Bir Deli Rüzgar

By maviliyazar__

3M 192K 347K

İlk bölümler düzenlenmeye başlandığı için şimdilik kaldırılmıştır ama sadece "şimdilik." Bomba gibi geri döne... More

Bir Deli Rüzgar |Tanıtım
Bir Deli Rüzgar |1
Bir Deli Rüzgar |2
Bir Deli Rüzgar|3
Bir Deli Rüzgar|4
Bir Deli Rüzgar|5
Bir Deli Rüzgar |6
Bir Deli Rüzgar | 7
Bir Deli Rüzgar| 8
Bir Deli Rüzgar|9
Bir Deli Rüzgar |10
Bir Deli Rüzgar |11
Bir Deli Rüzgar|12
Bir Deli Rüzgar|13
Bir Deli Rüzgar|14
Bir Deli Rüzgar|15
Bir Deli Rüzgar|16
Bir Deli Rüzgar|17
Bir Deli Rüzgar|18
Bir Deli Rüzgar | 20
Bir Deli Rüzgar | 21
Bir Deli Rüzgar |22
Bir Deli Rüzgar | 23
Bir Deli Rüzgar | 24
Bir Deli Rüzgar |25
Bir Deli Rüzgar |26
Bir Deli Rüzgar|27
Bir Deli Rüzgar|28
Bir Deli Rüzgar |29
Bir Deli Rüzgar |30
Bir Deli Rüzgar |31
Bir Deli Rüzgar|32
Bir Deli Rüzgar |33
Bir Deli Rüzgar |34
Bir Deli Rüzgar |35
Bir Deli Rüzgar|36
Bir Deli Rüzgar|37
Bir Deli Rüzgar|38
Bir Deli Rüzgar|39
Bir Deli Rüzgar|40
Bir Deli Rüzgar|41
Bir Deli Rüzgar|42
Bir Deli Rüzgar|43
Bir Deli Rüzgar|44
Bir Deli Rüzgar|45
Bir Deli Rüzgar|46
Bir Deli Rüzgar|47
Bir Deli Rüzgar|48
Bir Deli Rüzgar|49
Bir Deli Rüzgar|50
Bir Deli Rüzgar|51
Bir Deli Rüzgar|52
Bir Deli Rüzgar|53
Bir Deli Rüzgar|54
Bir Deli Rüzgar|55
Bir Deli Rüzgar|56
Bir Deli Rüzgar|57
Bir Deli Rüzgar|58
Bir Deli Rüzgar|59
Bir Deli Rüzgar|60
Bir Deli Rüzgar|61
Bir Deli Rüzgar|62
Bir Deli Rüzgar|63
Bir Deli Rüzgar|64
Bir Deli Rüzgar|65
Bir Deli Rüzgar|66
Bir Deli Rüzgar|67
Bir Deli Rüzgar|68
Bir Deli Rüzgar|69
Bir Deli Rüzgar|70
Bir Deli Rüzgar|71
Bir Deli Rüzgar|72
Bir Deli Rüzgar|73
Bir Deli Rüzgar|74
Bir Deli Rüzgar|75
Bir Deli Rüzgar|76
Bir Deli Rüzgar|77
Bir Deli Rüzgar|78
Bir Deli Rüzgar|79
Bir Deli Rüzgar|80
Bir Deli Rüzgar|81
Bir Deli Rüzgar|82
Bir Deli Rüzgar|83
Bir Deli Rüzgar|84
Bir Deli Rüzgar|85
Bir Deli Rüzgar|86
Bir Deli Rüzgar|87
Bir Deli Rüzgar|88
Bir Deli Rüzgar|89
Bir Deli Rüzgar|90
Bir Deli Rüzgar|91
Bir Deli Rüzgar|Şampiyonlar Ligi
Bir Deli Rüzgar|93

Bir Deli Rüzgar|92

35.9K 2.1K 8.2K
By maviliyazar__

Geç oldu ama,
Selamın hello! Ben geldim! 

Nasılsınız bakalım?

Size bomba gibi ve upuzun bie bölüm getirdim. Her şeyden az az koydum içine. Umarım beğenirsiniz.

Ama lütfen bol bol yorum yapmayı unutmayın olur mu?

Keyifli okumalar...
Sınır: 1,8K Oy, 8K yorum

Bir Deli Rüzgar|92
Zana'dan...

"Of."

Kaşlarımı çatıp yanımda, elimi tutan ve etrafa sıkılgan ve hiç bir bok anlamadığını belli eder bakışlar atan Zafir'e baktım. "Zafir!" Dedim uyarırcasına ve tuttuğum elini sıktım.

"Ne var bebeğim?" Dedi Zafir bana dönüp. Göz devirdim. "Ne oflayıp duruyorsun doksan yaşında romatizması azmış menopozlular gibi?"

Zafir yüzünü buruşturdu. "Senin benzetmeni sikeyim sevgilim." Diye homurdandı.

Derin bir nefes alıp ona baktım.
"Bak, bu galerinin açılmasını çok bekledim Zafir. O yüzden ilgilenmesen dahi ilgileniyormuş gibi yapmak zorundasın haberin olsun." Saçımı arkaya attım. "Boşuna oflayıp durma hiç bir boka yaramıyor."

"Zana biliyor musun, en sevmediğin abin olan Zeyd'in araba galerisi bile şu an çok daha fazla aşırı dikkatimi çekiyor güzelim," Dedi ve bir anda aklımda bir ampul parlamış olacak ki bu ampülün çok boktan bir şey için parladığına emindim. Heyecanla bana döndü. "Oraya mı gitsek n'apsak, özlemişsindir hem abini. Evet evet gidip bi çayını içelim üç beş araba bakalım da eve geçelim."

Evet Zafir'ciğim. Gidelim koçum. Gidelim de işi zaten ikizlere hamile olan yaramaz karısıyla başı dertte abiciğimin tüm sinirini üstümüze çekelim ve o yine 'zibidi' diye tutturup seni bi öbür tarafa getirip götürsün.

"Zafir susar mısın?"

Sonunda sessizliğe kavuştuğumuzda mutlulukla etrafta gezinirken Zafir yeniden konuşmaya başladı.

"Zana ya," Zafir çocuk gibi homurdanıp yürümeyi kestiğinde durup ona baktım. O ise başını hafifçe başına eğdi. "Artık saçma sapan resimlere bakmaktan gözlerim ağrıdı, yetmez mi ruh hastalarının toplayıp sırf antik kuntik hareketlerle tuvale yaptıkları anaokulu işlerini seyredip insanın iç dünyasını anlama çabamız?"

İç çektim.
Sabır dilercesine iç çektim.

Maalesef güzel Rabbimden sabır dilemekten başka hiç bir şansım yoktu.

Sanattan bir halt anlamayan odunun tekine nasıl aşık olabilmiş olabilirdim?

Tamam yakışıklı falandı mizahı da vardı az çokta yani, benim kriterlerime çok tersti.

Doğru söyle Zafir, kızmayacağım aşkım; hangi ritüeli denedin üzerimde?

Hayır tuttu çünkü söyle de millet de faydalanıp sevdiğine kavuşsun.

"Zafir bak rica ediyorum bebeğim," ona annesinin aslında terlikle dövecek gibi olduğu ama sırf toplum içinde olduğu için yumuşak davranan anne bakışı attım. Bu bakışı anam sağ olsun bolca yemiştim. Hatun Alvina hanım da olsa o terliği yiyorduk işte. "Susar mısın sevgilim?"

"Bak ama haksız mıyım?" Dedi önümde durup. "Şimdi şu resim," eliyle karşımızdaki tabloyu gösterdi. "Saçma sapan bir şey hiç bir güzel yanı yok. Senin yaptıkların Allah çarpsın gerçek sanat eseri."

Geri zekalı, zaten öyle.

"Ama şuna bak, bir de iki yüz bin lira fiyat biçmişler, yemin ediyorum osursam daha güzelini yaparım."

Yüzümü buruşturup onun ağzına bir güzel vurdum. "Zafir, yanlış yollara düşmüşsün sen aslanım benim, vitesi R'ye tak ve dön."

Aptal çöp adam çizemiyordu, kalkmış artistlik taslıyordu.

"Bizde R yok bizde vites hep ileri." Dedi böbürlenerek. Ardındanda yüzünü buruşturup karşımızdaki tabloya baktı. "Şimdi yani burada insanlık için ne anlatılmış olabilir?"

"Zafir, döveyim mi oğlum seni burada şimdi?!" 

Zafir bana baktı. "Döv anneciğim," Dedi ve alt dudağını ısırdı. "Bence de bi dayağı hakettim. Yok mu bi tuvalet bi arka oda falan bi geçelim, sen beni bi döv belki akıllanırım?"

"Seni var ya aslında bi abimlere dövdürmem gerekti." Dedim ona kınarcasına bakıp. "Belki biraz düzelirdin. Hataya düşüp yapmadım. Boşluğuma geldi koyamasın herhalde."

"Zana," Dedi Zafir beni hiç umursamadığını gayet net belli edip. "Hadi gidelim güzelim."

"Hayır." Bu ona söylediğim son kelimeydi ve onu umursamadan peşimden çekiştirmeye devam ettim.

İlgimi çeken en köşedeki büyük tablonun karşısında durduğumuzda uzun sayılabilecek bir süre tablonun fırça izlerini, resmin bütününü inceledim.

Bu resmî nasıl boyamışlardı amına koyayım? Zafir'e versem daha güzel boyardı.

Gözlerimi bu kez tablonun ön tarafındaki bilgilendirme panosunda gezdirip minicik yazıları okumaya çabaladım.

Dıdısının dıdısının dıdısı. Bu ne hiç bir bok anlaşılmıyordu ki.

"Sanırım ilgiliyiz?" Duyduğum sesle başımı kaldırdığımda sanatla benden daha da ilgili olan bir şahsiyet görmemle heyecanla gülümseyip Zafir'in elini bıraktım.

"Evet! Kesinlikle!" Dedim heyecanla. "Siz-"

"Evet güzel kadın, ben Kayra Atabey." 

Kayra Atabey, ünlü ressam ve sanat gurmesi diye adlandırılan bir adamdı. Kolay kolay resim beğenmezdi, farklı teknikleri vardı.

"Ah tabii ki de biliyorum!" Dedim heyecanla. "Ben Zana Şah, ressamım. Bir çok ülkede sergi açtım. Sizin de bir çok galerinize gitmiştim ve bir kez de verdiğiniz bi konferansa katılmıştım."

