YENİ BAŞLANGIÇLARA

By sednr_ercys38

42.4K 2.6K 2.1K

Ailesi tarafından kalbi kırgın derin yaralar açılan bir Asel kendini insanlara karşı aciz göstermekten hep ko... More

TANITIM
1. Bölüm:Adım Adım İstanbul
2. Bölüm:Kafa Karışıklığı
3. Bölüm: Kırgınlıklar
4. Bölüm: Doğum Günü
5. Bölüm: Minik Atışmalar
6. Bölüm: Olaylar Karıştı
7. Bölüm: Vazgeçilmez Merak
8. Bölüm: İntikam
9. Bölüm: Uykusuz Gece
10. Bölüm: Kıskançlık Krizleri
11. Bölüm: Hazin Son
12. Bölüm: Zorluklar Karşısında
13. Bölüm: Çırpınışlar
14. Bölüm: Anıları Yaşatmak
15. Bölüm: Büyük Kapışma
17. Bölüm: Sırlar Aydınlanıyor
18. Bölüm:Tedirginlik
19. Bölüm: Maç Motivasyonu
20. Bölüm: Kalp Kırıkları
21. Bölüm: Fırtına Öncesi Sessizlik
22. Bölüm: Aşk Rengi
23. Bölüm: İlkler

16. Bölüm: İlk İtiraf

1.4K 93 218
By sednr_ercys38

Cenk'i karşımda görünce çok şaşırmıştım. Ayça'da şaşırmış olacak ki benimle aynı tepkiyi verdi. Hemen ayağı kalkıp yanına gittim.
"Ne arıyorsun burada?"
"Arkadaşlarla geziye geldim. Asıl sen ne arıyorsun?"
"İstanbul'a taşındık biz."
"Hadi ya hiç haberim yok."
"Araya mesafeler girdi. Nasıl olsun ki?"
"Haklısın valla."

Biz ayak üstü sohbet ederken masada ki herkes bakışlarını bize dikti.
"Bizi tanıştırmayacak mısın kanki?"
"Tabii."
Cenk'i masaya yaklaştırdım.
"Bu Almila en yakın arkadaşım. Bu da Cenk. Ayaz şebeğin teki."
"Aşk olsun kanki."

Sırayla herkesi tanıştırdıktan sonra Yekta'ya geldik.
"Sınıf arkadaşım Yekta. Bu da Cenk çocukluk arkadaşım."
"Çocukluk arkadaşı değil de çocukluk aşkı diyelim. Merhaba Yekta."

Yekta'ya elini uzatınca ben yine öksürmeye başladım.
"O za...zamanlar çocuktuk. Yaptık bir delilik."
"Güzeldi ama."
Cenk konuştukça iyice kızarıyordum.

"Belki yeniden alevlendirirsiniz aşkınızı."
Sen herşeye atlamasan ölürsün. Boşuna uyuz olmuyorum bu Beril'e.
"Fazla ümitlenme Berilcim olmaz o iş."
Bozulmak en çokta Beril'ee yakışıyordu.

"Neyse ben gideyim. Sonra mutlaka görüşelim."
"Tabbii ki görüşelim. Kendine iyi bak."
"Sende."
Sonunda. Derin bir nefes aldım. Ayaz benim yerimi kapınca bende onun yerine oturdum.

Yekta ters ters bakıyordu bana. Acaba yanına oturduğum için mi kızdı bana? Kulağıma eğilerek fısıldamaya başladı.
"Eski sevgilini görünce karşında kızarmaya başladın bakıyorumda."
"Alakası bile yok. Ben sadece sen..."
Sus Asel sus. Konuşma.
"Ben ne?"
"Yok birşey."

Israr etme işte çocuk. Söyleyemem birşey.
"Söyle."
"Emir verme bana."
"Asel sınırları zorluyorsun."
Sanane be. Zorluyorsam zorluyorum. Delinin zoruna bak.

"Ne fısıldaşıyorsunuz siz?"
"Biz mi? Yekta ne kadar iyi olduğumu söylüyordu bowlingte."
"Kimin kankisi?"
"Yektacım artık kalkalım mı?"

Nefret ediyorum ya. Sevgilisi sanki. Yoksa? Hayır olmaz öyle şey.
"Kızlar bizde kalkalım."
"Hep beraber kalkalım o zaman."

