BITTER WEIN 🌙 VMIN & YOONKOOK

By bitiesbomb

37.6K 3.5K 2.3K

WINE SERİES #1 Bekçinin artık can barındırmayan bedeni yere yığıldı. O gece Jimin'in tüm kana susamışlığıyla... More

Prologue
Bölüm 1: Acımasız
Bölüm 2: Acımasız
Bölüm 3: Hazırlık
Bölüm 4: Hoşik
Bölüm 5: Cinayetler
Bölüm 6: Soğuk
Bölüm 7: Katil
Bölüm 8: Rehin
Bölüm 9: Oyun
Bölüm 10: Ceset
Bölüm 11: Kulübe
Bölüm 13: Çakı
Bölüm 14: Plan
Bölüm 15: Ayrılık
Bölüm 16: Baskın
Bölüm 17: Sahte Polis
Bölüm 18: Mağara
Bölüm 19: Güven
Bölüm 20: Yırtıcı
Bölüm 21: Boz Ayı
Bölüm 22: Gözlem

Bölüm 12: Sonsuz

1.1K 136 50
By bitiesbomb

İyi okumalar

Taehyung

"Seni piç ! Onu rahat bırak."

Jungkook'un önüme geçip kalkan olmasıyla, ayağa kalktım ve yüzümü sıcak atkıma bastırarak nefesimi kesen acının dinmesini bekledim.

"Sen kes sesini !" Jimin'in itaatkar ve yüksek ses tonu, etraftaki siyah kargaların ürkmesine sebep olurken ıssız ormanda ağaçların arasından kanat çırpma sesleri yankılandı.

Yoongi donuk bakışlarını Jungkook'a çevirdi. "Aşağıdaki kulübe ? Ondan haberiniz var mıydı ?"

Başımı hayır der gibi sağa ve sola salladım. Yüreğim enfes bir umutla çarpıyordu ve Yoongi'nin bunu sesimden anlayabileceğinden korkuyordum.

"Yani tesadüf mü ?" İnanmışa benzemiyordu.

"Kulübe, koca ormanın içine çok küçük kalıyor. Iskalamak, denk gelmekten çok daha kolay. Karanlıkta bulabilmem için harita gerekir. Dediğin gibi sadece tesadüf." dedim.

Yüreğimin sakinleşmesi için uğraşıyordum. İnandığını umarak
endişeyle bekledim.

"Eğer bizi buraya kasten getirdiyseniz-"

"Bize inanmaktan başka çareniz yok. Yönü siz seçtiniz, nereye gitmek istediğinizi siz söylediniz." dedi Jungkook zafer kazanmışçasına.

Jimin eldivenli elini dudaklarının üstüne götürerek düşündü.
"Bu ışıkta içeriden kimse bizi göremez. Görülmedik. Değişen bir şey yok."

"O zaman uzun yoldan gideceğiz." dedi Yoongi.

"Ya boşsa ? Suya ve dinlenmeye ihtiyacımız var."

Jimin beni süzdü. "Kulübeyi yağmalamamızı mı öneriyorsun ?"

"Elimizdekilerle otoyola ulaşamayız."

"Taehyung haklı." dedi Jimin.

Yoongi, kurumuş bir ağaca yaslandı ve bakışlarını koyu gökyüzüne çevirerek düşündü.

"Tamam, önden gideceğim."

Yoongi belindeki, ışık süzmelerinin altında parlayan silahı çekip yokuş aşağı dikkatli adımlarla ilerledi. Uçları gökyüzüne değiyormuş gibi uzanan yoğun ağaçların arasında küçücük kalan karanlık ve sakin devriye kulübesine doğru uzaklaştı. Bekçininde silahının olmasını diliyordum.

Jungkook bana doğru yaklaşıp moraran yüzüme hafifçe dokundu.

"Mnh ! Yapma." dedim parmaklarını yüzümden uzaklaştırarak.

"Acıyor mu ?"

"Biraz..."

Jimin'in keskin kahverengileri vücudumun her bir köşesine dokunurken, moraran yüzüme değdiğinde, gözlerinin derinlikleri acıyla yoğunlaşıyordu. Bakışları bakışlarımı okşadı.

Karın hışırtısı Yoongi'den önce duyuldu. Sesle, hepimiz Yoongi'ye döndük. Gözlerim hızla, elindeki silaha çevrildi. Silahını kullanmamıştı. Buna rağmen silahı tecrübeli tutuşu ve rahatça sallaması gerilmeme neden oldu.

Sıcak nefesi, dudaklarının önünde narince süzülüyordu.

"Temiz, Devriye korucu kulübesine benziyor. Günlerdir gelen olmamış."