"Zana Şah mı?" Dedi adam ve sakalını sıvazladı. "Hiç duymamıştım daha önce. Başarılı bir ressam olduğunu düşünüyor musun?"

Elinin ortasından kurşun yemiş ve tüm umutları kaybolduğu sırada yeniden hayatla savaşmaya başlayan bir kız için evet. Gayet başarılıyım.

"Ev-evet?" Dedim şüpheyle ona
bakarken.

"Demek ki değilsin." Dedi. İşittiğim kelime gruplarıyla durakladım. pardon? Bana laf mı ediyordu o?

Tamam Zana bebeğim, sen gayet asil, sanatçı bir insansın. Kibarlığından ödün verme. Zaten yanında bi dağ ayısı var. Şimdi ayılığı ona bırak.

"Tamam dobra olduğunuzu herkes biliyorda-" sakin bir şekilde Kayra Bey'e karşı çıkacakken o yeniden sözümü kesti.

"Evet, biliyorlar tatlım." Dedi ve egoyla boynuna sarılı olan şalını düzeltti. "Öyle olduğumu söylerler. Eğer sende başarılı bi ressam olsaydın adını duymuş olurdum değil mi?"

"Bak hele bak," Dedi Zafir. "Eee başka?"
Zafir'in buz gibi sesiyle duraklayıp başımı ona çevirdim. Zafir ise bıraktığım elimi tutup hafifçe sıktı. Kaşlarımı çattım.

"Ne?" Dedi Kayra Atabey ve elini göğsüne koydu. "Çok kabasınız beyefendi?!"

"Doğrudur." Dedi Zafir rahatça ve adama doğru bir adım attı. "Bak hacı,"

Gözlerim irice açıldı. Hassiktir!

Zaten, medeni insanların geldiği çağdaş ve kültürel bir galeride ancak benim sevgilim en önemli ressama 'hacı' diye seslenebilecek düzeyde bir odundu.

Neyseki o odun bir bana yanıyordu.

"Senin yaptığın bu anaokul çalışmaları insanların aklını boyuyor olabilir ama kimse kalkıp da benim sevgilimin sanatını küçümseyemez. Sevgilimin emeğini hibe ettirmem kimseye bunu bi öğren,"

Gülümsememek için yanağımı ısırdım. Ulan seni yerim ben Zafir Şah!

"İkincisi o diline sahip çık iki dakika da bir Zana'mın sözünü kesme yemin ederim ben de senin dilini keserim kökten." Dedi Zafir yine delikanlı mahalle dayısı imajıyla.

Ben ise hiç rezil olmuş olmanın verdiği utança kapılmayıp zevkle ve aynı zamanda da aşkla Zafir'i izledim. 

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?! Terbiyesiz! Medeniyet yoksunu seni!" Kayra Atabey, bas bas bağırmaya başladığında yüzümü buruşturdum.

Evet olmayan yarrağım, sen onun sevgilisine laf edersen o da aynen böyle seni tehdit eder. Hayır bilemiyorum öyle ya da böyle soyadı Şah, tehditle de kalmayabilir şimdi.

Helal olsun aşk, tam abilerime layık enişte adayısın, gel iste beni. 

Ya da şimdi isteme, daha bir kaç yıl daha var.

"Belki?" Dedi Zafir zevkle. "Tehdit mi değil mi deneyelim mi?"

Zafir yeniden adamın üzerine bir adım attığında birbirine kenetli olan ellerimizden onu geriye çekmeye çalıştım.

"Görüyorsunuz değil mi?! Görüyorsunuz! Üzerime yürüyor! Saygısız!" Kayra Atabey adım adım arkaya gitti ve bas bas bağırmaya başladı. "Güvenlik! Derhal çıkarın bunları!"

"Sağ ol Hacı," Dedi Zafir ve elini göğsünün üzerine koyup selam verdi. "Güvenlik mensuplarınını yormaya gerek yok, ben de çıkmaya bahane arıyordum. Bize müsaade buraya geldiğimiz için de bizim sana değil senin bize para vermen gerekiyordu çıkışa ibanımı bırakırım atarsın."

Kahkaha atma Zana. Kahkaha atma...

Zafir adamın yanından geçip beni de peşinden çekiştirirken gülümseyerek onun adımlarına uyum sağladım. Sonra Zafir mavili pembeli bir tablonun önünde durup arkasını döndü ve yeniden etrafına tonla insanın toplandığı ressama baktı. "Şu tabloyu da paket yap aslanım, yeğenlerimiz olacak çocuk odasına asarız."

"Zafir!" Dedim hızla bize doğru gelen güvenlikleri görünce ve Zafir'i ittirdim. "Koş aşkım!"

"Aşkın yesin seni." Dedi Zafir ve hızlı adımlarla galerinin çıkışına yöneldi.

"Durun! Kaçmayın!"

Arkamızdan gelen sesle daha da hızlı koşmaya başladık.

Sizce ben, sanat aşığı, sanata sonsuz saygısı olan ben; dağ ayısı, büyük bir heyecanla gittiğim galeriden güvenlikten kaçarak çıkmamıza sebep olan üstüne üstlük para isteyip bir de adamın tablosuyla dalga geçecek bir adama aşık olup bundan hiç de gocunmayıp bir de manyak eğlenmiş miyimdir?

Cevap veriyorum E şıkkı; her boku yemişimdir.

Galerinin yapıldığı salondan çıktığımızda Zafir'i durdurdum. Zafir de gözlerini gözlerime dikti.

"Biliyor musun, geçen yıl yine bu adamın bir galerisine gittiğimde adamın biri tıpkı senin gibi sanattan anlamayıp rezillik çıkarmıştı ve iğrenerek onlara bakıp bir gün asla bir sevgilim olmayacağına and içmiştim." Dedim. Zafir gülümseyip uzandı ve dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.

"Sanata saygım var bak uslu uslu sadece senin yanında dedikodu yaptım ama o ne olduğu belirsiz beyefendi(!) benim sevgilime laf edemez yerin dibine gömerim." Dedi. Gülümseyerek onu dinledim. Zafir cümlesini bitirdikten sonra kolunu omzuma atıp beni kendine çekti ve bu kez de saçlarımın üzerini öpüp ilerlemeye başladı.

"Yürü bakalım mavi boncuk, şimdi gidip önce bi kokoreç yiyoruz sonra da çok galeri gezmek istersen Zeyd Şah'ın o neden o kadar görkemli olduğunu gram anlamadığım galerisine gideriz."

Kahkaha attım. "Abimin galerisine bu fanatikliği neden?"

"En azından arabalarına laf edince o Kayra mıdır nedir onun gibi ağlayıp güvenlik çağırmıyor."

Her zaman olduğu gibi yeniden kahkaha attım. "Evet, abim genelde dövüyor."

Zafir yalandan yüzünü buruşturdu. "Tüh, çok korktum gideyim de arabalarının çok güzel olduğunu falan söyleyeyim."

Gülümseyerek ona cevap vereceğim sırada telefonumun çalmaya başlamasıyla elimi üzerimdekini şortun arka cebine götürüp telefonumu çıkardım. Arayan kişiyi gördüğümde gülümseyip ekranı Zafir'e çevirdim. "Bak, arıyor seninki."

"Ah canım aşkım." Dedi Zafir yalandan bir aşık bakışıyla ekranda yazan Zeyd yazısına bakıp. 

"Aptal." Gülümseyerek söyleyip telefonu açtım ve kulağıma yasladım. Diğer bir taraftan da Zafir'le beraber park halindeki arabaya ilerlemekteydik.

"Efendim Zeyd?"

"N'apıyorsun abisi?" Diye sordu. Bakışlarım Zafir'i bulduktan sonra yeniden önüne döndüm. "Arkadaşlarımlayım sen n'apıyorsun?"

"Yalancı oldun sen iyice, bilmiyor muyum sanki o zibidiyle beraber olduğunu?!"

"Zibidi falan ayıp oluyor kayinço." Zafir telefona yaklaşıp konuştuğunda dirseğimi onun karnına geçirdim.

"Kayinço mu dedi o puşt?!" Zeyd'in sinirli sesi kulağımda yankılandı. "Evlenme teklifi falan etmedi değil mi o sana Zana?! Abisi bak sakın! Sen daha küçüksün ve o itten koca olmaz. Takıl sonra da sal."

"Zeyd, Lilya benimle yaşıt ve ikizlere hamile." Dedim bıkkınlıkla. "Bunu hatırlatmama gerek var mı acaba?"

"Aklımdan çıktığımı var ki?" Dedi Zeyd keyifli sesiyle ve iç çekti. "Bir de çocuklarımın anası uslu dursa her şey çok daha güzel olacakta, işte bizimkinin bir yerlerinde ateş yanıyor." 

Gülümsedim. Benim yaramaz yengeciğim. Başımızı daha çok belaya sokacak gibiydi.

İkizlere acıyordum.

Eğer annelerine benzerlerse... Evet, sanırım tüm sülaleye acıyordum.

"Yine ne yapmış?" Diye sordum korka korka. Umarım üç beş küçük bir şey yapmış olurdu.

"Final yarışına katılacakmış."

"Ne?!" Şaşkınlıkla dudaklarım aralanırken ve haddinden fazla bağırdığımı fark ederek elimi ağzımın üzerine kapattım.

Zafir kaşlarını çatıp gözlerini yüzümde gezdirdi. "N'oldu lan?"

Ayı.

"Senin karın," Dedim Zeyd'le konuşmaya devam edip. "Biraz fazla mı deli? Hayır yeniden mi hatırlatalım ikizleri var karnında da. Dört aylık hamile ya kendisi."

"Bir de güzeller güzelim benim haberimin olmadığını zannediyor. Yarıştaki tüm arabaların bakımlarını da mahvettiğini düşünüyor. Daha doğrusunu öyle zannediyor." Dedi Zeyd gülerek. "Neyse, sen de bil ama çaktırma akşama bir şey. Lilya benim galeriden yeni gelen arabalardan birini çaldığını zannediyor. Sen de bozuntuya verme öyle zannetsin bakalım."

"Ne yani?" Dedim kaşlarımı çatıp. "Akşama o ortama girmesine izin mi vereceksin? Ya anlamıyorum sizi siz evli değilken birbirinizi daha fazla koruyup kolluyordunuz, evlendikten sonra aşk gerçekten ölüyor herhalde."

"Aynen aynen, o yüzden ikizlerim oluyor zaten Zana'cığım, doğru söylüyorsun abisi o yüzden sen evlenme."