Almila'nın Ağzından:
Asel, Yektagili öyle görünce üzülüyordu. Bundan eminim. Asel inkâr etse de Yekta'yı kesin seviyor. Madem o kendine bile itiraf edemiyor o zaman benim planlarım sayesinde ortaya çıkar. Ama önce şu Beril'i uzak tutalım Yekta'dan.

"Pişt Ayaz."
Ayaz kısa süre etrafına bakındıktan sonra benim seslendiğimi anladı.
"Ne var?"
"Öküz ne var mı denir?"
"Tamam susta söyle."

Onlardan biraz uzaklaştırdım.
"Bu Beril ile Yekta'nın arasında bir şey yok demi?"
"Yok yok. Yekta ona bakar mı?"
"Niye her yerde yanınızda o zaman?"
"Uzun mesele."

Şimdi bunu kurcalamanın zamanı değildi.
"Bu akşam Yekta'yı alıp bize geliyorsun."
"Size mi? Niye?"
"Of Ayaz çok soru soruyorsun."
"Ha anladım bizi eve atacaksın."

Deli miydi bu çocuk? Veya da beni delirtmeye mi çalışıyordu?
"Eve atacak olsam seni mi atarım?
"Bu lafını yedirtirim sana."
"Kolaydı sanki."

Biz kendi aramızda atışırken bizimkiler çoktan uzaklaşmıştı.
"Ayaz, Almila ne yapıyorsunuz siz?"
Ayaz kekelemeye başlayınca hemen ağzını kapattım.
"Yine Ayaz beni delirtme peşinde. Ona haddini bildiriyordum. Ama hemen geldik."

Asel'in Ağzından:
Arabayı çok dalgın sürüyordum. Beril ve Yekta'nın bu şekilde yakınlaşması canımı yakıyordu. Yekta'yı sevmek istemiyorum. Sevdiğim zaman karşılık alamamaktan korkuyorum. Eğer sevmezse. Uçuruma sürüklenirdim.

"Asel dikkat et!"
"Hıh?"
"Neyin var senin böyle? Arabaları fark etmiyorsun."
"Sadece yorgunum Ayça."
"Daha yeni Almila'yı duydun mu sen?"

Kafam yerinde değil ki. Duymam imkânsız gibi birşey.
"Özür dilerim. Bir daha tekrar eder misin?"
"Diyorum ki bugün bize gelin. Beraber kalalım. Hem yarın pazar. Annemgilde yok."
"Eve gitsem daha iyi olacak. Pek iyi hissetmiyorum."
"Hayır ya. Gel işte kafa dağıtırsın hem."

Bizimkilerin tek bir yönünü sevmiyordum o da ısrarcı olmaları. Farkındayım beni babamla yalnız bırakmak istemiyorlar. Cidden bu adam bana iyilik yapıp kendi halinde ölmeyi mi bekliyor?

"Gidelim. Ama gider gitmez yatacağız. Tamam mıı?"
"Tamam tamam."
Arabayı Almilagilin otoparka park edip çantamı aldım.
"Aç şu kapıyı hadi."

Bizim herşeyimiz ağır çekimle oluyordu. Uyuz oluyorum.
"Geç hadi. Bende mutfağa geçip size birşeyler hazırlayayım."
"Ben yatıyorum. Kendinize göre hazırla."
"Nasıl olsa yatsan da uyuyamayacaksın."

Dediğini kulak arkası yapıp kendimi salonda ki ikili koltuğa attım. Bedenim yorgundu. Her şeyi sırtlanıyordum. Bu da beni yoruyordu.
"Ben şu saçımı tolayayım. Almila sende bana pijama ver."
"Pijama mı giyeceksin yatarken?"
"Sen abiye mi giyiyorsun? Tövbe tövbe. Neyiniz var sizin bugün?"
"Hiç. Hiç birşey. Gel vereyim pijama."

Odasına çıkıp pijamaları aldım. Ev çok sıcaktı. O yüzden askılı ve şorttu verdiği bana. Odadan çıkınca üstümdekileri değiştirdim. Saçımı da topuz yapınca çok sıradan bir hâl almıştım. Ay gerçekten çok çirkindim şu an.

Son basamaktayken zil çaldı.
"Ben bakarım."
Almila koşarak yanıma geldi.
"Emin misin?"
"Alt tarafı kapıya bakacağım Almila."
"Benden günah gitti."

