BITTER WEIN 🌙 VMIN & YOONKOOK

By bitiesbomb

37.6K 3.5K 2.3K

WINE SERİES #1 Bekçinin artık can barındırmayan bedeni yere yığıldı. O gece Jimin'in tüm kana susamışlığıyla... More

Prologue
Bölüm 1: Acımasız
Bölüm 2: Acımasız
Bölüm 3: Hazırlık
Bölüm 4: Hoşik
Bölüm 5: Cinayetler
Bölüm 6: Soğuk
Bölüm 7: Katil
Bölüm 8: Rehin
Bölüm 9: Oyun
Bölüm 11: Kulübe
Bölüm 12: Sonsuz
Bölüm 13: Çakı
Bölüm 14: Plan
Bölüm 15: Ayrılık
Bölüm 16: Baskın
Bölüm 17: Sahte Polis
Bölüm 18: Mağara
Bölüm 19: Güven
Bölüm 20: Yırtıcı
Bölüm 21: Boz Ayı
Bölüm 22: Gözlem

Bölüm 10: Ceset

1.1K 145 30
By bitiesbomb

İyi okumalar c:

Taehyung

Çığlığımın yarısında gırtlağıma yapışıp beni arkaya ittiğinde nefesim kesilmişti. O kadar şaşırmıştım ki acıyı idrak etmem bir kaç saniyemi aldı. Beyaz kemikli elini deli gibi tırmalarken, parmaklarının boğumları çenemin yumuşak kısmına nefesimi tamamen kesecek bir baskı uyguluyordu. Oda bulanıklaşmaya başladı.

"Yalan söyledin."

Kafamı hayır anlamında defalarca sağa ve sola salladım.

"Yoksa oyunun şartlarını eşitleyebileceğini mi sandın ? Onu oyun dışı bırakınca buradan kurtulabileceğini mi sandın ? Böyle bir numara çevirdiğine göre, belki de sandığımdan daha aptalsındır."

Elini genişletince, bir rahatlama haykırışı bıraktım. Özgürlüğümün bu denli kısıtlandığını duyumsamamıştım. Ciğerlerim acı içinde hasret kaldığı oksijene kavuştu. Göğsümün üstünde bir beton kütlesi vardı sanki. Yüreğimin çarpıntısından boğulacak gibiydim.

"Sen Jimin'i elimden aldın, belki de ben de Jungkook'u senden almalıyım.

Çaresizce yüzüne baktım. Gözlerim telaşla büyüdü. "Y-yarım saat d-daha, lütf-" Ciğerlerim ardı ardına kesilmeyen öksürüklerimle isyanını devam ettiriyordu. Öfkeye kapılacak mı diye bekledim. Nefretten yoğunlaşan donuk gözleri eski halini alırken arkasını dönüp sandalyeye ters bir şekilde oturdu.
"Sadece yarım saat daha."

Derin nefesler alıp toparlanmaya çalışıyordum. Korku filminden fırlamış dakikalar birbirini kovalarken soğuk terler döküyordum.

Deponun kapısı, klübedeki basınç bir  anda değişmiş gibi sallandı. Kapının altından dondurucu bir hava süzüldü. Bir anda, Yoongi de ben de kapıya döndük. Yoongi derin bir nefes verdikten sonra dudaklarını araladı. "Üzgünüm Taehyung. Seni korkutmak istemedim..." Rahatlamak istermişçesine arkaya yaslandı ve dudaklarını tekrar araladı.

"İnan bana bu samimi bir özürdü."

Ne dediğini zor olsa da idrak ettikten sonra onaylamak için kafamı salladım.

Ön kapı gürültüyle kapandı ve oturma odasının ahşap zemininden ayak sesleri yükseldi. Deponun kapısı açıldı. Jimin elini kapının yanındaki duvarın üstünde dolaştırarak elektrik düğmesini buldu.

Soğuk, beyaz tenini mor ve kırmızı tonlarıyla bezemişti. Saçları ve kaşlarının üzerindeki erimiş kar damlaları parlıyordu. Montunun omuzları ve kolları kalın bir kar tabakasıyla kaplıydı.

"Sikeyim soğuktan ölmek üzereyim." Alnına yapışan ıslak siyah tutamları geriye attı.

"İyi misin ?" dedi Yoongi.

"İyiyim, malzemeleri aldım ve dökümünü çıkarmalıyız."

"Tamam, oturma odasına geç ve biraz uyu, sonra yola çıkacağız."

Jimin'nin yoğun ve baygın bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Boynuna ne oldu ?"