Evlenmemem için ekstra çaba sarf etmesi... Hayır şapşal abim benim evlenmeme karşı geleceği kadar çabayı başka şeylere verse ülkeyi bile kalkındırırdı da işte, bizimki zaten ülkenin amına koyulmuş mantığıyla  tamamen bana sarmıştı.

"Ay abi!" Sinirle söylendim. "Tamam evlenmiyorum ya aaa! Hadi git sen karına sahip çık o deli dünyayı da yakar sonra gider açım ben diye ağlar git bak sen ona hadi öptüm bay bay."

Telefonu Zeyd'in yüzüne kapatıp Zafir'e baktım, "Hadi yürü Zafo ağa, kokoreç yemeğe gidek."

Zafir gülümsedi. "Ha valla hanımağam," Dedi ve arabanın kapısını açtı. "Ismarlayam size bi yarım ekmek. Yarım ekmekle doyarsın?"

Kahkaha attım ve başımı salladım. "Ha valla doyarım."

Arabayı yarış yapılacak olan alanın gerisinde tutarken gözlerimi etrafta gezdirdim.

Tamam, şu an bir tehlike arz etmiyordu. Her şey yolunda gibiydi ama benim içimdeki bu huzursuzluk neydi anlamıyordum. Halbuki yarış alanına gelene dek iyiydim ve üstüne üstlük oldukça da hevesliydim.

Şimdi tüm hevesim uçup gitmişti. Kesinlikle erken yaşta evlenmek ve çocuk sahibi olmak akıl kârı değildi. En azından benim için. Kanım deli akıyor sürekli de tehlikeye çalışan bir beyne sahipken bebeklerimi nasıl koruyacağım düşüncesi biraz can sıkıntısıydı.

Bunlar hep sıkıntı ve hormonlardan kaynaklıydı. Evet, kesinlikle böyleydi.

İçinde bulunduğum arabanın diğer kapısı açılırken Aras yanıma oturdu. "Yarışa baştan girme." Dedi bana karşılık gayet ciddi bir şekilde. "Ortadan dal, Zaten kazansanda kaybetsende bir işe yaramayacak. Çünkü adaylar arasında değilsin."

Hiç girmemek de bir seçenekti aslında. Ben fazla gaza gelip beynimi falan kullanamasam da sanırım bizimkiler haklı gibiydi.

Başımı belli belirsiz bir şekilde salladım ve ona baktım. "Zeyd nerede?"

"Şurda," Dedi ve eliyle ilerde Rahdan'la konuşan Zeyd'i gösterdi. Bakışlarım onun gösterdiği noktayı buldu. Gülümseyip yakışıklı sevgilime baktım. Ona bakarken gülümsememek zaten mümkün olan bir şey değildi. Herkes ondan korksada biliyorsunuz,

Aslan bir bana miyavlıyordu.

"Yollar nasıl?" Diye sordum bu kez de ve dönüp Aras'a baktım. "Tuzak falan var mı?"

Tamam, sorumsuzluk gibi gözükebilirdi ama ben kendimi ve ne kadar dikkatli olduğumu biliyor, buna güveniyordum. Bebeklerime zarar gelecek bir şey yapmayacaktım. 

Ya da siktir, hiç bir bok bilmiyordum sadece kendimi telkin etmeme çalışıyordum. Etraf kesinlikle Şehla'yla yarıştığım gibi değildi ve herkesin gözünü kazanma hırsı kaplamıştı.

Tabii ki de girmeyecektim.

Evet en akıllıcası buydu.

"Yok. Yollar temiz." Dedi Aras. "Ama her an da bir tehlike çıkabilir Lilya. Final yarışı bu. Az buz bir şey değil. Gel vazgeç sen yarışa girmekten. Zeyd'i biliyorsun, kavga edeceğiniz kesin ve hamilesin de."

Oflayıp saçlarımı karıştırdım ve gözlerimi Zeyd'in üzerinde gezdirdim. Aras haklıydı.

Zeyd'le aramızın bozulmasına değer miydi?  

Özellikle de hamileliğimin bu dönemlerinde onun desteğine ihtiyacım varken?  

Ellerimi karnıma yasladım. Tamam, bence de uslu durmalıydım.

"Ne yapmalıyım peki?" Diye mırıldandım. "Yarıştaki bütün arabaların bakımlarını bok ettim. Zeyd'inki de dahil."

"İşte orada boku yedik." Dedi Aras. Sen bekle burada, çünkü az sonra Zeyd ufak bir patlama yaşayabilir bir de seni görmesin."

Ne yapacağımı bilmesem de şu an mantıklı düşünemediğime karar verip başımı salladım ve Aras'ı onayladım. Aras arabadan indikten sonra kapıyı kapattığında iç çekip artık beni sıkan emniyet kemerimi çıkarıp arkama yaslandım ve bir iç çekip elimi şişkin karnıma yasladım.

"Sanırım ilk kez uslu durmaya karar verdim." Dedim karnımı okşarken. "Siz olmasaydınız ben çoktan buraları karıştırıp etrafı birbirine katmıştım yani sonuçta şampiyon karısıyım."

Gülümsedim. "Ama olsun, siz sağlıklı olun da. Uslu da durulur."

Karnımdaki miniklerime öpücük atıp bakışlarımı yeniden Zeyd'e diktim.

Zeyd durakladı karşısında konuşan Aras'la ardından da ellerini beline koyup kaşlarını çattı ve dudaklarını ıslattı.

Alt dudağımı ısırıp onu izlemeye devam ettim.

Aras sustuktan sonra Zeyd sakin kalmaya çalıştı. Etrafa falan bakındı. Ardından da bir anda Aras'ın yakalarından tutup kendine çekti.

Yumruk atmasa bari çocuk baba olacaktır sonuçta yüzü gözü morardık gezmeseydi.

Zeyd Aras'ı ittirip saçlarını çekiştirdikten sonra arabasına, o ünlü Lamborghini'sine ilerledi. Arabanın motor kısmını açıp cebinden telefonu çıkarıp telefonun fenerini açtıktan sonra eğilip motorun içine bakındı. Muhtemelen arabaların bakımlarının eksik olduğunu fark etmişti. Ya da Aras gidip bunu ona söylemişti. İkisinden biri olmuştu bir şekilde.

Onu izlerken kendimi aşağıya inmemek ve onun yanına gitmemek için zor tutuyordum ama sanırım şu an ona bebeklerimiz cinsiyeti belli olduğunu dahi söylesem beni pekte önemsemeyecek gibiydi. Şu an Deli Rüzgar'la bir aradaydık ve her an o rüzgar bizi çarpabilirdi.

Oflayıp karnımı okşadım. "Artık sanırım daha sakin sürprizler yapılmalı." Dedim ve yüzümü buruşturdum. "Bu da çok sıkıcı." Gözlerimi karnıma indirdim. "Hadi büyüyün çabucak da dünyaya gelin. Annenizin yaramazlık yapması gerekiyor ve bana artık yeni suç ortakları gerek. Babanız benim suç ortağım olmayı bırakıp artık bana da babalık yapmaya başladığı için onunla olmuyor."

Başımı kaldırıp yeniden etrafa bakındığımda yutkundum.

Perit Zeyd'e ilerlerken Diğer iki yarışçı da onlara ilerliyorlardı ve iki kişide silah vardı.

Zeyd durup adamlarla konuştuktan sonra dördü de kenardaki kaba saba adamlara ilerlediler.

Evet Lilya Şah, bravo aslanım benim. Nasıl da her şeyi bok ettin ama. Demek ki tez canlılık iyi değilmiş değil mi? Azıcık normal olmak gerekiyormuş.

Bir süre sonra Zeyd gözden kaybolduğunda meraklı gözlerle etrafa bakındım ve diğer bir yandan da telefonumu aradım etrafta.

İki koltuk arasındaki boşlukta duran telefonum çalmaya başlarken bakışlarım telefonumu bulduğunda sesli bir şekilde yutkundum.

"Efendim sevgilim?" Dedim telefonu açıp.

"Ne yapıyorsun mavili?" Diye sordu sesi epey gergin geliyordu.

"T-televizyon izliyoruz ailemizin babası? Sen ne yapıyorsun?"

Namık Kemal mezarında ters döndü Lilya az mantıklı at.

"Hmm," Dedi Zeyd. "Ne izliyorsunuz bakalım?"

"Şey işte," siktir aklıma da hiç bir şey gelmiyordu. "Grinin elli tonu!" Dedim hızla aklıma gelen ilk filmi söyleyip. "Grinin elli tonunu izliyoruz."

Salak Lilya, gerçekten çocuklarınla bu filmi mi izliyorsun? Üstelik daha doğmamış çocuklarınla?

"Grinin elli tonu demek?" Dedi. "Çocuklarımıza nasıl oluştuklarını çok erken öğretmedin mi karıcığım?"

"Şey aslında izlemiyordum," diye karlı çıktım hızla. "Yani tam izlemiş sayılmam sonuçta tek izleyecek bir film değil hem de hiç hamilelere göre bir film de değil ben en iyisi Harry Potter açayım değil mi evet evet, ben Harry Potter açayım mısır da patlatayım sonra uyuyayım senin de anahtarın var nasıl olsa yarış bittikten sonra gelirsin." Yalandan bi esnedim. "Uykum da gelmiş, çok yoruldum bugün biliyor musun sevgilim?"

"Bilirim bilirim," Dedi Zeyd. "Onu biliyorum da benim galerime yeni gelen üstelik özel tasarım olan Ferrari'de televizyon olduğunu bilmiyordum yavrum, hem nedense sen arabada da rahat uyuyamazsın."

Hassiktir.

"Ne diyorsun bebeğim?" Diye mırıldandım. "Ne alaka araba-"

Tam cümlemi devam ettirecekken arabanın kapısı açıldı.

"Aferin!"

Duyduğum gür sesle irkilirken başımı kaldırdım ve o noktaya baktım.

"Ze-Zeyd?"

"Zeyd," dedi Zeyd de bana karşılık. "Sana buraya gelmemeni söyleyen Zeyd. Kocan ve çocuklarının babası olan asla sözünü dinlemediğin Zeyd."

Yutkunup ona bakarken Zeyd açtığı arabanın kapısından geçip yanıma oturdu. "Ne bok yediğini sorabilir miyim karıcığım?" Dedi sert sesiyle.

"Babamızı özledik?" Dedim hızla elimdeki tek kozu kullanıp ellerimi karnıma yasladım ve gülümseyip onun eline uzandım. "Bak çok özledik."