Önümden çekilince kapıyı açtım. Gözlerim yuvalarından çıkıyordu az kalsın.
"Yekta sizin ne..."
Cümlenin devamını getiremedim daha fazla. Kapıyı suratlarına kapattınm.

Zil bir kez daha çaldı.
"Açmayalım ne olur. Birşey kaybetmeyiz."
"Asel saçmalama çekil şuradan açalım kapıyı."
"Dur o zaman ben yukarı çıkarken sen aç."

Ben kapının kolunu bırakıp merdivenlerden koşarak çıkarken Almila'da benim görevimi üstlendi. Kapının gıcırtısını duyunca açtığını anladım. Paniğe kapılıp hızlandım. Hızlanmamla beraber ayağım burkuldu. Olduğum yere çöküverdim.

"Ahh." Acıyla inledim.
"Asel iyi misin?" Almila'nın sorusuna acımdan cevap veremedim.
"Bağırmak yerine çıkalım da bakalım." Yavrum be. Benim kuzenim olduğu zekasından belli.

Ayak seslerini duyunca yanıma geldiklerini anladım.
"Asel!" Yekta beni görünce ikişer üçer çıkmaya başladı merdivenleri. Oturup ayak bileğimi bacağının üzerine koydu. Dikkatle bakarken bende onun yüz hatlarını incelemeye başladım.

"Almila buz getir hemen."
"Tamam hemen."
"Yekta burada olmaz salona alalım."
"Haklısın Ayça. Kendin yürüyebilir misin?"
"Yürürüm."

Demirlerden tutunup doğrulmaya çalıştım. Fakat gerçekten çok ağrım vardı. Üzerinde durmaya çalışırken yüzümü kırıştırdım. Yekta bir an da kucaklayınca bağırdım.

"Yere bırak. Ben yürüyebilirim."
"Büyük bir yalancısın acı çektiğinin farkındayım. O yüzden itiraz etmeyi bırak."
"Pinokyoyum sonuçta."

Yüzündeki tebessüm belirince banada bir rahatlama geldi. Ne güzel gülüyorsun sen öyle. Dudağının kenarında ki gamzesine ilişti gözlerim. O an fark ettim diğerlerini bilmiyorum ama Yekta'ya gülmek çok yakışıyordu.

"Otur bakalım." Beni koltuğa indirince Almila da buz torbasını getirdi.
"Yekta ver bana. Ben hallederim."
"Uslu bir kız ol ve sakince otur. Ben yaparım."

Buz torbasını burktuğum yere bastırınca çığlık attım.
"Öküz yavaş olsana."
"Biraz dayan. Sonra da krem süreceğim."

Dokundukça canımdan can gidiyordu. Dişlerimi sıkarken dökülecek sandım. Acıdan Yekta'nın omzunu sıkıyordum
"Yekta canım çok acıyor."
"Sakin ol Pinokyo."
Sonunda işi bitmişti. Krem istedi.

"Yekta ver. Mecbur değilsin."
"Asel sus artık. Başım zaten çatlıyor."
"Beril'e gelirken sesin çıkmıyor."
"Ayağın şuan avuçlarımın içinde farkındasın değil mi?"
"Tehdit mi ediyorsun sen beni?"
"Nasıl algılarsan"

Açık açık tehdit ediyordu beni. Pislik herif.
"İşinizi halledin de mutfağa gelin. Birşeyler hazırlıyım size. Yürüyün hadi."
Ayaz umursamadan benim yanı başımda oturunca Almila bağırdı.
"Ayaz gelsene buraya."

Kafasını kaldırıp Almila'ya baktı.
"Ne o maydanoz kokteyli mi hazırlayacaksın bana?"
"Sen gelirsen beyninden akıtacağım pekmezi de karıştıracağım."
"Geldim. Bizimki baya sinirlenmiş. Ben daha fazla bekletmeyeyim."

Salonda baş başa kaldık.
"Neden yapıyorsun?"
"Neyi?"
"Bana yardım ediyorsun."
"Memnun değilsen gidebilirim."

Lafı başka yere nasıl da güzel çekiyordu.
"Beril ile aranızda ne var?"
Çok mu ani olmuştu bu soru?

"Ne gibi?"
"Baya yakınsınız ya ondan sordum."
"Ha şu mesele. Birşey yok. Öylesine."
"Tek sebep bu mu?"
"Ne olsun isterdin?"

