alex'in ailesini kaçırmak istesin?''

''Çünkü işleri bu. İnsanlar kaçırıyorlar, tamam mı? Etrafta dolaşıp, ruhları topluyorlar. Bir kere seni aldılar mı yok oldun demek.''

''Ama sadece sen eğil, hakkındaki her şey.''

''Evet Alex'in odasında ki gibi''

''Yani sırada ki Alex mi?''

Hızlıca Stiles'ın arabasına binip Yine hızlıca şerifin yerine gelmiştik. Ama Alex yoktu

''Çocuk nerede? Ona ne oldu?''

''Ne çocuğu?''

''Alex. Araba kazasındaki çocuk? Annesi ve babası 2 gün önce kaybolan çocuk''

''Alex de kim?''

''Clark, beni dinle. Buradaydı, tamam mı? onunla tanıştın.''

''Şerif nerede?'' Scott galiba en azından şeriften umutluydu.

''Şerif, liseye çağırıldı. Bir ceset bulmuşlar. Tüm gün boyunca kimse kilit altında değildi. Kendin bak '' deyip Stiles'in eline kağıtlar tutuşturdu.

''Burada değil. Onu almışlar''

''Onu yalnız bırakmamalıydık.''

''Onun için geleceklerini biliyordu.''

''Ya o yoldaki herkes için geri geliyorlarsa?''

''O halde sıradakilerin kim olduğunu çoktan biliyoruz.''

''Liam ve Hayden''

--

Neredeyse 100km hızla okula geldik ve okulun içine koşuyoruz.

''Ben bahçeye bakacağım. Scott sen de arka tarafa git. Stiles sen de babana sor.''

''Tamam, peki'' tam arkamızı dönmüş gidiyorken.

''Hey çocuklar bekleyin.'' Dönüp ona baktık.

''Ben sadece.. Şunu söylemek istemiştim...'' deyip biraz kalınca Scott

"Sonra söylersin. Hadi Angela''

''Tamam, peki''

Arkama bakmadan Koşmaya başladım Liam ve Hayden'i göremiyordum. Neredeler ki bunlar? Tam koşarken Scott'a çarptım.

''Hey şu numaraya bir bakar mısın? Beni aradı açtım ama çıkartamadım''

''Tabi bakarım'' iyi ama bu numara Stiles'in numarası.

''Scott, bu numara Stiles'ın numarası.''

''Stiles da kim?''

''Hassi...'' işte o an anladım fotoğraf başvuru kağıdının neden boş olduğunu ya da o çocuğun neden Stiles'ın formasını giydiğini.

Bu sefer de okulun arkasına doğru koşmaya başladım.

''STİLES! STİLES NEREDESİN!'' Karşıdan Stiles geliyordu Allah'ıma bin şükür.

''Hey! hey! Stiles iyi misin? Ve neden kimse seni hatırlamıyor?''

''Beni tanıyorsun.'' deyip bana birden sarıldı ve ben de ona sarıldım.

''Evet, evet seni tanıyorum ama neden kimse hatırlamıyor.''

''Wild Hunt yüzünden sakın beni onlara unutturma.'' Bir an başıma 2 saniyelik bir ağrı girdi. Hey bu da kim?

''Hey üzgünüm ama ben neden sana sarılıyorum? Ve Sen kimsin bunu şu an sevgilim görse kıyamet kopar benden demesi.''

''Aman Allah'ım unuttun mu hemen beni'' Benden ayrıldı. Ayrıca unuttun mu hemen beni de ne demek? Yani en sağlıklısı bu olsa gerek. Benim sevgilim Derek ve Allah'tan şu an burada değil.

''Hey hey Angela Lahey. Bana bak.''

''Sen benim adımı ve soy adımı nereden biliyorsun?''

''Ben senin hakkında her şeyi biliyorum. Şimdi benim adımı kimseye unutturmayacaksın tamam mı? Unutturmamalısın.''

''Birincisi ne biliyor olabilirsin? İkincisi adın ne ki unutturmayayım? Üçüncüsü kime unutturmayayım?''

''Birincisi emin ol sandığından daha çok şey biliyorum Niklaus'lara kadar biliyorum ikincisi benim adım Stiles Stilinski Üçüncüsü Scott'lara sakın unutturma özellikle de Malia'ya başka biriyle çıkarsa onu öldürürüm tamam mı ya da ben kıyamam ona. Derek de biraz kaşlarını yumuşatsın''

''Ne diyorsun sen ya? '' deyip arkamı dönerek uzaklaştım. Evet uzaklaştım ama aklıma takılmamışta değildi yani Niklausları bile biliyordu. Ayrıca Malia'dan ona ne ki yani. Stikes Stilinski bu adı asla unutmayacağım. Bu arada ben neden okuldayım ya.