Zeyd'in elini tutup karnımın üzerine yaslandığımda Zeyd göz devirdi. "Lilya sana buraya gelmemeni söylemiştim!"

"Biliyorum," diye mırıldandım. "Ama ne yapayım, seni evde tek başıma beklemek istemedim."

"Beklemeyecektin zaten!" Dedi Zeyd. "Gidip uyuyacaktın, ben de gelecektim yanına."

"Ben olmasam sen uyuyabilir misin?" Dedim sinirle. "Hem de tehlikeli bir yerde olduğumu bile bile."

"Biliyordum zaten." Dedi bir anda sakince. 

Durakladım ve kaşlarımı çatıp ona baktım. "Ne?"

"Senin buraya geleceğini biliyordum Lilya." Dedi. Ne yani biliyordu ve ben boşuna mı dakikalarca strese girip kendi kendimi yiyip bitirmiştim?!

Sinirle onun koluna vurdum. "Neden o zaman bağırıp çağırıp beni strese sokuyorsun!?"

"Biraz anla ve uslu dur diye!" Dedi. "Karnında dünyamın yarısını taşıyorsun, hala girmemen gereken yerlerde geziniyorsun!?" Dudaklarını ıslatıp derin bir nefes aldı. "Anne olacaksın güzelim, dikkat etmen gerekiyor bebeklerimize. Onlara dikkat edebilmen için de kendine dikkat etmen gerekiyor." 

Yutkundum ve gözlerimi kaçırdım. 

"Sorumsuz muyum yani?"

"Lilya sorumsuzsun demedim." Dedi Zeyd iç çekip. "Hem bi bana bak bir şey diyeceğim."

Omuz silktim. "Tamam git ya," diye mırıldandım.

Allah'ım neden şimdi gözlerimin önü bulanıklaşıyordu, burnumun ucu falan sızlıyordu ki?! Ağlayacak ne vardı acaba yine!?

"Lilya, güzelim benim n'oldu?" Zeyd endişeyle elini yanaklarıma koyup onun yüzüne bakmamı istediğinde başımı çekip onun ellerimden kurtardım. "Eve gidiyorum ben." Dedim ağlarken. "Git sen de. Biz gidip bebeklerimle beraber uyuyacağız."

"Hayır gitmiyorsun, biliyordum geleceğini biraz kork diye yaptım. Bizimkilerin etrafı sivil koruma kaynıyor." Dedi. "İzlemek istersen orada olabilirsin zaten."

"Zeyd," hüngür hüngür ağlarken ona baktım. "Ben çok sorumsuzum değil mi?" Dedim. Zeyd gözlerini yüzümde gezdirdi. "Daha yirmi yaşındayım ve hâlâ asi tavırlar adı altında sorumsuzca ve çocukça davranıyorum. Üstelik ikizlere hamileyim." Hıçkırırken başımı arkaya yaslayıp gözlerimi yumdum.

"Hiç güzel bir anne olamayacağım."

"Lilya'm," Zeyd gözyaşlarımı sildi. "Bebeğim çok güzel bir anne olacaksın sen." Dedi. "Yapma bunu kendine bak dört ay oldu sen hep kendine bunu yapıp beni de çok üzüyorsun. Biliyorum, tez canlısın, eğlenmek istiyorsun ve eğlence anlayışım biraz tehlikeli bu yüzden biraz dikkat edeceğiz hem tek değilsin ki, sorumsuzluksa benim yaptığım da sorumsuzluk."

Ona baktım. "Sen ne yaptın ki?" Dedim tıpkı bir çocuk gibi. "Sen hep bizi düşündün, iyi olalım diye uğraşıyorsun. Sorumsuzca ne yapmış olabilirsin ki?"

"Karımı ve bebeklerimi evde bırakıp boktan bir yarışa gelmek mesela?" Dedi Zeyd. "Bence açık açık bir sorumsuzluk. Ben de baba olacağım ona bakarsan ve hâlâ buralarda takılıyorum. Hadi, ağlama daha fazla sinirleniyorum artık." Uzanıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

"Bu sondu tamam mı? Artık biraz daha sakinliğe çekilmemiz gerek." Elini karnıma koyup okşadı. "Emin ol onlar dünyaya geldiğinde zaten hayatımız epey değişecek."

Pek inanmıyordum bunun son olacağına ama olsundu bakalım. Bir de bunu deneyelim.

Zeyd'le beraber arabadan indik. Zeyd ellerini ellerime kenetledi ve bizimkilere doğru ilerledik.

"Geldi belalı hamiş." Diye söylendi Zana. Onu umursamadım.

"Şimdi benim geçmem gerekiyor arabanın başına," Dedi ve yanağımı öptü. "Dikkat et tamam mı?"

"Arabalar arızalı değil miydi?" Dedim kaşlarımı çatıp. "Ben şey-"

"Biliyorum karım," Dedi homurdanıp. "Merak etme arabalar tek bir bakımdan geçmekle çıkamaz bu yarışa. Az önceki her şey oyundu. Senin beni izlediğinden haberim vardı."

"Salak." Diye homurdandım ve kollarımı onun boynuna doladım. Evet, biraz içim rahatlamıştı, doğru.

"Sizi seviyorum." Diye fısıldadı kulağıma ve boynumu öptü. "Sizi seviyorum, sana ise aşığım." Dedi gözlerimin içine bakarak bir kez daha yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken uzanıp onun dudaklarına dudaklarımı yasladım.

Üst dudağını dudaklarım arasına alıp bir öpücük bırakırken Zeyd de beni tamamlayıp aynı şeyi alt dudağım için yaptı.

Sonra anonslar başladığında Zeyd arabasına doğru tüm heybetiyle ilerledi.

Bakınız yavrularım, bu yakışıklı sizin temellerinizi atmamdaki suç ortağım ya da nam-ı diğer öz ve öz babanız.

Nefesimi tuttum istemsizce ve yarışın başlamasını bekledim.

Çok uzun sürmedi, yaklaşık bir dakika kadar sonra bayraklar indirildi ve etrafta arabaların güçlü motor sesleri yankılandı.

Zeyd gaza basıp tozu dumana katıp ilerlemeye başladığında onun hemen arkasındaki isim ise Perit'ti. Her zaman olduğu gibi.

"Umarım Perit geberir bu kez." Şehla onun arkasından nefretle söylendiğinde bakışlarım onu buldu.

"Anlatmadın bana." Dedim kollarımı göğsümde bağlayıp. Aklım Zeyd'deyken burada durmak beni epey gerecekti ve Zeyd çoktan gözden kaybolmuştu bile.

Derin bir nefes aldım. Tamam Lilya, Zeyd defalarca kez yaptı bunu. Sorun yok.

"Neyi?" Dedi Şehla bana bakıp. Bir de anlamamazlıktan gelmiyor muydu? Göz devirdim. "Perit'le olanları Şehla."

"Siktiriboktan şeyler." Dedi homurdanarak. "Sen kocanı bekle bence. O kadar plan program yapıp gelmişsin sonuçta."

"Seni hâlâ affetmiş değilim Şehla, sen ve Luna yüzünden üç hafta kocamdan ayrı kaldım ve üstüne üstlük bebeklerimin canı tehlikeye girebilirdi." Şehla'nın bakışları karnımı bulduktan sonra yeniden yüzüme baktı. Artık biraz pişmandı çünkü ilk bebeğimi kaybedişime o da tanık olduğu için ve karnımdaki bebeklerin onun da yeğenleri olduğu için gün geçtikçe o da bu konuda hassaslaşmaya ve vicdan azabı çekmeye başlamıştı. Bilirsiniz, sonuç olarak bu Şehla'ydı. Ne kadar dışarıya göstermese de böyle olduğunu biliyordum çünkü ikizim oluyordu kendisi.

"Bunu anlatıp anlatmamamın beni affetmenle ne gibi bir ilgisi olabilir?" Dedi memnuniyetsizce.

"Şehla, anlat." Dedim sinirle. "Yorma beni! Aklım Zeyd'de zaten. Sakin olmam gerek benim."

"Tamam salak, tamam." Dedi Şehla ve koluma girdi. "Gel biraz daha sakin bir yere geçelim hem sen de otur biraz."

Kısa bir an yarış yoluna bakıp iç çektim. Hâlâ hiç bir araba gözükmüyordu.

Başımı sallayıp Şehla'yı onayladım.

"Nereye?" Alas'ın sorusuyla dudaklarımı aralamışken Şehla benim yerime onu cevapladı.

"Arabaların olduğu kısma geçiyoruz. Lilya ayakta kalmasın."

"Tamam." Dedi Alas. "Kıvanç'a haber vereyim etrafınızda dursun."

Karşı gelmedim. "Alas, Zeyd yaklaşırsa ya da bir şey olursa bana haber verir misin?"

Alas başını sallayıp beni onayladı.

Şehla'yla beraber arabaların olduğu kısma ilerledik. Burası gerçekten de epey sakindi ve bizimkilerin olduğu tarafı da görüyordu.

Şehla arabasının yan sürücü koltuğunu açıp bana baktı.  "Hadi otur sen."

Koltuğa yan bir şekilde, ön tarafım kapıdan dışarıya bakacak şekilde oturdum. Şehla da açık olan kapıya rahatça dayanmış bana bakıyordu. "Ne merak ediyorsun?"

"Önce o adama nasıl aşık olduğunu."

"Barda karşılaşmıştık." Dedi. "Salak gibi benimle tek gecelik ilişki yaşayan bir adama aşık oldum. İlkimdi ve aptaldım."

Şehla bunları şu an hissizce ve umursamazsa söylüyor olsa da benim bir tık canım yanmadı değildi hani. Ağır olmalıydı.

"Sonra çok şeyler oldu. Hepsini hatırlamıyorum ama Zeyd zaten Perit'e hep kıl oluyordu ve ben Perit'e yakın olduğumdan beni kullanmaya karar verdi. Eski Zeyd şah işte. Yani sana anlatmıştım, aşık şeyleri falan külliyen yalan. Her şey Perit'in ilgisini çekmek içindi." 

"Devam et." Dedim soğukça. Bunları atlatmıştım. Tekrar duymak ve Zeyd'in isimlerini böyle şeylerin arasında geçmesi beni sinirlendiriyordu.

"Ama iş tersine döndü. Perit beni kullanmaya başladı. Ona çok yalvardım beni sevsin diye," alayla güldü. "Sikeyim, çok eziktim!"