Yekta bir soru sordum bin tane kelime oyunu yapıyorsun.
"Yoksa sev..."
"Aseel, Yektaa mutfağa gelin."
Almila ben senin varya. Sorumun cevabını alacaktım tam.

"Gel bakalım Pinokyo." Kucaklayınca beni.
"Bırak ben giderim." Bu çocuğa laf geçirdiğim zaman üstünlük bendeydi.
"Bu ayakla bırakırsam kırarsın bu kez."

Haklıydı aslında. Gerçekten çok acıyordu. Sürülen kremler ise bir umut.
"İn artık belimi ağrıttın."
"Öküzsün işte öküz."

Beni sandalyeye oturttuktan sonra yanımdaki sandalyeye geçti.
"Meyveler de geldi."
"Aferin maydanoz. Beynin çalışıyor."
"Sus Ayaz yoksa bu bıçakla deşerim seni."
"Aman tamam."

Onların atışması beni keyiflendiriyordu niyeyse. Şakalaşarak meyvelerimizi yerken birçok kez Yekta ile göz göze geldik. Midem de kelebekler uçuşuyordu sanki.
"Gözlerin çıkacak."
"Ne?"
"Bana bakmaktan diyorum gözlerin yerinden çıkacak."
"Haspam!"

Egoist hayvan. Ben sana niye bakıyım ki? Sırf sen bakıyorsun diye bakıyordum. Yekta'nın telefonu çalınca istemsizce gözlerim kaydı.
Beril arıyor...
Tüm keyfim bir anda kaçtı. Kafasına estikçe arıyor muydu bu?

Yekta benim baktığımı anlayınca telefonu alıp mutfaktan çıktı. Özeldi anlaşılan onun için. Banada arkalarından bakmak düşüyordu.
"Kanki?"
"Efendim"
"Sıkma canını."
"Ben iyiyim"

Ayaz bile farkındaydı herşeyin. Yekta bu kadar kör olamazdı. Olmamalıydı. O Beril ile yakınlık kurdukça benim içim acıyordu. Bunun adı aşk mıydı?
"Ayaz yürü gidiyoruz."
"Yeni geldik. Nereye?"
"Eve gideceğiz."
"Ne evi?"
"Soru sormada yürü."

Beril aradı ve eve gitme kararı aldı. Beril'in senin hayatındaki rolü ne Yekta?
"Kızlar herşey için teşekkür ederim."
"Yangından mal kaçırır gibi oldu ama bu."
"Telafi ederim daha sonra."

Ayçagil, Yektagili yollamak için kapıya giderken bende salona gitmek için ayaklandım. Her ne kadar yere basmakta zorlansamda sürüyerek salonun yerini buldum.
"Sen ne yapıyorsun böyle?"
"Oturmak için daha konforlu bir yere ihtiyacım vardı."
"Yekta sana dikkat etmemiz için bizi sıkı sıkı tembih etti."

Normal de bunun için sevinmeliydim.
"Peki artık uyuyabilir miyim?"
"Tamam hemen ayarlıyorum."

Kafamı yastığa koyup derin bir nefes aldım.
"Sizce aşk nedir?"
Almila başladı söze ilk.
"Bence aşk onu her gördüğünde farklı dünyalara dahil olmaktır."
"Ya da küçücük umutlarla dünyayı ele geçirmektir."

Bana göre ise, onu her gördüğünde kalbinin yerinden çıkacakmış gibi olması, nereye baksan gözünün önünde belirmesi, başkalarına anlatırken nutkunun tutulmasıdır aşk. Tarifsiz bir histir. Kelimelerin yetmediği, noktayla virgülü ayırt edememektir.

"Kızlar uyudunuz mu?"
"Hayır."
"Onun gülüşünde canlandı benim gökyüzüm."
"Asel yoksa sen?"
"Sanırım evet. Aşık oldum ben."

İkisi de yerinden sıçrayıp çığlık atmaya başladı.
"Zıplamayı kesin artık. Hem ben daha kendime itiraf edememişken size söyledim."
Cidden hangi ara? Asel yine boş bulunup söyledin. Aferin sana.

•~•~•

"Fizikçi gelmemiştir umarım. Yoksa tahtaya kaldırdıkları yanar."
"Benim için hava hoş. Tüm konuları takip ettim."
"Hain kanki."