-------------

Okuldan sonra hızlıca Derek'e gelmiştim. Tabi ki spor yapıyordu. Bu adam çok spor yapıyor ya. Olsundu, spor yaparken de çok tatlı MaşAllah Allah Ayırmasın.Amin. Bugün yine okuldan bir ceset çıkmıştı. Bakın yine diyorum. YİNE! Ve şerif yine oradaydı. Şu adam gelmese olmuyordu çünkü. Hiç sevmiyorum onu Lydia'lar iyi biri falan diyorlar ama inandık mı? Belki biraz. Tamam çok bir zararını görmemiştim ama faydasını da görmemiştim. Sırt çantamı yana bir yere doğru attım.

''Derekk!''

''Efendimm''

''Ben sırtındayken de şınav çekebilir misin? Bunları yapıyosun ama '' bana 'sen beni ne sandın bakışı attıktan sonra

''Tabi yaparım kızım sen beni sen sandın gel bakayım buraya'' dedi ve ben koşarak gidip sırtına oturuverdim. 57 kilocuk bir şeydim zaten ne var ki ben de canım.

''Oturma, uzan daha çok rahat edersin. Hem de ağırlık daha da yayılmış olur.'' o görmese de kafamı salladım ve üzerine yüz üstü uzanım ellerimi kaslarının olduğu yerde birleştirdim.

''Kaç tane çekeyim?''

''67 olsun''

''Tamam sen nasıl istersen.'' dedi ve yaptı tam 67 tane şınav çekti hem de benimle birlikte. İlk ben kalktım üstünden sonra da o ayağa kalktı. Yine harika görünüyordu. Acaba bugün ki Stiles Stilinski olayını söylesem mi ona. gittim ve yatağın üzerine oturup bağdaş kurdum. o da karşıma oturdu. Cidden şu çocuk aklımı kurcalıyordu.

''Ne söylemek istiyorsan söyleyebilirsin.''

''Ha?''

''Kararsızlık ve endişe kokuyorsun ne söylemek istersen söyleyebilirsin diyorum.''

''Tamam bak sonuna kadar dinle ve kızma tamam mı?'' olumlu bir şekilde kafasını sallayınca konuşmaya başladım.

''Bak şimdi ben bu akşam okuldaydım çünkü Bir adet ceset bulunmuş falan. Bahçedeyken de Scott'la çarpıştım bana bir numara gösterdiğini ve benim arka bahçeye doğru koştuğumu hatırlıyorum. Sonra kendimi birine sarılır halde buldum. Adı şeydi Stiles Stilinski. benim, bizim hakkımızda bir şeyler biliyor. Niklausları bile biliyor. Malia kimse ile birlikte olmasın dedi. Derek de biraz kaşlarını yumuşatsın dedi. Ben de ne diyosun sen ya deyip geldim buraya ama yemin ederim kim olduğunu neden olduğunu bilmiyorum'' kaşlarımı hafifçe kaldırıp gözlerimi kırpıştırdım tatlı olmayı umarak

''Tamam, tamam sakin olmalısın.'' kafamı hafifçe sallayıp endişeyle kalkan kaşlarımı yumuşattım..

"Bunun üzerinde durmaktansa onun kim olduğunu düşünmemizi istiyorum"

''Çok mantıklı, hayatımda daha önce hiç bu kadar mantıklı bi şey duymamıştım. Ama ben şimdi bunu düşünemeyeceğim.'' Dedim ve kafamı Derek'e yaklaştırıp onu öpmeye başladım. Onu yanımdayken bile bu kadar çok özlüyorken üniversiteye nasıl gideceğim ben? Dizlerimin üzerine kalktım onun dudaklarını bırakmadan hareket ettim ve kucağına oturdum. Derek de kendini geri attı ve yatağa yattı. Ben de dudaklarımı ondan ayırıp üzerinde ki tişörtü çıkarttım. Her zaman ki gibi Kaslarının başladığı yerden başladım öpmeye ve en sonunda da dudaklarını öperek bitirdim bugünü. Yan döndü ve o yan dönünce ben de yatağa düştüm beni o kaslı ve kocaman kollarıyla sardı.

"Uyu güzelim uyu. Yarın okulun var ve görünüşe göre uzun bir gün olacak.''

Continue Reading

You'll Also Like

785 96 16
İzliyenler bilir. Çılgın dersane kendi karakterlerimle yeniden başlıyor... 🌺🌺 Özlem Dershanesi 🌺🌺 Üniversiteyi kazanamayan 26 genç. Dostluk, kar...
144K 10.4K 33
Derler ki, burada bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te bir fırtınaya neden olabilir. Tüm Dünya'nın seyrini değiştirebilir. İşte o da bir kelebek misa...
338K 42.8K 41
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️
43.8K 2K 14
"Her şey kusursuz" dedi Hermione heyecanlı bir ses tonuyla. Hala etrafı seyrediyordu. Yanağına düşmüş bir tutam saçı kulağının arkasına sokulunca ark...