"Bizim o zaman ikiz olmamız gerekiyordu biliyor musun?" Dedim ona bakıp. "Aslında birbirimize benziyoruz Şehla. Ne olursa olsun," dudaklarımı ıslattım. "Aşık olduğun adam bile olsa ben ikizimin ezilmesine izin vermem."

"Ben seni ezdim ama," Dedi bana karşılık. "Ama gerçekten bilerek değildi. Zeyd'e aşıkmış gibi davranmamı ya da sana aldatan kadın rolüyle bakmamı isteyen Perit'ti. Yoksa ne benim seninle ya da Zeyd'le bir sorunum yoktu."

"Ben seni boğazladım." Dedim ona karşılık. "Geç bunları üzerinden çok zaman geçti."

"Yani anlatacaklarım şu an bu kadar. Daha detaya inmek istemiyorum çünkü kendi salaklıklarım sinirlerimi bozuyor. Aşkı çok yanlış kişide aradığım için kendimden nefret ediyorum." Uzanıp onun elini tuttum. "Şehla," Dedim gözlerine bakıp.

"Ben yanındayım." Dedim ciddi bir sesle. "Anlatmak istediğin bu kadarsa, tamam ama bil. O adamı yalvartmadan öldürürsen çocuklarım seni teyzeden saymaz."

Şehla gülümsedi. "Emin ol, onların en güzel ve en kafa dengi teyzesi ben olacağım."

Gülümsedim. "Göreceğiz."

Şehla tam bana karşılık bir şey demek için dudaklarını araladığında yarıl pistinden bağırışlar yükseldi ve ışıklar gözükmeye başladı.

Arabadan çıkıp karnımın izin verdiği kadarıyla koşarak -ya da hızlı adımlar demeliydim- bizimkilere ilerledim.

En öndeki Alas ve Zana'yı ittirip aralarına girdiğimde bakışlarım yüksek bir hızla gelen arabayı buldu. Farlarının gözlerimi almasıyla arabayı net göremesemde nefesimi tuttum.

Araba bitiş çizgisini yüksek bir hızda geçip drift atarak arabayı durdurken gördüğüm plakayla sevinçle çığlık attım. 

"İşte benim sevgilim!"

Seyircilerin ayrıldığı ipin altından geçip koşarak Zeyd'in arabasına ilerlerken Zeyd de arabadan indi.

Sanki ekmek almaya gidip gelmiş gibi rahattı beyefendi.

"Yavaş!" Dedi Zeyd uyarırcasına onu umursamayıp kollarımı boynuna sardım.

Zeyd de kollarını belime doladı ve beni havaya kaldırdı. Kahkaha attım "Şampiyon oldun!"

"Şaşılmasa gerek." Dedi Zeyd bana karşılık. Göz deviremeyecek kadar gayet mutluydum.

Zeyd beni yere indirip dudaklarıma masum bir öpücük bırakırken elini karnıma koyup okşadı. "Bebeklerimizin şerefine bu kez." Dedi ve tonla kalabalığın arasında olmamızı, herkesin çığlıklar atarak onu desteklemesini, herkesin bizi izlemesini önemsemeden eğildi ve karnımı öptü.

Gülümseyerek onu seyrettim. "Bu şampiyonluk size ithafen hayatımın minik anlamları."

Güldüm ve saçlarını okşadım. Zeyd doğrulduğunda esen rüzgardan önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.  Gözlerinin içine baktım.

"Muhtemelen oğlumuz sana benzeyecek," Dedim gülümseyerek. "Kızımız da sanırım başımızın belası olacak."

Zeyd kaşlarını çattı. "Ne?"

"Cinsiyetleri," Dedim gülümseyerek. "Biri kız biri erkek."

Nefesimi tutup tüm dünyadan soyutlanıp onu izledim.

"Sen şaka mı yapıyorsun?!" Dedi Zeyd yüzündeki gülümsemesiyle. "Hani belli değildi!?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp omuz silktim. "Sürpriz?"

"Senin sürprizlerin bir gün canımı alacak gibi." Dedi Zeyd ve bana yeniden sarıldı. "Demek bir kız, bir erkek."

Başımı salladım. "Öyle. Hem böylelikle de durum eşitlenecek gibi."

"O zaman hazırlıklara başlıyoruz!" Dedi Zeyd ve uzanıp dudaklarımı öptü yeniden. "Oğlumuza isim bulma işiyle başlayabiliriz."

Kaşlarımı çattım. "Kızımızın ismi olmasın mı aptal?!"

Zeyd kocaman gülümsedi. "Onun ismi babasında saklı." Dedi ve karnıma baktı. "Kızımızın adı Zeyna olacak. Adı gibi güçlü ve muhtemelen de genlerden süslü olmak da geçeceği için süslü olacak ve belki de başımın minik belası olacak."

Kahkaha attım ve ona yeniden sımsıkı sarıldım.

Zeyna... hem savaşçı prenses demekti hem de güçlü ve süslü.

Tam da bizim kızımıza uygun. Üstelik babasının ismiyle de uyumluydu. 

Zeyna Şah.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Zeyna ve Zeyd. İkisini bir arada görmek için şimdiden sabırsızlanıyordum.

Ama ondan önce oğluma da benim ismime benzeyen tam da oğlumun cesur ve güçlü olduğundan emin olduğum kadar tıpkı onu anlatan bir isim bulmalıydım.

Evet doğuma kadar olan sürede neyi düşüneceğimizi bulmuştuk.

Yarıştan eve dönerken yolda her zaman olduğu gibi yine uyuklayıp durmuştum. Ertesi gün ise artık yorgunluk tüm vücudumu ele geçirdiğinden tüm gün yaptığım tek şey tamamen uyumaktı. öylemi normal şartlar altında yeni açılacak olan Mavili isimli mekanıma gitmem gerekliydi ama ona gitmek bile gözümde epey büyümüştü.

Uykudan bir anda ağzımın sulanmasıyla uyanırken yerimde doğruldum ve burnumu çekip etrafın kokusunu almaya çalıştım.

Zeyd kokuyordu. Kebap falan kokmuyordu!  Mangal falan da yoktu!

Ne yani, rüya mıydı o mangaldaki kebaplar?!

Zeyd'in bakışları beni buldu.  "Bir şey mi oldu?" Dedi kaşlarını çatıp yüzüme bakarken. 

Evet!

Gözlerimi oluştururken ona baktım ve dudaklarımı ıslattım. "Zeyd..."

"Söyle güzelim?"

Salondaydık. Hava kararmıştı ve salonu yalnızca televizyonun ışığı aydınlatırken ben Zeyd'in dizinde uyuyakalmıştım.

"Zeyd, benim canım kebap çekti." Dedim yutkunup "Saat kaç? Dışarıdan söylesene. Çok acıktım."

Zeyd kaşlarını çattı. "Kebap mı? Bebeğim saat üç. Her yer kapalı."
Derince bir yutkundum. "Zeyd çok canım istedi ama," iç çektim ve yeniden onun bacağına uzandım. "Neyse." Diye mırıldandım. "Yarın yerim."

Zeyd iç çekip Saçlarımı okşadı. "Çok mu istedi canın?" Diye sordu. 

Başımı sallarken gözlerimi yumdum ve ona daha da sindim. "Rüyamda gördüm böyle mis gibi kokmuştu, lavaşın arasına koyup yiyorduk..." yeniden bi yutkunuş. "Ama yarın yerim değil mi?"

"Sen uyu," Dedi Zeyd ve alnımı öpüp yerindem kalktı. "Geliyorum ben az sonra."

"Çabuk ol," diye mırıldandım koltukta rahat bir konum alıp. "Çok uykum var. Sen olmadan rahat uyuyamıyorum."

"Tamam uyu sen, geleceğim dedim."

Kısa bir an mutfağa giden Zeyd'in arkasından baktıktan sonra yerimde dönüp iç çektim ve gözlerimi yumdum.

Karnım şiştikçe uyumak da zorlaşıyordu. Hayır şimdiden karnım bu denli şişmişken ben Doğuma kadar sanırım evin içinde yuvarlanarak dolanacaktım.

Uzun sayılabilecek bir süre koltukta uyumak için debelensemde artık Zeyd'in üzerine yatıp uyumak benim için yatağa yatıp uyuma anlamına geldiğinden ve Zeyd'in de saatlerdir mutfakta olmasından dolayı uyuyamamıştım.

Oflayıp yerimde doğruldum ve üzerimdeki beyaz geceliği düzeltip, çokta bir işe yaramadı, şişkin karnım geceliğin ön kısmını kaldırıp her halükarda yine mininin de minisi bir kumaş parçasına dönüşüyordu.

Yerimden kalkıp bütün evi saran kokunun geldiği mutfağa ilerledim.

"Zeyd sen-" aklıma gelen şeyle heyecanla mutfağa girdiğimde gördüğüm manzarayla tıpkı küçük bir çocuk gibi el çırptım. "Ya sen bana kebap mı yaptın?!"

"Kocanın Urfalı olduğunu unutuyorsun be sevdiğim," Dedi ve ellerini havluya kurulayıp yanıma geldi. Mutlulukla kollarımı onun boynuna sardığında Zeyd ellerini bacaklarımın altına koyup beni havaya kaldırdı.

Eh, ben de boş kalmayıp her zaman olduğu gibi bacaklarımı onun beline doladım. 

"Gördünümüz mü ikizler, babanız gece gece bize kebap yapmış!"

"Ulan bu kadar sevineceğini bilseydim her gün yapardım." Zeyd yine her vakit olduğu gibi söylenip beni beni ada tezgahın üzerine oturttu ve ellerini bacaklarımın üzerine yaslayıp gözlerime baktı. "Evet güzel karım, önce öpücüğümü alayım sonra da yemek yiyelim."

Uzandım ve dudaklarını öptüm.

"Hadi yiyelim!" Dedim heyecanla. Zeyd gülümsedi ve hemen yanımdaki tabağa uzandı.

"Aç ağzını aslan parçası." Onun konutuyla hiç yadırgamadan ağzımı açtım ve uzattığı dürümden hatrı sayılır bir ısırık aldım.

Ben ağzımdaki lokmayı çiğnerken Zeyd de benim gibi bi ısırık aldı.

Ağzıma yayılan tatla dudağımı ısırıp "hmm" diye bir ses çıkardım. "Çok güzel olmuş!"

"Güzel güzel," Dedi Zeyd. "Sen söyle sesler çıkarmazsan daha da güzel."

Kahkaha attım. "Birileri beni mi özlemiş?"