Kendi aramızda sohbet ederken Yekta'yı arıyordu gözlerim.
"Yekta yok mu Ayaz?" Herşeyi ötersem Almila'nın diline düşeceğim belliydi.
"Babası gelmişte müdürün odasına gitti."

Kollarımı önümde birleştirip koridora doğru yürümeye başladım. Kapıya yaslanıp birkaç kişinin olduğu koridora bakınmaya başladım.
"Birini mi bekliyorsun?"
"Kaan?"
"Nasılsın?"
"İyiyim sen?"
"Bende iyiyim."

Kaan da kapıya yaslanıp bana eşlik etmeye başladı. O sırada merdivenlerin başında Beril ve Yekta'yı gördüm.
"Bunlar ne iş?"
"Bilmiyorum."
"Baya samimiler."
"İlgilenmiyorum."

Kaan'ı orada bırakıp yerime geçtim. İkisi de gülerek sınıfa girdiler. İnsafsız. Ben acı çekerken sen böyle mutlu olabiliyorsun ya. Diyecek birşey bulamıyorum. Telefonum titremeye başladı.
Babam arıyor...

Yerimden kalkıp koridora çıktım.
"Nerdesin sen? Kaç gündür eve geldiğin yokmuş. Güvenlikle konuştum daha yeni."
"Sanada Merhaba."
"Asel cevap ver bana. Nerede sürtüyorsun sen?"
"Ağzını topla. Beni diğerleriyle karıştırma."

Herkesin babası kızının üzerinde titrerken benim babam bir yerlerde sürttüğümü düşünüyor.
"Eve uğramayan bir babam var. Onun için bende amcamgilde ve arkaşımda kaldım. Koskoca evde tek başıma kalacak değildim. Şimdi sorgun bittiyse kapatıyorum. Derse girmem lazım. Ha bu arada bu akşam eve gelirim."
Cevabını beklemeden kapattım telefonu suratına. Buna da çok sinirlenmiştir eminim.

Gözlerimden yaşlar süzülerek sınıfa girdim. Beni görüp yanıma ilk gelen kişi Kaan oldu.
"Neyin var? Ne oldu?" Sağ elimi kaldırarak yaklaşmasını engelledim. Sırama doğru giderken bizimkilerin konuştuğunu gördüm. Yekta kafasını çevirince gözlerimiz ilişti. Sıranın üstünden atlayıp yanıma geldi.

"Birşey mi oldu?"
Kafamı olumsuz şekilde salladım.
"Biri birşey mi söyledi. Anlatsana Asel."
"Yekta zorlama konuşmak istemiyorum."

Almila kolumdan tutup sıraya oturttu. O da soru sormasın diye direk kafamı sıraya gömdüm. Sınıfta sessizlik oluşunca fizikçinin geldiğini düşündüm fakat yine yanıldım.
"Yeni sınıf arkadaşınız. Ben sınıftan çıkınca tanışın."

Aklıma bir anda İkra geldi. Kafamı kaldırınca onun olmadığını görünce derin bir nefes aldım. Bir tane Beril yeterdi bana. İkincisine gerek yok.
"Adım Emre soyadım Soykan. 18 yaşındayım." Çocuk kendini tanıtırken sınıftaki kızlar iç çekmeye başladı. Yakışıklıydı. Bir o kadar da çekingen birine benziyordu.

İstediğimiz gibi olmuştu fizikçi gelmemişti. Diğer derslerde durgun ve sıradan geçmişti.
"Çıkışta Ayça'yı da alıp birşeyler mi yapsak?"
"Bize gidelim yemek hazırlarım. Ayça'ya da söyleyelim taksiyle o gelsin."
"Tamam ben atarım mesaj."

Ensemde bir nefes hissettim. Buda benim irkilmeme neden oldu.
"Çıkışta biraz konuşalım mı?"
"Öncelikle ensemde konuşmayı kes. Huylanıyorum Yekta."
"Öğrenmiş olduğum iyi oldu."
"Başkalarıyla işin olmasın senin."
"Olsa teklif dahi etmezdim. Merak etme."

Yine haklıydı.
"Fazla vaktim yok yalnız."
"Sorun değil."
Zil çalar çalmaz kendimi dışarıya attım. Ciğerlerimi patlatacak derecede oksijen çektim. Kolumdan tutup çekiştirmeye başladı biri.