Sıkı sıkı tutunduğum umut ipi, elimi kanlar içinde bırakmakla kalmamış elimden de kayıp gitmişti. Boş muydu ? Hem de günlerdir ? Burnum usulca yanmaya başladı. Boğazıma bir el yapışmıştı, yutkunamıyordum, nefesimi kesiyordu. Titreyen dudaklarımın arasından küçük, boğuk bir hıçkırık döküldü. İçinde acı dolu haykırmalarımın, çığlıklarımın saklı olduğu ama kimsenin duyamadığı bir hıçkırık... Dizlerimin üstüne, kara çöküp ağlamak istedim. Jungkook ise hayal kırıklığının beden bulmuş haliydi. Paramparçaydı.

"Dahası, yağmalanacak bir sürü şey var. Konserve yiyecekler, yataklar ve yakacak kuru malzemeler."

Yoongi'nin baygın gözleri canililikle parlıyordu. Jimin ise yorgunluktan bayılacak gibiydi.

"Kilitli olması gerekmiyor muydu ?" dedi Jungkook.

Yoongi anahtarı elinde bir giriş kartı gibi sallıyordu.

"Paspasın altında buldum. Gerizekalılar..."

Aşağı, korucu kulübesine indik. Jimin'in geçmem için açık tuttuğu kapıdan içeri girdim ve kulübeye göz atmak yerine, bir korucunun yakın zamanda burada olduğuna dair Yoongi'nin gözünden kaçan bir işaret aradım. İçerisi havasızdı ve toz kokuyordu. Kahve bardağı yoktu. Zeminde, ıslak çamurlu ayak izi de. Yoongi haklıydı.

Mutfak oturma kısmından bir barla ayrılıyordu. Kadife bir kanepe, uzak doğuya has bir halı ve sepha vardı. Şöminenin hemen yanına köşeye sallanan bir koltuk yerleştirilmişti. Oturma odasının arka tarafındaki kapı eğik tavanlı küçük bir yatak odasına açılıyordu.

Jimin yakacak bir malzeme getirmeye gitti ve kısa süre içinde bir kucak dolusu odunu şöminenin yanına boşaltıp ateş yakmaya koyuldu. Yoongi botlarını çıkardı, silahını kot pantolonunun belinin arka tarafına tıktı. Jungkook'u önüne itip, yatak odasına yürüdü.

"Gözünü üstünden ayırma Chim. Ben de Jungkook'a göz kulak olacağım."

Son kez ve kısa bir süre Jungkook'un arkasından baktıktan sonra mutfağı incelemeye koyuldum. Bugün karnımızı doyurabilecektik. Pirinç, yağ ve hamburger köftesi vardı. Diz çöküp dolaplara baktım. İçi ilk yardım malzemeleriyle dolu, büyük şeffaf naylon sepeti inceledim.

İçinde bir de...

Çakı vardı.

"Ateş yandı."

Jimin'in sesini duyunca, dolap kapağını aceleyle kapatıp ayağa kalktım.

Uykulu gözleri şüpheyle dikkat kesildi.

"Ne yapıyorsun ?"

"Ne pişireceğime bakıyordum."

Şüpheyle kısılan gözleriyle beni izlemeye devam etti. Tezgahın etrafını dolaşıp dolap kapaklarını tek tek açmaya başladı. Tepkim ne iş çevirdiğime dair bir ipucu olabilecekmiş gibi bir dolaplara bir yüzüme bakıyordu. Tezgahın üzerinde et bıçaklarının bulunduğu tahta bir blok vardı. Jimin onu hemen fark etti ve beni, bir şeyden emin olmak istercesine süzdü. Ocağın üstündeki dolap dizisini kontrol etmeyi tamamladıktan sonra, tezgah boyunca ilerleyip bana doğru geldi. Çakının bulunduğu dolabı açması an meselesiydi. Yüzüme biraz yaklaştı ve dudaklarını araladı.

"Beni öldürecek misin ?" dedi küçümseyerek. "Katil olabileceğini düşünmüyorum."

Cevap veremiyordum çünkü istemsizce nefesimi tutuyordum. Yakın olması beni geriyordu. Aceleyle aklıma gelen ilk şeyle dudaklarımı araladım.

"Yiyecek bir şeyler hazırlamama yardım eder misin ?"

Bir kaç saniye sonra dikkatini ocağa çevirdi. Yıpranmış düğmelerden birini çevirdi ve çok geçmeden odayı tatlı, hoş bir yanık kokusu kapladı. Elimi ocağın gözlerinden birinin üstünde tutunca ısının yükseldiğini hissettim.

"Elektrik var, şimdilik."

"Önce uyuyalım mı, yemek mi yiyelim ?" diye sordum.