"Sence?" Dedi ters ters bana bakıp. "Uslu uslu otur Lilya. Yemeğini ye sonra uyumaya gidiyoruz hadi yavrum."

Zeyd'in bakışlarının kısa bir an dekolteme kaydığını fark etsem de bozuntuya vermeyip yemeğimi yedim.

Sonunda yemek yedikten sonra yine Zeyd'in beni kucağına almasıyla mutfaktan ayrıldık. Tıpkı küçük bir çocuk gibi kollarımı boynuna sarıp başımı da boyun girintisine sakladım.

Zeyd kalçamın altındaki ellerinden birini hareket ettirdi ve yavaşça tenimi okşadı. "Benim koca yanaklı asi karımın uykusu mu gelmiş?" Diye sordu.

"Evet." Söylenip kokusunu içime çektim. Zeyd kucağında beni taşıyıp üst kata çıktı ve yatak odamıza girdi.

"Ağırlaşmış mıyım?" Diye sordum. Beni nasıl bu kadar kolay taşıyordu anlamıyordum.

"Lilya ben spor salonunda yüz kilo altıyla çalışmıyorum. Sence ağırlaşsan da bana koyar mı?"

Göz devirdim. Aman, ego kasmasan da olmuyordu Zeyd paşam.

Yemek yemenin verdiği o mükemmel mutluluk hissiyle gülümseyip yatakta çırpınıp rahat bir konum aldım. Zeyd de yanıma uzanıp dirseğinin üzerinde doğrulup elini şakağına yasladı. Ben de ondan tarafa dönük yan bir şekilde yatıyordum.

Elimin birini yanağımın altına koyup diğer elimi de karnımın üzerine koydum.

Zeyd narince yanağımı okşadı. "Yarın," Dedi. "Gidip boya alıp kızımızın ve oğlumuzun küçük odasını boyasak mı artık?"

Küçük odasından kastı bizim yatak odamızdan açılan odadan bahsediyordu.

Aklıma gelen anıyla yüzümde ufak bir tebessüm belirdi.

Bu Zeyd'in hayaliydi...

"Bebeğim ne yapıyorsun?" Diye sordu Zeyd sırtını duvara yakalarken.

"Göbek atıyorum Zeyd görmüyor musun?" Dedim ters ters. "Git sen."

"Güzelim küstük mü?" Dedi ve yanıma gelip arkadan kollarını belime dolayıp dudaklarını boynuma bastırdı.

"Ya git, sırnaşma. Odayı boyayacağım."

"Hayır boyamayacaksın." Dedi. Gözlerimi kırpıştırıp omzumun üzerinden ona baktım. "Sebep?"

"Çünkü bu odayla ilgili büyük hayallerim var." Dedi. Sırtımı onun göğsüne yaslayıp ellerimi onun karnımın üzerindeki ellerinin üzerine koydum. "Anlatsana?" Dedim merakla. Zeyd'in hayallerini dinlemek hep bana masal gibi geliyordu.

"Evlenmişiz," dedi Zeyd. "Aylar geçmiş. Senin karnın yaklaşık bu kadar büyümüş." Dedi karnımın üzerindeki elini ileriye doğru götürdü. Gülümsedim. Zeyd çenesini omzuma yasladı. "Elimizin altında bebeğimizin hareketlerini hissediyoruz, sen sağlıklısın, bebeğimiz öyle. Her şey yolunda. İşte o zaman beraber girip bu evi nasıl kendimiz uğraşıp yaptıysak, bebeğimizin odasını da öyle yapacağız."

"İyi de," dedim ve onun gözlerine baktım. "Ben o kocaman karnımla hareket edemem ki."

"Pardon?" Dedi Zeyd kaşlarını çatıp. "Sana hareket ettirecek olan kim?"

"Ne yani? Hiç mi?"

"Hiç." Dedi Zeyd. "Kızım karnında Şah'ların en kıdemli bebeğini, bebeğimizi taşıyor olacaksın. Ben sana yapmasam, babaannemler bu eve doluşur. Zana ve Roza başından ayrılmaz. E Luna da var. Annemler başlı başına belalar."

Kahkaha attım. Zeyd uzanıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. "Gülüşün ömrümü uzatıyor lan." Dedi. "Resmen yaşama sebebi."

"Bu gün çok romantiksiniz. Cicim aylarında falan mıyız? Evlendikten sonra odunlaşırsan yakarım seni."

"Kızım bir sana yanıyorum." Dedi. Ve dudaklarını yeniden dudaklarıma bastırdı.

Geçmiş gözümün önünde canlanırlarken üzülmek yerine buket mutlu olmuştum. Her ne kadar bu minik anı, benim kaçırıldığım güne ait de olsa sonuç olarak Zeyd'imin hayaliydi ve,

Ve gerçek olmuştu. Hatta artı bir fazla bebeğimizle.

"Hayalindi..." dedim Zeyd'in gözlerine bakarken. Zeyd gülümsedi. "Hayalimdi, şimdi ise gerçeğim."

Zeyd geceliğimin eteğini yukarıya sıyırıp karnımı açığa çıkardı ve eğilip dudaklarını karnımın üzerine bastırdı.

Gülümseyerek onu seyrettim. "Tamam," Dedim elimi onun saçları arasına daldırıp. "Yarın gidip boya alalım ve boyayalım miniklerimizin odasını."

Zeyd gülümsedi ve dudaklarını yeniden karnıma bastırdı.

Ve tam o an, onun dudakları altında hissettiğim şeyle durakladım ve yerimde doğruldum.

"Zeyd." Dedim hızla elimi karnıma götürüp. Zeyd kaşlarını çatıp yerinde doğruldu. "N'oldu?" Dedi endişeyle. Ne yani o hissetmemiş miydi?

"Hi-hissetmedin mi?" Diye sordum buruk bir gülümsemeyle. Zeyd daha da endişelendi buna karşılık. "Neyi?" Dedi. "Lilya canın mı yanıyor neyden bahsediyorsun?"

Yutkundum. Buna da ağlama ben Lilya!

"Zeyd! Tekme attı!" Dedim mutlulukla bağırıp. "Sen öptün, ikisinden biri tepki verdi!"

"Lilya daha çok küçükler," Dedi Zeyd kaşlarını çatıp. "Alt tarafı on sekiz haftalık hamilesin. İkiz olduğu için karnın bu kadar büyüdü, onlar hala çok küçük. Hareketleri hissedilmez ki. Başka bir şeyle karıştırıyoruz. Kalk hastaneye."

"Zeyd hayır!" Dedim hızla ve onun elini tutup karnıma götürdüm. Diğer bir yandan da nefesimi tutup beklemeye başladım.

Zeyd de sessiz kaldığında karnımda yeniden kelebeklenme mi denirdi ne denirdi bilinmez küçük hareketler hissettim.

"Zeyd," yutkundum. "Hareketleri hissediliyor..."

"Ben hissedemiyorum." Diye homurdandı Zeyd.

"Ben hissediyorum," derin bir nefes alıp onun gözlerine baktım. "Zeyd çok güzel bir his bu..."

Allah'ım... yutkundum ve karnıma baktım. Artık gerçekten hissediyordum. Gerçekten anne olduğumu ve onların bu hareketine bile canımı feda edebilecek kadar kendimden vazgeçip kendimi onlara adadığımı hissediyordum.

"Sanırım, ben biraz daha büyüdüklerinde hissedebileceğim." Dedi Zeyd ve sonra da gülümsedi. "Olsun amına koyayım. Beklerim ben. Üçünüzde sağlıklı olun da."

Yeniden yatağa uzanırken elim yine karnımın üzerindeydi ve heyecanla yeni hareketleri hissetmeyi bekliyordum. 

Sanırım, onu beklerken de uyuya kalmış olmalıydım.

Sabah gözlerimi heyecanla aralayıp yataktan kalkmaya davrandığımda belime kollarını sarmış olan Zeyd buna engel oldu. "Uyu Lilya."

"Sabah oldu, kalk artık." Diye homurdandım. "İşimiz gücümüz var."

"Senin tek işin gücün ne yiyeceğini düşünmek." Dedi Zeyd uykulu sesiyle. "Ben öyle istiyorum, öyle olacak."

"Nah öyle olur." Dedim ve elinin üzerine vurdum. "Kalk artık odun. Beni bekleyen iki mekanım ve bir de boyanması gereken bebek odası var."

"Tamam Lilya, tamam güzelim. Elimizin altında milyon tane adam var ama yine her boka biz koşalım, tamam."

"Zeyd!"

"Tamam kızma hemen kalktım!" Zeyd yanımdan kalkıp söylene söylene tuvalete ilerlerken ben de arkasından gülümseyerek baktım.

O tuvaletteyken ben de yataktan kalkıp giyinme odasına ilerledim.

Giyeceğim bordo yarım tişörtü ve siyah, şortlu kot çiftçi tulumunu pufun üzerine bırakıp üzerimdeki geceliği çıkarıp odanın bir kenarına atıp pufun üzerine oturdum.

Bakışlarım aynadan kendimi buldu. Göğüslerim de karnımla orantılı mı büyüyordu anlamıyordum ki?

"Saat yedi, biz bu saatte neden uyandık sevgilim? Bok mu var anlam-" bakışlarım Giyinme odasına giren Zeyd'i bulduğunda Zeyd de gözlerini üzerimde gezdirdi.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordu yutkunurken. Gülümseyip ona baktım. "Ne yapmamı istersin,"

"Soru mu bu? Yatakta kucağımda olman temennim." Diyerek karşılık verip adım adım bana yaklaşırken kahkaha attım. "Senin uykun vardı?"

"Açıldı açıldı." Dedi ve adım adım bana yaklaşmaya başladı. Gülümseyerek onu bekledim.

Yanıma geldiğinde elini enseme koyup dudaklarını boynuma bastırdı ama durmadı. Dudakları daha da aşağılara inmeye devam etti.

Tabii geceliğin altına sütyen giymediğimden Zeyd'in işi epey kolaydı.

Zeyd dudaklarını göğüsüme bastırdı.

Yutkunup istemsizce gözlerimi yumdum. Sanırım evden asla çıkamayacaktık.

Zeyd'in dokunuşlarına kendimi tamamen bıraktığım esnada gelen telefon sesiyle durakladım ama Zeyd bunu umursamadı.

"Zeyd telefon çalıyor."

"Siktir et."

Onu hafifçe kendimden ayırsın. "Git bak Zeyd. Sabahın bu saatinde arıyorsa önemlidir belki."