"Kaçacağını sanıyorsan yanılıyorsun Pinokyo."
"Kaçmıyorum. Biraz havaya ihtiyacım vardı."
"Kim ağlattı seni?"
"Kendim ağlamak istedim."
"Yalan."
"Söylüyorum."

Sinirden dişlerini sıktı.
"Söyle kızım söyle. Kim kıydı senin gözyaşlarına?"
"Babam. Anladın mı? Babam. Sizinkiler gibi olmayan babam."
"Yine mi o herif? Akıllanmıyor mu lan bu?"
"Ben bununla mücadele ettim bu yaşıma kadar. O zamanlar annem vardı fakat şimdi tekim. Yine de başarabilirim. Acımaya kalkma."

Çok sert çıkıştığımı farkındaydım. Ama artık takatim kalmadı.
"Yekta bedenci seni çağırıyor."
"Geliyorum."
"Git hadi sen."
"Eve git. Yardıma ihtiyacın olursa da çekinme."
"Teşekkürler."

O okula girince Almila'nın yanına gittim.
"Ne dedi Yekta?"
"Önemli birşey değil. Ne olduğunu falan sordu."
"Senin için endişeleniyor."
"Hiçbir fikrim yok."

Biz konuşurken okulun yarısından çoğu dağıldı.
"Kızlar." Ayça'da gelmişti bu sırada. Taksiden inip yanımıza doğru geldi.
"Hoşgeldin canım."
"Hoşbuldum güzellik."

Ayça bize karşı çevrim dışı olup etrafı süzmeye başladı.
"Asel şu çocuk kim?"
Kimden bahsediyor diye arkamı döndüm. Sınıfa yeni gelen çocuktu.
"Adı Emre. Bugün geldi bizim sınıfa."
"Sizin sınıfta yani."

Çocuğa alıcı gözle bakıyordu. Sanki istemeye gidecek gibi.
"Ne o? Çok mu beğendin?"
"Beğenmek ne kelime bayıldım. Efsane bir çocukmuş."

Koluna bir tane vurdum.
"Önüne dön. Hem sevgili işlerinde gözü yok gibi."
"Moralimi bir dakika da bozuyorsun ya helal olsun. İnsan sarrafısın sanki."
"Artık gidelim mi? Evde konuşuruz, ben çok acıktım da."

Kız haklı biz Ayça ile konuşmaya daldık Almila'yı unuttuk.
"Atlayın arabaya."
Onlar ön koltuk kavgası yaparken görüş açıma Yekta girdi. Yanımdan ayrıldığı gibi keyifli değildi.
"Ben geliyorum hemen."

Yekta'da arabasına giderken seslendim.
"Yekta." Açtığı kapıyı geri kapatıp yanıma doğru gelmeye başladı.
"Efendim."
"Keyfin yok gibi. Hoca mı birşey dedi?"
"Boşver."
"Söyler misin?"

Saçlarını karıştırıp devam etti.
"Geçen ki maçımıza gitmedim. Yenilmişiz. Ceza aldım."
"Neden gitmedin? Ne cezası verdi? Çok mu kötü? Hem niye..."
Eliyle ağzımı kapattı.
"Sakin ol önce. Cenaze falan girdi o yüzden gitmedim. Önümüzde ki beş maçta kaptanlık yapamayacağım. O kadar da kötü değil. Ağzını açacağım ama susacaksın tamam mı?"

Kafamı 'evet' der gibi aşağı yukarı salladım.
"Benim için takımdan oldun."
"Ben şikâyetçi değilim halimden."
Utandırmıştı. Gülümseyerek kafamı yere attım.

"Ben gideyim. Dikkat et kendine."
"Sende dikkat et Pinokyo."
İkimiz de arkamızı dönüp arabalarımıza gittik. Veda gibi oldu. Tekrar arkamı döndüm.
"Yekta!"

Bölüm sonu 💦

Yazım hatalarım için özür dilerim 😇
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 💫

Bölüm yazarken dinlediğim şarkı Merve Boluğur&Murat Dalkılıç- Boya Gitsin 🎶

Instagram:
Yenibaslangiclara_wattpad
Sednr_ercys10

👻: siyahmadam10

Continue Reading

You'll Also Like

YUVA By _twclr

Teen Fiction

896K 43.5K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.1M 30.9K 17
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
139K 7.6K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
2M 72.3K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...