Umrunda değilmiş gibi "Sen seç." dedi. Ancak o nadir anlardan birinde kanepeye özlem dolu anlık bir bakış attı. Bunu fark edince, tuhaf bir zafer hissiyle doldum. Bu, kontrolü kaybedip sırlarını ele verdiği anlamına geliyordu ve bu beni umutlandırmıştı.

"Önce uyuyalım." dedim ocağı kapatırken.

Jimin uykuya dalınca, çakıyı almak için geri dönecektim. Şöminenin önüne oturdum. Jimin de kanepeye uzandı. Ateşin yumuşaklığı tenimi gıdıklarken, yün bir battaniyeyi çeneme kadar çektim. Kulübeyi kaplayan hafif dumanlı sıcaklık düşüncelerimi uyuşturmaya başladı.

Gözlerimi kapamamdan uzun süre sonra, Jimin'in beni izlediğini hissettim. Benim önce uyuduğumdan emin olmadan uyumayacağını biliyordum. Bilincimi açık tutmak için dakikaları saydım. Bitkindim ama ondan daha uzun süre dayanabilirdim. Çakıyı almak istiyorsam, dayanmak zorundaydım.

Yazar

Jimin, baygın gözleriyle, usul usul süzülen ateşin önünde kusursuzluğunu sergileyen gence odaklandı. Dans eden ateş hüzmeleri yüzünün yarısına gölge düşürüyor kusursuzluğunu gözler önüne seriyordu. Kumral tutamları, uykulu gözlerinin önüne dökülüyordu. Yüzüne serpiştirdiği morluklar, pişmanlığın bedenini sarmalamasına neden oluyordu. Doğrulup Taehyung'a doğru yöneldi.

"Taehyung..."

Şöminenin önündeki genç, şehvedin eseri haline gelmiş uykulu sesin sahibine odaklandı.

"Çok güzelsin."

"N-ne ?"

Jimin, gencin battaniyesini aşağı sıyırdı. Elleri rahat durmuyor, sahiplenmek istiyordu. Kolları ince bele kavuştu, genci kokusuyla sarmaladı. Bakışları, değdiği tene dokunmak, hissettirmek için yanıp tutuşuyordu. Dudakları, gencin omzuna kondu.

Parmaklarının ucuna kadar uyuşturan buse, kumral gencin titrek bir nefes vermesine neden oldu.

"Dediğimi duydun..."

Jimin'in, dudakları gencin zarif boynu boyunca ıslak bir yol izledi ve ensesinde son buldu. Dudakları, gencin zafı olan ensesine sürtünürken, başını geriye doğru yatırdı ve kesik kesik olan nefesini yavaşça dışarı verdi.

"Taehyung... kusursuzsun.."

Jimin, gencin çenesini tutup ona dönmesini sağladı. Bakışları, şefkatle tüm morluklara dokunup sarmalıyordu.

"Özür dilerim."

Yüzünü gence yaklaştırdı, morluklarında porselen bir bebeğe dokunurcasına parmaklarını gezdirdi. Dudakları uçtu ve morluklarına kondu. Tek tek.. tüm acısını dudaklarıyla sarmaladı, sonra da sevgisiyle harmanladı. Dudaklarının ve dokunuşlarının ardında bıraktığı ten, meşale gibi kavruluyor ve titriyordu.

"Ji-jimin..."

Jimin'in sevgisi ve şehveti, içindeki bütün duyguları ateşe verip kül ettiği sırada, sıcak nefesi Taehyung'un yüzü boyunca süzülmüş dudaklarında sonsuzluğa kavuşmuştu.

Dolgun dudaklar nemlenen dudaklara, şehvetin geriye bıraktığı açlıkla dolandı, onları aşkla emip yoğurdu, sarmaladı ve kendinin yaptı.


BEEN GEELDEM AYOL. Merak etmeyin bir daha bu kadar geç bölüm gelmeyecek çünkü orospu wattymde sorun vardı hem de biraz okunmasını bekledim. Geciktirdiğim için çok rahatsızım ve üzgünüm.

Umarım beğenirsiniz tirrekler ❤ Yakşamlar

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 205 9
Mardindi orası! Cahilliğin geliştiği ama aklın gelişmediği bir şehir.Milyonlarca insanların kanı aktılan şehirdi Mardin. --- Yıllarca,annesinden küfü...
634K 22K 23
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
4.4M 376K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
İstanbul Katili By Son_anka

Mystery / Thriller

14.1K 1.3K 49
Yüzümdeki kar maskesinden dolayı görmeyeceğini bilsem de tek kaşımı kaldırdım. "Niye beni kaybetmek istemiyormuşsun? Yoksa elinde şantaj yapıp kullan...