Zeyd ofladı. "Lilya bilmiyor musun sanki bizimkileri, tuvalete gitseler arayıp söylüyorlar."

"Zeyd dediğimi yapar mısın?" Diye söylendim.

Zeyd oflaya puflaya içeriye geçtiğinde bende hızlıca üzerimi giyindim.

"Rahdan bi sakin ol oğlum, ne oluyor?!" Dedi Zeyd giyinme odasına yeniden girip ve hızlı adımlarla kendi kıyafetlerinin olduğu kısma ilerledi. Bir yandan da telefonla konuşuyordu.

"Ne?!" Zeyd hızla bana döndü. "Tamam, sakin ol biz hemen geliyoruz." Dedi telefonun karşısındaki Rahdan'a ve telefonunu kapatıp bana döndü.

"Ne oldu?" Dedim endişeyle.

"Luna," Dedi Zeyd. "Luna'yı doğuma almışlar Lilya."

"Ne?!" Endişeyle bağırıp ayağa kalktım. "Zeyd onun bebeğinin doğmasına daha iki ay var!"

"Tamam meleğim sakin ol," Dedi Zeyd. "Rahdan da yeterince gergin zaten. Bizimkilere haber vereyim, hastanede buluşalım."

Yaklaşık on beş dakika içinde evden çıktık. Korkuyla, endişeyle ve belki bir nebze de heyecanla atan kalbim göğüs kafesimi zorluyordu.

Luna iyi miydi? Canı çok yanıyor muydu? Neden bir anda Doğuma alınmıştı?

Ellerimi karnıma yaslayıp derin bir nefes aldım. En kötüsü de bunun benim de başıma gelme ihtimali korkutuyordu. Zaten araştırdığım kadarıyla ikiz bebekler normal bebeklerden daha küçük doğuyorlarken bir de erken doğarsalar...

Tamam Lilya. Ne alaka şimdi durup dururken? Ablana destek olmaya gidiyorsun sakin ol.

Zeyd arabayı hastanenin önünde durduğunda hemen emniyet kemerimi çıkarıp aşağıya indim ve hızlı adımlarla hastaneye ilerledim.

"Lilya yavaş!" Zeyd arkamdan seslense de onu umursamadım.

Hastaneye girer girmez direkt olarak danışmana yöneldim. "Luna Şah," Dedim hızla. "Doğuma alınmış nerede?"

"Alt katta koridorun son tarafında efendim."

Kızın bana cevap vermesiyle bakışlarım asansörü ya da merdivenleri ararken Zeyd elimi tuttu. "Lilya sakin." Dedi ciddi bir şekilde. "Dur, panik yapacak bir şey yok. Durumu iyi."

"Zeyd annem falan gelseydi, Luna korkar anlamaz ki o daha kendi bile büyümedi."

"Sende çok farklı değilsin ondan güzelim." Dedi Zeyd bana karşılık. İç çektim.

Haklıydı.

"Hadi, gidelim."

Zeyd başını salladı ve bana oranla daha sakin adımlarla merdivenlere ilerledi.

Merdivenleri indiğimizde bakışlarımın odağı direkt olarak koridorun sonundaki topluluk oldu.

Bizde oraya ilerledik.

Babaanne dualar okuyor, Rahdan etrafta panikle volta atıyor, Roza ve Alas onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Oğlum bak sakin, hadi otur." Dedi Alvina anne oturduğu yerden ayağa kalkıp ve Rahdan'a ilerledi. "Bak, Zeyd'de erken doğdu ama gayet sağlıklı bir bebekti."

"Sen neden girmedin yanına?" Diye sordu Zeyd kaşlarını çatıp. "Oğlum karın doğum yapıyor neden yalnız bıraktın?!"

"Sikeyim!" Dedi Rahdan sinirle. "Almıyorlarki!"

"Hastane senin Rahdan!" Dedi Zeyd. "Nasıl almayabilirler?"

"Almıyorlar!" Dedi Rahdan sinirle ve duvara vurdu.

O esnada içeriden Luna'nın çığlığı geldiğinde derince yutkundum.

"Lilya sen otur bir yere bebeğim," Dedi Zeyd. "Geleceğim ben hemen."

Başımla onu onayladım. Zeyd benim elimi bırakıp koşar adım asansöre ilerlerken benim ise ilerleyip annemin yanına oturmaktan başka bir şansım yoktu.

Annemde herkes gibi stresli ve endişeliydi.

"Anne," Dedim ona dönüp. "Bir şey olur mu onlara?"

Annem hafifçe gülümsedi. "Kokma anneciğim, bir şey olacağından değil bu tedirginlik aslında ama işte hastane ortamı tatlı telaş heyecan falan. Yoksa ablanda bebekte çok sağlıklı."

"Neden erken doğuyor o zaman?" Dedim yeniden annem bilmiyorum maksadında başını salladı.

Aklım Luna'daydı. Dakikalarca onun için dua ettim.

Ama aynı zamanda stresliydim ve evet, yaklaşık dört buçuk ay sonra doğum yapacak bir kadın için asla bu ortam iyi gelmiyordu.

Rahdan'a telefon geldiğinde Rahdan sadece başını sallamakla yetinip telefonu kapattı ve doğumhanenin kenarındaki ekrandan şifreyi girip hızla içeriye girdi.

"Lilya," Zeyd'in sesini duydum. Bakışlarım koridoru buldu. Zeyd bana doğru gelip önüme çömeldi. "Hadi, biz dışarı çıkalım."

"Ben hiç bir yere gitmeyeceğim." Dedim hızla. Zeyd iç çekti. "Lilya, sana iyi gelmeyecek burası şu an. Hadi, hem bak Rahdan'da girdi yanına herkes burada, bir şey olursa bize haber verecekler."

"Lilya, çık sen." Dedi annem de Zeyd'e destek çıkıp. "Etkilenirsen kötü olur."

El mecbur onların dediğini yapıp Zeyd'in elini tuttum.

Zeyd'le beraber üst kattaki kafeye geçtik.

Zeyd beni açık alanda bir yere oturttuktan sonra yiyecek bir şeyler alıp yanıla geldi.

"Çok mu yanıyordur canı?" Diye mırıldandım. Zeyd dudaklarını ıslattı. "Düşünme bunları." Dedi. "Kendin sıkıyorsun şu an, aslında düşündüğün Luna değil. Çünkü Luna nereden baksan bir saate atlatmış olacak ama sen bunu doğuma kadar düşünüp duracaksın."

"Ne yapayım?!" Dedim sitemle. "Ya bizim bebeklerimiz de erken doğarsa, küvöze alınmak zorunda kalınırsa?"

"Lilya," Zeyd yerinde doğrulup elini saçlarıma götürdü ve dikkatle okşadı. "Bak benim anlatmakta dilimde tüy bitti. Bebeğim her şey yolunda. Bebeklerimiz sağlıklı, sen sağlıklısın. Eğer böyle bir şey olursa da korkulacak bir şey değil. Ben de erken doğdum, erken doğan bir sürü çocuk var. Çoğu gayet sağlıklı oluyor. Korkma artık."

"Bilmiyorum Zeyd," diye mırıldandım ve başımı onun omzuna yasladım.

Doğum bitinceye kadar, en azından bize aşağıdan haber gelinceye kadar Zeyd'le kafede oturduk.

Daha sonra da Zeyd'in telefonu çaldı. Arayan Alas'tı.

Ondan önce davranıp masanın üzerindeki telefonu alıp açtım ve kulağıma yasladım. "Ne oldu Alas? İyiler mi?"

"İyiler iyiler," Dedi Alas gülerek. "Bir yeğenimiz daha oldu be Liloş. Doğdu küçük bey."

"Hemen geliyoruz!" Dedim gülümseyerek ve telefonu kapatıp ayağa kalktım. "Zeyd doğmuş!" Dedim heyecanla. "İkisi de iyiymiş. Hadi gidip bakalım."

Zeyd de sonunda kalkıp bana ayak uydurdu.

Bu kez bebek bakım ünitesinin olduğu kısma gittik.

"Allah'ım çok tatlı." Dedi Annem. "Maşallah benim oğluma."

"Aynı babası." Bu seste Alvina Şah'tan gelmişti.

"Oy hele çekilin bakayım!" Dedi Babaanne. "Bende göreyim torunumu."

"Gel babaanne bak hele." Zana gülümseyerek camın önümden çekildiğinde ben de tıpkı babaanne gibi minik bebeği gördüm.

"Çok tatlı!" Dedim istemsizce cama yaklaşıp.

"Neresi tatlı," Dedi Zeyd gülümseyip. "Aynı babasına benzemiş."

Onu umursamadım ve camdan içeriyi izledim. Bir hemşire bebeğin bakımlarını yapıyor, bir yandan da onu giydiriyordu. Küçüktü biraz ama gayet hareketliydi. Sağlıklı olmalıydı. 

"Kilosu düşükmüş biraz," duyduğumuz sesle bakışlarım arkamızda gözü yaşlı duran Rahdan'ı buldu. Rahdan gülümseyerek camdan içerdeki oğluna baktı. "Ama gayet sağlıklı. Aslan gibi benim oğlum."

Zeyd ona ilerledi. "Hayırlı olsun kardeşim." Dedi. İkisi birbirleriyle sarıldı. "Allah analı babalı büyütsün."

"Darısı senin de başına serseri kardeşim benim." Dedi Rahdan gülerek Zeyd'in sırtına vurup. Ben de güldüm.

O serseri eski Zeyd bakalım nasıl bir aile babası olacaktı?

Açıkçası ben mükemmel olacağına emindim.

Hastane odası süslendi. Yemekler, pasta falan sipariş edildi ve odaya en son tekerlekli sandalyeyle Luna geldi.

Bembeyaz kıyafetleri arasında başında kurmamızı kurdelesiyle gülümseyerek bize baktı ve o sözleri söyledi.

"Aklı olan, çocuk yapmaz."

Herkes kahkaha atarken Luna'nın ikinci, üçüncü çocuğu doğuracağına emin olan ben ise göz devirdim.

Luna yata yattıktan sonra ise artık aramıza gelme sırası minik Rahdan'daydı.

Evet,  kesinlikle Rahdan'ın minik haliydi.

Hemşire onun beşiği sürükleyip odaya getirdi ve Luna'nın yanında bıraktı. Bebeği kucağına alıp Luna'ya uzattığında gülümseyerek onları izliyordum.

Luna bebeğini kucağına alır almaz ilk yaptığı şey onun başını hafifçe öpmek oldu. Rahdan'da hemen Luna'nın yanı başında duruyordu. "Hoşgeldin aramıza oğlum."