Kadife sesini duyunca yerdeki bakışlarımı kızarmış yüzüne çevirdim. Duvara sinmiştim. İçinde kaybolmak istiyordum. Kollarımı sığınma ihtiyacıyla göğsüme bastırdım. Sanki ileri bir adım atsam ölecekmiş gibi hissediyordum.

Ona cevap vermek istiyordum. Yoongi yaptı demek istiyordum. Bağırıp nefretimi kusmak istiyordum. Ama bu Jungkook'u görmeme engel olabilirdi. Hayatım askıdayken bunu yapmamalıydım. Zaten Yoongi pişman olmasaydı özür dilemezdi değil mi ?

"Jungkook'u görebilir miyim ?" Kalın sesim artık cılız, boğuk bir fısıltıydı.

Yoongi biraz düşündükten sonra cevap verdi. "Sadece on dakika. Jimin onu buraya getir."

Jimin, keskin kahverengi bakışlarını boynuma sabitlemişti. Bütün vücudu gerilmiş, çenesi iyice kasılmıştı. Bir kaç saniye sonra Yoongi'nin dediklerini duydu ve haraketlenip kapıya yöneldi.

"Ona söyleyebilirdin."

Sorgulayıcı bakışlarımı Yoongi'ninkiyle buluşturdum. "Jungkook'u görmeme izin verir miydin ?"

Sandalyeden kalkıp kapıya yöneldi, kulbu aşağı indirirken omzunun üstünden bana baktı. Donuk gözleri benimkilerle kısacık bir an buluştu.  "Haklısın." dedi.

Depoda tek başıma, taş kesilmiş bir halde dururken, yüreğim çılgın gibi atıyordu. Sırtımı duvara sürterek yere indim ve oturdum. Bacaklarımı kendime çekip duvara yaslandım. Bu sefer, beton zeminden içime işleyen soğuk umrumda değildi. Beynimin çarkları son hızda çalışıyordu. Birazdan Jungkook gelecekti. Ona her şeyin geçeceğini ve kurtulacağımızı söyleyecektim. Beş dakika sonra kapı tiz bir gıcırtıyla açıldı ve ışık süzmelerinin önünde tanıdığım silüet belirdi. Sonra da kadife sesi kulaklarımı okşadı.

"Taehyung !" Bana doğru koşarken ben de doğrulmaya çalışıyordum. "Ah... tanrım. Şükürler olsun." Kolları boynuma dolanırken içine sinip gözlerimi kapattım. Sığınmaya ihtiyacım vardı. Rahatlamanın verdiği huzur içimi okşayıp gıdıklarken biraz olsun  gülümsemiştim.

"Çok endişelendim. İyi misin ?"

"Ah... Evet daha iyiyim."

Yere oturup birbirimizi kontrol ettikten sonra acele edip dudaklarımı araladım. "Hızlıca hazırlanmalıyız. Kar durunca yola çıkacakmışız. Onları otoyola götüreceğiz. Sikeyim... daha önce yürümediğim bir dağ yamacını göstereceğim."

Yıpranmış kat yerlerini yırtmamaya özen göstererek Hoseok hyungun haritasını çıkardım. Sonra kapının altından süzülen ışık şerdinin altına çömeldim. Haritanın üstündeki yer işaretlerini dikkatle inceledim. Patikalar dışındaki yürüyüş güzergahlarını, mağraları, nehirleri, bir zamanlar kürk avcılarının kullandığı terk edilmiş büyük klübeleri ve diğer her yeri. Rosalin'i ve otoyolu hemen buldum. Hoseok her ikisini de işaretlemişti. Haritayı inceledikçe konumumuzdan biraz daha emin oluyordum.

"Bak Tae ! Burası bizim olduğumuz yer olabilir mi ?"

Hoseok daha büyük göllerden birinin güneyinde, otoyoldan hayli uzakta kalan klübeyi işaretlemiş ve yanına 'boş mobilyalı, elektrik var.' diye karalamıştı. Büyük ihtimalle burası bizim bulunduğumuz klübeydi. Yoldan çok uzaklaşmıştım, Rosalin'i yaklaşık yedi kilometreyle iskalamıştım.

"Jimin ve Yoongi'yi otoyola yönlendirmek yerine bizi Rosalin'e kadar takip etmelerini sağlasak ?" dedi Jungkook.

"Rosalin daha yüksekte ve onları yokuş yukarı yürütmemiz şüphe uyandırabilir. Şimdilik onları yokuş aşağı, otoyola doğru yürütmek zorudayız. Rosalin'den, Hoseok ve Jin hyungtan uzağa..." Sona doğru kısılan ve titreyen sesim umutsuzluğa boğulmak üzere olduğumun göstergesiydi.

Penceren dışarı baktım ve kendime, kar dinip bulutlar dağılınca yıldızların çıkacağını ve karanlığın bu kadar sonsuz ve umutsuz görünmeyeceğini söyledim. En son böyle bir gökyüzüne bakarken ince hırkama sarılıp rüzgarın vücuduma bıraktığı acıyı dindirmeye çalışırken göz yaşlarım damla damla asfalta düşüyordu. Çünkü o gece Jungkook'un anne, babası ve benim ailem kötü bir karnenin ardından bizi evden atmıştı. 

Bakışlarımı yanımdaki Jungkook'a çevirdim. Parmağını buz tutmuş camın üstünde gezdiriyordu.
'Y A R D I M E D İ N'... Harfler tamamen buharlaşmadan önce yoğunlaşarak çizgiler oluşturdu.

Kollarımdaki tüyleri diken diken eden soğukla savaşmak için, deponun daracık alanını adımlamaya başladım. Odanın karşı ucuna gelince dönüp geri yürümeye hazırlanırken, gözüm plastik rafların en alt katında duran büyük, eski bir alet kutusuna takıldı. O kadar dalgındım ki bu kutuyu daha önce fark etmemiştim. Belki de içinde kullanabileceğim bir silah vardı. Duyulmamak için özen göstererek pas lekeli, yıpranmış kutuyu beton zemine çektim. Mandalları açıp kapağını kaldırdım.

Aşinalık beni soğuk, rutubetli bir bulut gibi sarmaladı. Zihnim kutunun içindeki şekillere anlam vermeye çalışıyordu. Uzun, yandığı belli olan soluk renkli çubuklar ve alın kıvrımının altında iki büyük delik olan bir küre. Kollar ve bacaklar kutuya sığdırılmak için eklem yerlerinden kırılmıştı. Büyük ölçüde çürümüş cesedi deri ve bağdokular bir arada tutuyordu. Üstündeki beyaz tişörte bakılacak olursa bir erkekti. Islak ve acımsı bir koku yayıldı çevreye, önümdeki ceset bir hayalet gibi gözümün önündeki gölgemsi sisten dışarı çıktı ve görüntü netleşti. Bu manzara karşısında dizlerim titremeye başladı.

Boğazıma bir çığlık takıldı ve boğazımı, dışarı çıkmak için tırmaladı. Ağzımı elimle örttüm. Dünyanın tüm kâbuslarıyla örülmüş ölüm dolu, ülpertili rüzgar kasırgaya dönüşüp üzerime çullanmıştı. Ceset sona ermiş bir hayatın kalıntısıydı. Asıl dehşet verici bulduğum, bunu Jimin ve Yoongi'nin yapmış olabileceği gerçeği ve depoda birinin öldürüldüğü bilgisiydi. Bizim gibi buraya kapatılmış birinin...

"Tae ?"

Sanki beynimde bir pencere açılmıştı ve ben o pencereden kendi kaderime göz atıyordum.

"Taehyung ?"

Gözlerimi sımsıkı kapadım. Tekrar açtığımda tekrar oradaydı.

"Taehyung !"

"Tanrım...Taehyung beni korkutma ne oldu ?!"

Aniden dehşetin en korkunç tonunu alan ölüm donukluğunda bakışlarımı sesi kafamda uğultu gibi yankılanan Jungkook'a çevirdim. Bakışlarım onu ürkütmüş olacak ki endişeyle bana doğru geldi.

"Sorun n-"
Gördüğü şeyle bir adım geriledi.

Kafatasının dişlerini ortaya seren sıratışı benimle alay eder gibiydi.
Sıra sende...

BEN GELDİM LA KEŞLER ŞĞXJSŞ
Sınav haftam biter bitmez geldim yarappi şükür amk. Duyuruyu sileceğim için buraya da yazayım. Yoongi'yi smutta uke yapmak istiyorum c:


Ve... Veee...

Yeni bir hikaye yayımladım. Hikaye yavşağa benziyor. Yandere konulu olucak yani biraz sadist ve mazoşist, isteyen azgın herifler bir göz atabilir kalbinizden öpüyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

2.5M 167K 87
#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. A...
11.3M 527K 34
En yetenekli öğrencileri toplayarak onlara en güzel geleceği vermekle ünlü okula davet aldım ve yatılı olarak bu okula geldim.Bir anda bütün hayatın...
4.4M 377K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

157K 9.3K 53
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...