"Bence bir kaç yıl sonra benim bu ailenin içinde ne işim var diye söylenecek ama görürsünüz." Haliç'in bu boktan esprisi bile şu an herkesi güldürmeye yetmişti.

"Eee," Dedi Zeyd ve göz kırptı. "Bakıyorum hala Zeydcan diye seslenmediniz?"

Göz devirip dirseğimi karnına geçirdim.  "Sen her şeye karışma!"

"Ne var ya?" Dedi Zeyd ve kolunu omzuma attı. "Kocanın muhteşem ismi köklerde yayılmasın mı?"

"Yayılmasın Zeyd'ciğim." Dedi.m ona karşılık.

"Bence de hiç gerek yok gelecek nesillere." Bunu diyen kişi Zafir'di.

"Sus lan sorduk mu sana zibidi?"

Zeyd'e göz devirmekten, karşı gelmekten bitmiş ve tükenmiştim artık.

"Oğlumuzun adı Ramin olacak." Dedi Luna bebeğini severken sonra da başını kaldırıp Rahdan'a baktı. "Babası gibi bir adam olsun."

Rahdan gülümseyip Luna'nın dudaklarını öptüğü sırada Ramin ağlamaya başladı ve ilk anneyi paylaşamama anı yaşanmış oldu.

Odadaki herkesten bir kahkaha koptu.

Bütün gün Luna'nın yanındaydık. Sürekli bebekle ilgilenmiştik. Ben de çaktırmadan üç beş bir şey tecrübe etmiştim.

Luna, bir bebeği bile doğurmanın çok zor olduğunu anlatıp benim ikisini birden nasıl doğuracağım konusunda beni bolca strese sokarken annem gider ayak ona da azar atmıştı.

Saat gece yarısına yaklaşırken Luna'nın yanında şimdilik ben ve annem vardık. Diğerleri eve hazırlamaya geçmişti ve zaten yarın sabah Roza, Alvina anne ve Zana geleceklerdi yine.

Ramin yaklaşık bir saattir uyuyorken ben ve Luna'da etraftaki atıştırmalıklara saldırmakla meşguldük. 

"Bak bu çok güzelmiş." Dedim elimdeki kurabiyeyi yatakta yatan Luna'ya uzatıp. Luna kurabiyeyi elimden aldıktan sonra etrafa bakındı. "Telefonum nerede benim ya?"

"Bilmiyorum, ne oldu ki?" Dedim ona karşılık. "Benim telefonumu vereyim istersen."

"Rahdan'la Zeyd nerede kaldı?" Diye sordu. Onların ikisi gerekli bir kaç iş için dışarı çıkmışlardı ve henüz daha gelmemişlerdi.

"Gelirler bir saate," Dedim ona karşılık.

"Su isteyecektim. Aldığımız sular bitti." Dedi Luna.

"Dert ettiğin şeye bak," Dedim göz devirip. "Ben aşağıdan alır gelirim."

"Lilya otur sen de ben hemen alayım da geleyim." Annem ayaklandığında Luna onu durdurdu. "Anne yok Rahdan gelir şimdi zaten."

"Onu mu bekleyeceğiz?" Dedim homurdanıp. "Hem bana yürüyüş çok iyi geliyor ben hemen alır gelirim." 

"Kafe kapanmıştır ama saat geç oldu." Dedi annem. Omuz silktim. "Muhtemelen Kıvanç aşağıdadır ona söylerim o alır o zaman."

İkisi de bana karşı gelmeyi bıraktıklarında odadan çıkıp asansöre ilerledim.

Aşağı kata indiğimde tam da annemin dediği gibi kafe kapalıydı. 

Hastanenin dışına çıkıp gözlerimi etrafta gezdirdim ama Kıvanç'ta etrafta gözükmüyordu.

Buna çok takılmayıp hemen hastanenin arka sokağına ilerledim. Orada geç saatlere kadar açık bir market olmalıydı.

Etrafa göz gezdirip dikkatle oraya ilerlerken duyduğum seslerle durakladım.

Sesler daha da yoğunlaşmaya başladığında kaşlarımı çatıp elimi çantamın içine attım ve içindeki silahı elime alıp yeniden hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. 

Sesler köşeyi döndükten sonraki inşaat boşluğundan geliyordu.

"Aptal!" Dedi bir kız. "Bana dokunabileceğini mi zannettin!" Bir darbe sesi. Muhtemelen bir şeyle vurmuştu. "Pars'tan sonra bir daha boyun eğer miyim zannediyorsunuz?!"

Elimdeki silahı güzelce kavrayıp ortaya çıktım. "Ne oluyor burada?"

Bakışlarım köşede, yerde kanlar içinde yatan adamı bulduktan sonra onun başında siyah mini elbiseli sarı saçlı yeşil gözlü kızı buldu. Kız kaşlarını çatıp elimdeki silaha ardından da gözlerime baktı. Ben de tam da bu esnada onun elimdeki bıçağa bakmakla meşguldüm.

"Sen kimsin?" Diye sordu.

"Lilya Şah." Dedim kısaca, "Sen kimsin?"

"Naz Saral," Dedi ve sonra da göz devirdi. "Hala alışamadım. Eski soyadım Saral, şimdi ise Karahan. Ben. Naz Karahan."

Gözlerimi onun üzerinde gezdirmeye son verip yerdeki adama baktım. "Neden onu öldürdün?"

"Bana dokunmaya kalktı." Dedi omuz silkip. "Ben de öldürdüm."

"İşlek bir caddenin arka sokağındasınız hanımlar," duyduğumuz başka bir kız sesiyle isminin Naz olduğunu öğrendiğim kızla beraber bakışlarımız sesin geldiği yönü buldu.

Eh yok artık.

Gözlerimi kızın dövmeleri üzerinde gezdirip yeniden gözlerine baktım.

"Sen kimsin?" Dedim merakla. Kız gülümsedi. "Ben İzmir," Dedi. "İşinize zevkle yarım edebilirim."

"Bu cinayeti kaldırmamız gerek." Dedi Naz. "Her ne boksa ya da."

"Erkekleriniz yok mu sizin," Dedi İzmir kollarını göğsünde bağlayıp. "Neden böyle pis işleri onlara halletmiyorsunuz?"

"Kocamı arıyorum," Dedim çantamı telefonumu çıkarıp. "Hamile halimle cesetle falan uğraşayamayacağım."

"Salaklar..." duyduğumuz diğer bir sesin ardından topuklu ayakkabı sesleri geldi.

Bakışlarımız gelen diğer bir kızı buldu. Tek kaşım havalanırken gözlerimi kızın üzerinde gezdirdim. 

İnce uzun topuklu ve  dizinin üstüne kadar gelen siyah çizmeleri vardı. Üzerinde mini siyah bir elbise ve elbisenin üzerine giydiği yere kadar uzanan bej rengi bir trençkotu vardı. 

Bakışlarımı yüzüne çıkardım. Simsiyah ve kaküllü saçları dümdüzdü ve gözleri parıl parıl parlayan bir maviydi.

"He bir de sen eksiktin," diye söylendi Naz.  "Sen kimsin bakalım?"

Kız göz devirdi. "Ben Alis," Dedi ve devam etti. "Gelmeme de şükredersiniz az sonra," İzmir'e baktı. "Sen mi az önce bu pis işleri erkeklere kitleyelim fikrini öne sürmüştün?" 

İzmir başını salladı. "Evet. Oturup herhalde bir de gecenin bu saatinde herkes mis gibi uyurken  ceset temizlemeyeceğiz?"

"Sen geceleri annesinin masal okumasıyla huzurla uyuya kalan ailesinin göz bebeği kızlarından mıydın?" Diye sordu Alis, İzmir ise ona karşı göz devirdi.

"Evet ne var bunda? Ayrıca şu küçümser tavırla konuşmaya son verirsen çok iyi anlaşacağız gibi duruyor."

"Çok takma ya, benim genel halim öyle ben herkesi küçümserim. Ayrıca söyleyeyim. Geceleri kimse huzurla. Uyumaz, evin prensesleri hariç." Dedi ve kollarını göğsünde bağlayıp bana baktı.

"Sen, de sanırım kocanı arayacaktın?"

"Evet," Dedim ona bakıp ve karnımı işaret ettim. "Oradan  bir cinayetle başa çıkacak gibi duruyor muyum? Ayrıca küçük hanım, prensesler ne alaka şimdi?!"

"Bizden bahşediyor," Dedi Naz gülerek. "Onu bunu bırakın da olaya dönün!" Diyerek de devam etti. "Telefonun yanımda değil, ya bana telefon verin kocamı arayayım ya da siz arayın birilerini."

"Kızlar saçmalamayın!" Dedi Alis ve gülümseyip dilini dudakları üzerinde gezdirdi.

"Gerçekten bir cinayeti ortadan kaldırmak gibi zevkli bir işi erkeklere mi vereceğiz?"

🌊
Bölüm sonu

Nasıl bir bölümdü?

En sevdiğiniz kısım neresiydi?

Diğer bölümde neler olur sizce?

Ve bir de, aramıza hoş geldin Ramin bebek diyelim mi?

Ben son sahneleri acayip zevk alarak yazdım.
Ve anlayacağınız üzere dört büyük perim Yanyana geldiğine göre bir sonraki bölüm; şampiyonalar ligi.

Bu arada fark ettiniz mi Naz'da değişiklikler var; saçı kahverengiyken sarıya dönmüş soyadı falan değişmiş. Aynı şekilde Alis'te; deri  ceketinden vazgeçip uzun onu gizemli gösteren bir trençkot ve içine de oldukça seksi duran mini siyah elbise ve bir çizme giymiş.

Bunlar da benden size diğer kitaplar için minik spoilerlar olsun.

Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın!

Sizleri seviyorum!

Continue Reading

You'll Also Like

2.7M 143K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
Zeynep By Jutenya_

General Fiction

562K 39.3K 34
Güzeller güzeli Zeynep... İki adam ve bir kadın. Afran'ın mutlu olmak istediği tek masal prensesi Zeynep'ti. Zeynep'in masalında aşık olduğu prens...
129K 20.8K 45
TÖRE & ADALET SERİSİ 2. KİTAP♟️👠🎓
705K 24.4K 63
"Anlıyorum çok iyi anlıyorum ben sizi, orda ne duygular içinde olduğunuzu anlıyorum." "Anlayamazsın öğretmen yaşamadan anlayamazsın en yakınını kaybe...